Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2003 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Saatiniz Yok mu?'
Cebinden saatini çıkarmış, göstermiş:
"Neden bir buçuk saat geciktiniz?"
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev dır
bu soruyu soran... Kime mi? Eski istanbul Be-
lediye Başkanı Tayyip Bey'e!...
Bir konuk, zamanında gider konuk olduğu ül-
kenin başkanıyla buluşmaya... Saat diye birşey
var!...
Birde demez mi: "Yırmibirinciyüzyıl Türkyüz-
yılı olacak..."
özbekler, Türkmenler, Kazaklar Türk soyun-
dan gelmedir, ama kendilerini bizim bildiğimiz
anlamda Türk" saymazlar. Azeridir, Özbektir, Ka-
zaktır, Türkmendir... Biz onları "Türk" sayarak
kendimize maletmeye alışmışız, ama böyle söy-
leyerek onları kırdığımızı hiç düşünmeyiz!...
AKP Başkaru'nın her gittiği yerde, siyasal gör-
gü, bilgi eksikliği göze batar hale geldi. Hele Av-
rupa'da, Amerika'daki saltanat gezilerindeki kı-
rılan potlar, gaflar!...
Iki yazıdır soruyorum; bu Tayyip Bey'in THY
uçaklarıyla, maiyetiyle birlikte yaptığı gezilerin,
yatıp kalktığı, yiyip içtiği, otellerin, lokantaların,
ona buna sunduğu armağanlann parası nerden
çıktı? Kim, hangi kurum, hangi devlet kuruluşu
verdi? Bugüne dek hiçbir yanıt alamadım. Ama
yurdun dört yanındaki okurlar arıyorlar, soru-
yorlar! Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Cumhuriyet başsavcısı "Tayyip Bey aday ola-
maz, Tayyip Bey parti başkanı olamaz, zama-
nında istifa etmemesi, partısinı yasal yoldan
kapatılırduruma sokmuştur" der, kimsetınmaz.
Yüksek Seçim Kurulu bir an önce milletvekili se-
çilmesi için uygun yollar, çareler arar, bulur. Ki-
mi gazeteler, yazarlar Tayyip'in ille başbakan
olmasını ister, savunur! "Başbakan olsun da ne
olduğu ne olmadığı ortaya çıksın" diye avun-
tular yaratır. Belli olmadı mı, görevinden uzak-
laştırılmış eski belediye başkanının beceri, ba-
şarı ölçüsü?.. Başbakan olursa ne yapacak?
ısmet Paşa'nın dediği ünlü sözü anımsayalım:
"Eskiden ne yapıyorsa yine onları yapacak!..."
Yani uydurma şiirler okuyup laikliği, Cumhuri-
yet düzenini eleştiren, nerdeyse yok etmeye yö-
nelik laflar, tutumlar!..
Siirt seçimlerinde DEHAP'a yol kapalı! Yoksa
silme adayları kazanacaktı. Mademki seçime
katılamayacak, katılsa da aldığı oylar boşa gi-
decek, Tayyip Bey'in başbakanlık yolunu kes-
menin tek çaresi tüm DEHAP oylarının CHP
adaylarında toplanması... CHP'nin de gerçek-
te seçimi kazanan, ama yüzde onluk baraj yü-
zünden seçilmemiş sayılan iki adayını, listesine
alması!
"Nerdesiniz bir buçuk saattir bekliyoruz, sa-
atinizyok mu" azarlanması utanç verici değil mi?
Ama anlayana!...
Universitelerde Yetki Sorunu...
Üniversitelerde 'saray düzeni'ni ortadan kaldırmak,
ancak yönetimde ortak aklı egemen kılmakla olasıdır.
Bunun yolu da bölüm olsun. fakülte olsun, üniversitenin
tümü olsun, her düzeyde yetkilerin kurullara
verilmesidir.
Prof.Dr.NaciKEPKEP
Y
ükseköğretim
Kanunu'nu he-
nüz tasan halin-
deyken okudu-
ğumda, tüm mes-
lektaşlanm gibi, bu yasanuı bir
'kışla düzeni' getireceği görü-
şüne varmıştım. Ancak, uygu-
lamayı yakından izleme olana-
ğı bulduğumda, bu göriinüşün
yanlış olduğunu anladım.
YÖK'ün getirdiği düzen ile 'kış-
la düzeni' arasında, personel
arasmdaki ilişkileri temelden
değişik kılan, önemli bir fark
vardı. Her ne kadar kışla düze-
ninde sıkı bir disiplin, emir- ko-
muta zinciri içinde komutana
kesin itaat tartışmasız bir bi-
çimde geçerli ise de, herhangi
bir birliğin karargâh subaylan.
o birliğin komutanımn herhan-
gi bir etkisi olmaksızın, Ge-
nelkurmay Başkanhğı'nın tak-
diri doğrultusunda atanırlar. Bir
birliğin karargâhında çalışan
bir subay, hiç kuşkusuz, o bir-
liğin komutanımn emirlerine
sadakatle uyarak çalışacaktır;
ancak onun bulunduğu göreve
atanması ya da bu görevde kal-
ması, yasalann ve yönetmelik-
lerin öngördüğü ölçütler doğ-
rultusunda karar veren bir ku-
rulun takdirine bağlıdır. Oysa
YÖK'ün getirdiği düzende üni-
versite senatosunun ve üniver-
site yönetim kurulunun tüm
üyeleri, yasa bazılannın seçil-
melerini öngörmüş olsa bile,
fiilen rektör tarafindan belirk-
nebibnektedir. Işte bu özellik
nedeniyle 2547 sayılı Yükse-
köğretim Kanunu"nun üniver-
sitelere getirdiği düzen, amaç-
lanan şey 'kışla düzeni' olsa bi-
le, bir 'saray düzeni' olmuştur.
'Saray düzeni nedir' sorusu-
nu yanıtlayabilmek için en uy-
gun, en kestirme yol belki de kü-
çük kuramsal bir model geliş-
tirmek olacaktır. Başlangıçta
böyle bir şey öngörülmemış ol-
sa bile, 'saray düzeni'nin oluş-
masını neredeyse kaçınılmaz
kılan 'kral'ın tek başına tüm
yetkilere sahip olmasıdır. 'As-
öğı asOk. kesöği kestik' deyimi
bu gücü, bu özelliği net bir bi-
çimde ortaya koymaktadır. Ege-
menliğin tek bir kişide, yani
kralda toplanmış olması nede-
niyle, ülke yönetiminde yer al-
mak isteyenlerin, nazır, bakan,
vezır, saray aşçısı, çeşnicibaşı,
vb. gibi akla gelebilen her tür-
lü görevden herhangi birini üst-
lenmek isteyenler, hangi düzey
ve nitelikte olursa olsun, herhan-
gi bir makama erişmek isteyen-
ler, ancak kralın görevlendir-
mesiyle bu amaçlanna erişebi-
lirler
Her şey kralın istencine bağ-
lı olduğundan, atanılan makam-
da kalabilmek de. de\Tedilen
yetkiyi kullanmayı sürdürebil-
mek de kralın söz konusu kişi-
ye olan sevgisinin, güveninin
sürmesi ile olasıdır. Atanılan
makamda kalabilmek, devre-
dilen yetkilen kullanmayı sür-
dürmek ya da daha üst makam-
lara erişmek, daha büyük yet-
kilerin sahibi olabilmek krahn
sevgisinin ve güveninin sürme-
sine ve belki de artmasına bağ-
lı olduğuna göre, çare krabn
sevgisinin ve güveninin sürme-
sini ya da artmasını sağlayacak
biçimde da\xanmaktır. Irili ufak-
lı makamlann toplam sayısı, o
makamlara erişmek isteyenle-
rin toplam sayısından her zaman
daha azdır; aynca kişiler belli
bir makamda bulunsalar bile
erişmek istedikleri daha üst dü-
zeydeki makamlar vardır. Bu-
nun için savaşlar verilmesi, ent-
rikalann tezgâhlanması, ayak
kaydırma girişimlerinin yapıl-
ması her zaman olasıdır.
Tarihte büyük saraylarda bu
'saray entrikalan'nı ince bir sa-
nat düzeyine çıkaran kişiler ol-
muştur. Saray içindeki çıkar ça-
tışmalanrun ön plana çıktığı za-
manlarda, o makamlarda bu-
lunmanın temel nedeni olan 'ül-
keye hizmet etme' unutulur ve
doğal olarakülke bundan büyük
zararlar görür.
Üniversitelerde 'saray düze-
ni'ni ortadan kaldırmak, ancak
yönetimde ortak aklı egemen
küamakla olasıdır. Bunun yo-
lu da bölüm olsun, fakülte ol-
sun, üniversitenin tümü olsun,
her düzeyde yetkilerin kurul-
lara verilmesidir. Anabilim da-
lı başkanı, bölüm başkanı, de-
kan, enstitü müdürü, rektör se-
çimle göreve gelmelidir. Rek-
tör seçimlerinde adaylar seçim
turlanyla, son iki aday kalınca-
ya kadar elenmeli ve cumhur-
başkanı bu iki adaydan birini
atamalıdır.
Hırsı aklından fazla, yöneti-
cilik deneyimi ise hiç olmayan
kişilerin üniversite ya da fakül-
te yönetmeye talip olmalan ola-
sılığı her zaman olacaktır. Bu
nedenle rektör ya da dekan ola-
bilmek için belli bir yöneticilik
deneyimi önkoşulu getirilmeli-
dir.
Her düzeydeki yöneticilerin
görev süreleri kısaltılmalı ve
birkaç dönem geçmeden yeni-
den aday olmalanna izin veril-
memelidir. Bu konudaki deği-
şik ülkelerdeki uygulamalar in-
celenmelidir.
Yönetimde sürekliliği sağla-
mak, yaşanan deneyimlerden
yararlanmak için, görev süresi
dolan rektör ya da dekanlar, ön-
rektör ya da öndekan olarak,
bir dönem ilgili yönetim kuru-
lunda yer almalıdır. Yükseköğ-
retim Kurulu, yalnızca eşgü-
dümle görevli, üyeleri üniver-
sitenin seçimle belirleyeceği
temsilcilerinden oluşan, üni-
versite yöneticilerini korumak
için hukuksal süreci bloke ede-
rek hukuk devletinin işlemesi-
ne engel olmak gibi güçleri ol-
mayan bir organa dönüştürül-
melidir.
Geçen yirmi yıl içerisinde
YÖK düzeni ülkeye birçok yön-
den büyük zararlar vermiştir.
Günümüzde YÖK'ü, dincile-
rin üniversitelerde yönetimi ele
geçirmelerine engel olduğu ge-
rekçesiyle, savunanlara önerim
üniversitelerdeki gerici kadro-
laşmanın hangi dönemdeve na-
sd bir yöntem kullamlarak ger-
çekleştiğini anımsamalarıdır.
YÖK'e karşı sa\-aşun için der-
nek kuranlar, aylarca uğraşıp
uzun taraşmaİar yaparak YOK
düzenine karşı, çağdaş yükse-
köğretimi gerçekleştirmek için
yasa taslaklan hanriayanlar ve
şimdi de YÖK düzeni içerisin-
de değişik görevlerde bulunan-
lar, bu tarüşmada şimdi niçin
suskun kaldıklannı açıklamah-
dıriar. Bunlardan tartışmalara
katılarak "üniversitelerde her-
hangi bir sorun yoktur; tek so-
run kaynakyetersizöğidir'' gö-
rüşünü ileri sürenlerin, önce-
likle kaynaklann akılcı kullanı-
lıp kullanılmadığını kendi vic-
danlarında tartışmalan ve daha
çok kaynak kullanma istemi
yapmazdan önce, üniversitle-
rin öncelikle yapmalan gere-
ken şeylerin olup olmadığını
düşünmeleri gerekir.
YÖK tartışmalan yapılırken
"Bu konu uzun uzun tarüşü-
mahdır, aceleetmeye gerek yok-
tur" gibi kişisel çıkar açısın-
dan ileri sürüldüğü izlenüni ve-
ren görüşlerin yani sıra bazı
mantık dışı görüşler de ileri sü-
rülmektedir. Bazılan, Atatürke
saldırmanın dayanıhnaz keyfi-
ni yaşadığı izlenimi vererek hır-
sından, kininden neredeyse ağ-
zı köpürerek, YÖK düzeninin
baskıcı, dayatmacı bir Atatürk-
çü düzen olduğunu ileri sür-
mektedir.
Kısaca, 'YÖK'ün yanında
veralmakAtatürkçülük, YÖK'e
karşı olmak Atatürkçülüğe kar-
şı olmaktır" anlamına gelen gö-
rüşler ileri süren de olmuştur.
Bu iki tür görüşün de üzerinde
durulmaya, tartışılmaya değer
görüşler olduğu kanısında de-
ğilim. Bu görüşü savunanlara
söylenebilecek en iyi şey, rah-
metli tsmet Inönü'nün o ünlü
sözüdür: "Hadi canım sen de."
Milyonlarca Hazır Kart'lıya teşekkürün adı: Kapitalizmin
Ejderhası: Uyuşturucu
ttı
or
Yeni yılda, yeni kontorler!
laç yıllık Hazır Kart'lı olduğunuza göre kontörbizden.
4 yıllık 3 yıllık 2 yıllık 1 yıllık Loniör
ı
ve üstü Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya ^ . r J l l r l l J
ı bizden]
yncâKonûştukça da kontörbizden.
200-499 500-999 1000den j T T T H
kontör vuklersenlz kontör vüklerseniz fazla vüklersentulH K O n l O r I
VuraJAHI
Ülkemizde uyuşturu-
cu, ürküten bir tabloya
dönüşmüş. 2001 'e oran-
la kokain üretimi yüzde
700 aratmış, ele geçirilen
uyana nitelikli maddele-
rin sayısıda ikiye katlan-
mış. Az ve çok gelişmiş
ülke halklannın baş be-
lasıdır uyuşturucu tica-
reti... ÖnJenebilir mi? Ke-
sinlikle hayır.
Uyuşturucu ticaretinin
dizginleri kapitalizm de-
nen canavann elinde...
Marksist öğretide kapita-
list yönetim biçimlerinin
yapısında fuhuş, mafya,
uyuşturucu ve silah tica-
retinin varlığına işaret
edilir.
Bu saptamalar bilim-
sel sosyalizm görüşleriy-
le açıklanır. Zahmetsiz,
büyük gelirler getiren ba-
tak sistemin sonunu nok-
talayan güç, halkın uya-
nıp bilüıçlenme sürecin-
de gelişecek emeğin za-
feri olacaktır...
Sözlü yayın ve basının
ekranlanndan ve sayfala-
nndan sızan iğrenç pis
kokuları duydukça ve
gördükçe insanlanmız-
da yakınmalar oluyor
ama yorumlamadayılla-
nn karşıt koşullandırma-
lan ile halkımız bunu tan-
nsal bir cezalandırma ola-
rak algılıyor. Çünkü te-
kelci medya tarafindan
güdümlendirilen din ule-
malan, cahil ve boyutsuz
görüşleriyle bu olguyu
pekiştiriyor. Sonra büyü-
cüler, falcılar, cinciler,
astrolojicilerin kapitaliz-
min açık ve özgür pazar-
lannda şanslan açılıyor.
Yukanda ürküten tab-
lo olarak haberini verdi-
ğimiz örnek sadece uyuş-
turucu madde ticareti için
mi geçerli? Başka tür top-
lumsal uyuşturucular
hangi kategoriye girecek-
tir? 7 kollu kapitalizm ej-
derhasının ikinci kolu mu
olacaktır?
kontör yuklersenlz kontör yüklerseniz fazla yûklerseı
Yeni düzenlemelerle 'e kadar uzatılan kontörbizden kampanyasından yararianmak
Içln kaydınızı yaptırmanız ve hattınca aynt ay içinde en az 200 korrtor yuklerneniz yeterii.
30 Hazlran 2003 tarihine kadar, yükledlğiniz kontorlerden kontör kazanabilirsiniz.
Kaydınızı 'nden,
'lardan,
adresinden,
ceple 'ten (arama başına 2 kontör},
sablt telefonla 'dan yaptırablllrslniz.
Hazır Kart abonelik sûreniz 1 Ocak 2003 tarihine göre hesaplanır. Abonelik yılına ba|!ı kontorler
sadece bir defa kazanılır. Kazandıgınız kontorler bir sonrakı aydan ıtıbaren eşıt bölünerek 5 a>da
hattınıza yüklenir. Şırket adına kayıtlı hatlar kampanyaya dahıl değıldır. TİDİR
GÖLCÜK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
tLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME
EMRİNtV tLANEN TEBLİĞİDJR
2002 1381 Esas
Alacaklı, \arsa vekilinin adı soyadı adresleri: T. Iş
Bankası Değirmendere Şb. Müd. vekili Av. Aytaç Şim-
şek Hukuk Iş. lst. Böige Müd. 2. Grup Bağdat Cad. No:
59 Kızıltoprak istanbul. Borçlu, varsa vekilinin adı soya-
dı adresleri: Ibrahım Murat Sorhun. ODTC PrefabrikJeri
No: 32 Değirmendere Gölcük
Alacağın Türk parası ile tutan, faiz miktan ve işleme-
ye başladığı tarih: 2.641.985. 375 -TL. alacağın
26 6.2002 tanhınden ıtıbaren ıcra giderlen, \ek. ücreti
>üzde \2~> 5 faızı \e >üzde 5 BSMV ile birlikte tahsılı
Senet \e tanhı. senet \oksa borcun sebebı: Kredı kartı
sözleşmesı. Yukarıda \azılı olan adresınıze gönderılen
ödeme emrı teblığı bıla teblığ ıade edılmış. zabıta tarafın-
dan yapılan tahkıkat da semeresız kalmış olması sebebıy-
le ışbu odeme emrının ılanen teblığıne karar venlmıştır.
Işbu ödeme emrinın ilanı tanhınden ıtibaren borcu \e ta-
kip masraflanm 22 gün ıçmde ödememz. borcun tamamı-
na ve\a bir kısmına ıtirazmız varsa, senet altındakı ımza
size aıt değilse vıne bu 22 gün içinde aynca \e açıkça
bıldırmenız. aksı halde ıcra takıbinde bu senedin sizden
sadır olmuş sa\ılacağı. ımzayı reddettığımz takdırde mer-
cıı önünde yapılacak duru^mada hazır bulunmanız, buna
uymazsanız vakı ıtırazınızın mu\akkaten kaldınlacağı.
senet veya borca ıtırazınızı yazıiı veya sözlü olarak ıcra
daıresıne 22 gün içinde bıldırmediğıniz takdırde aynı
müddet içinde 74. madde gereğınce mal beyanında bu-
lunmaz \eya hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapıs-
le cezalandırılacağınız. borç ödenmez \eva ıtıraz edılmez
ise cebri icraya de\am edıleceğı, takıbe' ıtırazla bırlıkte
tebliğ gıdenni ödememz. aksı halde ıtıraz etmemiş sayı-
lacağınız ılan olunur 18 12.2002 Basın. 1067
PENCERE
m?..
Her politikanın arkasında bir 'iti' vardır.
Iti, çok kullanılan bir sözcük değil, 'bellibirama-
ca erişmek veya belli bir eyleme girişmek için du-
yumsanan güçlü, sürekli ve dayanılmaz birgüdü'
diye tanımlanabilir.
ABD'nin Irak politikasının arkasındaki 7f/'yi so-
kaktaki çocuk bile öğrendı; ama, bu iş sanıldığın-
ca yalnız petrole bağlı değil...
Ergin Yıldızoğlu'nun gazetemizde iki gün yayım-
lanan dizısınin son bölümünün başlığı neydi?..
"Hegemonyadan Imparatoriuğa".
Iraksavaşı girişiminin arkasında yatan nedenler,
Küreselleşme sürecini yaşayan gezegenimizin en
uzakyöresindeki insanı da çok yakından ilgilendi-
ren bir içerik taşıyor...
Irak'a savaş ne salt Saddam için açılacak..
Ne de yalnız petrol için..
Savaş, Amerikan Imparatoriuğu'nun gezegensel
stratejisinın bir gereği...
•
Peki, AB'nin Kıbrıs ve Türkiye'ye dönük politi-
kalannın '/f/'si ne?..
Lafın gelişiyle salt AB deyip geçmek de bir ger-
çeği göz ardı etmek demektir...
AB'nin patronlan kimler?..
Almanya ile Fransa!..
Ingiltere, ABD marifetiyle bu iki patronun yanın-
da yer alıyor.
Türkiye her zamanki gibi AB karşısında ne ya-
pacağını şaşırmış durumdadır; boynu eğik, aşağı-
iık duygusuna kapılmış, ezik ve suçlu konumun-
dadır; dışlanma telaş ve korkusundan, 'sağlıklı dü-
şünmek' olanaklarını yitirdik.
Sanıyoruz ki AB patronlannın bir dediklerini iki
etmezsek bizi örgüte alacaklar?..
Alacaklar mı?..
Yaalmazlarsa?..
•
Türkiye uzun zamandan beri Kıbrıs ile AB konu-
larının birbiriyle ilgisi olmadığını söylüyordu; ama,
bu iki konuyu kafamızda kenetlediler; Ver kurtul'
ile güdümlenenlere şartlandılar; ama, şu noktaya
da parmak basmak gerekmiyor mu:
AB "Kıbrıs'ı 'Annan Planı'na göre çözersen se-
ni örgüte alınm" demiyor...
Türkiye, "Bizi AB 'ye alırsan Kıbrıs sorununu çö-
zerim" diyemiyor...
llginçtir, bu curcunada okkanın altına yine Tür-
kiye gidecekmiş gibi görünüyor.
Medyamızda ilginç bir ayrışma var; vaktiyle
PKK'ye, açık ya da kapalı, destek olmuş ne kadar
gazetecimiz varsa, bu kez de 'ver kurtul'un yanın-
da vaziyet almışlar...
Raslantı mı?..
•
Batı'nın Türkiye'ye yaklaşımı derin kuşkular uyan-
dıracak boyutlar taşıyor...
Sovyetler'in yıkılışından sonra hızlanan 'Küresel-
leşme' ekonomide tek modeli öngörüyor; güçlü-
ye yarayan piyasa düzeninin tümelleşmesiyle ya-
şanan ilk on yılda güçlü daha güçlü, zengin daha
zengin, yoksul daha yoksul oldu; böyle bir yerkü-
renin insanlığa ve uygarlığa yakışıp yakışmadığı
tartışması sürüyor.
AB, bu ortamda, Kıbrıs'ı da içine alıp Anadolu'yu
dışlayan Hıristiyan modele kafasını taktı da Türki-
ye'yi özellikle mi oyalayıp duruyor?..
Tarihte Türkiye'ye hiç de olumlu bakmamış bir
Avrupa görüyoruz.
Kıbrıs'ı versek bile bu Avrupa'nın sınırlann ne-
reden ve nasıl çekeceğini biliyor muyuz?..
Yaşamı boyunca
toplumumuza soluk veren
HOCAMIZ
Prof. Dr.
TARIK ZAFER TUNAYA y
SAYGI, SEVGİ ve
ÖZLEMLEANIYORUZ.
ÇAR$AMBA TOPLANTILARI KonukJan
KIRMIZI BALIK ÇOCUK EVİ
12. YIL
AİLE OKULU-4
Dr. Erdal ATABEK
Yer . Kadıkoy Evlendırme Salonu ıistu • SÖGUTLUÇEŞME
Tanh . 19 Ocak 2003 - Pazar
Saat . 12,00-14.00
0
İLGİDUYANLAR ÇAĞRILIDIR.
GAZİANTEP 3. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002 1
Karar No: 2002 1035
Davacı Abduikadir Esvet vekılı Av. Fatıh BozoöJ
tarafindan davalı Mustafa Kanat aleyhıne mahkem*
mızde açılmış bulunan mülkıyet tespiti davasının yz
pılan yargılaması sonunda.
Gaziantep Trafik Şube Müdürlügü'nde kayıt'
27 DF 781 plakalı BMC marka TM 140 model ara
cın Gaziantep 5. Noterlıği'nin 31 12 1993 tarih w
42329 yevmiye nolu kati satış sözleşmesı ile satişıriB
yapılmış olması sebebıyle trafik kaydıran davalı adb
na tescıline karar \enlmıştır.
Davalı Habeş oğlu 1954 d.lu Mustafa Kanat'ın ae3
resi belirlenemedığinden karann ilanen tebliğine k a
rar verilmiştir; mahkememizın yukarda esas ve kara
numarası yazıiı 22.1 1.2002 tarıhli karann daval
Mustafa Kanat'a teblıği yerıne kaim olmak üzere ılau
olunur. Basın: 822