Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2002 SALI
14 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN CÜRÜN
TiyatnoFestivali'ninardından..• Bu yılkipek çok sanat etkinliği
gibi, Tiyatro FertivaH de 100. doğum
yılını kutladığımız Nazım Hikmet'e
önemli biryer ayırmıştı. 'Nazım 'a
Armağan'yalnızzca Nazım 'a değil,
Türk Tiyatrosu 'na da bir armağan
oldu. Benerci İZendini Niçin
Öldürdü' ve 'Memleketimden Insan
Manzaraları' da değerli
çahşmalardı.
13. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin
bugün son günü. tnsanlar belki birkaç gün daha
izledikleri oyunlar üstüne konuşacaklar ve son-
ra dikkatler tiyatroda yeni bir sezona, yeni üriin-
lere, sanatsal ve yönetsel sorunlara yoğunlaşa-
cak. Yaşam zaten bir tekrarlar zincıri değil mi?
Neden geldi akJıma bu soru° Belki de "Hashi-
rigakF'de ''tekrar'' sözcüğünün ardında yatan
gızli anlamlardan. Yaşamın ritminin tekrar olgu-
sunu içinde banndınnasından... Bu ritim içinde,
bu tekdüze yaşam seriivenı içinde umuyorum ki
festivalden geriye gtlzellikler kalsın...
Kısaca dolaşmak ıstiyorum oyunJar arasında;
"Nâzım'a Armağan" festivalin gerçekleştırdığı
ilk yapımdı. Pek çok değerli sanatçıyı bir araya
getirdiği için de bir ilkti \e bu nedenle sadece
Nâzun Hikmet'e değil, Türk tiyatrosuna bir ar-
mağandı. Bu çalışma 2004 yılı için yeni ışıklar
yaktı festivale... "Benerci Kendini Niçin Öldür-
dü?" N^azım Hikmet *in 1932 yılında yazdığı bir
anlatı-şiir. "Memleketimden ınsan Manzarala-
rı'' ise büyük şairin 1 941 'de Bursa Hapishane-
si'nde yazmaya başladığı bir destan. 2002 yılın-
da, Nazım Hikmet'in doğumunun 100. yılında
festival bu değerli çalışmalan da davet ederek üç-
lû bir buluşmayı gerçekleştirdi.
Insanın sorgulanışı
Stüdyo Oyunculan yapımı olan "CHdipusNe-
rede?" aynı zamanda Avrupa Kültür Merkezi
Delphi ve Tiyatro Festivali ortak yapımıydı. Ese-
rin yaşamı oyunla sorgulama teması, bir anlam-
da az önce sözünü ettiğim tekdüzeliğin ötesine
taşarken öte yandan da sıkışmışlık, karanlık-ay-
dınlık olgulan bugünün insanının konumunu da
sorguluyordu. Tiyatro Oyunevi'nin "Unutmak"
adlı yapıtı iktidar, şiddet, ikna teknikleri tema-
larını dört kısa Fransız oyunundan yola çıkarak
işlerken sağlam kurgusu ve yarattığı tartışma
alanlanyla dıkkat çekiyordu. Oyun Atölyesi'nin
FestivaKn bu son gününde, 'Bedenler', 'Yine Ne OMu' ve 'Bu Anş Sana, Birdöe' son kez sahnelenecek.
"ErmişlerveGünahkârlar''ı yıne ınsan ruhunun
derinliklerine iniyor ve kötülüğün cazibesini sor-
guluyordu. Kötûlüğün cazibesi dün olduğu gibi
bugün de yaşamın temel güdülerinden değil mi?
Sarah Kane'in iki oyunundan, "Tutku" ve
tt
Psi-
koz 4.48"den oluşan "KiYTamış" projesi yaşa-
mın sınırlannı zorlayan bu yazan, ancak ölümün-
den sonra Türk seyircisiyle buluşturdu ve onun
insan yapısının derinliklerinde dolaşan yapıtla-
nnda parçalanmış zihinlerin imgelerle ve ses ri-
timlenyle kurduğu ilişkiler üzerinde durdu. "Ben
Ruhi Bey Nasıüm" Edip Cansever'in dizelerin-
de bılinçaltını sorgularken yaşadıgı toplumla uz-
laşamayan bireyi düşüncelerinin akışı içinde kıs-
kıvrak yakalıyordu. "Tek Kişüik Şehir"de de in-
sanın yalnızlıgı, yaşam temposu içinde kişilik-
lerin giderek silikleşmesi absürd bir çizgide iş-
leniyordu. Eskişehir Belediye Tiyatrosu'nun sun-
duğu "Misafir" kendi evinde, kendi yatağında
bile sürgün ve yabancı olan insanın dramını ge-
leneksel oyun biçimlerinden yararlanarak ele al-
mıştı. Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern
Dans Topluluğu yapımı olan "Seyaharname
2002"de de çağımız insamnın durum ve psiko-
lojini irdelerken Schaubühne Am Lehniner Platz,
Berlin yapımı olan "Bedenler" adlı dans tiyat-
rosuyla bir bütün oluşturuyordu kuşkusuz. Sert
bir dile sahip olan "Bedenler" bedenin beden-
lerle, imgelerle, hareketle buluşmasını vurgu-
larken yine yaşamla, yaşamın çeşitli boyutlany-
la bir hesaplaşmanın sınırlannı zorluyordu. İn-
san-mekân-tını buluşması ve bedenin ne oldu-
ğunun sorgulamşı Almanya'dan gelen grubun
koreografısinde temel hareket noktalanndan bi-
riydi.
Uyartamalar...
Aysa Prodüksiyon yapımı olan "KadınlarDev-
led" Aristophanes'in yaklaşık 2400 yıl önce yaz-
mış olduğu "Ekklesiazusen" adlı oyununu uyar-
lama olarak başlayarak süreç içinde bir yeniden
yazıma dönüşmüş. Festivale proje bazında katı-
lan oyun antik komedyaya Anadolu yakasından
ve günümüzden bakaıîcen kaduı-erkek çelişkıle-
rini de ele alıyor. Shakespeare'in ülkesinden ge-
len ve onun "VI Henry" oyunlannın kısaltılarak
ve de sıkıştınlarak iki bölüme indirildiği "Gülün
Ofkesi" VI Henry'nin tngilteresi'nden günümü-
ze kadar uzanan şiddeti akıcı, yalın, canlı ve mo-
dern bir üslupla işleyen bir yapıt olarak festival-
de ilgi çekti. Okyanus ötesinden gelen \e "gele-
ceğin tiyatrosu" olarak nitelendirilen The Woos-
terGroup ise Racine'ın "Phedre" tragedyasında-
ki yapıyı bozarak yeniden yarattığı bir ürün olan
"Bu Atış Sana, Birdie!" ile alışılmışuı çok öte-
sinde bir tiyatro dili sergiledi ve kendine özgü bu
dille seyirciyi şaşırtırken onlan tiyatronun boyut-
lanna ilişkin sorular sormaya zorlarken tiyatro ile
bilinçli olarak ve ustalıkla oynarken müthiş bir
sahne disiplini ve ince bir yorumu iç içe geçirdi.
Oyunculuk ile tekniğin saniye sektirmeyen bu-
luşmasını gözler önüne serdi.
Meydanlar bizim
Bu yıl sokaklara taşan tiyatro insanlan mey-
danlarda buluşturdu. Plasticiens Volants. Önce Or-
taköy sonra Taksim Meydanı'nda renkli ve an-
lamlı iki gösteri sundu. Hele Taksim gibi bir kar-
maşa yumağının orta yerinde böyle bir olay ger-
çekleştirebilmek hiç de kolay değildi, ama insan-
lann keyfi unutturdu aylar öncesinden başlayan
koşuşturmayı. Kuşlann izini sürenler de, benim
gibi çimlerin üzerine yayılarüar da mutluydu. Şu
dönemde pek de yabana atılacak bir mutluluk de-
ğil bu bence. Gerisi laf-ı güzaf... Kumpanya ya-
pımı olan ve festival boyunca her gün bir küçük
meydanda, bir açık alanda oynanan " YineNe Ol-
du?" da sokaktaki ınsanla bütünleşti. Yoldan ge-
çen durdu, izledi. katıldı, konuştu \e tiyatronun
tadına zekice kotanlmış bu yapımla vardı.
Evet, iki yıl sonra yine buluşmak üzere....
BAYDUR'UN ARDINDAN VE BATI'DA TÎYATRO
Mitos Boyut 'tan
iki yeni kitap
Kültür Servisi - Mitos Bo-
yut'tan çıkan ElvedaDünyaMer-
haba Kâinat' geçen aylarda yi-
tirdiğimiz oyun yazan Memet
Baydur'un yaşamını ele alıyor.
Kitap, AyşegülYüksel, Sevda Şe-
ner v e FüizElmas tara-
findan hazırlandı. Dört
bölümden oluşan kita-
bın Tanıüm bölümün-
de oğlu Ydnus'un, eşi
Sina Baydur'un, Jale
Parla'nın, Sevda Şe-
ner'in, Ayşegül Yük-
sel'in , Ongun Ona-
ran'ın ve Sevim El-
mas'ın yazılan bulu-
nuyor. Söyieşüerbölü-
münde ise yazarla bel-
li dönemlerde yapılan
konuşmalar yer alıyor.
Baydur'dan Seçme-
ler'de Baydur'un oyun-
lan, gazetemizdekı kö-
şe yazılan, şiirleri, ya-
yımlanmamış yazılan. son bölüm
olan Baydur'un Ardından'da ise
yazann ölümünün ardından çı-
kan yazılar yer alıyor.
Yayınevinin Alman Kültür
Enstitüsü'nün katkılanyla hazır-
ladığı 'Genç Alman Ya-
/arlar* dizisi Marius von
Mayenburgun AteşYüz-
lü' kitabı ile tamamlandı.
Batı tiyatrosundaki yeni-
liklerin, genç yazarlann ya-
pıtlannın Türkiye'de sah-
nelere pek çıkmadığı gerçe-
ğinden yola çıkarak hazır-
lanan dızıdeki. Mayen-
burg'un 'Ateş Yüzlü' yapı-
tı son yıllara ait Alman ti-
yatro edebiyatının yurriçi
ve yurtdışında en çok sah-
nelenen oyunlardan biri.
Yerişkinliğe geçişin eşi-
ğindeki gençler üzerine
yazılmış yakıcı ve rahat-
sız edici bir oyun.
TERAKKİVAKFI TlYATRO FESTtVALÎ JÜRlSİ
Oyunculukta cinsiyet
ayrımı olmaz
Kültür Servisi - Bu yıl 7.'si
düzenlenen Terakki Vakfi Ti-
yatro Festh-aünın jüri üyeleri
Deniz Gökçer, Simay Küçük,
Şehnaz Pak. Eşref Denizhan,
Serpil Taımır, Serpfl Tezcan, Ha-
mi Çağdaş ve Orhan Kurtukhı.
'en i>i kadın o\Tincu' ve
w
en iyi
erkek oyuncu' ödüllerini son
defa dağıtma, gelecek yıldan
itibaren bu ödüllerin yerine 'en
iyioyuncu' ödüllerini verme ka-
ran aldı.
Jüri üyeleri yaptıklan açık-
lamada, eski karanlıl çağların
cinsel aynmcılık üzerine kuru-
lu düzeninin kalmtısıolan alış-
kanlıklann, bugün hâlâ toplum
yaşammda bilerek ya da bilinç-
sizce sürdürüldüğünûve akt sa-
natuıın doğrudan yaşamı yan-
sıttığını belirtirken biıçok alan-
daki ilerlemelerine karşın. Ba-
tı toplumlannın cinshet aynm-
cılığının ızlerini hâlâ Jillerinde
taşıdıklarmı ve hiç farkında ol-
madan bunu gelecek nesillere
ve hatta Batı'nın kültürel ge-
lişmişliğınden esinlenen bizim
gibi ülkelere aktardıklannı ifa-
de ediyorlar. Türkçe, Hint-Av-
rupa ve Semitik dillere özgü
cinsiyet aynmının olmadığma
dikkat çekenjüriye göre bu, ta-
rihsel kökenirrüzdeki farklı sos-
yal yapıya ilişkin bir işaret.
"Tophunumuzun eksikükk-
rini gidermek amacıyla başka
toplunılardan kültürel değerler
aktanrken. dikkatsizükle bazen
onlan, daha geri okhıldan konu-
larda da örnek alabiliyoruz"
açıklamasını yapan Terakki Vak-
fı Tiyatro Festivali jürisi, ya-
şamda ırk ve cins aynmı olma-
dığı gibi, yaşamın yansıması
olan oyunculuk sanatında da
'kadın' ya da 'erkek' oyuncu
olmadığını, sadece 'oyuncu' kav-
ramının olduğunu savunuyor.
(Fotoğraf: VEDAT AR1K)
Leyla Gediz, 'Sahte Özgürlükler' sergisiyle Galerist'te
Egodan kaçamayışın hikâyesi
ÖZLEM ALTLTS'OK
Son olarak 7. Uluslararası tstanbul
Bıenalfnde ve Kasa Galeri'de işlennı
gördüğümüz Leyla Gediz, 'Sahte Oz-
gürtükler' başlığı altında topladığı re-
simleriyle Galerist'te.
Beylerbeyi Sarayı'nda Kursk denizal-
tısında hayatıru yitiren bir denizcinin su-
retinden yola çıkarak 118 kdşilik müret-
tebatın her biri adına birer karakalem
portre yapan Gediz"in tekrara dayalı bu
işi hem dramatik, hem de kuru bir de-
sen çalışması gibi algılanabilecek iki
ucu açık bir çalışmaydı. Darphane'deki
işi ise mekânın ve geleneksel resmin ola-
naklanndan faydalanan yalm bir işti.
Gediz, bu sergide de yer verdiği ay-
nı işleri diğerleriyle birükte ama
farklı kuruluşlarda sunarken te-
melde yine aynı yerlerden bes-
leniyor. Tekrann tekran, kopya-
nın kopyası, aynntıdaki yalın-
lık, geleneksel resmin sınırlan ve
olanaklanyla üretilen, alıntılar-
la özgünleştirilen bir dilin kaynağını
kullamyor Leyla Gediz.
Bienalin baskm teması 'Ego-Kaç' üze-
rine de bir sorgulama süreci yaşayan
Gediz, bu sergiyi kendi açısmdan 'ego-
dan kaçamayışının hikâyesi' olarak ta-
nımlıyor. "Temalargelip benim formu-
ma sannvoriar. o anlamda özgür hisset-
miyorum kendimi, sanatçının da genel
anlamda özgür olduğunu düşünmüyo-
rum" derken 'Sahte Özgürlükler' baş-
lığma farklı anlamlar yüklüyor. Yarat-
manın bağımlı ve destekli bir eylem ve
suıırlanrun olması gibi. "Resmeükbaş-
ladığımda ressanılığın özgürtükle eşan-
lamlı olduğunu düşünüvordum. Sanat
okullannda ve ortamlaruıda bulunduk-
ça, derinliğine düştükçe. öyle bir özgür-
lüğün olmadığını anladım. \apman ge-
reken şeyieri yapmakzorundasın ve yap-
mazsan kendine ihanet etmiş olursun
düşüncesi, o sorumluluğu sahiplenme-
me neden olurken \anda bırakma öz-
güıiüğümü de elimden aldu"
Sergiyi gezmeye galerinin ofisinden
başlıyoruz, iş hayatının sıkıcılığı yüzü-
ne yansımış memur tiplemesi ve arka-
smda tuvalin bütününe hâkim olan de-
koratif bir fon... Gediz'in birçok res-
minde örnekleyebileceğimiz tekrarlara
da bu resimle başlıyonız aslmda. Figür:
bir çocuk kitabından almmış ve defalar-
ca büyütülmüş bir figür, fondaki motif-
se, bir çiçek motifinin büyütühnüş ha-
• Gediz resimlerinde, tekrann tekran,
kopyanın kopyası, aynntıdaki yalınlık,
geleneksel resmin sınırlan ve olanaklanyla
üretilen bir dilin kaynağını kullamyor.
Iinin bir parçası sadece. Çocuk kitapla-
n, tasanm dergileri, kendi çocukluğu-
na ait desenler, çizgi romanlar, gazete
kupürlerinden faydalanarak oluşturdu-
ğu 'tstediğimi mi Sanıyorsun?' ve 'Ken-
dfli Kale' dizılen. Son Perde', 'Port-
re'... Tüm bunlann seçilmesindeki ne-
dense hem eğlenceli olması hem de ye-
niden bir araya getirme arzusu. "Cid-
di bir kopya düşüncesi \ ar, çocukluk de-
senleri anı dcfttrierindeki süslemeler,
dekoratif elemanlan kullandını. Onlan
tekrariamayı seviyorum, çünkü her bi-
ri kendi kişiliklerinin ifadesi olarak kul-
lanılan karakteıier, bu özgünlüğün as-
lında herkes için geçerii olduğunu düşü-
nüyorum, dil gibi, hepimiz' Seni seviyo-
rum' deriz, ama farkh anlamlar yükle-
riz, ashnda aynı şeyi söylüyoruzdur. Re-
sim, kopyanın kopyasıdn*. Ben de özgün
obnakisterdim.bunlandaçokistcdiğim-
den yapmrvorum ama başka da bir çı-
kış yolu görmüyorum demek istedim."
Tekrar etme, aynntının peşinden git-
me, yüzeyi, resmin elemanlarını sorgu-
lamaya dönüşüyor ayru zamanda. Ge-
leneksel resmi hem içleyen hem de eleş-
tiren bir yaklaşımı var Gediz'in. Ken-
dine tanınan özgürlük alanının içinde res-
min olanaklanndan faydalanarak res-
me kattığı ironiyle resmin tarihiyle ve
kendi resmiyle hesaplaşıyor. Tuvalin tü-
münü bir çukur ya da boşluk gibi düşü-
nüp onun içini doldurmak düşüncesin-
den oluşan bir çalışma 'Araba
Mezarhğı', natürmort olmaya
çalışan bir peynirin serüveni
'EskiAeni', farklı bir peyzaj
anlayışıyla yapılan 'DağResnn'
ve'Bozkır Resmi'nde olduğu gi-
bi... "Enpolitikresimde bile iyi
olan, görsel olarak işieven re-
simlerdir. Oo\ımun içinden bir şeyler söy-
lemeye çahşıyorum. Kendime tanıdığım
özgürlüğün, hem ifadesi hem ironiye
ahnmasL, hem resmin tarihiyfe dalga geç-
mek. Dört yaşında \ aptığım desenle ye-
ni bir resim yapıyorsam, ilk dakikasm-
da bir tavır var. Bütün bu ironi, tekrar,
genel bir kavramaya çahşmanın sonuç-
ları belki de. Farkh düzenlerde a\nı an-
da işleven tşler yapmak istrvorum." Ge-
diz" ın resme yaklaşımını özetle ciddi-
ye alınmış bir ironi eşliğinde kaçama-
dığı egosuyla resmin derin sulannda
gezinmek olarak tanımlayabiliriz.
(Sergi 22 Haziran'a dek Galerist'te.
(0 212 233 62 68)
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Eski Yazılar
Dınmez sızı: Kitaplığımı düzenlemeliyim.
Sodom ve Gomore'nin iki satınna bakacağım,
ortada yok. Yakup Kadri'leri sözümona bir ara-
da tutuyordum.
Metin Eloğlu'nun ezbere söylediğim dizesi doğ-
ru mu, belleğıme güvenemiyorum. Toplu şıirlerini
ara da bul.
Oburcuğun Edebiyat Kitabı'nda hünkârbeğen-
di tarifi verecektim. Abdülhak Şinasi Hisar, Geç-
miş Zaman Fıkralan'nda ne güzel anlatır beğen-
dinin hikâyesini. Kitabı günlerce aradım, bulama-
dım...
Sodom ve Gomore'nin yerine Hep O Şarkı'run
sayfalannadaldım. Yakup Kadri'ninokuduğum ilk
yapıtı, tuhaf bir rastlantıyla, son romanıydı: Hep O
Şarkı.
Bu kitabı Beyoglu'ndaki Kitap Sarayı'ndan edin-
diğimde on iki ya da on üç yaşındaydım. Galata-
saray Lisesi'nde yatılı okuyordum. Okulun alaca
ışıklı koridorlarına sığınıp, bahçelerdeki gürültü-
lerden, koşuşmalardan uzak, coşkuyla okurdum.
Hep O Şarkı biten bir ömre dönüp bakan yaşlı
bir Osmanlı kadınının güncesi, anı defteriydi. Içli
anlatımı bir kez daha etkiledi. Sonra, annemle an-
neannemin de bu kitabı içlenerek okuduklannı
anımsadım; her ikisini yine çok özledim.
Niyazi Akı'nın emek ürünü Yakup Kadri Kara-
osmanoğlu monografisi neyse kitaplıkta kaybol-
mamış. Niyazi Akı, Kiralık Konak romancısının
1910-1922 yılları arasında düzyazı şiirler yazdığı-
nı, yayımladığını saptadıktan sonra, bu şiirlerden
birkaç örnek verıyor.
Yakup Kadri de, kendısinı bir anlamda yetiştir-
miş öncelindeki Türk romancıları gibi düzyazı şi-
irler kaleme almış. Erenlerin Bağından ve Okun
Ucundan'da yer alanları biliyoruz. Ama, sağda
solda, çokluk Servet-i Fünûn dergisinde yayımla-
nıp bir kitapta derlenmemiş olanları bugün ne ya-
zık ki okuyamıyoruz.
O dönemde, düzyazı şiir, romancılarımızın eni-
konu ilgisini çekmiş. HalidZiya nın, Mehmed Ra-
uf'un düzyazı şiirleri var. Rahim Tarım'ın çabasıy-
la Mehmed Rauf'unkıler okura ulaştı, Yapı Kredi
Yayınları bu eseri yayımladı. Bugun de tatla oku-
nuyor.
Her üç romancının, roman dilinde niçin şıiri ara-
dıklarını böylesi venmlerinden kavrayabiliyoruz...
Ben, oldum birtim, yazarlarımızın dergilerde, ga-
zetelerde öksüz kalmış yazıları için çok üzülürüm.
Yakup Kadri, Kurtuluş Savaşı'nın yazarı. Kurtu-
luş Savaşı yazarlannı bile günümüze eksiksiz su-
namamışız. Eksiksiz sunumu, uzun süre MilffEği-
tim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı Yayınlan'ndan bek-
ledim. Sonra bunun boş bir hayal olduğunu anla-
dım.
Behçet Necatigil'in Edebiyatımızda Isimler
Sözlüğü uyarılarla, hatırtatışlarla dolup taşar: Fa-
lan yazarın şu romanı filan gazetede tefrika halin-
de kalmıştır. Filan hıkâyecı şu-şu tarihler arasında
falan gazetede röportajlar, köşe yazıları yayımla-
mıştır...
Evet, hepsini okumak ısterdim. Hem de ne ka-
dar çok okumak isterdim.
Abdülhak Şinasi Hisar'ın öylesi nice yazısından
kısıtlı birseçmeyi, geçmiş yıllarda, Yapı Kredi Ya-
yınları için hazırladığım antolojide okura kazandır-
maya çalışmıştım. Her biri elmastan değerli bu ya-
zılar okurun ilgisini çekti mi, bilmiyorum.
Herhalde çekmedi.
Yayınevlerinin çoğu kez yalnızca 'yen/'ye düş-
künlükleri gıbı okurun da yalnızca yeniden yana bir
tavrı var. Bırakın Abdülhak Şinasi'yı, Necati Cu-
malı'dan, Salâh Birsel'den söz açtığınızda bön
bön bakan birçok kişı tanıdım, şu son üç dört yıl-
da.
Neacı...
Takvimde tz Bırakan:
"sahici mi elinde tuttuğun o kartal kanadı I sen
tuttun acıdan benim ellerim kanadı" Turgut Uyar,
Divan, Bilgi Yayınevı, 1970.
Taxim ShafTta lîazz ÇalıCazz7
• Kültür Servisi - Taxim Shaft'ta 6 Haziran'da
'Cazz ÇalıCazz'
Cazz
•y-
tnimslmff
adlı bir parti
düzenlenecek.
Cazseverlerin
yakından tanıdığı
Hülya Tunçağ,
Zuhal Focan,
Görgün Taner ve
Yavuz Baydar'ın
DJ'lik yapacaklan
partı, 21.00'de
başlayacak. Caz
müziğinin ustalannın partiye katılanlarla
paylaşacaklan parçalar. ağırlıkh olarak caz
festivalinin konuklanndan Herbie Hancock,
Chick Corea, Jan Garbarek, Oscar d'leon' ve
Marianne Faithfull'a ait olacak. Partide, gecenin
akışma göre doğaçlama performans ve
sürprizler de müzikseverleri bekliyor...
(212 252 53 76)
BASAD'da egitim seminerleri
•Kültür Servisi - BASAD (Bakırköylü
Sanatçılar Derneği), yeni binası 'Baİarköy
Kültür ve Sanat Konağf nda amatör oyunculara
yönelik 'Tiyatro Rejisörlüğü' eğitimi ve
'Konservatuvar Tiyatro Bölümü'ne Hazu-lık
Seminerleri'ne başladı. Türkiye'de amatör
tiyatroculara yönelik düzenlenen ilk 'Tiyatro
Rejisörlügü Eğitimi", Devlet Tiyatrolan
rejisörlerinden Cüneyt Çahşkur yönetiminde her
pazartesi 19.00-21.00 saatlerinde
gerçekleştiriliyor. 'Konsen'atuvar Tiyatro
Bölümüne Hazu-hk' seminerleri ise Devlet
Tiyatrosu sanatçılanndan Zafer Kayaokay
eğitmenliğinde gerçekleştiriliyor. (0 212 570 45)
Birmot'ta 'Keçe Sengisi'
• Kültür Servisi - Birmot'un Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile ortaklaşa
düzenlediği 'Birart Projesi' kapsamındaki 'Keçe
Sergisi', haziran ayı boyunca Ortaköy Alfa
Romeomağazasında sanatseverlerle buluşacak.
Serginin temel amacı ise göçer kültürünüve
tarihini en iyi yansıtan değerlerden biri oian
'keçe'nin yeni nesillere sanat eserleri aracılığıyla
tanıtılması". (0 212 278 50 55)