Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19EKİM2003PAZAR CUMHURİYET SAYFA
kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAYAKEV
Çelengin ortasındaki kız
X
ondra'dakı Kraliyet Savaş
Müzesi'nde, Bırincı Dünya
Savaşı sırasında Türk esirle-
rüooncuklardan yaptıklan yılanlar
serşilenmektedir. Aynca, bır hayva-
nın köprücük kemiğine yapılmış
geni resmi de müzeyi gezenlerin
ilgsinı çeken eserler arasındadır.
Ad bılınmeyen bir Türk esir tara-
fından çızilen gemi, adına Anado-
luca türküler söylenen "Ya-
-"vm"dan başkası değildir!
Binnci Dünya Savaşı'nda agır
^ar» alan Yavuz, Kasımpaşa Tersa-
«ıest'ne çekılır. Gemiyi "inşaiye
•nfilıendisi" Deniz Bınbaşısı Ah-
•net Saim Bey onararak yeniden sa-
-«vaşı katılımını sağlar.
1938 yılının 19 Kasun günü, Sa-
«•ayburnu açığmda görürüz Ya-
-vuzu. Beklediği. son yolculuğuna
«ığurlanan, bir daha hıç geri dön-
Dieınek üzere îstanbul'dan aynlan
FMuitafa Kemal Atatürk'tür. Ya-
vuz un İzmit'e götüreceği özgür-
lük çocuğu oradan da Özel bir tren-
le Ankara'ya uğurlanacaktır. Ya-
vuz un beklediği Sarayburnu kıyı-
sına dikilen ilk Atatürk heykeli de
zaten, sırtını Topkapı Sarayı'na
dönmüş, Anadolu'ya bakmaktadır.
Ahmet Salm Bey'ln kızı
Dolmabahçe Sarayı'ndan çıkan
Atatürk'ün naaşına birçok siyah çe-
lenk eşlik eder. Bunlardan biri, üç
öğrenci tarafından taşınan Güzel
Sanatlar Akademisi'nin çelengidır.
Çelengin ortasında, iki erkek arka-
daşının arasında yürüyen genç kı-
zın adı Cahide Tamer dir ve bu öğ-
rencı Yavuz'u onaran Ahmet Saim
Beyin kızıdır! Hocası tbrahim
Çallı'nın bir portresinı yapıp arma-
ğan ettıgi Cahide Tamer, Akade-
mi'nin "Yüksek Mimarlık Bölü-
mü"nü bitirir. Tamer, 1955 yılında
bir gün, Erenköy Kız Lisesı'nde öğ-
rencıyken Fransızca hocası olan
Refika Hanım ile karşılaşır. Ho-
cası, kadın mimarın yaptığı resto-
rasyon çalışmasını öğrendikten
sonra şunlan söyler: "Bizim orada
bir evimiz vardı, vakfiyle padişah
aileme vermiş."
Tıyatro sanatçısı Lale Oraloğ-
lu'nun annesi olan Refika Ha-
nım'ın "orada" diye söz ettiğı ve
Cahide Tamer'in onarmakta oldu-
ğu yer, Rumeli Hisan'dır. 19O0'lü
yıllann başlannda kendı haline bı-
rakılan hisann avlusunda zamanla
bir mahalle kurulur. Binnci Dünya
Savaşı yıllannda ise tarihı eserin
Deniz Müzesi olarak kullanılması
düşüncesi atılır ortaya. Bahnye Na-
zın Cemal Paşa'nın isteği doğrul-
tusunda hisann avlusundaki evle-
rin ıstımlak ışlemleri başlatılsa da,
savaşın yenılgıyle sonuçlanması
projenin rafa kaîdınlmasına neden
olur.
16 mahkûmun kaçışı
Rumeli Hısan'nın tarihine bir
göz attığımızda, en ılginç olayın
1593 yılında yaşandığını görürüz!..
Osmanlı tahtında Sultan III. Mu-
rat oturmaktadır. Ağustos ayının
son günlerinde, zindan olarak kul-
lanılan Rumeli Hisan'ndaki gayri-
müslım mahkûmlar, kapatıldıklan
kulenın kubbesını delmeyi başanr-
lar. Yatak çarşaflannı bırbınne ek-
leyerek kuleden aşağıya sarkıtan 16
mahkûm, kimselere görünmeden
gecenin karanhğında izlerinı kay-
bettınrler. Bu kaçış olayı III. Mu-
rat'ı çok sinirlendinr. O yıl zaten si-
pahiler ayaklanmış, deprem olmuş
ve Avusturya'yla da ilişkıler kötü
gitmektedir. Tüm bu olaylann üst
üste gelmesınden midir, bilinmez,
padişah Rumeli Hisan dizdannın
ve kethüdasının öldürülmesmi em-
reder. Kaçan mahkûmlar her yerde
aranır ama bulunamazlar. Kaçakla-
nn, kadınlar gıbı kara çarşaflara do-
lanarak Istanbul sokaklannda ge-
zindikleri, gayrimüslimlerin evle-
rinde gızlendikleri ve bır Venedık
gemisine binerek Istanbul'dan ay-
nldıklan kısa bir süre sonra öğre-
nilir.
Yapımında Fatih Sultan Meh-
met'in bizzat bulunduğu, hatta yü-
zey şeklinin elverdiği ölçüde şeklı-
ni imzasına benzetmeye çalıştığı
Rumeli Hisan'nın bir kadın mimar
tarafından onanldıgı bilinmez. Ca-
hide Tamer, hisann onanmma 16
Mayıs 1955 günü düzenlenen bir
törenle başlar. Hisann yeni haliyle
açılışı ise Istanbul'un alınışının
505. yıldönümü olan 29 Mayıs
1958 tarihinde yapılır. Bu arada,
onanm çahşmalanna katılan, emek
veren ikı kadın mımar daha vardır!
Bunlar. Selma Emler ve Mualla
Eyüboğlu'dur. Prof. Dr Afet tnan,
9 Ekim 1959 tarihli Hayat mecmu-
asında, bu olayı şu başlıkh yazısıy-
Cahide Tamer (üstte),
Rumeli Hisarı'nın
onarımına 16 Mayıs
1955 günü
düzenlenen bir
törenle başlar. 1961
yılının ilkbahannda,
Cahide Tamer'i
hisarda birini
bekJerken görürüz.
Gelen, Tiyatro
sanatçısı Muhsin
Ertuğrul'dur! (yanda,
ortada) Rumeli
Hisan'na bir açık
hava tiyatrosu
yapılmasını isteyen
Muhsin Ertuğrul'un
bu düşüncesi Cahide
Tamer tarafından
olumlu karşılanır.
la duyurur: "Rumclihisarını Üç
Türk Kızı Restore Etti"
Her üç kadın mımarımız da
"yüksek" unvanını taşımaktadır.
Bu da bize, Can Yücel'ın şu dıze-
lennı anımsatır:
Yüksek mimardan geçilmeyen
bu ülkede
Yüksek olmayan mimar
Bir tek Mimar Sinan var
Ne gariptir kı, Cemal Süreya'nın
da, aynı konuyu ele alan bir şiiri
vardır. Şaırin "Teknokratlar" ad-
lı ikı dızelik şun büyük benzerlik
gösterir, Can Yücel'ın dızeleriyle:
Bütün mimarlaryüksek,
mühendisler de
Bir sen kaldın alçak mimar
ey Sinan Usta!
Acaba, hangi şair ötekinin etkisi
altında kalmıştır? Ya da, iki şair de
bırbırinden habersiz aynı şiiri mi
yazmıştır? Yoksa, biri ötekinden
çalmış mıdır?.. Bakın, bu son söy-
lediğimiz bınlerinin iştahını kabar-
tır. O binlen kı, şiır hafiyeliğıni ma-
rifet sanarak, Türk şıirine "çahntı"
damgasını vurmakta ıştahlıdırlar.
Biz ise, bu kısır, küçük ve sığ he-
saplan elimizm tersıyle, ne eli, ser-
çe parmağımızla bir kenara itelim
ve kirazıyla da meşhur olan 1961
yılının Rumeli Hisan'na gidelım...
"Yüksek" mımarlann sayılan-
nın çoğalmasına paralel olarak, îs-
tanbul'a tepeden bakan ve güzelli-
ğine gölge yapan yüksek binalann
ortaya henüz çıkmadığı 1961 yılı-
nın ilkbahannda, Cahide Tamer'i
hisarda birini beklerken görürüz.
Gelen, tıyatro sanatçısı Muhsin
Ertuğrul'dur! Rumeli Hisan'na bir
açık hava tiyatrosu yapılmasını is-
teyen Muhsin Ertuğrul'un bu dü-
şüncesi Cahide Tamer tarafından
olumlu karşılanır. Böylelikle, gü-
nümüzde yaz aylannda düzenlenen
konserlerle, televizyondaki maga-
zin programlanna bol bol malzeme
veren mekânın yapımına başlanır!
Aslında bır tiyatro sahnesi olan bu
yerde, kuruluşuna yakışır bır şekil-
de Aysa Organizasyon tarafından
"Rumeli Hisarı Tiyatro Buluş-
ması" her yılın haziran ayı başla-
nnda düzenlenmektedir. Ama, izle-
yici sayısının daha çok artacağı
temmuz ve ağustos aylannda bu
mekân, parayı bastıranlar tarafın-
dan yapılış amacına hıç de uyma-
yan etkınliklere sahne olmaktadır.
Ne de olsa Rumeli Hisan da, Kız
Kulesi ve öteki pek çok tarihi eser
gıbı Nasrettin Hoca öyküsündeki
düdüğe dönüşmüştür.
Neden klmse gelmedl?'
Spiker Cmit Aktan, çocuklu-
ğunda babasıyla bırlikte Rumeli
Hisan'na tıyatro ızlemeye gıttığını
anımsıyor. Ilk gittiği oyunda çok az
sayıda ızleyici görünce "Neden
kimse gelmedi" diye sorar babası-
na. Tıyatroya değer veren güzel ba-
ba gülümser: "Evladım, bugün in-
sanoğlu Ay'a ilk kez adım atıyor.
Herkes radyosunun başında bu
olayı dinliyordur."
O gün, takvim yapraklan Neil
Armstrong'un Ay'a ilk adım attı-
ğı 20 Temmuz 1969 tarihini göster-
mektedir!..
Uzaydan Cin Seddi'nin göründü-
ğü söyleniyor. Peki, Rumeli Hisan
göriinüyor mudur?
Bırakalım uzayı, Rumeli Hisan
Istanbul'dan bıle görünmüyor.
Ne Rumeli Hisan...
Ne Cahide Tamer...
Ne de Muhsin Ertuğrul'un tiyat-
ro sevdası!..
Açık Tiyatro yeni sezonda izleyicilerinin karşısına iki yeni oyunla çıkıyorTokyo ve Hirosakide iki sergi açılacak
Türk
karikatürü
JaponyaMa
Kültür Servisi - 2003'ün Japonya'da Türk Yüı
olması nedeniyle yapılan etkınlikler kapsamında
FECO üyesi (Karikatürcü Kuruluşlan
Federasyonu) Türk \e Japon karikatürcüler
Japonya'nm Tokyo ve Hırosakı kentlerinde
ortaklaşa sergı açacaklar. Bugün ve 24 Ekim
tarihlennde açılışlan yapılacak iki ayn sergide,
29 Türk ve Japon karikatürcünün konusu 'Türk
karikatürcülerin
gözüyle Japonya,
Japon
karikatürcülerin
gözüyle Türkiye' olan
100 karikatürü yer
alacak. Kankatür Vakfı
ve Japon Karikatürcüler
Bırliği'nin düzenledıği
sergide Türkiye 'den
Turhan Selçuk, Kamil
Masaracı, Semih
Poroy, Güngör
Kabakçıoğlu, Ferruh
Doğan, Tan Oral,
Nezih Danval, Eray
Özbek, Atila Özer, tzel Rozentai, Piyale
Madra, Mehmet Altuğ, Muhammed Şengöz ve
Oğuz Gürel'in karikatürleri sergilenecek. Bugün
Hirosaki kentindeki ilk serginin açılışına konuk
olacak olan Tan Oral, Nezih Danyal ve Izel
Rozentai, Hırosaki Üniversitesi'nde de Türk
karikatürünü tanıtıcı bir konferans vererek Japon
kankatürcülerle birlikte atölye çalışmasuıa
katılacaklar. Sanatçılanmız, 24 Ekim'de Tokyo,
Shinjuku Park Tower Gallery'de açılacak sergide
de ızleyenlerle söyleşerek kitaplannı
imzalayacaklar. Sergıler ay sonuna kadar Japon
karikatürseverler tarafındân gezilebilecek.
Lyiyle kötünün
sınırlannm
irdelendiği,
psikolojik bir
gerilim olan 'Katil
Uşak' ilk olarak
bugün sahnelenecek.
Söylediği yalanlan
gerçek sanma
hastalığına tutulmuş
Muhittin'in traji-
komik öyküsünün
anlatıldığı
'Muhittin'le Geçen
Şen Günlerim' ise
pazartesi gününden
itibaren
tiyatroseverlerle
buluşacak.
Bir gerilim, bir kahkahaKültür Servisi - 2001 yılında Lale
Mansur ve Kubilay QB Tunçer tarafın-
dan kurulan Açık Tiyatro sahnelediği
'Olağan Mucizeler' oyunuyla büyük il-
gı görmüş ve oyun aynı yıl Edinburgh
Tiyatro Festivali'ne çağnlmıştı. Açık
Tiyatro yeni sezonu 'Katil Uşak' ve
'Muhittin'le Geçen Şen Günlerim' ad-
lı oyunlarla açıyor.
Tunçer'ın yazdığı ve bugün saat
18.30'da ilk kez Akatlar Kültür Merke-
zi'nde sahnelenecek olan 'Katil Uşak'ta
Mansur'un yanı sıra genç oyuncu Yeşim
Büber rol alıyor. îyiyle kötünün sınırla-
nnın irdelendiği, psikolojik bir gerilim
olan oyunda Lale Mansur birbirlerinden
karakter olarak çok farklı ıkiz kardeşle-
ri canlandınyor. Mansur ilk kez bir tiyat-
ro oyununda rol alacak olan genç oyun-
cu Büber'le aynı sahneyi paylaşmaktan
çok mutlu.
Açık Tıyatro'nun ıkinci oyunu ise
'Muhittin'le Geçen Şen Günlerim'.
Kubilay QB Tunçer'in yazıp oynadığı tek
kişilık oyun, söylediği yalanlan gerçek
sanma hastalığına tutulmuş sevımli bır
karakter olan Muhittin'in traji komik öy-
küsünü anlatıyor. Mehmet Ergen'm yö-
nettiği oyun her pazartesi Maya Sahne-
si'nde izleyiciyle buluşacak.
Mansur, bir tasanlan daha olduğunu,
ama bunu kamuoyuna kasım ayında du-
yuracaklannı söyîüyor ve oyunlanna ge-
len izleyicilerden çok mutlu olduklannı
sözlerine ekliyor. Açık Tiyatro'nun yeni
sahnelemeye başladığı oyunlar önümüz-
dekı günlerde kitap olarak satışa sunula-
cak.
(Katil Uşak- Cumartesi 18.30 - 21.00,
pazar 18.30AkatlarKültürMerkezi; Sa-
lı 20.30 Oyun Atölyesi. -Muhittin 'le Ge-
çen Şen Günlerim • Pazartesi 20.30 Ma-
ya Sahnesi. Biletix: 0 216 454 15 55,
Oyun Atölyesi: 0 216 345 39 39 Mava
Sahnesi: Ö 212 252 74 52}
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Ah Şu Heykel - Anıt
Merakımız...
Dün size keyifle Mersin'i, festivalini, insanları-
nı anlatıyordum, bugün Mersin izlenimlerini sür-
dürüyorum... Ancak dün, keyfi kaçırmamak ıçin
farkındaysanız, hiç ama hiç "kapı" sözü etme-
dim...
Nedir bu kapı?.. Hiç "kapı" sözüyle insanın
keyfi kaçar mı?
Bana inanmazsanız, gidin Mersın'e, önünüze
çıkan ilk insana "Kapılan nasıl buluyorsun?" di-
ye sorun, tonla laf dinleyeceksiniz. Siz sormaz-
sanız bile karşılaştığınız her Mersınli, size yana
yakıla onlardan söz edecek. Bana öyle oldu.
Doğrusu, benim aklıma onlara "kapı" demek
bile gelmezdi... Olsa olsa o acayıp şeylere "şey"
derdim... Ama Mersinliler "kapı" diye ad takmış,
kapı aşağı kapı yukarı gidiyor...
Biliyorsunuz, Mersin denize kucak açmış ama
Mersin'den denize girilemiyor. Çünkü otuz beş yıl
önce büyüklerimiz karar vermiş "Antalya turizm,
Mersin sanayi şehri olacaktır" diye ve sanayi ge-
lip yerleşmiş Mersin'e. (Mersinlilerin kentin tari-
hi, coğrafyası, arkeolojisi, sanat tarihini yüceltir-
ken "Antalya'dan bile daha zengin" demelerinin
bir nedeni de, bu seçime öfkelenmeleri olsa ge-
rek.)Tamam, kentten denize girilemiyor ama, de-
nizi görebileceğiniz, soluyacağınız, kıyı boyunca
uzanan harika bir Kültür Parkı var. Milletin yürü-
yüş yaptığı, bisiklete bindiği, piknik yaptığı, ço-
luk çocuk kahvelerine, çayır çimene, ağaç göl-
gelerine sığındığı bir park.
Gel gelelim, Mersin Büyükşehir Belediyesi,
parka belli aralarla o "şeyleri", onların deyişiyle
"/cap;/an"yerleştirmiş. Heykel mi desem, anıt mı
desem?.. Kemer mi, kubbe mi, türbe mi de-
sem?.. Tamam, ben de onlar gibi "kapı" diyo-
rum...
Koskoca yükselen sütunlar üzerinde dev ke-
merler... Biraz antik Roma, biraz antik Yunan, bi-
raz arabesk, antikimsi modern, modernimsi an-
tik ya da postun da postu modern... Sütunlann
tepelerinde kemerler, kemerin bir yanında kub-
be, bir yanında kale surları, tepelerinde hayvan
heykelleri... Müsamere dekorundan hallice...
Birinci kapının tepesinde iki kocaman kartal...
Ona "Kuşlu Kapı" dıyortar... Biraz gidiyorsunuz,
ikinci kapı: Onun kemerierinin altından sularakı-
yor, sudan perdeler iniyor, tepesinde kocaman bir
aslan heykeli... "SuluKapı"yada "AslanlıKapı"...
Biraz gidiyorsunuz, üçüncüsü: Bir yanı şatonun
kale duvarı, öteki yanı cami kubbesi, ortadaki
kemerin tepesinde bir horoz... "Horozlu Kapı"...
Daha bitmedi: Halen inşaatı süren iki kapı da-
ha var: Biri palmiyeli kapı, öteki balıklı kapı ola-
cakmış... Palmiyenin de, balığın da gerçeği tam
da orada ibadullah, ama yapay olanlar konduru-
luyor...
Bu "kapılann" hikmetıne, estetiğine, bunların
gerisindeki düşünceye, sanat anlayışına, duygu-
ya birtürlü vakıf olamayınca Beledıye Başkanı'na
ulaşmaya çalıştım ama kent dışındaydı, başara-
madım.
Milletçe heykel ve anıt merakımız malum. Bun-
ların işlevsel, sanatsal, estetik değeri, yurdun her
yerindeki, orantıdan nasibini almamış Atatürk
heykelleriyle ortada... Keşke bu işi de bilene, uz-
manına bıraksak...
Heykel, anıt deyince, yalnız Türkiye'de değil,
dünya çapında benim gördüğüm en eşsiz anıt
heykel, Selçuk'ta... Kurtuluş Destanı'nı dile geti-
ren, Mehmet Aksoy'un "Kurtuluş Yolu".
Izmir'de ya da çevresınde yaşayıp da hâlâ bu
eseri görmemiş, o "Kurtuluş Vo/u"nagirip çıkma-
mış, o anıttaki kabartmaları heykelleri okşama-
mış, oradaki ışık-gölge oyunlarıyla sarsılmamış
olanların bulunduğuna inanmak istemiyorum.
(Eser 1999'da tamamlanmıştı.)
Selçuk'a salt bu eseri görmek için gidilir. Yal-
nız giderken yanınıza Aydın Engin'in o muhte-
şem kıtabı "Heykel Oburu"r\u almayı (Iş Banka-
sı Yayınlan) unutmayın. Tasarımından gerçekleş-
mesine, Mehmet Aksoy'un yaratıcı gücünü,
"Kurtuluş yb/u"nun soluk kesici serüvenini o ki-
taptan okuyun.
Dönelim Mersin'in kapılanna... Doğal güzellik-
lere, mutlaka "kuş kondurmak" gerekmiyor. Do-
ğal olantemizse, bakımlıysa, altyapı hizmetlerin-
den yararlanıyorsa, yapay süslemelerle kimsenin
bunu bozmaya hakkı yok. "O kapılar dikildi diki-
leli, bizler yüreğimizin kapılannı o parka kapadık"
diyor karşılaştığım her insan...
Yüreğin kapılannı açmanın en güzel yolu, ben-
ce, uyumu yakalamaktır.
e-posta: zeynep(5 zeyneporal.com
Faks:0212 25716 50
BUGUN
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 20.00'de Nguyen Le konseri.
(0 212 232 98 30)
• TOPHANE-t AMtRE BİNASInda
19.30'da Mother Tongue konseri.
(0 212 252 35 00)
• ANADOLL ÜNtVERSİTESİ SPOR
SALONTTnda 14.00't e 'Eskişehir Festivali'
kapsamında European Voices Istanbul
konsen. (0 222 237 27 04/0 212 293 63 64)
İSTANBUL KİTAP FUARI'NDA BUGÜN
EXPO A SALONU
• 13.00 -14.15: 'Avrupa Çıkmazı'. (Erol
Manisalı). Düzenleyen: Otopsi. 14.30 - 15.45:
'Dünya Edebiyatında Akdeniz'. Sunan:
Ayşe Emel Mesci. (Egemen Berköz, Metin
Fındıkçı, Bertan Onaran, Cevat Çapan)
Düzenleyen: Türkiye Yazarlar Sendikası.
17.30: 'Mavi Bir Özgürlük Türküsü: Ozan
Hasan Hüseyin'
EXPO B SALONU
• 12.15 -13.15: 'Türkiye Çingeneleri'.
(Nâzım Alpman). Düzenleyen: Ozan.
13.30 - 15.00:'Çok Kültürlülük, Birlikte
Yaşam ve Beyoğlu' (müzikli etkinlik).
Düzenleyen: Beyoğlu Gazetesi. 16.30: 'Şiir
Şöleni' (mö.iik eşlığinde). (0 212 663 09 45) '•