23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»YFA +CUMHURİYET 19MAYIS2002PAZAR olay.gorus@cumhuriyetcom.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Esip Milletlerin lideri Olmak... On iki yaşındaymış! Babasıyla birlikte bir gezinti- den dönüyorlar. Meydanda bir kalabalığa rastlamış- lar. Panama şapkalı bır turıst grubu etraflarına top- lanan çocuklan acımasızca dövüyormuş!.. Yabancı- : an seyretmek ıçın yanlarına yaklaşan meraklı ço- suklar, tokatlan, tekmeleri yedikleri halde Avnıpalı- ann yanından birtürlüayrılmıyorlarmış... Küçük çocuk, babasına "Ne hakla vuruyortar ço- ^uklara" diye sormuş... Baba, başını eğmiş, bir ya- Ml vereceğıne, grtmiş çocuklara bağırmış: "Haydi tavulun bakalım.'' Yine de çocuklar yabancıların da- rağınakarşınbirtürlüaynlmıyorlarmış!..Çocuk, "Ba- 33 gidelım, karakola haber verelim" demiş. Baba, acı acı gülumseyerek "Karakol onlara neya- pabilirkia oğul'' yanıtını vermiş... 0 Manisalı çocuk Yakup Kadri'dır... Uzun ytllar son- ra bu anıyı anlatıp şunları yazıyor: "Bu söz üzerine sanki yaşıma bırdenbıre on yıl daha katılmıştı. Üs- time gamlı bir ciddiyet çöktü ve milli şuurum zan- redeıim o andan ben kanamaya başladı. O andan ben tam yirmi beş yıl, bu yaranın kanı, ölüm işken- C9sine mahkûm Çinlilerin tıraşlı tepesine akıtılan camlalar gibi yüreğimın üstüne damladı damladı." Yakup Kadri "Esir milletlenn lıderi Atatürk" konu- II konuşmasını 10 Ekım gunu bır lisede yapmış... Türk uusunun bır çeşit yarı somürge, Batı'nın efendilıği- nı kabul etmiş, "esir" millet durumundan tam bağım- se, güçlü bir ulke nıteliğine ka\AJşmasının öyküsünü iş:e böyle anlatıyor! Bugun 19 Mayıs... Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak bastı- ğıgun... Böyle birgünde sıze Yakup Kadn'nin acı bir arısını sunuyorum. Nereden nereye gelişimizin kısa biryorumu... Manısa'da yabancıların dövdüklen Türk çocukla- nnn acısını yıllar boyu unutmamış.. geçmemiş. Ya bu- günleri yaşasaydı o 12 yaşındaki Yakup... Görmedi, yaşamadı, ama gunumuzde çocuklar, gençler yeni bırkurtuluşsavaşının beklentisi içindeler... Bu, bironur savaşı... özel çıkarlar için ulkenın onurunu koruya- mamak, borç üstüne borç alarak dış güçlere, kay- naklara boyun egmek, AB'ye girmek umuduyla ken- dimizi aldatıp onun bunun buyruklanna göre oturup kalkmak, kendimize, yaşantımıza yön vermek... Yakup Kadri'nin yaptığı yorum, anlattığı yaşanmış öykü bugun eskısınden daha anlamlı ve etkilidir: "Eğer eskısı gibi ortaçağ şartlan ıçinde pasif bir hayat sürmekte devam etseydik gene günün birin- de ytne şunlar ve bunlar tarafından gafıl avlanabilir- dık. Nihayet, eğermilletiradesıne dayanan birrejim kunvakta gecikseydik, istiklalımizyeniden tehlikeye düşerdi. Zira, kendi mukadderatına kendisi sahip olmayan bır mılletin başına mutlaka o millet dışın- danbirvasiçıkar. Bu, tarihin değişmez birkuralıdır." 19 Mayıs için çok şey yazıldı, çok konuşuldu, şiir- ler. marşlar... Tam bağımsız Türkiye'nın ilk adımıydı 19 Mayıs 1919!.. Adımlar birbirini izledi, sonunda Ke- malıst Türkıye kuruldu. On beş, yirmı yıl bu ulke dün- yada en saygın, en güçlü, kendi yazgısına sahıp bir ülke sayıldı. Ama şimdılerde yeniden yazgımıza sa- hip olmak savaşı içindeyız... Yakup Kadri'nin genç- iere söyledikleri bugün eskisinden çok daha güncel, çok daha çarpıcıdır "Siz gençler, görev sizJere düşüyor, Atatürk'ün gi- hştıği mücadele sona ermiş değıldir. Atatürk'ünyal- nız tamamlayıp ortaya koyduğu eseheri korumak ve savunmakla kalmayacaksınız. Onun uygariık ve in- sanlıkalanında başlayıp da brtiremedığibûyükişi ta- mamlayacaksınız." Bu sözlerın söylendiğı tanh 1962'dir... O günün gençleri bu ısteği ne denlı yerine getirdi? Sız verin, verebılirseniz yanıtı!.. İlk Adım ve Silahlı Kuvvetler... Vedİİ BİLGET EmekliAmiral B irulusun varoluş gûn- demi, yanna ilişkin umut ya da umutsuz- luk varsayımlanna in- diıgenemez. Tarihi ya- pan insanlardır ve tanh her zaman. olus'un tanhidir. Oluş.obnakileol- mamak arasındaki bir yeğ değiL ulusun özgüçferinin butünieştiği bir yenilenme ve aşma eykmidir. Bu eyiem. günün koşullanm aş- ma yolunda gelişme ve ilerlemenin somut dayanağını, toplumu kuşatan mekanik tepkilerden onu kucakla- yacak dinamik etkilere sıçramada bulur. Bu sıçrayış. ulusu yöneten- lerin topluma yansıttıklan sınırlı ve ancak verili çerçevede görüşleri ve kabullenmeleri aşmakla olasıdır ay- nı zamanda. Böyle olunca, bu sıç- rayış yerellikten evrenselliğe açılı- mı da birlikte getirir. Evrensellik, tüm çerçevelenmiş simgelerin geçmişe gömülmesinin anahtandır. Ulusal varoluşun bağımsızlıkla tümleşme- si ve tarihin izleyicisi değil yapıcı- sı konumuna yükselmek demektir. Tinsel (manevi) eğilimlerin önüne maddesel gerçeğin nesnel dünya- smı yerleştirmektir. Uluslararası dünyada, eşit uluslardan biri olmak, kendi değerler eksenini saptamak ve karşılıklı ilişkiler dengesini bu ek- sene oturtmakanlamınadır. 19 Ma- yıs 1919tarihL Atatürk'ün rüm ulu- sal güçleri bu yolda hTnetendirme- sinin çıkış noktasıdır. Bir insarun toplumunu ve sorun- lannı kavraması, önce kendi kim- liğini ve yaşam amacını bilmesine bağlıdır. Bu da yetmez, yaşamını topluma adamasıru gerektirir. Da- hası, hiçbir yanıltıcı tuzağa düşme- den, tarihsel geçmişten geleceğe sıçrayışın ilk adımını yerinde ve za- manında atmayı planlaması ve uy- gulaması koşuldur. Bu da büyük bir kurmay zekâsı ister. Atatürk'ün Samsun 'a ilk adımı. tüm bu neden- lerle olağanüstüdür. Ama o, gerçe- küstü değıl gerçek bir eylemin ada- mıdır. Serüvenlerden değil savaş alanlanndan gelmiştir. Silahlı kuv- vederin, her devlet için her tarihsel süreçte taşıdığı özel anlam ve öne- min ayırdındadır. Kimi devletlerin tarihsel koşullardaki etkinliklerine göre genişlemek ve yayıhnak için. kimilerinin tehdit ve baskı için bir güç olarak yapılandırdıklan silahlı kuvvetlerin. yirminci yüzyılın po- tasında savunma için bir güç oldu- ğuna ilişkin çağdaş kuramrn öncü- sü olmuştur. Savunmada başatlığın statükoyu korumak ya da derinleş- tirmek değil, değiştirmek olduğu- nu da kanıtlamıştır. 19Mayıstan başlayarak tüm uhı- sal güçterle silahlı kuvvetleri rümJeş- tirmek. değişim eyleminin kaldıra- a olmuştur. Çünkü silahlı kuvvet- lerin doğrudan siyasal ve ekono- mik ilişkilerle beürlendiğini. ama ay- nı ölçüde de siyasal ve ekonomik iliş- kileri belirlediğini görmüştür. Bu karşıhklı etkileşimin salt yerel bo- yutta değil, uluslararası boyutta da önemli bir ıvme içerdığini sapta- rruştır. Savaştan kaçındıkça ona da- ha çok yaklaşılabileceğini, yaklaşıl- dığı oranda kaçınılabileceğini de sezmiştır. Bu kökten çelişmeyi. ulus- lanntam bagımsızlık ve anri-emper- yalizm temelinde birleşmeleriyle aşmayı öngörmüştür. 5 Ocak 1919'da MoDa Sait Ingılız mandası altında özerk bir Kürdistan kunılmasuıı is- terken; Ingilizler 22 Şubat'ta Ma- raş'ı. 24 Mart'ta Urfa'yı, 30 Mart'ta Merzifon'u işgal ederler ve 30 Ni- san'da Kars'ın yönetimini Ermeni- lere verirlerken; Fransızlar 8 Mart'ta Zonguldak'ı, Italyanlar 28 Mart'ta Antarya'yı işgal ederlerken ve niha- yet Yunanlılar 15 Mayıs'ta Izmir'e çıkarlarken kurtuluşu Ingiliz Muhip- leri Cemiyeti kurmakta ya da Ame- rikan mandası istemekte bulanlara karşı Atatürk'ün başlattığı eylem, kendi sözleriyle "Ulusun bağunsız- tağmı yine ulusun azün vekaran sağ- la>acaknr" inancının ifadesidir. Bu kararhlık, ulusun egemenliğini yan- sıtacak bir MiDet Meclisi kuruluşu, "HalkçınkProgramı" oluşruruhna- sı ve Silahh Ku\"vetler'in yeni bi- üııçle yapılandınhnası ile yaşama geçiribniştir. Ulusal bağımsızlık yolunda, gö- rünüşte Silahlı Kuvvetler ve ona da- yanak olan toplumsal güçlerle ay- nı hedefe yöneldıği varsayılsa bile, düzensiz yerel silahh örgütlerin dü- zenli orduda ergitümesini saglamış- tır. Çünkü aynı hedefe yönelmenin a>Tu amaca varmak demek olmadı- ğını ve bölünmüş güçlerin kargaşa yaratıcı iç dokulannın, tümleşik gü- cün etkinliğini engelleyici olduğu- nu iyi biliyordu. Atatürk'ün bu somut saptamasL, Türk Sflahh Kır^etferi 'nin en önem- li davrarus kaynağını ohışturmuş- rur. ÇeşhÜ iç ya da dış gruplann he- def birliği tezlerinin. ulusal amaç büüğinin önüne konulama>acağını göstermiştir. Ve bundan dolayıdir ki ordumuz, "Yurtta banş, dünyada banş" ilkesini ulusal varohısun te- mel ölçütû sa>nusür. Atatürk'ün 1919'da attığı ilk adımdan bugüne. Silahlı Ku\-vet- Jer'in ulusal varohışumuz konusun- daki dujariı özenl çeşitli çe\Teler- ce eleştirilmiştir. Eleştirilerin gide- rek saldırganlık boyutuna vardığı da olmuştur. Çünkü Türk ulusunun ve Türkiye Çumhuriyeti devletinin varoluşunun kökeninde, Atatürk'ün Silahlı Kuvvetlerimizi, ulusun ba- ğımsızlığının savunuhnası için top- lumsal katmanlann birleşik gücü olarak yapılandırması vardır. Eğer bu yapılanma bozulursa, Silahlı Kuvvetler'in gücünü yitireceği ve çeşitli iç ve dış baskı odaklan kar- şısında eylemsiz kalacağı varsayıl- mıştır. Bunu sağlamak için. Türk Silahlı Kuvvetleri türlü cepheler- den hedef alınmış, Milli Güvenlik Kurulu içindeki temsiliyle ya da la- ikliğin korunmasına olan özeniyle suçlanrruşrjr. Hiç kuşkusuz, bu eleş- tiri ve suçlamalann sahipleri, Tür- kiye'nin daha demokrat ve çağdaş olmasıru istedikleri savıyla kendi- lerini temize çıkaramazlar. Çünkü 1919'la başlayan sürecin her e\Te- sinde, demokrası ve çağdaşlığın topluma yaygınlaştınhnasının ger- çek öncüsü hep Türk Silahlı Kuv- vetleri olmuştur. Cumhuriyetin ku- ruluş yıllannda da, 27 Mayıs süre- cinin getirdiği tüm kazanrmlar ala- nında da... Silahlı Kuvvetleri demokrasi ve çağdaşlık karşıtı olarak sunmak is- teyenlerin son sığınaklan Avrupa Birliği adayhk sürecidir. Eğer Silah- lı Kuvvetler, Türkiye Çumhuriye- ti'nin kendi değerler eksenini sa- vunmayı sürdürürse. Avrupa Birli- ği ile bütünleşmenin olanaksız ol- duğu savını öne çıkarmaktadırlar. CKsa bızzat Atatürk'ün -yazırruzm başında vurguladığımız gibi- kanıt- ladığı çağdaş gerçek odur ki. ulus- lararası dünyada, eşit uluslardan bi- ri olmak. kendi değerler eksenini saptamak ve karşılıklı ilişkiler den- gesini bu eksene oturtmak anlamı- nadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, Av- rupa Birliği'ne üyeliği bu temel üze- rine gözetmektedir. Bunun aksini savunmak ise Atatürk'ün 1919 Ma- vısı'nın 19. günü attığı ilk adımı yadsımak ve bu adımdan geri dö- nüşün yollannı aramaktır. Bu yol- lar, Brüksel'e değil, Mondros'a çı- kar. Molla Sait ginşunlerini, man- dacılığı. muhipliği ve geçmişe gö- mülü tüm çerçevelenmiş simgele- rin yeniden hortlaülmasını hedefler. Ymeleydnn: Atatürk'ün 1919 Ma- vısı'nda attığı ilk adım. ulusal varo- luşumuzun bağımsızlıkla tümleş- mesirun, tarihin izleyicisi değil yapı- CBI konumuna vTİkselmemizin, ye- rel ve tinsel eğfliınler yerine evTen- sel gerçekliğin yolunu açnuşbr. Bu 3kadımdan başİavarak aüian her fle- ri adımın yılmaz ve karariı gücü Türk Silahh Kuvvetleri otmuştur. Bundan sonra da, ulusumuzu bu yokla süreki Kmetendirmenin başat gücü olacağı gibi İlk adım, ulusumuza kutlu ol- sun!.. Prof. Hirsch ve Ürdversitelerimizin Yapılanması GÜJtekİll TURANALP Emekli Yargıç C umhuriyetimizin çağdaş ve somut bir sosyal yapıya kavuş- turuunasında 1930 sonrası yıllarda 3. Abnan Rayh'ının gitgide yoğunlaşan baskı- sından kurtuhnak isteyerek çağnmızı kabul eden Yahu- di kökenlı Alman bilim adamlannın katkılan yad- sınamaz. Bildiğim kadanyla otuz kadar Ahnan bilim adamı veprofesörleri, 1930'luyıl- ların başlanndan itibaren bütün içtenhk ve gayretleriy- le uzmanı olduklan alanlar- da, her yönüyle çökmüş bu- lunan çağdışı Osmanlı dö- nemi kalıntılanndan Avru- pa'nın çağdaş bilim ve kül- türünü içeren yepyeni ku- rumlar ortaya çıkarrnak için ellerindengeleni sarfetmiş- lerdir. Bunlardan biri de 29 Mart 1985 tarihinde yitirmiş ol- duğumuz sevgili hocam Prof. Dr. ErnstE. Hirsch'tir. Anılanm adlı kıtabında Hirsch. Istanbul Üniversi- tesi'nin bilimsel yapısını şöyle anlatıyor: "Islain hu- kukunda medrese dendiğin- de, bir camininbümesi için- deki hukuk-ilahiyat yükse- kokuhı anlaşıhr. f ürkiye'dc bu kavram, başka meslek yüksekokuOarmı da kapsar. 1933 yıhnda kapatılan ts- tanbul DarûUünunu çerçe- vesiicinde 5 medrese bulun- maktaydı. Bir tıp, bir hu- kuk, bir edebiyat, bir ilahi- yat ve bir de fen bilimleri medreseieri. 1924'ten bu ya- na, yani 1923 Ekimi'nde Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, tüm eğitimin laikleştirilmesinin bir sonucu olarak medrese- lergerçi "fakülte" aduuahms- lardı, ama barındırdıklan ruh zerrece değişmemişti. Cebînizde ne var?Cebinizde Ericsson T65 ya da Nokia 3330 olsun istiyorsunuz. Üsteük, bu iki teknoloji harikasına en uygun ödeme koşullarıyla sahip olmayı hayal ediyorsunuz. ^ , ıman 31 Mayıs'a kadar Genpa satış noktalanndan birine gelin, lece axess sahiplerine özel fırsatlardan yararlanın. İsterseniz, ^ cell hat ile, 6 ay boyuica ayda 10 dakflca bedava konuşma hakkı kazanın. Bukampanj»» Gtapa kanvanyapduKfcıiııa w dafratlmıe haMura ahfe*. TaksiV atavsri^>nS> ndt fvta vanfir ~ " )rt»*n»Mn ı<uı1 «?n 31 MAYI3 aongy * w / »e beıKw ateMif» W * M * ao <M«ıa acniatt honujmâ •Orad, 6 / ay boyunca tm af 10 ıftMka olmak oan, hattı witannda (cum« 24 00 • Pazar 24.00). Tut»Td«n TutMT*: «83S<J«l 0532. 0533? kampanya a* H d n BMNnCELL v* StondartCELL tariteta takdkda Ut nnnki a>« dwrMmyw»klır~ Haltın Iptal »dltm»* * w » * m l wy* f * u I* « t * n ı * M « « n n k Oamlz honMimı sOraıl Iptal olur Bu kampanya bM*<a Turkc«« Wrt»|»rirınt O»TM üno» T j t a yûkûrHUOkHrlrt yam gMrmedOi «np« •dkn abonHr. S ay Dcyunc io*Wab«d»wtaB(|mhf««lıT - " - J J - www.genpa.com.tr rff9 ""™* AKBAIMK kazanclı İstanbul Üniversitesi'nin 1933 yıhnda yeniden kunJ- masuıdaki amaç, İslamdan kavnaklanan bu medrese ru- hunu kökünden silipatmak ve yerine Ban Avrupa gete- neğinde bir ünhersite mer- kezinin oluşturacağı biüm özgürlüğünü getinnekti." Onlar bu bilinç ıçinde ye- niden yapılanmaya katkıda bulunmak görevlerini gere- ğince yerine getirdiler. Prof. Hirsch, hukuk siste- mimizi oluşturan temel ya- salanmızın önemli bir kıs- mının metnini oluşturmuş- tur. (Türk Ticaret Yasası. Fi- kir ve Sanat Eserleri Yasa- sı, Marka ve Patent Yasası). Öte yandan kendine özgü, hatta örnek ahnması gereken nitelikteki öğretme ustah- ğından söz etmek yerinde olur. Bana hukuk felsefesi- ni sevdiren, her şeyden ön- ce ilgimi çeken, saürlan ez- berlemekten çok içeriği üze- rinde fikir yürütecek kadar kavramamı sağlayan hoca- mın ders anlatış şekJi hâlâ gözlerimin önündedir. Onun bu özelliğini Prof. Hamide Topcuoğhı çok gü- zel betımliyor: "Dersleriııi canlı kılmak için hiçbir emekten kaçuımazdı. Biz öğrencileri derslerinden, unutuhnaz örneklerinden, güncel ha>attanseçflmişola>- lanndan adeta büyülenir, dersin birüginin farkmda bi- le olmazdık... Abartmaya kaçmadan. az veözifade et- mek gerekirse rahatça dive- bifirizId.onun her dersi, bel- ki hayat boyu unuruhnava- cak bir gerçek olaydı. Dm- leyenJerini hazla doldumr- du. 30 \ ıl sonra bugün bile hâlâ unutulmamışOr."' Tüm kültürel ve bilimsel birikimlerini seferber ederek ülkemiz kurumlannm ye- niden oluşmasında ve Avru- pa standartlanna ulaşmaya çabalamamızda büyük öl- çüde katkılan bulunan bu değerli insanlan ölüm yıldö- nümlerinde (ölüm yıldönü- mü iki ay önceydi) hayırla anmak bir insanhkborcudur. Onlar insanlığrn gelişimin- de az bulunan değerlerde yapı taşlandır. Görevlerini yapmış ve göçüp gitmişler- dir. Bugünlere gelişimizde, üni\ersitelerimizin oluşu- mundaki katkılannın anım- sanması başta tstanbul, An- kara olmak üzere tüm üni- versitelenmiz elemanlannı ilgilendirmesi gerekir. Burada hepsini hayırla anıyorum. Ölenlerin toprak- lan bol olsun. yaşayanlara nice mutlu yıllar. PENCERE Aş* MahsuniŞerifİçin... Her zaman müeddep.. Alçakgönüllü.. Sakin.. Sanki halk ozanı değil de düşünür kimliğindey- di, hikmet üretirdi.. Alevi-Bektaşı geleneğindendi... Cumhuriyet göreneğindendi.. Ne diyordu: "- Ben bir Cumhuriyet ozanıyım. Ömriım ve- fa ettikçe, bu anlayışımı ölünceye kadar koru- yacağımı sanıyorum. Insanı kıble edinmiş, gön- lü kâbe olmuş olanlara, bütün halklara saygıy- la bakanlara selam olsun!.." Mahsuni'nın elinde üç güzel araç vardı in- sanlara ulaşabilmek için: Ses.. Söz.. Saz.. "S" ile başlayan üç aracın her birini amacına ulaşmak için nasıl da ustalıkla kullanırdı?.. • Uzun bir süreMahsuniyi "Z" ile dile getiri- yordum; benim için "Mahzuni" idi.. Yani hüzünlü.. Sanıyordum ki 'Mahzuni' halk dilinde 'Mah- suni'ye dönüşmüş; merak edip kaynaklara baş- vurunca 'mahsun'un 'güçlendirilmiş'anlamı ta- şıdığını öğrendim... Âşık Mahsuni Şerif!.. 'Âşık' tutkun demektir.. Güzelliğe tutkundu Mahsuni Şerif, evrende güzel ne varsa tümüne sevgıyle yaklaşan âşı- ğın mutluluğu da bu felsefeden kaynaklanıyor- du... Nasıl bir felsefeydi bu?.. Asya'datohumlanıp Anadolu'da mayalandık- tan sonra "enel hak"ta vurgulanan dünya görü- şünü, erenler, Avrupa'ya da taşıdılar... Aristo'nun kesenkes mantığını sollayarak He- raklit'in ırmağında yıkanan ınsan düşüncesinin inanç coğrafyasında özgürlüğe açılışı, Alevi- Bektaşi dünya görüşünde felsefesini bulur... Nasıl bir özgürlüktür bu?.. Şah Sincan'ın şiırindekı gibi: "Kuru yerde oturmuş bir rint gördüm Ne küfür kaydındaydı ne Islam Ne dünya umurundaydı ne din Ne hakla mukayyetti, ne hakikatle Ne tarikata bağlıydı, ne yakıyne Her iki âlemde bu iş kimin harcı?.." Kimi ozan yalnız yansıtıcıdır; Âşık Mahsuni Şerif yaratıcıydı; kula kulluk etmeyen, evrensel özgürlüğün âşığı özel deyişiyle hakka yürüdü... • Bir milyar iki yüz milyon nüfuslu Islam dünya- sında tek laik devlet Anadolu'da kurulabılmiş- se, helebu 'Aydınlanma', sanayileşmemiş birtop- lumda, Atatürk'ün devrimiyle gerçekleşebilmiş- se, temelinde Alevi-Bektaşi felsefesinin katkısı- nı aramak yanlış olmaz... Mahsuni Şerif Cumhuriyetçiydi.. Osmanlı'nın bir döneminde hilâfeti Arap elle- rinden Istanbul'a taşıyan sultan, 'Sünnipadişa- hı' kisvesine bürününce, devlet Aleviliği sakın- calı sayrnak yolunda hızlanmıştı. Mustafa Kemal'in Çumhuriyeti, dinci devleti dışlayan, ama inanç özgürlüğünü içleyen laiklik temeline oturduğu za- man âşıklann yüzü güldü. Âşıklanncumhuriyetçiliği, lafügüzaf değil, ger- çeğin ta kendisidir, gönülden kaynaklanır... "Içimdeki Çocuklar İçin Yaz Etkinlilcleri 8-12 yaş arasındaki çocuklanmızrn, özgün düşünce ve çözümler üretebihnelerini sağlamak, spor etkinlikJeriyle sınırlı kahnadan, özgüvenlerini, yaratıcı zekâlannı ve iletişim kurma becerilerini geliştirmek için oluşturduğumuz yaz etkinliklerimiz: • Yazma Dünyasına Yolculuk • Gazeteciliğe İlk Adım • Yaratıcı Sanat Etkinlikleri • Oyun ve Tiyatro Çalışmaları • Kültür Gezileri ve Piknikler • Müzik, Dans ve Yaşam • Denizcilik ve El becerisi • Yaratıcı Zekâ Oyunları • Satranç Dünyası • Çocuk ve Çevre • Düşler ve Sinemalar • Çocuktan Çocuğa 17 Haziran 2002'de başlıyor. 2002 yaz dönemi için başvurular 16 Haziran 2002'de sona erecektir. Aynnülı bilgiyi vakfımızdan edinebilirsiniz. ARAŞTIRMAC G A Z " E C l l l K =ans Caddes- No 1 i Kavaklaere 06540 ANKARA Tel 10312) 41? 77 20 pbx Faks 10312) 41^57 46 e-posta urragöumag org tr ÇEVtRJVlEN Ingilızceden Türkçeye Yönetim Kitapları konusunda deneyimli ROTA YAYENLARI rota(â rotayayin.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle