05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2003 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU Van 100. Yıl ÜniversitesiRektörüProf.Dr. YücelAşkın ile eğitimin geleceği üzerine konuştuk S 6 Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU leyla.tavsanoglu(5 cumhuriyetcom.tr Eğitimde sorunlar onlarca yıldır katlanarak büyüyor. En büyük tehdit de irticadan geliyor. Hükümetler ise sanki bu bir tehdit değilmişçesine ısrarla Kuran kurslarım canlandırmakta, İmam Hatip Liseleri ni daha da yaygmlaştırmakta, irticaya taviz vermekte ısrarlı. Türkiye 'nin acil çözüm bekleyen başka hiçbir derdi kalmamış gibi insanları sadece dine odaklamakta sakınca görmüyorlar. Bu eğitim politikalanndan ilk, orta, yükseköğretim kurumları çok ağır zararlar görüyor; ağır bedeller ödeniyor. Hafta içinde Vanda, 100. Yıl Üniversitesi'ndeydim. Bu üniversite, gerçi kurulduğu 1982 yüında bölgenin kalhndmlmasına ciddi öncülükyapacak kurum olarak amaçlanmıştı. Ancak birkaçyıl içinde, insan unsurunun önemli katkısıyla renk değiştirdi. Türkiye üniversiteleri içinde oruç tutmadığı için öğrenci öldürülen ilk üniversite olma unvanını aldı. tkinci "ilk"lik unvanı ise öğretim üyeleri ve öğrencilerinin el ele "Türbana evet" gösterileriyle geldi. Nasü oluyordu da Urartu uygarlığımn beşiği olan Van gibi bir kentte irtica böylesine hızla yuvalanabiliyordu? Üstelik Atatürkçülükte mangalda kül bırakmayanlar bile, bildikleri halde buna nasılgözyumabiliyorlardı? Bundan sonra üniversitenin hali nice olacaktı? Gittikçe gericiliğin karanhğına mı sürüklenecekti, yoksa önünde ışık beliriyor muydu? Üniversitenin önünü açmak, ya da kapatmak için Milli Eğitim Bakanlığı ne vapıyordu? Bütün bu noktaları Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yücel Aşkın 'la konuştuk. Bakanlık politikasınıgözden geçirmdi- Van 100. Yıl Üniversitesi, Türkiye'de tür- bana ilk destek gösterilerinin düzenlendiği üniversite. O zamandan bu yana üniversite- de neyönde gelişmeler oldu ve rektör olarak durumu nasıl değeriendiriyor, nasılgörüyor- sunuz? - Burası 1982 yılında kurulmuş bir üniversi- te. Yani 21. yılını tamamladı. Başlangıçta iyi ni- yetlerle ve Mustafa KemalAtatürk'ün doğru tes- pitleri doğrultusunda gecıkmiş olarak kurulan bir üniversite Van 100. Yıl Üniversitesi. Aslın- da çok daha önce kurulması gerekiyordu. Çün- kü burası hangı bakımdan ele alınırsa alınsın çok önemli bir bölge. - Mustafa Kemal Atatürk'ün doğru tespit- leri doğrultusunda bu üniversite kuruldu, de- diniz, Bu sö'zünüzü açar mısınız? - 19201i yıllarda, Bitlıs'teki Rahva Düzlü- ğü'nde şöyle bir değerlendirme yapıyor: "tstan- bul Üniversitesi'ni ıslah edeceğjz." Bu, genişleteceğız ve bir anlamda da yenı- den kuracağız, demek. Çünkü Atatürk, Istan- bul Üniversitesi'nde nelerin aksadığının çok iyi ayırdındaydı. Öanci olarak, Ankara'ya bir üni- versite kurmayı hedeflemişri ki buCumhuriyet'in ilk üniversitesı olacaktı. Atatürk sonra devam ediyor: "Ikinci olarak da Van Gölü kryılannda yeni bir başka üniversite kuracağızve bunıın ilkokul- dan başlayarak bütün aşamalan oiacak." - Yani bir anlamda bir eğitim kompleksi mi düşlüyordu? - Tam anlamıyla öyle. Bana göre bu çok önemli bir değerlendirme. Ama üzerinde yete- ri kadar durulmadı. Sadece. doğuda bir üniver- site yapılmalıdır, diye zaman zaman bir argü- man olarak kullanıldi. Ama bunun altına ger- çek anlamda iyi bakmak lazun. Erzurum, ilk kongre- nin yapıldığı kent. Samsun da Kurtuluş Savaşı'nın başladığı yer. Ama ıkisinden de söz etmiyor. Batıda Ege. güneyde Antalya, Mersin, güneydoğuda Diyar- bakır var. O dönem bunlann hepsi önemli merkezler. Ama hiçbirini göstermiyor. Ikinci üniversitenin yeri olarak Van'ı işaret ediyor. Bu, Van'ın gelecekteki eko- nomik önemi, uluslararası ilişkilerde oynayacağı rol, stratejik ağırlığı, yani bütün bunlan değerlendiren bir görüş. Atatürk'ü anlamak için biraz satır aralarına bakmak lazım. Ben dokuz yıl bu bölgede çalıştım. Ay- nca da çeyrek yüzyıldır bu bölgeye hep gelir giderün. Burayı iyi tanıdığımı düşünüyorum. Tespitlerin ne ka- dar doğru olduğu da ortaya çıkıyor. Atatürk'ün Van dediği yer sadece Van ilini de kapsamıyor. Onun kas- tettiği, Van Gölü Havzası. Hakkâri'yi, Ağn'yı, Muş'u, Bitlis'i içine alacak dört. ya da beş illik bir çevre. Mustafa Kemal burada çalışmaya eğitimden başlan- ması gerektiğinin altını çiziyor. Bir de kalkınmanın sa- dece üniversiteyle. okulla olmayacağının da farkında. Yatay geçlş hakkı - Burada üniversiteyikurma girişimi ilk ne zaman oldu? - îlk girişim 1957'de olmuş, ama çeşitli gerekçeler- le Erzurum'a kaydırmışlar. Ondan sonra 1982'de ye- niden ele alınmış ve yürürlüğe konmuş. Bu üniversi- tenin ilk rektörü (Kıbnslı bir Türk olan) Prof. Dr. HaJda Atun ve ilk niyetler son derece iyi. Fakat Tür- kiye'de 1980'li yıllardaki çarpık politizasyondan bu- rası da nasibini almış. Bütün siyasal iktidariann temel hedeflerinden birisi üniversiteyi de denetlemek. Geç- mişte de bu böyle oldu. Bugün de böyle. Bakın bi- rinci rektör dönemınde, Türkiye üniversitelerinde ilk kez bir olay yaşandı ve oruç tutmadığı için bir öğren- ciyi öldürdüler. Bununarkasından üçüncü rektörün dö- neminde buradaki îlahiyat Fakültesi'ne altı îslam ül- kesinden öğrenciler ahndı. Bunlann transkriptleri bi- le yoktu. Bunun soruşturması yıllarca sürdüğü için dip- lomalannı biz geri aldık. Transkriptleri olanlann da bir sürii kaldıklan dersler vardı, ama buna rağmen on- lara da yatay geçiş hakkı tanınmıştı. Oysa üniversite- lerde yatay geçiş yapmak için bellı bir puanı tuttur- mak ve hiçbir dersten kalmış olmamak gerekir. Bü- tün bu kurallar çiğnenmiş. Bu etkinlikler üniversite- nin yapısı hakkında insanın fıkir sahibi olmasını sağ- lıyor. Arkasından sizin söylediğiniz durum ortaya çık- tı ve türbana destek yürüyüşleri yapıldı. Eski Tıp Fa- kültesi Dekanı başta olmak üzere ünrversitemizin çok sayıda öğretim üyesi ve öğretim elemanı bu destek yü- rüyüşüne kaöldı. Sizin söylediğiniz gibi Türkiye'de bu da' bir ilkti. Bunlann disiplin soruşturması sonucu üniversiteyle ilişkileri kesildi. Ama af sayesinde geri döndürüldüler. - Göz göre göre bunlar nasü yapılabildi? - Sizin de sorguladığınız gibi bunlar herkesin. ama herkesin gözünün önünde yapılmış olan işler. Üniver- sitede bunlann yapılabilmesi için belli bir siyasi kad- rolaşma gerekir. Batıdan başlayarak birçok üniversi- tede bu olmuştur ve kaba deyimiyle siyasal iktidarlar da buna çanak tutmuşlardır. Siz siyasal görüşleri bel- li birkaç bin öğretim elemanını üniversiteye alacak- sınız ve bundan hiçbir kurumun, hiç kimsenin habe- ri olmayacak. Mümkün değil. Bunlar 1980'li yıllann Türkiye'ye getırdiği çok ciddi olumsuzluklardır. Son- radan bunu temizlemek de kolay değildir. Bir sürü emek, gerginlik ve vakit kaybı oluyor. - Araştırmaya ve daha iyi bilimselliğe ayıracağı- ntz zamanı ve enerjiyi bunlaria uğraşmaya mı har- cıyorsunuz? - Gayet tabii. Her zaman söylemişimdir. Üniversi- tenin belli bir siyasi şablonu olması Türkiye'yi bir ye- re getirmez. Bunun böyle olması dünyadaki sistem- den büyük pay alan ülkeleri sadece sevindirir. Çünkü üniversiteyi siyasi parti gibi gören bir ülkede bilim- sel çalışma yapılamaz. Temel bilim, sosyal bilim, uy- gulamalı bilımler, sanat gelişmez. Bu da kimsenin Prof. Dr. YÜCEL AŞKIN 1943, Ankara doğumlu. 1953-54 arası Ankara Devlet Konservatuvarı 'nda Ulvi Cemal Erkin 'inpiyano sımfina devam etti 1958-61 döneminde İstanbul Halkalı Ziraat Okulu 'ndan mezun oldu. 1962-64 arası Bilecik Teknik Ziraat Müdürlüğü 'nde ziraat teknisyeni olarak çalıştu Bu arada Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü f nü bitirdi 1969'da aynı bölüme asistan olarakgirdi 1981-82 arası Almanya 'nın Göttingen kentinde bulunan Georg-August Üniversitesi'nde Üreme Biyolojisi dalında araştırmalar yaptu 1989'da profesör oldu. 1991'de Berlin Teknik Üniversitesi 'nde konusuyla ilgili incelemeleryaptu Pek çok spor derneğinde etkin olarak gö'rev aldı. Çevre belgeseüerinde TRT'ye damsmanhk yaptu Bu bağlamda Avrupa-Asya Yayın Birliği, Ankara GazetecilerCemiyeti ve Kültür Bakanhğı ödüllerini aldı, Van 100. Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ne 1995'te öğretim üyesi olarak girdi. Aynı fakültenin 1995-99 arası dekanlığım yaptu 1999'da da üniversitenin rektörlüğüne seçildL umurunda olmaz. Çukurova Üniversitesi'nde doğru başlandığı ve doğru devam edildiği için metropoller dışında ilk üniversite olabilen kent Adana ve Çuku- rova Üniversitesi'dir. îkincisi de Eskişehir ve Anado- lu Üniversitesi"dir. Belki bu biraz da rektörlerin kim- liğinden ka\îiaklanmıştır. Onlan burada saygıyla se- lamlamak lazım. Lokomotif olmaktan kastedilen bu- dur. Yoksa para kazanmak filan değil. O bakımdan bı- zim üniversitenin geçmişi ve kamesi pek iyi notlarla dolu değildir. Bizimki gibi çok sayıda üniversite var. Isimlerini vermek istemiyorum, ama bunlann sayısı az değil. Doğudakl üniversfteler Içlerlne kapanık - Peki siz rektör olduğunuzda karştnızda nasıl bir manzara buldunuz? - Bir kere sadece bugünü kurtarmak değildi mese- le. Üniversiteyi siyasi kimlikli değil, sadece üniversi- te yapmak için ne yapmak gerektiğine baktık. Bilgi üreten bir kurum haline nasıl getirilebilirdi? Bütün çev- reyle birlikte durumu gözden geçirdik. En önemli ko- nu da buraya öğretim elemanının nasıl çekilebilece- ğiydi. Doğudaki üniversiteler ne yazık ki çok içleri- ne kapalı kalmışlardır. Kendileri öğrenci üretmışler- dir ve sadece o öğrencileri almışlardır. - Bu bağlamda sizin üniversitenin ODTÜ'yle bir- likte yürüttüğü ve Devlet Planlama Teşkilatı 'nın (DPT) da desteklediği birproje var. Bunu açar mı- sınız? - Yapılan önemli çalışmalardan birisi odur. ODTÜ bugün yayın bakımından Türkiye'nin birinci sırada- ki üniversitesi. Bana göre de en önemli üniversitesi. Fakat o da vizyonunu değiştirmeye çahşıyor. Sadece Ankara'da ve sadece metropolde hizmet veren bir ku- rum olmaktan çıkıp Anadolu'ya hizmet veren bir ku- ruma dönüşmeyi hedefliyor. Bu çerçevede önce az sayıda üniversiteyle başlayıp sonradan 12 üniversite- ye çıkan bir konsorsiyum. bir koalisyon, bir birlik ku- ruldu. Bunun koordinatörlüğünü ODTÜ! yürütüyor. Programı da öğretim üyesi yetiştirme programıydı. Bu- nu DPT ve Maliye Bakanlığı da destekledi. Biz dok- tora ve master öğrencileri- mizi, kurduğumuz ortak bir komisyonla alıyoruz. Sınav- larODTÜ"de yapdıyor ve çı- ta çokyüksek. Bu 12 üniver- siteye elemanlar, eksikliğini hıssettiği alanlarda ODTÜ tarafından alınıyor. Jürilere biz de üye gönderiyoruz. Bunlann giderleri DPT tara- findan karşılanıyor. Bunlar doktora süresince en az iki kez yurtdışında uluslararası kongrelere katılıyorlar. Altı ay, ya da biraz daha uzun sü- reler Avrupa ülkeleri ya da ABD'de staja gönderüiyorlar. Doktoralanru bitirip üniver- sitelerine döndüklerinde DPT onlara 20 bin dolar proje des- tekleme parası veriyor. Bu da üniversitelerin altyapıla- nnın zenginleştirilmesi ba- kımından çok önemli. - Yani böylece daha iyi yetişmiş ve hepsi en az bir yabancı dil b'ılen, yurtdışı- na açılmış eleman yetiştir- mekle üniversitelerin bu ir- ûcaipoliûzasyonunun önü- ne geçilebilir mi? - Gayet tabii. Bu, üniver- sitelere önemli bir yapısal değişikliği, kan değışiklıği- ni de getirir. Şu anda bizim, ODTU'de eğitim gören 70 dolayında öğrencimiz var. Hedefimiz birkaç yıl için- de bu sayıyı 200-250'ye çıkarmak. Onlar eğitimleri- ni tamamlayıp geri döndüklerinde burası tamamıyla farklı bir yer oiacak. Aynca ODTÜ dışında da bize çok destek vermiş üniversiteler var. - Hangi üniversiteler bunlar? - Örneğin Ankara Üniversitesi. Ege Üniversitesi, ts- tanbul Üniversitesi. Bu üniversitelere de biz doktora öğrencileri gönderiyoruz. Hatta burada doktora yap- ma imkânı olsa dahi bir kısmını oralara göndermeyi yeğliyoruz. Çünkü kent kültürü çok gerekli. Bu türpo- litikalar öğrenci gelişini de teş\ik etti. Bizim üniver- sitemize artık Türkiye'nin her yerinden başvuruyor- lar. Bakın, Bilkent Üniversitesi'nden, ODTÜ'den, An- kara Üniversitesi'nden aynlıp buraya gelmiş olan ele- manlar var. Büyük üniversitelerin yapılan statikleş- meye başladı. Onun için artık onlara burası daha di- namik görünüyor. Demin söylediğim politizasyon sü- reci aşıldığı zaman burası çok güven verici bir eğitim kurumu oiacak. Bir kere burada üniversitenin geliş- mesini temel sosyal fen bilimlen ve güzel sanatlar ek- seninde düşündük. Bunun çe\Tesinde uygulamalı bi- limler, yani mühendislik, ziraat, veteriner, tıp fakül- teleri geliyor. Bir de buradaki yönetim onlan daha iyi anlıyor; onlara daha fazla zaman ayınyor. Temel b'i- limciler için de aynı şey geçerli. Türkiye ilginç bir ro- taya girdi. Sadece birtakım şeyleri ithal ederek ve sa- dece uygulamalı bılimle bir yere geleceğimizi sanı- yoruz. Ama bu mümkün değil. Montaj olarak televiz- yon, otomobil yapabilirsiniz, ama bununla ne gelişe- bilirsiniz, ne üretebilirsiniz. Onun için fizikçi, kim- yacı, biyolog, yani maddeye, artı topluma bakacak in- sanlar lazım. Türkiye'de ciddi anlamda sosyolog da eksiktir, sosyal antropolog da, tarihçi de. felsefeci de eksiktir. Bu nedenle hep yurtdışına insan göndermek zorunda kalıyoruz. Bunlann farkında olunması lazım. Türkiye sadece mühendislik ve sadece tıbbı geliştire- rek bir yere varamaz. -Üniversitenin ahyapısuugeüştirmekiçinnegibiça- hşmalarunz var? - Bizim üniversitemizde bir mantık farklılığı var. In- sanlar özellikle o nedenle üniversitemizi seçmeye baş- ladılar. Bir de belki farklı bir dınamızm görü- yorlar. Demin saydığım üniversiteler gibi bel- ki trilyonluk, katriryonluk alrvapılanmız yok. Ama yetecek kadan var. Buradabizim birelektronikkütüphanemız vst. 20 bin kadar yayına buradan da ulaşıyoruz. New York Üniversitesi'yle bir anlaşmamız son aşamasına geldi. New York Üniversitesi'nin kütüphaneleri buraya doğrudan bağlanmış oia- cak. O zaman da periyodik yayın sıkıntınıız kalmayacak. Bir kolaylığımız da yaşamımızın kampusun içinde geçmesi. Oysa İstanbul ya da Ankara'da öyle mi" 1 Bir ara, "Şöyle bir e\? gi- dip getejim" deseniz \anm gününüz gider. Bu- rası düşünmek için de. konuya yoğunlaşmak için de çok uygun bir yer. Belki elinizin altında opera >ok, ama olduk- ça nitelikli diyebileceğım bir Van Devlet Tiyat- rosu \zı. Arü devletin verdiği \oizde 70 daha faz- la maaş desteği de var. Kültürel yaşammızda- ki eksiklikleri bır uçağa atlavip büyük şehırler- den birisine giderek giderebilirsiniz. Buradan her gün üç uçak var. Bir de şunu düşünmek la- zım: Biz buraya sadece hazır bir şeyler bulma- ya gelmedik. Istanbul'da "60Tı, "70'h yıllarda Sinematek vardı. Bugün yok. Ama bu üniver- sitede var. Elimizde bınin üzerinde film bulu- nuyor. Sinemaya yeni yeni ilgi duyanlara da belli yönetmenlerin özelliklerini, sınema tarz- lannı, sinema dilinin ne demek olduğunu anla- tacak elemanlanmız var. Esas önemli olan bu çalışmayı burada yapmaktır, büyük şehirde de- ğil. Yine Mustafa Kemal'e atıfta bulunacağım. İstanbul 'da gazetecileri ve aydınlan toplamış v e, -Istanbuldan yıırt sathına yayıhn. Bakın Ziya Bey (Gökalp) Diyarbakır'a gitti. Orada gazete çıkam«r. Biz Anadolu'yıı burasınnı se\i>esine getirmek zorundayız. Aksi haJde Anadolu nun dörîte üçünü kullanamrvor ohırsunuz" demiştir. Bakın, 18 ilde 5 milyon 200 bin insan kaldı. Her- kes bu bölgeden kaçıyor. Ama buralan yeniden yapı- landumak lazım. Buraya gelecek öğretim üyesi para kazanmak, kafa dinlemek için burada olmamalı. Bu- raya, bu ülkeye birtakım borçlan olduğunu düşündü- ğü için gelmeli. Biz öyle geldik. - Peki, böyle insanlar hâlâ var mı? Bu türden insanlar. sayılan azalmış olsa da hâlâ varlar. Bu Anadolu tekin bir toprak değil. Nereden ne- yin çıkacağını kestiremiyorsunuz. Bu ülkenin her yeri büyük metropoller gibi inşa edilebilir. Bu ülkeye borcumuzu ödemeli, çok çalış- malıyız. Bu bakımdan da üniversite çok önemli. Biz kötü bir geçmişten geldik. ama bütün zorluklara, sı- kıntılara rağmen geleceğe daha umutla bakıyonız. Tahmin ediyorum ki, bu ivme birkaç yıl daha de- vam ederse ondan sonra sürekli hale de gelecektir. Çünkü arkadan çok ciddi bir kadro geliyor. - Peki, 100. Yıl Üniversitesi Cumhuriyet'in lOO.yılma na- sıl hazırlanıyor? "100. Yıl Üniversitesi Cumhu- riyrt'in 100. ydma hazıriannor''. bi- zim için temel bir slogan oldu. Van, Muş, Bitlis, Ağn, Hakkâri'yi içine alan Van Gölü Havzası'nda üni- versitenin bütün sektörler için bir lokomotif görevi, öncü- lük yapması için hızh bi- çimde buradaki çeşitli yer- leşim birimlerine, diğer illerde, ilçelerde kampus- lar kurması, buraya eği- tim kurumlarmı getirme- si, meslek yüksek okul- lannı taşıması ve bütün sistemi tamamlaması gerekiyor. Bunu yapa- bilmek için kaynaklar- dan birisi devletin büt- çesi. Ama bu konuda ileriye çok umutla ba- kamıyoruz. Son bir, bir buçuk yıldır daha da kötüye gitmeye başla- dı. Eğitime, yükseköğ- renime aynlanpay gün geçtikçe düşüyor. Ör- neğin 2002'de bütçede bizim ortalama artış yüz- de 74'tü, bu yıl yüzde ; 12'ye düştü. Bununla bu sistemi dahi götürmek i mümkün değil. Her şey j eskiyor. Aletlerbakımis- j tiyor. Yeni kitaplar alın- j ması iazım. Binalar es- kiyor. Bubölgenin Tür- kiye açısından ne ka- dar önemli olduğunu j büyük metropollerde de anlatmak istedik. Cumhuriyet'in, içer- den ve dışardan I 1920'lerdekinebenzer) bir kuşatma altında ol- duğunudüşünüyoruz. O zaman da böyle bir pilot ''• bölgede güçİeri birleşti- rip bu kurumu çok daha hızh biçimde bir yere getirmek lazımdır. Bu üniversitenin bu böl- gede oynayacağı rol çok önemlidir. Güvenilecek yatırım alanları aranıyor - Bu rol ne oJabiMr? AŞKLN - Binncısı, mane\i anlamda destek olabilir. Bir de maddi anlamda destek olabilir. Elinde kaynak olan bir- çok insan. birçok girişimci güvenilecek yatınm alanlan anyor. Bunun için de burası bır adres olabilir. Buradaki altyapının hızla tamamlanması lazımdır. Bu illere _\Tİksekokul!ar ve fakültelerin, gecekondu okullar kura- rak değil, çağdaş alrvapılarla yaygınlaştınlması zorun- ludur. Zaten Türldye'de böyle bir sürü yüksekokul \ar. Biz sistemi epeyce toparladık. Bizim bu dediğim tarzda kurumlanmız kalmadı, ama daha alınacak çok yol var. Eksikleri var. Bu bakımdan, böyle bir projeyle ortaya çı- kıp, bu havzayı pilot bölge göstererek ve metropollerde- kı çeşitli kesimlere anlatarak bunlann güçleriru bırleştir- me\ i hedefliyoruz. Tabii ki onun a\Tintılannı da anlat- mak istiyoruz. Bu desteklerden binsi Türk Eğitim Der- neği'nden (TED) gelmiştir. Bir yıl önce üniversitenin içinde bir ilköğretim okulu kurduk. Bir yıl sonra bu TED Koleji haline geldi. Bu tarzda destekler sürerse bölgenin eğitim sorunu da aşılır. Burada şimdi Atatürk'ün vasiye- tıne uygun olarak kreş. anaokulu, ilköğretim okulu var. Şimdı lisesının açıunası lazım. Bu sistemin büvlitülüp bölgedeki öğrencilere burs veriyor hale gelmesi zorun- ludur. Uygun modeller üretmek -İyi de.. bu, büyük ölçüde Milli Eğitim Bakanlığı 'nın görevi değil mi? Bakanlık ne yapıyor? Bana sorarsanız Milli Eğitim Bakanlığı'nın çalışma- lan son derece tartışmah. Milli Eğitim Bakanlığı 'nın asıl bu bölgedeki bu kurumlan geliştirmesı ve buraya uygun modeller üretmesi gerekiyor. - Ama Bakanlık kendini Kuran kurslan, türban, din eğitimine odaklamış görünüyor. Bunu nasıl karşılıyor- sunuz? Bu bir yol değil. Ya da siz önce imam hatip liselerini meslek lisesi gibi gösterip. bunu yapamayınca Kuran kurslan için yönetmelik çıkararak sistemi deleceğinizi saruyorsanız, ya da böyle bir politikanız varsa, bunun doğ- ru birpolitika olmadığını sanıyorum. AvTica burada böl- ge yatılı ilköğretim okullan boş dururken Kuran kursla- n niye° Burada, eski Köy Enstitüleri modeli de dahil eği- tim sisteminin yeniden yapılandınlması ve üzennde çok ciddi düşünülmesi lazımdır. Buradaki insanlara hem il- köğretim ve liseden oluşan klasik formasyon vermek ve bir meslek kazandırmak zorundayız. Özellikle de kız ço- cuklan mutlaka okutmalıyız. Milli Eğitim Bakanı'na şu sonılmahdır: Burada 50 bine yakın okula gönderilme- yen çocuk vzı. Bunlann 40 bini kız. Milli Eğitim Baka- nı'nın esas bu sorunla ilgilenmesi ve politika üretmesi lazım. Yoksa öbür yaptıklan çıkış değildir. insanlar dine bağlılıİdannı fılan dakaybetmiş değiller. Ya- ni. herkes Müslümanhğı bırakıyor ve baş- ka bir dine geçiyor da deği). - Acaba böyle böyle dahafazla din- dar olunacağı mı düşünülüyor? Yok canım. Bakın Hz.Muhammet ayaklan yere basan bir kişiydi. "Öo- ce insanlar için faydah bir şev yapın. Ondan sonra inıan de>in" kendi sözleridir. Insanlık adına yapıla- cak. ayağı yere basan eylemler Peygamberimiz açısından da önemlidir. Bugünkü dile çevirirsek, iyi yurttaş olmamızı. soyguncu, \airguncu oUnamamızı, sorumlu- luk sahibi olmamızı önermiştir. Yok- sa kalkıp da. kendı referansınızla ba- kıp herkese daha az Müslümanmış gi- bi davranmaya da hakkınız yoktur. Türk halkuıın dinine ne kadarbağh olduğu rama- zanda, dini bayramlarda zaten belli oluyor. tmanını kaybetmiş değil. Aynca imam. insan kendi dilinde okuyarak kazanır. Arapça üzerin- den de kazanılmaz. Aksi takdirde ezberlenmiş olur Dolayısıyla biz Milli Eğitim Bakanlığı'nın, politikalannı baştan gözden geçirmesini temen- ni ediyoruz. - Van 'da birtakım çok ciddi yasadışı örgüt- lenmeler olduğu yolunda haberler alınıyor. Uzun yıllardır Van ve yöresinde yaşayan biri- si olarak bu konuda bizi aydınlatabilir misi- niz? Buolaylann birçoğugüvenlikgüçleri tarafın- dan koğuşturuldu. Ûniversite içinde, tBDA-C'ye, Hizbullah'a bağh olduklan için gerek öğrenci gerek akademısyen kesiminden tutuklananlar da oldu. Bu örgütlerin çalıştıklan noktalar ne yazık ki var. Yakın geçmişte HızbuUah çatışmasında beş güvenlik görevlisi de şehit olmuştu. Bunlar olmu- yor, demek, bunlan gönnemek mümkün değil. Bunlar ne yazık ki üniversite içine de sızmaya ça- lışmışlardır. Bölücükle ilgili faaliyetlere ilişkin de soruşturma ve kovuşturma yapılmıştır. Bu olayla- nn üzerine daha ciddi biçimde gidiimesi gerekiyor. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit eden unsurlar- dır. Bunlar taşeron olarak kullanılmaya kalkılırsa so- nuçta faturalan hep birlikte öderiz ve ödedik de. Tür- kiye Cumhuriyeti'nin gücü kendi güvenlik kuvvetle- riyle bu sıkıntılan aşmaya yeter. Taşerona filan ihtiyaç olmadığını düşünüyorum. Hükümetlerden beklediği- miz. bu bölgede güvenlik açısından bu faaliyetlerin önünü kesecek daha ciddi çalışmalar yapmalandır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle