Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10OCAK2003CUMA
DtZt
Arap'ınyüzüveŞam'ınşekeriBARIŞDOSTER
"Halep ordaysa, arşın burda", "Bun-
daniyisi Şam'da kaysT. "NeŞam'ın şe-
keri, ne Arap'ın VÜZÜ" gibı deyimler-
den biliriz Şam'ı, Halep'i. Osmanlı
împaratorluğu'nun vilayetleri olarak,
dedelerimizin savaşuklan, şehit düştük-
leri yerler olarak okuruz onlan tarih-
te. Suriye, yakın zamana dek önemli
sorunlar yaşadığımız, son dönemler-
de ilişkilerimizi geliştirmeye başladı-
ğımız Müslüman bir sınırkomşusudur
çoğumuz için.
Kilis'ten, Öncüpmar SınırKapısı'na,
oradan da Suriye tarafindaki sınır ka-
sabası olan Azez'e giderken, yukan-
daki düşünceler var kafamızda. Suri-
ye'ye girerken ilk gözümüze çarpan,
artık tarihteki yerini almış olan Doğu
Bloku'na özgü görüntür. Teknik dona-
nımın geriliği, gümrük memurlannın
ve polislerin işlem yaptıklan bölüm-
lerden perdelerle aynlmış ranzalar, bu
ranzalarda uyuyan görevliler dikkati-
mizi çekiyor.
Pasaportlanmıza bakılıp, vizeler in-
celendikten sonra giriş mührü basılı-
yor. Havalimanlannda, gümrük kapı-
lannda gördüğümüz, bavullan içine
koyduğumuz, içinden geçtiğimiz x-
Ray cihazlan yok burada. Bizi, "Tet-
kik, tetidk" diye uyaran ve bavullan-
mıza şöyle bir bakan yetkilinin, "Mar-
haba" demesinden sonra, sınırdan içe-
riye yürüyoruz.
Sının yürüyerek geçerken, akJımı-
za Kemal Sunal'ın oynadığı "Propa-
ganda" filminden sahneler geliyor.
Yüz metre ötede, en az 40 yaşında ol-
duğunu tahmin ettığimiz eski bir Ame-
rikan arabasından çıkan sürücü, "Eh-
len ve sehlen" diyerek karşılıyor bizi.
Yanımızdan geçen arabalar, iki ülke
arasındaki sınır ticaretinin gelişmekte
olduğu izlenimi veriyor. Suriyeli sürü-
cüye, Halep'e gideceğimizi, orada bir
turizmci tanıdığımızın bizi beklediği-
ni söylüyoruz. Daha önce Suriye'ye
giden kimi dostlanmızın öğüdüne uyu-
yor ve ücret konusunda pazarhğa gi-
rişiyoruz.
Sıkı bir pazarhktan sonra, camlan
açümayan, aynası sürekJı düşen, her ta-
rafindan rüzgâr alan eski arabayla, Ha-
lep'e doğru yola koyuluyoruz. Yolla-
nn bakımsızlığı, yol kenarlanna geli-
şigüzel aölmış olan çöplerin çokJuğu
fark ediliyor hemen. Halep'e yaklaş-
tıkça, Japon otomobilleri ve liiks ara-
balann sayısındaki artış dikkatimizi
çekiyor.
Otobüs ve minibüsler ise Hint film-
lerinde gördüğümüz gibi, çok süslü ve
rengârenk. Yol boyunca mimari yapı,
Güneydoğu Anadolu bölgemizdekini
andınyor. Tek katlı, düz damlı evler ço-
ğunlukta. Meydanlarda, caddelerde,
kamu kuruluşlannda ve hemen hemen
tüm işyerlerinde baba-oğul Esad'lann
resimleri var. Babası Hafiz Esad'ın
ölümünden sonra yerine geçen Beşir
Esad'ın kravath posterleri süslüyordu
her yanı.
Halep'tekl Lalell
Suriye'nin en büyük kentlerinden
olan Halep'e yakJaştıkça, mimari gü-
zelleşiyor, uzaktan bizim beyaz Bod-
rum evlerini, biraz da Mardin'deki ev-
leri andıran tek katlı, düz damlı, san
taş evlerin yerini, 4-5 katlı yapılar alı-
yor. Yazılar Arapça olduğu için anla-
mıyoruz. Ama birkaç uluslararası bü-
yük şırketi, de\r
rekJam panolanndaki
armalanndan hemen tanıyoruz. Öteki
Arap ülkelerine oranla, göreceli olarak
"laik bir ülke" diye nitelenen Suri-
ye'de, başı açık kadınlann yanı sıra, tür-
banlı, hatta peçeli kadınlann çokJuğu
dikkati çekiyor. Kamusal alanda, erkek
egemen bir anlayış hemen göze çarpı-
yor.
Başlannı, geleneksel örtüleri olan
kefıye ile örten erkeklerin sayısı, ken-
te yaklaşnkça azalıyor. Yol boyunca, In-
gilizce, Fransızca, Arapça ve Türkçe
kanşımı sözcükJerle sohbet ettiğimiz
sürücü, Beşir Esad yönetiminin, ba-
basınınkine göre daha ılımh ve özgür-
lükçü olduğunu, bunun da günlük ya-
şama yansıdığını söylüyor.
Halep'teki arkadaşımız HamidJab-
ri'nin yanına vannca, rahat bir nefes
alıyoruz. Kentin (haritalarda Aleppo ya-
zıyor) en merkezi caddelerinden bi-
rinde bir turizm bürosunun sahibi olan
Jabri, çok güzel konuştuğu Türkçesiy-
le, bize ülkesi hakkında genel bilgiler
veriyor.
Suriyelilerin "mahruk" dedikleri,
üzerine pekmeze benzer bir sos konan
susamlı ekmekleri yerken kentin tari-
hi ve ülke ekonomisindeki önemi hak-
kında, elimizdeki kitapta yazmayan
bilgileri öğreniyoruz. Yaklaşık 100 bin
öğrencisiyle Halep Üniversitesi'nin,
zengin bir entelektüel yaşama sahip
olduğunu söyleyen Jabri, kentte işi en
yoğun olan başkonsoloslukiardan bi-
rinin, Türkiye'nin Halep Başkonso-
losluğu olduğunu vurguluyor. Kalaca-
ğınuz otele doğru hareket edince, bay-
ram ahşverişinin yapıldığı kentin mer-
Ortadoğıı'nunkapısı
SURİYE
SutlUŞ Ortadoğu 'nun önemli ülkesi Suriye, Hafiz
Esad sonrasmda, değişimin sancılanm yaşıyor. Beşir
Esad'ınyönettiği ülkede, eskiye oranla özgürlük
ortamının, daha ılımh bir îoplumsal iklimin geliştiği
gözlenirken halk, ekonominin güçlenip zenginliğin
adil bölüşülmesiyle, diğer sorunlann da hızla
çözüleceğine inamyor. Türkiye 'nin, Avrupa Birliği
kapılanna bağlanıp, hem horlandığı, hem deyokuşa
sürüldüğü bir süreçte, Avrasya coğrajyasımn ve Arap
dünyasının önemli aktörlerinden olan Suriye 'ye .
ilişkin merahmız, bizi bir Suriye gezisiyapmaya
yöneltti. Suriye halkının, Türkiye ile ilişkilerin gelişmesi yönündeki güçlü talebi dikkatimizi
çekerken içeride ve dışarıda, Atatürk Türkiyesi 'ni içlerine sindiremeyenlerin, ne denli boş bir
çaba içinde olduklanm, Şam'da,Halep 'te bir kez daha görmüş olduk.
1
kezindeki görüntüler, îstanbul'un Tah-
takale, Laleli, Mahmutpaşa semtlerin-
deki manzarayı andınyor Kaldınmla-
ra serilmiş yer tezgâhlannda, iç çama-
şınndan şeİcere, elektronik ürünlerden
ayakkabıya dek, hemen her şey satıh-
yor. Kalabahk caddeler, çöp öbekleriy-
le dolu. Polis gelince, seyyar sahcılar
hemen kaçışmaya, saklanmaya başlı-
yorlar. Görüntülere o kadar aşinayız ki,
bir tek, "Kaçın,zabrta" sesinin eksik-
liğini duyuyoruz. Kuruyemiş büfele-
rinin ve tatlıcılann çokluğu, halkın da-
mak zevki ve mutfak kültürü hakkın-
da ipucu veriyor. Bazı bakkallarda gör-
düğümüz Türk malı çikolata ve gofret-
ler, bizi hem duygulandınyor, hem he-
yecanlandınyor, hem de acıktınyor.
çok kültürlü vasam
Halep sokaklannda yürüyoruz. Ül-
kedeki orana koşut olarak, Halep'teki
Hırisriyanlann oranı da, yaklaşık yüz-
de 10 dolayında. Aynen Istanbul'da ol-
duğu gibi, bu kentte de, sefaletle ser-
vet iç içe. Lüks lokantalann az ötesin-
de, çocuk yaştaki seyyar satıcılar, hep
birlikte yerde yemek yiyorlar. Çocuk-
lara doğru yaklaşıyoruz. Ortadaki bü-
yük pilav tenceresine, bizdeki yufka-
ya benzer bir ekmekle ellerini daldın-
yor, yanında da büyük bir kızarmış ta-
vuk yiyorlar.
Döviz büfelerinde 1 Amerikan Do-
lan'nın, 50 Suriye Lirası'na eşit oldu-
ğunu hemen öğreniyoruz, ama özellik-
le turistlere mal satan esnaf ile otelle-
rin, dolan tercih ettiklerini de kolayca
anlıyoruz. Ülkedeki Hıristiyan azınlı-
ğın yanı sıra, farklı tslam yorumlan-
nın da (örneğin AJevilik) varlığını sür-
dürmesi, karşılıklı hoşgörünün etkisi
ve birlikte yaşama kültürünün gelişmiş-
liği hakkında fikir veriyor bize.
Ister başı açık olsun, ister türban tak-
sın, kadınlann gözlerindeki sürmeler
fark ediliyor hemen. Pek yaygın ol-
mayan trafik ışıklan, trafik keşmeke-
şini önlemeye yetmiyor. Arabalann
dört köşesinin ezik içinde olması, bu
yargımızı güçlendiriyor. Toplu taşıma
anlayışının çok zayıfolduğu belli. Yok-
sulluğuna karşın halk, ulaşımda taksi-
leri tercih ediyor. Sürücülerin çok faz-
la korna çalması, güriiltü kirliliğini en
üst noktaya çıkanyor. Araçlann gire-
mediği dar sokaklarda yürüyoruz.
Ermenilerin yoğun olarak yaşadık-
lan bir mahallede, kilisenin ve yetim-
hanenin civannda, Türk olduğumuzu
öğrenen Ermenilerle, koyu bir muhab-
bete dalıyoruz, hem de Türkçe. Türki-
ye'deki akrabalanndan, geçmişlerin-
den, anılarından söz ediyorlar, gözle-
ri doluyor. Çoğunlukla ticaretle, özel-
likle de kuyumculukla uğraşaklannı öğ-
reniyoruz.
Sürecek
Suriye Arap Cumhurıyetı
Yüzölçümü: 185 bin kilometrekare
Nüfusu: 17Milyon
Belli başlı kentleri: Şam (2.5 milyon), Halep (2.5 milyon),
Humus 1.2 milyon), Hama (1 milyon), lazkiye (1 milyon)
Nüfusun dinsel özellikleri: Sünniler %75, Aleviler %] 3,
Hristiyanlar %8, Dürziler %3, Diğerleri%l
Nüfusun etnik özellikleri: Arap %90, Kürt %8, Türkmenler,
Ermeniler vb.
Yılhk Ulusal Hasıla: 17 milyar doJar
Kişi başına ulusal aelir: Bin dolar
Şam'da canıi önünde para karşıhğı dua eden
kör dilenciler.
Halep v
Şam 'da kültürler birleşiyor
CIT\E\T AKALEV
Suriye'nin 17 milyonu aşan nüfiısunun yüzde
8'i Hıristiyanlardan oluşuyor. Yani 1.5 milyon
dolayında Hıristiyan yaşıyor bu ülkede. 80'li
yıllarda Hıristiyan nüfusun yüzde 10'unu
oluşturan Ermenilerin bir bölümü Batı'ya,
ABD'ye, Kanada'ya, Fransa'ya göç etmiş, bir
bölümü de Lübnan'a. Günümüzde Sunye'de
100 bin dolayında Ermeni'nin yaşadığı
sanıhyor. Bu nüfusun yaklaşık yüzde 75'i de
Halep'te. Yoğun olarak da, Halep"in Djideyde
(Cideyde) adı verilen Hıristiyan mahallesinde
ve yeni kentte "Hayy-el Arman" adlı Ermeni
mahallesinde. Kiliseler, okullar, hayırevleri
Djideyde Mahallesi'nin Salib (Haç) adı verilen
kesiminde toplanmış. Halep'te bir Ermeni
Patrikliği de var. Kentin Ermeni nüfusu,
asimilasyona direnmiş, kültürünü, inancuıı
korumuş, büyük, canJı bir kitle. Halep'in
merkezindeki ticarethanelerin tabelalannda
Arapça isimler kadar, Ermenice isimler de
dikkati çekiyor. Kentli bir nüfus olan
Ermenilerin bir bölümü Halep kökenli olmakla
birlikte, çoğunluğu 1. Dünya Savaşı yıllarında
Osmanlı topraklanndan göçmüşler. Kent
merkezi Bab-ül Farac'daki 40 Şehitier Ermeni
Kilisesi'nin (Gregoryen) girişinde bir "1915
Soyionmı Amü" dikkat çekiyor. Benzer bir anıt,
Şam'da, Eski Şam denen bölgede, Bab
Şarki'nin (Doğu Kapısı) yakınındaki Gregoryen
Ermeni Kilisesi'nin girişinde de görülüyor.
Buna karşılık, Halep'teki Katolik Ermeni
Kilisesi'nin girişinde bu tür bir anıt yok. Bir
Ermeni'nin deyişiyle, "Halep'teki Ermenilerin
hepsi Türkçe konuşuyor". Galatasaray'ın,
Fenerbahçe'nin maçlanm düzenli izleyenler var
aralannda. Türkiye'de yakınlan olanlar sık sık
ziyarete gidiyorlar. Halep'te karşılaştığımız tüm
Ermeniler bize sıcak davrandı, yakınlık
gösterdiler. Kötü bir davranış görmedik.
Başkonsolosluğumuzda görüştüğümüz
yetkililer de, bu gözlemimizi doğruladılar. Bu
insanlann bir bölümünün, ülkemize dostça
olmayan duygular beslediğine inanmak kolay
değil. Tersine, çoğunun Türkleri sevdiğine
Bab-ül Farac'daki 40 Şehitier Ermeni
Kilisesi'nin girişinde bir "1915 Soykırtmı
Anıtı" dikkat çekiyor. Benzer bir anıt,
Eski Şam denen bölgede, Bab Şarki'nin
yakınındaki Gregoryen Ermeni
Kilisesi'nin girişinde de görülüyor. Buna
karşılık, Halep'teki Katolik Ermeni
Kilisesi'nin girişinde bu tür bir anıt yok.
Bir Ermeni'nin deyişiyle, "Halep'teki
Ermenilerin hepsi Türkçe konuşuyor".
inanmamızı sağlayacak işaretler aldık. Halep
Ermenileri, koşullann bir biçimde bizden
ayırdığı ve bir gün yeniden birleşeceğimiz uzak
akrabalan andınyor. Islamın en eski ve en
büyük camilerinden biri olan Emeviye
(Umeyye) Camii, Eski Şam'ın ortasında
yükseliyor. Eme^'iye Camii, çok görkemli bir
bina, insanı heyecanlandınyor. Halife Velid, 8.
yüzyılda bu ibadethanenin. "bilinen bütün
camilerden daha büvük ve Huistivan
tapmaklanndan daha görkemli olmasınT
istemiş. Ancak, tuhaf bir anlayış,
Müslümanlann bile gönül rahatlığıyla bu kutsal
yapıyı gezmesine güçlükler çıkartıyor. Caminin
dev avlusuna bile ayakkabıh kimse sokulmuyor.
Kadınlann başlannı örtmeleri yetmiyor,
pantolon-ceket vb. giysilerle cami içine
girmelerine izin verilmiyor. Pardösü ya da
pelenn tarzı bir kıyafet giymeleri, şart
koşuluyor. Eşimin içeriye gırmesine engel olan
bekçi. "Yahu biz Müslümanız" şeklindeki
tepkimize. "Esvap" diye homurdandı,
"Türkiya'' diyerek tepkisini açıkladı. Emeviye
Camii'nin dev avlusunun önünü kaplayan
dikdörtgen biçimindeki ibadet yeri, aynı anda
binlerce insana ibadet olanağı sağlayabiliyor.
Tam ortada bir türbe, türbenin yanında kadın ve
erkeklenn yan yana, ıç içe namaz kıldıklan
ç^ rili bir alan var. Cami, UNESCO tarafindan
"dünj'a külrür mirası" kapsamına alınmış.
Önündeki meydan düzenleniyor. Caminin yanı
başında Sultan Abdülhamit tarafindan
yaptınlan "Hamidiye Çarşıa" başlıyor. (Tarihin
garip bir cilvesi: Birkaç blok ötede Mithat Paşa
Caddesi bulunuyor). Emeviye Camii'nin doğu
kapısında ise Haçhlara karşı direnişin simgesi,
"Islanun lahcı" \e tarihin en büyük
komutanlanndan bıri sayılan Selahaddin
Eyyubi'nin türbesi yer alıyor. Bildik türbelere
çok benzeyen bu yapının hemen yanındaki üç
mezar ise bizleri özellikle duygulandınyor. Üç
tayyareci Türk şehidin mezartaşlannın üzerine
kırmızı ay-yıldız kazınmış. Yanlannda
Suriye'deki antiemperyalist direniş hareketüıin
şehitlerinden bin yatıyor.
BIRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Su...
Su, malûm yaşam kaynağı: Hayatın önce deniz-
lerde doğduğu, oradan karalara geçtiği de bilim-
sel gerçeklerden biri. Su, üstelik saydam ve kirfi-
liği de kaldırmiyor. Bu yanıyla, ahlâka birörnek; "su
gibi temiz olmak", bir ahlâksal ölçüt aynı zaman-
da. Öyle olduğu için, kutsallaştırılmıştır da su; "su
gibi aziz olmak", bu kutsallığı yansıtan deyişler-
den biri.
Gençler pek bilmezler, ama orta yaşlı ve yaşlı ku-
şaklar, tıpkı hava gibi -onsuz olmaz- suyu şiirde
tahtına oturtan şairin Fuzulî olduğunu bilirler: Dev
şair, "Su Kasidesi"y\e, suya bir anıt dikmiştir. Onun
bir yerinde de şöyle der:
Dest-busi arzusuyle ger ölürsem dostlar,
Kuze eylen toprağım sunun anınla yâre su
Hemen her dizesini su sesiyle yıkayan şairin
söylediği şu: "Dostlar, yârimin elini öpme arzusu-
nu tadamadan ölürsem, mezanmın toprağından
bir testi yapın ve sevgilime suyu onunla verin!"
Nasıl buldunuz? Hele söyleyişteki hüneri ve im-
geyi?
Ama bizim, durduk yerde FuzulTden ve onun ka-
sidesinden söz etmemiz de neden? Irak'ta savaş
olursa, duyduğumuz binbir kaygıdan biri olarak,
gökten yağacak bombalann onun aziztürbesini de
yerle bir edeceği olasılığı aklımıza düşüp irkildik de
ondan mı?
O da var. Ama tıpkı o pis savaş olasılığı gibi, bir
başka pislik bizi yazmaya götürdü.
Suyun kirlendiğini gördük...
•
Son günlerin gazete haberleri içinde, Endüstri
Holding adlı bir kuruluşun yöneticilerinden biri,
holdingin içinin -eski yöneticilerce- neredeyse bo-
şaltıldığına bakıp, ortaklara sesleniyordu: "Para-
larınız battı, bir bardak soğuk su için!"
Almanya'dan toplanmış paralann yekûnu 300 mil-
yonu aşkın mark; elde kalan da 50 milyon. Para
yatıranlarda, en başta gurbetteki insanlanmızın bir
kesimi. O kesim, tasarruflannı, yıllardır sürdürülen
esassız bir telkinin sonucu, faiz "haram"d\r diye-
rek bankalara değil, hiçbir resmi geçerliliği olma-
yan el yazması senetlerie, "holding" diye ortaya
çıkan açıkgözlere, yüzde 30-40 gibi astronomik öl-
çülerde ve "kâr payı" adıyla kaptınyorlar. Doğal-
dır ki, o insanlara da, din ve yurt duyguları sömü-
rülerekyaklaşılıyor; yani "Allahrızası" içindeniyor
ve "Besmele" ile başlanıyor. Işler, bir süre iyi gidi-
yor, arkasından "iflas"'.
Gazeteler, "Islamİsermaye"yada "yeşilserma-
ye" diye adlandınlan ve bit gibi çoğalan bu hol-
dinglerin listesini de veriyorlar. Içlerinde daha ön-
ce batanlar, şimdi güç durumda olanlar var. Do-
ğaldır ki, para yatıranlar için, "Aptallık edip kan-
masaydılar!" diyemiyorsunuz; ister istemez, sürü-
ye dalan kurtlardan değil, çaresiz koyunlardan ya-
na çıkmanız gerekiyor.
Ama yaraların da üstüne eğilerek...
Önce, Islamın faizi yasak ettiği yalanı iyice ser-
gilenemedi. Daha 19. yüzyılda, medreseden ge-
len ve pek ciddi bir fikir adamı olan, büyük yeni-
likçi Ali Suavi açıkça söylemiştir: Islamın yasak-
ladığı, faız değil "nba "dır, yani faize faiz yürütmek,
yani tefecilik! Diyanet Işleri Başkanlığı'nın, önce onun,
bu konu üzerinde durması gerekmez miydi?
Sonra, kimi kalemler, bilgiç havalarla, "Serma-
ye sermayedir, Islamisî, yeşili olmaz, bunu Jako-
benleruyduruyor"diyeyazıpçizdiler; "Avrupa'da
da, kapitalistleşmede Protestanlığın büyük rolü ol-
muştur; aynca Max Weber de demiştir ki..."
Ancak, şunu unutmuştur o kalemler: Doğrudur,
Protestanlığın böyle bir rolü olmuştur, dahası o
Protestanlar, Aydınlanma hareketinin de içinde yer
almışlardır. Ama tarihin bir döneminde olan, bir
sonrakinde aynı biçimde tekrarlanmaz. Müslüman
dünyada Aydınlanma'nın başını, laikler çekiyor;
din çevreleri ise ayakbağı olmuşlardır ve oluyor-
lar. Böylece, yeşil sermaye, mayası gereği Aydın-
lanma düşmanıdır; akla inanmadığı için, "ekono-
mide rasyonellik" de umurunda değildir; paraları
topluyor, sonra da çarçur ediyor.
Endüstri Holding'in dramı bu!
Peki ne yapmalı?
Kapitalizm kurulacaksa, bankasını ayaktatutmak
gerekiyor; inanan da parasını "Besmeleli" el yaz-
ması senetlere itibar etmeyip bankaya yatırmalı.
Ona, bunun bilincini kazandınrken, yığınla üçkâ-
ğıtçının yolunu da, şiddetli yasaklarla kesmeliyiz.
Doğaldır ki bankayı da, adam gibi banka yapıp hor-
tumlatmamalıyız.
Diyeceğimiz; kapitalizmin, kurulduğunda ülke-
mize ne getireceği, ne götüreceği ayrı bir konudur.
Ama onu kurmak da ciddî bir iştir. Bunu kavraya-
mazsak, insanlarımıza, Endüstri Holding'in yöne-
ticisinin önerdiği gibı, soğuk su niyetine, kirii ve ze-
hirli sular hep içirtilip duracaktır.
Dikkat edelim, sular kirlenmesin!..
KARAMÜRSEL ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2000 786
Davacılar Evnmfer Abıt. Gökhan Tamkan. Nilüfer
Gençer, Saıt Koray Gençer. Bırsen Bora. Hayrıye
Gençer, Vural Gençer. Necla Büyükmerıç, Mualla
Sertkaya. Kı>met Ank. Münet Kılıç. Ayfer Kurt, Da-
nış Altan. Sabahat Köktürk tarafindan davalılar Mali-
ye Hazınesı ve Fevzıye Kövii Muhtarlıgı tüzel kişiliğı
aleyhıne açılan tescıl davasının mahkememızde veri-
len karan gereğince. Yalova ılı. Altınova ılçesı, Fevzı-
ye Köyü. Grandere mevkiınde kam doğusu dere. batı-
sı yol, güneyı kör dere. kuzeyı Ilyas köylü Hızır tarla-
sı ve kısmen \ol ile çevnlı. 52 dönüm mıktanndakı
taşınmazın MK. 713. maddesi uyannca davacılar adı-
na tescili ıstenilmektedır.
llgıli taşınmazda 3. kışilenn hak ve iddialan var
ise. ilan tarihinden ıtıbaren 3 ay içinde kanıt \e belge-
len ile birlikte mahkememıze müracaat etmelen ılan
olunur 30.12.2002 Basın: 395
GOLBAŞ1/ADIYAMAN KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Dos\aNo:2001 363
Da\acı Orman Işletme Şeflıği tarafindan davalı Fa-
dıme Er aleyhine açtığı Gölbaşı ilçesı. Belören Köyü.
233 ada. 24 parsel sayılı taşınmazın tespıtıne itıraz
davası sonunda adresı tespıt edılemeyen Fadime Er'e
duruşma gününün ilanen tebliğıne karar \enlmiştır.
Belören Kö>'ü. 233 ada. 24 parsel sayılı taşınmazın
tespıtıne itıraz davasının duruşması 02.04.2003 günü
saat 09.00'a talık edılmış olup. Fadime Er ve ılgılile-
re ilanen tebliğ olunur. Basın: 87335