08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1- EKİM2003PERŞEMBE + CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNC! Tarihin 'göz ardı' edilen su, baraj ve yol mühendislerini gururla kucakhyoruz Urartu'ya binselam...'Doğu Anad»lu, denebilir ki Türkiye Cımhuriyeri'nden önce en biiyük bayındır- lıl hizmetini Urartulardan gördii..." .3-14 Eylül 20O3 günlerindeki Doğu Beya- n Sempozyumu'nda 2900 yıllık "barajla- n' anlatırken söze böyle başlayan Prof Dr. Ok- ta- Belli, aynı uygarlığı tstanbul'la tanıştıran Yspı Kredi-Vedat NedUm Tör Mûzesi'ndeki segiyi 9 Ekim 2OX)3 günü açarken de şunlan ekiyordu: "tlk Urartu sergisini 1976'da Al- mınlar kendi ülkelerinde açarken Türkiye de-s kitaplarında bile yer vermedi..." Serçekten, özellikle "iki uygarlığa" karşı yılann ilgısizliğinı artık açıkça sorgulamak ge- reliyor... Biri, Anadolu'ya Türk kültürunü "in- saı sevgisiyle" birlikte tanıştıran Selçuklu îkncisı de doğunun en sarp dağlannı "akıl ve bererinin" ustalığıyla 3 bin yıl önceden "ya- şaııhr" kılan Urartu... 'Dfcicl ve ırkçı1 ambargolar SelçukJular, bugünkü Batı "Ortaçağ ka- raılı|ı"nda inlerken "Anadolu aydınlanma- sınn" sanatçılan ve bekçileriydıler... Sarayla- nniakı "şarap ayinlerinden", sanat eserle- rindeki "insan fıgürlerine" hatta yönetim kül- türerindeki "kadınlara" (hatunlar) verdikle- ri değer ve "resmi yetkilere" kadar. adeta "Ki- bele"nin torunlan" gibiydiler... Bütün bunlan "dine aykın" bulan "Arap Müslümanlığı" etkisındeki şenatçı tarih anJa- yışi, Selçuklu'yu "içtenlikle" kucaklayama- dı; Osmanlı'nın gölgesinde bıraktı... Irartu'ya karşı da benzer durumun nedeni, acaba Ağrı Dağı'na Ermenilerin verdikleri "Ararat" adının kntsal kitap Tevrat'ta Urartu yenne kullanılması mıdır?... Bu uygarlık, bır bakıma Ermenistan'la da birlikte "ortak ta- rihsel mirasımız"... Doğuda Transkafkas- ya'dan Kuzey-Batı Iran içlerine, batıda ise Güneydoğu Toroslar'dan Fırat boylanna ka- dar yayılan Urartu Krallığı'nın en görkemli başkentı, Van Kalesi'yle bütünleşen Tuşpa. Bu nedenle "Van Krallığı" da denilen Urar- tu' nun, örneğin fırtına tannsına adanan kenti "Teişaba-i Uru", yine başkent Tuşpa'yı doğu- dan gelen tehlikelere karşı korumak için kurul- muş "İrpuni" kenti de Erivan yakınlannda... Nitekim Türk arkeologlar 1950'lerden bu ya- na Toprakkale'den Çavuştepe'ye ve Adilce- vaz'a, Hakkâri'den Patnos'a kadar Anado- lu'daki Urartu'yu gün ışığına çıkartırlar- ken,1930'lardaki Piotrovski'nın araştırmala- nnın ardından yine 1950'lerde Ogenesjan ve 1960'larda Arakeljan ile A. Marrirosjan gi- bi Ermeni arkeologlann kazılanyla. "sımnn öte tarafındaki" aynı kültürün derinliği insan- lığa armağan ediliyor... Nahcıvan'daki Urartu kalmtılan, 1997-99'da yine Oktay Belli'nin yönetiminde belgelen- DOĞL ANADOLU'NUN DORUKLARINDA... Urartu'nun başkenti Tuşpa, Doğu Ana- dolu'nun anıtsal simgesi Van Kalesi'ndeydi... Mezar odaları ve akropolü kaleyle birlik- te gösteren bu resim Jules Laurens'in... Yapı Kredi Galerisi'ndeki sergide ise 3000 yıl öncenin, denizden 3000 m. yükseklikteki dağlarda ve yaylalarda süren Urartu uygarlı- ğına ait "savaş ve estetik" belgelerine yer veriliyor... di... tran'da ise Almanların 1970'lere doğru "Rusa-i Uru. Tur" kenti içın başlattıklan Urartu kazılan, 1980'lerden bu yana "îslam devrimi" denilen "Molla rejimi"nce durdu- rulmuş durumda... tşte böylesi bir "tarihsel coğrafyanın" kül- türel ortakJığrndan belli ki pek hoşlanmayan ırkçı politikalann etkisiyle de Urartu'ya karşı yıllardır "mesafeli bir duruş" vardı... Bu ne- denle Yapı Kredi Külfür Merkezi'nin 2001 yı- lı güzünde "Alaeddin'in Lambası"yla Sel- çuklu'yu aydınlatan sergisinden sonra şimdi de Türkiye'deki "ilk" Urartu sergismi gerçek- leştirmesi, bu iki uygarlığımıza karşı ulusal gö- revimizle sırurh bir hizmet değil. Aynı zamanda, yaşadığımız topraklardaki zengin geçmişi dışlayan "dinci ve ırkçı ay- nmcılığa" karşı da "tarih bilincimizi" güç- lendirdiklerinden ötürü bu sergilerin tüm akıl, bilim, emek ve finans kadrolannı kutlamamız gerekiyor... Kafkasya'dan Anadolu'ya... Doğu Anadolu'nun "denizi" olan Van Gölü çevresindeki yüksek dağlar ve yaylalar, günü- müzden 3200 yıl önce buradaki su kaynakJany- la beslenen otlaklan yurt edinen "Kafkasya kö- kenli" beyliklerin ülkesiydi... IÖ 1200'lerde Asur krallannın, 'dağlık' an- lamına gelen "Uruatri" dedikleri bu ülkeye "düşman" anlamındaki "Nairi" adını da ver- melennin nedeni ise Mezopotamya'da olma- yan madenlere, metal eşyalara ve efsanevi "Kafkas atlarına" göz koymalanydı. Sonunda Asur saldınlanna karşı birleşerek "Urartu KraUığı"nı kurdular ve bir yandan za- ferler kazanıp bir yandan da barajlar ve kanal- larla tarihin ilk "sulamalı tanm" ülkesini ya- rattılar... IÖ 10. yüzyıl ortalannda, önce Sugu- ani,ardından Arzaşkun adlı kentleri merkez yaptıklan bilinen Urartu krallannın, bugün de tüm heybetiyle Van ovası ile "deniz"i arasında yükselen Van Kalesi kayalığında tÖ 800'lerde kurduklan ünlü başkentleri ise Tuşpa'ydı.. Kral Sarduri, bugün de tüm anıtsal duruşuy- la tarihi belgeleyen "Sardur Burcu" üzerinde- ki çiviyazısı yazıtında, kendisini "Evrenin Kra- lı" tanıtarak diyor ki; "Ben bu taş bloklannı Alniunu kenrinden getirdim. Bu duvarı ben inşa ettim..." Türk arkeologlar sayeslnde... Ne var ki, İS 5. yüzyılın ünlü tanhçisi Khro- neli Movses aynı İcaleyi Asur Kraliçesı "Şami- ram"ın (Semiramıs) yaptırdığını yazdığı için, bu yanılgısıyla, Urarru'nun yakın dönemlere ka- dar hep "Asur kökenli kültür" olarak tanınma- sınanedenoldu... 35 yıldan bu yana Prof. Dr. Oktay Belli'nin sürekli çalışmalanyla birlikte, Erzincan-Altın- tepe'deki ilk kazıyı yapan Tahsin Özgüç, 1960'larda Van'da kolları sıvayan Afıf Erzen, sonra Emin Bilgiç, Baki Öğün, Belkıs Dinçol ve Ali M. Dinçol, Veli Sevin, M. Taner Tarhan ve 1990'larda Altan Çilingiroğlu gibi arkeolog- lanmızm da değışik merkezlerdekı kazılanyla, Doğu Anadolu'nun bu "madencilik, mühen- dislik ve zarafet" önderleri, tarih içindeki "doğ- ru ve onurlu" yerlenni yeniden aldılar... Şimdi de Sadık Karamustafa'nın bu büyük- lüğe yakışır olgunluktaki sergı tasanmı ve Ara Güler'in bilge bakışlanndan süzülen fotoğraf- Ianyla Ocak (2004) ayına dek Yapı Kredi-Vedat Nedım Tör Müzesi'ndeler.. Prof. Dr. Oktay Belli'yle birlikte "Işte bizim Urartumuz" diyerek selam verip onur duyma- nızı bekliyorlar... Cemal Reşit Rey yeni mevsimde müzikseverleri ülkemizden ve dünyadan usta isimlerle buluşturuyor Farklı alanlardanfarklı oluşumlarKültür Servisi - Cemal Reşit Rey Konser Salonu yeni mevsimde ülkemiz- den ve dünyadan, farklı müzik türlerin- den temsilcileri müzikseverlerle buluş- turuyor. Fransız gitar sanatçısı Nguyen Le, 19 Ekim'de 20.00'de 'Jimi Hendris Anısına' adını verdiği, Jimi Hend- rixın parçalannı yorumlayacağı bir konser verecek. 'Dünya Caz' oluşumu- nun önemli isimlerin- den olan sanatçı, geçen on yılın en etkileyici ve heyecan verici çalışma- lanndan bin olarak de- ğerlendırilen 'Viet- nam Öyküleri'(1996), 'Magrep ve Arkadaş- ları'( 1998) gibi müzik- sever ve eleştirmenlerin büyük beğenisini topla- yan albümler yayırüadı. Eleştirmenlerin görü- şü, sanatçının yalnızca yaratıcı yönüyle değil, günümüzün en büyük gıtar ustalanndan biri olarak da müzik tarihine geçtiği. Sazendelerden saray tınıları luluk. Göksel Baktagir (kanun), Sad- retrin Özçimi (ney), Selim Gürler (ke- mençe), Yurdal Tokcan (ut), Emrul- lah Şengüller (viyolonsel), Serdar Bi- şiren (perküsyon), vokalde Halil Neci- poğlu, Güzin Değişmez ve Burçin Şimşek'ten oluşuyor. Bulgaristan'dan bir keman sanatçısı, Joseph Radionov. 21 Ekim'de 19.30'da resitaliyle müzikseverlerle buluşacak. Sanatçıya, piyanoda Zornitza Dami- CRR, 20 Ekim'de 19.30'da, özel bir proje çerçevesinde, 'Topkapı Sarayı'ndan Gelen Sesler' adlı konsere ev sahipliği ya- pacak. Canan Altınay'ın hazırladığı ve müzik yönetmenliğini yaptığı ve tiyat- ro sanatçısı Tank Şerbetçioğlu'nun da anlatıcı olarak yer alacağı konserde, bir ziyaretçinin gözünden Topkapı Sarayı. müzik eşliğinde sözcüklere dökülecek. İstanbul Sazendeleri, müzikleri ses- lendirecek. 1999 yılında kurulan, yur- tiçi ve yurtdışında konserler veren top- • Nyugen Le, îstanbul Sazendeleri, Joseph Radionov, Zornitza Damianova, îstanbul Oda Orkestrası, Neşet Ruacan, Imer Demirer, Kerem Görsev, Yahya Dai, Ali Perret, Selçuk Sun. Cengiz Baysal, Ercüment Ateş, Emin Fındıkoğlu, Fatih Erkoç ve Onder Focan da CRR'ın konuklan arasında. anova eşlik edecek. Müzik eğitimini Bulgaristan Devlet Müzik Akademi- si'nde tamamlayan Radiono\; ülkesinin önde gelen senfoni orkestralannm kon- serrmaisterliğini yaptı. Sanatçı, bugüne dek solist ve oda mü- ziği icracısı olarak, Avrupa"nın birçok ülkesi ve Küba, Japonya, Kolombiya ile ABD'de müzikseverlere ulaştı. Hakan Şensoy yönetimindeki tstan- bul Oda Orkestrası, 26 Ekim'de 19.30'da, 'Cumhuriyetin Kuruluşu- nun 80. Yıb Etkinlikleri' kapsamında bir konser verecek. CRR, 27 Ekim'de 20. OO'deki konser- le, 'Türk Caz Yıldızlan'nı konuk ede- cek. Konserde, Neşet Ruacan, tmer Demirer, Kerem Görsev, Emin Fındı- koğlu, Ali Perret, Tuna Ötenel, Fatih Erkoç, Selçuk Sun, Cengiz Baysal, Yahya Dai, Önder Focan, Sarp Ma- den, Feyza ve Ercü- ment Ateş müziksever- lerle buluşacaklar. Sahnede Kuvay-ı Mllliye îstanbul Büyükşe- hir Belediyesi" CRR Dans Tiyatrosu, genel sanat yönetmenliğini Arda Aydoğan, kore- ografisini Geyvan McMillan, Nicole Caccivio, Paul Clay- den ve Uğur Seyrek'in yaptığı 'Kimlikler' ad- lı dans tiyatrosu göste- risini sunacak 28 Ekim'de 20.00'de. Yıl- maz Beyaz'm yöneti- mindeki Kent Orkest- rası'nm 29 Ekim Çar- şamba 19.30'daki kon- serinin solisti tlhan Şe- ' şen. 30 Ekim'de 19.30'da, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, 'Kuvay-ı Mil- liye Operası'nın 'dünya prömiyeri' yapılacak. Cumhuriyetimizin kuruluşu- nun 80. yıldönümü için genel sanat yö- netmenliğince yazdınlan eser, Orhan Şallıel tarafından bestelendi. Murat Göksu'nun librettosunu yazdığı eserle, 'Kuvay-ı Milliye' ruhu ve coşkusu yan- sıtıhyor. (0 212 232 98 30) Şiir denen mucizenin köklerine yolculuk Kültür Servisi - Erdal Alo- va'nın hazırladığı Antikçağ Anadolu Şiiri Antolojisi kitabı K Kitaplığı Anatolia dizisinden yayımlandı. Alova, kitabın ön- sözünde: "Bir avuç tozdur eli- nizdeki bu antoloji. İki bin ye- di yüz yıl bo> unca. yangınlar, savaşlar, deprem- ler, bağnazlıklar yüzünden yok ol- muş nice şiirden arta kalan bir avuç toz" diyor. Karadeniz kıyı- lanndan lona'ya, Midilli'den Çuku- rova'ya, îzmir'den Kıbns'a uzanan bir coğrafya- nın uzun tarihinden bir avuç toz... Kimbilir, kaldıysa, hangi taşlann altında çürümüş ve top- rağa kanşmış nice hayatların şi- irleri bunlar... Bir büyük şiirin kalıntılan. en az bugünkü kadar tanıdık. Alova'nın antolojisi, • Erdal Alova 'nın hazırladığı 'Antikçağ Anadolu Şiiri Antolojisi' kitabı K Kitaplığı Anatolia dizisinden çıktı. başta Rhodos, Kos, Miletos, Samos, Ephesos, Kolophon, Teos, Smyrna, Sardeis. Lesbos ve Bithynia'dan olmak üzere 55 şair (adı ve yurdu belli olan 55 şair) ve adı bile kalmamış, kay- bolmuş bazı anonim parçalar- dan oluşuyor. Apollonias, He- rodas, Diotimos, Kallinos, Dionysi- os, Homeros, Sappho, Erinna ve tanıdığımız ta- nımadığımız on- larcası... Binlerce yılöncesininsesle- ri. Bu şiirlerin doğ- duğu coğrafyada yayımlanan bu anlamda ilk antoloji niteliği taşıyan Antikçağ Anadolu Şiiri Antolojisi, bu topraklann insa- nını anlatan, kınla döküle bu- güne ulaşan dizeleriyle binler- ce yıl öncesinin seslerini fısıldı- yor okurlara. (0 212 274 77 77) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Ben'in Savaşımı ve Yıkımı... Sokrates'e yöneltilen ve sonunda onun ölüm cezasına çarptırılmasına yol açan "Atinalı gençle- rin ahlakını bozma" suçlaması, aslında yerindeydi. Çünkü Sokrates, eğittiği Atinalı gençleri baştan savma bilgilerden kaynaklanma düzmece özgü- venlerinden yoksun kılıyorveonlardan böylecedo- ğan boşluğu doğru bilgiler edinme çabasıyla dol- durmalarını istiyordu. Sözlerine 'Sizler' diye başla- yacak yerde, her birinin Ben'ine seslenıyordu. Her yorumunda: "Bana göre böyle, sizleri bilemem..." söylemini kullanıyor, "Peki bizler ne yapmalıyız?" tarzındaki soruları da, "Sizleri bilemem ama, doğ- ru yanıtı her biriniz kendi Ben 7 için bulmak zorun- da!" diye yanıtlıyordu. Bundan daha büyük bir ahlaksızlık(!), gerçekten de düşünülemezdi. Çünkü Sokrates, öngördüğü eğitimle insanı hertürlü 'b/z'den ve 's;z'den yoksun kıhyor, dünyayla baş etme işini yalnızca Ben'in omuzlarına yüklüyordu! Oysa örneğin Atina, bir si- te devletiydi ve her insanın site üyesikimliği, Ben'in kimliğinden öncegelmekzorundaydı. Yüzyıllarbo- yunca yazgısının ve tüm yaşam yolunun soydan ge- len lanetle belirlendiği inancının boyunduruğunda yaşamış olan antikçağ insanı, aklın ve gereksinim- lerin bu boyunduruğu kırışının hemen ardından, Ben'i yaşamaya bir an bile zaman bulamadan, bu kez siyasal bır kimliğin gereklerini yerıne getirme zo- runluluğuyla karşılaşmıştı. Ben'i yeterince vurgulamış, Ben'e hakkını yete- rince vermeyi amaçlamış filozofları öne çıkaracak bir felsefe tarihi, sanırım bugüne kadar kaleme alı- nanlara göre çok daha özgün sayılabilirdi. Ne var ki, böylesine çok ince bir felsefe tarihi kitabı olur- du. Çünkü Sokrates'ten günümüze uzanan binler- ce yıl boyunca felsefe geleneği çok ağırlıklı olarak hep insan bilincini ve düşüncesini sistemler ve ka- tegoriler bağlamında değerlendiren filozoflarca oluşturuldu. Bunun içindir ki Sokrates'in bir ben- zeri, karşımıza ancak onun ölümünden yaklaşık i- ki bin beş yüz yıl sonra, örneğin Nietzsche'nin fi- lozof kimliğinde çıkar. Stefan Zvveig'ın nefis tanı- mıyla Nietzsche, "önce bir sistem kurup içine yer- leşen, ardından da bütün insan düşüncesini kendi sisteminin yonjm kanallanna yerieştirmeye çabala- yan "filozoflardan değildir. Nietzsche, kendisine ka- dar uzanan yerleşik geleneğin tam tersine, arada bir sistem oluşturur gibi gözükse de, tekilkişiye uy- madığını gördüğü an o sistemi yanda bırakır ve in- sanın Ben'ine uzanan yolculuğu için bu kez başka yollar arar. Nietzsche'nin Üstün lnsan'\, hiçbir faşizme kay- naklık edebilecek bir tip değildir; tam tersine o, hiç- bir biz'e ya da siz'e, hiçbir çoğunluğa taşınamaya- cak Ben'iyle, kendini aramak içın atıldığı uzun bir serüvenin son noktasında tüm yetkinliğiyle kendi- ne varan, oncatanrılararayışının ardından kendi yü- züyle karşılaşan, sınırlı fiziksel yaşamı ıçersinde is- terse sınırsızlığı ve sonsuzluğu yakalayabilen, Ben'inin bilincine varmış biricik insandır. Tarih boyunca yerleşik olma savındaki hiçbir dü- zen, Ben'le ve onu savunan taşıyıcılarıyla barışma- ya yanaşmamıştır. Çünkü hakkını vererek Ben di- yebilen insan, hangi otoriteden ve kurumdan gelir- se gelsin, hiçbir düşünceyı koşulsuz benimseme- yen, bunu yapmak için o düşünceyi önce kendi ak- lının süzgecinden geçirmeyi önkoşul sayan eleşti- rel düşünce sahibi insandır. Ben, bu anlamda eleş- tırel düşünebilmekle özdeştir, çünkü Ben'ını yete- rince sağlam inşa etmemiş kafalardan sağlıklı eleş- tirel düşünme sonuçlarını bekleyebilmek olanaksız- dır. Ben'siz kafalardan eleştirel düşünceler değil, ancak koşulsuz katılımcı tutumlar çıkabilir. Işte bu yüzdendir kı, tarih boyunca açık ya da örtük tüm buyurgan yönetimler, 'Ben' sözcüğünün yönettik- leri bireylerin ağızlanndan olabildığince az çıkma- sı içın düşünülebilecek her türlü önlemi almışlar, başlan sıkıştığı noktadada 'Ben' demenin 'bencil- lik' anlamına geldiğıni söyleyivermişlerdir! Günümüzde sözde yaygın olan demokrasilerde 'fîen'den geriye ne kaldığı ise ayrıca araştırılmaya değer bır konudur. e-posta: ahmetcemal > superonline.com acem20 " hotmail.com YPK Yayınları Franfurt Fuarı'nda • Kültür Servisi - Yapı Kredi Yayınlan, dünyanın en önemli kitap fuan Frankfurt Kitap Fuan'nda, MSÜ Öğr. Cyesi Sadık Karamustafa'nın tasarladığı özgün bir stantla yer aldı. 8-13 Ekim tarihleri arasmda gerçekleşen fuara, YKY, başka dillere yapıtlan çevrilmiş bazı Türk yazarlarm metinlerinden oluşan bir antoloji. ajanda katalog. özgün tasanmlı ayraçlar ve exlibrislerle hazırlanmış bir paketle katıldı. Her yıl bir ülkenin öne çıktığı Frankfurt Kitap Fuan'nın bu yılki onur ülkesi Rusya'ydı. Rus edebiyatıyla ilgili etkinliklerin yoğun bir şekilde yer aldığı fuarda. geçen yıl yoğun olarak tartışıldığı gibi Türkiye gereklerini yerine getirmediği için yapılan onur ülkesi önerisinden yararlanamadı. 30 yıllık The Beatles' albümü • Kültür Ser\isi - Ocak 1969'ta çalışmalanna başlanan, Phil Spector imzah efsane 'Let It Be' albümünün yeni versiyonu aralık ayında satışa çıkacak. iki CD'den oluşan albümün birinci CD'sinde 'The Long and Winding Road" ve 'Don't Let Me Down'un gibi büyük beğeni toplayan şarkıların daha önce yayımlanmamış versiyonlan yer alacak. İkinci CD'de şarkılann yanı sıra diyaloglann da bulunduğu stüdyo kayıtlanndan oluşan çalışmalar bulunacak. 'Zübeyde Haıum ve Çocuk' heykeli tZMİR (AA) - îzmir'de, Gündoğdu Meydanı'nda yaptınlan 'Zübeyde Hanım ve Çocuk' heykeli törenle açıldı. Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım adına yaptınlan heykelin açılışında söz alan Konak Belediye Başkanı Erdal Izgi, 'heykelin kadınlara ve annelere saygının simgesi' olduğunu bildirdi. Izgi, heykelin, Cumhuriyet'in 80'inci yılında yaptınlmış olmasının çok anlamlı olduğunu beîirrti. Heykelin, 15 milyar liraya mal olduğu i bildirildi. „
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle