18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MAYIS 2002 PAZAR 14 • • • • LJ±1. [email protected] ÇACIN YANSILARINI CETİRENLER FERİDUN ANDAÇ aşar Kemal yeni romanında yüzünü denize, mübadelede boşaltılmış bir adaya dönüyor. Ötekilerin macerasıyla, suyun beri yakasmdakilerin yaşadıklannı buluşturuyor. Ortaya bir Anadolu haritası çıkıyor. aşamıntanığıbirromancıOnun anlatısına yüzünüzü döndüğünüzde, yeryüzünün bütün renklerini göriir, sesleri- nin ipiltisini hissedersiniz. Nerede, ne zaman olursa olsun açıp bir kitabını okumaya yönel- diğinizde; dilinin şenligi, sözünün çağılhsı alır sizi içine. Yaşar Kemal adını çağdaş edehıyatımıza su- nan, artık onun adıyla simgeleşen Ince Me- med romanının yazılışının üzerinden yanm yüzyıl geçti. Yazanmız o günden bugüne otu- za yakın roman yazdı. Bunlann birçoğu 'ne- hirroman'dı 'DağmÖteYüzü\'Akaçasaz'm Ağalan', 'Kimsedk', 'tnce Memed' dörtlüsü- nü tümleyen romanlar olmuştu. Dört kitapta tamamlanacak 'Bir Ada Hikâyesi' ise bu us- ta romancının anlatısının "anakara'sı olan Çukurova'nın (daha doğrusu onun Çukuro- va sının) yeryüzü coğrafyasındaki benzersiz- liğini anlatıyordu. O 'anakara'nın dünya ede- biyatında tek bir yer oluşunu, oranın anlamı- nı dıle getiren bu roman dizisinin çağdaş epo- pe olarak nitelendirilmesi ise hiç de yabana atılacak bir olgu değil. Kuşkusuz, bunu tek/benzersiz kılan Yaşar Kemarin yaratıcılığının özgürüüğüdür. An- latısının 'anakara'sı bir ütopya adasıovası. gerçekdışı bir yer'yurt değilse de; romancı- mızın çağına/dönemine, üzerinde yaşadığı cografyaya tanıkJığının birüctirdikJeriyle oluş- muş, biçimlenmiştir. Her yeni romanıyla yeni bir sesi yakalaya- bilmiş, insanlığın doğadaki debelenişinin se- rüvenini anlatmıştır. Yeni 'nehir roman'ının öncesindeki 'Kimsecik' üçlemesinde daha çok farklı kıyılara ulaştırmıştı bizi. Bu kez de o 'anakara'dan kopmadan, yüzünü denize, mübadelede boşaltılmış bir adaya dönüyor. Ötekilerin macerasıyla, suyun beri yakasm- dakilerin yaşadıkJannı buluşturuyor. Ortaya Coğrafyasını kendiyarattı- 'Bir Ada Hikâyesi' dörtlemeniz. sizin be- şinci 'nehirroman' diziniz. 'Akçasaz'ın Ağa- Ian'nm3.cüdideyazddığında 17n>manukbir 'nehir roman'. Sizibu bütün'de'nehirroman' yazmaya yönetten neydi? * YAŞAR KEMAL - Yazar bındıği atındız- ginini bir çeker, iki çeker, at başını almış git- mişse artık onu yenemez. Birkonune istiyor- sa, ne kadar olacaksa yazar onun istediğini yerine getirmek zorundadır. Bir aralık konu- ya önem vermeyi roman için önemli bir ma- rifet sandılar. Ben buna hep karşı çıktım. Ko- nu yazann yazarlık gücünün önemli bir ya- nıdır. Yıllar önce tartıştığım bir arkadaşıma, "Savaş ve Banş gibi bir konıryu ancak Tols- toybüyüJdtiğündeki biryazar bulabüirdL Ko- nularyazann gücüdür. Parma ManastırT nın konusunu ancak Stendhal yaratabiiir ve an- cak böyie bir konuyu Stendhal büvüklüğün- deki bir yazar işteyebiüraT, dedım. -Bir romancının coğrafyasuıı, 'anakara's- m yansttan bu birikimde bir tanıkhk söz ko- nusu:tnsan-dogaitişkisi,tarihsei-tophımsalde- ğişim süreçieri bunun evTİlme noktalannda insanhğmtrajedKinidikgetinne_Si/,hepbu yolculuğun izinden gfttmiz. tnsan-doga caüş- ması, yerinden yurdudan edilme... Romanct- nın çağuuntanıkbğı düşüncesinekaüiryor mu- sunuz? KEMAL - Söz konusu olan ınsandakı bi- rikimdir. Bir yazann ne kadar birikimi varsa yaratma gücü o kadar artar. Elbette her biri- kimi olan yazann bir de yarattığı bir coğraf- yası vardır. Son romanımdaki birkişi, şu dün- yada insan en çok insanı, yani kendisini ta- nımaya çahşmıştır diyor. Bu iş o kadar kolay bir iş değil ki, insan daha gerçeğine yaklaş- maya çahşıyor. Bu da en çok romancıya dü- şüyor. însan psikolojisi de sonsuzdur. Bizim ustalanmızm hemen hepsi de bu yolda ömür tüketmişlerdir. İnsan sonsuzdur ama zaman ve mekân sınırlıdır. insan da ne kadaryeni bir dünya bulursak... Bulursak mı demeliyim, bilrniyorum. Insana ne kadar, ne kadar yak- laşırsak, öteki insankendini bizde bulursa, bel- ki insangerçeğine biraz daha, biraz daha yak- laşınz. Işte yazann yarattığı coğrafya, ken- dini tanımaya, ötekileri tanımaya yarar. Ken- dini ve yaratnğın coğrafyayı anlatmak. Güç olan da bu işte. - İnsanın insanla, insanuı doğayla çaoşma- sı/savaşunı sizin ana izieklerinizden. Göçü,kı- nm-krvımyıflanni,doğanBirahribatınıhepan- latünız» 'Mecbur' ve tutunamayan' insanın bu serüvendeki dramı sizi hep ügUendirdL AnlaO 'anakara'ıuzı kurarken romanda var- mak istediğiniz yer neresrvdi? KEMAL - insanın insanla ve doğayla ça- tışması her zaman, bana göre durmadan sü- recek. Doğa tükenene kadar. Doğa kınmı böyle sürerse önce doğanın sonu, sonra da in- san soyunun, öteki yaratıklarm sonu gelecek. Birçok kuş türünün tükendiğini biliyoruz, birçok hayvan türünün yok olduğunu da gö- "tnsanın insanla ve doğayla çaüşması her zaman sürecek. Doğa fükenene kadar. Ve böyle giderse önce doğanın sonu, sonra da insan soyunun, öteki yaraüklann sonu gdecek." rüyoruz. Bunun sebeplerini de biliyoruz. Ve bunlan bildiğimiz halde doğa kınmlarını sür- dürüyoruz. Insanoğlu tez günde bunun bilin- cine yedisinden yetmişine kadar varmazsa, do- ğa kınmını sürdürürse lasa sürede kendi so- yu da bitecek. Romanda büyük yazarlannvaracakJan baş- hca yerlerden bir tanesi insan psikolojisinin en derinine inmek, psikolojide yeni ufuklara varmak. Yeni ufuklar açmak. (...) Ben bundan sonra mecbur insam çok dü- şündüm, mecbur insanlar üstüne kitaplan okumaya çalışum. Ince Memed buradan doğ- du. Dünya öküzün boynuzlarmın üstünde dur- muyor, dünya mecburinsanlann omuzlannın üstünde duruyordu. Bu dünyaya mecbur in- san gelmiş gitmişti. Biri de Ince Memed. Romancının çağının sorumluluğu sorusu üs- tünde durmayacağım, onun ötesinde daha çok tanıklıklar, daha çok sorumluJuklar var- dır. Romancınm işi çok gibime geliyor. - Romancıhğmızmdeğişmeyen biryanıvar: Doğa insan ilişkisi/eanşmasL.. Bır Ada Hikâ- yesi'nin Uk iki romanı 'Fırat Suyu Kan Akı- yorBaksana' ve 'Kanncanın Sulçriği'ile,bu kez,bir başka boyuta geeiyorsunuz. Savaşlar- la gelen kınm-krvımın izterini ek ahrken gö- çün, mübaddenin öyküsüne dönüvorsunuz. Bunu da terk edilen bir ada ekseninde kuru- yorsunuz. Önce şunu sonnak isterim, neden ada? KEMAL - Önce, ada sorusuna bir karşı- lık bulmalıyım. Doğa kınmınj anJatmak için sınırlı bir yer. Bir temsili yer. Üstelik adalar beni korkutmuyor, hoşuma gidiyor. Karay- la deniz iç içe, zengin. Kanncanın Su Içti- ği'nde savaşı bütün korkunçluğuyla anlattı- ğım gibi, bu savaşı savaşanlann yapmadığı- nı da anlatmağa çahşıyorum. Insanoğlu sa- vaşı hiçbirzaman, hiçbir şey için istememiş- tir. Onlar savaşa sürülmüşlerdir. Anadolu'nun birçok ağıtlan savaş üstünedir. Birçok halk türküsünde de savaşa karşı ilenmeler vardır. Ben bu gelenekten geliyorum. Romanın bir yerine geliyoruz ki, kıyasıya savaşan insan- lar, birbirine kıyan insanlar, an geliyorki, hay- vanlara kıymamak için savaşı kendiliğinden kesiyorlar. Bir konuşmada bütün bir romanı anJatamam ki. Bunu da benden kimse iste- mez. bir Anadolu haritası çıkıyor. Göçlerin, savaş- lann, kınm-kı>imlann ardında bu-aktığı acı- lann sağaltılma serüvenine dönüyoruz onun- la. Hem olup bitenleri anımsatıyorhem de 'bu- gün neyapabiMriz'i düşündüriip kuruyor, gös- tenyor. Yaşar Kemal'in sözlerinde yaşamanın baş- kaca da bir anlamı olmasa gerek! Çağının ta- nığı bir romancının getirdiklerine dönüp bak- mak, bunu onunla enine boyuna konuşmak için yüz yüze geldik onunla. Sözün çadınnı kurup. dılin yurduna, anlatısının 'anakara'sı- na döndük. Toroslar'dan Cukurovaya. 'Ben sevgi insanıyım' - Banş, sevgt bir arada yaşanıa düşünce- sinin tözünü veren; insanhğı, doğayi ancak sev- ginin kurtarabileceğini imieyen bir roman dünyası kuruyorsunuz. Bazı anlatılar bazı yaş dönemJerini mi bekler, ne dersiniz? KEMAL-Fendun, sız benim yaşamımı ya- kından izlemiş bir kişisiniz, benim ömrüm gençliğimden bu yana hep sevgiyle, dost- lukla geçmedi mı. bu sevgi uğruna çok şeye katlanmadım mı. siz Toroslar'da kahruş, Çu- kuro\a'yı yaşamış bir kişi olarak yaşam ef- sanemi halktan dinlemiş kişi değil misiniz? Bızim oralarda her işin başı sevgi değil mi? Böyle halkm içinden çıkan kişi sevgisiz bir dünya yaratabiiir mi? Toroslar'da sevgiyi bir yaşam biçimi haline getiren kişileri yaşama- dık, görmedik mi? Böyle insanlar. bin bela- dan geriye kalan, sevgiyi bir yaşam biçimi haline getiren Pir Sultanlar ve onun yolun- dan gidenler değil mi? Benden başka bir tu- tum, davranış bekJenebilir miydi? Ben hal- kımı derinlemesıne yaşadım. - "Bir düş dünyası. biranJatma dünyası kur- mak, başka şeyler yapmak, bu dünyayı söz- legerçekleştirmek" sözlerinizbuyeni 'nehir roman'nuan izkklerini çağnşurdL Burada söz- le gerçekleştirdiklerinizin çağunızda birer manifesto gibi aigılanmasını düşünüyorum. Biraz bunun ucunu açalım: sizin doğaya, sa- vaşa, kınm-kıyıma, kaç-göçe bakışuuzdan yola çıkarak_ KEMAL - Dünya yalnız görmekJe, yaşa- makJa değil. asıl sözle gerçekieşiyor. Hep kendime yonttuğumun sanılmasım istemem. Manifestolardan korkmayalım. Ben kork- mak istemiyorum. Romanın zenginliği sı- nu-sız diyemeyeceğım, smırlıdu- az da olsa, her şey gibi. EvTende sınırsızhk çok. Belki smırsızlık işimize yanyor da onun için sını- n o kadar çok aramıyoruz. Elbette romanda manifestolar da var. Hiçbir şe>in, hiçbir ger- çeğın romana zaran olamaz. Büyük. iyi iş- lenmiş bir sanat yapıtı her şeyi sırtında taşı- yabildiği gibi manifestolan da sırtmda taşı- yabilır. Bunun sanata hiçbir zaran olamaz. Günümüze kadar gelen anlatım sanah sırtın- da çok şey taşımıştır. Çağımız sanatçılan gerçeklerden korkmamalı. Yoksulluk bir alm yazısı degildir. Bunu bütün insanJara anlat- mahyız. Sanatçınm birinci işi bu. Bunu dile getirmeyen kişi ağzıyla kuş tutsa hiçbir sa- nat türünü tutruramaz. Günümüze kadar ge- len büyük sanatçılar, çağlannın gerçeklerin- den korkmayanlardu-. Didaktik olmaktan bi- le korkmayanlardu-. Onlann yürekJen ağız- lanna kadar se\giyle doludur. Tolstoybir sev- gi pe\gamberi değil mi? OKUMALAMBASI ENİS BATUR bmir Ansiklopedisi Hafta içi Izmır'e gittim, döndüm. Sınırlı boş zama- nımda, Kemeraltı sokaklannda gezdim ve yüzyıl ba- şından kalma evlerin, pasajlann, çarşı dukkânlarının arasında dolaştım. Oradan Pasaport'a geçtim ve Kordon'a uzanan biraçık hava sergisinden "kartpos- tallarla lzmir"i okuma fırsatım oldu. Geçmış ve şim- diki zaman çarpıştı durdu zihnimde. Kuşağımın pek çok üyesi gibi ben de, yakınmaktan ve yitirilmiş ola- nın hasretini duymaktan uzak duruyorum nicedir. Bu- nun yerine, bugün yapılabılecek bir şeyler varsa on- lan yapma çabası içinde olmak bana daha sağlam, tutarlı bir yol gibi görünüyor. izmir Belediyesı'nın yayımladığı kent kültürü der- gisi Izmır. üzerinde durulmayı hak eden gırişimler- den biri işte. Dörduncu sayının dosya konusu da, rast- lantı buya. Kemeraltı'naayrılmış. Şehirtarıhçisi, kül- turtarihçısı, mimar, yazılan veçizileri, belgelervefo- toğraflar eşlığinde bu orgüyü kuşatıyorlar. Gerisi yö- neticilere mı kalmış, hayır: Gerisi hemşerilere kalmış. Korumak, geliştirmek, yeni yaklaşımlar getirmek, en çok o kentte yaşayanlann işi, tasası olmalı - yoksa, hiçbir çozümün tepeden inme gelecegmi, tutacağı- nı sanmıyorum. İzmir, herdönemde topoğrafik önemini dayatmış biryerleşim merkezı. Asıl, XIX. yuzyılın ikinci yarısın- da öne çıkmış, gücu artmış bir tıcaret kentı. Kültü- rel gelışimi buna koşut olarak tamamlanmış, doğal olarak: Şehrin dokusu, mimari özellikleri, toplumsal yaşam üslubu ekonomık dinamizmınden soyutlana- maz şüphesiz. Geniş bir ailenın önde gelen bir üyesı. Marsilya, Cenova. Napoli, Iskendenye, Selanik gibi ortak özel- liklere sahip kentlerin çoğunu görme fırsatım oldu; benzeriıkleri şaşkınlık izlenımleri doğurdu her sefe- rınde, ıçimde. Napoli'yi ayınrsak, kozmopolıt insan örgüsü başat olmuş hepsınde. Petropoulos, Sela- nik'in bu boyutunu nasıl yitirdığinı uzun uzun anlat- mıştı. kitaplığından çıkardığı pek çok kıymetli belge eşliğinde. İzmir için aynı görunumü, Mübeccel Kı- ray'dan Rauf Beyru'ya. oradan da günümuz araş- tırmacılarına sıçrayarak elde edebiliriz. Düşünce uretmek içinzem/n gerek. Üniversitenin, yerel yönetimlerin, bağımsız yayın kuruluşlarının, gorsel ve yazılı medyanın kentlerin anatomisinin çı- kanlması bağlamında canalıcı roller üstlendiğı, ust- lenebıleceği tartışılmaz. Canlı bir organızma olarak her kentın, ayrıca, farklı türden araçlara gereçlere ge- reksinim duyduğu da unutulmamalı: Haritadan reh- bere, makro monografilerden mikro monografilere, kartpostal tıpkıbasımından sözlü tarih çalışmalan- na giden genış bir yelpazede. Turkiye'de, son çeyrek yüzyıl ıçınde, ıvmesi gide- rek artan bir üretım söz konusu. bu alanlarda. Tzmir örneğinde olduğu gibi, araştırmacılann kentin her bir boyutunu didiklediklerı gozlemleniyor. izmır'ın, as- lında, Istanbul konusunda yapıldığı üzere, büyük, kap- samlı bir Ansiklopedisi olmalı, yapılmalı. Malzeme çoğaldıkça, arttıkça, onu okurun kucaklaması, top- laması güçleşir; Ansiklopedı toparlayıcı bir formdur, ayrıntılı takıp için kaynakçalarıyla meraklıları yön- lendırebilir. Yeni teknolojileri de göz onünde tutmak yararfı olur böyle bir projede: DVD, CD-ROM, CD tü- rij malzemeler eskisi kadar pahalı üretım alanları de- ğil artık: Hareket ve ses eklenmeli yann yapılacak Ansiklopedilere. İzmir ile ılgili şarkılar, ezgiler; filmler, belgeseller; planlar, haritalar yazılı metınler kadar önemli. İzmir Belediyesi, gördüğüm kadarıyla, kültür etkinlikleri konusunda son derece duyarlı. Oylumlu, doyurucu, donanımlı bir İzmir Ansiklopedisi için merkez olma görevini üstlenebilir ve çeşitli dallardan araştırmacı- lann katkısını bu kaynağa aktarabilir. Tartışmak bile abes: Bütünüyle nesnel bir yakla- şımısterdoğruAnsiklopedicilık. Izmır'intarihindene nasıl yeralmışsa öyle değerlendirılmesi gerekir. Ba- na oyle geliyor kı, aynı anda. bir de Yunanca ve In- gilizce versıyon da düşünülebilir. İzmir yalnızca Türkiye'nin değil, Avrupa'nın ve Or- ta-Doğunun da. başı çeken şehirlennden bıri. *Söyleşinın tamammı Adam Sanatdergi- sinin Haziran 2002 'Yaşar Kemal ÖzelSa- yısı 'nda okuyabilirsiniz. Yaşar Kemal'e fahri doktora • ANKARA(CumhurijetBürosu)-Bilkent Üniversitesi'nce, dün üniversitede düzenlenen törenie. dünyaca ünlü yazar Yaşar Kemal'e. fahri doktora unvanı verildı. Törende konuşan Yaşar Kemal, Türkiye'nin bir gelişmenın eşiğinde olduğundan kuşku duyduğunu belirterek "Olup bitenler kuşkumu yok edemiyor. çoğaltıyor" dedi. Türkiye'nin ancak kendi kültür birikimine sırtını dayadığında dünya kültürüne katkısı olacağını ıfade eden Yaşar Kemal, konuşmasının ardmdan uzun süre ayakta alkışlandı ve törenın ardından okuyııculanna kitaplannı imzaladı. BÜ'de bugün ve yaraı Tîündömimü7 • Kültür Servisi - Boğazıçi Üni\ ersıtesı Folldor Kulübü 2001 Ekim ve 2002 Mart aylannda sergilenen "Semah, Doğu, Balkan' adlı gösteriden sonra 'Gündönümü' ile bugün saat 15.00'te ve yann saat 18.30'da Boğazıçi Cniversitesi Murat Dikmen Salonu'nda izleyicisiyle buluşacak. Balkan, Semah ve Doğu olmak üzere üç bölümden oluşan " Gündönümü', 22 Mayıs saat 19.30, 23 Mayıs saat 18.00 ve 26 Mayıs saat 15.00'te de ızlenebilecek. BGST Dans ve Müzık birimleri tarafindan hazırlanan gösterinin ilk bölümü olan Semah öbeğinde Kürt ve Türk dans ve müziklerinden yararlanıhrken ikinci bölüm Balkan öbeğinde Bulgar, Makedon, Türk. Arna%oıt ve Çingene dans ve müzikleri kullanılıyor. Göstennın son bölümünü oluşturan Doğu öbeği ise Kürt (Kurmanci, Zazakı. Sorani), Türk, Ermeni ve Arap dans ve müziklerinden yola çıkılarak hazırlanmış. (0 212 358 15 40) 'Su -Renk-Taş-Kâğıf sergisi • Kültür Servisi - Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği ve Axa Oyak'ın düzenlediği, 'Su - Renk - Taş - Kâğıt' adlı sergi, 30 Mayıs'a dek Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği Sanat Merkezi'nde sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Ülkemizin 10 sanatçıyla temsil edileceği sergi, Doğu ve Batı Avrupa'nın 43 üye ülkesinde faaliyette bulunan tüm AIAP'AIA üyesı sanatçılara açık olacak. Sanatın ülkeler arasındakı serbest dolaşımını özendirmek, toplumlararası dayanışma ve kültürel bağlann desteklenmesini sağlamayı amaçlayan sergide suluboya, guaş, mürekkep ve diğer kanşık tekniklerde (mıx medıa) kâğıt üzerine üretilen yapıtlar yer alacak. (0 212 247 62 83)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle