12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 2002 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kuftur@ cumhuriyet.com.tr Hürriyet Yaşar ilk kitabı 'Anlatmaya Biri Gerek' ile edebiyat dünyasma merhaba dedi DEFNE GÖLGESİ Aynntida saklıyaşamlarvENAÇALtDtS 'Anlatmaya Biri Gerek', HürriyetYaşar' ın Lk öykü kitabı. Gendaş Kültür Yayınlan 'ndan (ikan kitap çoğu zaman gözümüzden kaçan jynntılara dayalı. 16 öyküden ve üç bölümden oluşan kita- bın her bölümünde farklı bir hikâye ve ay- nntı saklı. -Kitabmızdakiöykülerl995-1997>illanara- smda yazümış. Yazı dünyasına girmek için teden bu kadar beklediniz? HÜRRİYETYAŞAR- Bu kitabın dört öy- küsü dışında kalanlar 1994-95 kışında yazıl- maya başlanmış. çoğu da o kış bitmiştir. Ya- rm günlük bir iş bulmuştum, yılbaşından sjnra, çarşambalan da çalışmıyordum. Ner- de yayımlayacağımı hıç düşünmeden yazı- yordum. Bir öyküyü bitirir bitirmez dergile- rtn kapısını aşındıracak yaşı da geçtiğım için, yazdıklanmı dinlendirecek, yenıden yeni- den düzeltecek bol bol zamanım oldu. Adam Öykû yayımlanmaya başlandığında, son bir kez daha bakıp, nerdeyse her sayısına yetiş- rirecek denli çok öyküm vardı. Bir iki yıl bekletmişliğim vardır ama, bu dosyayı 2002 'de oluşturmadım. Bu beklemenin hepsi benim beklemem ya da bekletmem değil. Görûnmeyen ortak kişi... - Kitabınız 16 öykü ve üç bölümden oluşu- yor. Seçimler hangi kriterler doğnıltusunda yapddı? YAŞAR-Dosyayı oluştururken, öykülerin hepsini birden okuduğumda. sanki tüm öy- külerde, görünen öykü kişılennden başka bir kişi de varmış da onun yaşam çizgısini de ız- liyormuşuz gibı bir duyguya kapıldım. Oy- sa kimi öykülerde ben hiç yokum. Kimi öy- küde anlattığıma yalnızca tanık oldum, kı- minı dinleyip etkilendim, kiminde de, konuş- ruğumuz binnin beni çok etkileyen bir tüm- cesinden yola çıkıp, öykünün omurgası ola- cak olan olay bile hiç ortada yokken yazma- ya koyuldum. Yine de bu görûnmeyen ortak İcişi duygusu beni şaşırttı. Sözünü ettiğiniz bölümlemeyi zaten başta yapmıştım. 1. bölümde, siyasal yaşamı da olmuş ya da olduğu düşünülebilecek bir öykü kişisi var- dır tüm öykülerde. 2. bölümde kadın-erkek ilişkileri, konu olarak baskındır. 3. bölümde ise iç göçün yaşamımıza yan- • Hürriyet Yaşar; bir öykü yazarı olarak, ayrıntıların yaşamın gerçekyüzünü oluşturduğunu düşünüyor. Ve "Aşırı yakından ya da yanlış açıdan baktığımızdadır ayrıntıların bizi yamltması. Yaşam bana, uzaktan bakmanın hiç unutulmaması gereken bir şey olduğunu öğretti" diyor. sımalan ve gece- kondu yaşamı vardır. O görûnme- yen ortak kişi de kitabın başından ıçlerine doğ- ru, sanki gençlikten bir yolculuğa çıkmış gi- bı sezilir. Bu duyguyu kesintiye uğratma- mak için öykülerin sıralamasında küçük bir- kaç değişiklik yaptım. Çok uzaktan görün- düğünü sandığım o ortak kişinin varlıgı, ge- çen gün bir röportaj sorusu olarak sorulun- ca, yanılmadığımı düşündüm. - Öykülerinizde yaşamınıza dair ipucuna rastlamak mümkün. Kendinizi açığa çıkar- maktan tedirgin olmaduuz mı? YAŞAR - Hayır. Kimse benim bir öyküde kim oldugumu tam olarak bilemez ki! Öy- künün bir yerinde şuyumdur, bir yerinde öte- kıyimdir. Bir şair arkadaşım bir öykümü oku- duğunda, 'Bu öyküdeki muhasebeci sen ola- mazsın' demişti. Küçük bir çocuk da, "Sen bu öyküdeki kadınsın' demişti bir başka öy- kümü okuduğunda. Şimdi son çalıştığım öy- külerden birinde kendimi kadın yaptım, çün- kü öyle bir göz, öyle bir anlatım gerekiyor- du. Oykülerimde benim kim olduğum, be- nim için bile silik, uzak bir görüntü. Belki de tüm öykülerin sezilir gıbi olan o ortak ki- şisidir ben. Yaşamım için öteki ipuçlanna gelince... Neyi saklayacağım kı? Öykümü besleyen ortamlarda kim olarak bulunup na- sıl beslendiğimi mi? Beyaz yakalı oldugu- mu mu? Boğaziçi'nin gecekondulannı ken- di yaşamımdan bildiğimi mi? Kendimi da- ha çok gizlemeye kalktığımda. oykülerimde içtenliği kaçıracağımdan korkanm. Öyküleriniz yalm ve içten bir dilin yam sı- ra ayruıülara da dayalı. Aynııülann, çoğu za- man yaşamın gerçek yüzünü oluşturduğunu düşünüyor musunuz? YAŞAR - Öykü yazan, yani gündelik dil- den alınarak art arda getirilen sözcüklerle ve tümcelerle üstdil oluşturarak biryapı kurma işiyle uğraşan biri olarak, kesinlikle evet. Aynntılar yaşamın gerçek yüzünü oluşrunır ve gösterirler. Aşın yakından ya da yanlış açı- dan baktığımızdadır aynntılann bizi yamlt- ması. Yaşam bana, uzaktan bakmanın hiç unutujmaması gereken bir şey olduğunu öğ- retti. Ülkemin içinde bulunduğu durumu, iki yüz yıh görebilecek uzaklığa çekilince çok daha iyi anlıyorum. Olan bitene, yalnızca bugün olanlan görebilecek denli yaklaşınca şaşkınlaşıyorum. içinde bulunduğum andan zaman olarak uzaklaşmam da yetmiyor. Çün- kü yalnızca ülkeme baktığımda yine şaşkın- laşıyorum. Ama olan bitene. önüme yerkü- reyi koyup da baktığımda, daha çok şeyin ne- denini anlayabiliyorum. Uzaktan baktığım- da aynntılar beni yanıltmıyor. Öykülerimin konularmı seçerken de, okurumu seçerken de içinde yaşadığım edebiyat dünyasını iyı kav- ramak için ona olabıldıgince uzaktan bakma- ya çahşıyorum. Küçük seçimlerin beliriediği yaşam - Aynntılar. hüzünler, sev giler ve buna ben- zer pek çok şey; öykülerinizin ana temasını oluş- runıyor. Mesleğiıüz öykücülüğünüze nasü ve ne kadar yansıyor? YAŞAR - Kişinin dünyayı, yaşamı bir al- gılayışı vardır. Bu algılayışın içinde bir de- ğişenler, bir de -çok yavaş değiştikleri için- değişmeyen dediklerimiz \ardir. Ben bu mes- leğe girmeden önce, öykücü olacağımı bili- yordum, çünkü duyumsadıklanmı anlatma- ya üstdil olarak öyküyü seçmiştim. Bu ter- sine düzende yaşıyor olduktan sonra, hangi mesleği yapsam. böyle duyumsayacak, böy- le yazacaktım. Kişıyi değıştiren şey, yaşama düzeyıyle birlikte. küçük küçük seçimlerinin beliriediği ana yaşam çizgisidır. Diyeceğım, mesleğim öykücülüğüme, hangi meslekte olursam olayım anlatmak isteyeceklenmin öy- kü ortamlan olarak yansıyor. Bir de. yazar- lığımdaki gecikme ve yazdıklanmın sayı- sındaki azlık olarak. TURGAY FİŞEKÇİ • Ayşe Domeniconi, Eklisiya duvarlanna ilk kez Gümüşlüklülerin portrelerini astı. Şu portre işi zaten \ akından tanıdığı köylülerle daha da kaynaşmasına yol açtı. Her sabah şövalesini, boyalannı yüklenip neşeyle yola çıkıyor, modeliyle bir gün önceden kavilleşmiş bulunuyordu. Ressam portre çalışmalannı Gümüşlük'te sürdürüyor Köylüleri resim sanatıyla kaynaştıran birçalışma SEVGİSANLI Bodrum'un Gümüşlük köyündeki Ek- lisiya, nice sergiye, nice konsere ev sa- hıpliği etti bugüne dek. Köyün körfeze egemen bir tepesinde nefis bir manza- rası. ilginç bir atmosferi olan eski bir ki- lise. Yapılan işlerhep niteliklidir. Örne- gın bu yıl konser verenler arasında Yaz BaltacıgiL Rkardo Moyeno, Carlo Do- meniconi gibi ustalan sayabıliriz. Yal- nız böyle etkinlikler daha çok yaz ko- nukiannı ya da kentlerden Bodruma göçenlen ilgilendirir. Ayşe Domeniconi, Eklisiya duvarlan- na ilk kez Gümüşlüklülerin portreleri- ni astı. Ressamımızın bir ayağı burada bir ayağı Berlin'dedir. Şu portre işi za- ten yakından tanıdığı köylülerle daha da kaynaşmasına yol açtı. Her sabah şöval- esini, kâğıtlannı, kalemlerini. boyalan- nı yüklenip neşeyle yola çıkıyor, erkek ya da kadın modeliyle bir gün önceden kavilleşmiş bulunuyordu. Model bul- makta güçlük çekmedı. Bir kahvede, iş- yerinde ya da evin avlusunda çalışırken tanık olanlar, "Ayşe, benim de resmimi çıkarüver" diyorlardı. Zor olan onlan ya- nm saatten daha uzun poz venneye ra- zı etmekti. Çoğunun işi başından aşkın- dı. Daha rahat olanlar bile kıpırdama- dan durmaktan sıkılıyordu. Ressam Ber- lin'de iki saatte aldığı sonuçlan daha kı- sa zamanda ahnaya ahştı. Kişinin özel- liklerini çabukça kavnyor. Sonradan ay- nntılar üstünde bazı rötuşlar yapıyordu. Sanat yaprtına dönüşen Irimülder Postacı Abdullah, Milangazcı Gir- gin. bakkal Aüf ile eşi, fınncı Temel ile eşi, kahveci Hüseyin, balıkçı Ünal köf- tecı Ercan, lokantacı Nazmi, kilimci Hasan Hüseyin. celep Alinin iki toru- nu, Balıkçı Restoran'ın HıfeıDayı'sı, Cu- mayanının o güleç, o tatlı Kadın Yen- gesi olanca kişilikleri, olanca özellik- leriyle birer sanat yapıtına dönüştüler. Yirmi beş tane Gümüşlüklü bir sergi- nin duvarlannı süslemekle kalmadı, sergiyi gezmeye geldi birçoğu. Ayşe Domeniconi 'nin resimleri, portresi ya- pılanlara armağan edildi. J. LEWİS, DERSİNE 'GÜLMEK, EN GÜÇLÜKANITLANMIŞ ÎKSİR' ADIM VERDİ Kanada'da kahkaha dersleri ENGtNAŞKEV TORONTO - Sonyazın başlangıcı olan eylül, okullann açılışı yanı sıra Kanada'da belki de 75 yıldır süren bir başka öğrenim yılının da başlangıcıdır. Kurs niteliğinde olan ve "Sürekh'Oğrenim'' adıyla anılan simgesel ücretli bu kurslar, öğrenmenın bitimsizliğine adanan bir toplumun gelişme tutkusuna kanıttır. Uzman hocalann, öğretmenlenn, sinema ve sahne ustalannın, profesör ve işadamlannın öğrettiği kurslara, genellikle yetişkinler devam eder. Bazılan, üniversitelere kayıt için kredi sağlayan kurslarda, ev kadınlan. nineler, dedeler, işçiler, gençler ve devlet görevlileri kendi ufuklannı genişletmeyi amaçlarlar. Yatınmcıhk, Senaryo Yazarlığı, Yazarlık ve Şairlik, Pazarlama. Yöneticilik, İyi Konuşma, Danışmanlık, Beyın Cimnastiği gibi yüzlerce konuda ders veren kurslar, iş saatleri sonrası sunulduğundan, hiç kimse için zamansal sorun oluşfurmaz. Bu yılki kurslar için ders verecek uzmanlar arasında, ünlü Hollyvvood yıldızı ve komedyen Jerry Lewis de yer alıyor. Yönetmen. aktör. yapımcı olarak da tanınan Jerry Lewis, "Kahkahanın En tyi İlaç Olduğunu" konu seçen bir kurs için Kanada'ya geliyor. Son 15 yıldır Kanada hastanelerinde, kronik hastalara "Psiko-Nöro-Enünoloji" tanımıyla uygulanan "kahkahayla bakım" metotlan üstünde geniş çalışmalar yaptığı bilinen Lewis, şimdi de "Uzüntüyü bırak. gülerek yaşamaya bak" sloganıyla Torontolulara, sağlıklı olmanın yeni bir yöntemini anlatacak. TV'lerde özürlü çocuklar için bağış kampanyaian açmakla ve yoksul dünya insanlanna yardım programlanyla saygınlık kazanan Lewis, kursuna "Gülmek: En Güçlü, Kanıtlannuş İksir" adını verdı. Haftada 3 gün sürecek 3 saatlik ve 1 ay süreli kursa 49 Kanada dolan ödeneceğini belirten broşürler, kendi yaşamında efsane olan ünlü komedyenden, kahkaha atmanın yaşamsal yararlannı şöylece açıklıyor: 1. Eminoloji Sistemini Güçlendirme, 2. Kan Dolaşımını Geliştirme. 3. Tansıyonu Düşürme, 4. Kalp Adalesinin Güçlenmesı. 5. Stres Azalımı, 6. Kronik Ağndan Kurtulma. Yönetmen, aktör, yapımcı olarak da tanınan Jerrv Lenis, 'kahkahanın en iyi ilaç olduğunu" konu alan bir kurs için Kanada'ya gidiyor. Görüntü Apşivleni Geçenlerde TRT programcılanndan Nazmi Kal ile konuşuyorduk. Uzun süredıryazartara ilişkin go- rüntü arşivleri oluşturma uğraşı içinde olduğundan söz etti. Otuza yakın edebiyat insanımızın görüntülerin- den oluşan bir birikim oluşmuş elinde. Bunları di- leyen kültür kurumlanyla da paylaşmak istediğini söyledi. Urla'daki Necati Cumalı müzesi ile Bur- dur - Akçaköy'deki Fakir Baykurt müzesinde zi- yaretçiler, bu görüntülerı de izleme olanağı bula- bıliyoriarmış. Edebiyat ve sanat müzelerinde sergilenen öte- ki nesnelerın yanı sıra görüntü arşivlerine yer ve- rilmesi giderek yaygınlık kazanıyor. Günümuz ınsanının algılama biçimi görsel ge- reçleredahayatkın. Hayatları boyunca yazıyla uğ- raşan, görüntülü yayın organlarına pek yollan düş- meyen edebiyat insanlarının yaşamlan, çalışma biçımleri üstüne yapılmış belgesel değerde gö- runtü çalışmalan elbet edebiyat müzelen için önem- lı birer gereç. Bu müzelerde bir yazarın kâğıdına, kalemine, el yazısına, kitaplanna ve başka özel eşyalanna ilgi duyan zıyaretçılerin, aynı yazarın görüntülü belge- lerine de aynı biçimde ilgi duyacakları açık. Bel- lekte oluşmuş yazar imgesi ile görüntüdeki yazar çarpışacaklar; kimi zaman örtüşen, kimi zaman uzaklaşan iki ımgenin yeni bir bireşimde buluşma- lan sağlanabılecektir. Çaödaş Fransız yazarlanndan, 1952 Nobel Ede- biyat Odülü'nü kazanmış, siyasal polemikleriyle de ünlü François Mauriac'ın (1885-1970) müze ola- rak düzenlenmiş yazlık evinde de geleneksel mü- zecılıkle görüntü müzecıliğinin birleştırildiği bir uy- gulama görmüştüm: Alçakgönüllü bir kır evi olan yapı, yazarın sağlığındakı biçımiyle ve eşyalanyla olduğu gibi korunmuş. Mutfağındaki tenceresi, ta- bağından, kıtaplığı, yazı masasına dek her şey. Buna karşın evın yanındaki ikinci bir yapı, çağ- daş bir müze olarak düzenlenmiş: Burada ışıklı vitrinler ardında değerli anı parçalan sergileniyor. Salonun dört ayrı noktasında ise televizyon ekran- ları, karşısında da bırkaç sandalye var. Televizyo- nun duğmesine bastığınızda yazann yaşamının bir bölümüne ilişkin belgeseller ekrana geliyor. Birkaç yıl önce izlediğim bir Picasso heykelle- ri sergisinde de böyle bir uygulama vardı. Sergiyi gezdiğinız salonun bir köşesınde Picasso'nun hey- kel yaparken çekilmiş bir filmi gösteriliyordu. Böy- lelikle sergıde izlediğiniz ürünlerle, onların yapılış sürecine ilişkin görüntüler bırbirini tamamlıyor. Ülkemizde henüz, merkezı bir edebiyat müze- mız bulunmuyor. Türkiye Yazarlar Sendikası'nın bu yolda sürmekte olan bir çalışması var. Böyle bir müze oluştuğunda mutlaka bir görüntü arşivi bö- lümu de olacaktır. Bugün, yazarlanmıza ilişkin görüntü arşivleri bü- yük ölçüde TRT'nin elinde. Bu alanda yeni çalış- malar da sürüyor. Gazetelerdeki haberlere göre ya- zarların gözüyle semtleri tanıtan bir dizi program hazırlanıyormuş. Bir başka çalışma da yine yaşla- n altmışı geçmiş şairierimiz üstüne yapılmakta olan belgeseller. Bu konuya şöyle de bakılabılir. Karacaoğlan ın yüzünü bılmiyoruz. Elimızde hiç göruntusu yok. Ama şıirierinı sevıyoruz, okuyoruz. Belki hepimızin ka- fasında başka bir Karacaoğlan var. Bu olgu onun yapıtlarıyla aramızdaki ilişkiyi nasıl etkıliyor dıye de düşünebilıriz. Baktıkça gözüme hoş görünürsün Bugün güzelliğin dünden ziyade Güleryüz çalışmalan DiPimarrta • Kültür Servisi - Dirimart Kemer Country Şubesi, 15 Eylül-18 Ekim tarihleri arasında, Mehmet Güleryüz'ün son dönem çalışmalanndan oluşan sergiye ev sahipliği yapacak. Sergi, .\ralık 2000'den bu yana uluslararası Plastik Sanatlar Derneği yönetim kurulu başkanlığı yapan Mehmet Güleryüz'ün, kâğıt üzerine farklı tekniklen uyguladığı son dönem çalışmalanndan oluşuyor. (212 291 67 74) 11 Eylül filmi • Kültür Servisi - 11 Eylül saldınlannı konu alan film, ABD'nin suçlandığı ve vatandaşlanmn hedef gösterildiği gerekçesiyle eleştiriliyor. "11 '09'01 September 11" adlı film. Toronto ve Venedik Festivalleri'nde gösterilecek. Film farklı ülkelerden 11 yönetmenin çektiği 11 dakikalık sekanslardan oluşuyor. Filmin, ABD politikasmı eleştiren ıçeriği dikkat çekiyor. Yönetmenlerden 'Muson Düğünü' filminin yönetmeni Mira Rair, saldınnın ardından New York itfaiyecilerine yardrm ederken ölen bir Pakistan asıllı Amerikalının öyküsünü işliyor. Yaz şöleninde seyirci patlaması • Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyarrolan'nın Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda düzenlediği 'Yaz Şöleni'ndetam bir seyirci patlaması yaşandı. Sanpınar 1914, Othello, Lüküs Hayat oyunlannın yer aldığı şölenin başansı için Şehir Tiyatrolan'nın yöneticileri ise "'Bu henüz bir başlangıç. Önümüzdeki sezon Şehir Tiyatrolan'nı izlememiş Istanbullu kalmayacak" diyerek yeni sezona iddialı bir başlangıç yaptıklannı dile getirerek "Bizi izlemeye devam edin" dediler. Yedi yeni oyunun provasına giren Şehir Tiyatrolan iddialı ve seçkin oyun ve yönehnenleriyle yeni sezonda da Istanbullu seyircilerin ilgi odağı olmayı sürdürecek gibi görünüyor. Sokakta 'Tango' • Kültür Servisi - Beyoğlu Tünel Meydanı, 30 Ağustos günü sıradışı bir etkinliğe sahne olacak. Istanbul'daki 8 tango okulunun eğitmenleri ile öğrencileri ve profesyonel tango dansçılan Metin Yazır, Melin - Selin Yuna, Sedef Öğe - Izzet Kaston, Ahmet - Lena Dündar. 'Sokak Tangosu' için bir araya gelecekler ve gösteri sunacaklar. Efes Pilsen tarafından düzenlenen etkinlik. Beuenes Aires Tango Salonu'nda 20. 30'da başlayacak olan parti ile sürecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle