30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 OCAK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J\_ U £ j X LJ M\ kulturıg cumhuriyet.com.tr 15 Uza Mnei'den yeni abiim • Kültür Servisi - Liza Minelli uzun bir aradan sonra yeni albümüyle müzik dünyasına döndü. 'Liza's Back' adını taşıyan albümde sanatçmın bu yaz verdiği konser dizisinden on sekiz şarkı yer ahyor. Minelli'nin 'New York, New York 1 , 'Cabaref, 'City Lights', 'But the World Goes 'Round 1 , Tll Be Seeing You' gibi sevilen şarkılannı da seslendirdiği albümün prodüktörlüğünü Phil Ramone yapmış. 'Liza's Back', BMC etiketiyle satışa sunuldu. Barış Manço yarın anıüyor • Kültür Servisi - Unutulmaz şarkılara imza atmış, sadece kendi kuşağını değil ardından gelen kuşaklann da hayranlığım kazanmış olan Banş Manço yann 16.00 - 19.00 saatleri arasında Banş Manço Köşkü'nde anıiacak. Aynca sanatçının ani ölümüyle tamamlayamadığı projeleri devam ettirmek adına sevenlerinin bir araya gelerek kurduklan Banş Manço Denıeği'nin düzenlediği ve Izzet Öz'ün yönetmenliğini yaptığı bir başka etkinlik de 3 Şubat Banş ve Sevgi Günü kapsamında Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleşecek. Birçok sanatçının gönüllü olarak destek verdiği anma gecesine dernek yöneticileri, Kurtalan Ekspres, Kenan Doğulu ve George Martines'in yanı sıra Manço'nun hayranlan katılacak. İnsan, çöp ve gençeklikler • Kültür Servisi - tFSAK'ta bugün 19.30 - 20.15 saatleri arasında Timurtaş Onan'ın, plastikle çöp toplayarak yaşamlannı kazanmak zorunda kaalan insanlan ele aldığı 'Outsiders' (Dışardakiler) adlı dia gösterisi izlenebilir. Zor şartlar altında yaşam savaşı veren insanları objektifine yerleştiren Timurtaş Onan, toplumun büyük bir yarasına da parmak basıyor. (0 212 292 42 01) l Masal Kadınlan' Tahpan'da • TAHRAN (AA) - tran'ın başkenti Tahran'daki Uluslararası Fecr Tiyatro Festivali'nde, Erzurum Devlet Tiyatrosu 'Masal Kadınlan' adlı oyunu sahneliyor. Oyunun cuma günkü temsilini, Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Selahattin Alpar, büyükelçilik çalışanlan, Tahran'daki Türk vatandaşlannm yanı sıra Iran vatandaşlan izledi. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Lemi Bilgin, oyundan sonra yaptığı değerlendirmede, "îki günde 4 temsil yaptık, çok yoğun ilgi var. Gerçi bütün oyunlara büyük ilgi var ve bu bizi biraz şaşırttı, özellikle genç seyircilerin çok yoğun ilgisi var. Oyunun 4 temsili hemen hemen dolu geçtiği için mutluyuz" dedi. • Kültür Servisi - 'Ölümüne Suçlu' ile perdelerini açan Tiyatro Kedı, bu kez bir Ingiliz komedisi ile buluşturuyor izleyicisini: 'Yalandan Kim Ölmüş!' llk kez 1 Şubat günü 15.00 ve 21.00 saatlerinde Profilo Kültür Merkezi'nde sahnelenecek olan oyun, perşembe - cuma saat 21.00'de, cumartesi günleri 15.00 ve 21 .OO'de, pazarlan ise 15.00 ve 18.30 saatlerinde izlenebilecek. Clive Exton'un yazdığı, Hakan Altıner'in yönettiği oyunda Nedret Güvenç, Nuri Gökaşan, Ebru Cündübeyoğlu, Mehmet Ulay, Özlem Çakar ve Abdül Süsler rol ahyorlar. 'Yalandan Kim Ölmüş!', 10 yıllık bir evliliği olan, fakat bunu annesine söyleyemeyen Roy Lewis'in yaşadığı problemleri anlatıyor. (0 212 216 93 14) M Aydın Boysan son kitabıyla bir yaşama kıdemlisinin gözünden okura pencere açıyor erkez muhacim'den şutlarGAMZE AKDEMİR Yan yana dizildiğinde 200 futbol alanını kaplayacak kadar çok yapı tasarlarnış bir mimar. 1954'te kuru- lan Türkiye Mimarlar Odası'nın ilk genel sekreteri. ÎTÜ'de 15 yıl mi- marlık dersi vermiş bir hoca Aydın Boysan. 61 yaşındayken ilk gazete yazısı, 63 yaşındayken ilk kitabı basılmış. Şu anda 22 kitabı var. Son kitabı Bil- gi Yayınlan'ndan çıkan 'Aynalar'. Yakın-uzak her şeyle, hatta yıldız- larlabile ilgilenmiş. Yurtdışından ve Türkiye'den topladığı 50'ye yakın gökbilim kitabını, 2.5 yıl notlar çı- kararak okumuş, sonra da oturup bir bilimkurgu romanı yazmış. Muazzam bir bilgisayar düzeni var, ama o keçe uçlu yumuşak kale- min kâğıdın üstünde kaymasından, yanhşsa karalamaktan, müsvedde kâğıtlannın üst üste yığılmasından, yazı konusu olabilecek her şeyi not edebilmek için cebinde hep dörde katladığı A4 kâğıtlar bulundurmak- tan hoşlanıyor. Şimdiden sonra, ne mi yapmayı düşünüyor? Kitap yaz- mayı -hiç olmazsa 5-10 kitap daha, müzik dinlemeyi, kitap okumayı, dostlanyla söyleşmeyi, çıçek bak- mayı, ağaç yetiştırmeyi sürdürmeyi elbette. Belki bir bilimkurgu roma- nı daha yazmayı, bir de.. Mizahtan vazgeçmiyor 'Aynalar'da amaçladığı, bir yaşa- ma kıdemlisinin gözünden okura bir pencere açmak. Mizah gözlüklerin- den vazgeçmemek. Mizahın ruhu olan esprinın tek kişinin zihninde kalmaması, kendı deyimiyle 'ka- dük olmaması', yaşamın gözünü açması. "Ülkemizde yaşamın çile- leri, zıtlıklan ve çelişkileri, miza- hın ta kendisi... Mizahın amacı, insanlan gerçekleri görünceye ka- dar düşündürmek. Adına gülme- ce denilmesi, yetersiz olmanın da ötesinde, 'yakışıksız'... Hele kitap- lar daha çok satsın diyeyse, 'ayıp'... Mizah dilinin doğru ve gerçek karşılığı, 'düşünmece'dir. nsanlann cehenneme döndürmek için yanştığı dünyada edebiyatın, insanlığı övmekten vazgeçmeye niyetli olmadığına inanan Boysan, Bilgi Yayınlan'ndan çıkan kitabı 'Aynalar'da dört duvardan dünyanın çatısına, hükümetten Tannya, futbola, siyasete, sıradana, olmayana, hakka, hukuka, yalana, dolana, uçana-kaçana.. dokunuyor. Mizah, düşündürmenin dilidir" diyor bu nedenle. Kitapta yok yok. Dört duvardan dünyanın çatısına, hükümetten Tan- nya, futbola, siyasete, sıradana, ol- mayana, hakka, hukuka, yalana, do- lana, uçana-kaçana.. dokunuyor sözcükleri. Yaşamın yüzeyinden de- rinine, geçmişinden bugününe ya da geleceğine her anının ıçindeyiz. In- sanlann cehenneme döndürmek için yanştığı dünyada edebiyatın, insan- lığı övmekten vazgeçmeye niyetli olmadığı kanısında. Peki sanat su- landınlabilir mi? Cevabı net: "El- bette evet!. 'En büyük dolandıncı- lann kullandığı oltadır' dediği, sa- natı halka indirmek etiketiyle ya- pılmış sulandırmalar, kalpazan- lıktan daha vahimdir çünkü." Futbol-toplum ilişkisi Dedik ya kitapta yok yok. Bir kö- şede Bahriyeli Ethem Bey, Samat- ya Narhkapısı'nda torik pişirmekte, bir başka köşede pışkin yüz denle- rinin bir milimetre altında irin akan kimi politikacılar suçlannı örtbas et- mekte. Öte yandaysa Süleyman Na- zif, Fethi Okyar gibi isımlerle Mal- ta sürgünleri konusu deşilmekte. Kendisini 60 yıl önce 'merkez muhacim' (santrfor) oynamış bir Şark Şimendifer futbol takımı (60 yıl önce kapatılmış) oyuncusu ola- rak tanımlayan Boysan futbol-top- lum ılışkisini de irdelemekte. Ve ga- zeteciler için Gutzkow'un "Gazete- ciler, zamanın ebeleri ve mezarcı- larıdır" tanımını benımsemekte... Doğduğu, büyüdüğü, âşık olduğu, yaşlandığı Istanbul'un tarihini ise ikiye ayırmakta: Kebaptan önce ve kebaptan sonra... Peki yaşamın gerçek yüzünün gü- le ağlaya yansıması mı 'Aynalar'?. Nasıl olmasın ki... Neler yaşamıştı, neler görüp geçirmişti. Şu koca dün- yaya, gözünü açtığında, Cumhuri- yet'in pınltıh doğuşu gerçekleşmiş- tirbile. O ve akranlan, o yıllann ışı- ğında, hâlâ aydınlanmaktadır hatta. Her ne kadar kendilerini "eskidik" dıye nitelese de "Hızını kesmeyen arabalar gibiyiz. Bizi ateşleyen ve biçimleyen, tüm ömrümüzde ya- şadığımız, zıtlıklar kargaşasıdır." demeyı de ıhmal etmiyor Boysan. Ömürlerinin başlangıcını, elektri- ği-akar suyu olmayan, ama kuyusu bulunan evlerde geçırmişlerdir. Radyolan bile, sonraki yıllarda ol- muştur. Kışlan evlerinin bir odası, mangal veya odun sobasıyla ısıtıl- mıştır. Otomobıli ise yalnız uzaktan görmüştür. Öğrenciliğinde, iki kuru- şun yettiği tramvaya ya da trene ve Boğaziçi vapurlanna binmiştir. Yaşama ayna tutmak... "Bizim durumumuzdaki insan- lar, tam doymazdık. Ama sanırım böylesi, fazla doymaktan daha sağukuydı. İkinci Dünya Savaşı'n- da ise günde verilen 150 gram karneli ekmekle, düpedüz yan aç- tık" diyor. Sonra da, ekliyor madal- yonutersineçevirerek: "Yaşamımı- zın, lüks yanları da vardı. Olta ör- er, balık tutardık. Şehzadeba- şı'ndaki tiyatroda büyük tuluat sanatçımız Naşıt Bey'in ovunları- nı, Şehir Tiyatrosu'nda Shakespe- are temsillerini, sinemalardaki opera filmlerini, klasik müzik konserlerini kaçırmazdık. Her gün ders çalışmak için git- tiğimiz Eminönü Halkevi Kitaplı- ğı, cennetimizdi. Maksim Gor- ki'nin Ana romanını bile, bu ki- taplıkta okudum. Hem de aldatı- cı biçimde 'eski yazı' denen, Arap harfle'riyle, 20. yüzyıl başında ba- sılmışını... Böyle bir basımın ya- pılmış olduğunu bilene, hâlâ ras- lamadım. Evet... Kitabım yaşama tuttu- ğum aynalardan biri. Hem de düz bir ayna tutmaktan vazgeçmeme- ye çalıştım. Hani o panayır yerle- rinde bulunan kahkaha aynaları- na benzetmeye uğraşmadan... Sa- dece ayna tuttum. Tek yaptığım, ayna tuttuğum konuyu ve zamanı- nı seçmek... Hepsi bu!." 'îlk savaş'tan günümüzün savaşına 1789 devriminden bu yana mitolojilerin, efsanelerin, destanların 'Altınçağ düşlerV yaşanabilir, en azından uğrunda mücadele ediiebilir bir vaat olarak duruyor önümüzde AYŞE EMEL MESCİ Bugün yaşayan her hücresiyle yaklaşan savaşı, gökyüzünde bir yerlerden yağacak bombalan, füzeleri bekleyen topraklar, yani Irak, dünyanın en eski kentlerinin beşiği olan bir coğrafya. Sümer, Babil, Akad hep bu topraklarda yeşermiş ve eğer uygarlık kent ölçütüne dayalı bır kavramsa, 'uygar' dünyanın ilk kazanımlan, ilk acılan, ilk korkulan, ilk 'demokrasi' denemeleri ve ilk kahraman-kral-diktatörleri bu topraklarda yaşayıp efsaneleşmış. İlk slnlr harbl Ünlü Sümerbılimci Samuel Noah Kramer'in 'Tarih Sümer'de Başlar' adlı kitabının sayfalannı kanştırıp bu ilginç 'ilk'lere göz atıyorum. 'Uluslararası Ilişkiler/tlk Sinir Harbi' başhklı bölümde duruyorum: Bundan yaklaşık 4 bin yıl önce, Güney Mezopotamya'daki Uruk kent-devletinde hüküm süren Sümer kahramanı Enmerkar, Mezopotamya'nın epey doğusuna düşen dağlık bir bölgedeki Aratta kent-devletinin beyine bir haberci gönderip kendi boyunduruğuna girmelerini buyurmuş. Bu gözdağı verme siyasetini manzum bir biçimde anlatan tabletin satırlan arasında, hem Enmerkar'ın bu isteğinin nesnel gerekçesı, hem de isteğinin haklıhğını göstermek için kullandığı kanıtlar ayırt edilebiliyor. Enmerkar, Aratta kentinden kendi koruyucu tannsı Enki adına bir tapınak yapılmasını ister ve bunu yapmazlarsa kenti yerle bir edeceğıni bildirirken Aratta'nın koruyucu tannsı İnanna'nın da artık kendi yanında olduğunu vurgulamayı ihmal etmez. Bu arada Enmerkar'ın, Enki ve Inanna ile yaptığı 'kapalı kapılar' ardındaki görüşmelerden, Sümer kahramanının bu yayılma isteğinin ardında bir başka neden daha bulunduğunu öğreniriz: "Aratta, Mezopotamya'nın düz ovasında kurulmuş Enmerkar'ın kenti Uruk'ta hiç bulunmayan maden ve taş yönünden zengin, gönençli bir kentti." Tabletlerin tamamı elde bulunmadığı için öykünün devamını izlemek güçleşse de Kramer'in sözleriyle "Aratta halkının Uruk'a altın, gümüş ve lapis getirdiği ve bunları »ümerbilimci Samuel Noah Kramer, 'Tarih Sümer'de Başlar' adlı kitabının 'Uluslararası Ilişkiler / îlk Sinir Harbi' bölümünde, Sümer kahramanı Enmerkar'ın, Aıatta kent - devletini boyunduruğuna almak için verdiği gözdağından bahseder. Sümer kahramanının bu yayılma isteği, sinir harbini güçlü olanın kazandığının göstergesidir. İnanna için Eanna'mın avlusuna yığdığı" anlaşılıyor. Sinir harbini güçlü olan kazanıyor. Altınçağ Ideall Hammadde ve zenginlik kaynaklanna ulaşma isteği, insanlığın en eski çağlanndan bu yana savaşlann temel nedenini oluşturuyor. Ama insanlığın ilk çağlanndan bu yana hiç değişmeyen bir de ideal var: Hatırlanamayacak kadar eski bır geçmişte yaşanmış ve süreklı özlem duyulan "Altınçağ" idealı. Enmerkar'ın macerasının anlatıldığı destanda, "Altınçağ"a ılişkın betımlemelere de yer veriliyor: "Bir varmış, bir yokmuş, yılan yokmuş, akrep yokmuş / Sırtlan yokmış, aslan yokmuş / Ne yaban? köpek varmış, ne de kurt / Ne korku varmış ne de dehşet / tnsanın rakibi yokmuş. Ö...Ü Bütün evren, birlik içindeki halklar, / Enlil'e tek bir dilde şükrederlermiş." Adı geçen hayvanlann yüklendikleri simgesel değerler açısından metne bakıldığında, güçlünün güçsüzü ezmediğ, yalanın, ikiyüzlülüğün, korku ve dehşet imparatorluğunun hüküm sürmediği, birbirine düşman edilmiş halklann bölünip, parçalanıp av ve avcı konumuna indirgenmediği bir dünya özlemi olarak okunabilir bu satırlar. Aslında insanlığın toplam serüvenine bu perspektiften bakıldığında, savaşın ve savaşa neden olan temel nesnel ve öznel güdülerin yanısıra bu "Altınçağ" idealinn de her çağda kendıne özgü biçimlere bürünerek sürdüğunü görmek mümkün. Toplumlan uygarlık yıkılışlannın ardı arkası kesilmez kaoslanndan kurtanp >eıi bir gelecek umudu yaratan ve bu gelecegn kendi ellerinde olduğunu insanoğluna en önemli ders olarak öğreten 1789 devriminden bu yana ise efsanelerin, mitolojilerin, destanlann "Altınçağ düşleri" yaşanabilir, en azmdan uğrundb mücadele ediiebilir bir vaat olarak durayr önümüzde. Savaşa hayır Tek kutuplu dünyaya geçişin ve dayatılrrş 'küreselleşme'nın 10-15 yıllık kısacık geçmişi bile insanlığın düşlerinden vazgeçmediğini, farklı biçimlerde de ols, 'aslansız ve sırtlansız, korkusuz ve dehşetsiz' bir dünya peşinde koşmayı sürdüreceğini gösteriyor. lletişım ve teknoloji çağı, insanm kendi zamaa'mekn sınırlanm aşan idealler için yollara düşmeyi göze alma yeteneğiyle birleştig gün, belki de 'Altınçağ' düşünün gerçekleşmesi yönünde dev bir adım dıb atılmış olacak. Irak ve Ortadoğu lıalklan üzerinde tezgâhlanan korkunç savaş senaryolaruuE en gür sesimizle 'hayır' diye haykırdığımızda. kadenmızi yeniden k » ellerimize almanın, "Biz buradayız" diyebilmenin yaratıcı enerjısi de dolduracak yerküreyi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle