05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2003 CUMARTESİ HABERLER DÜNYADABUGÜN ALİ SİRME1V AB'nin Kendi İşi Zor lizim (şimiz Daha Zor Fransız Millet Meclisi, 26 Kasım Çarşamba gü- nj, 1 Mayıs 2004'ten itibaren, 15 üyeden 25'e çık- n-asını öngören Atina Anlaşması'nı 19 çekimser, 3 ret oyuna karşı 503'lük bir çoğunlukla kabul etti. Başka bır deyişle, Avrupa'nın genişlemesi plebi- snnden Fransa'da olumlu sonuç çıkb. llk bakışta, Avrupa'nın genişlemesi, birliğin temel dreği Almanya gibi Fransa'da da büyük bir soru- ra yol açmadan gelişiyor gibi görünmekte. Ama olaylara bıraz daha yakından bakınca, işle- ir hiç de sanıldığı kadar kolay olmadığını görmek Tümkün. Her şeyden önce, ortak paraya geçilmesi karan ie birlikte yürürlüğe giren istikrar paktı, birliğin en öremli, en zengin, en fazla üreten iki ülkesi Alman- ya ve Fransa tarafından çiğnenmiştir. 3ilindiği gibi, Euro'ya geçilmesinden sonra, or- tak paraya katılan ülkelerin bütçe açıklannın yüz- de 3 ü geçmemesi karariaştınlmışrj. Karann gerekçesini anlamak kolay. Herhangi bir ülkenin ekonomisinde bütçe açıklannın artması, eniasyonun yükselmesi, ulusal parayı etkileyecek ve ülkenin parası değer kaybedecektir. Ama ortak bir para söz konusu olduğunda, ül- kelerden biri veya birkaçının açıklar venmesi, yal- nzkendisini değil, diğer ülkeleri ve AB'nin ortak pa- ras Euro'nun değerini d e etkileyecektir. * * • Fransa ile Almanya'nm bütçe açıklan, kritik eşik olan yüzde 3'ü geçmiş olduğundan, Brüksel komis- yonu 2004 için bu ülkelerden bütçede kıstntı iste- mişti. Yalnız Fransa için istenen kısıntı 6 milyar Euro idi. Almanya ile Fransa bu isteğe olumsuz yanıt ver- diler ve böyle bir kısıntının ekonominin durgunlu- ğadüşmesi, büyümenin durması sonucunu doğu- racağını söylediler. Böylelikle 5 yıldır yürüyen istikrar planı çiğnen- miş oldu. öteyandan, Meclis'teki görüşmelersırasındada oylamanın olumlu sonucuna karşın göz ardı edile- meyecek eleştiriler yapıldı ki, bunlar AB'nin özüne yönelik toplumsal hoşnutsuzluğun ifadesi olarak al- gılanabilirier. Aynca medyada AB büyük tarbşma konusu olu- yor. Ülkelerin kendi egernenliklerindenfazJacavaz- geçtikleri ileri sürülürken, aynı zamanda AB'nin bü- yümesinin yaşamsal konularda karar alınmasını güçleştirdiği söyleniyor. Hatta AB'nin yeni statüsü ile Valery Giscard d'Estaing'in taslağını hazırladığı yenı Avrupa Ana- yasası'nın referandum konusu edilmesi gerektiği ile- ri sürülüyor. Kendi 1958 Anayasası'nı da referandum ile ka- bul etmişolan Fransa'nın, içindeolacağı Avrupa'nın anayasasını halkoyuna sunmaktan kaçınması güç görünüyor. ••• Avrupa'nın iki büyük ülkesinin içinde bulunduk- lan ekonomik durum ve bunun yol açtığı işsizlik, is- tikrarsızlık kâbusu da göz önünde bulunduruldu- ğunda, ülkelerin iç kamuoylannda AB'nin kurum- lan ile büyümesi tartışmasının pek kolay geçme- yeceği, homurtulann artacağı düşünülebilir. Bu ortamın AB'nin kapısı önünde, üyelik müza- kereleri için tarih verilmesini bekleyen Türkiye'yi et- kilememesi düşünülemez. Genışleme oylamasının salıdan çarşambaya sark- masına, hazırladığı üç dosya ile kürsüde tam dört saat konuşmasıyla yol açan Philipe De Villiers'nin üç dosyasından biri de Türkiye ile ilgiliydi. De Villiers'nin Türkiye dosyasındakileri dinleyen- ler, Türkiye'nin üyeliğinin Avrupa için bir kâbus ol- duğunu kolaylıkla görebiliıier. AB'nin yapısı konusundaki büyük eleştiriler dile getiren De Villiers ile LCI kanalında bir açık oturu- ma katlan Robert Schumann Enstitüsü Başkanı Ju- liani. 19. yüzyılda ortaya atılmış olan, Renan'ın ulus devlet ve egemenliği görüşlerinin 21. yüzyılda aşılmış olduğunu söylüyordu. Juliani, De Villiers'nin ileri sürdüğü Avrupa'nın 15 üyeden 25'e çıkmasının referanduma sunulması önerisini de, - On'lar AB'ye katılmayı hak etmişlerdir, referan- dum gereksizdir, ama Türkiye'nin üyeliği için hal- koylamasına gidilebilir, diye yanıtlıyordu. Almanya'da Hınstiyan Dernokratlar'ın Türkiye'nin üyeliği konusunu gelecek seçimlerin ana temala- nndan biri haline getirip, halkoylamasına götürme girişimlerini başlattığı da düşünülürse, Fransa'nın da böyle biryolu tutmasının sonuçlannın ne olaca- ğını kestirmek güç olmasa gerek. Her iki ülkede de bu konudaki halkoylamasından ne sonuç çıkacağını şimdiden görmek için kâhin olmaya da gerek yok. Kısacasj Avrupa'nın kendi içinde işi zor, Türkiye'nin ise AB ile işi ondan da çok daha zor. TTK denetimi kalkıyor AKP'nin 'okula her kitap girecek' ısran ANKARA (ANKA) - AKP, yardımcı ders kı- taplannın üzerinden Ta- lim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın (TTK) de- netimini ısrarla kaldır- mak isterken, değişıklik Anayasa'nın değiştirile- mez maddelerini uygu- lanamaz hale getiriyor. Milli Eğitim Bakanlı- ğı. okul satışlan ile 10 bin öğrencinin özel okul- larda okutulması için ha- zırladığı yasa değişikliği paketinin içine sıkıştırdı- gı Milli Eğitim Temel Ka- mınu'nun 55'inci mad- desinin değiştirilmesine ilişkin düzenlemeyi bay- ramın ardından Mec- lis"ten geçirmeyi planh- yor. Düzenleme, TTK'nin yardımcı ders kitaplan üzerindeki denetimine son veriyor. Eğitimde, Anayasa'nın ikinci mad- desinde belirtilen "Cum- huriyet'in demokratik,b- ikvesosyalbirhukukdev- leti" olduğu yönündeki hükmün geçerliliğini sağ- layan "Müti Eğitim Ba- kanhğı tarafindan betir- lenmeyen hiçbir kitap ve eğitimaraaokubrda kul- bnriamaz" yönündeki dü- zenlemeyi değiştiren Ba- kanlık, böylelikle her tür- lü kitabın eğitim kurum- lanna girmesini serbest bıraktı. Danıştay Başkanı Nuri Alan, Anayasa Mahkemesi karannın görmezden gelindiğini söyledi 'Türban ısrantoplumugeriyor' Nuri Alan LEY'LA TAVŞANOĞLU Danıştay Başkanı Nuri Alan yürürlükteki yasalara karşın ka- dınlann tesettürlü olarak kamu- sal alanlara girmekteki ısrarla- ruun toplumu gerdiğıni belirte- rek "Bundan hepimiz rahatsız ohıyoruz" dedi. Alan. "Tesettü- rii gündeme getirenler ve savu- nanlar, 'bu konuda Anayasa Mahkemesi"nın bir karan yok' diyoriar. Kanımca ya Anayasa Mahkemesinin kararlannı tam anlanuyia değerlendiremiyDrlar ya da sapûnyorlar" ifadesini kullandı. Danıştay Başkanı AJan'la ka- musal alanlara tesettürlü gir- mekteki ısrara ilişkin sorulu ya- nıtlı konuşmamız şöyle: - Kamusalalanlardayasala- ra göre belli amaçlı ktyafetler giyilemeyeceği açıkça hükme Nlirİ Aİ3I1: Yargıtay'ın ilgili dairesüıde tesettürlü bir hanım duruşmaya alınmazken, ertesi gün Ankara Adliyesi'nde birçok hanım tesettürlü olarak duruşmalara katılmıştır. Bu soruıuın çözümünde uzlaşmacı davTanmak gerektiğini ve konunun anayasaya aykın olmamak kaydıyla, yasa yoluyla çözülmesinin uygun olacağını düşünüyorum. bağlanmışken künileribu alan- lara tesettürlü girmekte ısrar- lılar. Yasaları göz önüne ala- rak siz bu durumda ne düşü- nüyorsunuz? - Bu konuda zaman zaman or- taya çıkan bireysel olaylar, ya da ısrarla sürdürülen ve teşvik edil- diği ızlenimini veren toplu olay- lar var. Bunlar toplumu geriyor. Bundan hepimiz rahatsız olu- yoruz. Önce bu konunun hukuki ze- minini ortaya koymak gerekir. Bu konuda idari, yasal, anaya- sal kurallar ve yüksek mahke- melerin kararlan var. Anayasa- nm 24. maddesı vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyerini dü- zenliyor ve herkesin bu hürriyet- lere sahıp olduğunu hükme bağ- lıyor. Fakat son fikrasında da hiç kimsenin devletin sosyal, ekonomik, siyasi, ya da hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallanna dayandıramaya- cağını; dini, ya da din duygula- nnı yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceğini ve kötüye kullanamayacağını ifade ediyor. Anayasanm 11. maddesi anayasanın kurallan- nrn herkesi bağladığmı söylüyor. 153. madde de Anayasa Mah- kemesi kararlannın yasama, yü- riitme, yargı, idare makamlan- m, gerçek ve rüzel kişileri bağ- layacağını kurala bağlıyor. - Bir deAnayasa Mahkeme- si'nin konuyla ilgili ilk karan vardu.. - Yüksek Mahkeme 1989 se- nesinde bu konudaki ilk karan- m verdi. 1989 senesinde Yük- sek Öğretim Kanunu'na (YÖK) bir madde eklendi ve bu ek 16. madde ile yükseköğrenim ku- rumlannda, çağdaş kryafetle gö- rünmek ve bulunmak zorunlu- luğu getirildi. Fakat bunu izle- yen cümlede de dini inanç ne- deniyle boyun ve saçlann örtü, ya da türbanla kapatılmasının serbest olduğu ıfade edilerek aynı fikra içinde birbiriyle çatı- şan iki düzenleme yapıldı. Zamanın cumhurbaşkanı bu- YÖK'ten denklik uyarısı 53 ülkeye öğrenci gönderiyoruzANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu üyesi "Rığmaç Sayraç, yurtdı- şında bazı üniversitele- rin para kazanmak için lise diploması bile ara- madan kayıt yaptığını vurgulayarak "Türki- ye'nin öğrenci ihraç eden" konumda bulun- duğuna işaret etti. Say- raç'm TBMM Yurtdı- şında Yaşayan Türkle- rin Sorunlannı Araştır- ma Komisyonu'na ver- diği bilgiler, yurtdışın- daki yükseköğrenim ko- nusunda önemli uyanlar içeriyor. Tutanaklara gö- re Sayraç'ın değerlen- dirmeleri özetle şöyle: */ Denklik konusun- daYÖKyılda3bın500 ile 5 bin arasında müra- caatı değerlendirmekte- dir. Bu gerçekten kor- kunç bir rakam. Türki- ye yurtdışına öğrenci ih- raç eden bir ülke konu- mundadır. Yaklaşık 53 değişik ülkede öğrenci- miz bulunmaktadır. ABD'de 12 binin üze- rinde öğrecimiz olduğu söyleniyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafindan ka- yıt altında olan özel öğ- renci statüsünde ve burs- lu öğrenci olarak 20 bin civannda öğrenci yurt- dışında eğitim görmek- te. i/ Yurtdışında pek çok kurum var, para ka- zanmak için lise mezu- nu olmayan öğrencileri alıyor. Eğer başka bir ülkede eğitim faaliyeti veren bir kurum bulun- duğu ülke tarafindan ta- nınıyorsa, YÖK tarafin- dan da tammyor. Bunun çok makul sebeplen var. Çünkü günümüz dün- yasında arhk eğitim çok fazla para getiren bir uğ- raş. Hiç kimsenin kali- teye falan bakûğı yok. • Denklikte öngör- düğümüz koşullardan bir tanesinin ne kadar isabetli olduğu ortaya çıkıyor: Lise diploması üzerine bina edilmeyen yükseköğrenime denk- lik verilmesi... Mesela El Ezher ve benzeri ku- rumlar. lise diploması oknadanöğrenci kayde- diyorlar. Bunlara veri- len denklik iptal edildi. • ABD'de okuyan Türk öğrencilerin ABD'ye yıllık katkısı 836 milyon dolar. Biz velileri uyanyoruz, ço- cuklannız yurtdışında eğitim görüyorsa mut- laka YÖK' e daha önce- den başvurun. ÎĞNELİFIRÇA ZAFERTEMOÇİN TBMM Komisyonu, bayram tatilini izleyen günlerde raporunu tamamlayacak Dokuıııdmazhkta son perde EMtNEKAPLAN .\NKARA-TBMM Dokunul- mazlıklan Araştırma Komisyo- nu'nun bayram tatilini izleyen günlerde raporunu tamamlama- sı beklenirken; CHP, milletveki- li seçilme yeterliliğıne engel suç- lar ile "görevi kötü\"e kuOanma" suçunun dokunulmazlık kapsa- mı dışına çıkanlmasını önerecek. TBMM Dokunulmazhklan Araştırma Komisyonu, gelecek ayın ilk haftalannda raporunu ta- mamlayacak. Komisyonun siya- si partiler, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerden gelen görüş- ler doğrultusunda anayasa deği- • CHP, seçilme yeterliliğine engel suçlar ile 'görevi kötüye kullarana' suçunun dokunulmazlık kapsamı dışına çıkanlmasını önerecek. Komisyona öneri sunan üniversiteler de sistemin sakıncalanna dikkat çekti. şikliği için bir öneri paketi hazır- laması bekleniyor. CHP, yalnız- ca bu yasama döneminde tüm suçlar için dokunulmazlığın kal- dınlmasuıı, daha sonrası için ise anayasanın 76. maddesinde sa- yılan milletvekili seçilme yeter- liliğine engel oluşturan ^znmnet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsıznk, dolandıncıhk, sahteciük. inancı kötüye kuuanma, dolanh iflas gi- bi yüz lazarücı suçiarla kaçakçı- hk, resmi ibale ve abm saomlara fesatkanştarma, devlet grtamaçı- ğa vıırma, terör eykmlerine ka- rjtana" suçlanyla "görevi kötüye kullanma" suçlanmn dokunul- mazlık kapsamı dışına çıkanl- masını önerecek. Siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinin ardından ünrversite- ler de dokunulmazlık konusunda komisyona önerilerini sundu. Ba- zı öneriler şöyle: Çankaya Universitesi: Seçim- den önce ya da sonra suç işledi- ği öne sürülen bir milletvekili Yargıtay"da yargılanmalıdır. Başkent Universitesi: Ağır ce- zayı gerektiren suçüstü hali, mil- letvekili seçilmeye engel suçlar ve seçimden önce soruşturmasma başlanılmış davalarla ilgili ola- rak dokunulmazlık olmamalıdır. Ankara Universitesi: Yasama dokunulmazlığı çerçevesinden çıkanlması ilk düşünülebilecek suçlar, riişvet, hileli iflas, ihale- ye fesat kanşnrma gibi esas ola- rak akçalı suçlar olmalıdır. Galatasaray Üni: Mevcut dü- zenlemeyle mjlletveküleri "suçiş- leme imtiyazma sahip kjşi" ko- numuna getirilmişûr. na karşı iptal davası açtı ve Ana- yasa Mahkemesi bu kuralı iptal etti. Bu karardan kısa bir süre sonra, 1990 senesinde. yeni bir düzenleme yapıldı. O düzenle- mede de yürürlükteki kanunla- ra aykın olmamak kaydıyla yük- seköğrenim kurumlannda kılık kıyafetin serbest olduğu hükmü getirildi. Anayasa Mahkemesi, buna karşı ana muhalefet parti- si başkanı tarafindan açılan da- vayı reddetti. Yüksek Mahkeme, karannda önce iptali istenen ku- ralın kapsamını belirledi: Getirilen ek maddedeki: "yü- rüriükteki kanuıüara aykm ol- mamak kaydı fle" deyimi ana- yasayı da kapsar. Burada anaya- sa zikredilmemiştir ama, ana- yasa; niteliği itibanyla bir yasa- dır. Dolayısıyla kural u Anayasa veyasalara aykın olmamak üze- re yükseköğretimde kılık ve b- yafet serbesttir'' biçıminde an- laşılmalıdır. Mahkeme, karann- da iptali istenen kuralın kapsa- mını bu şekilde belirledikten sonra ilk karanna gönderme yap- ti; o kararda dayandığı gerek- çeleri yineledi ve dava konusu kuralda öngörülen kılık-kıyafet serbestisinin dini inanç nede- niyle örtünmeyi kapsamadığı sonucuna ulaştı. Tesettürü gün- deme getirenler ve savunanlar u Bu konuda Anayasa Mahke- mesi'nin bir karan yok" diyor- iar. Kanımca, ya Anayasa Mah- kemesi kararlannı tam anlamry- la değerlendiremiyorlar, ya da saptınyorlar. - TBMM Başkanı'nın, Baş- bakan 'tn, DışisleriBakanı 'nın, pek çok bakanın eşlerinin te- settürlü olduklannı biliyoruz. Ama bunlaryurtdışına gittik- lerinde hepsi birer kamusal alan olan dış misyonlanmızda, büyükelçiliklerimizdeboygös- teriyorlar. Bu durum dehşetli bir çelişkiyi sergilemiyor mu? - Ben de zaten bu noktalara gelmek üzereydim. Hukuksal zemin ana hatlan ile böyle ol- makla birlikte, uygulamanın hu- kuki durumla örtüşmediğini gö- rüyoruz. Söylediğiniz gibi, dış ülkele- re yapılan resmi ziyaretler sıra- sında Türkiye Cumhuriyeti top- rağı sayılan elçiliklerde teset- türlü hanımlar, göre\'li eşlerine refakat ediyorlar. Cumhuriyet Bayramı kutlamalannda Cum- hurbaşlcanlığı'na davet edilme- diler; dolayısıyla Cumhurbaş- kanlığı konutuna gelmediler. Ama gazetelerde yayımlanan fotoğraflarda da göriildü ki, va- liliklerde ve ordue\'lerinde dü- zenlenen törenlere, 29 Ekim kut- lamalanna tesettürlü hanımlar da katılabildiler. Bakm, bu ülkede hukukun ay- nı biçimde uygulanması gerekir. Me\xut yasalar buna imkân ver- miyorsa, ya da yasalann yoru- mu sonucu bu farklılıklar orta- ya çıkryorsa o zaman yeni birya- sal düzenlemeye ihtiyaç var de- mektir. Yargıtay'ın ilgili daire- sinde tesettürlü bir hanım du- ruşmaya alınmazken, ertesi gün Ankara Adliyesi"nde birçok ha- nım tesettürlü olarak duruşma- lara katilmıştır. Bu sorunun çö- zümünde uzlaşmacı davranmak gerektiğini ve konunun anaya- saya aykın olmamak kaydıyla, yasa yoluyla çözülmesinin uy- gun olacağını düşünüyorum. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] 2002 yılında, "eve dönüş" yasası öncesinde Bingöl Cezaevi'nde 200 ci- vannda Hizbullah militanı yatıyordu. Bu bilgiyi Bingöl Insan Haklan Der- neği (İHD) Başkanı Rıdvan Kızgın verdi. Bingöl, Türk Hizbullahı'nın en güçlü olduğu yörelerden birisiydi. Bingöl, son bir yıldır önce deprem, sonra PKK/KADEK eylemleri nede- niyle de kamuoyunun gündemindey- di. Bingöl Insan Haklan Derneği'nin raporlanna göre 2003 yılı içinde Bin- göl ili dahilinde 8'i faili meçhul olmak üzere 35 siyasi cinayet işlenmişti. KESK'in Bingöl'de örgütlenmesini engellemek amacıyla 20 kamu emek- çisi sürgüne gönderilmiş, 100'ü hak- kında ise soruşturma açılmıştı. Bu kente ilişkin son bir yılın haberierini incelediğimizde devletin güvenlik güçlerinin çok etkin olduğunu görü- yoruz. Gözaltına almalar, zaman za- man güvenlik güçlerinin sivil toplum örgütleri yöneticilerine yönelttikleri tehdit gündemden düşmüyor. Biraile, bu yoksul kentin varlıklı ke- Bingörde Devlet Öıaleleri ve 4 Derin' Sorular... simi olarak dikkat çekiyordu. Bu ai- le Elattuntaş ailesiydi. Neve Şalom Si- nagogu'na yapılan saldınnın faili olan Gökhan Elaltuntaş'ın ailesi. Yine gazetelere yansıyan bir bilgiye göre Bingöllü Yamaç aşiretinden gelen ai- lenin akrabası olan başka Bingöllü aileler de vardı. Bu ailelerden de acı- masız Hizbullah militanlan çıkmıştı. Okul önlerinde erkeklerle konuşan genç kızlara kezzap atan Hizbullah'ın "kezzap timi"ri\n şefi Muhittin Elal- tunkara da Yamaç aşiretindendi. Gökhan Elaltuntaş'ın amcasının oğ- lu ailenin başka bir ferdi Ramazan Elartuntaş. Hizbullah'ıh ünlü tetikçi- lerindendi ve 60 kişiyi öldürmekten yargılanıyordu. Hizbullah lideri Hü- seyin Velioğlu'nun şoförü de bu aşi- rettendi ve ismi Şaban Elartunte- ri'ydi. Burada dikkat çekici olan, bu aşiretin Hizbullah üreten militanlan- nın soyadlannın neredeyse hepsinin El'le başlamasıydı. Acaba bunlar son- radan Islam tarihinde çok kullanılan "El" sözcüğünü mahkeme karanyla mı değiştirmişlerdi? Bütün bunlar, bi- linmeyen şeyler değil. Hepsi devle- tin kayıtlannda bulunuyor. Savaş Ay, Sabah gazetesinde, Gökhan Elaltuntaş'ın ailesinin yaptı- ğı işleri şöyle sıralıyor: "Elaltuntaş ai- lesinin, Bingöl ve çevre illerde pek çok devlet ihalesine girdiği ve mü- teahhit firma olarak ihalelerin çoğu- nu kazandığı anlaşıldı. Inşaat mal- zemeleri ve elektrik teçhizatı konu- sunda iş yapan baba Şeflk Elaltun- taş ve oğlu Fatih Elaltuntaş Milli Eğitim, llözel İdare, Bayındıriık Mü- dühüğü ve bazı askeri karakol inşa- atları için açılan ihaleleri kazanan fır- ma olarak gözüküyor." Bu bilgilerden sonra şu sorulan so- rabiliriz: 1. Aralannda çok sayıda Hizbul- lahçının yer aldığı ve halen yargılan- dığı Elaltuntaş ailesinin mensuplan, bütün bu ihaleleri hangi özellikleri ne- deniyle ve nasıl kazandılar? Çünkü Bingöl gibi hassas bir ilde, askeri ka- rakol dahil birçok önemli devlet iha- lesi bir aileye öyle kolay kolay veril- mez. Her şey didik didik edilir. 2. Bingöl gibi askeri güçlerin, gü- venlik güçlerinin yoğun olduğu, her gelenin peşine güvenlik güçlerinin takıldığı, herkesin birbirini tanıdığı küçücük bir ilde, intihar eylemcileri nasıl oldu da dikkat çekmeden ör- gütlenip bombalama eytemlerine ha- zırianabildiler? Bu hazırlıklar devle- tin güvenlik ve istihbarat güçlerinin dikkatini nasıl çekmedi? 3. Bingöl'de devlet güçleri PKK/KADEK'te mücadele içinde çok yoğun bir faaliyet yürütüyortar. Ara- lannda MHP yöneticilerinin de bu- lunduğu ve Hizbullah militanlannın çıktığı bu aileler, hâlâ PKK/KADEK'e karşı bir denge ve destek gücü ola- rak mı kabul ediliyor? Böyle bir ba- kış açısı, "Bunlarbizim çocuklanmız" gibi bir aymazlığı beraberinde mi ge- tirdi? 4. Bu kentte Hizbullah'ın bilinme- mesi mümkün değil. 200'e yakın mi- litanı Bingöl Cezaevi'nde yatıyor. Bu arada El Kaide Türkiye'de terör ey- lemlerine girişeceğini aylardır söylü- yor. Bingöl'den militanlar Afganis- tan'a, Pakistan'a eğitime gidiyoriar. Bu bilgiler Bingöl'deki istihbarat ve güvenlik güçlerinin raporiannda yer alıyor mu? Almıyorsa, neden almı- yor? 5. Saldın eylemlerinden sonra, bu konuda bir araştırma başlatıldı mı? Bir istihbarat zaafının olduğu saptan- dı mı? Bu eksikleri gidermek ama- cıyla yeni araştırmalara girişildi mi? 6. Bomba tehditlerinin sürdüğü günümüzde acaba, yeni intihar ey- lemcilerinin önünü kesecek ciddi ön- lemleralındı mı? Bingöl'den gelen bil- giler kafalan kartştırmaya devam edi- yor. Hizbullah militanlan, devlet iha- leleri, işletilmeyen istihbarat... So- rulan ve şüpheleri arttırıyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle