29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1AYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2003 ÇARŞAMBA 14 JVUJ_iJ. UJK. [email protected] £-15 Mayıs tarihleri arasmda yapılacak festivalin bu yılki teması Cahide Sonku Süpürgehavalanmaya hazırA'ÇA TEZER Erkek egemen bir toplumda ka- dınlara yönelik fes- tival yapmak ve bu- nu yedi yıl bilfiil devam ettirmek. Tirlaye'yi daha yaşanılabılir. daha eşrlıkçi politıkalann üretıldiği bır ülie halıne getırmek amacıyla yıllar- dıımücadele venyor Uçan Süpürge Kaiın FılmJen Genel Koordinatörü Haüme Güner. -Uçan Süpörge Kadın FîlmJeri Fes- trvdf ni gerçekleştirnıe amacuuz ney- di? HAÜME GÜNER-Türkiye'de ka- dınolmak. hele de sınema sektörün- de :alışan bir kadın olmak çok zor. Kadınlar arasındakı iletişımi, ışbirlı- ğinı ve dayanışmayı güçlendirmek, eşitikçi politikalarını hayatın herala- nıru yaymak, Türkiye'dekı kadın ha- reketini dünyaya, dünyadakini ıse Tünciye'ye duyurmak ve bunu genç kuşağa aktarmak amacıyla yola çık- tık. ' 'Eğrtici bir misyon üstleniyoruz' - DiğerfestivaDerden farkınız nedir? GÜNER-Öncehkle Türkiye'dekı ilk kadın filmJen festıvaliyız. Mes- lek edındırmeye yönelik eğıtici bir mısyon üstleniyoruz. Festıval kapsa- mında düzenlediğımız senaryo ya- nşmasında ılk elemeyı geçenleri, han- gı ılden olursa olsun, vvorkshop yap- mak üzere Ankara'ya davet ediyoruz. Onlara üç gün boyunca IşdOzgentürk yönetımmde senaryo yazımı konusun- da teknik bilgiler ıçeren bır works- hop'a katılma olanağı venyoruz. Ay- nca, dünyanın dört bır yanından ka- dın yönetmenleri Türkiye'ye davet ediyoruz. Kadın yönetmenler. Türkı- ye'nin stratejık durumu da düşünü- lecek olursa son derece hoş bır me- kânda buluşup ortak projeler üretıyor ve dünyaya kadın gözüyle bakmaya çan Süpürge Kadın Filmleri Festivali Gene] Koordinatörü Halime Güner, Türkiye'yi daha yaşanılabilir, daha eşitlikçi politikalann üretildiği bir ülke haline getirmek için çalıştıklannı ve özel sektörden, özellikle de kadın genel müdürlerden destek bekJediklerini dile getiriyor. başlıyorlar. Geçen yıl 'l luslararası Sinema Yazarlan Birliği'ne (FIB- RESCI) festıvale katılan yönetmen- lere teşvık edıcı nıtelıkte bir ödül ver- meleri için başvuruda bulunmuştuk. Geçen yıl bırdenetleme kurulu gön- denp festivalımız hakkında bır rapor hazırladılar. Bu rapor doğrultusunda Şenol Yorozlu''nun 'HoşçakalîstanbuV sergisi Antik Sanat Galerisi'nde Bir döııeıııiıı eleştirel dökümü KAYAÖZSEZGtV Sanatçının, kendi adı ve etkinliğı çevresinde, bilinçli bir unutkanhk çemberi oluşrurması, eğer küskünlükten kaynaklanan nedenlere bağ- lı değilse, bir tepkinin ürünü olabilir. Şcnol Yo- rozhı'nun 1980'leri izJeyen yıllarda, atöh/esi- nin kapısını kapatarak Isveç'e gitmesinin geri- sindeki nedenJer, saJt yurtdışında, sanatıyla il- gili deneyim ve araştırma amacına yönelik de- ğildi. 1980 sonrasında, Türkiye'nin siyasal ve top- lumsal ortamında yaşanan çelişkilerdi daha çok, onun adını bir süre için kayıplar listesine geçiren. Istanbul ve Ankara'da düzenlenen bi- enaller nedeniyie çağnJdığında koşarak geldi. Sergileme için verdiği yapıtlar, soyutçu sanat anlayışında, bildiğimiz ve tanıdığımız doğrul- tununun gene sürmekte olduğunu gösteriyor- du. Örneğin benim, 1980'in başlannda Anka- ra'da gördüğüm ve büyük çaph değirmi kom- pozisyonlanyla, kendi türünün o dönemdeki en atak ve başanh örnekleri olduğu kuşku gö- türmeyen resimleri dolayında kendini gösteren kararlı eğilimi, yurtdışında herhangi bir deği- şime uğramamıştı. Soyutçu tutumla siyasal ya da sosyal içerikli sanat anlayışını bağdaştırma- nın ve her üdsinden de ödün vermemenin müm- kün olabileceği tezinden yola çıkıyordu Yoroz- lu. Toplumsalcı-soyut bağdaşması Batı sanatında, geçen yiizyılın modernist akımlan paralelinde tanık olunan, ancak tepki- sel mesajlann aktanlrnası bağlamında figüra- tif sentezlerle kısa sürede yer değiştiren bir yak- laşım, Şenol Yorozlu'nun resimJeriyle bağdaş- mıyordu. Yorozlu, sanatının özünü, resimsel açıdan inanarak benimsediği değerler üzerine kuru- yor, bunu yaparken toplumsalcı mantığı hiçbir zaman gündemden düşürmüyordu. Böyle biriçe- riğin, soyut biçimlerin anıştırıcı ve çağnşımsal yapısıyla da örtüşebileceği yolunda, bizim çağ- daş sanatırruzda ilk olabilecek bir duyuru üze- nnde direniyordu. Yeni ve ilginç olmanın ötesinde, bu resme yö- neltilebilecek karşı tezlerin dayanaklannı çürü- tücü yanlar da içeriyordu Yorozlu'nun bakışı. Şu günlerde, biraz da kendi isteğinin dışın- da, Antik Sanat Galerisi'nin haklı ve yerinde gi- rişimiyle sergilenen ve sanatçının, atöryesinde bir süredir kapalı tuttuğu resimleri, uzun bir aradan sonra, yeniden sergi salonuna taşımak- la, kanımca olumlu bir iş yapümışör. R.esimlerin içerdiği temalar, bugün gündemden düşmüş olsa da, işaret ettiği sanatsal ve toplumsal gerçeklikler, özellikle de Türkiye takvimindeki sıcak yerlerini korumakta, hele aynı içeriğin giderek yozlaştınldığı bir aşamada, izleyiciye yeni düşünce olanaklan sunmaktadır. BinAthAkmlarda' Resimlerin içerdiği temalar, bugün gündem- den düşmüş olsa da, işaret ettiği sanatsal ve toplumsal gerçeklikler, özelJıkle de Türkiye takvimindeki sıcak yerlerini korumakta, hele ay- nı içeriğin giderek yozlaştınldığı bir aşamada, izleyiciye yeni düşünce olanaklan sunmakta- d ı r ^ ^ Yeni bir resmin ipuçlan... Yorozlu, atöh/esinı İzmir'e taşıma hazırlıkla- n içfnde bulunduğu bir sıraya rastlaması nede- niyie, sergisine "Hoşçakal fstanbul" gibi iro- nik bir de ad seçmiş. 12 Eylül u haber veren ve onu izleyen resimleri, gene hakJı olarak çok önemsedığini, öfkelı, lorgın ve küskün olma- dığını, kendi deyimiyle u daha nıinimalizeedil- miş" birçevre özlemi içinde bulunduğu için, ken- dini "yormaya" başlayan Istanbul'dan uzakta ya- şamayı tercih ettiğıni söylemesi, anlaşılmaya- cak bir durum değil. ama kuşkusuz Istanbul'a veda etmek, 1980'li yıllann bu ürünJerini boş- lukta bırakmak anlamına gelmiyor. Bir bölümü değirmi kompozisyonlardan olu- şan -kendisi bunlan dairesel olarak tammhyor- ve aralannda "İkaros'ım duşüşü", "Knrban" ve "Otoportre" gibi öne çıkan yapıtlann yer aldı- ğı bu resimler dizisinin, ilerde sanatçısının il- ginç ve bir o kadar da önemli bir dönemıne ta- nıklık edeceğinı söyleyebüirim. Yorozlu, ayn- ca "Karanfil koklayan Barbaros" ve Gericault anısuıa çizdiği "Bin aüı akuılarda" gibi, de- sen, suluboya ve kanşık teknikteki çalışmala- nnda, daha öncekılerden farklı olarak yeni bir çalışma yöntemi içinde bulunduğuna ilışkın mesajlar da veriyor. Bunlar, yeni bir yöntemin ürünleri olmasalar da, o kapsamda değerlendi- rilecek işlerdir kanımca. Şenol Yorozlu'nun sergisuıdeki resimlerin et- kisi, onlann boyutlanyla da ilgili kuşkusuz. Ancak yaygın deyimiyle söyleyelim: "Hor- monlu" resimler değil "forozlu'nun elinden çı- kan işler. (Sergi 25 Şubat 'a dekgörülebilir. Tel: 0212 224 74 31) buyıl fesrivalimize katılma karan al- dılar. Bu çok önemli bır gelışme. Çünkü FIBRESCI, Türlaye'ye sade- ce Istanbul Fılm Festivali ıçın geh- yordu. Festıvalımizın dığerlennden bir başka farkı da görülen emeğın yanı sıra görülmeyen, yanı kamera arka- sındakı emeğı de takdır etmerruz. Bı- zim için kadın emeğı aynıdır. Ilk yıl Büge OJgaç ıle başladık. Ardından Türkan Şora>' geldi Üçüncü yıl fes- hvalimızın teması 'Banş veKaduı'dı. Geçen yıl dünya çapında büyük us- talan konuk ettık. 8-15 Mayıs tanh- len arasında gerçekleşecek olan bu yılkı festıvalde, Cahide Sonkuyu ele alacağız Bızim için son derece önem- li oyuncu. Yine geçtiğimız yıllarda bu görünmeyen kadın yönetmenler hak- kında yaptığımız araştırmalar sonu- cunda Agah Özgüç bıle yazdığı kıta- bı değiştirmek zorunda kalmıştı. Yerel kadın muhabirieri ağı - Uçan Süpürgelerin çalışma alan- lan sadece festhal etkirüikfcriyle mi sınırlı? GÜNER - Uçan Süpürge "nın ıkı ayda bır yayımlanan sınema bültenı ve kadın pbrtalıne yönelik bir inte- raktif web sitesi bulunuyor: 'www.ucansupurge.org'. Bu yolla çok genış kıtlelere ulaşabiliyoruz. Aynca kadınlann taleplerini ve ön- celıklennı yerel gündemden ulusal gündeme taşıyarak kadınlar için ile- tişim ağı oluşturmak, halihazırda ka- dınlar hakkında çıkan yerel haberle- rin tek kaynağı olan ana akım med- yaya bağımlılığı yıkmak ve etkın bir kadın medya grubu yaratmak ama- cıyla başlattığımız yerel kadın muha- birler ağı adh bir projemız de bulu- nuyor. Bu proje için 8 il pılot bölge seçildı: Çanakkale. Eskışehir, Gazi- antep, Dıyarbakır, Izmır. Antalya, Mersin, Samsun. Bu yıl ven tabanı üzenne de bir çalışma yapmayı dü- şünüyoruz. Anketörler aracılığıyla Türkiye çapında sınema sektörüne emek \ eren kadınlan araştınyoruz. Bu çalışmayı gerçekleştirmek isteme- mizin nedeni çok zor şartlarda çalış- ma olanağı sunan sinema sektörün- dekd kadınlann güçlü olmalan için teş- \ik edılme gerekhliği. Böyle bir eşit- sizlik ortamında kadma olumlu ay- nmcılık yapılması lazım. Bir de te- le\ız>'on dızılenndekı kadın rol ve modellerı bızı çok rahatsız etti. Tür- kiye'de kadının hâlâ oğlan çocuğu özlemi içinde bır konumda ya da ku- ma olarak göstenlmesı bizı çok üz- dü. Bu konuda bır şeyler yapmak is- tedik. Senar>'0 yanşmalanmızda bi- rinci olanlara öğrendiklennı uygu- lama çağnsında bulunduk. Onlar da öğrendıkleri teknik bilgiler ışığında Arkası Yann radyo programlan ha- zırladılar. Kendılenne de Yazan Sü- pürgeler dıyorlar. Ankara'da Radyo X'dehercumartesı 14.00 ıle 15.00 ara- sında programımız var. Bakanlıktan yanrt bekhyorlar - Hangi kurumlardan destek au- yorsunuz? GÜNER - En büyük destekçımız bugüne kadar hep Kültür Bakanlığı oldu. Geçen yıl Çankaya Beledıye- si'nden de yardım aldık Bu >ıl da Kül- tür Bakanlığı 'na başv^ırduk. Ama he- nüz cevap alamadık. Beklıyoruz. - ÖzeJ sektörden destek gönnüyor musunuz? GÜNER - Ankara'da özel sektör pek yok, büyük çoğunluğu Istan- bul'da. Maalesef özel sektörün eşıt- lucçı polıtikalar gibi bır kaygısı yok. Böyle bır kaygılan olmadığı için de nasıl daha fazla kendilerinı ön plana çıkarabıleceklennı düşünüyorlar. Hiç tanımadığımız, dünyada hiç bilmedı- ğımız kadınlar dünyada bizim ıçın para topluyorlar, fesrivale gehyorlar. Ya da yönetmen, paranız yoksa ben geleyim diyor. Herkes ülkemizın ta- nıtımı ıçın bu kadar koştururken özel sektörden daha fazla destek bekliyo- ruz. Özelhkle de kadın genel müdür- lerden... PİR SULTAN ABDAL DERNEĞf 'NDEN ÖYKÜ VE ŞtlR YARIŞMASI Sıvas katliamının 10. yılı Kültür Servisi - Pir Sultan Abdal Kültür Derneğı 10. Yıl Komitesi. Sıvas'ta Madımak Oteli'nde yaşanan katliamın 10 yıldönümü nedeniyie bir öykü ve şıir yanşması düzen- liyor. '10. Yıldönümünde Sıvas Katfianu' konulu yanşmada seçici kurul öykü dalında Ta- BpApa>dın, tnciAral,AüBaJ- kız, Lütfı KaleH, Hidajet Ka- rakuşveAdnan Öz>aJçmer; şı- ır (serbest vezın) dalında Hü- seyinAtabaş, GökhanCengiz- han, Şükrii Erbaş, Sennur Se- zer, 2İrrin Taşpınar ve Aydo- ğan Yavaşt: şıır (hece vezni) dalında Hüsevin Çırakman, Şükrii Günbufut Afetin Kara- dağ, Metin Turan, Mehmet Yardımcı'dan oluşuyor. Her katıhmcı yanşmaya hiç- bir yerdeyayımlanmamış, bil- gisayar veya daktiloyla yazıl- mış, tek eserle (7 nüsha) katı- labilecek. Katılımcılann ru- muzla eserlerını tanıtıp iç ıçe ıkı zarf içinde. büyük zarfa ru- muzlaruıı, hangi dalda katıl- dıklanm, küçük zarfa ise ger- çek kimlik, özgeçmiş, adres, telefon ve rumuzunun ne ol- duğunu yazarak kahlabilecek- ler. Değerlendirmeler bittikten sonra 10. Yıl Komitesi'nın önünde açılacak. Derece alan eserler ile yayımlanmaya de- ğer görülenler bir kitapta top- lanacak. Son katılım tarihı 30 Nisan olarak belirlenen yanş- manın sonuçlan 30 Mayıs'ta açüdanacak. (0 312 435 29 54) SANATÇ1MN VtDEOLARININ KONUSU ANOREKSİHASTALIĞI ———————— Salla TykkaIstanbul'daKültür Servisi - Platform Garantı Güncel Sanat Merke- zi. Moderna@Platform prog- ramı kapsamında, Finlandi- yalı sanatçı Sala Tjida'yı ağır- lıyor. Tykka'nın bugün 18.30'daThriDer(2001 ),Las- so(2000). Pdwer( 1998), Bitch - Potrait of the Happy One (1997). My Hate is Üseless (1996) adlı yapıtlan gösteri- lecek. Sanatçının kendisinın de yer alacağı gösterimde izleyenler ilk ağızdan işler hakkında bil- gi edinme olanağı bulacaklar. Cinsıyet rollen üzerine ça- Iışmalar sürdüren sanatçının vıdeolan, genellikle kendisi- nin rol aldığı bir kadın karak- ter etrafında örülüyor. Ano- reksı geçiren sanatçının vide- olannda bu hastahğın etkile- ri kendini tekrar eden bir te- ma olarak görüluyor ve yo- ğun olarak videolannda has- talık ve buna karşılık bir tera- pı yöntemi olarak 'egzersiz yapma'konulan işleniyor. Salla Tykka, en son Vene- dik Bienalı'ne katılmış ve ay- nı zamanda Helsinki'deki the Nordıc Institute for Contem- porary Art ve Londra'da bu- lunan Delfma Project Spa- ce'de kişisel sergiler açmıştır. Moderna Museet'le ortaklaşa hazırlanan ve Svvedish Insti- tute tarafından desteklenen Moderna@ Platform kapsa- muıda, Mayıs 2003'e kadar her ay, güncel sanat videola- n gösterilecek ve gösterimler ücretsız olacaktır. (0 212 293 23 61) DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇt Bir Sabneyse Bütün Dünya "Birsahnedirbûtün dünya" diye başlar Shakes- peare'in ünlü tiradlanndan biri. Bütün insanlariçin geçerfi bu söz. Hepimiz ben- zer bıçimlerde dünyaya geliyor, benzer süreçler- den geçıp benzer biçimlerde aynlıyoruz sonra da bu dünyadan. Geriye kalıyor dünya denen o sahnede neler yaptıklanmız, nasıl yaşadığımız. Çoğu hayatlann ayır- dına bile varamıyoruz, ışığı görünmeyen yıldızlar gibi bir iz bırakmadan gelip geçiyortar. Oysa hayatı anlamlı kılabilen tek şey nasıl yaşa- dığımız, neler yaptığımız, bıraktığımız izler... Geçen cumartesi akşamı izlediğim, Yıldız Ken- ter'in kendi yaşamöyküsünden yola çıkıp yazdığı, odağında annesi, kendi ve kızı olan oyunu "Hep Aşk Vardı'"y\ görmekte bu denli gecikmiş olduğu- ma gerçekten üzüldüm. Bir sanatçının anılanndan yola çıkıp, bu denli in- sana ilişkin teme) sorunlara eğilebilmesini; ülkesi- ni, insanlığı, hayatın anlamını bu denli açık bir bi- linçle anlatabilmiş, yansıtabilmiş olmasını hayran- lıkla izledim. Anılardan yola çıkıp bır sanat yapıtı oluşturabil- mek türlü tuzaklaria doludur her zaman. Nerede hayat, nerede sanat baskın çıkacak, yaşanmış bir hayatı sanata dönüştürürken o gerçegi yeniden na- sıl kuracaksınız.. bıtmez sorunlar kuşatır sanatçı- nın yaratısını. Kimi zaman anlatılan hayat ne denli ilginç olsa da yavan bir yaşamöyküsü olarak kalır anılar.. ki- mi zaman da Fellini'nin Amarcord'u, Maksim Gorki'nın Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken, Benim Ûniversitelerim ömeklerinde olduğu gibi evrensel sanat yapıtlanna dönüşür. Hep Aşk Vardı, 1920'de bir Dışişleri görevlisinin Londra'da tanışıp sevdiği bir Ingiliz kadınla evle- nip onu Türkiye'ye getirmesi, yaşanan türlü güç- lükler içinde büyüttükleri çok sayıdaki çocuklann- dan ikisinin, Yıldız Kenter'le Müşfik Kerrter'in ti- yatro sanatına gönül vererek ülkemizin önde ge- len tiyatro insanlanndan olmalan; mesleklerinde, kendi hayatlannda yaşadıklan binbiriniş çıkışın, acı tatlı serüvenlerin öyküsünü anlatıyor. Bu olaylan anlatırken her şeyden önce de izle- yenleri yaşadığımız çağın gerçeğiyle karşı karşıya bırakıyor: Anılara bakarken ülkemizin tarihi, yıllar içinde nasıl değiştıği, kişisel tarihle toplumsal ta- rihin örtüşmesı ya da çelişmesi ve yaşadığımız dünyayla yüz yüze bir hesaplaşma içinde buluyor- sunuz kendinızi. Bütün bunlar arasında da bir insanın yaşamatır- naklannı geçirircesine bağlılığı. Her an bu bağın ne denli güçlü olduğunu duyurması izleyiciye. Hayatı ciddıye alan bir yapıt Hep Aşk Vardı. Bu yanıyla günümüzün geçerii değer yargılanna da bir karşı duruş. Sanatın, insanın, variığın anlamı üs- tüne bir uyan çığlığı. Sanki yok olan değerler için bir ağıt, bir çağn. Çağdaş tiyatromuzun kurucusu Muhsin Ertuğ- ru), tiyatronun insanlara hayatı öğreten bir okul ol- duğuna, tiyatro izleyen insanlann olgunlaşacağı- na, güzelleşeceğine inanırdı. Hep Aşk Vardı, işte tiyatronun bu ana işlevini hakkıyla yerine getiren bir oyun, izleyicisini anlatan, yaşadığımız dünya- nın çirkinliklerinden çekip kurtaran, dünyanın na- sıl yaşanası, yaşanması gereken bir yer olduğunu öğreten bir oyun. Geçmişe bakınca 1920'lerden günümüze ülke- mizin inanılmaz zenginlikte sanatçı kuşaklan ye- tiştirdiği de görüluyor. Bu kuşaklar yaşadıklan dö- nemlere silinmez izler bıraktılar. Ya bundan sonrakiler? Bugünün ve geleceğin ku- şaklan bu kalıt karşısında ezilecekler mi, yoksa onlardan aldıklan güçle daha büyük atılımlar mı ger- çekleştirecekler? Son yirmi yıldır dünya yeni bir döneme girdi. Bu- günün egemen dünya görüşünde böylesi efsane hayatlann pek de değeri yok. Bugün her şey gün- lük yaşanıyor, günlük tüketiliyor. Kalıcı başanlar için kimsenin sabrı yok. Aşklar da, sanatlar da, başanlar da günlük ölçülerle tartılryor. Evrensef in- sani ve sanatsal değerier arşivlere, kütüphanele- re gömülüyor. insanlık yeniden onlara gereksinımduyanadek; dünya sahnesinde, her gün birbirini boğazlamaya çalışan figüranlar boy göstermeyi sürdürecek. tflsekci(a hotmail.com K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle