21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 OCAK 2003 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL 'Saatiniz Yok mu?' Cebinden saatini çıkarmış, göstermiş: "Neden bir buçuk saat geciktiniz?" Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev dır bu soruyu soran... Kime mi? Eski istanbul Be- lediye Başkanı Tayyip Bey'e!... Bir konuk, zamanında gider konuk olduğu ül- kenin başkanıyla buluşmaya... Saat diye birşey var!... Birde demez mi: "Yırmibirinciyüzyıl Türkyüz- yılı olacak..." özbekler, Türkmenler, Kazaklar Türk soyun- dan gelmedir, ama kendilerini bizim bildiğimiz anlamda Türk" saymazlar. Azeridir, Özbektir, Ka- zaktır, Türkmendir... Biz onları "Türk" sayarak kendimize maletmeye alışmışız, ama böyle söy- leyerek onları kırdığımızı hiç düşünmeyiz!... AKP Başkaru'nın her gittiği yerde, siyasal gör- gü, bilgi eksikliği göze batar hale geldi. Hele Av- rupa'da, Amerika'daki saltanat gezilerindeki kı- rılan potlar, gaflar!... Iki yazıdır soruyorum; bu Tayyip Bey'in THY uçaklarıyla, maiyetiyle birlikte yaptığı gezilerin, yatıp kalktığı, yiyip içtiği, otellerin, lokantaların, ona buna sunduğu armağanlann parası nerden çıktı? Kim, hangi kurum, hangi devlet kuruluşu verdi? Bugüne dek hiçbir yanıt alamadım. Ama yurdun dört yanındaki okurlar arıyorlar, soru- yorlar! Ne diyeceğimi bilemiyorum. Cumhuriyet başsavcısı "Tayyip Bey aday ola- maz, Tayyip Bey parti başkanı olamaz, zama- nında istifa etmemesi, partısinı yasal yoldan kapatılırduruma sokmuştur" der, kimsetınmaz. Yüksek Seçim Kurulu bir an önce milletvekili se- çilmesi için uygun yollar, çareler arar, bulur. Ki- mi gazeteler, yazarlar Tayyip'in ille başbakan olmasını ister, savunur! "Başbakan olsun da ne olduğu ne olmadığı ortaya çıksın" diye avun- tular yaratır. Belli olmadı mı, görevinden uzak- laştırılmış eski belediye başkanının beceri, ba- şarı ölçüsü?.. Başbakan olursa ne yapacak? ısmet Paşa'nın dediği ünlü sözü anımsayalım: "Eskiden ne yapıyorsa yine onları yapacak!..." Yani uydurma şiirler okuyup laikliği, Cumhuri- yet düzenini eleştiren, nerdeyse yok etmeye yö- nelik laflar, tutumlar!.. Siirt seçimlerinde DEHAP'a yol kapalı! Yoksa silme adayları kazanacaktı. Mademki seçime katılamayacak, katılsa da aldığı oylar boşa gi- decek, Tayyip Bey'in başbakanlık yolunu kes- menin tek çaresi tüm DEHAP oylarının CHP adaylarında toplanması... CHP'nin de gerçek- te seçimi kazanan, ama yüzde onluk baraj yü- zünden seçilmemiş sayılan iki adayını, listesine alması! "Nerdesiniz bir buçuk saattir bekliyoruz, sa- atinizyok mu" azarlanması utanç verici değil mi? Ama anlayana!... Universitelerde Yetki Sorunu... Üniversitelerde 'saray düzeni'ni ortadan kaldırmak, ancak yönetimde ortak aklı egemen kılmakla olasıdır. Bunun yolu da bölüm olsun. fakülte olsun, üniversitenin tümü olsun, her düzeyde yetkilerin kurullara verilmesidir. Prof.Dr.NaciKEPKEP Y ükseköğretim Kanunu'nu he- nüz tasan halin- deyken okudu- ğumda, tüm mes- lektaşlanm gibi, bu yasanuı bir 'kışla düzeni' getireceği görü- şüne varmıştım. Ancak, uygu- lamayı yakından izleme olana- ğı bulduğumda, bu göriinüşün yanlış olduğunu anladım. YÖK'ün getirdiği düzen ile 'kış- la düzeni' arasında, personel arasmdaki ilişkileri temelden değişik kılan, önemli bir fark vardı. Her ne kadar kışla düze- ninde sıkı bir disiplin, emir- ko- muta zinciri içinde komutana kesin itaat tartışmasız bir bi- çimde geçerli ise de, herhangi bir birliğin karargâh subaylan. o birliğin komutanımn herhan- gi bir etkisi olmaksızın, Ge- nelkurmay Başkanhğı'nın tak- diri doğrultusunda atanırlar. Bir birliğin karargâhında çalışan bir subay, hiç kuşkusuz, o bir- liğin komutanımn emirlerine sadakatle uyarak çalışacaktır; ancak onun bulunduğu göreve atanması ya da bu görevde kal- ması, yasalann ve yönetmelik- lerin öngördüğü ölçütler doğ- rultusunda karar veren bir ku- rulun takdirine bağlıdır. Oysa YÖK'ün getirdiği düzende üni- versite senatosunun ve üniver- site yönetim kurulunun tüm üyeleri, yasa bazılannın seçil- melerini öngörmüş olsa bile, fiilen rektör tarafindan belirk- nebibnektedir. Işte bu özellik nedeniyle 2547 sayılı Yükse- köğretim Kanunu"nun üniver- sitelere getirdiği düzen, amaç- lanan şey 'kışla düzeni' olsa bi- le, bir 'saray düzeni' olmuştur. 'Saray düzeni nedir' sorusu- nu yanıtlayabilmek için en uy- gun, en kestirme yol belki de kü- çük kuramsal bir model geliş- tirmek olacaktır. Başlangıçta böyle bir şey öngörülmemış ol- sa bile, 'saray düzeni'nin oluş- masını neredeyse kaçınılmaz kılan 'kral'ın tek başına tüm yetkilere sahip olmasıdır. 'As- öğı asOk. kesöği kestik' deyimi bu gücü, bu özelliği net bir bi- çimde ortaya koymaktadır. Ege- menliğin tek bir kişide, yani kralda toplanmış olması nede- niyle, ülke yönetiminde yer al- mak isteyenlerin, nazır, bakan, vezır, saray aşçısı, çeşnicibaşı, vb. gibi akla gelebilen her tür- lü görevden herhangi birini üst- lenmek isteyenler, hangi düzey ve nitelikte olursa olsun, herhan- gi bir makama erişmek isteyen- ler, ancak kralın görevlendir- mesiyle bu amaçlanna erişebi- lirler Her şey kralın istencine bağ- lı olduğundan, atanılan makam- da kalabilmek de. de\Tedilen yetkiyi kullanmayı sürdürebil- mek de kralın söz konusu kişi- ye olan sevgisinin, güveninin sürmesi ile olasıdır. Atanılan makamda kalabilmek, devre- dilen yetkilen kullanmayı sür- dürmek ya da daha üst makam- lara erişmek, daha büyük yet- kilerin sahibi olabilmek krahn sevgisinin ve güveninin sürme- sine ve belki de artmasına bağ- lı olduğuna göre, çare krabn sevgisinin ve güveninin sürme- sini ya da artmasını sağlayacak biçimde da\xanmaktır. Irili ufak- lı makamlann toplam sayısı, o makamlara erişmek isteyenle- rin toplam sayısından her zaman daha azdır; aynca kişiler belli bir makamda bulunsalar bile erişmek istedikleri daha üst dü- zeydeki makamlar vardır. Bu- nun için savaşlar verilmesi, ent- rikalann tezgâhlanması, ayak kaydırma girişimlerinin yapıl- ması her zaman olasıdır. Tarihte büyük saraylarda bu 'saray entrikalan'nı ince bir sa- nat düzeyine çıkaran kişiler ol- muştur. Saray içindeki çıkar ça- tışmalanrun ön plana çıktığı za- manlarda, o makamlarda bu- lunmanın temel nedeni olan 'ül- keye hizmet etme' unutulur ve doğal olarakülke bundan büyük zararlar görür. Üniversitelerde 'saray düze- ni'ni ortadan kaldırmak, ancak yönetimde ortak aklı egemen küamakla olasıdır. Bunun yo- lu da bölüm olsun, fakülte ol- sun, üniversitenin tümü olsun, her düzeyde yetkilerin kurul- lara verilmesidir. Anabilim da- lı başkanı, bölüm başkanı, de- kan, enstitü müdürü, rektör se- çimle göreve gelmelidir. Rek- tör seçimlerinde adaylar seçim turlanyla, son iki aday kalınca- ya kadar elenmeli ve cumhur- başkanı bu iki adaydan birini atamalıdır. Hırsı aklından fazla, yöneti- cilik deneyimi ise hiç olmayan kişilerin üniversite ya da fakül- te yönetmeye talip olmalan ola- sılığı her zaman olacaktır. Bu nedenle rektör ya da dekan ola- bilmek için belli bir yöneticilik deneyimi önkoşulu getirilmeli- dir. Her düzeydeki yöneticilerin görev süreleri kısaltılmalı ve birkaç dönem geçmeden yeni- den aday olmalanna izin veril- memelidir. Bu konudaki deği- şik ülkelerdeki uygulamalar in- celenmelidir. Yönetimde sürekliliği sağla- mak, yaşanan deneyimlerden yararlanmak için, görev süresi dolan rektör ya da dekanlar, ön- rektör ya da öndekan olarak, bir dönem ilgili yönetim kuru- lunda yer almalıdır. Yükseköğ- retim Kurulu, yalnızca eşgü- dümle görevli, üyeleri üniver- sitenin seçimle belirleyeceği temsilcilerinden oluşan, üni- versite yöneticilerini korumak için hukuksal süreci bloke ede- rek hukuk devletinin işlemesi- ne engel olmak gibi güçleri ol- mayan bir organa dönüştürül- melidir. Geçen yirmi yıl içerisinde YÖK düzeni ülkeye birçok yön- den büyük zararlar vermiştir. Günümüzde YÖK'ü, dincile- rin üniversitelerde yönetimi ele geçirmelerine engel olduğu ge- rekçesiyle, savunanlara önerim üniversitelerdeki gerici kadro- laşmanın hangi dönemdeve na- sd bir yöntem kullamlarak ger- çekleştiğini anımsamalarıdır. YÖK'e karşı sa\-aşun için der- nek kuranlar, aylarca uğraşıp uzun taraşmaİar yaparak YOK düzenine karşı, çağdaş yükse- köğretimi gerçekleştirmek için yasa taslaklan hanriayanlar ve şimdi de YÖK düzeni içerisin- de değişik görevlerde bulunan- lar, bu tarüşmada şimdi niçin suskun kaldıklannı açıklamah- dıriar. Bunlardan tartışmalara katılarak "üniversitelerde her- hangi bir sorun yoktur; tek so- run kaynakyetersizöğidir'' gö- rüşünü ileri sürenlerin, önce- likle kaynaklann akılcı kullanı- lıp kullanılmadığını kendi vic- danlarında tartışmalan ve daha çok kaynak kullanma istemi yapmazdan önce, üniversitle- rin öncelikle yapmalan gere- ken şeylerin olup olmadığını düşünmeleri gerekir. YÖK tartışmalan yapılırken "Bu konu uzun uzun tarüşü- mahdır, aceleetmeye gerek yok- tur" gibi kişisel çıkar açısın- dan ileri sürüldüğü izlenüni ve- ren görüşlerin yani sıra bazı mantık dışı görüşler de ileri sü- rülmektedir. Bazılan, Atatürke saldırmanın dayanıhnaz keyfi- ni yaşadığı izlenimi vererek hır- sından, kininden neredeyse ağ- zı köpürerek, YÖK düzeninin baskıcı, dayatmacı bir Atatürk- çü düzen olduğunu ileri sür- mektedir. Kısaca, 'YÖK'ün yanında veralmakAtatürkçülük, YÖK'e karşı olmak Atatürkçülüğe kar- şı olmaktır" anlamına gelen gö- rüşler ileri süren de olmuştur. Bu iki tür görüşün de üzerinde durulmaya, tartışılmaya değer görüşler olduğu kanısında de- ğilim. Bu görüşü savunanlara söylenebilecek en iyi şey, rah- metli tsmet Inönü'nün o ünlü sözüdür: "Hadi canım sen de." Milyonlarca Hazır Kart'lıya teşekkürün adı: Kapitalizmin Ejderhası: Uyuşturucu ttı or Yeni yılda, yeni kontorler! laç yıllık Hazır Kart'lı olduğunuza göre kontörbizden. 4 yıllık 3 yıllık 2 yıllık 1 yıllık Loniör ı ve üstü Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya Hazır Kart'lıya ^ . r J l l r l l J ı bizden] yncâKonûştukça da kontörbizden. 200-499 500-999 1000den j T T T H kontör vuklersenlz kontör vüklerseniz fazla vüklersentulH K O n l O r I VuraJAHI Ülkemizde uyuşturu- cu, ürküten bir tabloya dönüşmüş. 2001 'e oran- la kokain üretimi yüzde 700 aratmış, ele geçirilen uyana nitelikli maddele- rin sayısıda ikiye katlan- mış. Az ve çok gelişmiş ülke halklannın baş be- lasıdır uyuşturucu tica- reti... ÖnJenebilir mi? Ke- sinlikle hayır. Uyuşturucu ticaretinin dizginleri kapitalizm de- nen canavann elinde... Marksist öğretide kapita- list yönetim biçimlerinin yapısında fuhuş, mafya, uyuşturucu ve silah tica- retinin varlığına işaret edilir. Bu saptamalar bilim- sel sosyalizm görüşleriy- le açıklanır. Zahmetsiz, büyük gelirler getiren ba- tak sistemin sonunu nok- talayan güç, halkın uya- nıp bilüıçlenme sürecin- de gelişecek emeğin za- feri olacaktır... Sözlü yayın ve basının ekranlanndan ve sayfala- nndan sızan iğrenç pis kokuları duydukça ve gördükçe insanlanmız- da yakınmalar oluyor ama yorumlamadayılla- nn karşıt koşullandırma- lan ile halkımız bunu tan- nsal bir cezalandırma ola- rak algılıyor. Çünkü te- kelci medya tarafindan güdümlendirilen din ule- malan, cahil ve boyutsuz görüşleriyle bu olguyu pekiştiriyor. Sonra büyü- cüler, falcılar, cinciler, astrolojicilerin kapitaliz- min açık ve özgür pazar- lannda şanslan açılıyor. Yukanda ürküten tab- lo olarak haberini verdi- ğimiz örnek sadece uyuş- turucu madde ticareti için mi geçerli? Başka tür top- lumsal uyuşturucular hangi kategoriye girecek- tir? 7 kollu kapitalizm ej- derhasının ikinci kolu mu olacaktır? kontör yuklersenlz kontör yüklerseniz fazla yûklerseı Yeni düzenlemelerle 'e kadar uzatılan kontörbizden kampanyasından yararianmak Içln kaydınızı yaptırmanız ve hattınca aynt ay içinde en az 200 korrtor yuklerneniz yeterii. 30 Hazlran 2003 tarihine kadar, yükledlğiniz kontorlerden kontör kazanabilirsiniz. Kaydınızı 'nden, 'lardan, adresinden, ceple 'ten (arama başına 2 kontör}, sablt telefonla 'dan yaptırablllrslniz. Hazır Kart abonelik sûreniz 1 Ocak 2003 tarihine göre hesaplanır. Abonelik yılına ba|!ı kontorler sadece bir defa kazanılır. Kazandıgınız kontorler bir sonrakı aydan ıtıbaren eşıt bölünerek 5 a>da hattınıza yüklenir. Şırket adına kayıtlı hatlar kampanyaya dahıl değıldır. TİDİR GÖLCÜK İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN tLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRİNtV tLANEN TEBLİĞİDJR 2002 1381 Esas Alacaklı, \arsa vekilinin adı soyadı adresleri: T. Iş Bankası Değirmendere Şb. Müd. vekili Av. Aytaç Şim- şek Hukuk Iş. lst. Böige Müd. 2. Grup Bağdat Cad. No: 59 Kızıltoprak istanbul. Borçlu, varsa vekilinin adı soya- dı adresleri: Ibrahım Murat Sorhun. ODTC PrefabrikJeri No: 32 Değirmendere Gölcük Alacağın Türk parası ile tutan, faiz miktan ve işleme- ye başladığı tarih: 2.641.985. 375 -TL. alacağın 26 6.2002 tanhınden ıtıbaren ıcra giderlen, \ek. ücreti >üzde \2~> 5 faızı \e >üzde 5 BSMV ile birlikte tahsılı Senet \e tanhı. senet \oksa borcun sebebı: Kredı kartı sözleşmesı. Yukarıda \azılı olan adresınıze gönderılen ödeme emrı teblığı bıla teblığ ıade edılmış. zabıta tarafın- dan yapılan tahkıkat da semeresız kalmış olması sebebıy- le ışbu odeme emrının ılanen teblığıne karar venlmıştır. Işbu ödeme emrinın ilanı tanhınden ıtibaren borcu \e ta- kip masraflanm 22 gün ıçmde ödememz. borcun tamamı- na ve\a bir kısmına ıtirazmız varsa, senet altındakı ımza size aıt değilse vıne bu 22 gün içinde aynca \e açıkça bıldırmenız. aksı halde ıcra takıbinde bu senedin sizden sadır olmuş sa\ılacağı. ımzayı reddettığımz takdırde mer- cıı önünde yapılacak duru^mada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vakı ıtırazınızın mu\akkaten kaldınlacağı. senet veya borca ıtırazınızı yazıiı veya sözlü olarak ıcra daıresıne 22 gün içinde bıldırmediğıniz takdırde aynı müddet içinde 74. madde gereğınce mal beyanında bu- lunmaz \eya hakıkate aykın beyanda bulunursanız hapıs- le cezalandırılacağınız. borç ödenmez \eva ıtıraz edılmez ise cebri icraya de\am edıleceğı, takıbe' ıtırazla bırlıkte tebliğ gıdenni ödememz. aksı halde ıtıraz etmemiş sayı- lacağınız ılan olunur 18 12.2002 Basın. 1067 PENCERE m?.. Her politikanın arkasında bir 'iti' vardır. Iti, çok kullanılan bir sözcük değil, 'bellibirama- ca erişmek veya belli bir eyleme girişmek için du- yumsanan güçlü, sürekli ve dayanılmaz birgüdü' diye tanımlanabilir. ABD'nin Irak politikasının arkasındaki 7f/'yi so- kaktaki çocuk bile öğrendı; ama, bu iş sanıldığın- ca yalnız petrole bağlı değil... Ergin Yıldızoğlu'nun gazetemizde iki gün yayım- lanan dizısınin son bölümünün başlığı neydi?.. "Hegemonyadan Imparatoriuğa". Iraksavaşı girişiminin arkasında yatan nedenler, Küreselleşme sürecini yaşayan gezegenimizin en uzakyöresindeki insanı da çok yakından ilgilendi- ren bir içerik taşıyor... Irak'a savaş ne salt Saddam için açılacak.. Ne de yalnız petrol için.. Savaş, Amerikan Imparatoriuğu'nun gezegensel stratejisinın bir gereği... • Peki, AB'nin Kıbrıs ve Türkiye'ye dönük politi- kalannın '/f/'si ne?.. Lafın gelişiyle salt AB deyip geçmek de bir ger- çeği göz ardı etmek demektir... AB'nin patronlan kimler?.. Almanya ile Fransa!.. Ingiltere, ABD marifetiyle bu iki patronun yanın- da yer alıyor. Türkiye her zamanki gibi AB karşısında ne ya- pacağını şaşırmış durumdadır; boynu eğik, aşağı- iık duygusuna kapılmış, ezik ve suçlu konumun- dadır; dışlanma telaş ve korkusundan, 'sağlıklı dü- şünmek' olanaklarını yitirdik. Sanıyoruz ki AB patronlannın bir dediklerini iki etmezsek bizi örgüte alacaklar?.. Alacaklar mı?.. Yaalmazlarsa?.. • Türkiye uzun zamandan beri Kıbrıs ile AB konu- larının birbiriyle ilgisi olmadığını söylüyordu; ama, bu iki konuyu kafamızda kenetlediler; Ver kurtul' ile güdümlenenlere şartlandılar; ama, şu noktaya da parmak basmak gerekmiyor mu: AB "Kıbrıs'ı 'Annan Planı'na göre çözersen se- ni örgüte alınm" demiyor... Türkiye, "Bizi AB 'ye alırsan Kıbrıs sorununu çö- zerim" diyemiyor... llginçtir, bu curcunada okkanın altına yine Tür- kiye gidecekmiş gibi görünüyor. Medyamızda ilginç bir ayrışma var; vaktiyle PKK'ye, açık ya da kapalı, destek olmuş ne kadar gazetecimiz varsa, bu kez de 'ver kurtul'un yanın- da vaziyet almışlar... Raslantı mı?.. • Batı'nın Türkiye'ye yaklaşımı derin kuşkular uyan- dıracak boyutlar taşıyor... Sovyetler'in yıkılışından sonra hızlanan 'Küresel- leşme' ekonomide tek modeli öngörüyor; güçlü- ye yarayan piyasa düzeninin tümelleşmesiyle ya- şanan ilk on yılda güçlü daha güçlü, zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oldu; böyle bir yerkü- renin insanlığa ve uygarlığa yakışıp yakışmadığı tartışması sürüyor. AB, bu ortamda, Kıbrıs'ı da içine alıp Anadolu'yu dışlayan Hıristiyan modele kafasını taktı da Türki- ye'yi özellikle mi oyalayıp duruyor?.. Tarihte Türkiye'ye hiç de olumlu bakmamış bir Avrupa görüyoruz. Kıbrıs'ı versek bile bu Avrupa'nın sınırlann ne- reden ve nasıl çekeceğini biliyor muyuz?.. Yaşamı boyunca toplumumuza soluk veren HOCAMIZ Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA y SAYGI, SEVGİ ve ÖZLEMLEANIYORUZ. ÇAR$AMBA TOPLANTILARI KonukJan KIRMIZI BALIK ÇOCUK EVİ 12. YIL AİLE OKULU-4 Dr. Erdal ATABEK Yer . Kadıkoy Evlendırme Salonu ıistu • SÖGUTLUÇEŞME Tanh . 19 Ocak 2003 - Pazar Saat . 12,00-14.00 0 İLGİDUYANLAR ÇAĞRILIDIR. GAZİANTEP 3. ASLÎYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 1 Karar No: 2002 1035 Davacı Abduikadir Esvet vekılı Av. Fatıh BozoöJ tarafindan davalı Mustafa Kanat aleyhıne mahkem* mızde açılmış bulunan mülkıyet tespiti davasının yz pılan yargılaması sonunda. Gaziantep Trafik Şube Müdürlügü'nde kayıt' 27 DF 781 plakalı BMC marka TM 140 model ara cın Gaziantep 5. Noterlıği'nin 31 12 1993 tarih w 42329 yevmiye nolu kati satış sözleşmesı ile satişıriB yapılmış olması sebebıyle trafik kaydıran davalı adb na tescıline karar \enlmıştır. Davalı Habeş oğlu 1954 d.lu Mustafa Kanat'ın ae3 resi belirlenemedığinden karann ilanen tebliğine k a rar verilmiştir; mahkememizın yukarda esas ve kara numarası yazıiı 22.1 1.2002 tarıhli karann daval Mustafa Kanat'a teblıği yerıne kaim olmak üzere ılau olunur. Basın: 822
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle