05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA GENÇ SES Dünya İnsan Hakları Günü Zeynep Cem GSÜ Felsefe Bölümü Öğrencisi Kendi özgürlük sınırlarımızı çhiyoruz "Dünya İnsan Haklan Günü diye bir gü- nün varlığı dünyada insan haklannın ihlal edıldiğinın bir göstergesı. Biz kendi özgür- lük sınınmızı çizerken aslında başkasının öz- gürlük sınırlannı çızmeye çalışıyoruz. Bu- nu politikayla, tüketim kültürüyle yapıyo- nız. Aynca kendi kendimiz de kendi hakla- nmızı otosansürle yok ediyoruz." Fehmi Tekdamar GSÜ Çay Ocağı Sorumlusu İnsan gibiyaşam hakkı "İnsan haklan günü var ama herkes bir- bırinin hakkını ıhlal ediyor. Böyle bir gün var ama aslında msan haklannı savunan bi- rilen yok tnsan hakkı bence herkesın bır- birine saygılı davranmasıdır. İnsan gibi ya- şama hakkıdır" Do<, Dr. Füsun Türkmen GSÜ Uluslararası tlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi 21. yüzyılın etiketi "İnsan haklan 21 yüzyılın etiketini ifa- de ediyor. Bu yüzyıl ideolojinin bittiği. ev- renselliğin başladığı bir zaman. İnsan hak- lan özellikle soğuk savaş döneminın bit- mesı ile artık bir ideolojinin. kültürün veya parhnin egemenlığı altında olmaktan kur- tuldu. evrensel bir nıtelik kazandı. Topra- ğın değil, insanın önemh olduğu bir çağda yaşıyoruz. 21. yüzyıl bütün sorunlara kar- şı bir insan hakkı çağı oldu. Türkıye de bu çagdaş değerlere ayak uydurma süreci ıçe- risinde Artık devletin otoritesinin yerini si- vil toplum almayabaşladı. Devlet düzeyin- de de insan hakian reel politikada kalma- malı. İnsan haklan bir araç değil, amaç ol- malı." Doç. Dr. MedarAtıcı GSÜ Felsefe Bölümü Öğr. Üyesi Geçerliliği çok sınırlı "tnsan Haklan ınsanların karşılıklı iliş- kilerinde ortaya çıkan bircok haksızlığa çö- züm getirmek amacıyla olusturulmuş değer- ler bütünüdür. Ama bütün değerler gibi, gerçek yaşamda geçerliliği çok sınırlı kal- mıştır." Hayrullah Yılmaz GSÜ Felsefe Bölümü Öğrencisi Saygıyı gerektirir '"İnsan hakkı, diledığınce ama başkalan- nı da rahatsız etmeden yaşamaktır. İnsan hakkı kavramı insanın doğuşundan itiba- ren var olan bir ka\Tam. Birbirine saygıyı gerektirir. İnsanın da bu temel üstüne yara- tıldığına inanıyonım Saygı ve sevginin te- melinde insan haklan \ar. Hukukun da te- melinde insan hakkı ka\Tamı vardır. Ama günümüzde bunun içi boşaltılmış. Felsefe- nin de yapması gereken bunu kavram dü- zeyinden gerçek hayata aktannaktır. Avnı- pa devletleri Doğu'da insan haklannın ol- madığından bahsederler. Ama onlann da tarihj insan haklan ıhlalleriyle doludur" Üniversite öğrencileri evlenme yaşmı sorguluyor... İdeal zaman için uzlaşamıyorlar Yine de aşkm yaşı yok Ü niversite yıllannda, gençler bir yandan kariyer planlan ya- pıpiş hayatına atıl- maya hazu-lanırken, bir yan- dan da evlilik hesaplan yapma- ya başlıyor. Üniversite öğren- cileri arasında evliliğe ilişkin farkh görüşler var. Kimi ideal bir evlilik yaşına inanırken, ki- misi ise yeterli olgunluğa eriş- tiğinde evlenebileceğini söy- lüyor. İdeal evlilik yaşı kızla- nn gözünde 20'li yaşlarda, er- keklerde ise 30'lu yaşlann ba- şında. Araşhrmalarson yıllar- da Türkiye'de ortalama evli- lik yaşmın giderek ileriki yaş gruplanna kaydığını gösteriyor. Üniversite öğrencileri arasın- da bu ortalama daha da ileri- ki yaş gruplannakayıyor. Bu- na karşın üniversite yıllannda evlenmeyi tercih eden çiftlere de rastlamak mümkün. Medenı Kanun'da 18 yaşın altında yapılan evlilikler "er- ken evlilik" olarak tanımlanı- yor. Ancak Türkiye'de üniver- site eğitiminin yaygınlaşma- sıyla üniversite döneminde ya- pılan evlilikler erken evlilik olarak görülmeye başlandı. Er- ken evlilikler özellikle genç kızlar için eğitim yaşantısının noktalanması ve iş hayatına atılamama gibi sonuçlar do- ğuruyor. Çoğu üniversite öğrencisi- nin kafasmda gelecek için düşündükle- ri ideal evlenme yaşlan var; kimi 28-29 diyor, kimisi de 30 hatta 35 yaşına ka- dar evlenmeyi düşünmüyor. Istatistikler evlenme yaşının git gide yükseldiğini gösterirken, üniversite öğrencileri ide- al evlilik yaşı konusunda bir noktada uzlaşıyor. "Yine de aşkın yaşı yoktur." Eskiden evlenilecek kişide aranan "iyi aile çocuğu olması" veya "içkisi, siga- rası ûlmamasr gibi özellikler yerine, üniversite mezunlan sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel uyumu ön plana alı- yor. Ünlversltelller geç evlenlyor Devlet Istatistik Enstitüsü venlerine göre, 1970'li yıllarda genel olarak 15- 19 yaş arası evlilikler çoğunluktayken, 1980'lerden sonra evlenme yaşının 19- 24 yaş aralığına, üniversite mezunlan ara- sında ise 20-26 yaş aralığına kaydığı görülüyor. En son 1996'da yapılan araş- tırmalara göre artık 25-29 yaş aralığın- • Değişen değerlerle birlikte Türkiye'deki gençlerin evlilik kurumuna bakışı da değişiyor. Gün geçtikçe sayılan çoğalan üniversite öğrencileri ise, genele oranla daha farkh kriterleri hesaba katıyor ve evliliği daha da ileriki yaşlara erteliyor. A. Hülya uğur Tanrıöverden erken evlilik 'Bizim 20yaşımızla bugünkügençlerin 20 yaşı aynı değil 9 Erken evlilik kadınlar için eğitim hayatının yarıda kesilmcsiyle sonuçlanabiliyor. daki evliliklere daha çok rastlaruyor. 30- 34 yaşlan arasındaki evlenmelerde de önemli bir artış var. Uludağ Üniversitesi îktisadi Idari Bi- limler Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Serpil Aytaç ve Dr. Nuran Bayram tarafından 2001 yılında hazır- lanan "Üniversite gençliğinin iş ve eş seçimindeki etkin kriterierinin anali- tik hiyerarşi süreci ile analizi" başlık- lı çahşmada, üniversite gençliğinin eş se- çiminde etkili olan bazı kriterler ve on- lann oranlan anlatılmış. Buna göre, erkek öğrencilere göre eş seçiminde birinci kriter sevgi, ikinci kri- ter kişilik olarak ortaya çıkmış. Bu kri- terler kadınlar için daha farklı görülü- yor; onlara göre yüzde 32 ile kişilik da- ha ön planda ve ikinci olarak yüzde 26 ile sevgi geliyor. Aynca, erkekler fiziksel özelliğe ve sosyo- ekonomik uyuşmaya kadınlar- dan daha çok önem verirken, kadınlar sosyal statüyle daha fazla ilgileniyor. Yani, erkeklerin kendi aile yapılanna benzer bir eş arayışı ıçinde olduklan, kızlann buna pek önem vermediği gö- rülüyor. Kadınlar erlcen evlenlyor Türkiye geneline baktığımızda ise erkeklerin kadınlara oranla daha geç ev- lendiği göze çarpıyor. T.C Sağlık Bakanhğı'nın 1998 yılın- da yaptığı Türkiye ve Sağuk Araştır- ması'na göre, Türkiye'deki kadınlann ilk evlenme yaşlanna bakıldığında 13- 32 yaş arası bir periyot karşımıza çıkı- yor. Bu periyot içinde 18-21 yaş gru- bunda evlenen kadınlar yüzde 61 ile bi- rincı sırada. Aynı yaş grubunda evlenen erkeklerin oranı ise yüzde 44 civann- da.Buna neden olarak erkeklerin meslek sahibi olana dek evlenmeye pek sıcak bakmamalan gösterilebilir. Araştırma- lara göre, eğitimini sürdürmeyen ve ça- hşma hayatına atılmayan kadınlann da- ha erken yaşta evlenmeye yöneldikle- riyyönlendirildikleri ortaya çıkıyor. Er- ken yaşta evlenen kadınlann genellikle eğitim düzeyleri düşük ve çalışmıyorlar. -Kaç yaşında, nasıl evlendiniz? TANRIOVER-Yirmi yaşında ev- lendim, hatta on dokuz bile diyebili- riz.Lise son sınıftayken eski eşimle ni- şanlandık. Lise biter bitmez hemen Fransa'ya gittik, birinci yılı okuduk- tan sonra da yazın evlendik. -Aileniz nasıl bir tepki verdi? TANRIÖVER- Karşı çıkmadılar, en önemli endişeleri evlilikten dolayı eğitimimizi yanda bırakmamızdı. Açık- ça bize söylenmemiş olsa da hoşları- na giden bir yan vardı, çünkü her iki- miz de eğitim için Fransa'ya gidiyor- duk ve çok belli etmeseler de kendi ka- falannda birer Fransız bulup geri ge- lebiliriz gibi bir endişe vardı. Aileler de tanışıyordu zaten. Annemin, "Hül- ya çok iyi düşündün mü? Sonra her- hangi bir sorun olursa beni sorum- lu tutmanı istemem" gibi vicdani so- rumluluk topunu bana atan bir konuş- ması olmuştu. -Üniversitedeyken evli olmak zor olmadı mı? TANR1ÖVER- Hem oldu, hem ol- madı. Fransa'da olmak bizim durumu- muzu özel kılıyordu. Orada zor gün- ler yaşadık. Birtakım ek işler o da yap- tı, ben de yaptım. Tek kişiye oranla çift kişi olarak yaşamak bize birtakım kolaylıklar getirdi. Birbirimize destek olduk. Yrd.Doç.Dr. A.Hülya Uğur Tannöver, (GSÜ lletişim Fakültesi Öğretim Üyesi) -Şu an o yaşlarda olsaydımz ev- lenmeyi tercih eder miydiniz? TANRIÖVER- Bu durum insanla- nnbakışıyla ilgili. Kendime ilişkin bir iki not vereyim. Genç yaşta yaptığım o evlilik yedi yıl sürdü. Şu an çok me- deni ve insani ilişkilerimiz var, fakat o evlilik bir yerde ıkimiz de büyüdü- ğümüzde yürümedi. Tüm erken evli- likler böyle mi sonuçlanır, tabii ki ha- yır. Eleştirel yaklaşmıyorum, bu dün- yanın ve Türkiye'nin gelişimi ama bi- zim 19-20 yaşımızla bugünkü gençle- rin 20 yaşı aynı değil. Bizim 20 yaşı- mız şimdiki 25 yaşına tekabül ediyor. Görece olgun 19-20 yaşlanmızda ol- mamıza rağmen, hayatın bize hazırla- mış olduğu birtakım şeyleri o büyük aşkın arkasında göremedik. Her olgu- yu kendi öznelliği içinde değerlendir- mek lazım. Bugün bu kadar genç ev- lenmeyi çok doğru bulmazdım belki. Ama gençken yapılan öyle güzel şey- ler var ki... Yine de böyle aşk-meşk ko- nulannda bilimsellik biraz çuvallıyor. Üniversiteli gözüyle erken evlilik 'Okulla birlikte zor9 Sanem Hale Hastaoğlu (Koç Üni- versitesi Ekonomi Bölümü öğrenci- si): - 22 yaşında evlendiğim sırada üni- versite öğrencisiydim, eşimse 25 ya- şında bir iş adamıydı. -Ailem ilk başta okulum bitmeden evlenmemi istemedı, ama eşimi tanı- dıktan sonra karanma saygı duydu- lar. - Üniversiteyle evliliği yürütmek ke- sinlikle kolay değil, bu yüzden evle il- gili konularda bana eşimin annesi çok yardımcı oluyor. Okulu bırakmayı ke- sinlikle düşünmüyorum, okulum bi- tene kadar çocuk sahibi olmayı düşün- müyorum. Engin Gökten (Galatasaray Üni- versitesi tktisat Bölümü öğrencisi): - Bence ideal evlilik yaşı diye birşey yoktur. insan kendini yeterince olgun hissederse o yaşta evlenebilir. Ben ken- dim için 30-35 diyorum ama bu yaş- tan önce de kendimi hazır hissederim ve doğru insan olduğunu düşünüp ev- lenirim hiç belli olmaz. Yanmdan geçtiğimiz insanın hayatı merak edilerek belgesele başlanıyor 4 Hayattaki hikâyeler hiç bitmiyor ki' • "9. Altın Portakal Kısa Film-Video Yanşması"nda en iyi belgesel film dalında Altın Portakal kazanan Doğa Kılcıoğlu'nun "Üç Kulaklı" adlı belgeseli Kyoto Öğrenci Filmleri Festivali'nde de gösterildi. Doğa Kılcıoğlu Istanbul'dayaşa- yan, tzmirli genç bir yönetmen ada- yı. "Üç Kulaklı" ise onun için sa- dece bir başlangıç. İlk belgeseli hatta ilk fılmi olan "Üç KulaklTüe "40. Antarja Altın Portakal Film Festivali" kapsamında düzenlenen "9. Altın Portakal Kısa Film-Vi- deo Yanşmasf ndaödüle layıkgö- rüknüş bir belgesel tutkunu. Başka- lannın hayatlannı merak ederek ve onlara kanşarak başlatıyor belge- sel serüvenini. "Aslında her gün ya- nmdan geçtiğimiz ama hiç merak etmediğimiz insanlar beni düşün- düren. Okulda çalışan temizlik görevlilerinin hayatları beni çok ilgilendiriyor mesela. Böyle kü- çük küçük öykülerle belgeseller kendi kendine oluşuyor zaten. Be- nim yaptığım sadece bunları fil- me almak. tnsan var olduğu sü- rece belgesel de var olacaktır. Ha- yattaki hikâyeler hiç bitmiyor *ki...r> diyor Doğa Kılcıoğlu. Galatasaray Üniversitesi lletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema 4. Sınıf Öğrencisi olan Doğa Kılcı- oğlu, ünlü insanlann hayatlannın anlatıldığı televizyon yapımlanndan farklı olarak, hayatlannı bildiğimi- ze emin olduğumuz, sıradan insan- lann öyküsünü anlatmakistiyor biz- lere. Gözleri görmeyen bir anne ve Belgeselinde Doğa Kılcıoğlu na babası yapımcüığuıı. kardeşi yardımcıbğını üstlenerek büyük destek vermiş. bir babanın gören çocuklannı -Şa- hin ailesini- anlattığı "Üç Kulaklı" ile bu isteğini yerine getirdi. Buba- şanh adımlarda Doğa Kılcıoğlu'nun arkasında hep ailesi yer almış. Ken- disi gibi, Galatasaray Üniversitesi lletişim Fakültesi öğrencisi olan kar- deşi Can Kılcıoğlu'nun da "Yanı- lış" isimli bir kısa fılmi var ve "Üç Kulaklı"nın hem yönetmen yar- dımcılığını, hem de kameramanlı- ğını yapmış. Anneleri Hacer K»l- cıoğlu ise çocuklanna göre, onlann gazetecilik yönlerinin kaynağı. Ha- cer Kılcıoğlu"nun geçen şubat ayın- da çıkmış "Ben Eskiden Çocuk- tum..." adlı bir kitabı var. Babası Hulusi Kılcıoğlu da Doğa Kılcı- oğlu'nun çahşmalannın yapımcılı- ğını üstlenmiş. Antalya'dan Kyoto'ya Kılcıoğlu, Galatasaray Üniversi- tesi'nin verdiği sinema eğitimini belgeselinde kullandığını söylüyor. Altuı Portakal Film Fesrivali'nden sonra, fılmi Japonya'ya yollamış ve filmin kabul edilmesi üzerine üni- versitemn desteğı ile Kyoto Öğren- ci Filmleri Festivali'ne gitmiş. Ja- ponya'da bambaşka bir kültürü ya- şama ve Japon fılmlerini izleme şan- sı bulan Kılcıoğlu Japon öğrenci- lerle sinema üzerine sohbet edebıl- mış: "Orada da kısa metrajlı fılm- ler gönüllülükle yürüyormuş. Farklı olan, üniversitelerin film çekecek öğrencilere, fon sağhyor olması. Üniversitelerin farkh pro- jelere de sıcak bakması gerektiği- ni düşünüyorum. Bence, daha ba- şanü projeler için, yaratıcılığımı- zı bu yaşlarda kullanmamız gere- kiyor." Kılcıoğlu, başansıra Alman- ya'daki ve Azerbaycan'daki festi- vallere de taşıdı. Doğa Kılcıoğlu, bir sonraki filminde de, toplumda fark etmediğimiz işitme engelli in- sanlann hayat hikâyelerini ele al- mak istiyor. "İşitme engellilerin hayatlan belki körlerinkinden bi- le zor. fnsanlara belgesellerimde bunlan göstermek istiyorum." Avrupa Sosyal Forumu 'ndan Anayasa taslağına referandum isteniyor • Paris'te toplanan 2. Avrupa Sosyal Forumu'nda AB Anayasası taslağı kabul edilemez olarak nitelendirildi. Kasım ayında Fransa'nın başkenti Paris'te topla- nan 2.Avrupa Sosyal Forumu'nda (ASF) Avrupa Biriiği (AB) Anayasa taslağı sert biçimde eleştiril- di. Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valery Giscard d'Estaing tarafından hazırlanan AB Anayasası tas- lağınuı kabul edilemeyeceği vurgulandı. Katıhmcı- lar, AB'ye üye ülkelerden hazManan taslağm refe- randuma sunuhnasını talep ediyorlar. Şimdiden tr- landa, Danimarka, Lüksemburg, Hollanda, Ispanya, Portekiz ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde referan- dum yolunda önemli adımlar atıhnış durumda. Anayasa taslağının en çok tepki toplayan bölümü tüm hazırlık aşaması boyunca gizli tutulan ve ancak 3 Eylül'de Giscard d'Estaing'in taslağın son halini Avrupa Parlamentosu'na sunmasıyla kamuoyunun haberdar olduğu üçüncü bölümüydü. Gizli tutulan kısımda 460 maddelik taslağın 340 maddesi yer ah- yor. Bu bölümün gizli tutulması, bir demokrasi pro- jesi ohna iddiasmdaki AB için bir skandal olarak ni- telendirildi. Anayasayı yurürlüğe koyacak anlaşmanın yurttaş egemenliğine dayanmayıp hükümetlerarası bir an- laşma niteliği taşıması ve taslağın demokratik ola- rak yurttaşlara karşı sorumlu şeffaf bir idare anlayı- şı yerine, demokratik kontrol mekanizmalanndan yoksun teknokratib'bürokrarik bir yapıyı öngörme- si eleştirilerin başında geliyor. Aynca federal bir Av- rupa yerine tek pazara dayalı liberal bir Avrupa an- layışını hakim kılan ve yurttaşlann ekonomik, top- lumsal ihtiyaçlan yerine yüksek rekabet ve fınans kurumlanmn bağımsızlığıru gözeten anayasa tasla- ğı Avrupa sosyal hareketlerince Avrupa oligarşile- rinin taslağı olarak görülüyor. Taslak, Avrupa halk- lannın kendi kaderlerini tayin hakkını tanımamak- la; üye devletler arasındaki eşitliği, bireysel ve top- lumsal haklann eşitliğini güvence altrna almamamak- la; sürdürülebilir kalkınma ve çevreye saygıyı, pi- yasanuı insafina terketmekle; ve militarist bir siya- set öngörmekle de eleştiriliyor. Bu sayfa Galatasaray Üniversitesi lletişim Fakültesi'nde Detay ekibince hazırlanmıştır. Ebru Akıncı, Nevra Aydoğan, Damla Bayraktar, Sedef Hekimgil, Özgür Oğuz, Mutlucan Şahan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle