08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
! MAYIS 20O3 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI ekonomi® cumhuriyet.com.tr 13 ^İRKETLER • BENETTON'un 2O03 Ilkbahar-Yaz koleksiyonunda yer alan kıyafetler, alcsesuar ve parfiimlerden oluşan hediyeler, Anneler Günü için alacağı hediyeye karar vermekte güçlük çekenlere degişik alternatifler sunuyor. • KANEPE DEKORASYON, Ralph Lauren, Decobel gibi markalann yaru sıra K-line, K-line by Artenova gibi kendi koleksiyonlannda da annelere yüzde 30 indirim uyguluyor. • MARKS& SPENCER, Anneler Günü nedeni ile 11 Mayıs'a kadar Card Finans ya da Marks&Spencer kartı iJe yapılan rüm alışverişlerde 5 taksit avantajı, ev tekstili ürünJerinde de yüzde 15 indirim uyguluyor. İFAtKSÖNMEZ 2003 Bahar-Yaz koleksiyonu ile 40 beden ve üstü kaduılara Anneler Günü'nde de özel avantajlarrn adresi oluyor. Koleksiyonda sezonun moda renkleriyle üretilmiş özel fularlar dikkat çekiyor. • TNTEKSPRES Türkiye, müşterilerinin Anneler Günü'nü özel bir indirimle kutluyor. TNT Ekspres Türkiye, 18 Mayıs tarihine kadar yapılacak tüm yurtdışı gönderilerinde yüzde 15 indirim uyguluyor. • SIEMENS Anneler Günü'nde şıklıktan ve modadan vazgeçemeyen annelere özel bir hediye seçeneği olarak yeni cep telefonu Siemens CL50'yi öneriyor. Siemens CL50, kulaklık olarak da kullanılabilen aksesuanyla kolye gibi boyunda taşınabiliyor. • ÇEKÜLVAKFIve Armada, 'Çekül Anneler Ormanı'na bu yıl da katkıda bulunmayı sürdürüyor. 11 Mayıs'ta Armada'da düzenlenecek 'Pazar kahvalhsı'na gelen annelerin adına ÇEKÜL'ün "7 Ağaç Ormanlan"nda birer fidan dikilecek. Ömer Arasıl, özelleştirmede ulusal değer yapısının korunması gerektiğini söyledi TelekomözerkkalmalıMURATFOŞLAIJ ANKARA - Telekomünikas- yon Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ömer Arasıl. telekom sektö- ründe Türk Telekom'un ses ve altyapıdaki tekelinin 1 Ocak 2004 tarihinde kaldınlacağını hahrlatarak Telekom'un bu ta- rihten sonra özelleştirilmesi ge- rektiğini söyledi. Türk Telekom'un halka arz ve hisse senedine çevrilebilir tahvil yöntemleri kullanılarak özelleştirileceğini hatırlatan Arasıl, "serbestfcşmeye geçer- ken özeDeştirme de küçük yüz- deierle başlamah. Geçişten 6- 12 ay sonra Türk Telekom'un değeri çok artmış otar" dedi. Arasıl, kendisinin "küçük ta- sarrufçunun ve ulusal değer yapısuun korunduğu bir özd- leştirme"den yana olduğunu söyledi. Cumhuriyet'in sorulannı ya- nıtlayan Telekomünikasyon Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ömer Arasıl, Türk Telekom'un özel- leştirilmesiyle ilgili olarak "Bunun doğrusu önce serbest- leşmenin yapıbnası, serbestieş- tirme kabul edüebiür bir başa- nya dönüştükten sonra özefleş- tirmenin yapılmasıdır. Bu hem Türk Telekom'un değeri hem de piyasanm sağhkfa bir yapıva kavuşrurulması açısuıdan daha anlamh" dedı. Arasıl bunun sektöre girmeyi isteyen yatı- nmcılar için de çok önemli ol- duğunu ifade ederek "Benim Telekomünikasyon Kurumu Başkanı Arasıl: t/ 6-12 ay içinde Türk Telekom'un değeri çok artmış olur. • Özelleştirme küçük yüzdelerle başlamalı. • Özelleştirme, sektörün serbestleştirilmesinin ardmdan yapılmalı. düzenlememj bilmeden eşza- manhveya önce özefleşnrmenin otmasL, bir anda karanhkta iş gönneye benzer" şeklinde ko- nuştu. Ömer Arasıl bu konuda hü- kümete bir önerisinin olup ol- madığına ilişkin soru üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı: "Yöntem zaten halka arz ve hisse senedineçevritebilir tahvil şeklinde beiuiendL Biz serbest- leşmeye geçerken özefleştirme- nin de çok küçük yüzdeleıie bi- leolsa bir şeküde başlamasmı is- tiyoruz. Türk Telekom'un ta- liphleri esas olarak Türk tasar- riıfçulandır. Ben açıkçası hal- Doç. Dr. Ömer Arasıl, Tetekom'un asıl tatiplerinin küçük tasarrufçular olduğunu söyledi knı yapısının korunabSdiğL,kü- çük tasarrufçunun sesmin du- yulabildiğL, dolayısıvla ulusal değer yaptsının muhafaza edü- diği birtablooJuşnırulmasınıis- tiyorum" şeklinde yanıtladı. Arasıl başlangıçta Türk Tele- kom'un değerini düşürür gibi gözükebilecek serbestleşme sürecinin, başanlı olmasıyla 6 ay 1 yıl sonunda değerin çok artacağını belirterek "Güven ortanunm ohışmasıvla girişler çoğahr, talep artar" dedi. Arasıl, Türk Telekom'da kü- çük Türk tasarrufçuya yönelik bir halka arzın yararlarını ise şöyle sıraladı: • Yüzde 51 'in başka bir yö- netime geçmediği, Türk Tele- kom'un kendi içinde özerk bir şekilde yönetilebileceği, hisse- lerin büyük oranda halka açıl- dığı bir özelleştirme olmalı. •" Halka arz sermaye piyasa- larımızda manipülasyonu da engeller. Belirli bir süreçte özelleştirmeye geçilirse, finans piyasalannda bazı düzenleme- ler yapılarak sığlık da giderile- bilir. Para piyasalannı olumlu etkiler. • Blok sahş olarak bir gru- ba verdiğinizde ucuz pahalı tar- tışması ortaya çıkar. •Hep Türk Telekom çok de- ger kaybetti, diyoruz. Ama bu- rada mevcut bir durum var. Şimdi buradan satmaktansa, değer kazandınp öyle satma- lıyız. DPTverileri: Enfakir Kuzeydoğu Anadolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Av- rupa Birliği (AB) standartlanna göre ki- şi başına gelirin en az olduğu bölge, Er- zurum, Erzıncan, Bayburt, Ağn, Kars, Iğdır ve Ardahan illerinden oluşan Ku- zeydoğu Anadolu olarak belirlendi. Is- tanbul, Batı ve Doğu Marmara, Ege ile Batı Anadolu Bölgeleri ise Türkiye orta- lamasının üzerinde yer alıyor. Devlet Planlama Teşkilah'nın (DPT) AB standartlanna uygun olarak düzey 1 seviyesinde bazırladığı verilere göre, sa- bit fıyatlarla ve 2000 yıh inbanyla Ma- latya, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Van, Muş, Bitlis ve Hakkâri illerinden oluşan Orta- doğu Anadolu Bölgesi kişi başına gelir açısuıdan sondan ikinci sırada yer aldı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ise kişi ba- şına gelir açısından sondan üçüncü sıra- da bulunuyor. Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sa- karya, Düzce, Bolu ve Yalova'dan oluşan Doğu Marmara Bölgesi ise en yüksek ki- şi başına gelire sahip bölge konumunda bulunuyor. Bu bölgeyi îstanbul Bölgesi izlerken, Ege Bölgesi de en yüksek kişi başına gelirde 3'üncü sırada bulunuyor. Öte yandan, sahip olduklan kişi başına gelir itibanyla îstanbul, Batı ve Doğu Marmara, Ege ile Batı Anadolu Bölge- leri Türkiye ortalamasının üzerinde yer alıyor. Akdeniz, Orta Anadolu, Batı ve Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Orta- doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu ise ortalamanın altında kahyor. ENERJtDE UCUZ ALTERNATİF ARAYIŞI Bordanhidrojenüretimi ANKARA (ANKA) - Enerji ve Tabıi Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye'nin sahip olduğu zengin bor yataklanna işaret ederek bordan hidrojen enerjisi üretimine yönelik çalışma başlattuclannı bildirdi. Güler, hidrojen enerjisimn özellikle taşıtlarda kullanımını öngördüklerini söyledi. Bakan Güler, yaphğı açıklamada, dünya enerji çevrelerinin 2050'ye kadar olan orta vadeli döneme ilişkin birinci enstitüsü kurulmasına ilişkin yasanın Meclis'te komisyondan geçtiğini ve genel kurulda görüşüleceğini bildirdi. Önceki yıllarda yapılan alım sözleşmeleriyle Türkiye'nin enerjide doğalgaza aşın biçimde bağlandığına ve gazı pahalı aldığına değinen Güler, elektrik üretiminde hidrolik ve termik kaynaklardan azami ölçüde yararlamlacağını, zorunlu olarak alınan fazla gündemini, hidrojen enerjisi Hilmı Güler doğalgazm ise spot üretiminin oluşturduğunu piyasalarda satılacağını anlattı. vurguladı. Güler, "Biznn de borumuz var. Biz de bundan hidrojen enerjisi üretmek için çahşmalar yapıyonız" dedi. Bor Güler, "Şu anda yüzde 65 channda dışa bağımlryız. Önlem almayaydık yüzde 80-85 olacakû. Buna mudaka çare bulmahyız" dedi. ELEKTRİK BAR1ŞIORGANİZASYON KURBANI 20 bin afîş çöpe gitti ANKARA (ANKA) - TEDAŞ'ın, 2 katrilyon liralık alacağını tahsil etmek üzere uygulamaya koydûğu faiz affı, "organizasyon faciası" ile sonuçlandı. 30 Nisan'da dolan ilk aşamada başvurular son derece düşük kalırken sürenin 30 Nisan'dan 20 Mayıs'a uzatılması üzerine de yüz milyonlarca lira harcanarak bastınlan yaklaşık 20 bin afiş çöpü boyladı. Uygulamanın gerektiği gibi duyurulamaması, örgütün yeterince bilgilendirilmemesi ve iletişim kopukluğu gibi nedenlerle 30 Nisan olarak tanman sürenin sonunda yalnızca 20 trilyon üralık başvuru alınabildi. Büyük bir düş kınklığı yaratan başansızlığm sorumlusu aranırken ilk çözüm olarak başvuru süresinin 20 Mayıs'a kadar uzatılması kararlaştınldı. Bu ayın 20'sinde dolacak süre sonunda TEDAŞ'ın, 300- 350 trilyon liralık başvuru alması hedefleniyor. Mayıs ayında da elektriğe zam yapmayan TEDAŞ'ın, bu süre sonunda da afta ! hedeflenen rakamlara ulaşmaması durumunda elektrikte zammm kaçmıhnaz olduğu belirtiliyor. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK İki Örnek, Bir Sonuç Başbakan, milletvekili dokunulmazlığının sınır- landınlması konusunu iyice gündem dışına çıka- nyor. Bu konuda verilen bir soru önergesine ver- diği yazılı yanıtta, "Hükümet Programı kapsa- mında yapılacak anayasa çalışrnaları elbetteya- sama dokunulmazlığı hususunu da yeniden dü- zenleyecek" diyor. Bu yanıtıyla Başbakan, dokunulmazlık konu- sunda, AKP Programı'na, seçimlerden önce de- ğişik yerlerde verdiği sözlere ve giderek Hükü- met Programı'nda yazdıklanna bağlı kalmıyor; dokunulmazlığı, ne zaman ve nasıl yapılacağı belli olmayan yeni anayasa yapılmasına aktan- yor. Başbakan, dokunulmazlık topunu taca bile atmıyor, stadyumun dışına atıyor. Gerçekte ertelenen, temiz siyasettir, temiz ekonomidir ve temiz toplumdur. Yıllardır görül- mektedirki bunlar olmadan, hükümet uygulama- lannın başan şansı yok denecek kadar azdır; as- lında, anlamı da değeri de yoktur. Rüşvet ve yol- suzluğun batağından kurtulmadıkça, ne ekono- mi, ne siyaset ne de toplum sağlığına kavuşabi- lir. Sağlıksız siyaset çözüm üretemez. Kirii siyaset, ekonomide güven ortamını kemi- riyor. Bu olgu, risk arttıncı etkisiyle, devletin iç borçlanma faizlerinin yükselmesine yol açarak halkın borç yükünü daha da ağıriaştırmaktadır. Ek olarak, yüksek faiz, daha az yatınm ve bu ne- denle de daha az üretim ve istihdam anlamına gelmektedir. Kısaca, kirii siyasetin topluma ma- liyeti de çok yüksektir. Başbakan'ın dokunulmazlığı yeni anayasa ça- lışmalanna bırakması, aynca tutarsız ve çelişki- lidir. Bırakalım kendisinin milletvekili seçilmesi- nin önündeki engellerin kaldınlmasına ilişkin ana- yasa değişikliğini bir yana, sonra yapılan anaya- sa değişikliğinde de dokunulmazlığın gündeme getirilmemesi, birtutarsızlık değil de nedir? Kal- dı ki, milletvekili seçilmeyaşı gibi, en azından ku- ramsal olarak, 4.5 yıl sonra uygulanacak bir ana- yasa değişikliği, orman satışı ile bir araya getiri- lerek neden toplumun gündemine taşınmakta- dır? Topluma, bu sorulann yanıtı verilmiyor. • • • AKP iktidannın düşünsel yapısının delili olabi- lecek ikinci örnek, Meclis'te 30 Nisan günü ka- bul edilen "Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapıl- masına İlişkin Kanun" ile sergilenen iktidar an- layışıdır. Eski yasada yer alan, "Bakanlık merkez, taş- ra ve yurtdışı teşkilatı yönetim görevlerine atan- mada yükselmede başanlı ve liyakatli olmakya- nında her kademe yöneticiliğinin gerektirdiği hizmet içi eğitimi almış olmak esastır" hükmü, yapılan değişiklikle, "Yönetim görevlerine atan- ma ve bu görevlerde yükselmede kariyer ve //- yakat esas alınır" biçimini alıyor. Çok açıktır ki bu anlayışta, eğitim birimlerinde çalışarak başanlı olmanın da, hizmet içi eğitim alarakyükselmenin de yeri yoktur. İktidar, eğitim- deki yönetim yapısını, çalıştığı birimde başanlı ol- mak ve hizmet içi eğitim almak gibi özelliklere sa- hip olmayanlara veriyor. Bu kadrolaşma anlayışı, bürokratik yapılan- manın içsel yükselmeyi esas alan çağdaş kural- lanna aykındır. Aynca bu uygulama, kurum için- de, birikim ve deneyimle beslenmemiş olan yö- neticiyi daha çok atayana bağımlı kılan bir duru- ma getirir. Üst yöneticiye mutlak anlamda ba- ğımlı ve kapalı bir yönetim yapısı oluşturulur. Yö- netici için de birlikte çalıştıklan için de çok yön- lü yabancılaşmayaratır. özellikle eğitim gibi çağ- daş değişim ve ilerlemeleri izlemesi gereken bir bakanlığın yöneticilerinin bu özellikte olması, ge- lecek yıkımın tohumunu taşıdığı için çok sakın- calıdır. Milli Eğitim ömeği tek değildir; AKP bir bütün olarak, bu anlayışla hükümet etmektedir. Böyle- likle, AKP'nin katılımcı demokratik açılımlar ya- pacağı beklentisi de bahann ilk sıcaklanyla bir- likte buharlaşmakta, uçup gitmektedir. • • • özellikle seçimlerden önce, çoğu kez bilinçli olarak, iç ve dış kamuoyu AKP konusunda ger- çeklerden sürekli olarak uzak tutuldu. Yukanda- ki örnekler ve onlar gibi sıralanabilecek onlarca- sı ile, AKP gerçeği, her gün çok daha açık bir biçimde su yüzüne çıkıyor. [email protected] DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(5tr.net Geçen hafta Filistin-lsrail sorununa iliş- kin yeni bir banş planı daha açıklandı. ABD, Ingiltere ve Israil, banş sürecinin yeniden başlayabilmesi için Arafat'ın devreden çık- masını şart koşmuşlardı. Filistin yönetimi önce bir başbakan atayacak, yetkileri Ara- fat'tan alarak buna verecekti. Bu gerçek- leşince de görüşmeler yeniden başlayabi- lecekti. Geçen hafta Filistin Yasama Orga- nı, 18 hayır oyuna, 13 delegenin katılma- masına karşı 53 oyla Mahmud Abbas'ı başbakan seçti. Arkasından da ABD, Av- rupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Rus- ya'dan oluşan "Ouartet"in hazırladığı yeni banş sürecinin bir "yol haritasr Israil ve Filistin yönetimlerine verildi. ABD'nin Irak'ı işgal etmesinden sonra devreye sokulan bu üç aşamalı "yolhari- tası", Oslo sürecinin, Mrttchel Komisyo- nunun, Tenet ve Zinni Raporlannın takıl- dığı engelleri aşabilir mi? "Evet aşabilir" demek kolay değil. Bırakın sürecin tamam- lanmasını, yerieşimciler, sürgündekiler, Ku- düs'ün statüsü gibi sorunlann çözülmesi- ni, birinci aşamayı geçmek bile neredeyse imkânsız. Bu harrta nereye götürecek? Bu yol haritası sanınm şöyle özetlenebi- lir: Filistin-lsral sorunu, üç aşamadan ge- çilerek 2005 yılında Araplar tarafından ta- nınan güvenlikli bir Israil ve toprak büyük- lüğü açısından kabul edilebilir, bağımsız bir Filistin kurulmasıyla sonuçlanacak. Birinci aşamada, hertürtü terörsona erdirilerek in- tifadanın başladığı Eylül 2000 ta- rihinin öncesindeki ortama dö- nülecek. İkinci aşama, Filistin Devleti için geçici sınırlar saptayacak. Üçüncü aşama, nihai bir anlaşma yapıl- masını içeriyor. Sürgündekilerin dönmesi ve Kudüs'ün durumuysa pazarlıklar süre- cinde çözülmeye bırakılıyor. Görüldüğü gibi en önemlisi ilk aşama ve Counctl On Foreign Relations ABD/ Or- tadoğu projesinin direktörü Henry Sieg- man'ın vurguladığı gibi bu ilk aşamanın aşılması neredeyse imkânsız (CFR, 30/04). Bu ilk aşamanın amacı, ABD ve Israil'in beklentisi, yeni Filistin başbakanı Abbas'ın en kısa zamanda Arafat'ı etkisizleştirmesi, Hamas, Hizbullah, gibi silahlı radikal Is- lamcı gruplan tasviye etmesi. Ancak, daha Abbas başbakan koltuğu- na otururken sırada Tel Aviv'de gerçekleş- tirilen intihareylemi, onu izleyen genişçap- lı Israil saldınsı, Abbas'ın işinin ne kadar zor olduğunu hemen gösterdi. Bombalı saldı- nya sahip çıkan Hamas'ın dini lideri Şeyh Yasin "Yol Haritası, Israil'in güvenliğini Filistin aleyhine sağlamayı amaçlayan bir yoldur ve tarafımızdan reddedilmiş- tir" (Financial Tımes, 30/04) derken, Ha- mas'ın siyasi lideri Abu Şahab "Ortada te- mel bir denklem var: Nerede işgal ora- da direniş" dedikten sonra "İşgal edil- miş topraklarda, Hamas'ın askeri ve si- yasi stratejisinin Israil'in eylemlerince belirleneceğini" savundu (AIAhram We- ekJy, 1/05) Israil sağının tepkisi de aynıydı: Likud'un Knesset (meclis) üyesi Yehiel Ha- Birinci Aşama... zan'a göre "Israil'in güvenliği Filistinlile- re veya Israil'e dost olmayan Ouartet'e bırakılamaz" (Financial Tımes). İç savaş tehlikesi Birçok gözlemci, Mahmud Abbas'ın sö- zünü yerine getirmesinin yolunun şu veya bu şiddette bir iç savaştan geçeceğini dü- şünüyor. Şaron borazanı Willim Saphire'in bombalı saldınyı, "her türtü teröre karşı" ol- duğunu açıklayan Abbas'a karşı bir iç sa- vaş ilanı olarak yorumlamasına bakarak, Şaron'un ve Bush yönetiminin JINSA bağ- lantılı dış politika "şahinlerinin" beklentile- rinin (umutlannın) bu yönde olduğu söyle- nebilir. Ancak Uri Avineri'nin vurguladığı gibi (Arabicnew.com), Abbas'ın işi zor ama, imkânsız değil. örneğin, iki ilginç gelişme- yi bu noktada not etmekte yarar var. Birin- cisi Graham Usher'in (Al Ahram) ve Avi- neri'nin vurguladıklari gibi Arafat ve Ab- bas arasındaki, siyasi rekabet ve kişilik farklan bir gerçek ama, vizyon ortaklığını ve gerektiğinde birlik oluşturma refleksini de unutmamak gerekir. Ne de olsa Filistin hal- kı bir iç savaştan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Diğer ilginç gelişme de Hamas'ın "Yol haritası"na ilişkin yaptığı açıklamada kullandığı ifadeler: "Direniş hareketini, kimse siyasi bir çözüm ol- maksızın silahsızlandıramaz". Texas kaynaklı stratejik analiz sitesi, Stratfor'un bir yorumuna göre Hamas'ın bu demeci, "bizi kimse silahsız- landıramaz" ya da "Bizi Filistin kurtulmadan kimse silahsızlandıramaz" demediği, aksine muğlak bir "siyasi çözü- me" gönderme yaptığı için çok ilginç. Stratfor'a göre bu demeç bir takım kapı- lan açık bırakıyor (1/05). öyle olsa bile, Abbas'ın çizgisi örneğin "İkinci intifada, can kaybından başka bir şey getirmedi" saptamalan, Filistin halkının desteğini almasını, muhalif grup- lan birieştirmesini zoriaştıracak. Onlar, bu ikinci 'intifada'nın, Şaron'un El Aksa pro- vokasyonuyla ve orada çıkan çatışmalar- da 13 Filistinlinin öldürülmesiyle başladığı- nı, nasıl Israil tarafından "seçilmiş öldürme- leıie" tırmandırdığını, Cenin katliamını vb çok iyi anımsıyorlar. Şimdi intifada sırasın- da katlanılan acılann boşa gittiğini dinle- mek kolay kabul edilebilecek bir durum değil. Bush ve Şaron umırtlu Birinci aşamanın aşılmasının önünde en az iki engel daha var. Birincisi, Filistin Yö- netimi "Yol haritasını" kesin bir belge ola- rak kabul ederken, Israil, Bush yönetimiy- le olan "özel" ilişkilerine güvenerek "hari- tayı" ucu açık, üzerinde pazariık edilebilir bir belge olarak algılıyor, özellikle yerieşim- ciler, sürgündekiler ve Kudüs konulannda (Le Monde, 30/04). Ikincisi, Israil sağının aşın uçlan, işgal edilmiş topraklardaki yerleşimleri koru- maktan yana ve "Yol haritasına" karşı. Li- kud'un parlamento grubunun önemli bir kesimidestekliyor(Z.e Monde, 03/05). Ûs- telik bu kesimin arkasında güçlü bir ABD desteği de var. ABD temsilciler meclisin- den 83 senatör Şaron'a, daha fazla taviz vermesi için baskı yapılmasına karşı ol- duklannı açıklayan bir mektup yayımladı- lar. Bush yönetimi içinde Povvell'a karşı yü- rütülen kampanya'nın esas amacının "Bush 'un Ortadoğu politikasını sabote et- mek olduğu" da yayılan söylentiler ara- sında (Financial Tımes, 30/04) Kimi yo- rumcular, Chaney, Perte, Douglas Fe- igh, Eliot Abrams gibi Bush yönetiminin dış politika kadrolannın Şaron'a yakınlık- lanna ve "Yolharitasına" karşı olmalanna dikkat çekiyoriar (Asia Tımes, 02/05). Da- ha da ilginci, Israil'de çıkan sosyal de- mokrat eğilimli Haaretz'de çıkan bir yo- rum, Bush ve Şaron yönetimlerinin aslın- da yeni başbakanın başansız olmasını, te- rör dalgasının yükselmeye devam etme- sini ümit ettiklerini, bu umutlann gerçek- leşmesini sağlayacak birilerinin nasıl olsa bulunacağını ileri sürdü. O zaman, Bush Batılı ortaklann dönüp "ben gerekeni yaptım" diyecek ve Orta- doğu kazanını kanştırmaya devam ede- cek. Povvell'ın gezisiyle, Suriye ve Iran'ın, bu kez de Lübnan'daki Hizbullah bağla- mında kazanın içine atılmaya başlandığı da göz önüne alınırsa (Lübnan-DailyStar, 03/05) bu kazanda nelerin pişmeye baş- layacağını da öngörebiliriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle