28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 2003 CUMA 14 KULTUR [email protected] ^ ] 1 MU Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü'nde dünden bugüne bakan bir sergi Yablolara yansıyan savaşAYŞEGÜLGÜÇHAN Doğası gereği banşçıl olan sanatın, uzun ta- rihi boyunca üstlendiği işlevlerden biri de dö- nemine tanıklık etmek olagelmiştir. Resmi söy- lem ıçinde üretmek durumunda kaldığında bi- le sanatçının çeşitü yollardan muhalif kimliği- ni koruduğu ve döneminin ilk elden belgeleri- ni ürettiği; bu nedenle de uyannın en incelikli olanını yaparken salt tanıklığın ötesine geçti- ği bilinir. Bugünlerde bir sergi, bir yandan savaşa odak- lanmış izleyiciye insanlığı tarihi boyunca ka- rabasan gibi ürküten bu olguyu bir kez de sa- nat tarihi perspektifınden gözden geçirmeesi- ni öneriyor. Sergide, UcceDo'dan Dis'e, Picas- so'dan Kiefera, ÇattYdan Loeb'e değin, farklı zaman ve coğrafyalarda yaşamış< yaşayan yır- mi bir sanatçının savaş üzerine düşünümleri- nin ürünlerinin saydam dosyalara konmuş ve kimi can ahcı aynntılan üzerine renkli vurguy- la spot tutulmuş siyah beyaz fotokopileri. ser- gi malzemeleri aracılığıyla sanat-eğıtim'sana- tın eğitsel yönü üzerine de bir söylem oluştu- ruyor. Sanatçının güvenllir tanıklığı Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakül- tesi Heykel Bölümü'nde 6 Mart'ta açılan ve 2 Mayıs'a dek açık kalacak olan söz konusu ser- gi, güncelliğini her zaman korumakla birlikte (!) bugünlerde gündem oluşturan savaşı konu alıyor: Ahu Antmen ve Nüüfer Ergin, üniver- sitenin heykel bölümünde gerçekleştırdikleri bir düzenlemeyle savaşı sanat tarihi üzennden oku- yor ve sanatçının güvenilir tanıklığını yeniden gündeme taşıyor. Körfez Savaşı görüntülennın savaştan aylar önce Hollywood stüdyolannda üretildiği açıklandığında yaşanan şok ve Frank- furt Okulu'nun 1923 yılında tartışmaya açtığı, BirminghamOkuIu'nun 1960'lıve 1970'liyıl- larda yeniden gündeme getirdiği medya etki- leri anımsandığında, sanatçının çıkarsız tanık- lığı bir kez daha önem kazanıyor. Düzenleme- de yer alan savaş-ilintili resiniler içınde en ha- zin olanı, kendini kesik elle betimJeyen ve Bi- rinci Dünya Savaşı sırasında girdiği bunalımı aşamayarak savaş sonrası intihar eden Kirch- ner'in tanıkJığı olsa gerek. Serginin öncelikli özelliği, bir eğitim kuru- tnunda sanat tarihi (Ahu Antmen) ve heykel (Ni- u^ı_ s sar ccello'dan Dix'e, Picasso'dan Kiefer'a, Çallı'dan Loeb'e, farklı zaman ve coğrafyalarda yaşamış/yaşayan yirmi bir sanatçının savaş üzerine ürünlerinin saydam dosyalara konmuş ve kimi can alıcı aynntılan üzerine renkli vurguyla spot tutulmuş siyah beyaz fotokopilerinin yer aldığı sergi, savaşı sanat tarihi üzerinden okuyor ve sanatçının güvenilir tanıklığını yeniden gündeme taşıyor. lüfer Ergin) eğitımı veren, bin yazar ve küra- tör, diğen heykeltıraş olan ıki eğitimcinin, ög- rencilerin gıriş ve çıkış yollanndaki doğal par- kuru bölerek akışı kesen ve doğal akış yerine yön öneren bir çalışmayla sanatı eğıtimin do- ğal bir parçası halıne getirme tavn. Savaşa ta- nıkJık eden sanat yapıtlarının çoğaltılma aracı olan fotokopi ve içine yerleştinldiklen saydam dosya, heröğrencinın öğrenim sürecinin aynl- maz parçalan olarak, yerleştirmenin eğitımle ılişkisini bir kez de tözsel anlamda \ r urguluyor. Sıralama kronolojik düzende Savaş resimlerinın saydam dosyalar içinde- kı fotokopileri, üzerine naylon senlmiş bir stan- dın üzerinde sergilenirken, bu standın duvara saplamrcasına yerleştirildiği gözden kaçmıyor Üzerlerinde adlan yazılı ohnayan yapıtlar bu yolla anonım kılınırken, ad ve tanhleri standın saplandığı duvarda. dört maddeyı ve dört yö- nü çağnştırmasıyla her zaman evrensel bir sim- ge olagelen haç formu oluşturacak biçimde sergileniyor. Kronolojik düzendeki bu sırala- ma izleyiciye savaşın ne denli genış bir zaman dilimi içinde insanlığın üzerine karabasan gi- bi çöküp yaşamı bastırdığını çok incelikli bir biçimde sunarken; hem standı, hem de mekâ- nın penceresini ve giriş-çıkışlannı örten ve or- tama efor harcayarak girmeyi sağlayan petrol türevi naylon da savaşın kuşkusuz bir petrol sa- vaşı oluşunu eğretiliyor. Ortama yaydığı gri sis etkisiyse, bir yandan yaşanan gerçekliğin kir- lıliğıne göndermede bulunurken, bir yandan da mekânın hava almasını önleyerek kimyasal silahlardan korunmayı da akla getirdiği için savaş atmosferini tamamlayıcı bir öğe olarak ikinci bir işlev görüyor. Yerleştirmeyi tamamlayan ve hazin bir biçim- de bir köşede yapayalnız ve yerçekimsiz gibi duran yerküre, sınırlan olmayışıyla. salt kara ve denizleri gösteren masumiyetiyle Nilüfer Ergin'in 1997 Slovenya Küçük Heykel Biena- li'nde gerçekleştirdiği bir yerleştirmenin par- çası ve savaşın parçaladığı bir ülkenin ağır anı- sıyla bir başka uyan aracı olarak yapıtı tamam- lıyor. Savaşın izini süren ve hazırlanan parkur- da yalnız yürümeye yönlendirilen izleyicinin serüvenı Hollandalı hümanist Desiderius Eras- mus'un (1466-1536) her zaman güncel, alabil- diğine anlamlı olan ve izleyicinin alması için çoğaltılan metniyle sona eriyor: "Dört Bir Yan- dan ve Tüm L luslar Tarafindan Kovulan Ban- şuı YakuunasL" Astrid Lindgren ödülii. İsveç hükümeti tarafindan bu yıl ilk kez verilfyor Çocuk edebiyatının NobeVi Dünyaçoculdannın 'nıasalcı ninesT Astrid Lindgren. GÜRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Geçen yıl ölen Isveçli yazar ve dünya ço- cuklannın "masalcıninesT Ast- rid Lindgren'in anısına İsveç hükümeti tarafindan oluşturulan çocuk ve gençlik edebiyatı ödü- lünün ilk sahipleri, çocuk kı- taplan yazan Avusturyalı Chris- tineNöstHnger(67)ile çızgı ço- cuk romanı sanatçısı Amenka- lı Maurice Sendak (74). 5 mıl- yon isveç Kronu (500 bin Eu- ro) tutanndaki ödül. parasal ba- kımdan Nobel Edebıyat Ödü- lü'nden sonra ikinci en büyük edebiyat ödülü oluyor ve çocuk edebiyatı dalının hiç kuşkusuz en büyük ödülü durumunda. Bu • Ödülün ilk sahipleri, çocuk kitaplan yazan Avusturyalı Christine Nöstlinger ile Amerikah çizgi çocuk romanı sanatçısı Maurice Sendak. Her iki sanatçıya ödülleri 4 Haziranda Stockholmde yapılacak törenle verilecek. ödülün bir başka özgün yanıy- sa herhangı bir \ akıf tarafindan değıl, doğrudan doğruya îsveç halkından kesilen vergilerden sağlanıyor olması. Christine Nöstlinger'in bu ödüle layık görülmesinin gerek- çesinijüri şöyle açıkladı: "Chris- tine NöstHnger, Astrid Lindgren kaübresinde güvenilir bir anti- eğitimcidir. Çok yönlü ve etkfle- yici yazarhğı alaycı mizah, açık ciddiyet, insan sıcakbgı içermek- tedirveyazar, kayitsız şartsız ço- cuklann ve marjinalliğe itilmiş insanlannyanındayer almakta- dır." Christine Nöstlinger'in, 35 'i Isveççeye de çevırilmiş 140 çocuk kitabı var ve bunlardan "AteşKırmızısıElvira'' ıle "Ku- tu Çocuk" adlı olanlar ona ulus- lararası ün kazandırdı. Maurice Sendak için jürinin yaptığı açıklamaysa şöyle: "Ma- urice Sendak, çağdaş çizgi ro- man kavTanunın en önde gelen adıdır. Çizgili ve resimli kitap konusundald özgün anlayışı, bu konuya eğilen çok sayıda sanat- çıya öndertik etmiştir. Dünya ço- cuklannın en gizli sığınaklan- na mutluluk getinniştir. r> New York doğumlu olan ya- zar halen Connecticut'ta otur- makta. "MüyonlarlçinAtonıic'' ilk kitabıdır (1947). "Vahşik- rin Ülkesine'" (1963) adlı kıta- bıysa resimli kitap sanatında devnm yapmıştı. En yeni yapı- tı "Jack ve Guy ile Çöplükte- yiz" 1993'teyayımlandı. Her ıkı sanatçıya ödüllen 4 Haziran'da Stockholm'de yapı- lacak törenle venlecek. YÂZIODASI SELİMİLERİ Abdülhak Şinasi'yi Yaşatmak Abdülhak Şinasi Hisar'ın eserini yaşatmak için ça- ba harcayaniardanım. ölmüş yazarianmızın eserterinı yaşatamıyoruz. Yetiştiğım yıllarda öyle değildı. Geçmiş günlerin bir eseri yeniden gündem oluşturabıliyordu. Mesela, Mit- hat Cemal Kuntay'ın Üç Istanbul adlı tek romanı, yir- mi beş-otuzyıl önce, bırdenbire ünlenmışti. Üç Istan- bul'un yazılış tarihi, 1930'lar; 1938'deyayımlanmış. Abdülhak Şinasi, 1960'lardan buyanayrtik. VariıkYa- yınlan'nın çabasından sonra. Bir ikı yayınevi denedi, ol- madı. Kitaplığımdaki o sevgılı eserien bir araya getirdim. Kımı Vartık Yayınlan'ndan, kimi Hilmi Kitabevi'nden. Karton kapaklann kenarlan kıvnlmış. Sayfalannda, de- ğişik renkte mürekkeplerın satıraltı ızleri. Çizmişim... Bu duyarlı yazar, bize, gönlün kıplerinden konuştu- ğu kadar, bir kentten, bir kentin bazı semtlerinden, ma- dalyonlardan, madalyonlar ıçındeki geçmiş zaman- dan, geçmiş zaman ediplennden, Fahim Bey'lerden, çocuklardan, oyuncaklardan, uçurtmalardan konuşur. Onu o kadar çok sevmıştım ki, çok defa, birkaç say- fa okuyup, gensıni heyecandan getıremezdım. Birtüriü kaleme getıremedığım şeyleri söylerdi: "Tekmil vuslatlanyla yaşanan o zamanki hayatımız- da bu şefkatin ve aşkın serpilmiş ışıklan gibi panlda- yanlarsa güya bızım gecelehmizin menekşe toprakla- nnda bütün canlı hislenmizle açılmış yeryüzû yıldızla- nydı ki, biz onlarla kalb kalbe ve dudak dudağa yaşar- dık!" Uzun, çetrefil cümle. Bıliyorum, yine de büyüleniyo- rum. Alışılagelmış yalınlıklann dışındakı anlatımı, bir kez daha-bir kez daha geçmişten, ılle geçmışten söz edış- leri, eskı sözcüklerı pervasızca kullanışı, günün talep- lerine ısrarla cevap vermeyışı, Abdülhak Şinasi'yi bel- ki de yaşarken unutturmuştu. Bizım kuşak onu, Variık Yayınlan'nın, Yaşar Nabi'nin sevgısryle tanıdı. Sonra yine ölü toprağı serpmek... Oysa onun şıiri, görkemli düzyazısı bıze öyle duy- gulardan, öyte ınceliklerden söz açıyor kı, bir kez da- ha- bir kez daha okumayı göze aldığımızda, sırlanna erişebıliyoruz. Kendisinden sonraki edebiyat adamlan arasında bir tek Ziya Osman Saba'ya yakınlık duymuş olması bo- şunadeğil. ryı insanlan, çocukluğu, annmışlığı özlemek... Mebmet Nuri Yardım, Kubbealtı Neşriyat'ta Ab- dülhak Şinasi Hisar'ın eserierinın yeniden yayımlana- cağını haber vermıştı. Üstelik, bugüne kadar kıtaplaş- mamış tüm yazılan, şurda burda yrtmiş nesırleri, hep- si! Yazık ki gerçekleşmedi. Bazı telrf sorunlan engelle- miş. Şimdı neler anımsamıyorum kı; Avşa'da küçük bir otel, akşamüstleri kapısı önüne masalar, ıskemlelerçı- kartılıyor, oturmuş, Çamlıca'daki Eniştemiz'i okuyo- rum... Moda burnundakı çay bahçesindeyiz, annemle bir- Fıkte, amaannem hasta, küçük bir çocuk artık. Sığına- ğım, Boğaziçi Mehtapları... Bu eserde, geçen zamanın aslında başka bir düz- lemde hep yaşandığına açılan sayfalar, daima kınk bir umuttur. Tevfik Fikret dendi mi, ilenç, özgürlük, haksızlıgayük- selen ses gelir akla. Abdülhak Şinasi, tanıdığı, sevdi- ği, yazdığı Fikret'i şu dizesıyle anıyor "Krizantem, kalbımde biryaradııi" Sonuna kadar, yazıda çızıde, duyuşta düşünüşte, ço- cuk kalmak, çocuk annmışlığı içınde var olabilmek: Abdülhak Şinasi Hisar'ın edebıyata armağanı. Takvimde h Bırakan: "Parka gittiğim vakit sorardım I Ağaçlann hatnnı." Muzaffer Tayyip Uslu. Muzaffer Tayyip Krtabı, Haz: Necati Cumalı, Yeditepe Yayınlan, 1956. Proje 4L'de etkinlikler • Kültür Servisi - Proje 4Lde, bugün saat 18.00'de Marc Singer"m yönetriği 'Dark Days" adlı filmın gösterimı var. Manhattan'da tünellerde yaşayan evsizleri belgeleyen ödüllü filmin gösteriminin ardından. Erden Koso\a"nın kahldığı bir söyleşı gerçekleştirilecek. 'Dayanma Video Serisi' gösterimleri ise 12 Nisan'a dek sürecek. Bedenin fıziksel, zihinsel ve ruhani dayanıklıhğını sınayan 4 bölümlük gösterim, Paul McCarthy, Barbara Smıth, Carolee Schneemann. Dennis Oppenheim gıbı sanatçılann 1960'tan bu yana uluslararası platformlarda yer almış çalışmalannı içenyor. (0 212 281 51 50) Ünlü müzisyen beşinci albümünü çıkardı Ben Harper'dan duygusal ve karizmatik şarkılar Kültür Servisi - Geçen yıllarda Türkiye'deki sevenlerine unutamayacaklan iki konser veren gitarcı, şarkıcı ve usta müzisyen Ben Harper, yeni albümü "Diamonds On The InsJde"ı piyasaya çıkardı. Her zamankinden daha fazla folk ve funk malzemesiyle gerçekleştirilmiş olan yeni albümün ilk single'ı 'With My Own Two Hands'. Sanatçının beşinci albümü olan "Diamonds On The Inside", grubu The Innocent Criminals ıle bugüne kadar yaptığı en duygusal ve karizmatik şarkılardan oluşuyor. Albümün genelinde, 'bilgenV, 'arayış1 , 'yüce güç' gibi kavramlar işleniyor. Bob Marley şarkılannı anımsatan ilk single'ı 'With My Own Two Hands'te; Ret Hot ChüK Peppers, Flaming Lips, Beck, Geggy Tah gibi sanatçı ve topluluklarla çalan keyboardcı Greg Kurstin, Harper'a eşlik ediyor. Harper'ın "Pleasure And Pain" isimli DVD'si de geçen haftalarda yayımlanmıştı. Sarper Ozsan'ın izlencesi Garibaldi Salonu'nda Müzüdisöyleşiler sürüyor K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I CÜNEYTAKALEV Sanatçı, 'Diamonds On The Side'uı genehnde, 'bilgeBk', 'ara>ış', '>üce güç' gibi kavramlan işlemiş. Besteci, müzikolog, müzik hocası Sarper Özsan, müzikli söyleşilerini, Beyoğlu'nda- kı Garibaldi Salonu'na taşıdı. 15 Mart 2003 Cumartesı günü başlayan di- zinin ilk söyleşisınin konusu "'Tarih Önce- si Toplumlarda MüzJk". bir hafta sonra dü- zenlenen ikinci toplantının konusuysa "Ta- nm Toplumlannda Müzik'' idi. Çok eskilere uzanan bir dönemın yapıtla- n, olsa olsa kıyas yoluyla ele alınabilır. Öz- san da öyle yapıyor. Müzığı insanoğlunun uygarlığının derinliklennden alıp günümü- ze getiriyor. Önde gelen müzikologlarca 1950"li yıllarda Afrika'nın çeşitli kabilele- rinin mensuplannın arasında yapılan ses ka- yıtlarından yola çıkarak örnekler veriyor; İogojenli, patojenli (yani ses ve söz ağırlık- lı) anlatımlarda. müzığin üretim ve avcılık etkjnliğiyle nasıl ıç içe geçtiğüıi gösteriyor. Ozsan'ın sunuşunun ya da müzikli söyle- şisinin esas dikkat çekici özelliği, tarihsel maddeci bakış açısı. Müzik parçalannı üre- tım içindeki insandan, mücadele içindeki insandan yola çıkarak inceleyen Sarper Öz- san, dönemi aynntılı biçimde ele alıp işle- dikten sonra örnekler dinletıyor. Özsan, "Insancü" Kültür Merkezinde başlattığı çalışmayı Bil-Koop'un Istiklal Caddesi 'ndekı yerinde, mayıs ortalanna ka- dar sürdürecek. Özsan'ın müzikli dinletile- rı hem büyük ılgı görüyor, hem de müziği toplumsal temelınden yola çıkarak incelemek isteyenlere keyifli bir tartışma olanağı yara- tıyor. Devriınci bestecilikten devrimci eğitmenliğe Sarper Özsan' ın Türk müzik tarihinde seç- kin bir yeri var. Maksim Gorki'nin "Ana" oyununun müzikleri ile adını duyuran, "1 Ma- yıs" Marşı ile gönüllerde taht kuran Özsan. 70"lı yıllarda çok sayıda bestenin altına im- za atmıştı.. Geçmişte besteleriyle \iiz bin- leri coşturan, aydınlan halka yönelten. hal- ka aydınlan sevdiren Sarper Özsan, günü- müzde büyük bir eğitim hamlesiyle bir kez daha. dağarcığındakileri halkın bilgisine, il- gisine sunuyor. Üstelik Özsan bunu sadece teknik müzik eğitimiyle sınırlamıyor. Kül- türel etkınliklenn en coşturucusu olan mü- ziği tarih içinde, üretim içinde, smıf müca- delesi içınde ele alıyor. Sarper Özsan, hem Türkiye'deki müzik eğitimıne yepyeni bir pencere açıyor, hem de kitlelerin eğitiminde ve bilinçlendirilme- sinde müziğin oynadığı muazzam rolü orta- ya koyuyor. Garibaldi Salonu'ndaki söyleşilerin nisan sonuna kadar olan programı şöyle: Yann 'BarokDönem', 12 Nisan da 'KlasikveRo- mantik Dönem', 19 Nisan'da 'Modern Dö- nem', 26 Nisan'da 'KüreseDeşme Sürecinde Müziğin Durumu'. (0 212 244 23 61)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle