Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 25 ŞUBAT 2003 SAU
14 1VLJ.LJJL L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEIM AYŞEGÜL YÜKSEL
Şensoy'dan 'sevgisizlik' üstüneTele\izyon kanallannı dolaşan ve
ıalkımız tarafından pek tutulduğu
uılaşılan "BiriKaGözeÖiyor'" izlen-
:esine yabancıysanız, Ferhan Şen-
ioy'un yazıp sahnelediği ve Orta-
>yuncular'ın sunduğu "Biri Bizi Di-
dzfiyor", çok da kahkaha attırma-
^an, abartılı bir aile parodisi gibi gö-
•ünebilir. TV'deki izlencenin boyut-
annı ka\TayanJar için ise seyirciyi se-
nmsiz birtoplum manzarasıyla kar-
ü karşıya getiren bir 'kara komedi'
:öz konusudur.
Ferhan Şensoy'un oyununun ilk
bölümü "yanşma öncesi"ni, ikinci
bölümü de "yanşma sürecf'ni ve "so-
nıç"u göstenyor. Yazar, yanşmacı-
lırûı yanşma öncesindeki ilişkileri-
ri ve yanşmaya girilmesindeki ama-
cı peşin peşin sergileyerek "yanşma
crtamı" yanılsamasının dışına itiyor
Hzi. "Benzer" olana "farkb" gözle
takmamızı sağhyor.
'Benzer' olanı 'farkh' kıhna
Şensoy, oyununu üç temel olgu üs-
tûne kurmuş. Öncelikle, Türk televiz-
yon seyircisınin "gerçek yaşanTda-
kı "sevgisizlik", dahası "şjddet"" man-
zaralanru izlemekten aldığı tadı sor-
gulamış, BBG izlencesinin "reyting"
almasmda "ııyumlu'' ilişkilerin de-
ğil, "sert tarüşma ve kavga" anlan-
nın "prim" yapmasından yola çıka-
rak, hiçbir bireyin ötekini sevmedi-
ği biraileyi "evieridikizlenen'* yanş-
macılar olarak seçmiş. "Ev", ikinci
evliliklerini yapmış uyumsuz bir çif-
tin daha önceki eşlerden olmus -ke-
di köpek gibi kavga eden- birer ço-
cuğuyla birlikte oturduğu -kansı öl-
müş- bir "Enişte''nin. Bu garip aile-
nin bireyleri arasında "zjndr" oluş-
turabilecek kan bağı yok. Tıpkı BBG
yanşmacılan arasında olduğu gibi
"yapay" bir birliktelik... Üç kuşak-
tan ınsanların "sevgisizce" bir arada
yaşadığı bir toplum manzarası...
Şensoy ikinci düzlemde yanşma-
nın " kazanc" getirdiği alanlan değer-
lendirmiş. Birinci gelene verilen yük-
lü para ödülü yanında. yanşmada
kendini gösterebilenlere stand up'çı-
lık, pop şarkıcılığı gibi günümüzde
en çok para eden uğraşlara -TV'de *di-
Idzlenen'' olma avantajını kullana-
rak- atlama fVrsatı. Baba, kişiliksiz-
liğini "çokpara"ya ulaşarak gizleye-
cek, doyumsuz kansı çılgın ahşveriş
ve süs tutkusunu daha çılgın boyut-
lara ulaştıracak. yeteneksiz oğlan
"standup"çıhktanköşeyi dönerken,
kız cırtlak sesiyle "pop yıldızı'' ola-
cak, "özdyaşam"lannı A'dan Z'ye di-
kizlettirme karşılığında (BBG yanş-
masında gösterilmese de Şensoy ki-
şilerinin "tuvalefteki hallerini de
sergiliyorbize). Yanşmanınyönetme-
ni (Erkan Üçüncü) ıse "kavgave şkl-
det" sahneleriyle "reyting''i arttınp
"ün" kazanma peşinde. "Yanhş."ın
"dogru"yla, "yalan"ın "gerçek"le
yer değiştirdiği bir değerler erozyo-
nunda alaşagı olmuş bir toplumdan
insan manzaralan...
BBG'de 'oynama' suçu
Cçüncü düzlemde ise kameralar
tarafından her an izlenen yanşmacı-
nın -kendisi tersıni savunsa da- "do-
erhan Şensoy
'BiriBizi
Dikizliyor da
insanların
'sevgisizce' bir
arada yaşadığı bir
toplum manzarası
sunuyor.
'Yanlış'ın
'doğru 'yla,
'yalan 'ın
'gerçek le yer
değiştirdiği bir
'değersizlik'
ortamında alaşağı
olmuş insanlan
sergilerken 'kara
komedi 'nin buruk
tadını yakalıyor.
ğal" olamayacağı gerçeğinden kay-
naklanan "kameralara oynama" ol-
gusu var. Gerçek yanşmada yanş-
macılar birbirlerini ya da "nöbetçi-di-
kizleyici izkjTcfler" yanşmacılan "oy-
namak"la suçlarlar. Yüz kızartıcı
suçlann bile kamera karşısına geçmiş
suçlulann "yiğit''liğine leke süreme-
diği, kamera karşısında "rezüotaıa"
duygusunun çoktan unutulduğu bir
medyatık "düdzfeme-dfldzletıne'' or-
tamında, "oynamak" neden suç sa-
yıhr, bilinmez. Insanın "dikizkndi-
ğuu" bile bile "doğaT olmasını na-
sıl bekleyebüiriz ki! Aynca gerçek ya-
şamda gerçekten doğal mıyız? An-
ne (Elif Durdu), Kız (Ece Erdoğan)
ve Oğul (Saygın Delibaş)yanşma ön-
cesinde de "abarrjh" olan kişilikle-
rini kamera karşısında da sürdürür-
ken, silik ama uyanık Baba'yı oyna-
yan Ferhan Şensoy, "oy sahibi dikiz-
leykilerin" gönlünü hoş etme kur-
nazlığını yansıtarak "değerlerine bag-
h, haliıtı seKm aile babası^nı u
oynu-
jwr" büyük ödüle ulaşmak için.
En 'Ferhanca' tiplenıe
Yazar Şensoy'un en güçlü eleştiri
silahı "Enişte" karakteri. Evini "is-
tfla etmiş" se\imsiz aileden nefret et-
tiği gibi, "bugûn"de olan bitene de
akıl erdiremiyor. "Bugün"ü -dahası
evinde yaşayanlann kim olduklannı-
unutuyor (Niye unutmasın, onlarla
arasında akrabalık bağı bile yok).
Ama geçmişi çok iyi anımsıyor. Eniş-
te başka bir düzenin (düzeni olan bir
düzenin) adamı. Bu nedenle de bu-
günün insanlannca "bunak" olarak
niteleniyor. Ötekilerle aynı mekânı
paylaştığı için ister istemez yanşma-
nın da bir parçası olan, ama gerçek
yaşamda ,kamera karşısında da yal-
nız kendisini oynayan Enişte'yi Ra-
snn Oztekin canlandınyor. Oyunun en
"Ferhanca" tiplemesi olan Enişte,
öztekin'in de en parlak yorumlann-
dan birine olanak tanıyor.
Belki rumelerde de kullanılacağı
için işlevsel olmasına öncelik tanın-
mış dekor tasanmının daha göz alı-
cı olması yapıma artı puan kazandı-
rabilirdi. Arine, Kız ve Oğul'un yo-
rumlannm, ahşümış / kanıksanmış tip-
lemelerin dışına çıkması da...
Yine de Şensoy'un kara komedisi-
nin bıraktığı buruk tat damakta yer
ediyor. Koca dünyayı kişisel çıkar
kavgasına kihtieyerek sagduyusunu
yitirmiş, karikatürleşmiş insanlan-
mızdan sunduğu manzara güldürür-
ken "içacıüyor" ..
HER SALI BBT'DE
Tıyatro
Bader'den
Oynatmaya
Az Kaldı
tstanbul Haber Servisi -
Dünyadaki savaş, açlık,
ölüm tehditlerine
tiyatronun umut, sevgi ve
kardeşlik gibi değerleriyle
karşı koyan Bakırköylüler
Kulübü Kültür ve
Dayanışma Derneği
(BADER) tiyatro grubu
Tiyatro Bader
"Oynatmaya Az Kaldı"
adlı oyunuyla seyirci
karşısına çıkıyor.
Bakırköy Belediyesi Altan
Erbulak Sahnesi'nde
sahnelenen oyun, her salı
saat 20.30'da izleyiciyle
buluşuyor.
Kazım Eryüksel'in yazıp
yönettiği. 2 bölümden
oluşan oyunun
koreografisini Nihat
Oktay, dekorlannı ise
Onur Çatkır hazırladı.
As Yapı ve Aks Inşaat'ın
katkılanyla sahnelenen
oyunda Muhterem Mican
(Selami), BerüGül
(Beldeli), Üker Yıklınm
(Sadık), Gamze Çırakman
(Sadakat), Niiav Taner
(Şemüıa), Rüya Seyhan
(Saniye), Cem Gerçek
(Süheyl) gibi birçok
oyuncu rol alıyor.
Tiyatronun sevgi,
banş, eşitlik ve insanca
yaşama düşlerini
hep taze tuttuğunu belirten
tiyatro başkanı Gönül
Ç^Tişoglu, tüm
tiyatroseverleri oyunu
izlemeye davet ediyor.
Oyunun yönetmeni
Kazım Eryüksel de
yaşamın hemen bütün
ayrıntılannın tiyatroda
var olduğunu belirterek
izleyenlere şöyle
sesleniyor: "Sanatçı,
yaratan, hele hele
yonımla>ıp sunan da aynı
kişiyse, onun
ölümsüzlüğüne
inanmamak insanın
insanı reddetnıesi gibi
geliyor bana. Bundandır Id
selam ti>atroya, selam
tiyatro seveniere ve de
selam tiyatro tiyatro diyen
tüm insanlığa."
Vajina Monologlan'nda Müge
Oruçkaptan, Berna Öztörk, Arzu
Yanardağ ve Güner Ozkul'un
ysaa sıra ifd de dansçı rol alrvor.
Merter'in tepki gören oyunu Banş Manço Kültür Merkezi'nde izleyiciyle buluştu
İç seslerin acıtıcı gerçekleriSELCENAKSEL
Bir konuya odaklanmak tehlikeli-
dir; çekimserlik göstermeden, gerçek-
liği herhangi bir bahaneye sığınmadan
ortaya koymayı gerektirir. Belli değer
yargılanna göre 'uç' olarak tanımlana-
bilecek bir yapıta ulaştırabüir bu seçün.
'Vajina Monologlan' da böyle bir ta-
vır benimsenerek hazırlanmış bir oyun.
Ülkemizde ilk kez sahnelenen oyunun
yönetmenliğini Ahnula Merter yapı-
yor. Yarduncı yönetmenliğini Se-
ma tşbflen ın üstlendiği oyunun.
ışık tasanmı DemirParscan'a, mü-
ziği Teymuralp Merter ve Mesut
Büyüksofuoğhı'na, kostüm tasan-
mıChang'a, dans düzeni Rodeon f
Shemenyev'e ait. |
Aslında okuma tiyatrosu yapı- S
sında olan bu oyunda, farklıkadın- t
lann içsesleri diyaloglarla cisim- I
leşirken dengeli bir reji çalışma- .
sıyla yorumlanmış Merter tara- !
fından. Bu içsesle ortaya çıkan ,
acıtıcı gerçekler ve uç örnekler
belki de ilk kez kadrnsı imgelem- i
lere borçlu olduğumuzu çoğu kez
unuttuğumuz; varlığına fazlaca alıştı-
ğımız estetik değer ve çağnşımlarla
bir araya geliyor.
- Hangi etkenlerden yola çıkarak oya-
nu sahneye koymak istediniz?
ALMIİLAMERTER- Amerika'da
reji eğirimi aldığım sırada, 1997 'den bu
yana orada sahnelenmekte olan 'Vaji-
na Monologian'nj izledim. Türkiye'de
sahnelenebilecegini düşünemiyordum
o dönem. Türkiye'ye geldiğimde bazı
televizyon programlan ve benzeri şey-
lerin, oyunun Türkiye'de sahnelenrne-
sini gerekli kıldığını düşündüm. Ül-
kemizde, "kadın ve erkek bir arada
bulunurmu" konusu tarhşılıyordu. Ar-
nk dünyada tarnşılmayan birçok konuy-
la bağlantıh olarak. Benzeri pekçok
TV programı da söz konusuydu ta-
bıi...Türkiye'ye böyle bir şey götürü-
lebüirdi. Çevremden çok kişi karşı çık-
tı, başta DT rejisörü Ferdi Merter ol-
dıklan ve sorunlan olabildiğince açık
bir şekilde anlatıhyor.
- Oyunun hazırhk aşamasmda neler
yaşadımz?
MERTER - Başlangıçta oyundarol al-
mayı tasarlıyordum. Un yönetmenle gö-
rüştüm. sahneye koyuş biçimleri ve yak-
laşımlannı ters ve uzaklaştıncı buldum.
Böylece oyunun yönetmenliğini üstlen-
dim. Bütün ekip bana inandı, cesaretle-
rini ortaya koydular. Çok güzel bir ça-
lışma oldu. Oyunun Türldyehakkını ben
VAJİNA MONOLOCLARI' HER ŞEYE KAR$IN KADIKÖYDE
İSTANBUL (AA) - Kadıköy Kaymakamı
Yüksel Peker'in, Kadıköy Halk Eğitim
Merkezi'nde sergilenmesine izin
vermediği "Vajina Monotogfan" adlı
tiyatro oyunu, Kadıköy Banş Manço
Kültür Merkezi'nde sergilendi.
Kaymakam Yüksel Peker'in, "genel
ahlak kurallarma aykm isbn taşHbğı''
gerekçesiyle izin vermediği oyunun
sonunda, Kültür Merkezi'nin 160 kişilik
salonunu dolduran izleyiciler, tiyatro
sanatçılannı dakikalarca ayakta alkışladı.
Oyunun yönetmeni Ahnura Merter,
yaptığı açıklamada, yanlış bir şey
yapmadıklannı belirterek, "Keşke
Kaymakam Bey de oyunu seyretseydi,
belki o da bizfanle bniikte ohîp bize destek
verirdL Bence Kaymakam Bey bir anhk
bir tepki gösterdL Onun bizinıfe birlikte
olmasını isthoruz. Kaymakam Yüksel
PekerM şeref konuğu olarak görmek
istiyonız7
' dedi.
mak üzere. Şaşırtıcı olacaktı birçok
kişi için, ama bir adım atıhnış olacak-
tı. 'Televole kültürü' gibi bir olgu var-
ken Türkiye'nin hazır olup olmadığı tar-
tışılmamalı, oyun çok daha farklı şey-
leri yansırıyor.
- Oyununuz bu noktada yeni bir an-
lam kazanryor mu sizce?
MERTER-Erkek gözlemlemesi \'ar
ve baskın. Oyunumuzda kadının yaşa-
sahn aldım, getiren benim zaten.
- Gözkmleriniz?..
MERTER- Seyircilerden çok olum-
lu ve olumsuz tepki alıyorum. tsmini
değıştirmemi istediler. oysa tüm dün-
yada 'Vajina Monologlan' adıyla oy-
nanıyor. Hollanda, Fransa, Ingiltere,
Almanya... O kadar hayatımızda olan
bir organ ki. Benim kalbim kadar va-
jinam da var. Anlamaya çalışmaktan-
sa görmezden gelmeyi yeğliyorlar. Baş-
larken alacağım her türlü tepkiye ha-
zırlıklıydım. Belki bana marjinal yö-
netmen bile diyeceklerdi. Dünyanuı
her yerinde bununla ılgili büyük semi-
nerler düzenleniyor.
- Rejisör olarak o>ıınu yorumlarken
nasıl hareket ettiniz?
MERTER- Oyunda. metinde olan her
şeyi belli estetik ölçüleriyle sahneye ta-
şımaya kararlıydım. Sanatsal bir şey
yapma iddiası değil... Oyuncular, büyük
cesaretle, tüm yüreklerini ortaya
koydular.. Bu denli açıkça bu ko-
nulann konuşulmaması gerektiği-
ni söyleyenler de oldu. Oysa küf-
rederken neler söylenebiliyor... Bu
oyunda gerçek şeylervar, farklı bir
amaç yok ki... Oyuncular son de-
rece başanlı oldular.
- Istediğiniz sonuca ulaşünız rru?
MERTER - Oyunu iki sene ön-
ce getirdim, bir yıl sonra Müge
Oruçkaptan'la çalışmalara başla-
dık. Arzu Yanardağ. tiyatroyu çok
seven bir oyuncu, ardından Berna
ve Güner katıldılar. Oyun için Ha-
di Çaman Tiyatrosu'na baş\"ur-
dum, desteklediler. Istediğimi sahne-
de uygulayabildim, oyunculanmla fi-
kir ahşverişimiz oldu. Dünyada oldu-
ğu gibi okuma tiyatrosu yapmak iste-
dim oyunu. Fakat bu Türkiye'de bilin-
meyen bir şey. Yine de bir okuma ti-
yatrosu yapmayı istiyorum. Monolog
kavramı da uzak geliyor birçok kişiye.
Reji konusunda da çok sert tepkiler
alıvorum.
YAZIODASI
SELİM tLERİ
NUP Hamm'ın İki
Spesiyalitesi (2)
Nur Hanım'ın bir spesiyalitesi daha vardı ki, o,
piliçli börek gibi ikide birde yapılamaz; ille yaz
günleri beklenirdi.
Ben Köşe Palas'taki çatı katına nisan ortasın-
da taşınmıştım. Maddi sorunlariçindeydim. Teş-
vikiye'deki evden adeta kaçmıştım. Küçücük ça-
tı katı, bahar aylannda, bir erinç sarayı olmuştu
benim için.
Sabahlan erken kalkıyor, "Son Yaz Akşamrm
yazıyordum. Apartmanda kimse beni tanımıyor-
du. Yazar olduğumu ilk Nur Hanım fark etti. "Siz
ne yaztyorsunuz öyle bütün gün tıkır tıkır?" di-
ye sordu.
Utana sıkıla hikâye yazdığımı söyledim. Kom-
şum önce şaşırdı. Sonra, "Sizyazarmısınız?" di-
ye sordu. Felsefe'de okurken Saiâh Birsel sınıf
arkadaşıymış. Kendisi de şiirler yazmış. Sonra
hayat hepsini silip süpürmüş...
Ârtık merhabalaşıyorduk, üç beş kelime ko-
nuştuğumuz oluyordu. Ve yaz gelmişti.
Yazla birlikte çatı katı erinç bucağı olmaktan çı-
kıp, bir cehennem köşesi oldu. Sanki hamamda
yazı yazıyordum.
öyle günlerden birinde Nur Hanım telefon etti.
Beni "dono torrido"yemeyeçağınyordu; "... ama
tostamente gelin. Buyemek soğumaya gelmez!"
Sesinin tonu şakacıydı. Her zamanın endişeli,
karamsar Nur Hanım'ı değildi. Çağnsı sırasında
söylediği yabancı sözcüklerin Italyanca olduğu-
nu az buçuk anlamıştım. Gelgelelim Türkçe kar-
şılıklannı çözememiştim.
Dono torrido, sıcak hediye anlamına geliyormuş.
Tostamente de hemen anlamına Ben de bunu sez-
mişçesine, ögleleri pek bir şey yemememe kar-
şın, hemen iki kat aşağıya, komşuma inmiştim.
"Fırtndan tostamente çtkanyonım", diyordu
Nur Hanım. Tepside domates dolmasını andınr bir
yemek. Nur Hanım'ın ikinci spesiyalitesi işte. Do-
matesler hep şişman şişman, sevgili komşum gi-
bi.
Ama komşum, geçmiş güzel günlerin kokulu,
honmonsuz, dolmalık domateslerini artık bula-
madığını söylüyordu. Manavdakilere nza göster-
mekten başka çare kalmamıştı...
önce patates haşlayıp iyice ezeceksiniz. Son-
ra dolmalık domateslerinizin üstünden birer ka-
pak açacak ve kapaklan ayıracaksınız. Doma-
teslerin içini, sebzeyi zedelemeden, dikkatle çı-
kann. Şimdi domatesleri ters çevirip bırakıyorsu-
nuz, süzülsünler diye.
Çukurca sahanda margarin eritiliyor; un, biryu-
murtanın sansı, yanm bardak ılık süt, tuz, kara-
biber konuyor, hepsi kanştınla kanştınla, salep kı-
vamına gelinceye kadar pişiriliyor. Dono torrido,
işte, yavaş yavaş hazııianıyor.
Salep kıvamındayken, rendelenmiş gravyerek-
lenecek. Domateslerin içine bu leziz kanşımı dol-
duracak, kapaklannı kapatacak, ufalanmış be-
yaz peynirle haşlanmış - ezilmiş patatesi kanştı-
np üstlerine süreceksiniz. Biraz da pul biber ser-
pin. Fınna sürün. Kısık, düşük ısı. Zira domates-
ler yumuşayıp salçaya dönüverir...
Taze nane yapraklanyla bezeyip sıcacıkken ser-
vis yapacaksınız.
Yemek mi güzeldi, an mı, zaman mı? Hatırasıy-
la insanın içini yakan bir yaz öğlesi şimdi benim
için.
"Son YazAkşamı"n\ yazdığıma göre tam yirmi
yıl geçmiş aradan. Yirmi yılda bir daha kimse be-
ni dono torrido yemeye çağırmadı.
Yirmi yılda sevinçler ve acılar. Sonunda acılar.
Ve Cahit Sıtkı'nın güzel dizelerine itiraz etmek
isteği hep:
"Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
öylesine karanlık ki gecemiz,
Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
Akarsuda aksimizden eseryok."
Pencereye koştum; yaz yine getecek dedim. Ay-
nlığın üstünden yazlar geçmişken yaz yine gele-
cek. Içim burkuldu.
Takvimde tz Bırakan:
"Hep seninle beraberiz. Gitmekie buradan kop-
tuğumu sanma." Behiç Duygulu, Ağlama N'olur,
Yeditepe Yayınlan, 1961.
• AKM'de 20.00'de tstanbul Deviet Opera ve
Balesi'nin 'Kuğu Gölü' balesi.
(0 212 251 56 00)
• AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZİ'nde 20.00'de Rafael Serralet'nin
resitali. (0 212 252 35 03)
• TARIKZAFERTUNAYA'da 18.00'de
Nurarj' Mert ve Em«r Ercan'ın katılacağı
'Modernite, Geknek ve Cumhurryet Aydını'
konulu söyleşi. (0 212 293 12 70)
• CEMAL REŞİT REY'de 19.30'da BeDos
Akkale'nin Türk halk müziği konseri.
(0 212 232 98 30)
• BABYLON'da 21 30da 'Müzisyenlerve
Müzikal Seriivenleri'. (0 212 292 73 68)
• İŞ SANAT'ta 19.30'da 'AD-Star' Oda
Müriği'nrn konseri. (Biletvc: 0 216 454 15 55,
• YAPI KREDt KÜLTÜR SANAT
MERKEZt SERMET ÇİFTER
SALONU'nda Ferhat Kentelın yöneteceği,
Ata ÜnaL Tevfîka Ikiz'in konuşm
acı olarak katılacağı 'Ayinler/Sınav'
konulu Salı Toplantısı; Turkcell binasında
18 30da '50 Yd Önce Türk Sineması
Toplu Gösterimi' kapsamında
'Meyhanecinin Kızı' filminin gösterimi.
(0 212 252 47 00)
• ANKARA ALMAN KÜLTÜR
MERKEZt'nde 'FUm Yapımcısı Artur
Brauner'in Fümlerinden Seçmeler'
kapsamında 16.00'da Zika Mitrovk'in
'Cehennem TanıgV. 18 OO'de Jerzy
Hoffman'ın 'Lanetlenmiş'. 20.00'de
Andrzej Wajda'nm 'Afananya'da Aşk'
filmlerinin gösterimi.
(0 312 425 14 36)