22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19MAYIS2002PAZAR DİZİ înfazlann onaylandığı dönemin TBMM Başkanı Avcı, 'Ben hiç idama oy vermedim. Ölüm cezası kalkmalı' diyor... askıdönemiydi Sabit Osman Avcı: TTaşama lıakkı V en tabii insan JL hakkıdırIdam karariannın çıküğı dönemin TBMM Başkanı Sabit Osman Avcı, idamlar konusunda göriişünün değiştiğını söylüyor. "tnsan hakları çok inldşaf etti. Yaşama hakkı en tabü insan hakkıdır. Allah'ın verdiği canı almaya kimsenin hakkı yoktur. En iyisi ağırlaştınlmış müebbet. Ölüm cezalan kaldınlmalı ama affedilmemek şartıyla müebbete çevrilmeli" görüşünü dile getiriyor. Avcı, TBMM Başkanı olduğu için Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın ıdamı için oy kullanmamış, ancak TBMM Başkanı olmadığı dönemlerde de hiç idama onay vermediğini" söylüyor. Avcı, 3 genç için idam karannın onaylandığı günleri şöyle anlatıyor: "Yoğun bir baskı atmosferi vardı. Meclis'ten idam karan çıktı. Gece rahmetli İsmet Paşa telefon etti, hemen yayımlamayın, Anayasa Mahkemesi'nde dava açacağım, dedi. Açtı da ama daha sonra tekrar görüşüldü ve onaylandı. Meclis'in bu konulan görüşmesi tartışmalıydı. Ölüm cezalarının yerine getirilmesi şeklen kanun şeklinde olacak ama mahiyet olarak Meclis karandır, demişti Turan Güneş. Af da Meclis karandır. Ama karar olduğu halde Anayasa Mahkemesi bu konulara girdi. Bağımsız yargının ölüme karar \ermesi kesin. Meclis neden buna bakar? Affedecek misin, affetmeyecek misin, Meclis buna bakar. Ölüm cezasının yerine getirilmcsinin Meclis'ten sorulmasının sebebi, Meclis diğer yetkisi affa karar verip vermeyecek mi onun içindir." Sabit Osman Avcı, 3 gencın idamı sürecinde sağ partilerde ''Menderesler'in intikamı alınsın" görüşünün öne çıktığı yorumlarına kanlmıyor: "3-3 falan yoktu. Öyle olsa Talat Aydemir'inki 2'ydi niye 3 olmadı? İntikam olsaydı o daha yakındı. onda olurdu. Sonra idamlara karşı çıkmış görünen İsmet Paşa'nın Talat Aydemir'in idam cezası için koridordan millervekillerini zorla içeri soktuğunu ben bilirim. Yok, Adnan Menderes idam edilmesin diye Çankaya'ja mektup yazmış. Ama nedense infazdan sonra göndermiş. Bir mektup Pembe Köşk'ten Çankaya'ya 2 günde mi gider?" Cevdet Akcali: / )işmanbk bir şey ifade etmez Cevdet Akçalı da 3 gencin ölümına "evet" diyen nullervekilleri arasında yer alıyor. 25 yıldır Avrupa Konseyi içinde çeşitli görevlerde bulunmuş, parlamentoda bugün de DYP Kütahya Milletvekili olarak görev yapıyor. Idamlarla ilgili tartışmalan anımsatıp "*Pişman oldunuz mu" diye sorduğumuzda şu yanıtı veriyor: "Adti hata yapılmışsa bunun mesuliyeti adliyeye aittir, Meclis'e ait değildir. Meclisin fonksiyonu bunun doğru olup olmadığını tasdik değildir, infaza miisaade etmektir. Pişmanlık duyup duymamak bir şey ifade etmez. Velev ki duvduk diyelim ya da velev ki duymadık diyelim, bunlan memleketin o günkü şartlannda mütalaa etmek lazım. Siyasetçiler, yanîış yaptık, dememeli. Siyasetçiler esas itibarıyla madem ki bu karan verdikr. o günün şartlannda öyleydi, demeleri lazım. Ben filan işe taraftar değildim, diye siyasi mesuliyetten kaçınmak fevkalade yanlıştır. Pişmanlık duymak suretiyle tekrar geri mi getireceğiz, o şartlan tekrar geri mi getireceğiz?'' Akçalı, ölüm cezasının "ibret olması, ıslah etmek ve mağduru tatrnin etmek" amaçlanna dayandığını vurgularken "Ölüm cezası uygulandığı zaman mağduru tatmin ediyorsunuz ve caydırıcı oluyor ama ıslah edilmesi sözkonusu olmuyor. tdam kalksın diyenlerin bir tezi var. İdam cezası yerine ağırlaştınlmış müebbet gerirelim. bu ölümdan daha ağırdır, her gün ölür. Cezanın gayesi işkence yapmak değildir ki. bu tezi kabul edelim" görüşünü dile getiriyor "İdam cezalarmı meclis tasdik etmiyor. Meclis, ölüm cezalannın infazına müsaade ediyor" dıyen Akçalı, bu konudaki görüşlennı şöyle özetledi: "1971'de muhtıra verildi. Bu muhrıradan sonra Avrupa Konseyi'nde bir rapor hazırlandı. Bu raporda, Türkiye ölüm cezasmı kaldırmadıkça üyeliği askıya ahnsın, denivordu. O yıDarda Avrupa Konseyi üyelerinden 13 tanesinde ölüm cezası vardı. Türkiye"de askeri idare büyük bir tepki gösterdi. Neredeyse Türkiye ile Avrupa Konseyi ilişkileri kopacakö. O zaman çok uğraştık, böyle bir istek muhtıra almış bir hükümetten istenemez, dedik. Ölüm cezasının tarüşümasının şanssızlığı Apo ile ilgilendirilmiş olması ve iç politika malzemesi yapılmış olmasıdır. Bunlar, meselenin hallini güçleştiriyor. Ashnda, Meclis şu kadar zamanda ölümın infazına müsaade etmezse, bu cezalar şuna dönüşür, diye bir düzenleme yapmak lazım." Akçalı, "Öcalan asılsın, sonra ölüm kalksın" görüşüne katılmıyor. "Apo'yu ayırmak mümkün değil. Türkiye'de ölüm karan infaz edilecekse bütün kararlar için aynı olması lazım. Yoksa birini asalını. diğerlerini bırakahm gibi bir mantık yanbş olur" diyor. 16 milletvekili asıldıİl A n ı Cezası' t ö deri, yargüandıldan mahkemeler ve infaz tarihleri şöyle- Hacı Abdülvehap Ömer (Bolu, Kuvayı Hasan Hayri Kango (Dersim,Ş a r k i ^ ^hkemesı,!925)) Keskiû liR L ^upüroğlu (Kırşehir, Ankara Istiklal Mehmet (Trabzon, Aükara îstiklal' Mahkemesi, 1926), AbidinBey (Saruhan, PAZAR ^ ^ 9 2 6 ) , H a l l s T u r ^ JŞvas Ankaratstiklal Mahkemesi 19261 HHm, Bey (Ardahan, Ankara istiSal Mahkemesi, 1926), Arif Bey (Eskişehir Ankara Istıklal Mahkemesi,1926?Cail ff?b »l a t 'îstanbul, Ankara îstikli' Yasayla âelen clönı Türey KÖSE JVefa Tanır. Deniz Gezmiş ve arkadaşlan- nın idamı TBMM 'de görüşülürken kürsüde en sert konuşmayı yapan mılletvekıllerinden bi- ri. MGP grubu adûıa kürsüye çıkan Tanır, 24 Nısan 1972 günü şunlan söylüyordu: "Bugün uygulanan Türkiye ceza kanun- landır. (...) Bir milletin varhğına, bütünlü- ğüne, hürriyetine kastedenler kanunda ya- zılı cezayı göreceklerdir. Yabancı bir ide- olojinin emrinde Türkiye Cumhuriyeri'ni zor ve şiddet kullanarak vıkmaya kalkı- şan ve kendi milletlerinin hayatına kaste- denler mahkemenin verdiği cezayı hak et- mişlerdir. Davaya bakan mahkeme ve As- keri Yargıtay kılı kırk yararak, vicdani ka- naatlerine göre kararlannı vermişlerdir. Söz konusu mahkûmlar hiçbir pişmanlık işareti göstermemişlerdir. Bir defa degiL bir- çok defa güvenük kuvvetlerine ateş açma, adam kaçırma, silahlı olarak ve gizli bir ih- tilal ordusunun amaçları için banka soy- mak gibi suçlan işlemişlerdir. Mahkeme önünde. "Biz komünıst ihtilalciyiz' tarzın- da açıklamalar yapmışlardır, suç sabittir ve çok ağırdır." DYP'nin kuruculan arasında yer alan an- cak bugünlerde DYP ile arası soğuk olan ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ka- rannı bekliyor görünen Vefa Tanır'a 0 gün- lere nasıl baktığını sorduk. "Devleti daha kötü sıkıntılara sokmamak için vicdanıni- za bastırarak idama oy verirsiniz. Bugün Meclis'te olsam, insanın Apo'ya bile oy vermek için vicdanını baskı altına almak zorunda kalacağını düşünüyorum. Can al- mak iyi bir şe> değildir. Ben doktorum, ümitsiz durumda olan insanlan bile ya- şatmaya çalışıyoruz. Elbette, insanın vic- danını sızlatan bir şeydir" diyor. Vefa Ta- nır, ölüm cezalan konusunda ne düşündüğü- nü sorduğumuzda ıse şu yanıtı veriyor: "Be- nim fikrim ayrı. yürürİük ayndır. Bugün yasalar idamdan yana. Benim gönlüm, ar- tık bu asırda idam olmaz, diyor. Ama bu- nun münakaşası idam mı, değil mi mese- I lesi değil. yasanın kalkıp kalkmaması me- 1 selesidir. Yasa yürürlükte olduğu müd- detçe uymak zorundayız. Yüce Meclis idam cezası kalksın mı, kalkmasın mı di- ye karar vermeli. Bugün herkes kalkma- sından yana. Bu Meclis itibar kaybetmiş ama iki yıldır güzel çalışan, üreten bir MecuYtir. Bu kadar üretken Meclis idam tatbik etmiyor, dosyalar bekleriliyor. oy- lanmıyor. Apo ola>ı hep gündeme getiri- liyor. Apo sağ olduğu müddetçe de mem- leketin başına bela, idamı da bela. Bu işte AÎHM'de açılan davadan dolayı bekleni- yor, yoksa Apo idam edilecekti, kurtulacak- tık. Apo idam edilmezse, bu madde neden konur? Dünyamn en medeni ülkesi ABD'de idam var. Apo idam edilmeli, aynı gün idam cezası kaldınlmalı." Oğuz Aygün: Deniz film artisti gibiydi, İnsanın içl sızlıyor Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın ölüm ce- zasına onay verenler arasında yer alan ve 0 günlerde AP sıralannda oturan Oğuz Aygün, bugün 0 idamlara karşı çıkan Bülent Ecevit liderliğindeki DSP'nin bir milletvekili. Aygün, 0 günleri şöyle anlatıyor: "Deniz Gezmiş yakışıklı bir adamdı. film artisti gibi, insanın içi sızlıyor. Belki ben de üzülmüşümdür. benim de gözlerim dol- muştur, keşke olmasaydı diye. Ama Deniz Gezmiş, arkadaşlannın lideri durumun- daydı, fizik yapısı durumu, inatçılığı ve id- dialanyla. Son dakikaya kadar kapıldığı yol- dan en ufak bir sapma göstermeden Tür- kiye Cumhuriyeri'ne meydan okudu. O bir şeye inanmıştı, kendisinin ideolojisine, fel- sefesine kendisini kaptırdığı merciler tara- fından kurtarılacağına inanmıştı. tdam sehpasının önüne gidene kadar, aym şey- leri söyledi. O gün ona ölüm cezası verdik, 0 kararda benim de parmağım kalkmıştır. O gün verdiğim karardan bugün pişman değilim, ama üzülüyorum. bunlar olma- malı. Biliyorsunuz hâkimler idam karan verince kalemlerini kırarlar. Bu da aynı- dır, siz parmağınızı kaldırırsınız, oyunuzu verirsiniz, idam edilsin, dersiniz, ama içi- niz burulur, ıstırap duyarsınız.' 12 Mart dönemınde Türkıye'nın aylarca "Deniz Gezmiş ve arkadaşlanyla yatıp kalktığını" vurgulayan Aygün. sözlerini şöy- le sürdürüyor. "Tıpkı yakın bir tarihte Apo hadiseleriyle yatıp kalktığımız gibi. Şimdi • Vefa Tanır: Benim gönlüm, artık bu asırda idam olmaz, diyor. • Cevdet Akçalı: Pişmanım, demek yanlış, o günkü şartlarda mütalaa etmek lazım. • Oğuz Aygün: Pişman değilim ama üzülmüşümdür, gözlerim dolmuştur. devlete meydan okuyan adamı asmayalım mı? Çok inada getirdiler. Parlamentolar- da bir de parti disiplini var. Ben 0 zaman AP'liydim. O kararlar bizim gruplarımız- da müzakere de edilmedi. Yani asılsın. asıl- masın konusu maalesef bizim grubumuz- da müzakere edilmedi. Ama şimdi valan mı söyleyeyim, 0 zaman itirazımız yoktu. Hiç kimse kaçmasın, erkekçe söylesin. O gün- kü atmosfer öyleydi. Ya devlerin prestiji sıfır olacak, ya Deniz Gezmiş asılacaktı. Devlet prestijini kurtarmak için, devletin gücünün hâkimiyetini zedelememek için parmağımızı kaldırdık. Her gün bir tek adam, filmlere konu olacak kadar yakı- şıklı, kabadayı bir adam devlete meydan okuyordu. O ideolojiye taviz verseydik, bel- ki Türkiye'>i bugünlere getiremezdik." Yassıada mahkemelerinde "devletin fev- kalade güzide evlatlannın muhakeme edil- diğini. bunun Türkiye için zul olduğunu" da voırgulayan Aygün, "O zaman Türkiye ağ- lamıştır, 0 ağlayanlardan biri de bendim. Ama bir Allah'ın kulu çıkıp ne yapıyorsu- nuz' diye sokaklarda bağıramamıştır. Biz, birçok hasletleri olan bir milletiz ama ba- zı hallerde devletin yanlış da olsa yaptıkla- rına başkaldıracak kadar cesur değiliz" dedı. Aygün, ya bugün bir DSP milletvekili ola- rak ölüm cezası hakkında ne düşünüyor? "Par- ti disiplinine inanınm. Benim parrim bu karan verdiği takdirde, parmağımı 0 ka- rar istikametinde kullanınm. Bu ayıp da de- ğildir, yanlış da değildir" diyor. Aygün, Ab- dullah Öcalan konusundaki tartışmalara da şöyle yaklaşıyon "Apo yakalandıktan hemen sonra idam edilseydi. hiç kızılca kı\Bmet kop- mazdı. Apo hakkında insani duygularla karar vermeye evet diyemiyorum. Yazıktır, günahtır. hayır. hiç de değildir. Ama ben par- timin kararlanna sajgüıyım. 12 sene AP saf- larında millervekilliği yaprım. Parrinıin ge- nel kararlanna uydum, bugün de uyanm. Ama duygu ve düşüncelerinü soruyorsanız, Apo'nun idamı gerekirdi. Bunda geç kal- dık. Artık bu saatten sonra iyi düşünmek lazım. Eğer devletin âli menfaatı ApoŞıı as- maktan geçiyorsa asarsınız. Yok asılma- ması gerekiyorsa asmazsımz. Bakış açımz Apo'nun şahsında olmamalıdır. Apo sıra- dan bir anarşisttir, bir simge değildir, ona bir değer atfetmiyorum." Yarın: Süleyman Demlrel ne diyor? ORHAN BLRSALI Baş Belası Sübjektîvizm Başbakan Ecevit'ın 12 gün boyunca bir kırık ka- burga ve bir de ayak damarı tıkanıklığı ile, hiçbir ciddı doktor denetımi olmadan eve kapanması, ba- sında haklı tepkilere neden oldu. Kimı meslektaşı- mız haberı ve duygularını "Eve doktor baskını", "Korku fîlmi gibi", "Hangi yüzyılda yaşıyoruz" ben- zerı sözcük ve deyimlerle dile getırdıier. Az bile... "Inanılmaz, ama gerçek" bir olay yaşıyoruz. işin özünde bazıları "gerçeküstücü" yönler bile bulabilir. Ancak, bütün bunların otesınde, ortaya çıkan önemli bir "ruh hali" ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu ruh hali. "sübjektivizrrT'den ve "kapalı aile" yapısından mı kaynaklanıyor? • • • Birkaç uzman arkadaşımla konuştum. Egosu ve kışilığı güçlü insanların bazen kendi hastalıklannı kabulde çok zorlandıklannı dile getir- diler. Bu, çok insanidır aslında. Yaşamak, en zor an- larda bile umudun yeşil kalmasını şart koşar. Çoğu- muz Ecevit için aynı duyguları taşıyoruz... Sayın Ecevıt'in, kamuoyuna "Miyasteni" olarak yansıyan, sınır uçlarıyla kaslar arasındaki iletışim bozukluğunu anlatan ve kortızon tedavisiyle kont- rol edilmeye çalışılan hastalığından sonra, şanssız- lıklar arka arkaya geldı: Sındınm sisteminde "gazba- sıncı"... "Miyasteni"ye bağlı olabilecek denge ku- ramama sonucu düşme-çarpma ile kaburga kemı- ği kınlması ve ayrıca ayakta toplardamar iltıhabı... Şüphesiz bunların bir kısmı, örneğın kaburga kı- rığı ve eğer sistemik degıl de tamamen bağımsızsa (inşallah) damar irtihabı, lyıleşecektir. Ancak, duşunce pınl pırıl olsa bile, organizmanın getırdiğı, bazen sıklaşan fizıksel sınırlamaların bir- çoğuna, ne yazık kı tıp bilimi engel olamıyor. Bu ko- nuda ve behrlı zamanlarda sanki Allah'ın cezası Murph Yasaları hukmunü sürdürmektedir. Aynca, gıderek artan fiziksel sınırlamaların. zihinsel guç üzerinde de ister istemez sınırlamalarda bulunma- sı doğaldır. • • • 12 gün süren "Ecevit giderek ryileşiyor, bir şe- yi yok" subjektivizmıne gen dönersek... Bu ruh halıni anlamak kolay değil. Burada, "iyıleşme ı/edüze/me"umudunun, bilim- den tamamen koptuğunu. kopanldığını göruyoruz. Bu, "Allah'a emanet" durumudur. öyle ki, duşme-çarpma sonucu oluşan ve 12 gun geçmeyıp süren ağrıların nedeninın "başka şey" olabıleceğinı düşünmeyi bile engelleyen bir subjek- tivizm soz konusudur (yoksa cehaletin tepe nokta- sı mı demeliydım?!). Sübjektivızm, bizi somut durumu ve olgulan araş- tırmaktan alıkoyar. Gerçeğın bizim düşüncelerimi- zin dışında bir yerlerde olduğunu, olabileceğini ve bunun da ancak çok yönlu araştırmalarla ortaya çı- kartılabileceğıni görmek istemez. Herkesın hertür- lü bilgisınin "sınırlı" olduğunu kabul etmez. Sübjektivızm, insanın kendi "sanılan", "duyulan", "bilgisi" içinde hapsolması demektir... Oysa gerçeklik, bırakınız tek boyutluluğu, iki bo- yutluluğu bile kabul etmez... Bazen kaotik biryönü vardır ve bu bilfmsel yönüyle ancak "gerçeğe ya- kınlık"Xan bahsedilir... • • • Ecevitter'in "iki kişilik kapalı aile" yapısının da bu "ruh hali"n\ besledıği soylenebilir. öyle ki, evle- rinde yardımcıları bile yoktur ve olmamıştır. Yüklen- dikleri işlerin çapını düşünecek olursak. bırakın çay pişiımeyi, mutfağa uğrayacak zamanları bile olma- ması gerekir. İki kişilik kapalı ailenin "en yakın çevresi" olabilir mi? Dostluklar. dayanışma, yardım vb?.. Bılınen ve görünen, sadece "iş ilişkilerinin" be- lirlediği ve bu iş ilişkilerinin seyrıne ve gerektirdıkle- rine gore durmadan ve yenıden yeniden değişen bir başka tür "yakın çewe"den söz edılebılir. Kı, bu "iş ilışkılen" bile artık çağımızda kurumsal temellere sahip olmadıkça havada kalır, sürekliliği- ni yitirir... Ecevitler'in "kapalıaile"yapısının "atmosfer"\, en yakınlarının bile "içen sızması"ru engelleyecek özel- liktaşır... Nitekım, "evlerınin dariığı", Rahşan Hanım'ın bü- tün ev işlerini yüklenmesinin getirdıği zamansızlık ve "yük fazlalığı" gibi basına yansıyan nedenler, bıra- kınız partısının yönetıcılerıni ve Hüsamettin Ozkan gibi yardımcılannı, başbakan yardımcılannın bilezi- yaretıni engellemektedir. Ancak, "bu nedenlen" ve "koşullan" yaratan da bu kapalı ve içe dönük aile yapılarıdır. Sübjektivizm ve kapalılık, Başbakan Ecevit'i iyi- leştirmek bir yana, anlaşılan bir daha ayağa kalka- mayacak koşullara surükluyordu. "Doktor baskını"nda ve "Ecevit'ın kurtanlma- s/"nda çok geç bile kalınmıştır... obursalio cumhuriyet.com.tr. Hasanoğlan'da Sanat Bayramı • ANKARA (Cumhurtyet Bürosu) - Sanata Saygı Derneğı ve Hasanoğian Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nın düzenlediğı "3. Sanat Bayramı" bugün Bilkent Üm\ersitesi"nin konseriyle sona erecek. Konser saat 19.30'da Hasanoğian Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nin açıkhava tiyatrosunda izlenebilecek. Mavi Çarşı mağazası • İstanbul Haber Servisi - Kadıköy Göztepe'de molotofkokteylli saldın sonucu çıkan yangında 13 kişinin öldüğü Ma\i Çarşı Mağazasf nın bulunduğu bina yenilenerek "Carsı & Carsı" adıyla açıldı. Bina Dilaver Danış \'e kuzenı Oktay Aybaşı tarafından aylık 5 milyar liraya kiralandı. Çüpüyen uçak satılıyor • ANKARA (AA)- Orman yangınlan ile ha\adan daha etkin mücadele etmek amacı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından TAI'ye hibe edilerek 3.3 milyon dolarlık harcama ile dönüşümü yapılan Türkiye'nin ilk yangın söndürme uçağı babmsızlık nedeni ile satılıyor. CHP mahkeme karan dağıttı • İstanbul Haber Servisi - CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen \e partililer, Boğaziçi Köprüsü'nde, Ankara 4. Idare Mahkemesi'nin köprü ve otoyollara yapılan zamlan ıptal karannı sürücülere dağıttı. Köprünün Anadolu Yakası'ndakı gişelerin önünde basın açıklaması yapan Sevigen, hükümetin bütçe açıklannı kapatmak için zam yaptığmı savıındu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle