21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 OCAK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK %IDÜRÜ3T TABÎATLI ÎSTANBüL EFENDİSİ ABDÜLCAKBAZ 1 Itf FJ.EİKÜLADE MACERALAEI j£I_5IM TEKMİIİ EİKSEN NEV1E Z E - HAMffNDİ? / Federalizmya dakantonlar Ankara, gürültü yapmadan 11 yıllık Irak politikasını sona erdirerek Saddam Hüseyin sonrasında federal bir Irak yapılanmasını kantonal İsviçre modeli çerçevesinde kabul ediyor Prof. Dr. ÜMİT ÖZDAĞ (*) Ocak 2003'te Sayın FikretBi- la'nın Milliyet gazetesinde ya- yımlananhaberyorumu,Irak'a yapılacak bir Amerikan operasyonu- nun hemen öncesinde Washington ile askeri ve ekonomikpazarlığın yanın- da Saddam sonrası dönemin siyasal yapılanmasının pazarlığını yapan Türkiye'nin Irak politıkasındaki kök- lü değişikliği gündeme getirmesi açısından çok ilginçtir. Ankara hiç büyük güriiltü yapmadan, 11 sene- den bu yana sürdürdüğü üniter Irak politikasını sona erdirerek Saddam sonrasında federal bir Irak yapılan- masını kantonal İsviçre modeli çer- çevesinde kabul ediyor. Ankara, 3 Kasım seçimle- _ _ rinden bu yana birçok temel politikanın çok hızla değiştiği bir başkent haline geliyor. Dış politikanın bir uçak gemisi gi- bi olduğunu ve ani manevra- lar gerçekleştiremeyeceğini ile- ri sürenler Türkiye'nin dış po- litikasındaki ani değişiklikle- ri görseler herhalde bu görüş- lerini gözden geçirirler. Anka- ra'nın 1974'ten bu yana sürdür- düğü Kıbns politikası değişi- yor. Ankara'nın 1991'den bu yana sürdürdüğü Irak politi- kası değişiyor. Ankara'nın bir ulusal güvenlik tehdidi olarak algıladığı federal Irak'ı kabul- lenmesinin nedeni nedir? Bu kı- sa analizin amacı bu sorunun cevabını bulmaya çalışmaktır. Kuzey Irak sorunu Türkiye'nin Körfez Sava- şı'nın bitmesinden ve Kuzey Irak üzerinde Bağdat'ın otori- tesinin kalkmasından bu yana temel tezi, Irak'ın Kuzey Irak'ta üniter devlet modeli çerçevesinde otoritesini yeni- den tesis etmesi gerektiği doğ- rultusunda olmuştur. Ankara, Irak'ın kuzeyinde gerçekleşe- cek bir Kürt veya Türkmen merkezkaç eğilimin, Ortado- ğu bölgesinde istikran boza- cağı inancı ile hem Kürtlerin merkezkaç her türlü politika- sına muhalefet etmiş, hem Türkmenleri Bağdat ile ilişki- lerini zayıflatacak politikalar benimsememeleri konusunda baskı altına almıştır. Türkmen meselesinin uluslarara- sı alana taşınması için en ufak bir ça- ba gösterilmemiştir. Türkmenkrin Irak muhalefetinin içinde yer alma- sı, Irak' ın toprak bütünlügüne yöne- lik olarak algılanabileceği kaygısı ile Ankara tarafından engellenmiş- tir. Böylece. Türkmenlerin Irak mu- halefetinin içinde yer alarak kök sal- malan ve güçlenmelerinin önüne ge- çilmiştir. Türkmenlerin, ancak 1J 92 başında Washington'da büro açtık- lan göz önünde tutulur ise Anka- ra'nın Kuzey Irak ve Türkmen po- litikasının boyutsuzluğu ortaya çıkar. Yasamsal bir tehdlt Ankara, 1990'lar boyunca PKK'yi bir numaralı ulusal güvenlik soninu yaparken Kuzey Irak'ta bağırrsız Kürt devletini de iki numaralı du- sal güvenlik sorunu ilan etmistir. 1998'de PKK'nin bir askeri sorun olarak ortadan kalkmasından scnra Ankara, Kuzey Irak'ta bağımsı: bir Kürt devletini veya federal bir rak içinde federe bir Kürt devletin bir numaralı yasamsal tehdit olarak de- ğerlendirmeye başlamıştır. Anka- ra'nın bağımsız Kürt devletini teh- dit olarak algılamasının nedeni ko- lay anlaşılabilir. Federe bir Kürt dev- letine muhalefet etmesi, SSCB ve Yugoslavya'nın parçalanması ile ya- kından ilgilidir. Etnik temelli fede- ral devletlerin yaşama kabiliyetleri- nin sınırlı oluşu ve bir siyasal istik- rarsızlıkta bağımsızlıklannı ilan eden federe devletlerin kolaylıkla bağım- sızlığa geçebilmeleri, Ankara'nın federal bir Irak' a muhalefetinin ana nedenini oluşturmuştur. Ankara, Irak'ın üniter devlet mo- deli muhafaza edilerek 48 vilayetten oluşan mevcut idari yapısı ile de- mokratik sürece geçilmesi gerekti- yaşanmamış sayılarak yapılacak her türlü politikayı uygulanabilir olmak- tan çıkarmıştır. Saddam veya her- hangi bir Irak rejiminin bir şey ol- mamış gibi Zaho'ya dönmesinin mümkün olmadığını, Ankara anla- mamakta ısrar etmistir. Saddam'ı devlrmek Öte yandan, Washington'un Irak politikası da aynı derecede ilkesiz- dir son on senede. Ctinton yönetimi boyunca Irak ile ne yapacağını pek bilemeyen Was- hington, durum netleşinceye kadar Kuzey Irak'taki mevcut durumu bü- yük bir maliyet üstlenmeden sürdür- meyi tercih etmistir. Bu arada za- ve KYB'nin bölgesel ve uluslarara- sı etkinliğine karşı Türkmenleri, uluslararası etkinlik oluşturmasına değil yardımcı ohnak, engelleyen Ankara, birden Saddam sonrası Irak konusunda Washington-Londra mer- kezli ve Irak muhalefeti tarafından yaşama geçirilen bir federal Irak pro- jesi ile karşı karşıya kalmıştır. Irak'ta bir bağımsız Kürt devleti kurulmayacağı konusunda Anka- ra'ya güvence veren Washington, federal bir Irak çözümünü ise des- teklemektedir. Ankara'nın etnik ya- pılı federalizm konusundaki şüphe- lerinin farkında olan ABD, Türİdye'yi bu federasyon, etnik hatlar boyunca değil, politik hatlar boyunca olacak- tır şeklinde bir yaklaşımla teselli et- CÖZLER YİNE BAŞKANLIK SARAYINDA ABD Başkaıu George W. Bush'un, Irak'ın BM'nin sflahsızlanma kararma uyması gerektiğini söyteyerek Saddam Hüseyin için zamanm daraldığma dikkat çekmesi Körfez'de sulann iyice ısmdığmı gösteriyor. BM denetçSeri ise 8. haftasına giren Irak'taki incelemelerini sürdûrûyor. Irakta bir asker, BM silah denetçilerinin araçlannın önünde duruyor. BM araçlan, Saddam Hüseyin'in Bağdat'taki Başkanhk Sarayı'na girnıek için izin beknyor. Bekknen izin çıkmca denetçfler incelemelerini bir kez daha sarayda sürdürdü. (Fotoğraf: REUTERS) nkara 'nın, kantonal modeli önerirken kullandığı gerekçelerden birisi, Türkmenlerin coğrafı dağılımından dolayı kantonal modelin daha gerçekçi olduğudur. Doğrusu, Irak'a beş senelik birsüre için girmeyi tasarlayan, bu ülkede bir "ulus-inşa " sürecini başlatacağını söyleyen bir ABD ile belki de bir kolordu gücünde bir askeri kuvvetle Irak 'a girecek bir Türkiye, eğer gereken coğrafi-politik düzenlemeleri yapamıyor ise Irak'a neden girecektir? ğini, Kürtlerin ve Türkmenlerin de- mokratik Irak'ta yerlerini almalan- nı desteklediğini 1992 senesinden bu yana hep vurgulamıştır. Ancak, 1992'den beri hiçbir Türk hüküme- tinin Irak'ta demokratik bir yapıya nasıl geçileceği konusunda fikn ol- duğu söylenemez. Aslında bu konu ile hiç ilgilenmedikleri gibi Bağ- dat'ın Kuzey Irak'ta otoritesini sağ- lamasından sonra Irak'ta yaşayan Kürtlere ve Türkmenlere ne olaca- ğının umurlannda olduğu da ileri sürülemez. Ankara'nın Kürt ve Türkmen soy- daşlannı kaderleri ile baş başa bıra- kan bu ilkesiz politikası aynı zaman- da gerçekçi olmaktan da uzaktır. Saddam Hüseyin rejiminin kontro- lünden uzakta geçen her gün, tarihi man zaman Washington'da Saddam Hüseyin'in yerine geçirilecek adam diye bazı generallerin adı geçse de aslında kimse ciddi bir şekilde Sad- dam'ı devirmeyi düşünmemiştir. Ancak, 11 Eylül ve Bush ile bir- likte bu politika sona ermiş ve Was- hington, Saddam Hüseyin'i devir- me karan alınca Saddam'ın yerine geçecek kişi ile Baas Partisi rejimi- nin yerine kurulacak rejim büyük önem kazanmıştır. Kaybedllen yıllar Işte o zaman Ankara'nın Kuzey Irak'ta son on seneyi nasıl heba et- tiği ortaya çıkmıştır. Saddam sonra- sı için gerçekçi bir politik proje üze- rinde aynnhlan ile çalışmayan. KDP meye çalışmaktadır. Ancak, bu yak- laşımın ciddiye alınacak bir yanının olmadığını, Irak muhalefetinin Lond- ra toplantısı ortaya koymuşrur. 1932 tarihinde Irak'ın bağımsız- lık memorandumunda Milletler Ce- miyeti'ne "geri dönülmez* şekilde bildirdiği ve hâlâ geçerli olan bu bel- ge, açıkladığı husus olan Irak'ın üç kurucu halkmın Araplar, Kürtler ve Türkmenler olduğu gerçeği, Irak muhalefeti tarafından tamamen göz ardı edilmiştir. "Irak, Araplar, Kürtler ve diğer- lerinden oluşur" şeklindeki bir ifa- de ile Ankara ile adeta alay edilmiş- tir. Böylece, "PoKtik hatlar boyun- ca kurulacağı ilan edüen federasyo- nun federe Kürt devleti ile federe Arap de\1etinin ohışturacağT bir fe- deral Irak olduğu meydana çıkmış- tır. KDP, KYB ve Irak Milli Kong- resi'nin bunu Washington'un bilgi- si ve onayı ohnadan yapması müm- kün değildir. Washington tarafından ciddiye alınmak isteyen bir Ankara'nın yap- ması gereken, Londra muhalefet top- lantısının sonuç bildirgesinin açık- landığı gün, ABD ile Irak konusun- daki her türlü askeri-politik göriiş- me askıya alınarak Irak muhalefeti- nin Saddam-sonrası Irak'ta Türk- menleri Irak'ın kurucu halklanndan birisi olarak kabul edene kadar da gö- rüşmelere başlamamaktı. Federal cözüme onav Bunu yapmayan Ankara, bir * | yandan ABD ile asker-politik görüşmeleri sürdürürken, or- taya Irak'ın politik yapılan- ması ile ilgili ve ABD'nin fe- deralizm çözümünün yerine geçecek bir proje almamıştır. Aslında böyle bir proje var- dır. Hem Irak'ın üniter yapı- sını korumak hem Kürt ve Türkmenlerin varlığını ve de- mokratik haklannı korumak hem de ABD'nin Ortadoğu bölgesi ile ilgili menfaatlan- nı korumak mumkündür. Böyle bir çözüm ise ancak üniter modelde genişletilmiş özerkliğin modelinin Irak'ın 1973 Anayasası temel alınarak ve geliştirilerek Türkmenlere ve Kürtlere özerk bölgeler oluşturulması ile mumkündür. Bu özerk bölgelere anayasal bir starü vermek, topraklannın belirlenmesi, bunlann merkezi otorite tarafından değiş- tirilemeyeceğmin kayda alın- ması mumkündür. 20 yıl içinde bu özerk böl- gelerin anayasal haklannın, BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri tarafından güven- ce altına ahnması mumkün- dür. ABD'nin Türkmenleri dikkate almayan tutumunun üzerinde durmayan; Bush, Türkmenler deyince sevinen, "WaD Street Journal" Türk- menler ile ilgili okuyucu mek- tubu yayımlayınca bunu başan kabul eden Ankara, kendi politik projesini ortaya koy- madan, gerçekçi olmayan üniter-demokratik Irak projesinden vazgeçerek şimdi, Washington'a hiç- bir direniş göstermeden, kantonal model çerçevesinde federal çözümü kabul etmektedir. Ankara'nın, kantonal modeli önerilirken kullandığı gerekçeler- den birisi, Türkmenlerin coğrafi dağılımından dolayı kantonal modelin daha gerçekçi olduğudur. Doğrusu, Irak'a beş senelik bir süre için girmeyi tasarlayan, bu ül- kede bir "uhıs-inşa" sürecini baş- latacağını söyleyen bir ABD ile bir- likte belki de bir kolordu gücünde bir askeri kuvvetle Irak'a girecek olan bir Türkiye, eğer gereken coğrafi- politik düzenlemeleri yapamıyor ise Irak'a neden girecektir? Savaşlann amacı askerlerin çarpışması değil, politik projelerin gerçekleştiril- mesidir. Eğer elinizde politik bir proje yoksa savaşa girmek, insan ve kaynak israfıdır. Üstelik gerçekleş- tirecek politik projesi olmayanlar her halûkârda zararlı çıkarlar. (*) Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Başkanı GEÇMJŞTEN GELECEĞE ORHANERİNÇ Saldırıya Hayır! Irak'ın çevresine Amerika Birleşik Devletleri'nin her gün biraz daha yoğunlaşan ve "savaş hazır- lığı" olarak nitelendirilen yığınağı, kafaları daha da karıştırıyor. Bu kanşıklık, çeşitli nedenlerie kamuoyuna yan- sıdığı kadarıyla kaosa benzer bir ortamda yaşa- dığımızı da yansıtıyor. İki kavramı, bir kez daha irdelemekte yarar var. Herhalde "Körfez Savaşı" deyiminden yola çıkılıyor olsa gerek ki olacaklara "Irak Savaşı" de- mekten kendimizi alamıyoruz. Körfez Savaşı'nda, bir saldırgan vardı. Silah zoruyla "Benim topraklarım" diye nitelendirdiği ülkenin topraklarına girmişti. Çıkartmak için Bir- leşmiş Milletler'in (BM) de kararı sonunda yanı- tını silahla aldı. Bugün öyle değil. Ortadoğu'da bir tehdit söz konusu edilebilir o kadar. BM de henüz seyredi- yor. Ama "savaş" çığlıkları atanlar var. istanbul Üniversitesi lletişim Fakültesi'nin dü- zenlediği "Türkiye'de Gazetecilik" konulu panel- de genç bir gazeteci adayının soruya giriş cüm- lesini, ustalarımızdan Nail Güreli "Onuncu Ses" köşesinde şöyle aktarıyor: "Hep savaş diye konuşulup yazılıyor; bu yan- lış. Söz konusu olan savaş değil, Amerikan sal- dırısıdır." (Milliyet, 15 Ocak 2002) Demek ki "savaş" sözcüğünü yerinde kullan- mıyoruz. • • • irdelememiz gereken ikinci kavram "Sivil Top- lum Kuruluşu" olmalı. Demokrasinin vazgeçilmez kurumları var. Si- yasal partiler, meslek örgütleri, devletin kimi so- rumluluk ve yetkilerini üstlenmiş odalar, birlikler. Ama bunlar sivil toplum kuruluşları değiller. Doğal görevleri gereği birer baskı grubu olarak çalışıyorlar. Oysa sivil toplum kuruluşu denildiğinde bun- lar akla geliyor. Bu durum da kimilerini yanlış yönlendiriyor. • • • Değindiğim baskı gruplarından biri deTürk Sa- nayici ve Işadamları Derneği. Son günlerde AKP hükümeti ile arasında so- ğuk rüzgârlar esiyor. Anlaşılan, hükümetin daha önce Uluslararası ParaFonuaracılığıylaDünyaBankası'naverilmiş olan sözlerden caymaya kalkmasını yanlış bulu- yor. Olabilir. Çünkü gelişmeler olumlu ya da olum- suz kendi üyelerini çok yakından ilgilendiriyor. Demokratik bir ortamda olduğumuz varsayıldı- ğına göre kendilerini yerden göğe kadar haklı görebilirler. Ama, konu Irak'a saldırı olduğunda biraz du- rup düşünmeleri gerekli. "Türkiye 'nin müttefiklerinin yanında yeralma- sını" istemek ne demek? Hele benzer görüşle- rin, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Bay Pearson'la Istanbul'da yenen yemeğin sonrasında ve büyü- kelçinin hükümete baskı yapılması yolundaki sözlerinin ardından yinelenmesi, kabul edilebilir bir öneri midir? Işadamlarının, yıllardır dinleyegeldiğimiz "is- tıkrar" beklentilerine ilişkin eleştirileri boşuna mıydı ki şimdi, tek partili istikrarın da köküne kib- rit suyu dökme çabasını sürdürüyorlar. İstanbul büyük sermayesinin temsilcilerinin üye olduğu TÜSİAD, hükümeti doğrudan ABD'nin kucağına atmaktan nasıl bir ulusal çıkar umar, an- lamak zor. Türkiye'nin geleceği için söylenecek söz "Sal- dınya hayır!" olmalıdır. oerinc(Ş cumhuriyet.com.tr. Mehmet FARAÇ KÖTÜLEP MAHALLESİ G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72 UER ELİF1İ VEHI DONY tat fma oom *e m
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle