10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2002 ÇARŞAMB OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Memun ve Hüzün CEMAL SÜREYA, sonuna kaüar "memur" ka- lan, sayılan da hayli kabank olan Türk şairierinden binydi. "Fotoğraf"adlı şiirinde, "adam, kadın ve ço- cuk" diye "durakta üç kişi"y\ anlatır: "Adam elleri ceplerinde/ Kadın çocuğunun ellerini tutmuş/ Adam hüzünlü/Hüzünlü şarkılargibi hüzünlü/ Ka- dın güzel/ Güzel anılargibi güzel/ Çocuk güzelanı- lar gibi hüzünlü/ Hüzünlü şarkılar gibi güzel." Yer, Ankaraydı heıtıalde. Duraktakiler, olsa olsa bır memur ailesi olabilir. Mevsim, sonbahar olma- lıyd/; belki de eylül. Zaten hüzün ayı. Adarn, okula yeni başlayacak olan çocuğun masrafiannı nasl kar- şılayacağını düşünüyordur: önlük, ayakkabı, çan- ta, defter, kıtap... Şimdi olsaydı, yasaklandığı halde ödeneksizlik- terı ötürü hâlâ alınan kayıt parasını ve yıllık paha- lılaşmada üçüncü gelen kurşun kalemi de düşü- nür olacaktı. Cemal Süreya'nın "Fotoğraf"ında bunlan görme- den edemiyorinsan. Niçin Ortıan Veli gibi "hak deyince işçi" hatırı- mıza geliyor da, hüzün hep memuru çağrıştı- nyor zihnimızde? Çünkü, bütün çalışanlar içinde geçim koşullan en çok hüzün uyandıran o da ondan. "Sendika kurabilirlermi, kuramazlarmı?"tarbş- malanyla yıllar geçirdikten sonra, şimdi hiç olmaz- sa "toplugörüşme" mekanizmalanyla isteklerini ka- mu yönetimi önünde yasal yoldan dile getirebili- yortar. Bütün derece ve kademelerdeki maaşlara "seyyanen yüz milyon lira zam " biçiminde pek faz- la derinleştirilmemiş ham bir formülle de olsa. Henüz toplusözleşme ve grev haklan yok. Ama, bu haklann hangi kategorilere, nasıl ve ne ölçüde tanınmasına ilişkin olarak iyi incelene- rek geliştirilmiş önerileri de henüz ortada değil. Oysa, gereken genişlikte birtürfü ele alınmayan yönetim ve personel reformları açısından ciddi- yetle üzerinde durulacak konulardan biri de bu: Aca- ba toplusözleşme ve grev haklanna sahip olmala- n istenenlerin bir bölümü için şimdiki "devlet me- muru " statüsünden farklı, sözleşmeye dayalı olmak- la bırlikte iş güvencesi açısından işçiye göre biraz daha takviyeli değişik bir statü düşünmek gereki- yor mu? Kamu işi görmenin ağırlığını taşısalar da, yaptıklan özel kesimdeki herhangi bir işten farklı olmayanlar ile kamu hizmetini "meslek" olarak seçmiş olanları bir tutmak ne ölçüde doğru? Zorunlu, ama geçici zam isteklen ötesinde bu çe- şit konulara da ağırfık verilmedikçe, "memurla "devlet" arasındaki ilişki tam anlamıyla sağlıklı ze- mine oturtulacağa pek benzemiyor. OKTAY AKBAL Satışta olmayan öykü kitapları yeniden basıldı: TARZAN ÖLDÜ - 6 Basım YAINIZLIK BANA YASAK - 6 Basım İSTİNYE SULARI Ba>ım KARSI KIYILAR - 4 Basım CANYAYINLAJ» unk..T ÖRGÜTLÜ SUÇLAR VE ÇIKAR AMAÇLI SUC ÖRGÜTLERİYLE MÜCADELE KANUNU AçıfdamaUır. Gerekçeler, Yargı kanırkın ve Ilgili Mev/.uat LEGAL LEGAL YAYEVCILIK Bahariye Cad. Çam Apt, No:63 D:5 Kadıköy-lstanbul Tel: (0216) 449 04 85 - 449 04 86 Faks:(0216)449 04 87 CEM YAYEVEVt Küçükparmakkapı îpek Sokağı No: 10 80060 Beyoğlu-lstanbul Tel: (0212) 293 41 70 Faks: (0212) 244 15 33 Kitabın geliri Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'na bırakılacaktır. Ulusun Direnişi: Erzurum ve Sıvas Kongreleri Sıvas Kongresi'nde, değişik adlarla kurulmuş olan örgütle- rin "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" ola- rak toplanmasına karar verilmiştir. Prof. Dr. Zafer GÖREN TBMMBaşkan Başdamşmam B aşlangıç 3. paragra- fında "Millet irade- sinin mutlak üsfün- lüğü, egemenBğin ka- VTtSBşartszTürkınfl- letine sât olduğu" esaslanna yer veren anayasamız, 6. maddesin- de de "Egemenlik kayrtsız şart- sızmifletindir"' ilkesini içermek- tedir. Bu maddeye ilişkin gerekçe- de: ^Ikerıia Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk tarafindan esas teşkilat hukukumuzun vazgeçitanez bir ilkesi olarak benimsendiği ve bu ilke ile Türk tophımunun, dikta- törlüklerin her türüne kapah o\- duğunun gösterilmek istendiğT vurgulanmaktadır. Anayasarruza egemen olan ulus iradesinin salt üstünlüğü ve ege- metüiğin koşulsuz Türk ulusuna ait olduğu ilkelerini Atatürk, Bü- yük Nutuk'unda şöyle dile geti- riyordu: "Efendfler, bu durum karşısında tek bir karar vardı: O da ulusal egemenüğe dayalı, ko- şulsuz, bağunsız yeni bir Türk devleri kurmak." Birinci Dünya Savaşı'ndan son- ra Anadolu 'ya yönelen saldınla- ra karşı ulusun direnmesini örgüt- leyen kongrelerin ivmesini de bu ilkeler oluşturmuştur. "Vîlayet-i Şarkne Müdafaa-i Hukuk-u MUliye Cemiyeti'nin Erzurum Şubesi tarafindan 23 Temmuz /17 Ağustos /1919 ta- rihkri arasında düzenlenen ve bölgesdlikten ulusalhğailk adnnı oluşturan Erzurum Kongresi'nde, bölgeninsavaşı kazanan devletier- ceErmenflereverflebfleceği haber- leri üzerine. sınırda toplanan Er- meni birliklerine karşı, bölgeyi her ne pahasuia olursa olsun sa- vunma kararı alınnıışOr. Vlusta- fa Kemal Paşa, başkanı olduğu bu kongredeyapoğı konuşmada ulus iradesinin üstünlüğünü şöyle di- le getiriyordu: Vatan ve ulusun kutsaBığuu kurtarma ve koruma konusunda, son sözü söyleyecek ve bunu uygulayacakgüciin, tüm vatanda bir elektrik ağı durumu- na girnıiş olan ulusal egemenlik ruhu ve bahadırtığı olduğu(nu) („.) ve geleceğe egemen bir ulusal iradenin, ancakAnadolu'dan do- ğabileceğini belirttim ve ulusal iradeve dayah bir ulusal meclLs oJuşrurulnıasmLİlkçahşrnahede- fi olarak gösterdün." Vatanın bütünlüğünün korun- ması ve ulusun bağımsızlığırun saglanmasını amaçlayan bu kong- rede: Ulusal sınırlar içinde vatanın bir bütün olduğu, parçalanamayaca- ğı, her türlü yabancı işgal ve sal- dınya karşı ve Osmanlı hüküme- tinin çökmesi durumunda da ulu- sun birlik olarak direneceğı ve vatanı savunacağı, vatanın ve ba- ğımsızlığın korunmasına Istanbul Hükümeti'nin gücü yetmezse, amaca ulaşmak için "geçki bir hü- kümet" kurulacagı; bu hükümet üyelerinin ulusal kongre tarafin- dan seçileceği; kongre toplan- mamışsa bu seçimi Heyeti Tem- siliye'nin yapacağı; Kuva-yı Mil- liye'nin geçerli olacağı ve ulusal iradenin egemen kıhnmasının esas olduğu, Hıristiyan azınlık- lara siyasal egemenliğimizi ve sosyal düzeni bozacak ayncalık- lar verilemeyeceği, manda ve ko- ruma kabul edilemeyeceği; ulu- sal meclisin derhal toplanması- nın ve hükümet işlerinin meclis denetiminde yürütülmesinin sağ- lanmaya çalışılacağı yolunda ka- rarlar alınmıştı. Kurtuluş Savaşf nın örgütlen- mesinde çok önemli rol oynayan bu kongre bölgede Ermenistan devleti kurulmasuu önleme ama- cını taşımaJda birlikte, bu kong- rede tüm ulusu ve ülkeyi ilgilen- diren kararlar almmıştır. Erzurum Kongresi 'nden son- ra 22 Haziran 1919tarihJiAmas- ya Genelgesi'nde kararlaştınldı- ğı şekilde Sıvas'ta da bir genel kongrenin toplanması hazırlık- lanna girişilmiştir. 4 Eylül 1919 tarihinde açılan Sıvas Kongre- si'nin tutanaklanna göre Musta- fa Kemal Paşa oybirliği ile kong- re başkanı seçilmiştir. Sıvas Kong- resi'nde, değişik adlarla kurul- muş olan örgütlerin "Anadohı ve RumeliMüdafaa-i HukukCemi- yeti'' olarak toplanmasuıa karar verilmiştir. Ulusal Kurtuluş'un sağlanması amacını taşıyan "mü- dafaayı hukuk hareketlerT bu kongrede bırleştirilerek bu birle- şik örgütün yönetimi "Heyeti Temsiiye''ye verilmiştir. Bu kong- rede, Erzurum Kongresi 'nde kul- lanılan "Heyeti Temsüjye Doğu Anadohı'yıı temsil eder" ibaresi yenne "Vatanuı rümünü temsD eder" ibaresi getirilmiş; Misakı Milli esaslan bu kongrede belir- lenmiş; Mondros Mütarekesi'nin ımzalandığı 30 Ekim 1918 tari- hindeki sınırlanmız içinde kalan vatan topraklan üzerindeki tarih- sel, ırksal ve coğrafik haklara saygı gösterilmesi, buna aykın girişimlerin kaldınlması isten- miş; Osmanlj topraklanmn bütün- lüğünün, ulusal bağımsızlığın sağlanması, hilafet ve saltanahn korunması için Kuva-yı Milli- ye'nin geçerli ve ulusal iradenin üstün kılınması gerektiği kabul edilmiştir. Her türlü işgal ve saldın ve özellikle Rum ve Ermeni dev- letleri kurmak amacına yönelik girişimler karşısında hep birlik- te savunmaya geçileceği; eski- den beri vatan içinde yaşayan gayrimüslimlerin her türlü gü- venliğinin sağlanacağı; siyasal egemenliği zedeleyecek aynca- lıklann tanınmayacağı; vatanın bir bütün olduğu, ancak yurdu işgal amacı taşımayan devlet- lerden teknolojik. endüsrriyel ve ekonomik yardım ahnması- nın mümkün olduğu; uluslann kendi gelecekJerini belirlediği bu tarihsel dönemde tstanbul Hükümeti'nin keyfi davTanış- lannı önlemek için Mebusan Meclisi'nin hemen toplanması gerektiği konusunda kararlar alınmıştır. Sıvas Kongresi'nin belirgin özelliği, tüm ulusal Ör- gütleri "Anadoluve RumeliMü- daiaa-iHukukCetniyeti" adı al- tında birleştirmesi, Erzurum Kongresi kararlannı tüm ülke için genelleştirmesi ve manda sorununa çözüm getirmesiydi. Ulusal hareketin baskısıyla is- tifa eden Damat Ferit Paşa hü- kümetinin yerine gelen AJB Rı- za Paşa hükümeri ile Amasya 'da yapılan görüşme sonunda Sıvas Kongresi kararlannın ve Heye- ti Temsiliye"nin tanınması sağ- lanmıştır. Sıvas Kongresi'nin seçtiği Heyeti Temsiliye Musta- fa Kemal Paşa 'nın baskanJığın- da artık ülkenin gerçek temsil- cisi olma görevini üstlenmişti. Devlet organlan, kullanılma- sı kendilerine devredilmiş olan egemenlik hakkını bu hakkın gerçek sahibi olan halka karşı kö- tüye kullanırlarsa, halkın, tüm meşru yollann denenerek basa- nsız kalması durumunda, de- mokrasinin kurulması için güç kullanarak egemenliği savun- ması demek olan direnme hak- kına, E Almanya Anayasası md. 20'de, Fransa Insan ve Vatan- daş Haklan Bildirisi md. 2'de, Yunanistan Anayasası md. 120'de, Portekiz Anayasası md. 21 'de yer verilmiştir. Anayasamız direnme haJdana yer vermemelde birlikte, Anaya- sa Mahkememiz insan haklanna ilişkin tarihsel belgelere ve F. Al- manya Anayasası md. 20'ye yol- lama yaparak direnme hakkını tanımıştır. (E. 1988/2, K 1988/1) Direnme hakkı demokrasi ilkesi ile yakın bir bağlılık içindedir. Erzurum ve Sıvas kongreleri Türk ulusunun, dış güçlere boyun eğen, ancak kendi halkına baskıcı bir yönetim uygulayan Osmanlı mo- narşisi karşısında ulusal kurtu- luşun sağlanması ve demokrasi- nin kurulması için denenen tüm meşru yollann başansız kalma- sı karşısında son çare olarak baş- vurduğu direnme hareketleridir. Kavnaklar. Atatürk, K., Nutuk, Is- tanbûll973C, I; Tunaya, TZ, De\- rint HareketleritçindeAtatürkveAta- rürkçülük. htanbul 1981: Dinçkol, B.. Atatürk Devrimi, Istanbul 2001, L'luğ, /.. Sıvas Kongresi Tutanakla- n, Ankara 1969; Ates, T., TürkDev- ritn Tarihi, Istanbul 2000 Kafdağı'nın Ardmdaki Banş... ErtuğrUİ KAZANCIEğinmci-Hukukçu E senlik, dirlik ve eşitlik öğeleri üzerin- de yükselerek; hoşgörü, onur ve ada- let kavramlanyla pekişen banş olgu- su insanlık tarihi bo>Tinca eski, erişilmezli- ğine bağlı olarak da umutlarda sürekli yeni- dir. Gürcü mitolojisi, "Kafdağı'nın ardmdaki Zümriidüanka kuşunun kendi ülkelerinde yuva kurduğunu" söyler. Zümrüdüanka, bir bulunamayan, bir eşi olamayan ve hep banş topraklannın üzerindeki göklerde uçtuğu var- sayılan kuştur. Ama İS dördüncü yüzyılda As- ya ve Avrupa 'nın tek edebiyat dili olarak sap- tanan Gürcüce yapıtlar ise kendi insanının kar- şılaştığı dış saldınlan, zorunlu göçleri ve "KartveB" ülkesinin suurlar ötesinden bes- lenen iç kargaşalanru anlatır. Sadece ilginç Gürcü mitolojisi değil; Hint, Yunan, Aztek, Kızılderili, Eskimo, Kongo mitolojileri de birçoğu gibi banş kuşlannı kendi gökyüzle- rinde uçururlar. Orta Asya mitolojisinde de durum farklı değildir. Öte yandan yeryüzün- deki topraklannda oluşan çahşmalan yine kendi tarihçileri yazıp dururlar. Insanhk panoraması: Insanlığın geçmişi, banş adına o denJi savaş yaratan sahte çığ- lıklarla doludurki şaşılır. Özlenen banş, hep dillerdedir. En içten dileklerle dolu bulunan bireylerden rutunuz da, en saldırgan "felaket teUallanna" değin çoğu insan veya devletle- rin siyasal öğeleri banşın sözcülüğünü yapar- lar. Böylesine bir karmaşada ise ortak bileş- ke kurulabilir mi? Hiç sanmıyoruz. Çünkü, savaş eyleminin kaynağı emperyalist düşün- ce için banş; ya fîziksel biryayüma ya da mad- desel sömürüyü sızıldanmadan kabullendir- meyle sağlanacak hedeftir. Can yakılacak ama ses çıkartdmayacaktır. Dünyanın dört kö- şesine bir zamanlar yayılarak sömürge yap- mak üzere yola çıkan emperyalizm, sadece kendince anlayıp yorumladığı banşı, uygar- lık(!) adına oralara kan ve ateş pahasına gö- türmüştür. Sonrası ise bilinen gerçektir. Ren- gârenk bayraklar eski sömürgelerde bağun- sızlık adına dalgalanmaya başlar, ama sosyo- ekonomik ve kültürel tutsaklık yöntemiyle "ev- renselküreseOeşme banşı" yeni ülkelere, öz- gür ama yoksullannı da içine alacak şekilde dayatılır. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yansuıda başlayan plan ve programa oturtubnuş bir sarkmacı hazırlık, birinci ve ikinci dünya sa- vaşlannda insanhk dünyasını; "Marn" batak- lıklannda dinamitler fklatılarak yapılan bo- ğuşmalara ya da "Nagazaki*' ve "Hiroşi- ma"da üst üste patlatılan radyasyonlu faci- alara tanık etmiştir. Ekonomi, din ve mezhep, ırkçıhk ve etirin egemenlik ayncahklanyla yoğ- rulu binbir konu, banş düşüncesinin kıyası- ya karşıh emperyalizme durmaksızın zemin- İer sağlamıştır. Ülkesel iç çekişmelerse, bu- lunmaz firsatlar doğurmuştur. Yirminci yüzyılın en önemli olaylanndan biri, kuşkusuz şanlı Anadolu Ihtilali'dir. Bu öylesine bir ihtilaldir ki; dünya siyasal tari- hindeki hiçbir silahlı kalkışma bu denli onur- lu ve bu denli de banşçıl olsun... Emperya- lizmin yayılmacı egemenlik keyfıni de öyle- sine bozsun, geriletsin!... 11 Kasun 1922 günü "Lozan Banş Kon- ferans"nın açdışında söz alan TBMM Dışiş- leri Bakanı tsmetPaşa'run tüm dünyaya ses- lenişi, hem rüyler ürperrici ve hem de içten birhaylunşladoludur: "ŞudakikadaKüçük Asj1 » ovalarmda on binlerceinsan başıboş do- laşmaktadır. ITkemizyıkmtuariçindedir.Ba- nş istiyoruz. ÇokBürapçektik!»" Ankara'dan yükselenGazi'ninsesi: "Bizdhangirbir dev- let olmavacağız" ilkesini yeni Türkiye'nin tutarlı bir yaklaşımı olarak duyururken çok önemli bir rurumu da dile getirmektedir: "Yurtta banş, dünyada banş!.." Cumhuriyet Türkiyesi, TBMM karan ol- madan 1950 yılında devrin hükümetince gi- rilen Kore Savaşı, 1955'teki "Bandung" kon- feransındaki emperyalizmi destekleyen lej- yonerliği ve 1991 tarihindeki Körfez Sava- şı'nın karanlığındaki serüvene dayalı ferihçi siyasal eğiümleriyle ne yazıktır ki, kurulu- şundaki temel banş ilkesine ters düşülebil- miştir. Kıbns çıkarmasını ise çok ayn şekil- de değerlendirmek zorunludur. Çünkü, bu müdahalenin esası gerçekten de banş amaç- hdır. Sonuç: Her yılın 1 Eylül'ü, "Evrensel Ba- nş Günü" olarak dünya kamuoyu bilincine kuvvetli bir çağn şekliyle yerleşmiştir. Has- talık ve yoksullukla umarsızlığa düşmüş bir çoğunluğun yaşamsal savaşunı içindeki in- sanlık, emperyalizmin; "lathnunanfak" süs- lemeleri ve "küreseDeşmenin esenKğj" sav- lanyla harmanladığı oyunlara acı hedeftir. Silahlı paktlann giderek güçlenmesini sap- tamak da üzücüdür. Savaş tacirlerinin doymaz- lıklanna ülkesel malzeme olmak ise ayn bir felakettir. Banş, her olumsuzluğu kaldınp atacak tıl- sımdır. Siyasal, sosyo-ekonomik, kültürel alanlarda birbirlerine destek veren, insancıl zeminli zeytin dallanyla bezeli sevinçler içe- risindeki bir dünya ne güzeldir!.. Tüm bun- lann önkoşulu ise sömürüsüz, eşitlikten ya- na ve insan onuruna saygın bir sistemde bu- luşmak değil midir? Kemalist Aydınlanma Devriminin denemiş ve başanlı ohnuş; ulu- sal ve evrensel düzeyde yadsuıamaz takdire ulaşmış sistemi, bu yönde insanlığın tama- mı için çok başanlı toplumcu örnektir. Banş hâlâ günümüzde de "Kafdağı''nın ardındaki kaynak mitolojide mi saklıdır, yok- sa tıpkı "Zümrüdüanka kuşu" gibi sonsuz ve alabildiğince aldatıcı bir hayal midir? Nevşehir, Aksaray, Konya. NazmiyeALGI D ünya, doğal varsıllıklany- la evTende insanlara su- nulmuş çok değerli biryer- leşim yeridir. Acaba dünya nüfu- sunun kaçta kaçı bunun bilincin- de?.. Bu bilinci taşıyanlann bir çu- val pirinç tanesinden ayıklanacak kadaraz olduklan kanısındayım. Bebeğine hayat veren anne; be- besini, gelebüecek kötülüklerden ona kol kanat gererek korur. Sı- ra, bütün insanlann yaşam kay- nağı olan yeryüzüne geldiğinde aynı özeni göstermez. Oysa do- ğacak kuşaklann (nesillerin) ge- lecek günlerinin daha şündiden ipotek altına alındığuıın aynmı- na varabilse... Yüzydlardan beri süregelen bu vurdumduymazlığın yansımasını Nevşehir - Aksaray - Konya ara- sında görmek olanaklı. Uçsuz bu- caksız topraklara kurak sanhğın her tonu egemen. Engin düzlük- lere serpiJmiş tek tük ağaç, nazar- lık gibi duruyor. Üzerinde ot dahi bitmeyecek kadartopraktan yoksun kayalıkte- peler, güneşin sıcaklığını daha fazla duyumsatıyor. Mumla ara- sanız gölgelenecek bir yer yok. Köyler de böyle, tarlalar da... Fi- dana bakrnak, büyütmek, ağaç olduğunu görmek, bunun insana verdiği mutluluk ve haz... Bozla- nn ortasında anıt gibi duran, hem de çevresine inatla duran tek tük ağaç nasıl orada yaşayabüiyorsa, insanlanmız da yeşilsizliğe inat- la yeşertmeli köylerini. tarlalan- nı, yol kıyılannı, tepelerini. Yoktan var edilmeli. O hırs, azim ve bilinç verilmeli halka. Devlet bu konuda kaygı taşıma- lı, özendirici olmalı. IMF'ye su- nulan niyet mektubuna gösterilen özen, ağaçlandırmaya dagösteril- meli. Genç emekK sayımız pek çok. Ağaçlandırmada emeklüerden yararlanılabilinir. Tanm mühen- disi, orman mühendisi, emeklisi, işçisi, köylüsü, kentlisi, işadamı; hepsüıden önemüsi organize ol- muş devletiyle el ele verip çöl ol- madan yeşülendirelün toprağı- mızı. Toprağın yok olmaması için ağaca. ağacın da toprağa gerek- sininrivardır. Kurtuluş Savaşı için verilen mücadele, yeşil doku için de verilmeli. Unutmayalım, "va- tan" yeşil olursa güzeldir. Insa- nın inanası gelmiyor bir zaman- lar YunusEmre'nin, TaprukEm- re'nin dergâhına bu yörelerden aynı boyda odunlarkesip getirdi- ğıne. Nereden nereye gelmişiz! PENCERE Türkçe Anlayan Yok mu?.. Geniş bir caddedeyürüyorum.karşıdan bir adam geliyor, elinde Türk bayrağı, Rumca bağınyor... Durdurdum.. - Sen kimsin lan?.. Ezilip büzüldü.. - Abi, küçük memurum.. Arkadan biri daha çıktı, Ermenice bağırıp çağı- rıyor, elindeki bayrağı sallıyor... - Ya sen kimsin?.. - Işçiyim!.. Biri daha peydahlandı, Kürtçe slogan atıyor.. - Sen kimsin?.. Halinden, tavnndan, giyiminden kuşamından, yanık teninden, ezik duruşundan belli... - Rençberim, köylüyüm.. Vay canına!.. Meger hepsi Türkmüş, niye Erme- nice, Kürtçe, Rumca bağınyorfar?.. Bir ağızdan konuşmaya başladılar: - Bittik.. - öldük.. - Işsiziz.. - Açız.. - Neden Türkçe bağırmıyorsunuz?.. - Abi, o zaman medya aldırmıyor, yer vermiyor, haber olamıyoruz, Sezen Abla Ermenice, Kürtçe, Rumca söyleyince manşetlerden inmez oldu... • Çocukluğumuzun Istanbul'unda Hıristiyan ve Musevilerle mahallede al takke ver külahtık; tram- vayda, otobüste, vapurda, sinemada, tiyatroda, pastanede Rumcadan, Ermenıceden geçilmezdi; Museviler ya "Yahudice" denen bir tür Ispanyol- ca ya da Fransızca konuşurlardı; kimse kimseye aldırmazdı... Kürtçeyi, Çerkezceyı, Arapçayı duymak için Ana- dolu'ya çıkmak gerekti... O yıllarda derdimiz gücümüz bu diller değildi; da- ha önemli bir konu vardı... Neydi o?.. Türkçe!.. Dil devrimiyle haşır neşirdik; Türkçeyi 'Osman- lıca' denen uydurma dilin egemenliğinden kurta- np durufaştırmak, kültür seferberfiğimızdi... Kolay mı konuşulan anadilin 'edebiyat, kültür, bi- lim, felsefe dili' düzeyine ve içeriğine erişmesi!.. • Biz Müslümanlar Anadolu'dan Hıristiyanlan bir güzel kovduk... Suçun bizde olduğunu kimse söyleyemez!.. Ermeniler Ruslarla, Rumlar Yunanlılarla birleşip olmadık kanlı saldınlarla Anadolu'yu bölüp parça- lamaya kalkışınca kızılca kıyamet koptu; Kürtlerin ve Çerkezlerin o süreçte Türklerle birlikte 'Allah Al- lah' diye savaştıklan Tarih Baba'nın defterine ka- yıtlıdır; ama, Hınstiyanlar gidip Müslümanlar baş başa kalınca da, emperyalizmin Kürt ile Türk'ü bir- birine kırdırmaya çalışması cabasıdır. Bereket bu yolda başarıya ulaşılamadı; Anado- lu halkı bir bütündür Halk bütün olunca, emekçi- lerin kardeşliğı, alınteri erlerini birbirine düşürmek isteyenlerin çabalannı elbette boşa çıkaracaktır. • İyi de, bizim boyalı medyamız halkımızın ortak dertlerini dile getireceğine nıçtn köylü, işçi, küçük memur, emekli ve de emekçilerin acıklı vaziyetle- rini görmezlikten gelip hiçe sayarak ille de Rum- ca, Ermenice, Kürtçe şarkı söylemeye gelince ha- valanıyor?.. Etnikçiliği kaşıyarak emekçi halkın davalannı ha- sıraltı etmek, küreselleşen dünyada çok kullanılan kıyak bır yöntemdir!.. Attilâ İlkan f da Kültür Sorunsalı Gönülaen Esemenli Söieer Gönülden Esemenli Söker, "kültür sorunsalı" konusundaki altı yjlık çalısmasına Attilâ İlkan'm "Aynanın Içindekiler roman dizisini kaynak ?eçmekle; nem yakın taritimizin Durjuvalaşma sürecini ayaıniattı, nem ae okuriaı için Dİı eğiiim yoicvluğu nazırladı. j www,bilgiyayinevi,com.tr BİLaİ ÜmNEVİ Me$rutfyat Cad. No:4fi/A Yenlşehir • 06420/ANKAAA Tel: (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58 BİUti DAÖfTlM Nirtıbahç» Sok. No:17, Kat:1, Cağaloğlu - 34360/İSTANBUL Tel: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119 BİLSİ K h M E V İ Sakarya Cad. No:8/A Kmlay • 0M20/ANKARA Ttl: (0-312) 434 41 06 • 434 41 07 Faks: (0412) 43319 36 VAŞAAf ZAMANLA YARfŞJYORSA! ZAMANIN ÖNÜNDE BİR HİZMET. NAVA, KARA, DEKİ2 AM8ÜLANSIAIII ( 0212 ) 50572 72
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle