Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2003 SAL
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Görmeyi Öğrenmek mi,
Öğretmek mi?
"Görmeye zamanımız yok. Isteğimiz de!.. Gör-
me özürlüyüz. Kendimizi görmekten korkuyoruz"
Ayşe Emel Mescr'nin 'Cumhuriyet'te çıkan il-
ginç biryazısından...
Görme özüriülükl... Yani, körlük!
"Su böyle akar. Siz de aval aval bakar"mısınız
demişti biryabancı uzman!... Dağlardan inen su-
Jarın boşu boşuna denize gittiğini, öte yandan ay-
nı çevrede susuzluk çeken insanlann yaşadığınj
bilmıyor muyuz?
Görmek, bakmak, anlamak, yargılamak, karar ver-
mek... Birbirinı izlerhepsi. Bakmazsan, görmezsin.
Görsen de, anlamazsın.... Bu bir eğitim işidir.
Ülkenin gerçeklerini bilmek, öğrenmek, gereken
düzeltmeleri, yorumlamalan yapmayı istemek, olup
bitenleri açık açık görmeye bağlıdır. önce görme-
yi fstemektir önemli olan! Ama öyle yöneticiler ye-
tiştirdik ki görmemek, duymamak için hem gözle-
rini kapatryorhem de kulaklannı tıkıyorfar. Yalnız ha-
yallerindeki güzellikleri kendi özyaşamlannda can-
landırmak yetiyor onlara....
Kalkmış, 'boş sözlerle sorunlarla vakit geçirme-
yelim' diyorbirBaşbakan!.. Muhalefetteki de. he-
men aynı sözleri yineliyor: "Boşa vakit geçirmeye-
lim," Nedir boş, gereksiz, zaman yitiren tartışma-
lar? Bunların başında Cumhurbaşkanı'nın Çanka-
ya'daki kabul törenine başı örtülü hanımlan çağır-
maması geliyor... Nasıl TBMM'ye başı örtülü ya da
garip giysili kadınlar, erkekler giremezse, aynı şey
Çankaya köşkü için de geçerfi değil midir?
Bir başka güncel konu da bazı gençlerin "Ordu
Göreve" pankartı taşıması!.. Demek gençlerin gö-
zünde ülkenin durumu öylesine umutsuz ki çare-
siz askerin gelip kurtarması beklenir olmuş! Ne
varki böyle çağnlaryanlıştır, çünkü Türk Silahlı Kuv-
vetleri her zaman görevinin başındadır. O görev de
Atatürk Cumhuriyetini korumak ve kollamaktır.
Askerimiz seksen yıldan beri görevinin bilincinde-
dir. Bu, böyle biline!
Yaşadığımız dönemi, gerçeklerimizi herkes gö-
rüyor mu sanıyorsunuz? Sorunlan zorla daha kar-
maşık bir hale sokanlar işte ortada!... Kadınlar ka-
panmalı evine; kocanın keyfine, buyruğuna uyarak
dünyadan kopmalı.'.. Genç birfutbolcu sevgilisine
'ya kapanırsın ya da!..' diye buyruk vermeye kal-
kışabiliyor! Anayasa Mahkemesi Ikinci Başkanı'nın;
koskoca Sayıştaş Başkanı'nın sayın eşleri türban-
lı olduğu için kamusal alanlara giremiyor! Bilmem,
o hanımlar genç kızlıklarında da "kapanmış" mıy-
dılar? Devletin en önemli görevlerindeki insanlarbi-
le demek yaşadıklan çağın, uygarlığın, Atatürk dev-
riminin farkrnda ya da bilincinde değiller!
Evet, görmeyi bilmek, öğrenmek gerek! Daha
doğrusu bakmayı, görmeyi, anlamayı bilmeyenle-
re öğretmek gerek! "Her şeye zaman var, ama gör-
meye yok" diyenlere bir bakın, ne kadar gereksiz,
anlamsız işlerie uğraşıyorlar, Emel Mesci'nin dedi-
ği gibi! 'Görmeye isteğimizyok? Kendimizi görmek-
ten korkuyoruz..."
Koca koca adamlar, koca koca görevleri üstlen-
mekten çekinmeyen adamlar, üstelik de genç yaş-
taki adamlar ne çağın nereye gittiğini görebiliyor-
lar ne de kendilerini!.. Kapkara bir karanlık yarat-
mışlar, orda yitip gidecekler...
TÜBİTAK'ı Siyasallaştırma Çabalan...
Yirmi yıl önce, askeri darbe döneminde "Türk - İslam Sentezf'nin ileri uç
karakolu olarak tam anlamıyla "devlet siyaseti"nin emrine verilmiş olan bu
seçkin kurumu, sıradan bir "devlet dairesi"ne dönüşrürerek bugün yeniden
siyasetin oyuncağı yapmanın, siyasal hırs ve ikbal sahiplerinden başka kime
ne yaran olabilir?
Mühendisi
B
ir süredir eazetelerin iç sayfalann-
da TÜBÎTAK ıle ılgıli haberler
okumaya başlamıştık. Bu haber-
lerde okurlara TÜBfTAK'ın destek
olduğu projeler ya da yürütmekte
olduğu çahşmaJar değiJ, Kunımun Başkan ve
Bilim Kurulu üyelerinin atama kararnamele-
rinin dört ayı aşkın bir süredir Başbakanlık'ta
"inaUa* bekleriidiği duyurulmaktaydı. Resmi
Gazete'de her Allahın günü pek çok atama ka-
ramamesi yayımlauırken, Bilim Kurulu tara-
findan Kurum Başkanlığı'na ve BiJim Kurulu
üyelerine önerilen adlar Başbakan'ın gönlün-
den geçen adlar olmayınca, "jet hızrsia" önce
Köşk 'e, *ona\ianmasrhalinde de yine aynı hız-
la "•matbaa"ya göndenlen kararnamelerin ak-
sine, "kaybedecek tek bir saniyemiz bik yok"
diven Başbakan. bu kez "ağırdan aip", ne-
dense TÜBlTAK'la ilgıli atama kararnamele-
rini masanın üzerinde beklettikçe bekletiyor. Bi-
lındiği üzere TÜBlTAK'ın Bılim Kurulu üye-
leri, Başbakan'a Kurum Başkanı olarak görev
süresi dolan Prof. Dr. NamıkKemal Pak'ı öner-
mişti. Başbakan ise, görev süresi boyunca ku-
rumda başanh çahşmalaryapmış ve bu neden-
le saygın Bilim Kurulu üyelerince oybırliğiy-
le yeniden Kurum Başkanlığı'na önerilen Na-
nuk Kemal Pak yerine bellı kı kendisinin "vü-
cut diH"nden anlayan bir adayın önerilmesini
buyurmuş. Aynca kendisine "danışmadan"
(siz bunu u
kendisinden icazet almadan" dıye
okuyun) Bilim Kurulu üyelerinin "kendi ken-
diferine" Başkan ve Bilim Kurulu üyeleri seç-
melerini "şık" bulmamış! Kendisini ziyaret
eden Bilim Kurulu üyelerine "Başkanıseççgön-
dermişsiniz. Bu şıkdeğil" demiş. Önerilen ad-
lardan başka Türkıye'de "sekiz-on dfl" bilen (bu
dillere sanınm Başbakan" ın "vüeutdili'' de da-
hil!) nıce profesör varmış!
Konu, deyım yerindeyse mızrağın aruk çu-
vala sığmayıp, TUBfiAK Başkanı ve Bılim Ku-
rulu üyelerinin atamalan ile ilgili Meclis'e gön-
derilen tek maddelik bir yasa tasarısıyla popü-
lerleşince. daha doğrusu "ciddüeşince". ''TÜ-
BİTAK olayı" bir anda gazetelerin manşetle-
rine taşınıverdi.
Bu yasa tasansına TÜBÎTAK'tan hemen tep-
ki geldi. Kurum'un Başkanvekilliğıni yürüten
Prof. Dr. Tuğrul Tankut, Cumhuriyet'in 11
Ekım 2003 tanhJi sayısında yeralan açüdama-
lanyla olayın içeriğini, özünü, amacını, herke-
sin anlayabıleceği açıklıkta kamuo)Tina duyur-
du. Sayın Tuğrul Tankut'un kimi sözlerini
önemli gördüğümden dolayı burada yinele-
mek isterim: "Bir defava mahsus bir geçki uy-
gulamayla kurumu tamanıen eie geçinükten
sonra bunun değiştirilmesini de güçleştiriyor-
lar.Yaniözerkiiğiortadan kaJdırmakistemiyt>r-
lar (sanınm Sayın Tankut, özerklığı ortadan
kaldırmak istıyorlar' demekistemiş-ancak bir
dizgi yanhşı sonucu bu cümJe anlamını vitire-
rek 'özerkliği kaldırmak istemiyorlar' biçimi-
ne dönüşmüş LB.). Bu daha da tehlikeü." Tuğ-
rul Tankut, açıklamalannda tek maddelik ta-
sannın gerekçesinin "hukukla alav etme* an-
lamına geldığini vurgularken atama karan Baş-
bakan lararîndan bekletiien Prof. Dr. Namık Ke-
mal Pak da TÜBÎTAK'ın idari ve mali özerk-
lığıne dikkat çekerek. "TBMV1 bunu40 yıl ön-
ce yasaya kmTtıuş. Çünkü bflünin her rürlü et-
kinin. sivasetin dışında kahnası lazntı. Bilinı,
bağunsız kafalarda üretihr. Bunu düşünenler.
dümadaki bürün örnekierini incele>erek böy-
le bir yasa getirmişJer" diyor ve eklıvor. "Bu
işlerkola> işler degiJdir. l zmanlık,denevinı ge-
rektirir. Bilim e\Tenseldir. Türkrv'e bu evrensel
nornüara,platformlara girmişbir üJkedir.Ora-
da sürekliHk \e sa\gmlık bulabilnıek kola> de-
gildir.''
Konu Erdal Inönü'nün de gündemindeydi.
Inönü. TÜBlTAK'a bağlı Kandilli'deki Feza
Gürsey Enstitüsü'ndekı odasından konu ile il-
gıli olarak Başbakan'ın kulakJanna küpe olma-
sı gereken bazı "anımsannalar" yapıyordu. TÜ-
BtT.AK'ın özerk yasasırun 1963'te babası Is-
met İnönü tarafindan çıkanldığına değinen
Erdal İnönü, "ilgili"sine,bakın hangianımsat-
malarda buhınuyor: Bilime müdahaJe etme-
sinler. Padişahlann yani sıra Erbakan v« Özal
da denedi ama başanJı olamadi- bu, çıkmazyol-
dur. OzaJ'dan önce Necmettin Erbakan, Süley-
man Demırel'in başbakanolduğu MCdönemin-
de bu yasayı degiştirmek için bü>iik mücadele
verdi Erbakan bakandı w TÜBİTAK kendi-
sine bağlanmıştı. Erbakan o zaman kendisi yö-
nefmek istedi. baskı vapö. Ancak büyük bir di-
rençle karşüaşu ve geri çekilmek zorunda kaJ-
dL
w
Erdal fnönü daha ne desin?
Başbakanunız TÜBÎTAK'ın kendi içinden
ve bilim adamlanndan gelen bu tepkılere her
zaman olduğu gibi kulak asmayacak, bildiğı-
nı okumaya çahşacak ve kendine özgü gülüm-
semesı> le "Türkrve'de hükümet edenler befli-
dir" diyecektir.
"Bir sefere mahsus düzenlemeler''le Türki-
ye. Özal döneminde tanıştı. ÖzaTtn ünlü "Ana-
yasayı bir sefer delmekle bir şe> olmaz" anla-
yışı sonuçta, "başımız sıkıştjgmda bir sefere
mahsus düzenlemeleregirmekJe bir şey olmaz"
anlayışına geldi dayandı! Bu anlayış hukuksuz-
luğun, süreksizlığın. kuralsızJığın, "şark kur-
nazüğı''nuı ta kendisi değil mıdır9
TlfBİTAK'ın 12 Eylül askeri darbesi sonra-
smda siyasetin emrine girerek Türk - îslam
Sentezi''nin "Umi platformu" olma yolunda
dolu dizgin ılerledığı acıklı günlerde lıse öğ-
rencısiydim. Kurum'un o yıllarda yayunladı-
ğı "Bilim ve Teknik" dergısının her sayısı bir
öncekinı aratacak kadarkötüydü. GazaB'nın ak-
lı yadsryan, felsefe\'i bir tür sapkınlık olarak gö-
ren, vahyi her şeyin üstüne koyan, vahyin yo-
rumlanması çabalannı ayncalddı kimseler dı-
şında adeta olanaksız kılan anJayışlan bir "bi-
Bm \« teknik" dergısinde baş tacı ediliyordu.
("Akıl-Vahiy'' tartışmasının bir başka biçımiy-
le bugünJerde bazı "işgüzarimamlar*' marife-
tiyle "iki KemaJ'in (Kemal Alemdaroğlu ve
Kemal Güriiz kastediliyor.) cenazelerini yıka-
mayacağız.'*'a kadar vardınlması anJamlıdır.
Gazalı ve sonrasının "bilim dışı" yaJdaşımını
Türk bilginleri motiflenyle süslediğinızde or-
taya "bflinısel'' bir "Türk - İslam SentezT çı-
kıyordu. O günlerde lıselerde bızlere okutulan
biçımiyle her alanda Türk = Müslüman denk-
lemi küruluyordu. Bu anlamsız denklem Türk
Dıl Kurumu'nun ortaokul yıllanndan beri sür-
dürümcüsü olduğum güzelim Türk Dili dergi-
sınde de kurulmaya başladığında "Eyvah!" de-
dim. îçim sızlayarak sürdürümcülüğüme son
verdim. Aradan yırmi yıl geçtı (en son okudu-
ğum sayısı sanırım Eylül 1983 sayısıydı), bu
güzelim dergiye hâlâ kırgınım. hâlâ alıp oku-
mam. Türk Tarih Kurumu'nun çalışmalarmı ya-
landan izlemedim ama.. bu kurumda da ben-
zer icraatlann olduğunu kimi toplantılarda du-
yuyor, kimi yazılarda okuyordum.
Yirmi yıl önce, askeri darbe döneminde
"Türk - islam SentezTnın ılen uç karakolu
olarak tam anlamıyla "devlet syaseti
w
nin em-
rine verilmiş olan bu seçkin kurumu, sıradan
bir "devlet dairesTne dönüştürerek bugün ye-
niden siyasetin oyuncağı yapmanın, siyasal
hırs ve ikbal sahiplerinden başka kime ne ya-
ran olabilır? Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Ku-
rumu, TRT, ünıversiteler gibi seçkin kuruluş-
lar dönem dönem siyasetin kör ıhtıraslanna
kurban edildı de ne oldu
9
TÜBİTAK gıbı kök-
lü kurum ve kuruluşlan, evrensel bilim dili ye-
rine mevcut Başbakan'ın (ve dolayısıyla bun-
dan sonra gelecek başbakanlann) "vücutdili''ne
feda etmek hangi aklın kândır?
TamZamanı...
OKTAY AKBAL
önce Ekmekler Bozuldu, Aşksız Insanlar,
Bizans Definesi, Bulutun Rengi, Berber Aynası,
Yalnızlık Bana Yasak, Tarzan Ö/dü, Istinye Sulan,
llkyaz Devrimi, Karşı Kıyılar, Hey Vapuriar Trenler,
Lunapark. Ey Gece Kapını Üstüme Kapat,
HücredeKarmen...
8ÜTÜN ÖYKÜLERİYLE
CAJM YAYNJIRI
Saini CAINATAJN lşletme Ekonomisti
Y
argılanmayadeğ-
meyen bir ya-
şam, yaşanma-
mıştir.
29 Ekim 2003 günü
kendimize bu soruyu sor-
manın tam zamanı idi.
Bugüne kadar yanlı-
şıyla (bir şey yapan yan-
lış da yapar) doğrusuyla
neler ürettik, neler yap-
tık insanlık adına, top-
lum adına ve de kendimiz
adına...
Atatürk Cumhuriyeti
kuralı 80 yıl olmuş. O
günden bugüne aydınlar
olarak, gençlik olarak ve
bir insan olarak O'nun
ilkeleri doğrulrusunda,
O'nun gösterdiği yolda,
neler yaptık, neleri aiıp
çağdaş medeniyetler se-
viyesine çıkarttık? Ne-
yin mücadelesini verdik.
Hangi taşların altına
elimizi, yüreğimizr koy-
duk?
Karılımcı dayanışma-
cı mı olduk? Yoksa bana
dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın mantığı ile ken-
di dünyamızda dar çerçe-
vede yan donmuş durum-
da yalnızca izlemede mi
kaldık?
Her şeyi kabıülerüp ka-
derci, evet efendimci bir
tavır mı sergiledik? Her
şeyi başkalarından mı
bekledik?
O zaman demek ki ca-
nım kardeşlerim. kaba-
hat sende. bende, hepi-
mizde..
Tam zamanı, bu soru-
yu kendimize bir kez da-
ha soraJım... Düşünelim,
irdeleyelim ve her şeyi
başkalarından beklemek-
ten vazgeçip, ilkelerimiz
doğrultusunda Sayın İl-
han Selcuk'un dediği gi-
bi bugday taneleri gibi
dağdmayq)birleşetbn, güç
oluşruraurn ve en önem-
lisi bananeci, izlemci ol-
mayalım, güç verelim,
güç katalun.
T a t s ı z t a t i l l e r e , p a h a l ı t a t i l l e r e , t a t i l s i z g e ç e n y ı l l a r a s o n !
Tatile abone olun!....
]- Göko\
r
a'da Şeker Bayramı
Tatil Aboneügj tanjtınıfi>atJamla Y ucelen Hoteİ'de
10 ay ödeyin, 10 yıl tatil yapın • • •
5 Gun 5 Gece, Yanm Pansıyon Konaklarna
(23 Kasını-28 Kasım)
- Köycegiz, Dalyan, Kaunos Harabeleri,
Iztuzu Plajt Turu
- Marmaris Turu
- Ula, AzmakbajJ, Didima Kaya Mezarlan
Turu
Ulaşını ve TurlarDahil
Kişi Başı: 250.000.000 TL .
* 'tatile abone'lik satm alaniara ııhıjım hariç
tatil bedava.
2- Gökova'da Haftasonu
Nail Çakırhan'ın "Ağahan MimarhkOdiHü"
aldıgı Akyaka Yöresi'nde, yüceJen Hotel'de
bir gün tam pansiyon misafirinıizsiniz.
^ola ÇıJoş: 07 Kasım 2003
Cumhuriyet Gazetesi Bahçesi
Geri Dönüş: 09 Kasım 2003
Ulaşnn Ücreti: Kişi başı 40.000.000 TL
Birfafta,ik: hafta... Bir ay, ikı ay..
Ne jbiar ist;rs«niz... temmuzda ya da mayısta... Ya iz
ekınnıe, haüta şubatta...
Ne zznan is:crseniz...
Nere:emi' 'jökova - Ak>uka'da,
Yüccı:nOt«l'dc...
Ara_k.0\iJ ;hone olacağını? süre faoyunca,
tatüittf güv^nce aitında...
AmJcatile gjüememek diye bir sorununuz olmayacak...
Dilecâniz iadar 'tatıle abone' olciuktan ve 10 ayda
ödedjten scwra, her yıl elinizı kolunuzu saJlayarak gıdip
taölLrzıyapaaksınız. (Hem de kolayca anlaşıp dost
ohtcsimz C (.mhunyet okurlanyla bırlikte. .)
Ne kadar mı ödeyeceksiniz?
'tatile abone' oimadığınız zaman odeyeceğinizin çok
alünda. (Doğal olarak,fiyatlartemmuzdan şubata doğru
kademeü olarak düfüyor.) Lütfen, daha ajnntıh bilgi
almak, 'tatife abone' olmarun size sağla)-acağı pek çok
avantajı ve inanmakta güçlük çekeceğimz flyatlan
ogrenmek için bizi ara)in.
Dilerseniz avantajlara birkaç örnek verelim:
1. Başka bir devre-tatil sisteminde olmayan bir a\untaj:
Kahvaltı fiyatlann ıçinde.
2. Dilediğinizde tam pansıyon kaJma seçeneği: Bu
durumda, kişi başına (>az ya dakış, iark etmez)
öğle ve akşam yemelderi için günde çok dü^ük
ve abonelik surenız boyunca değişmeyeeek bir
ücret ödeyeceksiniz.
3. Diyelim, şubat aymda bir hafta tatile abone
oidunuz, ama temmuzda tatil yapmak istediniz.
Yer olduğu taktirde, aradakı fiyat farkını
(yalnızca o yıl için) odeyerek yapabilirsiniz.
4. Ya da Catıle abonelığımz temmuz ayında vc şubatla
degiştirmek ıstiyorsunuz Yme yer \-arsa değişfirebilir
ve bir hafta yerine daha uzun süre tatil yapabilirsiniz.
5. Yalmzca Yücelen Otel'de bulabıleceğiniz bir
a\
r
antaj: DiJerseniz, tam donammlı Yücelen
Hastanesi'nde size özel fîyatlarla çekap olanağı
Dikkat Yapacctğınvs tatıteabonelik'sözteşmesi
Tuketiciy: Korurrut iasast t e 2003 Haziran ayında çtkaniatj
Detre Tatil Yonetmentiğine uygundur.
YAPI-C
"Tatile abone eder"
Istanbul Merkez- Türkocağı Cad. Basın Sarayı
No: i Kat.- 4 (Gazetecıler Cemiyeti üsru)
CağaJoğlu-İstanbul
Tel: (0212) 520 21 91-92. (0212; 522 49 26
Faks: (0212)520 50 23
(Cumhuriyet Gazetesi ı
(0212)512 05 05/550-561
www.yapic.com.tr
YAPI-CBir Cumburtyet VaJtfi Kuruluşudur.
PENCERE
Türkiye'deki İrtica
ve Dış Desteği...
Irak'ta olan bitenler Bush yönetimi -veABD- açı-
sından ne anlam taşıyor?..
Daha önemlisi:
Türkiye açısından ne anlam taşıyor?..
•
Bush yönetimi iki yalan -ya da tahmin- üzerine
Irak seferini düzenlemişti:
1) Irak nükleersilahlar üzerine gizlice hazırlık ya-
pıyor; tehlike büyük...
2) Saddamin zulmünden bıkan Irak halkı, Ame-
rika'yı çiçeklerle karşılayacak, Mezopotamya'da
demokrasi kurulacak...
İki öngörü de çıkmadı; koskoca ABD'nin istih-
baratı ve değerlendirmesi fos çıktı...
Ya da Beyaz Saray en azından bugünkü direni-
şi hesaplayamadı; şimdi Ortadoğu'da bir yeni VI-
etnam'dan söz açılıyor.
Sonuç:
ABD önünü görmüyor.
•
Bush tayfasından Rumsfeld tam birşahin..
Yada vampir.
Insana bakışmda hiçbir insanlık belirtisi görülme-
yen bir kasap..
Rumsfeld'in Pentagon'daki bir gizli iç yazışma-
sını Amerikan basını ele geçirip yayımladı; bu bel-
gede vurgulanan durum şöyle:
ABD Savunma Bakanı diyor ki:
1) Müslüman teröristler savaşlannı milyon do-
lariık harcamayla yürütebiliyorlar.
2) Amerika, Ortadoğu savaşını milyarlarca do-
lariık bütçeyle sürdürebiliyor.
3) Köktendinci medreselerde yetiştirilen Müs-
lüman militanlann sayısı bizim öldürdüklerimizden
fazlaysa bu savaşı kaybedebiliriz.
Vampirin hesabı ölü sayısı ve para üzerine; ama
önemli bir yaklaşım...
•
Rumsfeld'in acımasız hesabının mantıgında 'düş-
man' kimdir?..
Bir Müslüman devleti değil..
Hedefteki düşman olarak köktendinci medrese-
lerde yetiştirilen Müslümandan söz açılıyor...
Batı'nın karşısına Ortadoğu'da 'terörist' denen
bir Müslüman çıkıyor...
Ancak bu 'terörist'in işgal edilmiş toprakları sa-
vunduğu unutulmasın!..
•
Peki, Türkiye'nin bu savaş coğrafyasındaki ko-
nuşlanması nasıl?..
İslam dünyasında tek laik devlet olan Türkiye'nin
önemi, ABD Irak savaşında batağa saplandıkça ar-
tacak, dengeler değişecek...
Yine Müsiüman coğrafyasının askeri atlasında Türk
ordusunun durumu dikkate değer!.. Dünya zengi-
ni George Soros bunun altını çizmişti:
"- Türkiye'nin en iyiihraç malı ordusudurf.."
Takıyyeci AKP, bunu bildiği için, içerde karşıt bul-
duğu askeri dışanya pazariamak yolunda Mec-
lis'ten karar çıkardı...
Şimdi VVashington'dan emir bekliyor.
•
Geri zekâlı Bush yönetimi, Irak'taki hesaplann-
da çarşafa dolandı; Türkiye'ye dönük değeriendir-
melerinde de daha ayılmış değil...
ABD 'Soğuk Savaş' döneminde yanm yüzyıl,
komünizme karşı Türkiye içindeki irticayı destek-
ledi...
Artık 'Soğuk Savaş' yok..
Sıcak savaş var.
Ülkemizdeki irtica, Amerika'nın dış desteğini yi-
tirmek sürecini yaşayabilir ki, bu da laik Türkiye'nin
yaranna birdenge değişimi olabilir!..
...Önce Şah'ı Dr. Musaddık'a, sonra
Kürtleri Bağdat rejimine. daha sonra
Saddam'ı Hurneyni'ye karşı kullanan
ABD, Saddam'ı devirirse bütün gücüyle
İran'daki İslam Cumhuriyeti'ni de
devirmeye çahşacak. Hangi rejim,
Ortadoğu'da ABD
egemenliğine
karşı çıkarsa,
o rejim yıkılacak...
Uğur Mumcu
Cumhuriyet
20Ocakl993
Bütün Yazıları Dizisi
um:ag kitapları
UOUİARAŞTIRMACI
muıiK:uS;.z
;i!tii
"
www umag.org tr
Türtdye Gazetecifer Cemiyetı'nin yayınladığı günfük
Bizim Cazete
Ülke sorunlanna ilişkin raporfanyla, araştırmaianyia.
köşe yaalanyla, tarafsız habertenyle sivil toplumlann gazetesi.
Düzenli dkumak için abone olun, Tel: 0 İ 1 2 51108 75