Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19MAYIS2002PAZAR
DİZİ
înfazlann onaylandığı dönemin TBMM Başkanı Avcı, 'Ben hiç idama oy
vermedim. Ölüm cezası kalkmalı' diyor...
askıdönemiydi
Sabit Osman Avcı:
TTaşama lıakkı
V en tabii insan
JL hakkıdırIdam karariannın çıküğı dönemin TBMM Başkanı
Sabit Osman Avcı, idamlar konusunda göriişünün
değiştiğını söylüyor. "tnsan hakları çok inldşaf
etti. Yaşama hakkı en tabü insan hakkıdır.
Allah'ın verdiği canı almaya kimsenin hakkı
yoktur. En iyisi ağırlaştınlmış müebbet. Ölüm
cezalan kaldınlmalı ama affedilmemek şartıyla
müebbete çevrilmeli" görüşünü dile getiriyor. Avcı,
TBMM Başkanı olduğu için Deniz Gezmiş ve
arkadaşlannın ıdamı için oy kullanmamış, ancak
TBMM Başkanı olmadığı dönemlerde de hiç
idama onay vermediğini" söylüyor. Avcı, 3 genç
için idam karannın onaylandığı günleri şöyle
anlatıyor: "Yoğun bir baskı atmosferi vardı.
Meclis'ten idam karan çıktı. Gece rahmetli İsmet
Paşa telefon etti, hemen yayımlamayın, Anayasa
Mahkemesi'nde dava açacağım, dedi. Açtı da
ama daha sonra tekrar görüşüldü ve onaylandı.
Meclis'in bu konulan görüşmesi tartışmalıydı.
Ölüm cezalarının yerine getirilmesi şeklen kanun
şeklinde olacak ama mahiyet olarak Meclis
karandır, demişti Turan Güneş. Af da Meclis
karandır. Ama karar olduğu halde Anayasa
Mahkemesi bu konulara girdi. Bağımsız yargının
ölüme karar \ermesi kesin. Meclis neden buna
bakar? Affedecek misin, affetmeyecek misin,
Meclis buna bakar. Ölüm cezasının yerine
getirilmcsinin Meclis'ten sorulmasının sebebi,
Meclis diğer yetkisi affa karar verip vermeyecek
mi onun içindir." Sabit Osman Avcı, 3 gencın idamı
sürecinde sağ partilerde ''Menderesler'in intikamı
alınsın" görüşünün öne çıktığı yorumlarına
kanlmıyor: "3-3 falan yoktu. Öyle olsa Talat
Aydemir'inki 2'ydi niye 3 olmadı? İntikam
olsaydı o daha yakındı. onda olurdu. Sonra
idamlara karşı çıkmış görünen İsmet Paşa'nın
Talat Aydemir'in idam cezası için koridordan
millervekillerini zorla içeri soktuğunu ben
bilirim. Yok, Adnan Menderes idam edilmesin
diye Çankaya'ja mektup yazmış. Ama nedense
infazdan sonra göndermiş. Bir mektup Pembe
Köşk'ten Çankaya'ya 2 günde mi gider?"
Cevdet Akcali:
/
)işmanbk bir
şey ifade etmez
Cevdet Akçalı da 3 gencin ölümına "evet" diyen
nullervekilleri arasında yer alıyor. 25 yıldır Avrupa
Konseyi içinde çeşitli görevlerde bulunmuş,
parlamentoda bugün de DYP Kütahya Milletvekili
olarak görev yapıyor. Idamlarla ilgili tartışmalan
anımsatıp "*Pişman oldunuz mu" diye sorduğumuzda
şu yanıtı veriyor: "Adti hata yapılmışsa bunun
mesuliyeti adliyeye aittir, Meclis'e ait değildir.
Meclisin fonksiyonu bunun doğru olup olmadığını
tasdik değildir, infaza miisaade etmektir. Pişmanlık
duyup duymamak bir şey ifade etmez. Velev ki
duvduk diyelim ya da velev ki duymadık diyelim,
bunlan memleketin o günkü şartlannda mütalaa
etmek lazım. Siyasetçiler, yanîış yaptık, dememeli.
Siyasetçiler esas itibarıyla madem ki bu karan
verdikr. o günün şartlannda öyleydi, demeleri
lazım. Ben filan işe taraftar değildim, diye siyasi
mesuliyetten kaçınmak fevkalade yanlıştır.
Pişmanlık duymak suretiyle tekrar geri mi
getireceğiz, o şartlan tekrar geri mi getireceğiz?''
Akçalı, ölüm cezasının "ibret olması, ıslah etmek ve
mağduru tatrnin etmek" amaçlanna dayandığını
vurgularken "Ölüm cezası uygulandığı zaman
mağduru tatmin ediyorsunuz ve caydırıcı oluyor
ama ıslah edilmesi sözkonusu olmuyor. tdam
kalksın diyenlerin bir tezi var. İdam cezası yerine
ağırlaştınlmış müebbet gerirelim. bu ölümdan
daha ağırdır, her gün ölür. Cezanın gayesi işkence
yapmak değildir ki. bu tezi kabul edelim" görüşünü
dile getiriyor "İdam cezalarmı meclis tasdik
etmiyor. Meclis, ölüm cezalannın infazına müsaade
ediyor" dıyen Akçalı, bu konudaki görüşlennı şöyle
özetledi: "1971'de muhtıra verildi. Bu muhrıradan
sonra Avrupa Konseyi'nde bir rapor hazırlandı. Bu
raporda, Türkiye ölüm cezasmı kaldırmadıkça
üyeliği askıya ahnsın, denivordu. O yıDarda
Avrupa Konseyi üyelerinden 13 tanesinde ölüm
cezası vardı. Türkiye"de askeri idare büyük bir
tepki gösterdi. Neredeyse Türkiye ile Avrupa
Konseyi ilişkileri kopacakö. O zaman çok uğraştık,
böyle bir istek muhtıra almış bir hükümetten
istenemez, dedik. Ölüm cezasının tarüşümasının
şanssızlığı Apo ile ilgilendirilmiş olması ve iç
politika malzemesi yapılmış olmasıdır. Bunlar,
meselenin hallini güçleştiriyor. Ashnda, Meclis şu
kadar zamanda ölümın infazına müsaade etmezse,
bu cezalar şuna dönüşür, diye bir düzenleme
yapmak lazım." Akçalı, "Öcalan asılsın, sonra
ölüm kalksın" görüşüne katılmıyor. "Apo'yu
ayırmak mümkün değil. Türkiye'de ölüm karan
infaz edilecekse bütün kararlar için aynı olması
lazım. Yoksa birini asalını. diğerlerini bırakahm
gibi bir mantık yanbş olur" diyor.
16 milletvekili asıldıİl A
n
ı Cezası'
t
ö deri, yargüandıldan
mahkemeler ve infaz tarihleri şöyle-
Hacı Abdülvehap Ömer (Bolu, Kuvayı
Hasan Hayri Kango (Dersim,Ş a r k i ^
^hkemesı,!925)) Keskiû liR L
^upüroğlu (Kırşehir, Ankara Istiklal
Mehmet (Trabzon, Aükara îstiklal'
Mahkemesi, 1926), AbidinBey (Saruhan,
PAZAR
^ ^ 9 2 6 ) , H a l l s T u r ^
JŞvas Ankaratstiklal Mahkemesi 19261
HHm, Bey (Ardahan, Ankara istiSal
Mahkemesi, 1926), Arif Bey (Eskişehir
Ankara Istıklal Mahkemesi,1926?Cail
ff?b
»l a t
'îstanbul, Ankara îstikli'
Yasayla
âelen clönı
Türey KÖSE
JVefa Tanır. Deniz Gezmiş ve arkadaşlan-
nın idamı TBMM 'de görüşülürken kürsüde en
sert konuşmayı yapan mılletvekıllerinden bi-
ri. MGP grubu adûıa kürsüye çıkan Tanır, 24
Nısan 1972 günü şunlan söylüyordu:
"Bugün uygulanan Türkiye ceza kanun-
landır. (...) Bir milletin varhğına, bütünlü-
ğüne, hürriyetine kastedenler kanunda ya-
zılı cezayı göreceklerdir. Yabancı bir ide-
olojinin emrinde Türkiye Cumhuriyeri'ni
zor ve şiddet kullanarak vıkmaya kalkı-
şan ve kendi milletlerinin hayatına kaste-
denler mahkemenin verdiği cezayı hak et-
mişlerdir. Davaya bakan mahkeme ve As-
keri Yargıtay kılı kırk yararak, vicdani ka-
naatlerine göre kararlannı vermişlerdir.
Söz konusu mahkûmlar hiçbir pişmanlık
işareti göstermemişlerdir. Bir defa degiL bir-
çok defa güvenük kuvvetlerine ateş açma,
adam kaçırma, silahlı olarak ve gizli bir ih-
tilal ordusunun amaçları için banka soy-
mak gibi suçlan işlemişlerdir. Mahkeme
önünde. "Biz komünıst ihtilalciyiz' tarzın-
da açıklamalar yapmışlardır, suç sabittir
ve çok ağırdır."
DYP'nin kuruculan arasında yer alan an-
cak bugünlerde DYP ile arası soğuk olan ve
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ka-
rannı bekliyor görünen Vefa Tanır'a 0 gün-
lere nasıl baktığını sorduk. "Devleti daha
kötü sıkıntılara sokmamak için vicdanıni-
za bastırarak idama oy verirsiniz. Bugün
Meclis'te olsam, insanın Apo'ya bile oy
vermek için vicdanını baskı altına almak
zorunda kalacağını düşünüyorum. Can al-
mak iyi bir şe> değildir. Ben doktorum,
ümitsiz durumda olan insanlan bile ya-
şatmaya çalışıyoruz. Elbette, insanın vic-
danını sızlatan bir şeydir" diyor. Vefa Ta-
nır, ölüm cezalan konusunda ne düşündüğü-
nü sorduğumuzda ıse şu yanıtı veriyor: "Be-
nim fikrim ayrı. yürürİük ayndır. Bugün
yasalar idamdan yana. Benim gönlüm, ar-
tık bu asırda idam olmaz, diyor. Ama bu-
nun münakaşası idam mı, değil mi mese-
I
lesi değil. yasanın kalkıp kalkmaması me-
1
selesidir. Yasa yürürlükte olduğu müd-
detçe uymak zorundayız. Yüce Meclis
idam cezası kalksın mı, kalkmasın mı di-
ye karar vermeli. Bugün herkes kalkma-
sından yana. Bu Meclis itibar kaybetmiş
ama iki yıldır güzel çalışan, üreten bir
MecuYtir. Bu kadar üretken Meclis idam
tatbik etmiyor, dosyalar bekleriliyor. oy-
lanmıyor. Apo ola>ı hep gündeme getiri-
liyor. Apo sağ olduğu müddetçe de mem-
leketin başına bela, idamı da bela. Bu işte
AÎHM'de açılan davadan dolayı bekleni-
yor, yoksa Apo idam edilecekti, kurtulacak-
tık. Apo idam edilmezse, bu madde neden
konur? Dünyamn en medeni ülkesi ABD'de
idam var. Apo idam edilmeli, aynı gün idam
cezası kaldınlmalı."
Oğuz Aygün: Deniz film artisti
gibiydi, İnsanın içl sızlıyor
Deniz Gezmiş ve arkadaşlannın ölüm ce-
zasına onay verenler arasında yer alan ve 0
günlerde AP sıralannda oturan Oğuz Aygün,
bugün 0 idamlara karşı çıkan Bülent Ecevit
liderliğindeki DSP'nin bir milletvekili. Aygün,
0 günleri şöyle anlatıyor:
"Deniz Gezmiş yakışıklı bir adamdı. film
artisti gibi, insanın içi sızlıyor. Belki ben de
üzülmüşümdür. benim de gözlerim dol-
muştur, keşke olmasaydı diye. Ama Deniz
Gezmiş, arkadaşlannın lideri durumun-
daydı, fizik yapısı durumu, inatçılığı ve id-
dialanyla. Son dakikaya kadar kapıldığı yol-
dan en ufak bir sapma göstermeden Tür-
kiye Cumhuriyeri'ne meydan okudu. O bir
şeye inanmıştı, kendisinin ideolojisine, fel-
sefesine kendisini kaptırdığı merciler tara-
fından kurtarılacağına inanmıştı. tdam
sehpasının önüne gidene kadar, aym şey-
leri söyledi. O gün ona ölüm cezası verdik,
0 kararda benim de parmağım kalkmıştır.
O gün verdiğim karardan bugün pişman
değilim, ama üzülüyorum. bunlar olma-
malı. Biliyorsunuz hâkimler idam karan
verince kalemlerini kırarlar. Bu da aynı-
dır, siz parmağınızı kaldırırsınız, oyunuzu
verirsiniz, idam edilsin, dersiniz, ama içi-
niz burulur, ıstırap duyarsınız.'
12 Mart dönemınde Türkıye'nın aylarca
"Deniz Gezmiş ve arkadaşlanyla yatıp
kalktığını" vurgulayan Aygün. sözlerini şöy-
le sürdürüyor. "Tıpkı yakın bir tarihte Apo
hadiseleriyle yatıp kalktığımız gibi. Şimdi
• Vefa Tanır:
Benim
gönlüm, artık
bu asırda idam
olmaz, diyor.
• Cevdet
Akçalı:
Pişmanım,
demek yanlış,
o günkü
şartlarda
mütalaa etmek
lazım.
• Oğuz
Aygün: Pişman
değilim ama
üzülmüşümdür,
gözlerim
dolmuştur.
devlete meydan okuyan adamı asmayalım
mı? Çok inada getirdiler. Parlamentolar-
da bir de parti disiplini var. Ben 0 zaman
AP'liydim. O kararlar bizim gruplarımız-
da müzakere de edilmedi. Yani asılsın. asıl-
masın konusu maalesef bizim grubumuz-
da müzakere edilmedi. Ama şimdi valan mı
söyleyeyim, 0 zaman itirazımız yoktu. Hiç
kimse kaçmasın, erkekçe söylesin. O gün-
kü atmosfer öyleydi. Ya devlerin prestiji
sıfır olacak, ya Deniz Gezmiş asılacaktı.
Devlet prestijini kurtarmak için, devletin
gücünün hâkimiyetini zedelememek için
parmağımızı kaldırdık. Her gün bir tek
adam, filmlere konu olacak kadar yakı-
şıklı, kabadayı bir adam devlete meydan
okuyordu. O ideolojiye taviz verseydik, bel-
ki Türkiye'>i bugünlere getiremezdik."
Yassıada mahkemelerinde "devletin fev-
kalade güzide evlatlannın muhakeme edil-
diğini. bunun Türkiye için zul olduğunu"
da voırgulayan Aygün, "O zaman Türkiye ağ-
lamıştır, 0 ağlayanlardan biri de bendim.
Ama bir Allah'ın kulu çıkıp ne yapıyorsu-
nuz' diye sokaklarda bağıramamıştır. Biz,
birçok hasletleri olan bir milletiz ama ba-
zı hallerde devletin yanlış da olsa yaptıkla-
rına başkaldıracak kadar cesur değiliz"
dedı.
Aygün, ya bugün bir DSP milletvekili ola-
rak ölüm cezası hakkında ne düşünüyor? "Par-
ti disiplinine inanınm. Benim parrim bu
karan verdiği takdirde, parmağımı 0 ka-
rar istikametinde kullanınm. Bu ayıp da de-
ğildir, yanlış da değildir" diyor. Aygün, Ab-
dullah Öcalan konusundaki tartışmalara da
şöyle yaklaşıyon "Apo yakalandıktan hemen
sonra idam edilseydi. hiç kızılca kı\Bmet kop-
mazdı. Apo hakkında insani duygularla
karar vermeye evet diyemiyorum. Yazıktır,
günahtır. hayır. hiç de değildir. Ama ben par-
timin kararlanna sajgüıyım. 12 sene AP saf-
larında millervekilliği yaprım. Parrinıin ge-
nel kararlanna uydum, bugün de uyanm.
Ama duygu ve düşüncelerinü soruyorsanız,
Apo'nun idamı gerekirdi. Bunda geç kal-
dık. Artık bu saatten sonra iyi düşünmek
lazım. Eğer devletin âli menfaatı ApoŞıı as-
maktan geçiyorsa asarsınız. Yok asılma-
ması gerekiyorsa asmazsımz. Bakış açımz
Apo'nun şahsında olmamalıdır. Apo sıra-
dan bir anarşisttir, bir simge değildir, ona
bir değer atfetmiyorum."
Yarın: Süleyman Demlrel
ne diyor?
ORHAN BLRSALI
Baş Belası Sübjektîvizm
Başbakan Ecevit'ın 12 gün boyunca bir kırık ka-
burga ve bir de ayak damarı tıkanıklığı ile, hiçbir
ciddı doktor denetımi olmadan eve kapanması, ba-
sında haklı tepkilere neden oldu. Kimı meslektaşı-
mız haberı ve duygularını "Eve doktor baskını",
"Korku fîlmi gibi", "Hangi yüzyılda yaşıyoruz" ben-
zerı sözcük ve deyimlerle dile getırdıier.
Az bile...
"Inanılmaz, ama gerçek" bir olay yaşıyoruz.
işin özünde bazıları "gerçeküstücü" yönler bile
bulabilir.
Ancak, bütün bunların otesınde, ortaya çıkan
önemli bir "ruh hali" ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Bu ruh hali. "sübjektivizrrT'den ve "kapalı aile"
yapısından mı kaynaklanıyor?
• • •
Birkaç uzman arkadaşımla konuştum.
Egosu ve kışilığı güçlü insanların bazen kendi
hastalıklannı kabulde çok zorlandıklannı dile getir-
diler. Bu, çok insanidır aslında. Yaşamak, en zor an-
larda bile umudun yeşil kalmasını şart koşar. Çoğu-
muz Ecevit için aynı duyguları taşıyoruz...
Sayın Ecevıt'in, kamuoyuna "Miyasteni" olarak
yansıyan, sınır uçlarıyla kaslar arasındaki iletışim
bozukluğunu anlatan ve kortızon tedavisiyle kont-
rol edilmeye çalışılan hastalığından sonra, şanssız-
lıklar arka arkaya geldı: Sındınm sisteminde "gazba-
sıncı"... "Miyasteni"ye bağlı olabilecek denge ku-
ramama sonucu düşme-çarpma ile kaburga kemı-
ği kınlması ve ayrıca ayakta toplardamar iltıhabı...
Şüphesiz bunların bir kısmı, örneğın kaburga kı-
rığı ve eğer sistemik degıl de tamamen bağımsızsa
(inşallah) damar irtihabı, lyıleşecektir.
Ancak, duşunce pınl pırıl olsa bile, organizmanın
getırdiğı, bazen sıklaşan fizıksel sınırlamaların bir-
çoğuna, ne yazık kı tıp bilimi engel olamıyor. Bu ko-
nuda ve behrlı zamanlarda sanki Allah'ın cezası
Murph Yasaları hukmunü sürdürmektedir. Aynca,
gıderek artan fiziksel sınırlamaların. zihinsel guç
üzerinde de ister istemez sınırlamalarda bulunma-
sı doğaldır.
• • •
12 gün süren "Ecevit giderek ryileşiyor, bir şe-
yi yok" subjektivizmıne gen dönersek...
Bu ruh halıni anlamak kolay değil.
Burada, "iyıleşme ı/edüze/me"umudunun, bilim-
den tamamen koptuğunu. kopanldığını göruyoruz.
Bu, "Allah'a emanet" durumudur.
öyle ki, duşme-çarpma sonucu oluşan ve 12 gun
geçmeyıp süren ağrıların nedeninın "başka şey"
olabıleceğinı düşünmeyi bile engelleyen bir subjek-
tivizm soz konusudur (yoksa cehaletin tepe nokta-
sı mı demeliydım?!).
Sübjektivızm, bizi somut durumu ve olgulan araş-
tırmaktan alıkoyar. Gerçeğın bizim düşüncelerimi-
zin dışında bir yerlerde olduğunu, olabileceğini ve
bunun da ancak çok yönlu araştırmalarla ortaya çı-
kartılabileceğıni görmek istemez. Herkesın hertür-
lü bilgisınin "sınırlı" olduğunu kabul etmez.
Sübjektivızm, insanın kendi "sanılan", "duyulan",
"bilgisi" içinde hapsolması demektir...
Oysa gerçeklik, bırakınız tek boyutluluğu, iki bo-
yutluluğu bile kabul etmez... Bazen kaotik biryönü
vardır ve bu bilfmsel yönüyle ancak "gerçeğe ya-
kınlık"Xan bahsedilir...
• • •
Ecevitter'in "iki kişilik kapalı aile" yapısının da
bu "ruh hali"n\ besledıği soylenebilir. öyle ki, evle-
rinde yardımcıları bile yoktur ve olmamıştır. Yüklen-
dikleri işlerin çapını düşünecek olursak. bırakın çay
pişiımeyi, mutfağa uğrayacak zamanları bile olma-
ması gerekir.
İki kişilik kapalı ailenin "en yakın çevresi" olabilir
mi?
Dostluklar. dayanışma, yardım vb?..
Bılınen ve görünen, sadece "iş ilişkilerinin" be-
lirlediği ve bu iş ilişkilerinin seyrıne ve gerektirdıkle-
rine gore durmadan ve yenıden yeniden değişen bir
başka tür "yakın çewe"den söz edılebılir.
Kı, bu "iş ilışkılen" bile artık çağımızda kurumsal
temellere sahip olmadıkça havada kalır, sürekliliği-
ni yitirir...
Ecevitler'in "kapalıaile"yapısının "atmosfer"\, en
yakınlarının bile "içen sızması"ru engelleyecek özel-
liktaşır...
Nitekım, "evlerınin dariığı", Rahşan Hanım'ın bü-
tün ev işlerini yüklenmesinin getirdıği zamansızlık ve
"yük fazlalığı" gibi basına yansıyan nedenler, bıra-
kınız partısının yönetıcılerıni ve Hüsamettin Ozkan
gibi yardımcılannı, başbakan yardımcılannın bilezi-
yaretıni engellemektedir.
Ancak, "bu nedenlen" ve "koşullan" yaratan da
bu kapalı ve içe dönük aile yapılarıdır.
Sübjektivizm ve kapalılık, Başbakan Ecevit'i iyi-
leştirmek bir yana, anlaşılan bir daha ayağa kalka-
mayacak koşullara surükluyordu.
"Doktor baskını"nda ve "Ecevit'ın kurtanlma-
s/"nda çok geç bile kalınmıştır...
obursalio cumhuriyet.com.tr.
Hasanoğlan'da Sanat Bayramı
• ANKARA (Cumhurtyet Bürosu) - Sanata Saygı
Derneğı ve Hasanoğian Atatürk Anadolu
Öğretmen Lisesi'nın düzenlediğı "3. Sanat
Bayramı" bugün Bilkent Üm\ersitesi"nin
konseriyle sona erecek. Konser saat 19.30'da
Hasanoğian Atatürk Anadolu Öğretmen Lisesi'nin
açıkhava tiyatrosunda izlenebilecek.
Mavi Çarşı mağazası
• İstanbul Haber Servisi - Kadıköy Göztepe'de
molotofkokteylli saldın sonucu çıkan yangında 13
kişinin öldüğü Ma\i Çarşı Mağazasf nın
bulunduğu bina yenilenerek "Carsı & Carsı"
adıyla açıldı. Bina Dilaver Danış \'e kuzenı Oktay
Aybaşı tarafından aylık 5 milyar liraya kiralandı.
Çüpüyen uçak satılıyor
• ANKARA (AA)- Orman yangınlan ile ha\adan
daha etkin mücadele etmek amacı ile Deniz
Kuvvetleri Komutanlığı tarafından TAI'ye hibe
edilerek 3.3 milyon dolarlık harcama ile
dönüşümü yapılan Türkiye'nin ilk yangın
söndürme uçağı babmsızlık nedeni ile satılıyor.
CHP mahkeme karan dağıttı
• İstanbul Haber Servisi - CHP Genel Sekreter
Yardımcısı Mehmet Sevigen \e partililer, Boğaziçi
Köprüsü'nde, Ankara 4. Idare Mahkemesi'nin
köprü ve otoyollara yapılan zamlan ıptal karannı
sürücülere dağıttı. Köprünün Anadolu
Yakası'ndakı gişelerin önünde basın açıklaması
yapan Sevigen, hükümetin bütçe açıklannı
kapatmak için zam yaptığmı savıındu.