19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2002 PAZAR J V U L J I U-K. [email protected] Dokuz yıl önce bugün yitirdiğimiz Rıfat Ilgaz şiirleriyle hep aramızda edim,yaşıyorumişte!UTKl ERİŞÎK 1943 'de orta yaşta bir şair, "Ben öhnedün.. / Beni öldünnediler de; / Yaşıyorum, yaşıyorum işte, / At kıçında sinek gibi,/Tööö-be, töbe!" ıle devam eder şıır yolculuğuna. Kapanmıştır yüzüne dergı kapak- lan. 'bir varmış bir yokmuş' ol- muştur sağlığında. O yosmanın bo- yuna hiç şiır yazmadığından. gaze- teler için gelene gıdene başyazı hıç vermediğınden adı geçrnez sayfa- larda. Şair. şiinnin sonunda bir kez daha sesını yükseltir ve "Ölmedik ya,yaşıyoruzişte,/Yaşıyonız dedik. yaşıyonızbe,/Heey, fincancı katir- İan!" der. 1910'un sonlannda JCaradenız'ın koyu mavi sulan. beyazla kol ko- la girmiş dans eder. Evlerin saçak- lanna kadar yükselen kar, giydiği gelinlikle bir çocuk hediye eder Cide'deki bir aileye. Derîn karda do- gan bu bebek yedincı çocuktur ve annenın artık emzırecek gücü ol- madığından hekim önerisiyle keçi sütü ile büyütülür. Bundan ötürü anası her kızmasında "N'olacak, keçi süriiyle beslenmiş, onun için keçiinadıvaronda!" der Keçi inat- lı şair, ilende daha pek çok zorlu- ga direnecektir... Öğrenci olup bir sınıfa girmesi ile öğretmen olup sınıfa girmesi- nin arası çok uzun sürmez. Şair, ar- tık aynı zamanda öğretmendir de. Sınıf ise suçun ışlendiği yer olur. Soruşturmalar başlar Sınıf ile ve sonrasında da hiç birmez. Ne iş rut- tuğunu sorduklannda yıllar sonra, mutluluğun gökyüzünde yıldız yap- tığı umutlannı bir karayel alıp gö- türmüştür çoktan; ama yine de ömür boyu tuttuğu köklü ikı işi açıklar: "Çocuklan okutmakti ilk işim, / İkincisi/Yazdığımı çocuklara okut- mak." 'Smıf için açılan dava Yoklama defterlennden öğren- mez çocuklarının adını. "Sınıfin en devamsızını / bir sincnıa dönii- şû tamdmı,/ koltuğunda satılmanuş gazeteler..." En tembeli nane şeke- ri uzatır, öğretmeni dumanlı bir sa- londa karşılarken akşamı. En dal- gınıysa sınıfın. "Götürmek istedi küfesinde /elinıdcki ıspanak deme- tini"... Kimi limon satarken Balık- pazan'nda, kımi Tahtakale'de çay- cılık eder ve sınıfa girdiklerinde aç ta\Tok hesabı taze yumurtanın kalorisini ve tereyağındaki vıtamı- ni incelerler! O sınıftan öğretmen "Ben ölmedim... / Beni öldürmediler de: / Yaşıyorum, yaşıyorum işte, / At kıçında sinek gibi, / Töööbe, töbe!" diyen usta şair Rıfat Ilgaz, ömür boyu tuttuğu köklü işleri şöyle açıklar: "Iki iş tuttum ömür boyu köklü. / Çocuklan okutmaktı ilk işim, / İkincisi, ' Yazdığımı çocuklara okutmak." de bir şeyler öğrenir: "Karşüıkh neler öğrenmedik sınıfta, / çevresi- ni ölçtükdiinyanın,/hesapladık ytf- dızlann uzaklığını,/Orta Asya'dan konuştuk laf krthğuıda." Hazan riiz- gânnda dökülmüş hasta yaprakla- ra bırlıkte üzülürler ve kış günle- rinde kendılerini unutup serçelere acırlar. İcabı görülüşüp düşünülmüştür herzamankı gibi. Komünizm lehi- ne propaganda yapmaktan maz- nun ve mevkuf şairin Sınıf adlı şi- ır kıtabı ıçın açılan davada "EhBvu- kuf bu kitabın muharririnin hasta ruhlu olduğunu, eserin hiçbir ede- biyat değeri olmadığını söylemiş- tir. Şu halde kitabın edipler için de- ğil iislûp ve beyanın basitliği ile avam için yazıldığı anlaşıbyor... He- vetinıizin bu basit ifadeli kitabı tet- kiki netkesinde yukanda izah edil- diği veçhile memleketinıizdeki zen- ginler aleyhinde \e bu zümreyi or- tadan kaldırmaya matufbir propa- ganda gayesiyle yazıldığı kanaatine ekseriyetle vanldığından..." dolayı şair altı ay hapis cezası alır. Çocuk- lanm başlıklı şıirinde, tahsıl ça- ğındaki çocuklann yoksul ve aç ol- duklannı, geçimlerini sağlamak için hariçte çalışarak mektebe ge- lemediklerini. mamafih bu açlann gözü tok, kendilerine değıl dığer- lerine acıyarak ve fisebilüllah yar- dım edecek kadar diğerkâm sahi- bi insanlar olduğu mânası çıkıyor \ebu arada "Orta Asya'dan ko- nuştuk laf kıthğında" demek sure- tiyle milliyetçiliğe taş attığı... Sınıfın içinden bir öğrenci par- mak kaldırarak. "Bir görevin var- dı öğretmenim, / Kinı unutturdu sana? /Öğütlerverirdin kaşlann ça- tık / Hiçbir i işlemedi mi onlann yü- reğine? / Söyle öğütler mi, öğret- menim, / Yoksa kurşunlar mı etki- li?" diye sorar... Öğretmen. ınsan- lann belki en yorgunudur: ama de- nizin. güneşin, yaşamarun, çalışma- nın özlemini taşır içinde ve belki üzgündürbiraz. yılgın değil, farkın- dadırolup bitenlerin.. Önceöğren- ciye verilecek yanıtı, sorunun için- de arar; sonra, masasınm üstünden keskin bir şiir alır eline ve yüzyı- lını dörde böler. 'Yemyeşü bir bahar kaldT "Her bölümii bir mevsim, / Biri kakh, üçü gitti... / Yazı girrL güzü git- ti, / Karlı, tipili kışı gitti, / Yemyeşil bir bahar kaldı!" dedığinde şair, Güneş ülkesinin çocuklanBiz bu güneş ülkesinin ço- cukJan olarak, karartma gece- lerindeki bir parça ay ışığı ile yetinmesmi bilinz bılmesine de, tuhaf bir rastlantıyı gör- mezden geliriz. Yeryüzünde başka biri var mıdır kı, ölümü dört mevsim içinde anlatabil- sin? Yüzyılını dörde bölen şa- ir ölümünden yı1lar önce bakın ne yazar: "Biz bu güneş ülke- sinin çocuklan /Öfkeyle umut- la beslenen / Yaz geldi mi ebe- gümeci madımak / Kar yağdı mı dağda bayırda / Davanmız sığınmızla yan tok yan aç /Biz bu güneş ülkesinin çocuklan / Kuru emzikle büyüyen gece- kondularda / Odsuz ocaksız". Çocuk demek umut demek- tir öğretmen-şair için her za- man. Kuru emzikten aldığı tat yavan, içinde uyuduğu gece- kondu viran, bedenleri sakat ve hastalıklı da olsa büyür ço- cukanmız, umutlarımız gibi. Ama umutlannı öfkeyle kanş- tınp kendine katık yapan bu güneş ülkesinin çocuklannın yüreğinde 'madunak' ile onul- maz bir yara daha açılır. Mev- simlerden yazdır, evet. Evet, ebegümecigiller ailesının bütün fertleri dağlanmızı. tarlalan- mızı süslemiştır o yaz da. An- cak, madımak çirkinleştirir 1993 yaz mevsimini. Temmuz sıcağını az bulan karanlıkse- verler, aydınlanmızı bir otele kapatıp perdeyi tutuşturuverir- ler. îçimizdekl pencereleri, aç- tıklan perdelerle bize göste- ren, bıze güneşi getiren aydın- lanmıza bu kez o perdeler me- zar olur. tçimiz yanar, dışırruz yanar o gece. Karanlıktan yana olan cahiiler ordusu, beş gün sonra (7 Temmuz 1993) hiç he- sap etmedikleri bir düşmanı da yakarlaryangınlanyla. Şairi- miz İstanbul'dadır o sırada.. Ola>T öğrendiğinde şu yoru- mu yapar oğlu Aydın'a: "Fi- raMinlar tabletleri kürüpha- nede kırdı. Hitler ordulan Av- rupa'da bütün kütüphaneleri yaktı. Dünya tarihinde ilk de- fa aydınlan bir binaya koyup yaktılar." Ertesı gün Cumhuriyet ga- zetesi'nde şu cümlelerdökülür şaınn kalemınden: "Artık, ya- şamla ölümün bir anlamı kal- madL Her şey yalama oldu." Yeryüzünde başka biri var mıdır ki, ölümü dört mevsim içinde anJatabil- sin? Çocuk demekse hep umut demektir öğretmen-şair Rıfat Ilgaz için». şiire rağmen yaşlanmıştır; çünkü yaz da güz de kış da gitmiştir. Yem- yeşil bir bahar da belki geç gele- cektır! Sınıfta başlayan serüvenin belki bıraz toparlandığı, belki biraz umu- dun çoğaldığı yıllara Ocak Katın Alagöz'ün çektiği vagonlara bine- rek gidelim. Soluk Soluğa kalmış- lığımıza aldırmadan şairimizi tanı- maya devam edelim. Bu kez o ta- nıtsın bize kendisini: "Sınıfınoza- nıyun minılL / Hababam SınuYnın yazanyım ünlü. / Kim ne derse de- sin,/Çocuklar için yazdım hep//Ca- nını yansın diye / İşimden atarlar sık sık, / Acısını çocuklar çeken. / Kendi öz çocuklanm, / Benden ön- ce. // Şunu demek istiyorum î/tldiş tuttum ömür bo\n köklü. / Çocuk- lan okutmaktı ilk işim, / İkincisi, / Yazdığunı çocuklara okutmak" Yazımızın ilk paragrafında fin- cancı katırlanna seslenen şair, at kı- çında sinek gibi de olsa yaşadığı- nı, ölmediğini söyleyıp, yakınma- sını, "Kapandıyüzümüzedergika- paklan. / Bir varmış bir yokmuş ol- duk sağhğınuzda / Şiir... O >osma- nın boyuna. /Gazete... Gelene gide- ne başyazı. / Ara ki bulasın sayfa- larda /Şair Rıfat Dgaz'ı." diyerek sürdürür. Rıfat Ilgaz, Sınıf ile yar- gılanıp Hababam Sınıfi ile ödüllen- dirilir. Belki, aynı zamanda öğret- men de olan bir şaire ancak bu ya- kışır!.. Gtineşimizi kesmesinler... Biz bu güneş ülkesinin çocukla- n!.. Güneşi bulutlann ötesinde ve konuklara bırakmadan yaşamayı öğrenmezsek, güneşimızi kesme- y\ sürdürürler.. Elıf'in babasfnı, Çı- loğlan'ı, Halil Dayı'yı \e Rem- zi'yı. yani Biz'e Biz'ı anlatan sa- natçılanmızı korumazsak bir kib- rit-bır perdeyle çıkan zehirli du- mandan hepimız zehirlenirız. O duman. zaten hasta olan ciğerleri- ne dolar kilometrelerce uzaklıkta- ki şair Rıfat Ilgaz'ın ve biz daha da yalnızlaşınz. Her rürlü avmazlığa ve yalakalığa onun gibi karşı çıka- mazsak 'yalama" olmuş değerle- nmizle toplumsal çöküşümüzü ha- zırlanz. "YoOarkesilmişalanlarsa- nlmış / Tel örgüler çevirmiş yöreni / Fınl finl ahcı kuşlar tepende / Ben- den geçti mi demek istiyorsun / Aç iki kolunu iki vana / Korkuluk ol!" Derin karda doğan şairin karartma geceleri Bu topraklar üstünde birazcık düşünmesıni bilen herkes suçludur. Düşündüğünü yazan ise 'çok' suçludur. Şıirlerınde toplumcu- gerçekci bir çizgi yakalayıp yeni bir şiir anlayışına öncülük eden şair için 'toplum'dan kopartılmak 'gerçek' bir cezadır zaten. Kansından. çocuğundan ve çok sevdiği öğrencilerinden ayırmak bile acı çekmesi için yeterliyken ne olduğunu anlayamadığı(mız) suçuna karşılık. şairı hapse göndenrler. Hapis, ölüm gibi gelmektedir kulağına; çünkü hasta ciğerlerinin taşıyamayacağı ağırlıkta bir yükrür havasız, doktorsuz ve yemeksiz odalar. Kaçak dönemi başlar. İkincı Dünya Savaşf nın sürdüğü yıllardır. karartma geceleri bir yorgan gibi örtmektedir üstünü uykuların. Polısten ancak iki buçuk ay kaçabilır ve sonunda gidip teslım olur. Derin karda doğan şairin karartma gecelenne düşüş öyküsü özetle böyledır. Aslında dıştan çok. ıçteki sorgulamalar yorar onu: "Bu ayaklar benden hesap soracak, / Bir düşüncenin peşinde dolaştırdım / Sokak sokak. / Bu baş, bu eğilmez baş da öyle... / Bazı sarhoş, bazı yorgun / Her zaman bir yastığa hasret! / Bu ciğer de hesap soracak, / Esirgedim güneşini, ha\asını. / Bu ağız, bu dişler, bu mide... / Ne ikram edebildim ki bol keseden! / Bu bilekler de hesap soracak, / Göz yumdum çektikleri eziyete. / Bilstnı ki kinısenin parmağı >ok / Bu sürüp giden işkencede; / Kılını bile kıpırdamadan bir sabah / Çekerdim darağacuia kendimi, / Bilsem ki suç bende!..." OKUMALAMBASI EMS BATUR Yazmanın Okumanın Yeni Çağı Hem kıtaplan çok sayıda okura ulaşsın istemiş ve bunu başarmış. hem de kitapları çok sayıda oku- ra ulaşan öteki yazarların çoğunu hafifseyen ya- zariar vardır: Kendi okurlarını bilinçli sayar, öteki- leri bilinçsiz tüketicıler olarak görürler. Hem kitapları çok sayıda okura ulaşan, hem de kitaplanna az sayıda okurun ilgi gösterdiği yazar- ların saygınlığına kavuşmak ıçın çırpınan yazarlar vardır: Onların bir bedel karşılığında bu sonucu al- dıklarını bir türlü anlayamadıklarınatanıkolunur. Hem seçimleri ve duruşları nedenıyle az sayıda okurla ıletişim kurabilen, hem de kendılerıyle ta- ban tabana zıt seçim ve duruşları yüzünden ge- nış ofcur kıtlesiyle buluşabılmiş yazarlara ıçerleyen yazarlar vardır: Farklı yazarlık oluşumları olduğu gibi, farklı okurluk oluşumlan da olduğunu, olabı- leceğini kabullenemezler. Okur cephesine geçildığınde durumun uzun uzadıyadegışmediğını görüyoruz. Kendi tercihle- rını her şeyin üzerinde gören, başka gerekçelerle başka yapıtlan yeğleyen komşulannın tavırlannı sin- dirmekte güçlük çeken, beğendıği yazarın eleşti- rilmesıne de, beğenmediğı yazarın önemsenme- sine de dayanamayan okur tıpleriyle sık karşılaşı- lır. Kimıleri klasik yapıtlardan ötesine geçmek is- temez, çağdaşlarına burun buker; kimderı klasik- leri köhne bulur, yalnızca yeni kitapları izleme yo- lunu tutar. Paylaşılamayan nedir, işte bunu anlamak güç- tür. Işin özune donülecek olursa: Herkesın yazma, okuma gerekçeleri bir değıldır. Toplumsal hedef- lerı olan yazarlarla kışisel hedeflen olanlar bir tu- tulamaz sözgelimı. Aydınlatmak. öğretmek, pay- laşmak ıçın yazmaya gırişenlerle şan, şöhret, pa- ra kazanmak için bu yolu seçenleri aynı kefeye ko- yabılir mıyız? "Elinden başka bırış gelmedığiiçin" yazanlar (örneğin Beckett). "çıldırmamak için" yazanlar (örneğin Sait Faik), "kaybetmek için" gece gundüz masasına çıvilenenler (Proust), ge- niş gerekçeler tablosundan rasgele verdiğım mo- deller. Dünyayı değıştirmek (Rimbaud), sarakaya al- mak (Jarry), insanların bonlüğunü yüzlerıne vur- mak (Swift), canlarını yakmak (Thomas Bern- hard) amacıyla kıtaplarını yazanlar sokakta yü- rürken tanınmak, sıçramak, sınıf atlamak için ya- zanlarla şüphesiz yan yana getırilemez. Okuma gerekçeleri de öyle: Beslenmek, yarar- lanmak, kendinı açmak ve aşmak için kitaplara baş- vuranlar; okuma zevkini, keyfını her şeyın üstün- de tutanlar; gündelik hayatını hafifletmeyi amaç- layanlar; toplumsal ortam gerektirdığı için gün- demdekilerle ilişkide kalmak isteyenler... saymak- la bıtmez farklı okur kımlikleri. Son yıllarda peş peşe yayımlanan Yazı Tarihi çalışmaları, Okuma Tarihi ıncelemelen, bugünün koşullarının yakın ve uzak geçmışe oranla düpe- düz başkalaştığını gösteriyor. Sınema, radyo, te- levizyon, internet, iletışım araçlan ınsanoğlunun ref- lekslerinı geniş çapta etkılediği, seyretmeye ya da dinlemeye oranla çok daha etkin bir uğraş olan oRu- ma'nın sınırlarını daralttığı bilinen, gözlemlenebi- len gerçek. Alınan kitap sayısı yıldan yıla arttı, ar- tıyor kuşkusuz; buna koşut olarak, kışisel kıtap- lıklarımızdakı okunamamış kitap sayısının oranı da yükselıyor ama. Bir gun gelecek, onları okuya- cağız. Kaçımız buna sahiden inanıyor acaba? Kitapları yayımlandığında gazete sayfalarında, ekranlarda yoğun bir mesaiye girişen, menecer- lerle çalışan, dev kampanyalar yürüten yazarlara hak verıyorum: Okunmak isteyen yazarın kıtabını yayımlamakla yetinemeyeceği profesyonel birdö- nemin içinde yaşıyoruz nicedir. Benim gıbı tuzu ku- ru, yazarlığıyla geçinemeyen, bir avuç okuru olan insanların artık geçmiş zamana ait bir uğraşın, Edebiyat'ın alanında sıkışıp kaldıklarını düşunüyo- rum; bugunün. yarının okurlarının gereksinmesini karşılayamayacaktır bu amatör uğraşın etrafında buluşan okuma-yazma heveslılerı. Kitabın, seçici yazar ve seçicı okur üzerinden öm- runü sürduremeyeceği bir çağ başladı. Bizim için çok geç artık, ış işten geçtı; ama yeni kuşaklar, ye- ni duzenin gerektırdıklerinin butünüyle bilıncınde- ler. Ziplstanbul'un 92. sayısı çıktı • Kültür Servisi - Kent kullanma kıla\ıxzu ZıpİstanbuPun 1-15 Temmuz tarihli 92. sayısı okuyuculanyla buluştu. Dergi bu sayısında 9. İstanbul Caz Festivali'ni tanıtıyor. Dergide aynca H2000 müzık festivah, Knar grubundan Sezar Avedikyan ile bir röportaj. havuz dosyası ve iş yaşamı sayfasında Meltem Kurtsan söyleşisinin yanı sıra elektronık müzik. internet, sinema, tiyatro, sergi, atölye, ajanda, mekân tanıtımı. medya % e spor gibi başlıklar ve konularla ilgili bölümler de yer alıyor. Zipİstanbul'u internetten de vvAv^v.zıpistanbul.com adresinden de takip edılebiliyor. (0 216 325 43 98) AKŞBdR NASRHUİN HOCA ŞSUÖTDE BUGÜN • GtrVENDİKSALONT'nda 14.00"te kısa metrajlı film göstenmi. 21 OO'de Metin Uca'nın tnter Aktıf Göstensi-2. (0 332 813 3~ 00) • GÖZDE SALONU'nda 14 00te Semaver Kumpanya nın Nasreddin Hoca kukla gösterisı.Vö 332 813 37 00) • BELEDÎYE PARKTnda 17 OO'de Ahmet Çuhacı, Gökçen Eke, Atay Sözer'in katılacağı 'N. Hoca'lardan Biri' adlı imza günü ve söyleşı. (0 332 813 3100) • CUMHURİYET MEYDANTnda 17 00 de 'Yuiık Uçurtma', 'Manuel Portakal'ın konseri, 21 .OO'de Açık Hava Sineması. (0 332 813 3^00) • TARİHİ KİLİSE'de 21.00 de Bahar Özus (piyano). Duygu Turan (klarinet) ve Levent Kardaş'ın (keman) Klasik Batı Müziği konseri. (0 332 813 3 7 00) • AÇIK HAVA TİYATROSU'nda 21 OO'de Zara konseri. (0 332 813 37 00) İS1NIBUL CAZ FESTtVAÜ'NK BUGÜN • KABATAŞ-ANADOUU KAVAĞInda 11 OO'de Coolbone Ne» Orleans Marching Band ve sürpriz sanatçılann katılacağı *Caz Vapuru'. (Biletıx: 0 216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle