Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1- EKİM2003PERŞEMBE
+
CUMHURİYET SAYFA
kultur@cumhuriyet.com.tr 15
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNC!
Tarihin 'göz ardı' edilen su, baraj ve yol mühendislerini gururla kucakhyoruz
Urartu'ya binselam...'Doğu Anad»lu, denebilir ki Türkiye
Cımhuriyeri'nden önce en biiyük bayındır-
lıl hizmetini Urartulardan gördii..."
.3-14 Eylül 20O3 günlerindeki Doğu Beya-
n Sempozyumu'nda 2900 yıllık "barajla-
n' anlatırken söze böyle başlayan Prof Dr. Ok-
ta- Belli, aynı uygarlığı tstanbul'la tanıştıran
Yspı Kredi-Vedat NedUm Tör Mûzesi'ndeki
segiyi 9 Ekim 2OX)3 günü açarken de şunlan
ekiyordu: "tlk Urartu sergisini 1976'da Al-
mınlar kendi ülkelerinde açarken Türkiye
de-s kitaplarında bile yer vermedi..."
Serçekten, özellikle "iki uygarlığa" karşı
yılann ilgısizliğinı artık açıkça sorgulamak ge-
reliyor... Biri, Anadolu'ya Türk kültürunü "in-
saı sevgisiyle" birlikte tanıştıran Selçuklu
îkncisı de doğunun en sarp dağlannı "akıl ve
bererinin" ustalığıyla 3 bin yıl önceden "ya-
şaııhr" kılan Urartu...
'Dfcicl ve ırkçı1
ambargolar
SelçukJular, bugünkü Batı "Ortaçağ ka-
raılı|ı"nda inlerken "Anadolu aydınlanma-
sınn" sanatçılan ve bekçileriydıler... Sarayla-
nniakı "şarap ayinlerinden", sanat eserle-
rindeki "insan fıgürlerine" hatta yönetim kül-
türerindeki "kadınlara" (hatunlar) verdikle-
ri değer ve "resmi yetkilere" kadar. adeta "Ki-
bele"nin torunlan" gibiydiler...
Bütün bunlan "dine aykın" bulan "Arap
Müslümanlığı" etkisındeki şenatçı tarih anJa-
yışi, Selçuklu'yu "içtenlikle" kucaklayama-
dı; Osmanlı'nın gölgesinde bıraktı...
Irartu'ya karşı da benzer durumun nedeni,
acaba Ağrı Dağı'na Ermenilerin verdikleri
"Ararat" adının kntsal kitap Tevrat'ta Urartu
yenne kullanılması mıdır?... Bu uygarlık, bır
bakıma Ermenistan'la da birlikte "ortak ta-
rihsel mirasımız"... Doğuda Transkafkas-
ya'dan Kuzey-Batı Iran içlerine, batıda ise
Güneydoğu Toroslar'dan Fırat boylanna ka-
dar yayılan Urartu Krallığı'nın en görkemli
başkentı, Van Kalesi'yle bütünleşen Tuşpa.
Bu nedenle "Van Krallığı" da denilen Urar-
tu' nun, örneğin fırtına tannsına adanan kenti
"Teişaba-i Uru", yine başkent Tuşpa'yı doğu-
dan gelen tehlikelere karşı korumak için kurul-
muş "İrpuni" kenti de Erivan yakınlannda...
Nitekim Türk arkeologlar 1950'lerden bu ya-
na Toprakkale'den Çavuştepe'ye ve Adilce-
vaz'a, Hakkâri'den Patnos'a kadar Anado-
lu'daki Urartu'yu gün ışığına çıkartırlar-
ken,1930'lardaki Piotrovski'nın araştırmala-
nnın ardından yine 1950'lerde Ogenesjan ve
1960'larda Arakeljan ile A. Marrirosjan gi-
bi Ermeni arkeologlann kazılanyla. "sımnn
öte tarafındaki" aynı kültürün derinliği insan-
lığa armağan ediliyor...
Nahcıvan'daki Urartu kalmtılan, 1997-99'da
yine Oktay Belli'nin yönetiminde belgelen-
DOĞL ANADOLU'NUN DORUKLARINDA... Urartu'nun başkenti Tuşpa, Doğu Ana-
dolu'nun anıtsal simgesi Van Kalesi'ndeydi... Mezar odaları ve akropolü kaleyle birlik-
te gösteren bu resim Jules Laurens'in... Yapı Kredi Galerisi'ndeki sergide ise 3000 yıl
öncenin, denizden 3000 m. yükseklikteki dağlarda ve yaylalarda süren Urartu uygarlı-
ğına ait "savaş ve estetik" belgelerine yer veriliyor...
di... tran'da ise Almanların 1970'lere doğru
"Rusa-i Uru. Tur" kenti içın başlattıklan
Urartu kazılan, 1980'lerden bu yana "îslam
devrimi" denilen "Molla rejimi"nce durdu-
rulmuş durumda...
tşte böylesi bir "tarihsel coğrafyanın" kül-
türel ortakJığrndan belli ki pek hoşlanmayan
ırkçı politikalann etkisiyle de Urartu'ya karşı
yıllardır "mesafeli bir duruş" vardı... Bu ne-
denle Yapı Kredi Külfür Merkezi'nin 2001 yı-
lı güzünde "Alaeddin'in Lambası"yla Sel-
çuklu'yu aydınlatan sergisinden sonra şimdi
de Türkiye'deki "ilk" Urartu sergismi gerçek-
leştirmesi, bu iki uygarlığımıza karşı ulusal gö-
revimizle sırurh bir hizmet değil.
Aynı zamanda, yaşadığımız topraklardaki
zengin geçmişi dışlayan "dinci ve ırkçı ay-
nmcılığa" karşı da "tarih bilincimizi" güç-
lendirdiklerinden ötürü bu sergilerin tüm akıl,
bilim, emek ve finans kadrolannı kutlamamız
gerekiyor...
Kafkasya'dan Anadolu'ya...
Doğu Anadolu'nun "denizi" olan Van Gölü
çevresindeki yüksek dağlar ve yaylalar, günü-
müzden 3200 yıl önce buradaki su kaynakJany-
la beslenen otlaklan yurt edinen "Kafkasya kö-
kenli" beyliklerin ülkesiydi...
IÖ 1200'lerde Asur krallannın, 'dağlık' an-
lamına gelen "Uruatri" dedikleri bu ülkeye
"düşman" anlamındaki "Nairi" adını da ver-
melennin nedeni ise Mezopotamya'da olma-
yan madenlere, metal eşyalara ve efsanevi
"Kafkas atlarına" göz koymalanydı.
Sonunda Asur saldınlanna karşı birleşerek
"Urartu KraUığı"nı kurdular ve bir yandan za-
ferler kazanıp bir yandan da barajlar ve kanal-
larla tarihin ilk "sulamalı tanm" ülkesini ya-
rattılar... IÖ 10. yüzyıl ortalannda, önce Sugu-
ani,ardından Arzaşkun adlı kentleri merkez
yaptıklan bilinen Urartu krallannın, bugün de
tüm heybetiyle Van ovası ile "deniz"i arasında
yükselen Van Kalesi kayalığında tÖ 800'lerde
kurduklan ünlü başkentleri ise Tuşpa'ydı..
Kral Sarduri, bugün de tüm anıtsal duruşuy-
la tarihi belgeleyen "Sardur Burcu" üzerinde-
ki çiviyazısı yazıtında, kendisini "Evrenin Kra-
lı" tanıtarak diyor ki; "Ben bu taş bloklannı
Alniunu kenrinden getirdim. Bu duvarı ben
inşa ettim..."
Türk arkeologlar sayeslnde...
Ne var ki, İS 5. yüzyılın ünlü tanhçisi Khro-
neli Movses aynı İcaleyi Asur Kraliçesı "Şami-
ram"ın (Semiramıs) yaptırdığını yazdığı için,
bu yanılgısıyla, Urarru'nun yakın dönemlere ka-
dar hep "Asur kökenli kültür" olarak tanınma-
sınanedenoldu...
35 yıldan bu yana Prof. Dr. Oktay Belli'nin
sürekli çalışmalanyla birlikte, Erzincan-Altın-
tepe'deki ilk kazıyı yapan Tahsin Özgüç,
1960'larda Van'da kolları sıvayan Afıf Erzen,
sonra Emin Bilgiç, Baki Öğün, Belkıs Dinçol
ve Ali M. Dinçol, Veli Sevin, M. Taner Tarhan
ve 1990'larda Altan Çilingiroğlu gibi arkeolog-
lanmızm da değışik merkezlerdekı kazılanyla,
Doğu Anadolu'nun bu "madencilik, mühen-
dislik ve zarafet" önderleri, tarih içindeki "doğ-
ru ve onurlu" yerlenni yeniden aldılar...
Şimdi de Sadık Karamustafa'nın bu büyük-
lüğe yakışır olgunluktaki sergı tasanmı ve Ara
Güler'in bilge bakışlanndan süzülen fotoğraf-
Ianyla Ocak (2004) ayına dek Yapı Kredi-Vedat
Nedım Tör Müzesi'ndeler..
Prof. Dr. Oktay Belli'yle birlikte "Işte bizim
Urartumuz" diyerek selam verip onur duyma-
nızı bekliyorlar...
Cemal Reşit Rey yeni mevsimde müzikseverleri ülkemizden ve dünyadan usta isimlerle buluşturuyor
Farklı alanlardanfarklı oluşumlarKültür Servisi - Cemal Reşit Rey
Konser Salonu yeni mevsimde ülkemiz-
den ve dünyadan, farklı müzik türlerin-
den temsilcileri müzikseverlerle buluş-
turuyor.
Fransız gitar sanatçısı Nguyen Le,
19 Ekim'de 20.00'de 'Jimi Hendris
Anısına' adını verdiği, Jimi Hend-
rixın parçalannı yorumlayacağı bir
konser verecek. 'Dünya Caz' oluşumu-
nun önemli isimlerin-
den olan sanatçı, geçen
on yılın en etkileyici ve
heyecan verici çalışma-
lanndan bin olarak de-
ğerlendırilen 'Viet-
nam Öyküleri'(1996),
'Magrep ve Arkadaş-
ları'( 1998) gibi müzik-
sever ve eleştirmenlerin
büyük beğenisini topla-
yan albümler yayırüadı.
Eleştirmenlerin görü-
şü, sanatçının yalnızca
yaratıcı yönüyle değil,
günümüzün en büyük
gıtar ustalanndan biri
olarak da müzik tarihine
geçtiği.
Sazendelerden
saray tınıları
luluk. Göksel Baktagir (kanun), Sad-
retrin Özçimi (ney), Selim Gürler (ke-
mençe), Yurdal Tokcan (ut), Emrul-
lah Şengüller (viyolonsel), Serdar Bi-
şiren (perküsyon), vokalde Halil Neci-
poğlu, Güzin Değişmez ve Burçin
Şimşek'ten oluşuyor.
Bulgaristan'dan bir keman sanatçısı,
Joseph Radionov. 21 Ekim'de 19.30'da
resitaliyle müzikseverlerle buluşacak.
Sanatçıya, piyanoda Zornitza Dami-
CRR, 20 Ekim'de
19.30'da, özel bir proje
çerçevesinde, 'Topkapı
Sarayı'ndan Gelen
Sesler' adlı konsere ev sahipliği ya-
pacak. Canan Altınay'ın hazırladığı ve
müzik yönetmenliğini yaptığı ve tiyat-
ro sanatçısı Tank Şerbetçioğlu'nun da
anlatıcı olarak yer alacağı konserde, bir
ziyaretçinin gözünden Topkapı Sarayı.
müzik eşliğinde sözcüklere dökülecek.
İstanbul Sazendeleri, müzikleri ses-
lendirecek. 1999 yılında kurulan, yur-
tiçi ve yurtdışında konserler veren top-
• Nyugen Le, îstanbul Sazendeleri, Joseph
Radionov, Zornitza Damianova, îstanbul Oda
Orkestrası, Neşet Ruacan, Imer Demirer, Kerem
Görsev, Yahya Dai, Ali Perret, Selçuk Sun. Cengiz
Baysal, Ercüment Ateş, Emin Fındıkoğlu, Fatih
Erkoç ve Onder Focan da CRR'ın konuklan arasında.
anova eşlik edecek. Müzik eğitimini
Bulgaristan Devlet Müzik Akademi-
si'nde tamamlayan Radiono\; ülkesinin
önde gelen senfoni orkestralannm kon-
serrmaisterliğini yaptı.
Sanatçı, bugüne dek solist ve oda mü-
ziği icracısı olarak, Avrupa"nın birçok
ülkesi ve Küba, Japonya, Kolombiya ile
ABD'de müzikseverlere ulaştı.
Hakan Şensoy yönetimindeki tstan-
bul Oda Orkestrası, 26 Ekim'de
19.30'da, 'Cumhuriyetin Kuruluşu-
nun 80. Yıb Etkinlikleri' kapsamında
bir konser verecek.
CRR, 27 Ekim'de 20. OO'deki konser-
le, 'Türk Caz Yıldızlan'nı konuk ede-
cek. Konserde, Neşet Ruacan, tmer
Demirer, Kerem Görsev, Emin Fındı-
koğlu, Ali Perret, Tuna Ötenel, Fatih
Erkoç, Selçuk Sun, Cengiz Baysal,
Yahya Dai, Önder Focan, Sarp Ma-
den, Feyza ve Ercü-
ment Ateş müziksever-
lerle buluşacaklar.
Sahnede Kuvay-ı
Mllliye
îstanbul Büyükşe-
hir Belediyesi" CRR
Dans Tiyatrosu, genel
sanat yönetmenliğini
Arda Aydoğan, kore-
ografisini Geyvan
McMillan, Nicole
Caccivio, Paul Clay-
den ve Uğur Seyrek'in
yaptığı 'Kimlikler' ad-
lı dans tiyatrosu göste-
risini sunacak 28
Ekim'de 20.00'de. Yıl-
maz Beyaz'm yöneti-
mindeki Kent Orkest-
rası'nm 29 Ekim Çar-
şamba 19.30'daki kon-
serinin solisti tlhan Şe-
' şen.
30 Ekim'de 19.30'da, Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda, 'Kuvay-ı Mil-
liye Operası'nın 'dünya prömiyeri'
yapılacak. Cumhuriyetimizin kuruluşu-
nun 80. yıldönümü için genel sanat yö-
netmenliğince yazdınlan eser, Orhan
Şallıel tarafından bestelendi. Murat
Göksu'nun librettosunu yazdığı eserle,
'Kuvay-ı Milliye' ruhu ve coşkusu yan-
sıtıhyor. (0 212 232 98 30)
Şiir denen
mucizenin
köklerine
yolculuk
Kültür Servisi - Erdal Alo-
va'nın hazırladığı Antikçağ
Anadolu Şiiri Antolojisi kitabı
K Kitaplığı Anatolia dizisinden
yayımlandı. Alova, kitabın ön-
sözünde: "Bir avuç tozdur eli-
nizdeki bu antoloji. İki bin ye-
di yüz yıl bo> unca. yangınlar,
savaşlar, deprem-
ler, bağnazlıklar
yüzünden yok ol-
muş nice şiirden
arta kalan bir
avuç toz" diyor.
Karadeniz kıyı-
lanndan lona'ya,
Midilli'den Çuku-
rova'ya, îzmir'den
Kıbns'a uzanan bir coğrafya-
nın uzun tarihinden bir avuç
toz... Kimbilir, kaldıysa, hangi
taşlann altında çürümüş ve top-
rağa kanşmış nice hayatların şi-
irleri bunlar... Bir büyük şiirin
kalıntılan. en az bugünkü kadar
tanıdık. Alova'nın antolojisi,
• Erdal Alova 'nın
hazırladığı
'Antikçağ Anadolu
Şiiri Antolojisi'
kitabı K Kitaplığı
Anatolia
dizisinden çıktı.
başta Rhodos, Kos, Miletos,
Samos, Ephesos, Kolophon,
Teos, Smyrna, Sardeis. Lesbos
ve Bithynia'dan olmak üzere 55
şair (adı ve yurdu belli olan 55
şair) ve adı bile kalmamış, kay-
bolmuş bazı anonim parçalar-
dan oluşuyor.
Apollonias, He-
rodas, Diotimos,
Kallinos, Dionysi-
os, Homeros,
Sappho, Erinna
ve tanıdığımız ta-
nımadığımız on-
larcası... Binlerce
yılöncesininsesle-
ri. Bu şiirlerin doğ-
duğu coğrafyada yayımlanan
bu anlamda ilk antoloji niteliği
taşıyan Antikçağ Anadolu Şiiri
Antolojisi, bu topraklann insa-
nını anlatan, kınla döküle bu-
güne ulaşan dizeleriyle binler-
ce yıl öncesinin seslerini fısıldı-
yor okurlara. (0 212 274 77 77)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Ben'in Savaşımı ve
Yıkımı...
Sokrates'e yöneltilen ve sonunda onun ölüm
cezasına çarptırılmasına yol açan "Atinalı gençle-
rin ahlakını bozma" suçlaması, aslında yerindeydi.
Çünkü Sokrates, eğittiği Atinalı gençleri baştan
savma bilgilerden kaynaklanma düzmece özgü-
venlerinden yoksun kılıyorveonlardan böylecedo-
ğan boşluğu doğru bilgiler edinme çabasıyla dol-
durmalarını istiyordu. Sözlerine 'Sizler' diye başla-
yacak yerde, her birinin Ben'ine seslenıyordu. Her
yorumunda: "Bana göre böyle, sizleri bilemem..."
söylemini kullanıyor, "Peki bizler ne yapmalıyız?"
tarzındaki soruları da, "Sizleri bilemem ama, doğ-
ru yanıtı her biriniz kendi Ben 7 için bulmak zorun-
da!" diye yanıtlıyordu.
Bundan daha büyük bir ahlaksızlık(!), gerçekten
de düşünülemezdi. Çünkü Sokrates, öngördüğü
eğitimle insanı hertürlü 'b/z'den ve 's;z'den yoksun
kıhyor, dünyayla baş etme işini yalnızca Ben'in
omuzlarına yüklüyordu! Oysa örneğin Atina, bir si-
te devletiydi ve her insanın site üyesikimliği, Ben'in
kimliğinden öncegelmekzorundaydı. Yüzyıllarbo-
yunca yazgısının ve tüm yaşam yolunun soydan ge-
len lanetle belirlendiği inancının boyunduruğunda
yaşamış olan antikçağ insanı, aklın ve gereksinim-
lerin bu boyunduruğu kırışının hemen ardından,
Ben'i yaşamaya bir an bile zaman bulamadan, bu
kez siyasal bır kimliğin gereklerini yerıne getirme zo-
runluluğuyla karşılaşmıştı.
Ben'i yeterince vurgulamış, Ben'e hakkını yete-
rince vermeyi amaçlamış filozofları öne çıkaracak
bir felsefe tarihi, sanırım bugüne kadar kaleme alı-
nanlara göre çok daha özgün sayılabilirdi. Ne var
ki, böylesine çok ince bir felsefe tarihi kitabı olur-
du. Çünkü Sokrates'ten günümüze uzanan binler-
ce yıl boyunca felsefe geleneği çok ağırlıklı olarak
hep insan bilincini ve düşüncesini sistemler ve ka-
tegoriler bağlamında değerlendiren filozoflarca
oluşturuldu. Bunun içindir ki Sokrates'in bir ben-
zeri, karşımıza ancak onun ölümünden yaklaşık i-
ki bin beş yüz yıl sonra, örneğin Nietzsche'nin fi-
lozof kimliğinde çıkar. Stefan Zvveig'ın nefis tanı-
mıyla Nietzsche, "önce bir sistem kurup içine yer-
leşen, ardından da bütün insan düşüncesini kendi
sisteminin yonjm kanallanna yerieştirmeye çabala-
yan "filozoflardan değildir. Nietzsche, kendisine ka-
dar uzanan yerleşik geleneğin tam tersine, arada
bir sistem oluşturur gibi gözükse de, tekilkişiye uy-
madığını gördüğü an o sistemi yanda bırakır ve in-
sanın Ben'ine uzanan yolculuğu için bu kez başka
yollar arar.
Nietzsche'nin Üstün lnsan'\, hiçbir faşizme kay-
naklık edebilecek bir tip değildir; tam tersine o, hiç-
bir biz'e ya da siz'e, hiçbir çoğunluğa taşınamaya-
cak Ben'iyle, kendini aramak içın atıldığı uzun bir
serüvenin son noktasında tüm yetkinliğiyle kendi-
ne varan, oncatanrılararayışının ardından kendi yü-
züyle karşılaşan, sınırlı fiziksel yaşamı ıçersinde is-
terse sınırsızlığı ve sonsuzluğu yakalayabilen,
Ben'inin bilincine varmış biricik insandır.
Tarih boyunca yerleşik olma savındaki hiçbir dü-
zen, Ben'le ve onu savunan taşıyıcılarıyla barışma-
ya yanaşmamıştır. Çünkü hakkını vererek Ben di-
yebilen insan, hangi otoriteden ve kurumdan gelir-
se gelsin, hiçbir düşünceyı koşulsuz benimseme-
yen, bunu yapmak için o düşünceyi önce kendi ak-
lının süzgecinden geçirmeyi önkoşul sayan eleşti-
rel düşünce sahibi insandır. Ben, bu anlamda eleş-
tırel düşünebilmekle özdeştir, çünkü Ben'ını yete-
rince sağlam inşa etmemiş kafalardan sağlıklı eleş-
tirel düşünme sonuçlarını bekleyebilmek olanaksız-
dır. Ben'siz kafalardan eleştirel düşünceler değil,
ancak koşulsuz katılımcı tutumlar çıkabilir. Işte bu
yüzdendir kı, tarih boyunca açık ya da örtük tüm
buyurgan yönetimler, 'Ben' sözcüğünün yönettik-
leri bireylerin ağızlanndan olabildığince az çıkma-
sı içın düşünülebilecek her türlü önlemi almışlar,
başlan sıkıştığı noktadada 'Ben' demenin 'bencil-
lik' anlamına geldiğıni söyleyivermişlerdir!
Günümüzde sözde yaygın olan demokrasilerde
'fîen'den geriye ne kaldığı ise ayrıca araştırılmaya
değer bır konudur.
e-posta: ahmetcemal > superonline.com
acem20 " hotmail.com
YPK Yayınları Franfurt Fuarı'nda
• Kültür Servisi - Yapı Kredi Yayınlan,
dünyanın en önemli kitap fuan Frankfurt Kitap
Fuan'nda, MSÜ Öğr. Cyesi Sadık
Karamustafa'nın tasarladığı özgün bir stantla
yer aldı. 8-13 Ekim tarihleri arasmda
gerçekleşen fuara, YKY, başka dillere yapıtlan
çevrilmiş bazı Türk yazarlarm metinlerinden
oluşan bir antoloji. ajanda katalog. özgün
tasanmlı ayraçlar ve exlibrislerle hazırlanmış
bir paketle katıldı. Her yıl bir ülkenin öne
çıktığı Frankfurt Kitap Fuan'nın bu yılki onur
ülkesi Rusya'ydı. Rus edebiyatıyla ilgili
etkinliklerin yoğun bir şekilde yer aldığı
fuarda. geçen yıl yoğun olarak tartışıldığı gibi
Türkiye gereklerini yerine getirmediği için
yapılan onur ülkesi önerisinden yararlanamadı.
30 yıllık The Beatles' albümü
• Kültür Ser\isi - Ocak 1969'ta
çalışmalanna başlanan, Phil Spector imzah
efsane 'Let It Be' albümünün yeni versiyonu
aralık ayında satışa çıkacak. iki CD'den oluşan
albümün birinci CD'sinde 'The Long and
Winding Road" ve 'Don't Let Me Down'un
gibi büyük beğeni toplayan şarkıların daha
önce yayımlanmamış versiyonlan yer alacak.
İkinci CD'de şarkılann yanı sıra diyaloglann
da bulunduğu stüdyo kayıtlanndan oluşan
çalışmalar bulunacak.
'Zübeyde Haıum ve Çocuk' heykeli
tZMİR (AA) - îzmir'de, Gündoğdu
Meydanı'nda yaptınlan 'Zübeyde Hanım ve
Çocuk' heykeli törenle açıldı. Atatürk'ün
annesi Zübeyde Hanım adına yaptınlan
heykelin açılışında söz alan Konak Belediye
Başkanı Erdal Izgi, 'heykelin kadınlara ve
annelere saygının simgesi' olduğunu bildirdi.
Izgi, heykelin, Cumhuriyet'in 80'inci yılında
yaptınlmış olmasının çok anlamlı olduğunu
beîirrti. Heykelin, 15 milyar liraya mal olduğu
i bildirildi. „