Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2003 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Tarihin Sürekli
Yüriiyüşü Önünde...
'Observateur' dergisinde Jacques Julliard ya-
zıyor
"ABD gibi, kitle imha silahlarının dünyadaki en
büyük stokuna sahip birülke, böyle silahlara sa-
hip olmak isteyen başka bir ülkeyi, Irak'ı nasıl ya-
saklayabilir?"
Aylardır, belki de yıllardır dünyanın gözü önün-
de bir komedi oynanıyor! Her şeyi parayla satın al-
mayı bilen, olmazsa, işi silahla çözmeye kalkan bir
anlayış, bir uygufama...
Kimi zaman korkutarak, kimi zaman sindirerek,
kimi zaman içten yıkarak, iktidarlan kendi halkla-
nnın eliyle devirterek sürdürülen bir egemenlik po-
litikası...
Colin Povvell şimdi itiraf ediyor:
"Şili'de Pinochet darbesine katkımız bizim için
hiç de övünülecek bir şey olmamıştır."
Daha ne kadar çok örnek vari Panama'da No-
riega diye bir diktatör yarat, sonra parayla besle-
diğin bu adam, biraz sana kafa tutunca yakalatıp
hapse ati.. Afganistan'da Bin Ladîn'i silahlandır, son-
ra en büyük düşman ilan et!.. Vietnam'da komü-
nizmi önleyeceğim diye yıllarca yoksul bir haika en
ağır silahlarla ölüm yağdır! Nerde, gerçek bir de-
mokrasi eylemi başlamışsa, halktan yana bir ikti-
dar işbaşına gelmişse, askerierinle, gemilerinle ge-
reken baskılan yap! Her yerde 'kendi' adamlannı
işbaşına getir!
Fransız filozofu Ernest Lavisse'in daha 1890'da
söylediği bir söz var:
"Her güç, bir gün gücünü yitirir. Tarihin sürekli
yürüyüşü kimsenin tekelinde değildir. BugücüAv-
rupa, üç bin yıl önce Asya'dan aldı... Ama bu gü-
cü sonsuza kadar elinde tutup tutamayacağı bili-
nemez."
Avrupa devletlerinin tüm dünyayı etkileyen gü-
cü, yani Avrupa'nın dünyadaki egemenliği, bugün
nasıl yok olmuşsa; nasıl günümüzde Amerika Bir-
leşik Devletleri elindeki silah, para gücüyle bir dün-
ya imparatoriuğu kurmak peşindeyse; yannın ne
getireceği bilinmez!
Baytekin'lergibi düşsel romanlar, filmlervardı. Ta
çocukluğumuzda koşullandınldık bunlara
1
Masal gi-
bi gelirdi o günterde: Bir gün, dünyamız üçe bölü-
necekti. Birleşmiş Milletler dünya uluslarını kendi
bünyesinde toplayamaz bir duruma düşecekti. 0
zaman üç büyük imparatoriuk oluşacaktı. Biri Ame-
rika Birleşik Devleti; biri Avrupa Birieşik Devleti, bi-
ri de Asya Birleşik Devleti... Sonra bu üç dev an-
laşamayacaktı; bir dünya savaşı, bir kıtalar savaşı
çıkacaktı. Daha daha sonra da belki bir uzay sa-
vaşı...
Gidiş oraya doğru mu? Bugün ABD ve ortakla-
n bir yanda, Fransa ileAlmanya ve ortaklan öte yan-
da... BirdeÇin var, Hint var, Japon var, onlann oluş-
turabileceği ayn bir güç birliği var...
2050 yılında bu tür durumlara belki de hiç yer kal-
mayacak. Yeryüzü her yıl biraz daha ısınıyor, elli yıl
sonra sıcaklık beş derece daha artacak. Bu ısın-
ma sonucu denizler, dağlar, ovalar, kentler, kasır-
galar, depremler, hastalıklar, seller vb. doğal afet-
lerle baş başa kalacak... O zaman dünyaya, ister
Amerika, ister Çin, ister Japon, ister Alman, Fran-
sız egemen olsa, ne çıkar?
Birtek dünyada yaşıyoruz. Sayısız gezegenler için-
de bir nokta... Ama içindeki insancıklar oldum bit-
tim, birbirini yemekte, ezmekte, sömürmekte!..
Binlerce yıldırsağduyuyu, akıl yolunu birtürtü bu-
lamayan insanlık, kendi eliyle kendi mezannı kaz-
makta!.. "Bende daha çok silah var seni ezerim,
bendepara var, seni sömürürüm". 21. yüzyıl ger-
çek bir cehenneme dönecek gibi görünüyor...
Anday'ındediğidoğru! 'gerçekinsan'dahagel-
medi, 'Biz insanın ceddiyiz: Gelecek mutlu in-
sanın"...
Tek Güç Amerikan İşçi Sınıfı...
Şimdi ABD emperyalizmi yeniden ve Irak'tan
başlayarak tüm yerküreye yönelik bir savaşa girme
hazırlık ve karannda. Bunu önlemenin tek gücü de
Amerikan işçi sınıfıdır. Gerisi "lafügüzaf "tır.
Vedİİ BİLGET Emekli Amiml
sovyetler Birliği 'nin
çöküşü, dünya tari-
hinin en karmaşık
döneminin kapısını
aralamıştır. Yerkü-
rede üzerinde toplumsal eko-
nomik ve siyasal bunalımın
içine girmeyen bir tek bölge bi-
lekalmamıştır. Anamalcüığın,
bu krizlere çözüm getirecek
ve toplumlan daha ileriye gö-
türecek yeteneğinin olmadığı
dünya ölçeğinde gözler önüne
seriİmiştir.
Buna tepki olarak birçok ül-
kenin siyasal zeminde kökten-
dincilik -özellikle Islam ülke-
lerinde- yeniden dirilmiştir.
Bu, -Türkiye dahil- tüm îslam
ülkelerinde neredeyse köklü
bir siyasal eğilim durumu al-
rruştır. Ne ki, köktendinci psi-
koloji ve kültürun üreme ala-
nını oluşturan sosyoekonomik
temelin sorumlusu, son otuz
yıllık süreçteki anamalcı geliş-
menin özel biçimidir.
Bu toplumJann hemen hep-
sinde parasal sermaye egemen-
liği, Amerikan emperyalizmi
ile bağdaşıklıktan çok boyun-
duruk ilişkisini kabullenmiş-
tir. Yeni liberal bakışımlann
sonucunda ise, yabarul (vahşi)
ve acımasız koşullann yarat-
tığı çelişkiler olağanüstü pat-
lamalan gündemlemiştir. Bir
yandan dinsel, etnik, cemaat-
sal, kastsal, dilsel, ulusal ve
birçok gerici önyargı öne çıkar-
ken öte yandan da sürekli eko-
nomik bunalımlar ve ardından
gelen sömürü, yoksulluğu da-
ha da yoğunlaştırmıştır. Yö-
netiminde şeriat esası güdü-
len ülkelerde bile kitlesel suç
salgınlan oluşmuştur.
Sol hareketlerin neredeyse
olmadığı, devrimci seçeneğin
oluşmadığı bu ortamda, kent
orta sınıflan da derin bir gü-
vensizlik ve yabancılaşma içi-
ne düşmüşlerdir. Bu öylesine
bir korku yaratmıştır ki, din-
darlıktan ve dinden medet
uman kitlesel nicelik hızla yo-
ğalmıştır. Giderek daha da yok-
sullaşan küçük kentsoylular,
itaatkârlaşmışlardır, yaratıcı
emek de niteliğini hepten yi-
tirmiştir.
Gelişmek ve ileriye gitmek
için kendilerine çok az olanak
sunan bu yapının içindeki
gençler de derin bir buhrana
düşmüşler ve teokratik dev-
letlerin müfredatında öğreti-
len Islam ihtişamına vb. daya-
nan uyduruk bir tarih nostal-
jisine gömülmüşlerdir. Kriz-
lere ve gemi azıya almış çürü-
meye tepki olarak, toplumlar-
da daha fazla suç, faşizm, lüm-
penleşme, şiddet ve cinayet
gelişmiştir.
Önce Berlin Duvan'nın yı-
kılması ve ardından Sovyet-
ler'in çöküşü ile birlikte em-
peryalizmin ideologlan önle-
rinde yepyeni ve çelişkisiz bir
süreç açıldığım varsaymışlar,
küresel uyuma dayalı bu süre-
ci, ABD Başkanı baba Bush
"Yeni dünya dûzeni" olarak
ilan etmiştir.
"Yeni dünya düzeni" söyle-
minin ardında, Sovyetler'in
çökmesiyle birlikte bozulan
dengelerin yerine emperyalist
merkezlerin yeni dengeler oluş-
turma çatışmasının yattığı -bi-
lerek ya da bilmeyerek- atla-
nılmıştır. Oysa dengelerin ye-
niden değişmesi ancak savaş-
la olasıdır. Bunun ilk işareti
11 Eylül 2001 'de verilmiştir.
Ardından ABD anti-balistik
fuze anlaşmasından çekilmiş-
tir. Ortadoğu ve başta Irak,
Washington'un hedefine otur-
tulmuşfur. Bu da ABD ve Av-
rupa arasında ciddi bir hege-
monya boğuşmasmın perde-
sini aralamıştır.
İşçi sınıfi...
Günümüz toplum yapısı dün-
den farkh değildir. Bu yapı,
tamamen geniş emekçi kitle-
lerin nürusunun ufak bir azın-
lığı; yani sermaye sınıfı tara-
findan sömürülmesi esası üze-
rine kurulmuştur.
Bütün yaşamlan boyunca
sermaye hesabına çalışan işçi-
lere sadece yaşamaya yetecek
oranda geçim olanağı tanın-
dığından, bu toplum ne "bil-
gi", ne "teknoloji", ne de "21.
yüzyıl" toplumudur. Sadece
ve sadece -yüzlerce yıldır de-
ğişmeyen- bir ücretli köle top-
lumudur.
Bugün Türkiye, "Yeni dün-
ya düzeni"nin dayattığı em-
per>alistierarası küresel hege-
moırya savaşının ilk ate$i olan
ABD'nin Irak'a saldırısına
"müttefik" kıiınıyor. Tam da
yazunızm üçüncü paragrafin-
daki bir toplumsal ortamda ve
dinsel söylemi öne alan bir si-
yasal partinin pariamentoda
saltçoğunlukla hükümetoldu-
ğu koşulda...
Herkes soruyor, Amerika'nın
Irak'a saldırısı ve Ortadoğu'dan
başlayarak dünyayı yeniden
düzenleme girişüni nasıl önle-
nebilir? "Savaşa hayır" gös-
terileriyle, AB ya da BM giri-
şimleriyle mi? "Meşruiyet"
arayışlanyla mı? Hayır.
Vietnam'ı anımsayalım hele.
Vietnam'da banşın gerçekleş-
mesini sağtayanlar ne protes-
tocu öğrenciler ne de aydınlar-
dı. Vietnam ordusunun askeri
başarılan da değildi. Savaşa
son veren, herkesten çok, üni-
forma giymiş ya da giymemiş
durumdaki Amerikan işçi sı-
nıfiydL Sendikalar savaşın iler-
lediği günlerde bir Emek Ey-
lemi îttifakını başlattı. Ittifak,
savaşın derhal sona erdirilme-
si talebini destekledi. Her ge-
çen gün daha fazla sendika sa-
vaş karşıtı bir duruş benimse-
di.
1972'de seçimlerde, tüm sen-
dikacı işçi hane halkının yan-
sı, Vietnam'dan derhal geri çe-
kilmeyi savunan demokrat
aday George McGovern'a oy
verdi. Bu arada gayri resmi
grevler de dahil pek çok grev
gerçekleşti. Amerikan işçi sı-
nıfı, inanmadığı, bedelini öde-
mek zorunda kaldığı ve sade-
ce egemenlere hizmet eden bir
dava ugruna oğullannın öldü-
ğünü görmek istemediğine bir
kez karar verdiğinde, askeri
birlikleri eve getirtecek güce
sahip oldu.
Bugün de durum dünden
farksızdır. İşçi sınıfı ödemeyi
redderse, savaşı finanse etmek
olanaksızdrr. işçi sınıfı savaş-
mayı reddederse savaşı sür-
dürmek olanaksızdır. 1975'te,
28 yıllık savaştan sonra emper-
yalizm Vietnam'dan tamamen
ahldı. Şimdi ABD emperyaliz-
mi yeniden ve Irak'tan başla-
yarak tüm yerküreye yönelik
bir savaşa girme hazırlık ve
karannda.
Bunu önlemenin tek gücü
de Amerikan işçi sınıfıdır. Ge-
risi "lafügüzar'tır.
Şimdi Tam Zamanı...
c
E R K İ N Emekli öğretmen
umhurbaşkanı- daydı. HikmetÇerçel'ler,
mız, Saym Ah- Hatice ve Hüseyin
met Necdet Se- Özalp'lar, Kâşif Bey'ler
ve dahaniceleri.. Bizi ne
güzel yetiştirmişler. Bu
yaşta hepsini yüreğim tit-
reyerek anıyorum.
Yurtsever ve özverili
öğretmenlerimiz, ruhla-
n şad olsun.
Saygıdeğer Cumhuri-
yet öğretmeni Semra Se-
zer sizi de sevgiyle se-
lamlıyor ve kutluyorum.
zer,
Sizınle aynı ülkede, ay-
nı ilde doğmuş olmak-
tan onur ve gurur duyu-
yorum. Afyon'da 1940 'h
yıllarda Cumhuriyet Öko-
kulu'nda okudum. Çok
değerli Cumhuriyet öğ-
retmeni Mehmet Sezer,
babanız, aynı yıllarda öğ-
renmenlerimiz arasın-
Milyonlarca insanımız
arkanızda, sizi izliyor ve
destekliyor. Sizinle be-
raber laik Türkiye Cum-
huriyeti'nin sonsuza ka-
dar güçlenerek yaşama-
sı için, uğraş verenlerin
başanlı olmasını diliyo-
rum. Birbirimize omuz
vermenin gerektiğini bi-
liyor ve inanıyorum.
Tabii ki sadece bilmek,
inanmak ve aydın olmak
yetmiyor. Tekrar tekrar
okuyup, araştınp çevre-
mizi aydınlarmamız ge-
rekiyor.
Sevgili genç öğretmen-
lerim, bilimle, akılla iler-
leyen, aydınlık yüzlü
gençlerimiz, okuyup ya-
zabilen bütün yurtsever-
ler, görev hepimize dü-
şüyor.
Din tüccarlan amaçla-
nna ulaşmak için elle-
rinden geleni yaptılar,
yapacaklar... Amaçlannı
biliyoruz. Geçici aldat-
maca gösterilerine inan-
DENİZ KUVVETLERİ ESKİ KOMUTANI (E) ORAMİRAL SALIM DERVIŞOGLU NTVSAVÜNMA DANIŞMANI
(E) HAVA KORGENERAL ORHAN KOSE NTV SAVUNAHA DANIŞMANI
(E) KARA TÜMGENERAL RIZÂ KUÇUKOGLU NTV SAVUNMA DANIŞMANI
TÜRKİYE'NİN HABER KANALI
www.ntvmsnbc.com
mıyoruz.
Cumhuriyetimizin ku-
rulduğu günlerden beri,
karşı devrim hareketleri
hiç durmadı, durmaya-
cak da...
Kızmak, öfkelenmek
sorunlan çözmüyor. Her
zaman kıs kıs gülerek sı-
ntarak -inadına- yollan-
na devam edecekler.
Cumhuriyetimiz ve
Atatürk devrimleri kök
saldı. Ulusumuzu ayduı-
lanma yolunda hiçbir
kuvvet durduramaz.
Biz daha ölmedik. Ar-
kamızdan pınl pınl aydın
kafalı gençlerimiz geli-
yor.
Laik Türkiye Cumhu-
riyeti'ni, çağdaşlığı, bi-
limi savunabilmemiz için
önce bilgi hazinemizi ge-
nişletmeliyiz.
"Atatürkçü" değil,
Mustafa Kemal Atatürk
gibi olmahyız. O büyük
insan ömrünü, sağlığını
bu ülke için harcamış.
Hep okumuş, her koşul-
da okumuş.
Son yıllarda yayrmla-
nan kitaplan okudukça,
yeni yeni bilgilere ulaş-
tıkça, şu bılgilerimle tek-
rar öğretmenlik yapabil-
seydim diyorum.
Duyunçlanmızın (vic-
danlanmızın) rahat ol-
masını istiyorsak... Bu
güzel ülkemizde karan-
lıklara yol vermeyeceğiz
diyorsak... Sadece "Tür-
kr>elaiktir, laik kalacak-
ür" diye bağırmak yet-
miyor.
Karanlık düşüncelerin
karşısına, bilgimizle güç-
lenmiş, sağlam düşünce-
Ierle çıkmalıyız.
Çevremizle, komşu-
muzla, dostlanmızla bil-
gilerimizi paylaşahm.
Paslanmış beyinleri,
yasaklarla uyandırama-
yız.
Bizler, Cumhunyet ku-
şaklan, yurt ve insan sev-
gisiyle doluyuz.
Güçlüyüz, haklıyız.
Eksiğimiz bir araya ge-
lememek... Dünyada sa-
vaş riizgârlan eserken,
bir araya gelmenin, ulu-
sallığı yaşamanın şimdi
tam zamanı...
PENCERE
Çanakkale Savaşı'ndan
Irak Savaşı'na...
Çanakkale Sa\aş'an'nı bu yıl gözyaşlan döke-
rek andık; günürruzde çok itilip kakılıyoruz, horla-
nıp aşağılanıyoru:. yabancı askerlertopraklanmız-
da fink atıyoriar; aiz de "maz/"deki "zafer"lerden
medet umuyoru2
Geçmiş yıllardab
u köşede Çanakkale Savaşla-
n'na ilişkin epey yazı çıkmıştı; kısaca anımsamak-
ta yarariı dersler olabilir.
Ingilizler başlargıçta Çanakkale Boğazı'na ne-
den dayanmışlaröı?-- Marmara'ya çıkıp Istanbul'u
ele geçireceklerdı. 1914'ten 1916'ya dek sürdü
savaşlar; sonradan işin rengi değişti; düşman ba-
şan kazansaydı, Çariık Rusyası kurtulurdu, Bolşe-
vik Ihtilali engellefirdi.
Çanakkale Savaşlan önce denizden başladı; Bo-
ğaz mayınla donatılmıştt; topçu ateşi altında iler-
lemeye çalışan Ingiliz savaş gemileri ağır kayıplar
verdiler ve çekildiler.
Sonra kara savaşlan başladı; çıkarma yapan In-
gilizlerin karşısına bu kez Mustafa Kemal çıktı; ta-
rihin yıldızı parfıyordu.
Yenilgiye uğrayan düşman, 1917 Devrimi'nin
önünü tıkayamadı; Çanakkale'de Ingilizin karşısı-
na çıkan Mustafa Kemal, Milli KurtuluşSavaşı'nda
sırtını -Kafkasya'da- Bolşeviklere dayamak olana-
ğını buldu...
Tarihin seyri değişti.
•
Irak Savaşı'na girdik giriyoruz.
Bir savaşa başlayanlann amaçlan ne olursa ol-
sun, Tarih Baba'nm onlara neler hazırladığını ön-
görmek kolay değildir; bu açıdan medyamızda ba-
nş ve savaş üzerine gazeteciler arasında sürege-
len tartışmaJarın hiçbir kıymet-i harbiyesi yok...
Dün gazeteden çıkarken bir yazar arkadaşıma
kapıda rastladım, ayaküstü dedi ki:
"- Küreselleşme felaket bir şeymiş..."
Düşündüm..
Nereden nereye gelmiştik?.. 1991 'de Sovyetler
yıkılınca körüklenen umutlan yel üfürüp su götür-
müştü, aldanış uzun sürmedi...
Peki, biz ne yapacaktık?..
150 milyar dolar ulusal geliri olan Türkiye'nin bu
yıl ödeyeceği borç toplamının 93 milyar dolara
eriştiğini gazeteler yazdılar.
Bu duruma düşmüş bir ülkede ahtapotun kolla-
n arasına düşmüş yönetimler neye karar verebilir-
ler?.. Çiçeği burnunda Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın son birkaç gün içindeki konuşmalann-
dan iki deyiş zavallı ufkumuzun enini boyunu gös-
teriyor...
Birincisi:
"- Sürpriz kaynaklanmız var.."
Ikincisi:
"- Türkiye süpermarket olacak.."
Üzülmemek elde değil.
•
"Tarihin seyri değişiyor..."
Irak Savaşı temelde ne Saddam savaşı, ne de
bölgesel savaş...
Dünya savaşı!..
ABD Başkanı Bush, dünyanın itici gücü petrolü
avcuna almak amacıyla Müslüman coğrafyasına
el koyuyor; Birleşmiş Milletler düzenine karşı çıkı-
yor; uluslararası hukuk ve meşruluk gibi kurallan
çiğneyerek küreselleşmeye yeni bir anlam kazan-
dınyor, Türkiye'yi de yedeğine alıyor...
Tepeden tımağa borçlu ve kendisine güvensiz
Türk, bugün Osmanlı'dan beter...
Gerçek bu!..
Gerçek bu iken kendi kendimizi aldatmanın hiç-
bir yaran yok!..
ANNEM BATIYA GİDİN DEDİ!
Nilgün Cerrahoğlu
"Mesela altı kişi, birisi Istanbul'dan gelmiş, anlatıyor: "Bir köprü
var, akliniz durur." Tarif ediyor çocuk: "Burdan oraya,
duşunebiliyor musunuz? Suyun uzerirde duruyor" dıyor. Televizyon
yok o zaman. Var da bizim mahallede yok. Bizimki garip mahalle.
istanbul'dan gelen arkadaş, "Mis" sokağını anlatıyor sonra: "Butun
Diyarbakırlılarorda" diye. Caddeleriantatıyor. camekanları, artistleri
anlatıyor. Birisi diyor ki, "Yllmaz Güney'i gördüm. Çok
büyük. Baba adam"... Ben onaltı-onyedi yaşında ayrıldım
Diyarbakır'dan. Annem batıya
gitmemiZİ İStİyordu. ûnce Mersın'e,
sonra istanbul'a gittim. 0 sırada muzik
işlerinin peşine duşmuştüm. Gozum
başka şey görmüyordu."
Mahsun Kırmızıgül
YAY1NEV!
"Islık çalar"
SEYRANTEPE MAH. IBRAHIM KARAOĞLANOĞLU CD. YAYINCILAR SK
No: 10/A Kat. 2 80660 t Levent / İSTANBUL
TEL 10 212) 230 95 85- 280 94 18 FAKS- 280 93 40 o™,3eptH
ma n« tr
Bakırköy Kitap Günleri
Sönmez Targan, Fazilet Çulha,
Mine Ergen, Hüseyin Kıvanç
Yer : Bakırkc/ Belediyesi Kültür Merkezt
Tarih : 21 Mart 2003 Cuma günü
Saat : 15.00-18.00
Birıcik bebeğimiz
TARIK BARAN'm
doğumunu tüm dostlarımıza duyurur;
Annesi Esrr.a'ya, Doktoru Hüsnü
Görgen'eve Zafer Güçlücan'a
teşekkür ederiz.
Hüseyin Taşar