11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I AĞUSTOS 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Oyimyüate ymyorkU Zevkliler O^ur Mumcu'nun yazılannda "zevkli aydm" diye eleştirdiği kişinin 12Eylül döneminde Anadotu'da b i r üniversitede rektör yardımcısı iken üniversitedeki solculan irtbar ettiğini ve adını vermediğimiz bu kişinin şimdi CHP'den milletvekilliğine aday adayı olduğunu yazmıştık. Prof. Dr. Aydın Zevkliler, yazıda sözü edilen kişinin kendisi olduğunu varsayarak açıklama göndermiş. Uğur Mumcu ile hukuk fakültesinden sınrf arkadaşı olduğunu, biriikte asistanlık yaptklanm, Uğur Mumcu kendisine şaka yaparken "zevkli aydınlar" diye hitap ettiğini belirterek, "Şu anda CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal, benim 1961 yilından bu yana bir CHP'li olarak kalmış olduğumuyakinen bilmektedir" diyor. Kişi adı vermediğimiz yazının milletvekilliği adaylığını engellemeye yönelik olduğunu söylüyor. "Zevkli aydın" ve "Zevkli aydınlar" benzemesinden doğan yanlış anlamayı düzettiriz. Tet: 0.212,512 05 05 Faks: 0.212512 44 - Memuriar, toplu görûşme masasını terk etmiş... "Bugün gjt, yann da gelme!" A şağıdaki öykü, Zonguidak Cumhunyet Savcılığı'na yapılan suç duyuaısundan alınmıştır... Öykünün kanramanı Zongul- dak'taki Kilimli Belediyesi'nin Fen işleri Mü- dJrü Necat Coşkun'dur... Öyküyü, 47 yaşındaki Necat Coşkun'un eşi Feryal Coşkun anlatmakta- dr... Necat Coşkun, 1 Ağustos gecesi sol kolunda ağ- n ve göğsünde sıkışma hisseder... 2 Ağustos sabahı, işyerinden hastaneye sevkini yaptınr. Kendıni iyi hissetmediği için Fen Işleri'nden işçi Süleyman Doğuçam'ı da yanına alarak Zon- guidak Devlet Hastanesi'ne gider... Dahiliye Polikliniği'nde sıraya girer... Sıra gelmek bilmemektedir... İşçi Süleyman Doğuçam, muayene odasına girer. Odada bir hemşire ve sivil giysileri ile bir adam cturmaktadır. Doğuçam hemşireye, "Affedersiniz, Müdür Bey Yaşam hakkı muayene kâğıdı bırakmış, çok kalabalık mı? Ne za- man kendisine sıra gelecek?" diye sorar. Sonradan doktor olduğunu öğreneceği sivil giy- sili adam, Zonguldak'ın semtlerinden OrtaKapuz'a kadar gitmesini ve yüzerek gelmesini söyler. Doğuçam, şaşkmlık içinde "O kadar vakit var mı?" der; sivil giysili doktor, "Var, var" yanıtını verir. Yarım saat sonra muayene sırası gelir. Sivil giysili doktor, Necat Coşkun'u muayene eder ve muayene kâğıdına, "Koroner kalp yetmez- liği. Iskemi. EGK bozuk" yazarak Zonguidak Kara- elmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sev- kini yapar. Kilimli Belediyesi'nin üniversite hastanesi He an- laşması yoktur. ^ Necat Coşkun, Kilimli Belediye Başkanı ile üniver- site hastanesine sevk sorununu çözmek için bele- diyeye gelir. Necat Coşkun, belediyeye gelişinin 10. dakikasın- da saat 11.45'i gösterirken enfarktüs geçirir; ölür. ölüm bu kadar basittir... 10 yaşındaki oğlu ve 5.5 yaşındaki ikiz kızları ile Feryal Coşkun, eşini toprağa verir; acısını yüreğine gömer ve kabullenemediği bu ölüm karşısında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusu yapar... "Yaşam hakkf'nın peşine düşer; ölüm bu kadar basit olmamalıdır... Hayati tehlike içinde olduğu saptanan bir hasta yoğun bakımayatınlmalıdır... Devlet hastanesinin yoğun bakım olanakları ye- tersizse hastanın sevki, devlet hastanesinin gözeti- mindeyapılmalıdır... Aksi hakje görevi kötüye kullanıp öJüme sebebi- yet vermftk s6z konusudur... SESStZSEDASIZ(l) AZ ZAMAfi(ÇA_ % •L A \ â 11 1 DA Hi 1 Yüksek Yerilim Hatta erdincutkuayahoo.com Tüm sayfelan kirlendı hayatınuzm... Yeni bir BEYAZ SAFYA açma umudumuz bile yok! 'Sürdürülebilir kalkınma' kandırmacası Johannesburg'ta Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı top- landı. Konferans, sürdürülebilir kal- kınmayı öngörüyor... TMMOB Çevre Mühendisleri Odası ise konferansa baş- ka bir açıdan bakıyor. "1972 yılında, BM tarafından toplanan Stockholm Konferansı ile 'çevre ve insan' kavramı ilk kez uluslararası düzeyde gün- deme alınırken, dünyanın doğal denge- sinin korunması için insan ve doğal var- lıklara öncelikveren bir anlayışın egemen olması gereği ortaya koyulmuştur. 1972 yılında dönemin uluslararası politika den- geleri çerçevesinde oluşan 'çevre ve in- san' merkezli çevre politikalan, 1992 yı- lında Rio'da 'çevre ve kalkınma' anlayı- şına evrilmiştir. Bugün ise temel çevresel söylem 'sürdürülebilir kalkınma' kavramı çerçevesine daraltılmıştır. Bu çok açıktır ki, çevresel değerleri ve doğal varlıklan temel alan değil, ekonomik kalkınmayı, serbest piyasayı ve kâr dürtülerini temel alan bir yaklaşımdır. Bu noktada, 'sürdürülebilir kalkınma'nın ha- lihazırdaki kapıtalıst bir kalkınma anlayı- şının bir retoriği olduğu gerçeği vurgulan- mak ve böyle bir kalkınma anlayışmın da mevcut uluslararası eşitsizlik koşullann- da özellikle gelişmekte olan ülkeler için "sürdürülemez" olduğu ortaya koyulmak durumundadır. Açlık ve yoksulluğa mah- kûm edilen insanlığın önündeki uluslara- rası eşitsizlik ve sömürü engelinin nasıl aşılacağının tartışılması gerekir. Ancak böylece insanlığın kaderi dünyayı kendi- sinin sananlardan dünyanın kendisi olan- lara geçebilir." ÇED KÖŞESt OKTAY EKİNCt Ürgüp'ün 4 Imar9 (!) Planları Bu köşede kirnbilir kaç kez vurgulandı... "İmar" demek, bir yen mutlaka "yapdaşmayla doldurma" demek değil... Hele "hnara açmak", aynı zamanda "yağmaya ve tahribata açmak" anlanuna hiç gelmez... Türkiye'yi tutsak alan "nınt ekonomisiniıT bu gözde sözcü- ğû Arapçadan geliyor. Asıl an- lamı da "bakmak, güzeUeştir- raek..." şeklinde özetlenebili- yjr... Nitekim, "imaret" de bakı- laı, gözetilen yer değil midir?.. "Mimar" da imardan gelir; imar eden", yani güzelleştiren demektir... "Mamur* ise imar edilmiş, güzelleştirilmiş, bakıl- nış, "yani yaşainıhr tahnmış" \eredenir... • • • Peki, bizde "imar" kavTarnı reden tersine döndü?.. Bakirbiı dana "imar planı" yapılınca. ;ani orası "imara açıhnca", ka- amızda neden hep soru işaret- eri uyanıyor; kaygılanıyoruz; latta çoğu kez de hemen tepkı jösteriyoruz?.. " Çünkü,denebilirkıl950'ler- len bu yana "imar mevzuaü- mız'' hemen hiç "bakmay\ ko- neredeyse I5yıldırvürürlükte... • • • ' Bu giriş belkı biraz uzun ol- du ama son zamanlarda Ür- güp'de de yaşanan "imar planı gerilimi''nin temel nedenini anımsatmak için başka da çare yoktu... Zaten ÇED Köşesi açısından konunun aslını da bu imar pla- nırun "a\ r nnûlan'' değil, tavn ve "yaklaşımı'' oluşturuyor... Kapadokya'daki gelişmeleri izleyen ÇEKÜL gönüllülerinin bildirdiklerine göre Ürgüp'ün i- mar planlan "revize" edılerek, bu tarihve doğabeldesinde "ye- ni konut alanlan" yaratılıyor... Üstelik bu "re\izyon" (değı- şiklik) daha önce yörenin çev- re, peyzaj ve tanmsal-kültürel nitelikleri gözetilerek "imara açdmayan" kesimlerin, bu kez "yapılaşma alaruna" dönüştü- rühnesiyle yapıhyor... ÇEKÜL gönüllüleri diyorlar ki: "AktepeDağı'nmsOuetetki- si bozulacak: kent Avanos yolu- na doğru dengesiz ve çirkin bir yavilma gösterecek; Göreme MilK Paria, peribacalan ve kır- gıbayırlanyapılaşma baskısı>1a karşı karşıya kalacak-" KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicak(â turk.net Kuvkrt Ş*/tia<t tannedfyo*'. HASTA oldtAirta inanım^f kjfkşmt vrmch yek, i l ue en îc peltn ı'ie tn ayırı... Mendin, H A R B t SEMİH POROY semihporoya yahoo.com "Doğanın iman" peribacalan tehdit arbnda. ruma>ıvegüzclliğigeliştirmevi" temel almadı... Varsa da yoksa da daha çok yapı yapmak, her yere yol aç- mak. arsa rantlarmı yükseltmek ve her "plan" yapılan yeri beton yığınlanyla doldurmak... Hatta imar plam yoksa bile,' yönetmeliklerle, kararnameler- le, dahası Bakanlar Kurulu ka- rarlanyla, akla gelen her yön- temle tüm bakir alanlan "arsa- ya*çevirip, sonra dabinalan üst üste, yan yana sıralamak... "Koruma'' mevzuatı da işte bu nedenle imar mevzuatıyla "çaöşn-" olmadı mı?.. Sonunda bakıldı ki imar "imha" demek, hiç değilse SÎT'lerde bu "plan- htahribatı'' durdurabilmekiçin, "korumaamaçhimarplanı" de- nen yeni bir plan türü geliştiril- di... Yani, SİT olmayan yerde ta- rihi ve doğal dokuyu "jıkun planı", SÎT olan yerde koruma planı!.. "tmar" adına tam bir talih- sizlik olan bu "absürt" çelişki. Bu saptamalarla düzenlenen aynntüı "itiraz" raporlannda en çarpıcı vıırgulama ise şöyle: "Aynca Ürgüp'ün yeni konut gereksinmesi debu dennyüksek düzeyde yokturJ' • • • îşte bu son cümle, bana 1990'lardaki "Kapadok>a Ya- sası" ve "Kapadokya Master Planı" girişimlerini anımsattı... Eğer bu çabalar gerçekleşsey- di, bölgedeki her yerleşme için bu tür "keyfi'' kararlarla *îmar başıboşluğu" yaratılmayacak- tı... Ürgûp'ün de "Kapadok- ya'nın bir parçasa" olduğu tüm imar kararlannda temel alına- cak, planlama yetkileri rant için değil, "UNESCO Ustesindeki evrensel miras" için kullanıla- caktı... Sakın Kapadokya Yasası'nı ve Master Plan hedefini de işte bu "imarcüar''engellemiş ol- masınlar?.. Oekinci <; cumhuriyet.com.tr. TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 28 Ağustos İTALYA.ALMANYA'YA KARŞIL 191b'DA BUGÜN, İmLifi,flLMANYA'YA&IISÇt &4- v/>f iL/)/y BTT). 1914're BAŞLAYAN T. DÜNYA ŞA VAÇ/ SÜ/E£&Z£M, ALMAAIYA'NIN SAft Ç€l£Tİ- §i İTrİFAK t>eYLSTl£RJ'Ne liAISŞt İN&İLTE- RE'KIİN ÖGGÜ7t£PİĞl îriLAF DEVLETlBeî ÇAZPfŞlYOHDU. BU St&ALABM, KAftAIZSlZ GÖRÛNEM ITALYA'YA UE£- '</ YAMPAM DA BASKI GSUYC&OU. i'TALYA, ESK/DEN I4ENDİ stNieiAeı içifjoe ouıp İ^AYBBTTİĞÎ BAZI OALMAÇYA TOP/gAtZLAR/HI İS1İYOG., 8UMU SAl/AÇA SİRAAEK İÇİU ÖN fCOŞCJL OıYE ILBRİ SÜEÛYO&DU. LONDRA'DA YAPtLAM6İ2- Li gf/S AAnT-AÇMAYLA BU SÖZÜ fTİLAF P£V- LSTZeRtfJPBM ALlMCA ÖNCEAl/USTueYA'YA SOUfZA OA ALAAAMVA'yA SAI/AÇ ILANeTTİ!. Bir y*ı. Bilgisayar Kullanan Gerçek Aydınlar!.. NASIL KULLANIYORSUNUZ Bilgisayarınızı ? 1 - 2 parmakla BİLİNÇSİZCE mi ? 10 parmakla + bakmadan UZMANCA mı ? Aradaki farkı düşünmek istemiyorsanız: Ğİ İYAZIK DEĞİL Mİ MPIYON 49. Yıl 14 Dünya Refconı 28 Dünya Şampiyonluğu 76.730 Gence Meslek-lş www.sampiyon-kurslari.com.tr - sampryon@$uperonline.com ONPARMAKLA + BAKMADAN BİLGİSAYAR KULLANIMI İŞLETMENÜK + MUHASEBE DAKTİLO + YABANCI DİL ESKI FIYATLARLA Beyazıt: 517 92 57 Kadıköy: 3361150 Şişli: 230 90 37 Bakırköy: 561 29 06 517 92 58 ıO2<6, 338 08 42 234 30 49 5713131 KÜLTÜR • S*N*T (0îlî|î»3l»7l FOTOGRAFEVI Temel Fotograf ı Seminerleri 02 EYLÜL - Hatta İçi 07 EYLÜL - Hafta Sonu www.fotografevl.com Tütüncü Çıkmazı No:4 Galatasaray ı02122490202-2510566j Kalbinizi KontrolEttirin TÜRKKALPV\KFI 19 Mays Cad. No: a Şişli/lstanbul T«fc(213)21207 07(pta) Faks; (212) 212 6 8 » PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Korkum Manüğıma Ağıp Basıyor 3 Kasım günü yaklaştıkça basın dünyamızın çe- şitli kalemleri seçimlerde hangi partiye oy verecek- lerini okurlarına açıklıyorlar. Gazetecilerin, köşe ya- zarlannın okurlarını dolaylı da olsa belli bir siyasal partiye yönlendirmeleri doğru mu? Bitemiyorum. Fakat insan bu gibi dönemlerde siyasal yelpaze içindekı yerini açıklamadan da edemiyor... Nerede durduğunu, gönlünün, beyninin nasıl bir siyasal ge- lecek istediğini, aklından geçenleri okurlan da bil- sin istiyor... Bu köşede birkaç kez dile getirdiğim gibi ben, Marksist gelenekten gelen ve "yeni dünya düzeni" adı verilen tek kutuplu evrensei/kapitalist bir düze- ni amaçlayan neo-emperyalist yükseliş karşısında yeni yönelimlere gereksinim duymamış bir sosya- Hstim. Benim siyasal bakışımı 40 yıldır emek ile ser- maye arasında var olan temel çelişkiden kaynakla- nan -sokaklarda, alanlarda, fabrikalarda somut ifa- desi bulsun ya da bulmasın-, sınrf savaşımı belirli- yor. Programatik söylemlerinin ötesinde izlediği si- yasetleri emek eksenineoturtan özgürlükçü, çoğui- cu, eşitlikçi, banştan ve sömürüsüz bir dünyadan yana, hiçbir dil, din, trk, renk farkı gözetmeksizin halklann kardeşliğini, ulusların eşitliğini savunan, yeryüzündeki her insanı bir tutan "sol" partilere sı- cak bakıyorum ve onlara eşit yakınlıkta duruyorum. • • • "UlusaJ devlet"in günümüzde de geçeriiüğini ko- ruduğunu, ancak 19. yüzyıl kapitalizmınin bir ürü- nü olan ulus devletlerin 21. yüzyılda uluslarüstü bü- tünleşmeleri olası kılacak bir yeniden yapılanma sürecinden geçmeleri gerektiğine inanıyorum. Bir Türk sosyalisti olarak beni sanayicilerimizin ürettik- leri ürünleri hangi ülkelere ne kadar sattıklan ve sa- tacaklanndan; hangi uluslararası kuruluşlara katı- lıp neler yapacaklanndan çok, onlann bogaz tok- luğuna istihdam ettikleri Türkiye emekçilerinin dün- ya emekçileriyle bütünleşme olanaklan ilgilendiri- yor. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini de bu ne- denle destekliyorum. Serbest dolaşım, eşit koşul- larda örgütlenme ve emeğin sınır ötesi koalisyon hakkının Türkiye emekçilerinin savaşımlanna ivme kazandıracağını, neo-emperyalizm tarafından sü- rekii pompalanan "küreselleşme" olgusunun yer- yüzünde yol açtığı yoksulluğa ve yıkıma ancak "ulu- sals/n/r" tanımayan biremekçi dayanışmasıylakar- şı konulabileceğini düşünüyorum. Türkiye'nin en az Almanya, Fransa, Italya ve öbür AB ülkelen kadar bağımsız ve egemen; toplumu- muzun en az onlannki kadar refah içinde ve özgür; emekçilerimizin en az onlarınki kadar ış güvence- sine ve sosyal haklara sahip olmasını özlüyorum. Bu amaçlan güden tüm "sol" partileri destekliyo- rum. • • • Fakat Türkiye solunun son 25 yıllık tarihinin her açıdan bir "yanlışlıklar" ve "yanılgılar" tarihi oldu- ğunu da yadsıyamıyorum ne yazık ki... Bugün se- çim anketlerinde ilk sırada gösterilen Adalet ve Kal- kınma Partisi'nin, geniştoplum kesimlerinın sorun-e larına sahip çıkmakta yetersiz kalan "so/"un âçf.ıg'ı boşlukta gelişip güçlendiğini, ortada "liderim" di- . ye dolaşan eski yüzlü polrtikacıların tümünün bu olumsuz gelişmede payı olduğunu biliyorum. Ne var ki "takıyyeci" naturasında hiçbir değişiklik ol- mayan AK Parti'nin iktidar olasılığı birçok yurttaşı- mız gibi beni de korkutuyor. Askeri darbelerle, te- rörle, mürteci kalkışmalanyla dolu yakın tarihimiz, bize şimdiye kadar nasıl "olağan" bir seçim şansı bırakmadıysa, sanırım bugün de bırakmıyor. Bu nedenle 3 Kasım seçimlerinde AK Parti'nin önünü kesmesi en olanaklı görünen "so/" partiyi desteklemeye zorunlu hissediyorum kendimi. itiraf etmeliyim ki korkum aklımaağır basıyor... Yüzde 10 barajı ve seçim ittifakı yasağı hiç kurkusuz ki de- mokrasimızin ayıpları, fakat IMF sarmalına girmiş, ekonomisi can çekişen, borcu boyundan büyük ül- kemin ve beli bükük halkımın "islamcı- laik" çatış- masından kaynaklanacak yeni gerilimleri, yeni be- lirsizlikleri taşıyamayacağını; boşa giden her oyun AK Parti'yi biraz daha güçlendireceğini düşünüyo- rum... Yanılıyordaolabilirim doğal olarak... Fakat zaman her şeyi göstermiyor mu sonuçta? dkavukcuoglu(â superonline.com Faks:0212-723 84 97 1 2 3 4 5 BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ EvTenin ve ^ insanın Tan- n'dan çıkıp *• tekrar Tan- 3 n'ya dönece- 4 ğini konu alan ,. tekke edebi- ° yatı şiir türü. 2/ Vücutta bi- riken azotlu madde... Bo- yu kırk metre kadar olabüen bir or- man ağacı. 3/ Kilime benzer, renkli ve mo- tifli uzun yolluk... Hayvanlarda semiz- lik. 4/ Düzenli olarak ekim yapılan arazi... Yunanistan'ın plaka işareti. 5/ Afrıka'da bir ülke. 61 Dinsel bir inanışla ilgili düşün- celere bağlı olmayarak, yalnız maddi temellere da- yanan. II Güzel kadın... lskambildebir kâğıt. 8/ Gö- çebelerin kullandığı bir tür keçe çadu. 9/ Argoda, yasadışı bir işin yapıldığı yerde geleni haber ver- me işi... Satrançta bir taş. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/Disiplin. 2/ "Yaşadım / — ağaçlan şahidimdir" (B.R. Eyuboğlu)... Kira. 3/Biryüzüuzuntüylü, ka- lın ve ağır battaniye. 4/ Yeniçeri aylıklanna yapı- tanzam... Germanyumelementininsimgesi. ^Du- man lekesi... Korunmak için bir yere bırakılan eş- ya. 6/ Mükemmel... Adın durum eklerinden biri. II Anlatış yolu... Bedenin belden aşagı bölümleri- ni yıkamakta kullanılan tuvalet aracı. 8/ Ağaç oy- maya yararbalta... Gözleri görmeyen. 9/Tümör... Halk dilinde yağmura verilen ad.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle