Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 OCAK 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr 15
G
tf İspanyol sinemasının yeni harika çocuğundan etkileyici bir 'ilk film'
örsel şiddetüstüne tezEski yılın son gününde seyret-
tiğim yeni yılın ilk filmi Tez. Al-
modovar sonrası İspanyol sine-
masmın yeni harika çocuğu ola-
rak kabul gören, 1972 doğumlu
yönetmen-senarist Alejandro
Amenabar'ın 1995'te 23 yaşın-
dayken çektiğı ilk filmi. Came-
ron Crowe'un Tom Cruise'lü
Yanilla Sky fihnıne kaynaklık
eden Abre los Ojos-Aç Gözünü
(1997) ve davet alıp gittiği
ABD'de Nicole Kidman'ı yöne-
terek çektıği The Others-Diğer-
leri'yle (2001) tanıdığımız
Amenabar, meraklısının iyi bil-
diği gibi, kendine özgü, kişisel
ve özgün bir tarz tutturarak, bel-
li bir türde (korku-gerilim) yap-
tığı şimdilik üç filmiyle özel
hayranlar edinen, genç bir yete-
nek.
Günümüzde sinema ve televız-
yondaki yaygın şiddet üstüne tez
hazırlayan bir sinema okulu öğ-
rencisi genç kızın (Ana Torrent)
aşın merakının yol
açtığı bir 'katil
kim'gerilimine ve
son çeyrek yüzyıl-
dır yeraltı sinema-
sında varlığı kanıt-
lanamasa da ür-
künç bir söylence
olarak ayyuka çık-
mış Snuff filmleri
olayına dayanan
Tez, umulduğun-
dan da sağlam ve
parlak bir 'ilk
film' tadında sey-
redip sonlanıyor.
Genç yaşına kar-
şın Amenabar'ın
ustalık panltılannı
içeren, Madrid
Complutense Üni-
versitesi'ndeki si-
nema eğıtimi yılla-
nnın birikimini de
boca ederek yazıp
yönettiği, olumlu eleştiriler al-
mış, en iyi yönetmen, erkek
oyuncu, ses, montaj dallannda
1997'nin Goya ödüllerini topla-
mış bu 'ilk film', kimi sarkan
yanlanna ve uzatılmış sahneleri-
ne karşın türün tutmuş reçetele-
rinı beceriyle uyguluyor.
Sürprizlere açık senaryo
Kameranın önünde gerçek ci-
nayetlerin kaydedilip el altından
büyük paralara sarıldığı (ve ço-
ğunlukla uyuşturucu çekilerek
filme çekildiğinden dolayı burna
çekmek anlamına) Snuff Movi-
es denen olaya Hollyvvood'un
yaklaşımını örnekleyen, birkaç
SUNGU ÇAPAN
Thesis /
Yönetmen,
senaryo: Alejandro
Amenabar /
Kamera: Hans
Burmann / Müzik:
A. Amenabar,
Mariano Marin /
Oyuncular: Ana
Torrent, Fele
Martinez,
Edouardo
Noriega, Miguel
Picazo, Javier
Elorriaga, Rosa
Campillo / Ispanya
1996 (Bir Film)
yıl öncesinin Nicolas Cage'li Jo-
el Schumacher filmi 8 mm'ye
de esin veren Tez, sürprizlere
açık, şaşırtıcı olmak isteyen, ge-
reksizce uzun tutulmuş bir senar-
yodan çekilmiş.
Korku-gerlllme yeni soluk
Astımlı danışman hocasını,
şiddet sahneleriyle dolu bir vi-
deo kaseti seyrederken ölmüş
bulunca merakını yenemeyerek
gizlice kaseti alıveren genç kız,
alttan alta ona sevdalı, türün tut-
kunu olan, zengin bir porno-şid-
det arşivine sahip, delişmen ve
bohem bir öğrenci delikanlıyla
(Fele Martinez) birlikte, okulda
tehlikeli bir snuff
filmleri trafiğinin
döndüğünü keşfe-
diyor çok geçme-
den. Derken dev-
reye başzanlı gibi
görünen, konuya
vakıf, kameralı bir
başka yakışıkh,
uzman erkek öğ-
renci (Edouardo
Noriega) de kan-
şacaktır...
Mizansenlerin-
deki olgunluk,
ışık, ses ve mekân
kullanımındaki
becerisi, çerçeve-
leme ve görüntü-
lerindeki zevkiyle
etkileyici bir anla-
tım tutturarak ki-
şisel tarzını ortaya
koyan, öteden be-
ri korku-gerilim
türiine demir atmış Amerikalı
John Carpenter gibi, filmleri-
nin müziğine de sürekli katılan
Amenabar'ın bildik klişelere sa-
nlarak türe canlı, diri bir soluk
getirdiği Tez, merakhsını hoşnut
edebilecek çekiciliklere sahip,
biraz uzun kaçmış, ama ilgiyle
tüketilen bir korku-heyecan de-
nemesi sonuçta.
Yetenekli genç bir ispanyol yö-
netmenin gövde gösterisi niteli-
ğindeki Tez, yakın dönemde
Hollyvvood'da Çığlık'la yeniden
rağbet bularak patlama yapan ve
gençliğe yönelik habire tezgâh-
lanan bir yığm abuk sabuk Ame-
rikan filminin yanında nerdeyse
başyapıt gibi duruyor.
Oyunculuğa çocukken başlayan Ana Torrent, merakı başına bela olan genç sinema öğrencisi Angela rolünde.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Sıra dışı şiddete dair..."Tez", orijinal adıyla "Thesis",
İspanyol yönetmen Alejandro
Amenabar'ın ilk filmi. Insan ruhu-
nun şiddet olgusu karşısındaki tutu-
munu ve sınırlannı beyazperdeye
taşıyan bir film olarak ilgi çekici.
Iletişim fakültesi öğrencisi Angela,
tezi için "sinema ve televizyonda
şiddet" konusunu seçiyor. Ama ça-
lışmalannda sıradan şiddet boyut-
lannı aşarak sıra dışı şiddete yönel-
miş alanları da araştırmaya alıyor.
Bu araştırmalanna tez danışmanı
Profesör Figueroa hem destek ve-
riyor hem de kendi olanaklannı kul-
lanmayı da vaat ediyor. Film arşivi-
ne giren profesör burada bulduğu
bir filmi izlerken yaşama veda edi-
yor. Bu film, Angela'nın çalışmala-
nnı da, yaşamını da değiştirecektir.
Angela, bu filmin kasetini araştı-
nrken "snuff film" olgusunun deh-
şet verici gerçeğiyle karşılaşacak-
tır. "Snuff film". işkencenin, ölü-
me varan şiddetin gerçekte yaşanır-
ken filme çekilmiş bir alanın adıdır.
Böyle filmler, gizlice meraklısına
ulaştınlmakta, karşılığında da elbet-
te büyük paralar ödenmektedir. Ar-
şivde bulunan filmin, daha önce
kaybolan bir öğrenciye yapılan iş-
kencenin çekimi olması olayın bo-
yutlannı değiştirmekte, fakülte için-
de yaşananlan da kuşloılu duruma
getırmektedir. Bu kuşkunun içine
kaybolan öğrenci Vanesa'nın arka-
daşları da girmektedir. Angelanın
bir arkadaşı Shema da "sinemada
şiddet" ile ılgilenmektedir. Bura-
dan kaybolan öğrencinin erkek ar-
kadaşı Bosco'ya ulaşan araştırma-
cılar beklemedikleri sürprizlerle
karşılaşırlar.
'Snuff film' bağlantısı
Film, iletişim fakültesinde başla-
yan bir tez çalışmasından gizlenmiş
gerçeklere doğru yol alırken insanın
içindeki şiddet dürtüsünün boyutla-
nnı da tartışmaya açmaktadır. In-
sandaki şiddet dürtüsü, kâr etme hır-
sıyla birleşince nerelere kadar uzan-
maktadır. Şiddet eğilimli kişiler,
ilişkı kurdukları insanı canlı olarak
işkence yaparken, öldürürken, son-
rasında filme alabilirler mi? Sonra
da bu filmleri satarak para kazan-
mayı amaç edinebilirler mi? Bu
noktada "8 mm" filmini de anım-
samak gerekiyor. Ya da canlı insan
avı partileri düzenleyip para kaza-
nanlan düşünmek gerekiyor, şiddet
dürtüsü. çağımızın giderek artan bir
sorunu. Insanlar. içlerindeki çarpık
eğilimleri şiddet yoluyla açıklarken
burada da kalmıyor, bunu belgele-
mek, bunu başkalanna da göster-
mek tutkusunu da yaşayabiliyor.
Charles Manson çetesinin Roman
Polanski'nın kansı Sharon Tate'i
evinde öldürürken filme alması ol-
gusundan esinlenen bir ad olan "s-
nuff film" konusunun işlendiği
"Tez" filmi, basit yapısına karşın
ustaca kurgusuyla ele aldığı konu-
yu da düşündürüyor. Görülmesi ve
insanın bu karanlık yanının düşü-
nülmesi gereken bir yapıt.
A. dını Âşık
Veysel'in
ünlü
türküsünden
alan
'Gönlümdeki
Köşk
Olmasa'
duygusallıkla
dramı
dengeleyerek
seyirciyi
yüreğinden
yakalıyor.
Aşık Veysel 'e güzellemeSon Antalya Altın Portakal Fes-
tivali'nden Behlül Dal jüri özel, en
iyi müzik (Mazlum Çimen) ve u-
mut veren oyuncu (Bora Akkaş)
ödülleriyle dönen "Gönlümdeki
Köşk Olmasa" bugün Akademi
Istanbul sinemasında gösterime
giriyor.
Ülkesinin tanınmış sinemacıla-
nndan, Âşık Veysel hayranı, Dani-
markalı deneyimli senarist- yönet-
men Elisabeth Rygaard'ın, Da-
nimarka"da yaşayan sazcı Yüksel
Işık'ın, kendi yaşamıyla büyük
halk ozanımızı kaynaşhran senar-
yosundan çektiği Gönlümdeki
Köşk Olmasa, bu yıl çok sönük ge-
çen Antalya'ya renk katmıştı.
Köy müezzini, aksi babasının
(Menderes Samancılar çok iyi
oynuyor) malını mülkünü esirge-
mesiyle evsiz barksız kalıp çadıra
Yönetmen: Elisabeth
Rygaard / Oyuncular:
Mazlum Çimen, Bora
Akkaş, Menderes
Samancılar, Selçuk
Uluergüven, Serra
Yılmaz, Levent Yılmaz /
Danimarka-Türkiye 2002
tıkılmışken 1960'lann başındaki
Avrupa'ya işçi göçü sürecinde ka-
nsıyla birlikte Danimarka'nın yo-
lunu tutan bir babanın (Mazlum
Çimen) ve saz çalan oğlu Os-
man'uı (küçük Bora Akkaş) öykü-
sünü, geriye dönüşlerle anlahyor,
çocuk gözünden.
Adını Veysel'in ünlü şarkısın-
dan alan film, beylik tarafından
egzotik, turistik, folklorik bir 'ki-
lim gibi film' bekleyen önyargılı
seyirciyi şaşırtan özenli, şirin, ma-
sal gibi bir çalışma. Veysel'in mü-
ziğiyle felsefesi üstüne oturtul-
muş, göçün aile bireylerinde ya-
rattığı parçalanmaya ilişkin film,
duygusallıkla dramı dengeleyerek
seyirciyi yüreğinden yakalıyor.
Deprem sahnesi gibi pek başan-
lamamış yanlanna, sert öğretmen
gibi bize ters gelen bazı tiplemele-
rine, kimi yerde keskinleşen eleş-
tirel bakışına karşın insancıllığı ve
duygusallığıyla ilgisiz kalınama-
yan filmde küçük Osman'ı oyna-
yan, büyümüş de küçülmüş Bora
Akkaş, deneyimli oyunculardan
rol çalıyor adeta.
Bu filmde her şey baştan sona yavan ve bayat!
Öldüren Cazibe'nin
gençlik versiyonu
Yüzmeye tutkun, spor
bursuyla okuyan bir
genç Jesse Bradford.
Bir uyuşturucu deneyi-
minde şeytana uyup hır-
sızlık yapınca 6 ayhğına
hapse düşmüş ve onun
için bir çeşit annmak
olan yüzmeye fena halde
sardırmış içerde. Okul
takımının da demirbaşı,
rekorlar beklenen en
gözde elemanı.
Hanım hanımcık bir de
sevgilisi (Shiri App-
leby) var. Ne var ki baş-
tan çıkarak bir kez seviş-
tiği, çello çalan fettan (ve
sözüm ona meşum kadı-
nı oynayan), taşralı fem-
me fataİe, sanşın Erika Christensen,
Glenn Close havalannda, ona sakız
gibi yapışınca bütün performansı dü-
şecek, takımdan elenecek, giderek
olaylar cinayete bile varacaktır...
Swimfan / Yönetmen:
John Polson / Oyuncular:
Jesse Bradford,
Erika Christensen,
Shiri Appleby, VVayne
Cravvford / ABD 2002
Erika Christensen ve Jesse Bradford başrollerde.
Adını hiç duymadığımız Avustral-
yalı yönetmen John Polson'un,
1980'li yıllann Adrian Lyne klasiği
"Fatal Attraction-Öldüren Cazi-
be"nin gençlik versiyonu olarak tez-
gâhladığı bu uyduruk gerilimde her
şey baştan sona yavan ve bayat.
Bir kez gitmek gafletinde bulun-
duğumuz, iç bayan klişelerden geçil-
meyen, ne anlatımı, ne özü ve biçe-
miyle ne de oyunculuğuyla hiçbir il-
gjnçlik içermeyen "Swimfan-
Olümcül Tutku", hedef aldığı genç
kesim sinemaseverleri hayal kınklı-
ğına uğratacak, evlere şenlik bir ya-
pım. Hatta son zamanlarda gördüğü-
müz en trişkadan film bile diyebili-
riz!
KEDt GOZU
VECDİ SAYAR
Sinema Kurumud)
Bugün, sinemamızın temel sorunlarına çözüm
getirebilecek bir tasanya, Kültür Bakanlığı'nca ha-
zırlanan "Sinema Kurumu" yasa tasarısına ilişkin
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce-
likle, bu yasa tasansı taslağını internet ortamına
koyarak, taslağın yalnızca uzmanlann değil, sine-
ma ile ilgilenen herkesin eleştirisine açılmasını sağ-
layan Kültür Bakanı Hüseyin Çelik'i kutlamak isti-
yorum. Dilerim, görevi süresince bu anlayışı terk et-
meyip, saydamlığı ve katılımcılığı temel ilke edinir.
Kültür Bakanlığı'nın, Koruma Kurulları kararları,
ihaleler, proje destekleri ve daha pek çok konuda
saydamlığa gereksinmesi var. Kararların kapalı ka-
pılar ardında alınmaması, kültür alanının düzenlen-
mesi ve desteklenmesine ilişkin hertürlü bılginin ka-
muoyunun denetimine açık olması, yolsuzlukların
önlenmesi adınaetkili birönlem olabilir. Amatek ba-
şına kalmamak kaydıyla... Asıl yapılması gereken,
karar alma mekanızmalarından, kültürel etkinlikle-
rin gerçekleştirilmesine kadar her aşamada sivil ka-
tılımcılık ilkesinin benimsenmesi olsa gerek.
Bu yaklaşım, kültür alanına yepyenı bir soluk ge-
tirerek tepeden inme kurallar ve kurulların yerini,
kültür alanının gerçek sahiplerinin tasarlayıp, haya-
ta geçireceği yeni kurumların almasını sağlayabilir.
Şimdi, diyeceksiniz ki: "Nasıl güveniyorsun bu ik-
tidara? Gerçekten saydam olacaklanna ihtimal ve-
riyormusun ? Katılımcılık sözlerinin ardından bildik-
lerini okumayacaklan ne malum?"
Bir hukuk devletinde, kimseye "Senin masumi-
yetine inanmıyorum" diyemezsiniz. Ancak, bir suç
işlediği zaman yargılarsınız kişiyi; suç işlemeye te-
mayülü olduğunu sandığınız için değil. Hatta, geç-
mişteki suçlarından yola çıkarak "Nasılsa gene suç
işler" diyemezsiniz. 0 yüzden, ben kâğıt üzerinde
yazılanları, verilen sözleri ciddiye alırım. Bu sözler
unutulduğu ya da tam tersi bir uygulamaya gidildi-
ği zaman sorarım sorularımı...
Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu'nun, YÖK sis-
temini kaldırarak, üniversite özerkliğini güvence al-
tına alma girişimini de aynı nedenle destekliyorum.
Aynı sözleri bir başka partiden bir bakan söylesey-
di, benzer suçlamalarla karşılaşır mıydı? Hiç san-
mıyorum.
• • •
Kültür Bakanı Çelik'in, göreve başlar başlamaz
sinemanın sorunlarına eğilmesinı, "Türkiye Ulusal
Sinema Kurumu" yasa tasansını TBMM'ye sunmak
üzere harekete geçmesini ciddiye alıyorum. Ve bi-
ze sunulan metinde gördüğümüz eksiklerin altını
çizmeyi görev biliyorum. Öncelikle, 'Kurum'un adın-
daki "Türkiye" sözcüğünün yeterli görülmeyip, bir
de "Ulusal" eklenmesinın nedenini çok merak edi-
yorum (Kimi 'Türkiye' istiyor, kimi 'Ulusal', biz ikisi-
ni de koyuverelim gitsin' anlayışının bir sonucu mu
acaba?). Ama, 'Kurum'un adı ne olursa olsun, ya-
nıtlanması gereken temel soru şu: Acaba, yasayla
kurulması tasarlanan bu kurum gerçekten "özerk"
bir biçimde mı yapılandırılmış?
Yasa tasansı taslağının 1. maddesinde yer alan,
" bu kanunda belirtilmeyen hallerde özel hukuk
hükümlerine tabi tüzelkişiliğe sahip, Kültür Bakan-
lığı 'na bağlı özel bütçelı ve birbaşkan tarafından yö-
netilen Türkiye Ulusal Sinema Kurumu " ifadesi, öz-
erk bir kurumu değil, metinde de yer aldığı biçim-
de 'bağlı' bir kurumu tanımlıyor...
Hani, korkmayacaktık özerklikten? Neden "ilgi-
li" ya da "ilişkili" kurum değil de, "bağlı" kurum? Şu
anda Devlet Tiyatroları'nın sahip olduğu özerklikle
(!) yetinmemiz mı ısteniyor? Bu tercihlehn Sayın Ba-
kan'a değil, yasa hazırlığını yürüten bürokratlara ait
olduğundan hiç kuşkum yok. Malum, elindeki yet-
kilerı kaybetmemek, yani "iktidar" meselesi!
Bir 'Kurum'un Yönetim Kurulu'nun oluşumu,
özerkliğinin bir başka göstergesi. Yasada öngörü-
len kurumun yönetiminde 5-5 beraberlik öngörül-
müş:Seçimlegelecek5sektörtemsilcisi, 1 bakan-
lık temsilcisi, bakanın atayacağı 1 öğretim üyesi
(Neden o da seçimle gelmiyor? Pekâlâ, Sinema- TV
bölümlerı olan üniversitelerin - seçimle belirlene-
cek- temsilcileri arasında bir seçim yapılabilır. Çı-
kabilecek sorunları sızın gibi ben de tahmın edebi-
liyorum, ama demokrasınin 'bıraz'\ olmaz!) ile ku-
rum başkanı ve iki yardımcısı (Tabii bu üç kışi de
bakan tarafından atanıyor). Üstelik, yönetim kuru-
lu 10 kişi olduğu için, eşitlik durumunda başkan 2
oy hakkına sahip. Yani, devlet gene galip!
Yasanın en kritik yani ise 'Denetleme ve Sınıflan-
dırma Kurulu'na ilişkin madde... Haftaya, kaldığımız
yerden devam ederiz. Tabii, savaş filan çıkmazsa...
vecdisayar@yahoo.com
BUGUN
• AKIVl'de 19.30'da İDSO'dan 'Fransız
Bestecileri' konseri. Şef: Alesander
Rahbari Solıst: Arilla Aldemir.
(0 212 251 56 00)
• AKM'de 19.30'da tDOB'dan 'Bir Tenor
Aranıyor'. (0212 251 56 00)
• İŞ SANAT'ta 19.30'da tstanbui Oda
Orkestrası konseri. Şef: Hakan Şensoy.
Solist: Emre Eüvar. (0 212 316 10 83)
• CEMAL REŞtT REY KONSER
SALONU'nda 20.00'de tstanbui Büyükşehir
Belediyesi Cemal Reşit Rey Opera, Orkestra
ve Korosu'ndan 'Deli Dolu' adlı operet.
(0 212 232 98 30)
• İSMET tNÖNÜ KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 20.30'da İZDSO konsen.
(0232 489 0926)
• ALTTJNtZADE KÜLTÜR MERKEZİ nde
20.00'de Lütfı Ortakale'den 'Erzurum Dadaş
Türküleri'. (0 216 341 05 00)
• NARDİS JAZ CLUB'da 22.30'da 'Aşkın
Arsuman Quartet' konseri. (0 212 244 63 27)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 18.00'deEnver Ercan'ın
katılacağı 'Kültür ve Politika İşleri' konulu
söyleşi. (0 212 317 77 00)
UZAKDOĞU FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN
• İZMÎR SAJS'AT'ta saat 16.00'da, Huang
Jianzhongun 'My 1919-1919', 18.30'da
Ming-Liang Tsal'ın 'Delik' filmi izlenebilir.
(0 232 483 63 34)
• TÜRK - AMERİKAN DERNEĞİ'nde,
18.00'de 'Doktor Jivago' adlı film.
(0 232 464 20 95)