19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SfcYFA CUMHURİYET 7 TEMMU2 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] ARADABİR SALÎM EREL / 7. Dönem Konya Milletvehli Partilerde Lider... Demokrasilerde partiler sadece genel ve ye- rel seçimlerin adaylannı saptamakla katmazlar, aynı zamanda siyasal çizgilerinin ve dçlayısıyla toplumasıınacaklan seçeneklerin yorumçusu ko- numun<3&olan parti liderlerini seçmek için de bi- lirçlı bir davranışın gereğini yerine getirmek zo- rundaâıriar. , _, fartilerın başarı grafiğinde nitelikli liderierin önemtnfe^rrcalıkkbir konumu, etkinliği vardır. Partiler politikalannı-seçeneklerini; liderin ki- şiselliği ile özdeşleştirir ve onun önderliğinde ileri sürerier. Çoğu zaman aynı ideolojik çizgide olan par- tler, kolaycılığa yönelerek farklı görüşleri açık- lamaktan çok, değişik liderieri kitlelere seçenek olarak sunariar. Bütün demokrasilerde -olması gerektiği gibi- parti içi lıderlik mücadelesi serbest olmalı, tek değii çokadayın yanştığı bir platform benimsen- melidir. Liderin oluşmasr. - Genelde büyük savaşların, toplumsal patla- malann, ara ve baskıcı rejimlerin ikliminde oiu- şur. - llkelerinden ödün vermez, kitlelerde güven ve umut oluşturur. - Kitlelerin uzun süreçteözlemlerıni, ıstekleri- ni, coşkusunu, biriikteliğini sağlayan öğe ve araç olur. - Ülke adına, ülke üzerine oynanan çirkin oyun- lann, girişimlerin aktörlüğünü yapmaz. - Teslimiyetçi olmaz, kişisel/politik çıkarları için ülkesini iç ve diş düşmanlara peşkeş çek- mez. - Kamu yararına olan etkinliklerin dennleme- sine araştınlmasını, dürüst, inandıncı soruştur- malar-tartışmalar yapılmasını özendirir. - Ülkeyi soyanlann, devteti hançerteyenlerin gü- vencesi ve koruyucu meleği asla olmaz. Sonuç olarak, entrikalarla kukla delegelerce seçilen ve sürekli suçlulann telaşı içinde olan bir "genel başkan" olabilirsiniz. Ancak öz ve nite- likleri bilinen bir "lider" kolaycı ginşimlerle asla olamazsınız. Bu Ülke Hepimizin!.. \Tupa Hun Hüküm- dan Attüa,Bizans el- çisine: "yazııı!" de- Prof. Dr. Mahir AYDIN Sinop Eğitim Fakültesi Dekam olan savaş değil, banştır. Politika- yı bilmediğimiz şundan belli ki, bugün 45 kadar siyasal partimiz var. Tam bir enflasyon yaşıyonız. Dünya ve Türkiye olarak zor bir değişimden geçiyonız. Hükümeti- miz var. muhalefetimız var, arna kimse kızmasın, gerçek anlamda politikamız yok. Uzülmeyelim bu duruma, daha önce de böyleydik. Hep de\ letin "yük"ünü taşıdık. Politikayı da. içimizde banndırdı- ğımız diğer uluslann bıreylerine bıraktık. Ekonomi gibi... Bunu çok iyi bilen Atatürk; CHP'den sonra iki kez girişimde bu- lundu, ama sonuç alınamadı. He- nûz erkendi ve beklemek zorunda kaldık. Sonunda çok partili hayata geç- tik. Ama parti liderlerini değil de. "kraBanmız"ı seçmiştik. Kırk yıl aynı kazanda kaynasa. pişmeye- cek davranışlarla. yıllar tükettik. Ve yine beceremedik. Ardındaa 10 yılda bir askeri darbeler geldi. Oy- sa Ingiltere, dünya tanhinin en bü- yük politikacılanndan ChurchiD'i, tkinci Dünya Savaşı'nda kazandı- ğı zaferden sonra. ıktidardan dü- şürecektır. Ülkesini kurtarmış bir adam kimliğiyle şımarmasın ve diktatörce davranmasın. diye. O da küsmeyecek ve hatta II. Eliza- bethin verdiği en yüksek asalet unvanı "dukalık"ı, İcabul etmeye- cektir. Kendisı öldükten sonra bu A.—.X. J ^ . delerinı dikte ettiri- yordu. Ve Göktürk Hükümdan, yi- ne Bizans elçisine bağınyordu: "Sizler yalancısmız. Beş parmağı- nızda, beş kara var." llk bakışta kulağa hoş gelea gu- nır okşayan bir davTanış. Ama si- yasal incelikten yoksun. Bu sözle- ri söyleyen devletler çok kısa sü- rede parçalanacak, ama Bizans Devleti bin yıl daha yaşayacaktır. Bizans'm mirasçısı Yunanıstan. Sayın Papandreu'yu son 3 yıldır dikkatlice izliyorum da takdir et- memek elde değil. Değişmeyen "Türkiye Düşmanlığr politikası- nı. değişmiş gibi gösterip. dünya kamuoyunda prim yapıyor. Bu gü- leryüzlü dışişleri bakarunın tümce- Jen tek tek ele alındığında başka. biraz uzaktan ve tamamına bakıl- dığında başka. Tıpkı, noktalan bir- leştirdiğinizde ortaya çıkan bul- maca resim gibi. Politika bir sanattır. Toplumu doğru yöne yönlendirmek için: dü- şünce. taktik, söz ve uygulama sa- natıdır. Açık sözlü olmak gerekir- se, ulus olarak politikayı pek bil- miyoruz. Bizim tarihsel özelliğimiz "asker ulus" olmak. Ama gelin görün ki, savaşı asker kazanır. ba- nşı politikacılar. Ve uzun süreli unvan, "oğhınaayncabksağjama- sın"" diye. Dönemin siyasi partileri "son barat hakkfnı da 12 Eylül'den önce kullamnca, "umut tacirliği'' köktendınci partilenn eline geçti. Oysa halifeliği, bir "ortaçağ poB- tikası"dır diye, 1924'tekaldırma- mış mıydık? Anımsar mısınız? Ne kadar şa- şırmıştık, Beyoğlu Belediye Baş- kanlığı'nı Refah Partisi kazandığın- da. Biz Beyoğlu'nu, yalnız Istık- lal Caddesi olarak görmüşüz. Ar- ka sokaklannda ve ekonomik sıkın- tı içindeki "çözümsûz" insanlan hiç düşünmemişiz. Köktendinci politikalarla, son 20 yılı da böyle tükettik. Ve geldik 21. yüzyıla. Biı yanda ödeyemeyeceğimiz kadar borç, diğer yanda küçülen ve de- ğişen dünya. Hazırlıksız yakalan- dık. "Elekfe.başbaşta!" Son 50 yıllık fatura yetmedi mi? Küçük Amerika'yı yaratalım der- ken, Küçük Türkiye'yi yaratmadık mı? Bakın. Çanakkale"de savaştı- ğımız ve kızgınhkla: "Kimi Hin- du. kimi yamyam, kimi bilmem ne bda'." diye tanımladığımız ulusla- nn yıllık geliri. bugün bizim 10 katımız. Geçen yüzyıldan geriye, Lenin, Hitler, MussoBniya da Mao'yu de- ğil. yalnız Atatürk'ü anımsıyoruz. Neden? Günü kurtaran, kısa düşen. dogmatik bir politika izlemediği için... Lider olmak; bilgiyle, ön- görüyle ve cesaretle toplumun önünde gitmektir. Bu özellikleri taşımayan lider, toplumun gerisi- ne düşer. Tıpkı, canhlardan. bü- yük ya da güçlülerin değil, deği- şime ayak uyduranlann, hayatta kaldıklan gibi. Bugün siyasi par- tilerimiz önünde bir "attm firsat" var. Politikacılarımızın; zekâsını. becerisini ve yeteneğini ortaya ko- yacaklan gün, bugündür. Ne eski- yi tekrarlayalım. ne de yerine da- ha iyisini koyamadığımız bir şeyi, eleştirelim. Küreselleşmefrenibizim ayağı- mızın altında değil. Öyleyse. Av- rupa Birliği yolunda, kalıcı ve akıl- cı bir yol izlememiz gerekiyor. Sa- vunmaya geçmek; küçülmek. tü- kenmek demektir. Osmanlı Kapi- tülasyonlanörneği: "Üdtarafiçin geçertiotana>Ticahğı,tektarannkul- lanması" gibi. Hepimize büyüksorumluluklar düşmektedir. Ve rohunûz; yann- larda çocuklanmıza öde\ eceğimiz bir borç olarak karşımıza çıkacak- ûr. Kimse korkmasın! Dünya yeni- den kuruhryor. Türkiye de bu yeni dünyadakiyerini, bir an önceahna- hdır. Şu anda pek açık görünmese de. 21. yüzyıl bir "kûttûr jüzjih" olacaktu-. Bu konuda en fazla söz söyleyebılecek ülke de, Türkiye'dir. Hatta çarpık işleyen "küreseleşıne" akımına, kısabir süre sonra olum- lu katkılarda da bulunabilir. Yeter ki bu ülkenin önü açılsın. Unutmayalım ki, bu ülke hepi- mızın Beni Bugünlere Getiren Eğitim... Prof. Dr. PoyraZ ÜLGER Üniversitesi 3. Dönem Rektörü TRABZON ASLtYE 1. HUKUK MAHKEMESt'NDEN EsasNo: 2002-190 Davacı Trabzon Belediye Başkanlığı tarafından aşa- ğıda isimleri yazılı kişiler aleyhine açılan kamulaştır- ma bedelinin tespıti ve taşınmazın ıdare adına tapuya tescilı davasında; Kamulaştınna Kanunu'nun 4650 S.K.'nun ile deği- şik 10. maddesi hükmü gereğince tensıben verilen ka- rar uyannca. Trabzon ilı. Merkez Gülbaharhatun Ma- hallesi'nde kain ve aşağıda davalıları. malikleri ve özellikleri yazılı taşınmazlardan belirtılen yer kadar Trabzon Belediye Başkanlığı tarafından 142 2002 ta- rihli karan ile kamulaştırılmasına karar verildiğı ve kı>tnet lakdir komisyonu tarafından belirlenen bedeli aşmamak kaydı ile pazarlıkla satın alınması için anlaş- ma sağlanamadığından kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınınazın ıdare adına tescıli için Trabzon Asliye Hukuk Mahmekesi'nde davanın açıldığı ve yapılacak yargılama sonunda kamulaştmlan taşınmazın bedeli- nin 4650 S.K.'nun gereğince saptanmasını müteakip bedelin ilgililer adına mahkemece belirlenen T.C. Zi- raat Bankası Trabzon Şubesi'ne yatınlmasma ve bede- lin yatınlması üzenne de taşınmazm idare adına tesci- line karar verilebıleceği hususu Kamulaştırma Kanu- nunun 4650 S.K.nu ile değişik 10. maddesi hükmü ge- reğince ilan olunur. 21.05.2002 Davalı ve malikler: Hasan Yılmaz: Pafta: 19: Parsel: 52; Vasfı. 3. kat 3D Kar. Ev; Yüzölçümü m2: 125.75 m2; Kamulaştmlan alan: 125.75 m2 Basın: 34689 " öy Enstitülerinin ne olduğu ve ne için kurulduğu. Ata- k'ün şu sözlerinde anlam bulmaktadır. ~Bilgi:birsüs,birhük- metme aracı veya bir uygaıiık /ev - kinden çok, maddi havatta başanlı olacak pratik ve işe yarar bir vasıta otmalıdır." "Okullar genç bireyle- re. insanlığa hi/nıeti. millet%e menv leket se\0sini öğretir. Memleket >e mUleti kurtarma>a çauşanlaruı ay- nı zamanda meslekkrinde birer na- muslu uzman ve birer bügin olma- lan lanmdır. Bunu sağlayacakolan okuldur." Köy Enstitüleri, bilgiyi üretmek ve uygulama alanına yaygınlaştır- mak amacıyla, yeni bir eğitim sis- temi olarak, bundan 62 yıl önce ku- rulmuştu. Köyün kalkınmasına yö- nelik bilgiyi köye götüren. yalnız köyden öğrenci alan ve bu öğren- cileri iş disiplini ve eğitim ilkeleri doğrultusunda yetiştirip tekrar kö- ye gönderen yatıh eğitim kurumla- nydı. O dönemde. ülkemizin gerçe- ği, yaygın bir eğitim ve öğretim se- ferberliğini gerektiriyordu. Köy Enstitüleri Yasası 17 Nisan 1940 tarihinde kabul edilmiştir. Bu yasa her ne kadar Meclis içinde ve dışında tutucu kesimlerin direnciy- le karşılaşmışsa da, yoluna devam ederek, Akçadağ, Aksu, Akpınar, Anfıye, Beşikdüzü, Cılaviiz, Dıc- le. Düzıçi, Ermiş, Gölköy. Gönen, Ivriz. Kepirtepe, Kızılçullu. Ortak- lar, Pamukpınar, Pazarören, Pulur, Savaştepe'de Köy Enstitüleri kurul- muştur. Tüm bu Köy Enstitülerine öğretmen yetiştırmek amacıyla da, 1943 yılında Ankara yakınlannda Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açıhnıştır. Köy Enstıtülerinde uygu- lanan program günde sekiz. hafta- da kırk dört saat çalışma gerektiri- yordu. Bu çalışmanın yirmı iki sa- ati kültür derslerine. on bir saatı ta- nm derslerine ve uygulamalanna. on bir saati de marangozluk. demir- cilik, yapım işleri ve diğer teknik derslere ve etkinliklere aynlmıştı. Ben, 7 Temmuz 1940'ta kurulan Akçadağ Köy Enstitüsü yakınında- ki bir köyde yaşama gözlerini açan bir köy çocuğu olarak. enstitülerin gelişimini, enstitülerin açıldığı yıl- larda doğmam nedeniyle izleyeme- dim. Ancak neden yok olduklannı, hep varsayımlı duyumlarla belle- ğimde yaşattım. tlkokul üçüncü sı- nıfı kendi köyümde okumam nede- niyle, Akçadağ Köy Enstitüsünden gelen stajyer öğretmen adaylanndan. ilk beceri ve bilgileri aldım. Sevgi- yi nasıl paylaşacağımı öğrendim. Daha sonra, Ören Köyü (bugün bel- de) ilkokulunda dÖTdüncü ve be- şinci sınıflarda. enstitüden her iki ay- lık aralıklarla staj yapmaya gelen beş ayn öğretmen adayından aldığım bilgiler beni bu günlere getirmıştir. Akçadağ Köy Enstitüsü kurul- duğunda mevsimin yaz olması ne- deniyle, enstitüye atanan ilk mü- dür, çevre köylerden temin ettiği kıl çadırlan araziye kurarak eğiti- me başlamıştır. Daha sonra okulun tüm bınalan öğrencilerin emekleriy- le inşa edilmiştir. Enstitü kurulu- şundan itibaren külriirel. tanm ve be- ceri yönünden civar köylerle yakın ilişkide bulunmuş. kendi köyümün ilkokul binası inşaatı bile enstitü öğrencileri tarafından yapılmıştır. Günümüzde toplum yapısını et- kileyen eğitımde "Toplam Kalhe" oluşumu. Köy Enstıtülen ile bun- dan 62 yıl önce düşünülmüştür. Eği- timde sorunlan çözme yaklaşımı. eğitimde ve yetiştirme sürecinde sürekli iyüeştirme, görülen hatala- n anında ve bizzat yerinde düzelt- me, eğitimde süreklilik, birliktelik amaçlanmıştır. Öğrencilerperiyodik dönemlerde çevre köylerdeki okul- la staja gönderilerek, gruplar halin- de ve bireysel çalışmalarla yürütü- len, eğitimi ölçümleme hep göz önünde bulundurulmuştur. Yöre halkı ile ortak çalışma işbirliği kap- samında "tmece" yöntemi gelişti- rilmiştir. Özellikle emekve bilgi, eği- timde birleştirilmiştir. Sürekli geli- şim ve bu gelişimi paylaşma man- tığı. uygulama alanına aktanlmış- tı. Köy Enstitülerinde, o günkü ko- şullarda yaşam bulan eğitimde top- lam kalite ile kurumsal etkinlikler ve sürekli gelişim felsefesi açısın- dan. çağdaş bir yönetim yaklaşımı önem kazanmıştır. lşte Akçadağ Köy Enstitüsü. bunu yakalamıştır. Kıl'çadırda 07 Temmuz 1940 tari- hinde eğitime başlayan bu kurum, emeğe, ulusal egemenlik anlayışı- na, insan ve üretime saygının gere- ğine inanmış. kısa sürede çağdaş bir eğitim kurumu haline gelmiştir. tlkokul yıllannda, o günkü çev- remde bu enstitüde. sinemayı, ti- yatro>Ti. kütüphaneyı, sergiyi, mü- nazarayı, kitap okumayı. toplu hal- de yemek yemeyi ve spor aktivite- lerine katılımı öğrendim. Yaşamımdakı hedefimi çizmede, bizlere katkıda bulunan bu kurum- lar olmuştur. Bendeniz bir Köy Ens- titüsü yakınında tlkokul eğitim ge- lişimini tamamlayan bir köy çocu- ğu olarak, yaşamımda bana öncü olan değişim bilgilennı aktarmak ıs- tedim. Eğer bugün Köy Enstitüleri var olmuş olsaydı, Türkiye'de mes- leksiz, eğitimsiz birey ve vasıfsız top- luluklar olmayacaktı. O nedenle, bence Köy Enstitülerinin kunıluş nedenlerinden çok, yok ediliş neden- lerini irdelemek gerekmektedir. 74.880.000 TL* Fırs«t iogolu Orfintor. Panet Mobitya: Mosaik Genç Odası Takımı, Mosaik Ranza, Mosaik Portmanto, Zeugma Portmanto ikili ve üçlü, Mosaik Vitrin, Zeugma Yemek Odası Takımı, Rosa Yatak Odası Takımı, Galaksi Yatak Odası Takımı, Saba Yatak Odası Takımı, Energy Genç Odası Takımı, Polyester Laminant Masa, Kolej Çalışma Masası. Kanepe Koltuk Grubu: Atlas Kanepe, Atlas Maksi Takım, Atlas De Luxe Takım, Vincenza Kanepe, Vincenza Oturma Grubu, Vincenza Maksi Takım, Destan Koltuk Takımı (Yataklı ve Yataksız), Tulip Koltuk Takımı, Kansas Salon Takımı (Yataklı ve Yataksız), Asya Koltuk Takımı İKumajve Suni Deri) Ev Tekstili: Kanepe ve Maksi Takım Kılıflan, Fiyonklu Yatak Örtüleri, Saten Fiyonklu Yatak Örtüleri, Bonbon Yatak Örtüleri, Saten Uyku Setleri, Saten Rüya Setleri, Saten Yorganlar, Komodin ve Fiskos Setleri, Perde Setleri. Not: Firsat ürünleri yukanda belirtılen ûrünleri içermeltte olup stoklarla sınırhdıı. Ucrahâ Tüketki HolH 0800 361 5558 7 r ) 01 «7ÜM2 «j*md. bMbym k»|Oiyo 18 0! 2002 »*iı» tmr» unak >* dok ıtrkadcfrı* vmMi F-^ot 4 o ^ oA.mw grubv ^ pomi nah^ra ûnjnknnja rnkn w w w . i s t i k b a l . c o m . l r " Y a f a n a c a k ç o k / e y var" PENCERE Adliyede GiUmece.•• Vahap Suna 1983'te bir bayan yargıç ayrıldık- tan sonra Beytüşşebap'a atanır; görev sırasında beş on sanığı tutuklar, ardından cezaevini ziyare- te gider... Hükümlüler Hâkim Bey'i ağırlarlar; ama, içlerin- den dört beşi bir köşede sessiz oturmaktadır. Yargıç Suna merak eder, kendisine hızmet eden mahkûma sorar: - Şunları da yanımıza çağırsana evladım!.. Mahkûrn: - Boşver Hâkim Bey, der, onlar şerefsizdir... - Neden?.. - Onlan senden önceki kadın hâkim tutukladı. • Yukarıdaki fıkrayı Yargıç Şah Ismail Bilgin'in "Yargı Anılan" adlı kitabından aktardım; Anadolu'yu, cezaevi havasını ve ülkemizin gerçeğini vurgula- yan yaşanmış bir olay... Anadolu'da 'devlet' ile 'halk' hem birdir, hem ayndır; çoğu okul görmemiş ya da ilkokulu bitir- miş kişilerden oluşan toplumun devlet görevlileri- ne bakışı 20'nci yüzyıhn sonuna doğru da değiş- memiş görünüyor; halk, devlet görevlisini kendisi- nin dışında ve üstünde sayıyor... Yargıç Şah Ismail'in güleryüzlü anılan bu bakım- dan çok öğretici!.. Yaşamın içinden seçilmiş anı- larda Anadolu halkının mizaha yatkın sevimli kişi- liği ortaya çıkıyor. • Olay 1977'de Uşak'ın Sıvas'lı ilçesinde geçer. Kekeme olduğu için 'Pepe' lakabıyla çağrılan Osman, birisine küfretmekten yargılanıp beraat edince konuşmaya çabaiar: - A.. A.. A.. Genç ve heyecanlı savcı yargıca so- rar: - Ne demek istedi Hâkim Bey?.. Yargıç Ahmet Özdemir - Ananızı avradınızı demek istedi.. Eyvah!.. özdemir hayat dolu bir insandır, espri yapmış- tır; Pepe Osman ne demek istemiş: - A.. A.. Allah razı olsun beyim!.. • Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ali Rıza Çınar 1990'da Karadeniz'in Vakfıkebir ilçesinde bir da- vaya katılır; davacı soyadının değiştirilmesini isti- yor: - Efendim, benim esas soyadım Tost'tur, ancak nüfusa 'Tost' olarak geçmiştir, Tost olarak değiş- tirilmesini talep ediyorum... Hâkim hiçbir şey anlamaz.. Ama sonunda iş anlaşılır: Davacı Karadenizli olduğundan 'Dost' diyemi- yor, Tosf' diye konuşuyor; oysa yanlışlıkla nüfusa Tost 1 yazılan soyadının 'Oost' olarak düzeltilme- sini istiyor. • Ankara Başsavcı Vekili Ali Turhan anlatmış: Konya Ağırceza Mahkemesı'nde dinlenen tanık diyor ki: - Efedim sanık, davacıyı 'Kıçında ikinci deliği de ben açarım' diye tehdit etti... Hâkim: - Peki birinci deliği kim açmış?.. Ağırceza heyetinden yanda oturan üye hâkim, 'Başkan'a eğilerek açıklıyor... - Başkanım, birinci delik doğal deliktir. • Erkek sanık, kadın yargıca yalvanyor: - Hâkim Hanım kıçını öpeyim ceza verme!.. Yargıç küplere binerken mahkeme kâtibi alçak sesle durumu açıklar: - Bizim burada 'kıç öpmek' ayaklannın altını öp- mekanlamınagelir... • Ankara Hâkımi Abdurrahman Yıldız 1982'de De- nizli'nin güney ilçesinde görevlidir. Görülen dava "reşit olmayan kızın birden çok ırzına geçilme- s/"dir; hâkim "mağdure"ye sorar: - Sanık kaç kez ırzına geçti?.. - Bir kez efendim!.. Hâkim şaşınr, çünkü daha önceki ifadelerde "beş altı kez ırzıma geçildi" diyen kızcağız neden böy- le konuşuyor... Hâkim yine sorar: Kız: - Evet efendim, beş attı kez ırzıma geçildi, ama, öbürierine boşverin, biri çok iyiydı. TGS 50. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLUYOR 10 Temmuz 1952'de kurulan Türkiye Gazete- ciler Sendikası'nın kuruculan, başkanlan ve yö- neticileri 50 yıllık bilgi birikimlerini, anılarını ak- tarmak üzere aramızda. 10 Temmuz 2002 Çarşamba günü saat 14.00'te Istanbul, Cağaloğlu Basın Sarayı Kon- ferans Salonu'nda eski-yeni tüm üyelerimizle buluşacağız. TGS'nin yanında olan basın örgütlerini, sen- dikalan ve tüm dostları bekliyoruz. TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI YÖNETİM KURULU ŞİŞLİ1. SLTLH HUKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN DosyaNo: 2002 395 Davacı Zeynep Can tarafından mahcur Vedat Ali Can aleyhine açılan vasi tayını davasında: 1969 d'lu mahcur Vedat Ali Can'ın M.K'nun 405. maddesi uya- nnca vesayet alnna alınmasına. kendisine aynı nüfusa kayıtlı Zeynep Can'ın \ası tayinine mahkememızın 03.07.2002 gün. 2002 395 esas, 2002752 karar sayılı ılamı ile karar verilmiş olup. keyfıyet ilan olunur. 03.07.2002 Basın: 41511 bgpanma U U 1 S OSS 14 Coci No 13 38070ICoy»n KADKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002/414 Vesayet Mahkememizce verilen 11.06.2002 tarıh ve 2002'414-534 E.K. sayılı ilamı ile Fazıl ve Afıfe Ka- mile kızı 1330 D. lu Fatma Mübeccel Arulad'ın 4721 s. TMK'nun 405. maddesi gereğince \esayet altına alınarak kendisine kızı Raziye Meral Uskarcı vasi ta- yın edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. 27.06.2002 Basın: 41292 4-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle