11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1A3USTOS 2002 ÇAR^AMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(g cumhuriyet.com.tr 15 ^ Eylürde CRİ^'de konser verecek olan Önder kardeşler, bu yıl Echo Klassik Ödülü'ne layık görüldü Once eser sonrayorumyyç.4 TEZER Salonda Vivaldi'nin Dört Mev- si«n':nın büyüleyici piyajıo tınıla- n... Dinleyiciler, zaman ve adeta biitün dünya bu sihirli parmaklann tuşlarla dans edişiyle hipınotize ol- muş. Piyanonun başında ise Fer- han - Ferzan Önder kardeşler... Etkileyici yorumlanyla tanınan Ferhan - Ferzan Önder. yıllardır ül- kemizi dünya klasik müzik plat- formunda başanyla temsil ediyor- lar. Ankara Devlet Konservatu- van'ndan mezun olan ikiz kardeş- ler, burslu olarak Viyana Müzik Akademisi'nde ve Salzburg Mo- zarteum'da çahşmalanna devam ettiler. Dünyanın en önemli konser salonlarında sayısız konser veren Önder kardeşler, geçen yıl Vival- di'nin 'Dört Mevsim'ini ikili pi- yanoya uyarlayarak '4 El - 2 Piya- no - 4 Mevsim' adlı bir albüm çı- kardı. Buyıl Avrupa'nın en önem- li müzik ödüllerinden biri olan Ec- ho Klassik ödülünü karanan Ön- der ıkilısi. 9 Eylül'de Cemal Reşit Rey'de konser verecek. Sanatçıla- ra konserde, Friedrich Philipp- Pesendorfer ve Martin Kersch- baum eşlik edecek. Müzik yaşamınıza ilk adıımm- zı nasıl attınız? FERHA1N-FERZAN ÖNDER - Müzik yaşamımıza küçük yaşlarda ailemizin isteği ile Ankara Devlet Konservatuvan'ndabaşladık. Aile- de klasik müziğe büyük bir ilgi var- dı. Bu nedenle ailemiz bizim mut- laka bir müzik enstrümanı çalma- mızı istedı. Böylelikle ilk müzik derslerimizi konservatuvarda aldık. Fkiz olmanın avantajı... - Sizi Gühel-Sühel Pekinel kar- deşlere benzetiyorlar... ONDER - Şimdiye kadar gerek yurtiçi gerekse yurtdışında biz ve Pekinel kardeşler arasında çok kı- yaslamalar yapıldı. Sanırım bunda iki piyano ikilisinin de Türk ikiz- leri olmasırun büyük rolü var. - İkiz olmanızın müzik yaşanıı- nıza katkılan neler oldu? ÖNDER - Birbirimize gerek okul yaşamında, gerekse özel haya- tımızda her zaman çok destek ver- mişizdir. Çok küçük yaşlarda kon- serler vermeye ve yanşmalara ka- tılmaya başladık. Bizim için bera- ber piyano çalmak bir oyun gibiy- di. Hiç sıkılmazdık. Her şeyi hep beraber yapmak isterdik ve sanınm bunun çok olumlu taraflan oldu müzik yaşantımızda. Çok sevdiği- niz bir şeyi (müzik) çok yakın ol- duğunuz biriyle paylaşmak ve be- raber bir şeyler yaratabılmek çok zevk veren bir şey. Karakterlerimi- zin çok farklı olmasına rağmen bir- birimizi çok derinden hissedebili- yoruz. Bu da çahşımıza çok olum- lu bir şekilde yansıyor tabii kı. Kon- serlerimizde bırbirimizi gözleri- mizle çok rahathkla anlayabiliyor ve hissedebiliyoruz. Umanz hep böyle devam eder. - Müziğe başladığımz zaman- dan beri hedeflerinizde değişik- likler oldu mu? ÖNDER - Hedefler her zaman yaş ve zamanla değişiyor. Çok kü- çük yaşlarda büyük piyanistleri ör- nek alıp onlar gibi olmak hep hayal edilir. Ancak zamanla ya da müzi- ğin içine daha derin girmeye ve ya- kınlaşmaya başlayınca yaratmak ve kendinizi bulmak ön plana çıkıyor. Şimdiye kadar sanınm çok önemli ve güzel başanlarımız oldu. Seyir- ciyle iç içe olmak, konserlerde on- lara bir şeyler verip müziği payla- şabilmek bizim için önemli bir a- maç. Hedefimiz daha çok dinleyi- ciye ulaşmak ve müziğimızde daha da yaratıcı olmak. - Ya müzikalitedeki temel kri- terleriniz? ÖNDER - Önce eser sonra yo- rumcu olmak... - Geçen yıl '4 El - 2 Piyano - 4 Mevsim'' adlı bir albüm çıkardı- nız. Aslı keman konçertosu olan 'Dört MevsimM ikili piyanoya uyarlama flkri nasıl doğdu? ÖNDER - Tamamen bir tesadüf. Viyana'daki büyük bir kutlama için bizden 2 piyanoda doğa ile ilgisi olan bir eser istendi. Bulduğumuz hiçbir eser bizi tatmin etmemişti. Organizasyona küçük bir oda or- kestrası ile Vivaldi'nin 4 Mev- sim'ini çaldırmalannı önerdik. An- cak mutlaka bizim çalmamız iste- niyordu ve böylelikle eseri 2 piya- noya uyarlama karan aldık. Yeni albûm yolda - Şu anda da eski ve çağdaş Türk bestecilerinin eserlerini yo- rumlayacağınız yeni bir albümün hazırlığı içindesiniz. Besteciler ve eserleri belli oldu mu? ÖNDER - Besteci ve eserler be- lirlendı. Ancak daha sonra açıkla- ma yapmak istiyoruz. Yalnız şunu söyleyelim, 2 genç Türk bestecimi- ze yer veriyoruz. Fikir plak şirketi- mizden geldi. Biz de çok ilgilen- dik. - Avrupa'nın en önemli müzik ödüllerinden biri olan Echo Klas- sik Ödülü'nü kazandınız... ÖNDER - Echo Ödülü, Alman- ya'nın çok değerli ödüllerinden bi- ri. Bu ödülü almamız bizi tabii kı çok sevindirdi. Aynca 2 Türk piya- nisti olarak ödüllendirilmemiz çok önemli ve gurur verici. eçen yıl '4 El-2 Piyano-4 Mevsim' adlı bir alhüm çıkaran Ferhan- Ferzan Önder, "Çok küçük yaşlardan itibaren konsere gitnıe ahşkanlığını geliştirerek iyi dinleyici kitlesi yaratmamız lazım. Dünya standartlarında sanatçılanmız var. Ancak Türkiye 'nin ne kadar büyük ve kalabahk bir ülke olduğunu göz önüne alırsak maalesefbunu çokyetersiz göriiyoruz " diyorlar. - Geleceğe yönelik projeleri- niz... ÖNDER - Günümüz bestecile- rinden gelen eserleri seslendirmek istiyoruz. Plak çalışmaları var, Amerika, Ingiltere, Japonya ve Fransa'ya turneler düzenleyeceğiz. - Türkiye'yi klasik müzik ala- nında nasıl buluyorsunuz? Dün- ya standartlarına ulaşabiliyor mu? ÖNDER - Türkiye'de klasik mü- zik açısından büyük bir gelişme ya- şanıyor. Önemli festivaüer ile çok iyi ve kaliteli müzik getirilebiliyor. Bu da daha çok dinleyici kitlesi çe- kiyor. Gelişme için çok önemli. An- cak kabiliyeth genç kuşağın yurtdı- şına açılmasına destek vermek ge- rekiyor. Çok küçük yaşlardan itiba- ren konsere gitme ahşkanlığını geliştirerek iyi dinleyici kitlesi ya- ratmamız lazım. Dünya standartla- rında sanatçılanmız var. Ancak Türkiye'nin ne kadar büyük ve ka- labalık bir ülke olduğunu göz önü- ne alırsak maalesef bunu yetersiz görüyoruz. REMZÎ KÎTABEVt 'NDEN YENÎLER Mücadele ve varoluşKültür Servisi - Remzi Kitabevi üç ye- ni kitapla okurlanna merhaba dedi. îlk kitap araştırmacı-yazar Os- man Öndeş'in, arke- olojik bir talan hikâyesi- ni anlattığı Bodrum'da Yağma. Ondeş, kıtabıy- îa 19. yüzyılda Türkle- nn tarih bilincine sahip olmadıklan ge- rekçesiyle Av- rupa imparator- luklannmAna- jolu'da giriş- nkleri tarihi es- er yağmacıh- ğına ışık tutu- yor. Karya satrapı Kral Vlausolos'un dünyanın ye- di harikası arasında sayılan anıtme- zan Mausoleum'un. 1852-1859 yıllan ara- sında, Ingiliz arkeolog Charles T. Newton ta- rafından Bodrum'dan sökülerek British Muse- um'a, üstelik padişahın izniyle taşındıgını be- lirten kitap, akıl almaz gerçekleri ve bu büyük BODRUM'DA,! YAGMA I talanı ele alıyor. Bir diğer kitap da ga- zeteci Nursun Erel'in görev anılannı ele aldı- ğı Hamamböceği Sendromu adlı çalış- ması. Erel, beyazcamın arkasında yaşananlara, güç koşullarda verilen habercilik mücadelele- rini, zamanla yanşı ve bir kadın gazeteci- nin acıma- sız rekabet ortamında verdiği mü- cadeleyi an- latıyor. Son kitap Doğan Cü- celoğlu'nun kaleme aldı- ğı Keşke'siz Bir Yaşam İçin tleti- şim DonanınılarT. Cü- celoğlu kitabında he- men hemen her insanın ilişkilerinde yaşadığı pişmanlıklan en aza in- dirmek için kim oldu- ğunu ve ne istediğıni bilmek kadar, varoluşu yaşamayı ve paylaşma- nın önemini ele alıyor. Emre Aracı CRR'de Kültür Servisi - Borusan Oda Orkestrası, şef Emre Aracı yönetiminde 2 Eylül Pazartesi günü saat 20.00'de Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda 'Osmanlı Sarayı'ndan Avrupa Müziği' adh bir konser verecek. 38. Uluslararası Tıp Tarihi Kongresi kapsamında verilecek konserde, Guatelli Paşa, Donizetti Paşa, Rossini, Charles d'AJbert, Ömer Paşa, Sultan Abdüiaziz, Rıfat Bey ve Sultan V. Murat'ın yapıtlanna yer veriliyor. E,' rol Erdinç 'in Gülsin Onay e§liğinde Bilkent Universitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Yapımcılık tarafından hazırlanan yoğunçalarlarında Chopin den Ahmet Adnan Saygun 'a ve Bach 'a uzanan müzikal bir hat çiziyor. Erol Erdinç'in üç yeni yoğunçaları bir sesli resim güzelliği niteliğinde Chopin ve Saygun 'u dinlemek ÖNDER KLTAHYALI Erol Erdinç çok yönlü bir sanatçıdır. Orkestra şefi ve piyanist olarak Bach'tan caza uzanan geniş yelpaze içindeki yorum- lan. dinleyeni mutlu kılar. Takdirle karşı- ladığım bir etkinliği de bazı yoğunçalarla- n müzik dünyamıza kazandırması, bu alan- daki boşluğun doldurulmasına katkıdabu- lunmasıdır. Sanatçmın bana ulaşan üç yo- ğunçalanm, "Bilkent Universitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Yapımcı- lık" hazırlamış. F. Chopin'in Op. 11 No. 1 mi minör ve Op. 21 No. 2 fa minör piyano konçertola- nnı içeren YÇ'de değerli piyanist Gülsin Onay'ı, St. Petersburg Filarmoni Orkest- rası eşliğinde dinliyoruz. Kayıt 2000 yılın- da yapılmış, Ankara'da işlenerek çoğaltıl- mış. Chopin duygusallığı... Yapımın sterefonluk açısından taşıdığı güzelliklere, sağ kanal ile bir ölçüde orta kanaldan ve ön yüzeyden işitilen piyano egemendir Yaylı çalgılar, dinleme alanına doyurucu biçimde dağıtılmış; fakat orkest- ra yalnız olarak çaldığında bile piyanoya kıyasla biraz geriden duyuluyor. Yaylılann, özellikle eşlik sırasmda fazla dolgun olmayan ve zayıf vibratolu bir ton- la çalışı dikkati çekiyor. Üfleme çalgılar ise geri planda. Gülsin Onay, her yönden abar- tısız. ama Chopin duygusalhğını başany- la yansıtan bir yorum sergiliyor. Başka bir yoğunçalarda A. Adnan Say- gun un Op. 34 birinci piyano konçertosu- nu görüyoruz. Dinlediğimiz yorum, Er- dmç'in 10 Haziran 2000 tarihinde St. Pe- tersburg'da, kentin filarmoni orkestrası ile verdiği dinletiden alınmış canlı kayıttır. Pi- yano, sağdan ve ön yüzeyden duyuluyor. Orkestra ise dinleme alanına oldukça iyi dağıtılmış; ancak kimi müzikseverler, sol kanalı biraz zayıf bulabilirler. Gülsin On- ay, liriklikle devingenliği başanyla kaynaş- tınyor. Yapımda, Saygun'un Op. 39 üçüncü sen- fonısi de var. Istanbul Devlet Senfoni Or- kestrası, yapıtı 5 Ekim 1987'de Erdinç yö- netiminde Prag'da seslendirmiş. Bence her yönüyle doyurucu bir kayıt. Yorum ise ku- sursuzluk noktasında. Saygun bu senfoni- sinde bize, yaratıcı dehasının en başanlı sayfalannı sunuyor. Özellikle ikinci bö- lümde (Sostenuto Lertto), bestecinin ma- kamsal yazısındaki güzelliğe, polifonluğu kullanışındaki ustalığa hayranlık duyma- mak olanaksızdır. Erol Erdinç, aynı senfoniyi Bilkent Sen- foni Orkestrası ile de seslendirmiş ve ka- yıt 2000 yıhnda "Bilkent Konser Salo- nu"nda yapılmış. Peki hangi orkestra da- ha güzel çalıyor? Viyolonselci Yoyoma'nın dediği gibi ya- nşma düzeyindeki yorumlan kıyaslayıp hangisinin daha üstün olduğunu belirle- mek biraz haksızlıktır. Her iki orkestrayı da keyifle dinliyoruz; ancak senfoninin Bil- kent seslendirmesinde bazı teknik yanlış- lara rastlanıyor. Özellikle Erdinç'in epey hızh aldığı üçüncü bölümde (Scherzo Vivo) bunlann sayısı biraz daha artıyor. Içrek bir felsefe söyleşinin doruğu... Ne var ki Bilkent yorumunda kayıt, or- kestranın dinleme alanına dağıtılışı, derin- lik aldatmacasının yaratılışı ve gürlüklerin dinleyici üzerinde bıraktığı çarpıcı etkiler bakımından gerçek bir sesli resim güzelli- ği taşımaktadır. Aynı yapımda Saygun'un Op. 72 "Or- kestra İçin Çeşitlemeler"i de yer alıyor. Bestecinin bu yapıtında, zaten soyut olan kısa bir temadan yola çıkılarak, içrek bir felsefe söyleyişinin doruğuna vanlmakta- dır. Yapıtın sonlanna doğru orkestradan el- de edilen esritici renkler, canlı bir seslen- dırmedeki güzelliğe en yakın kalacak yol- da yoğunçalara yansıtılmış. Müzik dünyamıza kazandırdıgı bu üç yo- ğunçalar nedeniyle Erol Erdinç'e teşekkür borçluyTiz. Yapımlan bütün müzikseverle- re salık veririm. GUZELİNARDINDAN BERTAN ONARAN Süreyya Ayhan Bilimsel bayrak yarışında Manc'la Freud'dan sonra koşan Wilhelm Reich: "Sevgi, çalışma, bil- gi canımızın temel direkleridir, dolayıstyla yaşama onlann yön vermesi gerekir" demiş. Süreyya Ayhanla öğretmeni-sevgilisi Yücel Kop, Münih Olimpiyat Stadı'nda, Wilhelm Reich'ın öldürülmekten kıl payı kurtulduğu ülkede, bütün dünyaya en parlak biçimde kanıtladılar bu sozün doğoıluğunu. Çankırı'da Yücel'in Süreyya'daki doğal veriyi sezmesiyle başlayan serüven. yurdumuzun bugün- kü olanaksızlıkları, engellemeleri içinde, daha ön- ceki unutulmaz sevi öykülerindeki gibi, olanaksızı aşarak sürmüş gelmiş. Yücel'in çağdaş olanaklarla kıyaslandığında is- ter istemez sınırlı kalan bilgisi sevgisiyle kendinı aşmış, somut bilgisinin ötesinde çalıştırmış Sürey- ya'yı; o da, eldeki eğitim, sağlık, parasal yardım sı- nırlannın hepsini zorlamış, birlikte olanaksızı başar- mışlar, başardılar. Ben spor dünyasında olmadığım için karşılaştık- ları zorlukları, engellemeleri aynntılanyla bilmiyo- rum elbet; ama bir ara sevdalarından ötürü gaze- telere yansıdığı kadarıyla, Münih'te ya da başka s- por alanlarında yanştığı, yanşacağı dünyalı kardeş- ierinin bol bol yararlandığı desteklere kavuşturul- mak şöyle dursun, cezalandırmak üzere öğretmen- le öğrenci-sevgilısi birbirlerinden ayrılmıştı. Onlar yılmamış besbelli-çok şükür: Yücel Kop'un cezalandınlmasına, Gaziantep'ten başka yere sürgün edilmesine ses çıkarmayan Spordan Sorumlu Devlet Bakanı, kazanılan sıradı- şı başandan sonra, usunu başına devşirmiş gali- ba.. yine buna da şükür, ya hiç toplayamasaydı? Bugünkü gazetenin yazdığına göre, Spor-Toto Ku- rumu, 2004'e dek Süreyya'yı desteklemeyi karar- laştırmış. Oysa bugün degil, dun, önceki gün yapılmalıydı bu iş. Yurdumun gözü kör, kulağı sağır. Ancak altın madalyayla kafasına vurursan azıcık gözü açılıyor. Şimdi -umarım kısa sürmez- eller üstünde Sü- reyya.. elde edilen başarının en az yansının yaratı- cısı Yücel'den ses yok! Yarışma dönüşü basılan resimlerden birinde, göğsünü bir yabancı kuruluş adı-simgesi süslü- yordu Süreyya'nın; hadi kamu kurumlarından vaz- geçtik, özel kurum ve kuruluşların da -anamalcı, dolayısıylatanıtıma bayılan bugünkü işleyişteri için- de- Avrupalı, Amerikalı abilerine, ablalanna oranla ne kadar çağdışı kaldıklannı vann siz hesaplayın. Demek ki hortuma, soyguna, devlet eliyle kayır- mayadayalı kazançlann baygınlığı içinde sözümo- na benimsedikleri parasal düzenin bile gereğini ye- rine getirmeye güçleri yok. Ne yazık! Oysa, Münih Stadı'nda, Süreyya'nın göğsünde adlarını dolaştırabilselerdi, soygunlardan kazan- dıkları kadar büyük bir kâr elde edebılirlerdi. Neyse, biz dönelim Süreyya Ayhan'a. Bütün bu desteksizlik, sahipsizlık içinde, Anado- lu çocuklannın, kızlı oğlanlı neler başarabılecekle- rini çatır çatır gösterdi hem dünyaya, hem asıl bi- ze! Bu, Erol Manisalı'nın bıkıp usanmadan yinele- diği görüşün de doğrulanması oldu bir bakıma: AB, bu kadar olanaksızlık içinde böyle başarılar elde edebilen Anadolu çocuklarını seve seve, gönül n- zasıyla, güle oynaya bağrına basar, arasına alır mı? Süreyya Ayhan'ın kız ve erkek kardeşleri, Avru- pa'nın bütün alanlarında yanşlara girse, neler olur tasarlayabiliyor musunuz? Bu çocuklann hepsi kurala aykırı borç para alan zavallı çapsız milletvekili gibi davranmaz ki: Pek ço- ğu Süreyya'ya benzer kahr. Işte o zaman kara ka- ra düşünür sözum ona uygar, ama aslında aman- sız ırkçı Avrupalı! Sevgih Süreyya, Atatürk yaşıyor olsaydı, daha başından el üstünde tutulur, her türiü desteği gö- rürdün canım! Ve o eşsiz insan, elde ettiğin başarıdan sonra, in- cecik sesiyle, bir kez daha haykırırdı bütün radyo- lardan, televizyonlardan: Ne mutlu Türküm diyene! Müzisyenlerdefl banşa destek • BERLtN (AFP) - Israilli orkestra şefı Daniel Barenbaum yönetimindeki genç Arap ve Israilli müzisyenlerden oluşan orkestra, 1 Ekim'de Staatsoper Operası'nda bir konser verecek. Orkestra, konserde, Beethoven'ın 5. Senfonisi'ni seslendirecek. 1999 yıhnda kurulan orkestraya katılabibnek için Ortadoğu sorununa savaşarak çözüm bulunamayacağı görüşünde obnak gerekiyor. Barenbaum, müzisyenler ve kültür insanlan olarak, politikacılan beklemek yerine bir an önce harekete geçmeleri gerektiğini vurgulamıştı. Geçen yıl îsrail'de bir tabu yıkılmış, Richard Wagner'ın eserlerinin yorumlandığı bir konser verümiş ve orkestrayı Barenbaum yönetmişti. Adolf Hitler'in en sevdiği besteci olan Wagner, Nazi rejimi yandaşlan tarafından da büyük ilgi görüyordu. Akbank Caz Festivafi 2-12 Btim'de • Kültür Servisi - Çağdaş cazın, ülkemizdeki en önemli etkinliklerinin başında gelen '12. Akbank Caz Festivali', 2 Ekim - 12 Ekim tarihleri arasmda, cazseverleri îstanbul ve Ankara'da bir araya getirecek. Festivale katılacak sanatçılar ve festival programı ise eylül ayında düzenlenecek olan 'Akbank Caz Festivali'ne Merhaba' partisiyle basına açıklanacak. BUGÜN • NAZIM KÜLTÜREVt'nde saat 18.30'da Andrey Tarkovskiy'in 'Solaris' adlı filminin gösterimi. (212 245 04 81) • İŞ SANAT'ta saat 12.00, r53fTve Alejandro Gonzales Inarritunun 'Paramparça* adlı filmi izlenebilir. (212 316 10 83) • BEKSAV'da saat 15.00'te 'Şölen', saat 17.00'de 'Öykü Anlatımı 1 ve saat 19.00'da 'Otomatik Portakal' adh filmler gösterilecek. (216 349 91 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle