Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
! MAYIS 20O3 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI ekonomi® cumhuriyet.com.tr 13
^İRKETLER
• BENETTON'un
2O03 Ilkbahar-Yaz
koleksiyonunda yer
alan kıyafetler,
alcsesuar ve
parfiimlerden oluşan
hediyeler, Anneler
Günü için alacağı
hediyeye karar
vermekte güçlük
çekenlere degişik
alternatifler sunuyor.
• KANEPE
DEKORASYON,
Ralph Lauren, Decobel
gibi markalann yaru
sıra K-line, K-line by
Artenova gibi kendi
koleksiyonlannda da
annelere yüzde 30
indirim uyguluyor.
• MARKS&
SPENCER, Anneler
Günü nedeni ile 11
Mayıs'a kadar Card
Finans ya da
Marks&Spencer kartı
iJe yapılan rüm
alışverişlerde 5 taksit
avantajı, ev tekstili
ürünJerinde de yüzde
15 indirim uyguluyor.
İFAtKSÖNMEZ
2003 Bahar-Yaz
koleksiyonu ile 40
beden ve üstü kaduılara
Anneler Günü'nde de
özel avantajlarrn adresi
oluyor. Koleksiyonda
sezonun moda
renkleriyle üretilmiş
özel fularlar dikkat
çekiyor.
• TNTEKSPRES
Türkiye, müşterilerinin
Anneler Günü'nü özel
bir indirimle kutluyor.
TNT Ekspres Türkiye,
18 Mayıs tarihine kadar
yapılacak tüm yurtdışı
gönderilerinde yüzde
15 indirim uyguluyor.
• SIEMENS Anneler
Günü'nde şıklıktan ve
modadan
vazgeçemeyen annelere
özel bir hediye
seçeneği olarak yeni
cep telefonu Siemens
CL50'yi öneriyor.
Siemens CL50,
kulaklık olarak da
kullanılabilen
aksesuanyla kolye gibi
boyunda taşınabiliyor.
• ÇEKÜLVAKFIve
Armada, 'Çekül
Anneler Ormanı'na bu
yıl da katkıda
bulunmayı sürdürüyor.
11 Mayıs'ta Armada'da
düzenlenecek 'Pazar
kahvalhsı'na gelen
annelerin adına
ÇEKÜL'ün "7 Ağaç
Ormanlan"nda birer
fidan dikilecek.
Ömer Arasıl, özelleştirmede ulusal değer yapısının korunması gerektiğini söyledi
TelekomözerkkalmalıMURATFOŞLAIJ
ANKARA - Telekomünikas-
yon Kurulu Başkanı Doç. Dr.
Ömer Arasıl. telekom sektö-
ründe Türk Telekom'un ses ve
altyapıdaki tekelinin 1 Ocak
2004 tarihinde kaldınlacağını
hahrlatarak Telekom'un bu ta-
rihten sonra özelleştirilmesi ge-
rektiğini söyledi.
Türk Telekom'un halka arz
ve hisse senedine çevrilebilir
tahvil yöntemleri kullanılarak
özelleştirileceğini hatırlatan
Arasıl, "serbestfcşmeye geçer-
ken özeDeştirme de küçük yüz-
deierle başlamah. Geçişten 6-
12 ay sonra Türk Telekom'un
değeri çok artmış otar" dedi.
Arasıl, kendisinin "küçük ta-
sarrufçunun ve ulusal değer
yapısuun korunduğu bir özd-
leştirme"den yana olduğunu
söyledi.
Cumhuriyet'in sorulannı ya-
nıtlayan Telekomünikasyon
Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ömer
Arasıl, Türk Telekom'un özel-
leştirilmesiyle ilgili olarak
"Bunun doğrusu önce serbest-
leşmenin yapıbnası, serbestieş-
tirme kabul edüebiür bir başa-
nya dönüştükten sonra özefleş-
tirmenin yapılmasıdır. Bu hem
Türk Telekom'un değeri hem
de piyasanm sağhkfa bir yapıva
kavuşrurulması açısuıdan daha
anlamh" dedı. Arasıl bunun
sektöre girmeyi isteyen yatı-
nmcılar için de çok önemli ol-
duğunu ifade ederek "Benim
Telekomünikasyon Kurumu Başkanı Arasıl:
t/ 6-12 ay içinde Türk Telekom'un değeri çok artmış olur.
• Özelleştirme küçük yüzdelerle başlamalı.
• Özelleştirme, sektörün serbestleştirilmesinin ardmdan yapılmalı.
düzenlememj bilmeden eşza-
manhveya önce özefleşnrmenin
otmasL, bir anda karanhkta iş
gönneye benzer" şeklinde ko-
nuştu.
Ömer Arasıl bu konuda hü-
kümete bir önerisinin olup ol-
madığına ilişkin soru üzerine
de şu değerlendirmeyi yaptı:
"Yöntem zaten halka arz ve
hisse senedineçevritebilir tahvil
şeklinde beiuiendL Biz serbest-
leşmeye geçerken özefleştirme-
nin de çok küçük yüzdeleıie bi-
leolsa bir şeküde başlamasmı is-
tiyoruz. Türk Telekom'un ta-
liphleri esas olarak Türk tasar-
riıfçulandır. Ben açıkçası hal-
Doç. Dr. Ömer Arasıl, Tetekom'un asıl tatiplerinin küçük tasarrufçular olduğunu söyledi
knı yapısının korunabSdiğL,kü-
çük tasarrufçunun sesmin du-
yulabildiğL, dolayısıvla ulusal
değer yaptsının muhafaza edü-
diği birtablooJuşnırulmasınıis-
tiyorum" şeklinde yanıtladı.
Arasıl başlangıçta Türk Tele-
kom'un değerini düşürür gibi
gözükebilecek serbestleşme
sürecinin, başanlı olmasıyla 6
ay 1 yıl sonunda değerin çok
artacağını belirterek "Güven
ortanunm ohışmasıvla girişler
çoğahr, talep artar" dedi.
Arasıl, Türk Telekom'da kü-
çük Türk tasarrufçuya yönelik
bir halka arzın yararlarını ise
şöyle sıraladı:
• Yüzde 51 'in başka bir yö-
netime geçmediği, Türk Tele-
kom'un kendi içinde özerk bir
şekilde yönetilebileceği, hisse-
lerin büyük oranda halka açıl-
dığı bir özelleştirme olmalı.
•" Halka arz sermaye piyasa-
larımızda manipülasyonu da
engeller. Belirli bir süreçte
özelleştirmeye geçilirse, finans
piyasalannda bazı düzenleme-
ler yapılarak sığlık da giderile-
bilir. Para piyasalannı olumlu
etkiler.
• Blok sahş olarak bir gru-
ba verdiğinizde ucuz pahalı tar-
tışması ortaya çıkar.
•Hep Türk Telekom çok de-
ger kaybetti, diyoruz. Ama bu-
rada mevcut bir durum var.
Şimdi buradan satmaktansa,
değer kazandınp öyle satma-
lıyız.
DPTverileri:
Enfakir
Kuzeydoğu
Anadolu
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Av-
rupa Birliği (AB) standartlanna göre ki-
şi başına gelirin en az olduğu bölge, Er-
zurum, Erzıncan, Bayburt, Ağn, Kars,
Iğdır ve Ardahan illerinden oluşan Ku-
zeydoğu Anadolu olarak belirlendi. Is-
tanbul, Batı ve Doğu Marmara, Ege ile
Batı Anadolu Bölgeleri ise Türkiye orta-
lamasının üzerinde yer alıyor.
Devlet Planlama Teşkilah'nın (DPT)
AB standartlanna uygun olarak düzey 1
seviyesinde bazırladığı verilere göre, sa-
bit fıyatlarla ve 2000 yıh inbanyla Ma-
latya, Elazığ, Bingöl, Tunceli, Van, Muş,
Bitlis ve Hakkâri illerinden oluşan Orta-
doğu Anadolu Bölgesi kişi başına gelir
açısuıdan sondan ikinci sırada yer aldı.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ise kişi ba-
şına gelir açısından sondan üçüncü sıra-
da bulunuyor.
Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sa-
karya, Düzce, Bolu ve Yalova'dan oluşan
Doğu Marmara Bölgesi ise en yüksek ki-
şi başına gelire sahip bölge konumunda
bulunuyor. Bu bölgeyi îstanbul Bölgesi
izlerken, Ege Bölgesi de en yüksek kişi
başına gelirde 3'üncü sırada bulunuyor.
Öte yandan, sahip olduklan kişi başına
gelir itibanyla îstanbul, Batı ve Doğu
Marmara, Ege ile Batı Anadolu Bölge-
leri Türkiye ortalamasının üzerinde yer
alıyor.
Akdeniz, Orta Anadolu, Batı ve Doğu
Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Orta-
doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
ise ortalamanın altında kahyor.
ENERJtDE UCUZ ALTERNATİF ARAYIŞI
Bordanhidrojenüretimi
ANKARA (ANKA) - Enerji ve
Tabıi Kaynaklar Bakanı Hilmi
Güler, Türkiye'nin sahip olduğu
zengin bor yataklanna işaret ederek
bordan hidrojen enerjisi
üretimine yönelik çalışma
başlattuclannı bildirdi.
Güler, hidrojen enerjisimn
özellikle taşıtlarda
kullanımını öngördüklerini
söyledi. Bakan Güler,
yaphğı açıklamada, dünya
enerji çevrelerinin 2050'ye
kadar olan orta vadeli
döneme ilişkin birinci
enstitüsü kurulmasına ilişkin
yasanın Meclis'te komisyondan
geçtiğini ve genel kurulda
görüşüleceğini bildirdi. Önceki
yıllarda yapılan alım
sözleşmeleriyle
Türkiye'nin enerjide
doğalgaza aşın biçimde
bağlandığına ve gazı pahalı
aldığına değinen Güler,
elektrik üretiminde hidrolik
ve termik kaynaklardan
azami ölçüde
yararlamlacağını, zorunlu
olarak alınan fazla
gündemini, hidrojen enerjisi Hilmı Güler doğalgazm ise spot
üretiminin oluşturduğunu piyasalarda satılacağını anlattı.
vurguladı. Güler, "Biznn de
borumuz var. Biz de bundan
hidrojen enerjisi üretmek için
çahşmalar yapıyonız" dedi. Bor
Güler, "Şu anda yüzde 65 channda
dışa bağımlryız. Önlem almayaydık
yüzde 80-85 olacakû. Buna mudaka
çare bulmahyız" dedi.
ELEKTRİK BAR1ŞIORGANİZASYON KURBANI
20 bin afîş çöpe gitti
ANKARA (ANKA) - TEDAŞ'ın,
2 katrilyon liralık alacağını
tahsil etmek üzere
uygulamaya koydûğu faiz
affı, "organizasyon faciası"
ile sonuçlandı. 30 Nisan'da
dolan ilk aşamada
başvurular son derece
düşük kalırken sürenin
30 Nisan'dan 20 Mayıs'a
uzatılması üzerine de yüz
milyonlarca lira harcanarak
bastınlan yaklaşık 20 bin
afiş çöpü boyladı. Uygulamanın
gerektiği gibi duyurulamaması,
örgütün yeterince
bilgilendirilmemesi
ve iletişim kopukluğu
gibi nedenlerle 30 Nisan
olarak tanman
sürenin sonunda yalnızca 20
trilyon üralık başvuru alınabildi.
Büyük bir düş kınklığı yaratan
başansızlığm sorumlusu aranırken
ilk çözüm olarak başvuru süresinin
20 Mayıs'a kadar
uzatılması
kararlaştınldı. Bu ayın
20'sinde dolacak süre
sonunda TEDAŞ'ın, 300-
350 trilyon liralık başvuru
alması hedefleniyor. Mayıs
ayında da elektriğe zam
yapmayan TEDAŞ'ın, bu
süre sonunda da afta
! hedeflenen rakamlara
ulaşmaması durumunda
elektrikte zammm
kaçmıhnaz olduğu
belirtiliyor.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
İki Örnek, Bir Sonuç
Başbakan, milletvekili dokunulmazlığının sınır-
landınlması konusunu iyice gündem dışına çıka-
nyor. Bu konuda verilen bir soru önergesine ver-
diği yazılı yanıtta, "Hükümet Programı kapsa-
mında yapılacak anayasa çalışrnaları elbetteya-
sama dokunulmazlığı hususunu da yeniden dü-
zenleyecek" diyor.
Bu yanıtıyla Başbakan, dokunulmazlık konu-
sunda, AKP Programı'na, seçimlerden önce de-
ğişik yerlerde verdiği sözlere ve giderek Hükü-
met Programı'nda yazdıklanna bağlı kalmıyor;
dokunulmazlığı, ne zaman ve nasıl yapılacağı
belli olmayan yeni anayasa yapılmasına aktan-
yor. Başbakan, dokunulmazlık topunu taca bile
atmıyor, stadyumun dışına atıyor.
Gerçekte ertelenen, temiz siyasettir, temiz
ekonomidir ve temiz toplumdur. Yıllardır görül-
mektedirki bunlar olmadan, hükümet uygulama-
lannın başan şansı yok denecek kadar azdır; as-
lında, anlamı da değeri de yoktur. Rüşvet ve yol-
suzluğun batağından kurtulmadıkça, ne ekono-
mi, ne siyaset ne de toplum sağlığına kavuşabi-
lir. Sağlıksız siyaset çözüm üretemez.
Kirii siyaset, ekonomide güven ortamını kemi-
riyor. Bu olgu, risk arttıncı etkisiyle, devletin iç
borçlanma faizlerinin yükselmesine yol açarak
halkın borç yükünü daha da ağıriaştırmaktadır.
Ek olarak, yüksek faiz, daha az yatınm ve bu ne-
denle de daha az üretim ve istihdam anlamına
gelmektedir. Kısaca, kirii siyasetin topluma ma-
liyeti de çok yüksektir.
Başbakan'ın dokunulmazlığı yeni anayasa ça-
lışmalanna bırakması, aynca tutarsız ve çelişki-
lidir. Bırakalım kendisinin milletvekili seçilmesi-
nin önündeki engellerin kaldınlmasına ilişkin ana-
yasa değişikliğini bir yana, sonra yapılan anaya-
sa değişikliğinde de dokunulmazlığın gündeme
getirilmemesi, birtutarsızlık değil de nedir? Kal-
dı ki, milletvekili seçilmeyaşı gibi, en azından ku-
ramsal olarak, 4.5 yıl sonra uygulanacak bir ana-
yasa değişikliği, orman satışı ile bir araya getiri-
lerek neden toplumun gündemine taşınmakta-
dır? Topluma, bu sorulann yanıtı verilmiyor.
• • •
AKP iktidannın düşünsel yapısının delili olabi-
lecek ikinci örnek, Meclis'te 30 Nisan günü ka-
bul edilen "Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapıl-
masına İlişkin Kanun" ile sergilenen iktidar an-
layışıdır.
Eski yasada yer alan, "Bakanlık merkez, taş-
ra ve yurtdışı teşkilatı yönetim görevlerine atan-
mada yükselmede başanlı ve liyakatli olmakya-
nında her kademe yöneticiliğinin gerektirdiği
hizmet içi eğitimi almış olmak esastır" hükmü,
yapılan değişiklikle, "Yönetim görevlerine atan-
ma ve bu görevlerde yükselmede kariyer ve //-
yakat esas alınır" biçimini alıyor.
Çok açıktır ki bu anlayışta, eğitim birimlerinde
çalışarak başanlı olmanın da, hizmet içi eğitim
alarakyükselmenin de yeri yoktur. İktidar, eğitim-
deki yönetim yapısını, çalıştığı birimde başanlı ol-
mak ve hizmet içi eğitim almak gibi özelliklere sa-
hip olmayanlara veriyor.
Bu kadrolaşma anlayışı, bürokratik yapılan-
manın içsel yükselmeyi esas alan çağdaş kural-
lanna aykındır. Aynca bu uygulama, kurum için-
de, birikim ve deneyimle beslenmemiş olan yö-
neticiyi daha çok atayana bağımlı kılan bir duru-
ma getirir. Üst yöneticiye mutlak anlamda ba-
ğımlı ve kapalı bir yönetim yapısı oluşturulur. Yö-
netici için de birlikte çalıştıklan için de çok yön-
lü yabancılaşmayaratır. özellikle eğitim gibi çağ-
daş değişim ve ilerlemeleri izlemesi gereken bir
bakanlığın yöneticilerinin bu özellikte olması, ge-
lecek yıkımın tohumunu taşıdığı için çok sakın-
calıdır.
Milli Eğitim ömeği tek değildir; AKP bir bütün
olarak, bu anlayışla hükümet etmektedir. Böyle-
likle, AKP'nin katılımcı demokratik açılımlar ya-
pacağı beklentisi de bahann ilk sıcaklanyla bir-
likte buharlaşmakta, uçup gitmektedir.
• • •
özellikle seçimlerden önce, çoğu kez bilinçli
olarak, iç ve dış kamuoyu AKP konusunda ger-
çeklerden sürekli olarak uzak tutuldu. Yukanda-
ki örnekler ve onlar gibi sıralanabilecek onlarca-
sı ile, AKP gerçeği, her gün çok daha açık bir
biçimde su yüzüne çıkıyor.
[email protected]
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(5tr.net
Geçen hafta Filistin-lsrail sorununa iliş-
kin yeni bir banş planı daha açıklandı. ABD,
Ingiltere ve Israil, banş sürecinin yeniden
başlayabilmesi için Arafat'ın devreden çık-
masını şart koşmuşlardı. Filistin yönetimi
önce bir başbakan atayacak, yetkileri Ara-
fat'tan alarak buna verecekti. Bu gerçek-
leşince de görüşmeler yeniden başlayabi-
lecekti. Geçen hafta Filistin Yasama Orga-
nı, 18 hayır oyuna, 13 delegenin katılma-
masına karşı 53 oyla Mahmud Abbas'ı
başbakan seçti. Arkasından da ABD, Av-
rupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Rus-
ya'dan oluşan "Ouartet"in hazırladığı yeni
banş sürecinin bir "yol haritasr Israil ve
Filistin yönetimlerine verildi.
ABD'nin Irak'ı işgal etmesinden sonra
devreye sokulan bu üç aşamalı "yolhari-
tası", Oslo sürecinin, Mrttchel Komisyo-
nunun, Tenet ve Zinni Raporlannın takıl-
dığı engelleri aşabilir mi? "Evet aşabilir"
demek kolay değil. Bırakın sürecin tamam-
lanmasını, yerieşimciler, sürgündekiler, Ku-
düs'ün statüsü gibi sorunlann çözülmesi-
ni, birinci aşamayı geçmek bile neredeyse
imkânsız.
Bu harrta nereye götürecek?
Bu yol haritası sanınm şöyle özetlenebi-
lir: Filistin-lsral sorunu, üç aşamadan ge-
çilerek 2005 yılında Araplar tarafından ta-
nınan güvenlikli bir Israil ve toprak büyük-
lüğü açısından kabul edilebilir, bağımsız bir
Filistin kurulmasıyla sonuçlanacak. Birinci
aşamada, hertürtü terörsona erdirilerek in-
tifadanın başladığı Eylül 2000 ta-
rihinin öncesindeki ortama dö-
nülecek. İkinci aşama, Filistin
Devleti için geçici sınırlar saptayacak.
Üçüncü aşama, nihai bir anlaşma yapıl-
masını içeriyor. Sürgündekilerin dönmesi
ve Kudüs'ün durumuysa pazarlıklar süre-
cinde çözülmeye bırakılıyor.
Görüldüğü gibi en önemlisi ilk aşama ve
Counctl On Foreign Relations ABD/ Or-
tadoğu projesinin direktörü Henry Sieg-
man'ın vurguladığı gibi bu ilk aşamanın
aşılması neredeyse imkânsız (CFR, 30/04).
Bu ilk aşamanın amacı, ABD ve Israil'in
beklentisi, yeni Filistin başbakanı Abbas'ın
en kısa zamanda Arafat'ı etkisizleştirmesi,
Hamas, Hizbullah, gibi silahlı radikal Is-
lamcı gruplan tasviye etmesi.
Ancak, daha Abbas başbakan koltuğu-
na otururken sırada Tel Aviv'de gerçekleş-
tirilen intihareylemi, onu izleyen genişçap-
lı Israil saldınsı, Abbas'ın işinin ne kadar zor
olduğunu hemen gösterdi. Bombalı saldı-
nya sahip çıkan Hamas'ın dini lideri Şeyh
Yasin "Yol Haritası, Israil'in güvenliğini
Filistin aleyhine sağlamayı amaçlayan
bir yoldur ve tarafımızdan reddedilmiş-
tir" (Financial Tımes, 30/04) derken, Ha-
mas'ın siyasi lideri Abu Şahab "Ortada te-
mel bir denklem var: Nerede işgal ora-
da direniş" dedikten sonra "İşgal edil-
miş topraklarda, Hamas'ın askeri ve si-
yasi stratejisinin Israil'in eylemlerince
belirleneceğini" savundu (AIAhram We-
ekJy, 1/05) Israil sağının tepkisi de aynıydı:
Likud'un Knesset (meclis) üyesi Yehiel Ha-
Birinci Aşama...
zan'a göre "Israil'in güvenliği Filistinlile-
re veya Israil'e dost olmayan Ouartet'e
bırakılamaz" (Financial Tımes).
İç savaş tehlikesi
Birçok gözlemci, Mahmud Abbas'ın sö-
zünü yerine getirmesinin yolunun şu veya
bu şiddette bir iç savaştan geçeceğini dü-
şünüyor. Şaron borazanı Willim Saphire'in
bombalı saldınyı, "her türtü teröre karşı" ol-
duğunu açıklayan Abbas'a karşı bir iç sa-
vaş ilanı olarak yorumlamasına bakarak,
Şaron'un ve Bush yönetiminin JINSA bağ-
lantılı dış politika "şahinlerinin" beklentile-
rinin (umutlannın) bu yönde olduğu söyle-
nebilir. Ancak Uri Avineri'nin vurguladığı
gibi (Arabicnew.com), Abbas'ın işi zor ama,
imkânsız değil. örneğin, iki ilginç gelişme-
yi bu noktada not etmekte yarar var. Birin-
cisi Graham Usher'in (Al Ahram) ve Avi-
neri'nin vurguladıklari gibi Arafat ve Ab-
bas arasındaki, siyasi rekabet ve kişilik
farklan bir gerçek ama, vizyon ortaklığını ve
gerektiğinde birlik oluşturma refleksini de
unutmamak gerekir. Ne de olsa Filistin hal-
kı bir iç savaştan korktuğu kadar hiçbir
şeyden korkmaz. Diğer ilginç gelişme de
Hamas'ın "Yol haritası"na ilişkin yaptığı
açıklamada kullandığı ifadeler: "Direniş
hareketini, kimse siyasi bir çözüm ol-
maksızın silahsızlandıramaz". Texas
kaynaklı stratejik analiz sitesi, Stratfor'un
bir yorumuna göre Hamas'ın bu
demeci, "bizi kimse silahsız-
landıramaz" ya da "Bizi Filistin
kurtulmadan kimse silahsızlandıramaz"
demediği, aksine muğlak bir "siyasi çözü-
me" gönderme yaptığı için çok ilginç.
Stratfor'a göre bu demeç bir takım kapı-
lan açık bırakıyor (1/05).
öyle olsa bile, Abbas'ın çizgisi örneğin
"İkinci intifada, can kaybından başka
bir şey getirmedi" saptamalan, Filistin
halkının desteğini almasını, muhalif grup-
lan birieştirmesini zoriaştıracak. Onlar, bu
ikinci 'intifada'nın, Şaron'un El Aksa pro-
vokasyonuyla ve orada çıkan çatışmalar-
da 13 Filistinlinin öldürülmesiyle başladığı-
nı, nasıl Israil tarafından "seçilmiş öldürme-
leıie" tırmandırdığını, Cenin katliamını vb
çok iyi anımsıyorlar. Şimdi intifada sırasın-
da katlanılan acılann boşa gittiğini dinle-
mek kolay kabul edilebilecek bir durum
değil.
Bush ve Şaron umırtlu
Birinci aşamanın aşılmasının önünde en
az iki engel daha var. Birincisi, Filistin Yö-
netimi "Yol haritasını" kesin bir belge ola-
rak kabul ederken, Israil, Bush yönetimiy-
le olan "özel" ilişkilerine güvenerek "hari-
tayı" ucu açık, üzerinde pazariık edilebilir
bir belge olarak algılıyor, özellikle yerieşim-
ciler, sürgündekiler ve Kudüs konulannda
(Le Monde, 30/04).
Ikincisi, Israil sağının aşın uçlan, işgal
edilmiş topraklardaki yerleşimleri koru-
maktan yana ve "Yol haritasına" karşı. Li-
kud'un parlamento grubunun önemli bir
kesimidestekliyor(Z.e Monde, 03/05). Ûs-
telik bu kesimin arkasında güçlü bir ABD
desteği de var. ABD temsilciler meclisin-
den 83 senatör Şaron'a, daha fazla taviz
vermesi için baskı yapılmasına karşı ol-
duklannı açıklayan bir mektup yayımladı-
lar.
Bush yönetimi içinde Povvell'a karşı yü-
rütülen kampanya'nın esas amacının
"Bush 'un Ortadoğu politikasını sabote et-
mek olduğu" da yayılan söylentiler ara-
sında (Financial Tımes, 30/04) Kimi yo-
rumcular, Chaney, Perte, Douglas Fe-
igh, Eliot Abrams gibi Bush yönetiminin
dış politika kadrolannın Şaron'a yakınlık-
lanna ve "Yolharitasına" karşı olmalanna
dikkat çekiyoriar (Asia Tımes, 02/05). Da-
ha da ilginci, Israil'de çıkan sosyal de-
mokrat eğilimli Haaretz'de çıkan bir yo-
rum, Bush ve Şaron yönetimlerinin aslın-
da yeni başbakanın başansız olmasını, te-
rör dalgasının yükselmeye devam etme-
sini ümit ettiklerini, bu umutlann gerçek-
leşmesini sağlayacak birilerinin nasıl olsa
bulunacağını ileri sürdü.
O zaman, Bush Batılı ortaklann dönüp
"ben gerekeni yaptım" diyecek ve Orta-
doğu kazanını kanştırmaya devam ede-
cek. Povvell'ın gezisiyle, Suriye ve Iran'ın,
bu kez de Lübnan'daki Hizbullah bağla-
mında kazanın içine atılmaya başlandığı
da göz önüne alınırsa (Lübnan-DailyStar,
03/05) bu kazanda nelerin pişmeye baş-
layacağını da öngörebiliriz.