22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30NİSAN2002SALI Bir bozkır esintisiyle uzun hava sarmalıyor insanı. El dokuması önlükler Anadolu'yu anımsatıyor Erivan'da Sıvasizleıi ravernadaki havadan sarkan bir yayık, onun altına kondurulmuş ağaç oymalı bir beşik, tavanda ve biraz ötede kurutulmuş mısır, soğan, sarmısak, kırmızı biber desteleri ve daha ötede kurutulmuş tütün yaprakları iki kültürün ne kadar yakın olduğunu gösteriyordu. TftMYE n i s t a n i z l e n i m l e r i A2ERBAYCMJ Vakındaki uzak komşu Tekin SÖNMEZ rivan'da ağırbaşlı bir kalabalık, OperaMeydanı'nı doldurmuştu. Altı-yedi yıldır yayın yapan bir TV kanalının çalışma izni, teknik mazeretler ileri sürülerek uzatılmamış ve dolayısıyla bu kanal kapanmak zorunda kalmıştı. Oysa halk bu kanalın yayına devam etmesini istiyordu. T T rivan'da, ışe hızh girdım. Sos- A / yal izlenirnlerime dayanacak * J olan keşifler peşindeyim!.. Havalımanından kent merkezine va- nr varmaz "Mer Gyuği*' (Merküri) isimli mahzendeki tavemanın önün- de durduk. Bayan Lih't: "Taksi, çantalan eve götürsün" de- di ve yanıt vermeme fırsat bırakma- dan indi taksiden. O sırada: "Bölünmûşbirkomşuhığa,ilkadı- mı Idm atacak?" türünden bir soru- başlık zihnımde, iki ileri bir geri gi- dip geliyordu. Bayan Lilite yaklaş- tım ve "Ben, babası ErzincanİL Ar- şak Zekeriyan ile buluşacağunı saru- yordum,benibektemekteynBş" dedim. "Mer Gyugi de nedtr?" Caddenin kaldınmlanna aşağı doğ- ru oyulmuş merdivenlerden, Bayan Li- lit'in ardından ındim aynı zamanda. 82 vıldır bekleven randevu "SefanikmuhadriArşakZekeriyan, senive Cumhuriyet gazetesini seksen ild yil beklemiştir; birkaç saat daha bekler, Tekin Bey!" dedi Lilıt ve or- tadaki masaya yanaştı: "Oturaum, biraz. Çok yorulmu- şum son iki haftadır. tki ayn gruba da çoban salatası yapmışundır." Gösterdiği masanın biraz ötesinde, havadan sarkan bir yayık, onun altı- na kondurulmuş ağaç oymalı bir be- şik, tavanda ve biraz ötede kurutul- muş mısır, soğan, sarmısak, kırmızı biber desteleri ve daha ötede kurutul- muş tütün yapraklan dikkatimi çek- mişti ki, yanımıza bir tt Huri"ninyak- Iaştığını da gördüm. Kerem He Aslı "Bir şey içer misin?'' diyen Bayan Lilıt, yanm divana, yorgunca çöktü. "Kerem ile Ash" Opereti'ndeki kö- mür gözlü. ince uzun boyunlu, yük- sek kalçalı ve ınce belli Ash'yı çağ- nştınyordu, bu Huri! Parmaklannın da ince uzun olduğunu gördüm. Ba- yan Lilit'in karşısındaki iskemleye yerleşmeden önce, cebimden uçak biletimi çıkardım ve kurşunkalemi- mi de zarfinın üstüne koydum. Çün- kü, her zamanki gibi yine yanıma kâ- ğıt almayı unutmuş oldugumu fark et- tim. Bir Anadolu bozkır ezgisi; uzun hava, biraz öteden gelip bana dolan- maya, sanp sarmalamaya başladığın- da, Erzurumlu bir dadaş gibı ağlama duygusu çökrü içime. Bunu def etme- ye çabalarken, masaya koyduğum zarfin üstüne (Îstanbul-Erivan yolun- da) yazdığım ayn bir tümce belirdi bu kez: "Ermenistan'da Keşifler Pe- Qeautzqual, yılan-kuş sureriyle zu- hur eden Mayah bilge Tann Efsane- leri'nin peşinde. iki yıl Güney Ame- rika'da, Guatemala'da özellilde koş- muş ve sonunda yorularak Türki- ye'ye dönmüştüm. Şimdi, Kerem ile Aslı Efsanesi de nereden çıkmıştı; yoksa hezeyanlar mı vardı kafamda! Anıları canlandıran 1$ önlüâü Daha oturmamıştım iskemleye ve biraz önce beliren "Huri", ipil ipil gü- lümseyip bana bakarken, herhangi bir arzum var mı yok mu, diye narin bedeniyle, bir kanaviçe izlenimi ver- mekteydi. "Huri"nin, ince bir kristale işlen- miş fıgürleri çağnştıran profıline ba- karken, oturmaya gayret ettim. O sı- rada anneannemin kıldan eldokuma- sı iş önlüğünü de görür gibi oldum bir an. En son buna benzer bir önlü- ğü, Sıvas'ın oralarda. "Su Kuyula- n"na yakın, kadim zamanlarda bir Oğuz Obası'na bağlı olduğu rivayet edilen "GülûkDûzü"yöresindeki bir köyde görmüştüm, dört yıl önce. So- yu tükenmekte olan Oğuz Kültürü uzmanlaruıdan OmerOflazoğhınun huzurunda bu el dokuması önlüğun fotoğraflannı da çekmiştim. "Huri" ayakta dimdik duruyordu ve ben otur- mak üzere eğildiğim için onun alt ta- rafına dolanık önlükle, eski bir çağ- nşıma bir an gidivermiştim. "Beni, nereye getirdin Lifit!" diye utangaç utangaç fisıldadım: "Sıvas'a Modern bir adacık başkent "Ortadoğu, Kafkaslar, Kiiçük Asya iiçgeni arasuıdaki coğrafi konumu nedetriyte Türkiye'ye sınırdaş ve ardaş olan Erivan, kent mimarisi düzeniyle, Avrupa'dan koparak oracığa düşüvermiş bir adacıkmış meğen" Dört yıl önce günlüğüme bunu yazmıştmı... Düşüncem bugûn de değişmedL Şaşırtıcı bir keşif benim için!.. Erivan'a bu benim, üçüncü getişim oldu. Mimarlıktaki taş işçffiği ve yontuculuğufleDoğuiu, daha özü Ermeni olduğu halde, özd gotik stiti tanımıvla Batılı bir külrürlenme de var bu kentte. Enh" caddeler, bulvariar, erken modern bir anlayışla, Latin kent yapüanması ve içinde bulunduğu coğrafyaya aykın bir Erivan, evet_ Eski kent, üpİa Mannheim (Almanya), Paris ya da Antigua (Guatemala) gibi merkez alandan dört bir yana paraiei içsel kesişmeler, sonunda bir dolunay çiziyor çevresinde. Mimar Tumaırva'nın eseri Erivan. Gözlerinde hûznün adresi olan kadınlanyla, tek başına "nnıhadr" yaşamaya yazgıh bir halk_. Fakat, erken modernite ik knnıhnuş bir başkent, Erivan_ Modern hajatgustosuna sırtmı dönmejen bir eğflinı ve anlayış var Erivan'da. "Erivan'in bir yamyfa bize boylesine uzak, bir yanrvia böylesine yakın olduğunu bunriyonhnn buraya gehneden önce." Cünlüğüme döstüğöm bu görûşte de bir değişme obnadı bugûn— mı geldik?" Lilit yanıt vermemişti ki: "Huri" içeceklerin listesini tek- rarladı. Cermlk suyu "Çermuk" kelimesi kulağımda üç kez çınlayınca, ben, gariban annean- nemin dogup. yaşayıp, öldüğü belde- ye üç mermi atımı "Çermik" isimli köyün suyunu aıumsadım. Duraksa- madan: "Ben,çermik$uyuicernn" de- dim. "Huri" inanılmaz biçımdekı muntazam dudaklaruıı yan açık kı- pırdattı ve "Çennuk" mmltısıyla yazdı elindeki deftere. Ermenlce ezgller "Teni Ay olan bir kaduı için, fhît- ler," türünden bir mısrayı hatırlatan gidışıyle uzaklaşan "Huri"nın ardın- dan, Bayan Lilit, tavernada Ermeni- ce söylenen ezgiyı çevirmeye koyul- du: a Aşkımgizlikalsın!«Aşkımm be- nim yarim gibi gizli kalsın! (burası Türkçe)Ay ciğerim yar! Yolunun ne- reye gideceğiıü bilmediğim yar!" Bayan Lilit, ezgının mahremiyeti- ne dalmış çevınsini yaparken, "Hu- ri" elınde bir maden suyu şişesiyle geldi, üstünde: "Çermuk" yazısı var- dı. "Kerem, ben değüinı! Ey Lflit! Fa- 4yıl önce 4yûsonm Ismi Jesmin olan güzel Ermeni kızın giydiği el dokuması iş önlüğü dikkatimi çekti. En son buna benzer bir önlüğü, Sıvas'ın oralarda: "Su Kuyulan"na yakın, kadim zamanlarda bir Oğuz Obası'na bağlı olduğu rivayet edilen "Gülük Düzü" yöresindeki bir köyde görmüştüm, dört yıl önce. Soyu tükenmekte olan Oğuz Kültürü uzmanlanndan Ömer Oflazoğlu'nun huzurunda bu el dokuması önlüğün fotoğraflannı da çekmiştim. Ermeni kızın da fotoğraflannı çektim. kat ateş de basmak üzere! Fakat bu Huri'ninadı neoJa?" diye sordum Ba- yan Lilit'e. "Jesmin", diye bir ses işitum Hu- n'den ki; bir çıçek duruşu gibı bakn yukandan bana... "Hasmin", yazıh- şını sonra yazdırdım. Ezginin naka- rah tiz olmayan bir kıvranışla çuıla- dı yine... "Yohı nereye giden! (bura- sıTürkçe)Ay ciğerim var! ÇabukgeL, cabukgeL."' Daha fazla duramadım: "Ben neredeyim,Bayan Lffit?Sivasta mıyun?" dedım. "Erivan'a gektiğini unurmuşsun- dur? Bak! Gomitas'ın kompozisyonu fle, Savanova'nm kemençesinden''Sa- n Gelin" isimli parça\i çevireceğim sana» 'Yar! Yar! Ciğerim yar!" EvetL Ermenistan'a adımatarat- maz Sergei Parajanov'un yapıtı Ke- rem ile Aslı Operetine benzer ger- çek sahneler ilk keşiflerim oldu. Opera mieydanı Oysa ben, sosyal izlenimiere da- yalı keşifler peşinde koşacaktım!.. Vakitgeçirmedenfirladımdışan. Ope- ra; Opera Meydanı, bahçesi iki adun ötededir. Kitlelere mesaj iletmeyi he- defleyen retorik bir ses, mikrofondan gelip beni buldu. O yöne yürüdüm. Sosyal izlenim- lerimın oluşması için sanki beni bek- liyormuşçastna, ağırbaşlı bir kalaba- lık, "vakur" bir olgunlukla Opera Meydanı'm doldurmuştu. Altı yedi yıldu 1 yaym yapan bir TV kanalının çalışma izni, teknik mazeretler ileri sürülerek uzatılmamış ve dolayısıy- la bu kanal dünden iü'baren kapanmak zorunda kalmıştı. Oysa geniş kitleler, bu kanalı be- ğeniyormuş. RobertKoçaryanve ka- binesi demokrası arenasına davet edi- liyordu orada bu nedenle. Kameram yanımdaydı, çıkardım zuladan ve ka- labalığadaldım... Yarın: Erlvandan haberler SALI ORHAN BURSALI Oz ve Biçim "Değerterimaynı, üslubumdeğişti. Kendimut- lak değerlerimden bugün de yarın da taviz ver- mem, ama aynı üslup bugün için geçerii de- ğil..." Tayyip Erdoğan, gazetecinin sorusu üzerine böyle söylüyordu (Dünkü Milliyet). Erdoğan'ın mutlak değerlerını biliyoruz. Ün- lü kasetinde, belediye başkanlığı dönemindeki ünlü şıirınde ve dığer benzen ıçerikteki konuş- malarında dile getirdiği "değerler"öir bunlar. "Mutlakdeğe/ier'ln dokunulmazlığından bah- sediyor Tayyip Bey. Onlardan "bugün de yann da" taviz vermesi söz konusu değil. Burada söz konusu olan "değeher" Tayyip Bey'in dini inançları mıdır? Eğer öyleyse, dini inançlarından "dün" veya "bugün" taviz vermesini isteyen kimse mi var? Örneğin Erdoğan'a "Islam dinini terk et" ve- ya "Gelateist ol" çağrısında mı bulunuldu? Şu kim kime dum duma Türkiye'de belki de tek istenmeyen, söylenmeyen ve tartışılmayan konudur bu... O halde Erdoğan'ın "dün de bugün de taviz vermeyeceğini" söylediği "mutlakdeğeheri", si- yasal-dinsel gönJşleri ve siyasal-dinsel progra- mıdır. Dınsel temellere dayalı bir iktidar ve yönetim için mücadeledir, bir Islam toplumu düşüdür, Tayyip Bey'in dile getirdikleri. Tayyip Bey ve çevresindekilerin üzerinden "dinsel örtüyü " çektiğinızde zaten geride bir şey kalmaz. Bugünkü güçlerinin kaynağını kendi elleriyle kurutup kendi siyasal çukurlarını kazmalarını kimse isteyemez Tayyip Bey ve arkadaşlanndan. Yoksa "Kral çıplak" kalır. Tayyip Bey ve arkadaşlarının geçmişten çıkar- dıkları tek ders, "üslup'tur. Yani dini program- larını dile getiriş biçimleri... özetle "mazruf' aynı, sadece "zarfı" değişe- cek (O bile degişemiyori). Ne demişler? Zarfı boş ver "mazruf'a , bak! Naylon fatura "Vergi verenlerin sözcülüğü" veya "haklannın savunulması" yaftast altında, sahte belge ile ha- zineyi dolandıranları masum ve suçsuz göster- me kampanyası dün de "Cezaevine giren gıre- ne.. Naylon fatura ocaksöndürdü" manşetleriy- le sürdü. Bakın şimdi: Adam iki yıl önce "300 milyon- luk çelik boru malzemesi" satın almış. Faturala- n veren şirketin naylon olduğu ortaya çıkmış. Adam hapisle yargılanıyor... Bir pastane de nay- lon faturaları muhasebeleştirmiş. Yargılanıyor vb. Merak ediyorum, bana niye naylon fatura ver- miyorlar veya ben almıyorum? Çünkü alışveriş yaptığım bütün yerler gerçek. Hepsi kendi fa- turalannı, fişlerini vb. veriyorlar... Pekı, sayın işveren, alışveriş ettiği yerin ger- çek mi sahte mi olduğunu bilmez mi? Gerçek bir işyeri ise aldığı fatura naylon değildir. Veya naylon ise, olay gerçek işyerinin sorunudur. Ama ortada fatura var, sahibi yani şirketi yok. Böyle olaylarda varittir ki ortada mal da yok- tur. Sadece, işi naylon fatura düzenlemek olan, ye- ri yurdu olmayan "ayaklı şirketler" vardır ve bun- lann "ucuzasattıklan"ve mılletin hazinesinin do- landınlmasına yarayan faturalar. Diyormuş ki yargılanan: 'Terk edeceğim bu ül- keyi!" Adam ya naylon faturayla soyguna devam edecek ve böyle bir düzende yaşayacak ya da gidecek... Ne desek acaba? "Cehenneme kadaryolun var" mı? Yoksa "Siz hâlâ burada mısınız?" mı? Soygun ve kolay yolla köşeyi donme düzeni kuranlann aslında hepsi işbaşında. Sadece onlar mı, savunucuları ile, sıyasetçi- leri ile, bürokratları ile.. Sahtekârlığı ortaya çıkaran zavallı vergi me- muru da görevini yaptığı için şamar oğlanı du- rumunda. Aslında onlar dövülerek yağmanın siyasi aya- ğına hem çağrı yapılıyor hem de onlara zemin hazırlanıyor... obursali@cumhuriyet.com.tr. Birleşik Rehberler Turizm KÜLTÜRGEZİLERİ MAYIS E4ZİRAN PROGRAMI t}»k, Birgi. Knia. L:d\a hazıiKSUnn önemlı bir bölümünıbı stTgıiendjğı Ijalc Mûzes! \i Osmaulı Sıvil Mjnansımn engûzelöraeklennı görebılecs^ımız K.ula ve Bırg- Dogı Kıradtniz, Çonh Vadijj vc Erzınn. Trabzon. Lziınec' Çavkara. Rıze. amın. Çonıh Vadısı ve Erzurum Ermrsm. Kelkh \ adisi. Shas. Kujıl ve Di>riŞi. Eızurum. Tercan. Kelkıt \ adıa. Sıvas, KangaL Dıvnğ; ve Kavsen tru. Tahraı. Khcm. k&han, Şıraz, Persepofıs, Vezd. Kırnıan. Bam Surive. f rdûo. Aaırnan, Petra. W aad-, Rınn, Monte Nebo, Nladaba. Jerash, Bosn. Şam. Palmıra. Lazkıye. Uganl Ebla. Halep. San Sımeon, Gmantep Iznik. Mudamı. Trilvt. Hınstıyan konsüllenne ev sahıplıfı japmış ^cea (laıık) ve Mannara'nın sakın kö$dera>den Mudanya üe Trılye. Doğu Anadolı. Kars. Anı. D Beyaat. Patnos, AdJcevaz, Kef Kalesı, Ahlat Nemrut. Bıtlıs. Ahtamar. Van, Hoşap Kalesı. Çavuştepe. Ercış Kıno - Odcsn - Oibia Odessa. Olbıa. Kereon, Askanıa Nova. V alta, Sıvastopol. Kersenessos. Akmesct. Bahçesara) Lıvadıye Saravi, Paudossıa Gtlibolu. Gökç^dj. Namık Kemal ve Süleynun Şah Tüıtelen, Gehbclu Mevlevıbanesı. Gel bolu Mıllı Parfcı. Türb)e'mn en batı noktası ve ,yı konınmuş bir lanh ve doga örnefı, Gökçeada MejnıtJvfr C»d. I » 5 Şı?lnne - Ist Ttl: (212) 252 65 78 - 7 9 * •ıtn.kulnırgtzijtri.cora bilgı • kuhurjenkn.com 11-UMiYB : 14-18 Mıvıs : 22-31 M«yıs : 31Mi)is-l<IRızin0 : 01-02 Hazin» : 03-08 Hazinn : 0»-16 Hâziran : 28-30 Haanuı : Nüfiıs cüzdanımı kaybettım. Hükümsüzdür. EKREM TAŞKIS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle