Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2003 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
Van 100. Yıl ÜniversitesiRektörüProf.Dr. YücelAşkın ile eğitimin geleceği üzerine konuştuk
S 6 Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU
leyla.tavsanoglu(5 cumhuriyetcom.tr
Eğitimde sorunlar onlarca yıldır katlanarak büyüyor. En büyük tehdit de
irticadan geliyor. Hükümetler ise sanki bu bir tehdit değilmişçesine ısrarla
Kuran kurslarım canlandırmakta, İmam Hatip Liseleri ni daha da
yaygmlaştırmakta, irticaya taviz vermekte ısrarlı. Türkiye 'nin acil çözüm
bekleyen başka hiçbir derdi kalmamış gibi insanları sadece dine
odaklamakta sakınca görmüyorlar. Bu eğitim politikalanndan ilk, orta,
yükseköğretim kurumları çok ağır zararlar görüyor; ağır bedeller ödeniyor.
Hafta içinde Vanda, 100. Yıl Üniversitesi'ndeydim. Bu üniversite, gerçi
kurulduğu 1982 yüında bölgenin kalhndmlmasına ciddi öncülükyapacak
kurum olarak amaçlanmıştı. Ancak birkaçyıl içinde, insan unsurunun
önemli katkısıyla renk değiştirdi. Türkiye üniversiteleri içinde oruç
tutmadığı için öğrenci öldürülen ilk üniversite olma unvanını aldı. tkinci
"ilk"lik unvanı ise öğretim üyeleri ve öğrencilerinin el ele "Türbana evet"
gösterileriyle geldi. Nasü oluyordu da Urartu uygarlığımn beşiği olan Van
gibi bir kentte irtica böylesine hızla yuvalanabiliyordu? Üstelik
Atatürkçülükte mangalda kül bırakmayanlar bile, bildikleri halde buna
nasılgözyumabiliyorlardı? Bundan sonra üniversitenin hali nice olacaktı?
Gittikçe gericiliğin karanhğına mı sürüklenecekti, yoksa önünde ışık
beliriyor muydu? Üniversitenin önünü açmak, ya da kapatmak için Milli
Eğitim Bakanlığı ne vapıyordu? Bütün bu noktaları Van 100. Yıl
Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yücel Aşkın 'la konuştuk.
Bakanlık politikasınıgözden geçirmdi- Van 100. Yıl Üniversitesi, Türkiye'de tür-
bana ilk destek gösterilerinin düzenlendiği
üniversite. O zamandan bu yana üniversite-
de neyönde gelişmeler oldu ve rektör olarak
durumu nasıl değeriendiriyor, nasılgörüyor-
sunuz?
- Burası 1982 yılında kurulmuş bir üniversi-
te. Yani 21. yılını tamamladı. Başlangıçta iyi ni-
yetlerle ve Mustafa KemalAtatürk'ün doğru tes-
pitleri doğrultusunda gecıkmiş olarak kurulan
bir üniversite Van 100. Yıl Üniversitesi. Aslın-
da çok daha önce kurulması gerekiyordu. Çün-
kü burası hangı bakımdan ele alınırsa alınsın çok
önemli bir bölge.
- Mustafa Kemal Atatürk'ün doğru tespit-
leri doğrultusunda bu üniversite kuruldu, de-
diniz, Bu sö'zünüzü açar mısınız?
- 19201i yıllarda, Bitlıs'teki Rahva Düzlü-
ğü'nde şöyle bir değerlendirme yapıyor: "tstan-
bul Üniversitesi'ni ıslah edeceğjz."
Bu, genişleteceğız ve bir anlamda da yenı-
den kuracağız, demek. Çünkü Atatürk, Istan-
bul Üniversitesi'nde nelerin aksadığının çok
iyi ayırdındaydı. Öanci olarak, Ankara'ya bir üni-
versite kurmayı hedeflemişri ki buCumhuriyet'in
ilk üniversitesı olacaktı. Atatürk sonra devam
ediyor:
"Ikinci olarak da Van Gölü kryılannda yeni
bir başka üniversite kuracağızve bunıın ilkokul-
dan başlayarak bütün aşamalan oiacak."
- Yani bir anlamda bir eğitim kompleksi mi
düşlüyordu?
- Tam anlamıyla öyle. Bana göre bu çok
önemli bir değerlendirme. Ama üzerinde yete-
ri kadar durulmadı. Sadece. doğuda bir üniver-
site yapılmalıdır, diye zaman zaman bir argü-
man olarak kullanıldi. Ama bunun altına ger-
çek anlamda iyi bakmak lazun. Erzurum, ilk kongre-
nin yapıldığı kent. Samsun da Kurtuluş Savaşı'nın
başladığı yer. Ama ıkisinden de söz etmiyor. Batıda
Ege. güneyde Antalya, Mersin, güneydoğuda Diyar-
bakır var. O dönem bunlann hepsi önemli merkezler.
Ama hiçbirini göstermiyor. Ikinci üniversitenin yeri
olarak Van'ı işaret ediyor. Bu, Van'ın gelecekteki eko-
nomik önemi, uluslararası ilişkilerde oynayacağı rol,
stratejik ağırlığı, yani bütün bunlan değerlendiren bir
görüş. Atatürk'ü anlamak için biraz satır aralarına
bakmak lazım. Ben dokuz yıl bu bölgede çalıştım. Ay-
nca da çeyrek yüzyıldır bu bölgeye hep gelir giderün.
Burayı iyi tanıdığımı düşünüyorum. Tespitlerin ne ka-
dar doğru olduğu da ortaya çıkıyor. Atatürk'ün Van
dediği yer sadece Van ilini de kapsamıyor. Onun kas-
tettiği, Van Gölü Havzası. Hakkâri'yi, Ağn'yı, Muş'u,
Bitlis'i içine alacak dört. ya da beş illik bir çevre.
Mustafa Kemal burada çalışmaya eğitimden başlan-
ması gerektiğinin altını çiziyor. Bir de kalkınmanın sa-
dece üniversiteyle. okulla olmayacağının da farkında.
Yatay geçlş hakkı
- Burada üniversiteyikurma girişimi ilk ne zaman
oldu?
- îlk girişim 1957'de olmuş, ama çeşitli gerekçeler-
le Erzurum'a kaydırmışlar. Ondan sonra 1982'de ye-
niden ele alınmış ve yürürlüğe konmuş. Bu üniversi-
tenin ilk rektörü (Kıbnslı bir Türk olan) Prof. Dr.
HaJda Atun ve ilk niyetler son derece iyi. Fakat Tür-
kiye'de 1980'li yıllardaki çarpık politizasyondan bu-
rası da nasibini almış. Bütün siyasal iktidariann temel
hedeflerinden birisi üniversiteyi de denetlemek. Geç-
mişte de bu böyle oldu. Bugün de böyle. Bakın bi-
rinci rektör dönemınde, Türkiye üniversitelerinde ilk
kez bir olay yaşandı ve oruç tutmadığı için bir öğren-
ciyi öldürdüler. Bununarkasından üçüncü rektörün dö-
neminde buradaki îlahiyat Fakültesi'ne altı îslam ül-
kesinden öğrenciler ahndı. Bunlann transkriptleri bi-
le yoktu. Bunun soruşturması yıllarca sürdüğü için dip-
lomalannı biz geri aldık. Transkriptleri olanlann da
bir sürii kaldıklan dersler vardı, ama buna rağmen on-
lara da yatay geçiş hakkı tanınmıştı. Oysa üniversite-
lerde yatay geçiş yapmak için bellı bir puanı tuttur-
mak ve hiçbir dersten kalmış olmamak gerekir. Bü-
tün bu kurallar çiğnenmiş. Bu etkinlikler üniversite-
nin yapısı hakkında insanın fıkir sahibi olmasını sağ-
lıyor. Arkasından sizin söylediğiniz durum ortaya çık-
tı ve türbana destek yürüyüşleri yapıldı. Eski Tıp Fa-
kültesi Dekanı başta olmak üzere ünrversitemizin çok
sayıda öğretim üyesi ve öğretim elemanı bu destek yü-
rüyüşüne kaöldı. Sizin söylediğiniz gibi Türkiye'de bu
da' bir ilkti. Bunlann disiplin soruşturması sonucu
üniversiteyle ilişkileri kesildi. Ama af sayesinde geri
döndürüldüler.
- Göz göre göre bunlar nasü yapılabildi?
- Sizin de sorguladığınız gibi bunlar herkesin. ama
herkesin gözünün önünde yapılmış olan işler. Üniver-
sitede bunlann yapılabilmesi için belli bir siyasi kad-
rolaşma gerekir. Batıdan başlayarak birçok üniversi-
tede bu olmuştur ve kaba deyimiyle siyasal iktidarlar
da buna çanak tutmuşlardır. Siz siyasal görüşleri bel-
li birkaç bin öğretim elemanını üniversiteye alacak-
sınız ve bundan hiçbir kurumun, hiç kimsenin habe-
ri olmayacak. Mümkün değil. Bunlar 1980'li yıllann
Türkiye'ye getırdiği çok ciddi olumsuzluklardır. Son-
radan bunu temizlemek de kolay değildir. Bir sürü emek,
gerginlik ve vakit kaybı oluyor.
- Araştırmaya ve daha iyi bilimselliğe ayıracağı-
ntz zamanı ve enerjiyi bunlaria uğraşmaya mı har-
cıyorsunuz?
- Gayet tabii. Her zaman söylemişimdir. Üniversi-
tenin belli bir siyasi şablonu olması Türkiye'yi bir ye-
re getirmez. Bunun böyle olması dünyadaki sistem-
den büyük pay alan ülkeleri sadece sevindirir. Çünkü
üniversiteyi siyasi parti gibi gören bir ülkede bilim-
sel çalışma yapılamaz. Temel bilim, sosyal bilim, uy-
gulamalı bilımler, sanat gelişmez. Bu da kimsenin
Prof. Dr. YÜCEL AŞKIN
1943, Ankara doğumlu. 1953-54 arası Ankara Devlet
Konservatuvarı 'nda Ulvi Cemal Erkin 'inpiyano sımfina
devam etti 1958-61 döneminde İstanbul Halkalı Ziraat
Okulu 'ndan mezun oldu. 1962-64 arası Bilecik Teknik Ziraat
Müdürlüğü 'nde ziraat teknisyeni olarak çalıştu Bu arada
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü f
nü
bitirdi 1969'da aynı bölüme asistan olarakgirdi 1981-82
arası Almanya 'nın
Göttingen kentinde
bulunan Georg-August
Üniversitesi'nde Üreme
Biyolojisi dalında
araştırmalar yaptu
1989'da profesör oldu.
1991'de Berlin Teknik
Üniversitesi 'nde
konusuyla ilgili
incelemeleryaptu Pek
çok spor derneğinde
etkin olarak gö'rev aldı.
Çevre belgeseüerinde
TRT'ye damsmanhk
yaptu Bu bağlamda
Avrupa-Asya Yayın Birliği, Ankara GazetecilerCemiyeti ve
Kültür Bakanhğı ödüllerini aldı, Van 100. Yıl Üniversitesi
Ziraat Fakültesi'ne 1995'te öğretim üyesi olarak girdi. Aynı
fakültenin 1995-99 arası dekanlığım yaptu 1999'da da
üniversitenin rektörlüğüne seçildL
umurunda olmaz. Çukurova Üniversitesi'nde doğru
başlandığı ve doğru devam edildiği için metropoller
dışında ilk üniversite olabilen kent Adana ve Çuku-
rova Üniversitesi'dir. îkincisi de Eskişehir ve Anado-
lu Üniversitesi"dir. Belki bu biraz da rektörlerin kim-
liğinden ka\îiaklanmıştır. Onlan burada saygıyla se-
lamlamak lazım. Lokomotif olmaktan kastedilen bu-
dur. Yoksa para kazanmak filan değil. O bakımdan bı-
zim üniversitenin geçmişi ve kamesi pek iyi notlarla
dolu değildir. Bizimki gibi çok sayıda üniversite var.
Isimlerini vermek istemiyorum, ama bunlann sayısı
az değil.
Doğudakl üniversfteler Içlerlne kapanık
- Peki siz rektör olduğunuzda karştnızda nasıl bir
manzara buldunuz?
- Bir kere sadece bugünü kurtarmak değildi mese-
le. Üniversiteyi siyasi kimlikli değil, sadece üniversi-
te yapmak için ne yapmak gerektiğine baktık. Bilgi
üreten bir kurum haline nasıl getirilebilirdi? Bütün çev-
reyle birlikte durumu gözden geçirdik. En önemli ko-
nu da buraya öğretim elemanının nasıl çekilebilece-
ğiydi. Doğudaki üniversiteler ne yazık ki çok içleri-
ne kapalı kalmışlardır. Kendileri öğrenci üretmışler-
dir ve sadece o öğrencileri almışlardır.
- Bu bağlamda sizin üniversitenin ODTÜ'yle bir-
likte yürüttüğü ve Devlet Planlama Teşkilatı 'nın
(DPT) da desteklediği birproje var. Bunu açar mı-
sınız?
- Yapılan önemli çalışmalardan birisi odur. ODTÜ
bugün yayın bakımından Türkiye'nin birinci sırada-
ki üniversitesi. Bana göre de en önemli üniversitesi.
Fakat o da vizyonunu değiştirmeye çahşıyor. Sadece
Ankara'da ve sadece metropolde hizmet veren bir ku-
rum olmaktan çıkıp Anadolu'ya hizmet veren bir ku-
ruma dönüşmeyi hedefliyor. Bu çerçevede önce az
sayıda üniversiteyle başlayıp sonradan 12 üniversite-
ye çıkan bir konsorsiyum. bir koalisyon, bir birlik ku-
ruldu. Bunun koordinatörlüğünü ODTÜ! yürütüyor.
Programı da öğretim üyesi yetiştirme programıydı. Bu-
nu DPT ve Maliye Bakanlığı da destekledi. Biz dok-
tora ve master öğrencileri-
mizi, kurduğumuz ortak bir
komisyonla alıyoruz. Sınav-
larODTÜ"de yapdıyor ve çı-
ta çokyüksek. Bu 12 üniver-
siteye elemanlar, eksikliğini
hıssettiği alanlarda ODTÜ
tarafından alınıyor. Jürilere
biz de üye gönderiyoruz.
Bunlann giderleri DPT tara-
findan karşılanıyor. Bunlar
doktora süresince en az iki
kez yurtdışında uluslararası
kongrelere katılıyorlar. Altı
ay, ya da biraz daha uzun sü-
reler Avrupa ülkeleri ya da
ABD'de staja gönderüiyorlar.
Doktoralanru bitirip üniver-
sitelerine döndüklerinde DPT
onlara 20 bin dolar proje des-
tekleme parası veriyor. Bu
da üniversitelerin altyapıla-
nnın zenginleştirilmesi ba-
kımından çok önemli.
- Yani böylece daha iyi
yetişmiş ve hepsi en az bir
yabancı dil b'ılen, yurtdışı-
na açılmış eleman yetiştir-
mekle üniversitelerin bu ir-
ûcaipoliûzasyonunun önü-
ne geçilebilir mi?
- Gayet tabii. Bu, üniver-
sitelere önemli bir yapısal
değişikliği, kan değışiklıği-
ni de getirir. Şu anda bizim,
ODTU'de eğitim gören 70
dolayında öğrencimiz var. Hedefimiz birkaç yıl için-
de bu sayıyı 200-250'ye çıkarmak. Onlar eğitimleri-
ni tamamlayıp geri döndüklerinde burası tamamıyla
farklı bir yer oiacak. Aynca ODTÜ dışında da bize çok
destek vermiş üniversiteler var.
- Hangi üniversiteler bunlar?
- Örneğin Ankara Üniversitesi. Ege Üniversitesi, ts-
tanbul Üniversitesi. Bu üniversitelere de biz doktora
öğrencileri gönderiyoruz. Hatta burada doktora yap-
ma imkânı olsa dahi bir kısmını oralara göndermeyi
yeğliyoruz. Çünkü kent kültürü çok gerekli. Bu türpo-
litikalar öğrenci gelişini de teş\ik etti. Bizim üniver-
sitemize artık Türkiye'nin her yerinden başvuruyor-
lar. Bakın, Bilkent Üniversitesi'nden, ODTÜ'den, An-
kara Üniversitesi'nden aynlıp buraya gelmiş olan ele-
manlar var. Büyük üniversitelerin yapılan statikleş-
meye başladı. Onun için artık onlara burası daha di-
namik görünüyor. Demin söylediğim politizasyon sü-
reci aşıldığı zaman burası çok güven verici bir eğitim
kurumu oiacak. Bir kere burada üniversitenin geliş-
mesini temel sosyal fen bilimlen ve güzel sanatlar ek-
seninde düşündük. Bunun çe\Tesinde uygulamalı bi-
limler, yani mühendislik, ziraat, veteriner, tıp fakül-
teleri geliyor. Bir de buradaki yönetim onlan daha iyi
anlıyor; onlara daha fazla zaman ayınyor. Temel b'i-
limciler için de aynı şey geçerli. Türkiye ilginç bir ro-
taya girdi. Sadece birtakım şeyleri ithal ederek ve sa-
dece uygulamalı bılimle bir yere geleceğimizi sanı-
yoruz. Ama bu mümkün değil. Montaj olarak televiz-
yon, otomobil yapabilirsiniz, ama bununla ne gelişe-
bilirsiniz, ne üretebilirsiniz. Onun için fizikçi, kim-
yacı, biyolog, yani maddeye, artı topluma bakacak in-
sanlar lazım. Türkiye'de ciddi anlamda sosyolog da
eksiktir, sosyal antropolog da, tarihçi de. felsefeci de
eksiktir. Bu nedenle hep yurtdışına insan göndermek
zorunda kalıyoruz. Bunlann farkında olunması lazım.
Türkiye sadece mühendislik ve sadece tıbbı geliştire-
rek bir yere varamaz.
-Üniversitenin ahyapısuugeüştirmekiçinnegibiça-
hşmalarunz var?
- Bizim üniversitemizde bir mantık farklılığı var. In-
sanlar özellikle o nedenle üniversitemizi seçmeye baş-
ladılar. Bir de belki farklı bir dınamızm görü-
yorlar. Demin saydığım üniversiteler gibi bel-
ki trilyonluk, katriryonluk alrvapılanmız yok.
Ama yetecek kadan var.
Buradabizim birelektronikkütüphanemız vst.
20 bin kadar yayına buradan da ulaşıyoruz.
New York Üniversitesi'yle bir anlaşmamız son
aşamasına geldi. New York Üniversitesi'nin
kütüphaneleri buraya doğrudan bağlanmış oia-
cak. O zaman da periyodik yayın sıkıntınıız
kalmayacak. Bir kolaylığımız da yaşamımızın
kampusun içinde geçmesi. Oysa İstanbul ya da
Ankara'da öyle mi"
1
Bir ara, "Şöyle bir e\? gi-
dip getejim" deseniz \anm gününüz gider. Bu-
rası düşünmek için de. konuya yoğunlaşmak için
de çok uygun bir yer.
Belki elinizin altında opera >ok, ama olduk-
ça nitelikli diyebileceğım bir Van Devlet Tiyat-
rosu \zı. Arü devletin verdiği \oizde 70 daha faz-
la maaş desteği de var. Kültürel yaşammızda-
ki eksiklikleri bır uçağa atlavip büyük şehırler-
den birisine giderek giderebilirsiniz. Buradan
her gün üç uçak var. Bir de şunu düşünmek la-
zım: Biz buraya sadece hazır bir şeyler bulma-
ya gelmedik. Istanbul'da "60Tı, "70'h yıllarda
Sinematek vardı. Bugün yok. Ama bu üniver-
sitede var. Elimizde bınin üzerinde film bulu-
nuyor. Sinemaya yeni yeni ilgi duyanlara da
belli yönetmenlerin özelliklerini, sınema tarz-
lannı, sinema dilinin ne demek olduğunu anla-
tacak elemanlanmız var. Esas önemli olan bu
çalışmayı burada yapmaktır, büyük şehirde de-
ğil. Yine Mustafa Kemal'e atıfta bulunacağım.
İstanbul 'da gazetecileri ve aydınlan toplamış v e,
-Istanbuldan yıırt sathına yayıhn. Bakın Ziya
Bey (Gökalp) Diyarbakır'a gitti. Orada gazete
çıkam«r. Biz Anadolu'yıı burasınnı se\i>esine
getirmek zorundayız. Aksi haJde Anadolu nun dörîte
üçünü kullanamrvor ohırsunuz" demiştir.
Bakın, 18 ilde 5 milyon 200 bin insan kaldı. Her-
kes bu bölgeden kaçıyor. Ama buralan yeniden yapı-
landumak lazım. Buraya gelecek öğretim üyesi para
kazanmak, kafa dinlemek için burada olmamalı. Bu-
raya, bu ülkeye birtakım borçlan olduğunu düşündü-
ğü için gelmeli. Biz öyle geldik.
- Peki, böyle insanlar hâlâ var mı?
Bu türden insanlar. sayılan azalmış olsa da hâlâ
varlar. Bu Anadolu tekin bir toprak değil. Nereden ne-
yin çıkacağını kestiremiyorsunuz.
Bu ülkenin her yeri büyük metropoller gibi inşa
edilebilir. Bu ülkeye borcumuzu ödemeli, çok çalış-
malıyız. Bu bakımdan da üniversite çok önemli. Biz
kötü bir geçmişten geldik. ama bütün zorluklara, sı-
kıntılara rağmen geleceğe daha umutla bakıyonız.
Tahmin ediyorum ki, bu ivme birkaç yıl daha de-
vam ederse ondan sonra sürekli hale
de gelecektir. Çünkü arkadan çok
ciddi bir kadro geliyor.
- Peki, 100. Yıl Üniversitesi
Cumhuriyet'in lOO.yılma na-
sıl hazırlanıyor?
"100. Yıl Üniversitesi Cumhu-
riyrt'in 100. ydma hazıriannor''. bi-
zim için temel bir slogan oldu. Van,
Muş, Bitlis, Ağn, Hakkâri'yi içine
alan Van Gölü Havzası'nda üni-
versitenin bütün sektörler için
bir lokomotif görevi, öncü-
lük yapması için hızh bi-
çimde buradaki çeşitli yer-
leşim birimlerine, diğer
illerde, ilçelerde kampus-
lar kurması, buraya eği-
tim kurumlarmı getirme-
si, meslek yüksek okul-
lannı taşıması ve bütün
sistemi tamamlaması
gerekiyor. Bunu yapa-
bilmek için kaynaklar-
dan birisi devletin büt-
çesi. Ama bu konuda
ileriye çok umutla ba-
kamıyoruz. Son bir, bir
buçuk yıldır daha da
kötüye gitmeye başla-
dı. Eğitime, yükseköğ-
renime aynlanpay gün
geçtikçe düşüyor. Ör-
neğin 2002'de bütçede
bizim ortalama artış yüz-
de 74'tü, bu yıl yüzde ;
12'ye düştü. Bununla bu
sistemi dahi götürmek i
mümkün değil. Her şey j
eskiyor. Aletlerbakımis- j
tiyor. Yeni kitaplar alın- j
ması iazım. Binalar es-
kiyor. Bubölgenin Tür-
kiye açısından ne ka-
dar önemli olduğunu j
büyük metropollerde
de anlatmak istedik.
Cumhuriyet'in, içer-
den ve dışardan I
1920'lerdekinebenzer)
bir kuşatma altında ol-
duğunudüşünüyoruz. O
zaman da böyle bir pilot ''•
bölgede güçİeri birleşti-
rip bu kurumu çok daha
hızh biçimde bir yere
getirmek lazımdır. Bu
üniversitenin bu böl-
gede oynayacağı rol
çok önemlidir.
Güvenilecek
yatırım alanları
aranıyor
- Bu rol ne oJabiMr?
AŞKLN - Binncısı, mane\i anlamda destek olabilir. Bir
de maddi anlamda destek olabilir. Elinde kaynak olan bir-
çok insan. birçok girişimci güvenilecek yatınm alanlan
anyor. Bunun için de burası bır adres olabilir. Buradaki
altyapının hızla tamamlanması lazımdır. Bu illere
_\Tİksekokul!ar ve fakültelerin, gecekondu okullar kura-
rak değil, çağdaş alrvapılarla yaygınlaştınlması zorun-
ludur. Zaten Türldye'de böyle bir sürü yüksekokul \ar.
Biz sistemi epeyce toparladık. Bizim bu dediğim tarzda
kurumlanmız kalmadı, ama daha alınacak çok yol var.
Eksikleri var. Bu bakımdan, böyle bir projeyle ortaya çı-
kıp, bu havzayı pilot bölge göstererek ve metropollerde-
kı çeşitli kesimlere anlatarak bunlann güçleriru bırleştir-
me\ i hedefliyoruz. Tabii ki onun a\Tintılannı da anlat-
mak istiyoruz. Bu desteklerden binsi Türk Eğitim Der-
neği'nden (TED) gelmiştir. Bir yıl önce üniversitenin
içinde bir ilköğretim okulu kurduk. Bir yıl sonra bu TED
Koleji haline geldi. Bu tarzda destekler sürerse bölgenin
eğitim sorunu da aşılır. Burada şimdi Atatürk'ün vasiye-
tıne uygun olarak kreş. anaokulu, ilköğretim okulu var.
Şimdı lisesının açıunası lazım. Bu sistemin büvlitülüp
bölgedeki öğrencilere burs veriyor hale gelmesi zorun-
ludur.
Uygun modeller üretmek
-İyi de.. bu, büyük ölçüde Milli Eğitim Bakanlığı 'nın
görevi değil mi? Bakanlık ne yapıyor?
Bana sorarsanız Milli Eğitim Bakanlığı'nın çalışma-
lan son derece tartışmah. Milli Eğitim Bakanlığı 'nın asıl
bu bölgedeki bu kurumlan geliştirmesı ve buraya uygun
modeller üretmesi gerekiyor.
- Ama Bakanlık kendini Kuran kurslan, türban, din
eğitimine odaklamış görünüyor. Bunu nasıl karşılıyor-
sunuz?
Bu bir yol değil. Ya da siz önce imam hatip liselerini
meslek lisesi gibi gösterip. bunu yapamayınca Kuran
kurslan için yönetmelik çıkararak sistemi deleceğinizi
saruyorsanız, ya da böyle bir politikanız varsa, bunun doğ-
ru birpolitika olmadığını sanıyorum. AvTica burada böl-
ge yatılı ilköğretim okullan boş dururken Kuran kursla-
n niye° Burada, eski Köy Enstitüleri modeli de dahil eği-
tim sisteminin yeniden yapılandınlması ve üzennde çok
ciddi düşünülmesi lazımdır. Buradaki insanlara hem il-
köğretim ve liseden oluşan klasik formasyon vermek ve
bir meslek kazandırmak zorundayız. Özellikle de kız ço-
cuklan mutlaka okutmalıyız. Milli Eğitim Bakanı'na şu
sonılmahdır: Burada 50 bine yakın okula gönderilme-
yen çocuk vzı. Bunlann 40 bini kız. Milli Eğitim Baka-
nı'nın esas bu sorunla ilgilenmesi ve politika üretmesi
lazım. Yoksa öbür yaptıklan çıkış değildir. insanlar dine
bağlılıİdannı fılan dakaybetmiş değiller. Ya-
ni. herkes Müslümanhğı bırakıyor ve baş-
ka bir dine geçiyor da deği).
- Acaba böyle böyle dahafazla din-
dar olunacağı mı düşünülüyor?
Yok canım. Bakın Hz.Muhammet
ayaklan yere basan bir kişiydi. "Öo-
ce insanlar için faydah bir şev yapın.
Ondan sonra inıan de>in" kendi
sözleridir. Insanlık adına yapıla-
cak. ayağı yere basan eylemler
Peygamberimiz açısından da
önemlidir. Bugünkü dile çevirirsek,
iyi yurttaş olmamızı. soyguncu,
\airguncu oUnamamızı, sorumlu-
luk sahibi olmamızı önermiştir. Yok-
sa kalkıp da. kendı referansınızla ba-
kıp herkese daha az Müslümanmış gi-
bi davranmaya da hakkınız yoktur. Türk
halkuıın dinine ne kadarbağh olduğu rama-
zanda, dini bayramlarda zaten belli oluyor.
tmanını kaybetmiş değil. Aynca imam. insan
kendi dilinde okuyarak kazanır. Arapça üzerin-
den de kazanılmaz. Aksi takdirde ezberlenmiş
olur Dolayısıyla biz Milli Eğitim Bakanlığı'nın,
politikalannı baştan gözden geçirmesini temen-
ni ediyoruz.
- Van 'da birtakım çok ciddi yasadışı örgüt-
lenmeler olduğu yolunda haberler alınıyor.
Uzun yıllardır Van ve yöresinde yaşayan biri-
si olarak bu konuda bizi aydınlatabilir misi-
niz?
Buolaylann birçoğugüvenlikgüçleri tarafın-
dan koğuşturuldu. Ûniversite içinde, tBDA-C'ye,
Hizbullah'a bağh olduklan için gerek öğrenci
gerek akademısyen kesiminden tutuklananlar da
oldu. Bu örgütlerin çalıştıklan noktalar ne yazık
ki var. Yakın geçmişte HızbuUah çatışmasında beş
güvenlik görevlisi de şehit olmuştu. Bunlar olmu-
yor, demek, bunlan gönnemek mümkün değil.
Bunlar ne yazık ki üniversite içine de sızmaya ça-
lışmışlardır. Bölücükle ilgili faaliyetlere ilişkin de
soruşturma ve kovuşturma yapılmıştır. Bu olayla-
nn üzerine daha ciddi biçimde gidiimesi gerekiyor.
Bunlar Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit eden unsurlar-
dır. Bunlar taşeron olarak kullanılmaya kalkılırsa so-
nuçta faturalan hep birlikte öderiz ve ödedik de. Tür-
kiye Cumhuriyeti'nin gücü kendi güvenlik kuvvetle-
riyle bu sıkıntılan aşmaya yeter. Taşerona filan ihtiyaç
olmadığını düşünüyorum. Hükümetlerden beklediği-
miz. bu bölgede güvenlik açısından bu faaliyetlerin
önünü kesecek daha ciddi çalışmalar yapmalandır.