22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 2002 SAI O L A Y L A K VJci ( J O R U Ş L J L . R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTA1 Günün GetİPdiği Bır prensdahıa geldı! Özal'ın prenslerini anım- sayaJım... /merıka'lardan. Avrupa'lardan getiril- mişlerdi? Cnernli görevferin, özellikle bankalann başına yerteştirilmişlerdi... Sonunda ne oldu? Hiç- biri ülkeyebır yarar getirmedi. Üstelik hemen hepsi köşeten cföndiJler! Kapağı dış ülkelere ata- rak kendılerint unutturdular... Şimdi de ABD ehçiliğimızde görevli Mehmet Ali Bayar yeni toir 'kurtana' olarak yurda döndü! Bir anda ccşkular, bir anda sevinçter, karşılama törenleri, gazete haberleri, manşetleri!.. Genç Ba- yar, partisinn. yani son seçimde yüzde 1 oy alan DemokratikTürftiye Partısi'nin liderı olacak... Ne tuhaftır, kurtancryı hep dışardan bekleyişimiz! Ne var ki Du y^eni (curtarıcı da eskilerı gıbi! Tay- yip'e karşı crtaya çıkartılmak istenen kişi de da- ha ilk günden bayrak, namaz, kuran diye başla- madı mı? Sormsk gerekmez mi, "Sen VVashing- ton'da cumanamazlauına devam ediyormuydun" diye... Şu sorunL bır tiirlü çözemedik! Tayyip Erdoğan parti lideri olabilecek mi, millefvekili seçilebilecek mi?.. Her gün yeni bi r görüş, her gün değişık bir açıklama! Koca manşetler birbirini tutmaz! Yasa ne diyor? Hjkukçulann yorumu niçin bu kadar birbirinden farklı? Adam suçluysa cezasını gör- meli, değilse bırakın çıksın. Styaset meydanında atını oynatsın... Böyle değişik düşünceler Tayyip'in yararına oluyor.. Durup öurvrken Kasımpaşalı birfûtbol he- veslisini günün e n önemli adamı yaptık... Adamın lehinde, ateyıinde her yazı, her haber hem halkı şaşırtıyor hem de biratkım çevrelerdeTayyip'in par- tisi yüzde yirmi o y gücüne sahip klişesini güçlen- diriyor! Kimd r, n&dir, necidir bu Tayyip? Askerle- re sivillere herkese meydan okuyan bir kabada- yı mı? Yoksa media pompalannın zorla yarattığı, birilerinin kuklasu oyuncağı mı? • • • ArkadaşımzYalçınDoğan konuya benden ön- ce değindi? İKİ turiu seçim Türkiye'de olsa sağın ışine yarar!.. Diyelim, birseçim bötgesinde beş aday var. Dör- dü sağdan, bırtanesı soldan. İlk turda çoğunluk olmayınca ikinci turda sol aday karşısında tüm sağ birleşmez mi? Dar bölge yöntemi uygulanırsa, iyi bilelim, soldan bîr tek kişi bile TBMM'ye gire- mez!.. Belediye başkanlıklannda belki böyle bir uygu- lama düşünülebi/ir... Ytne de sağcı parti adayın ikinci turda en güçlü aday olarak kalacağını bil- meliyiz. Bu tutum olsa olsa aşın sağcı adaylan- nın seçilememesini sağlar. Fransa'da faşist Le Pen'e karşı solcu sağcı güçlenn tek cephede bu- lusmalan gibi!.. 1yi ki Fransa'da Le Pen olayı yaşandı! Bizler he- men kaptık konuyu, herkes tartışmakta! Iki turlu seçim yapsak mı, yapmasak mı? Daha önce ak- lınız neredeydi? Gncelikie seçim ve partiler yasastnı değiştirmek gerek... Ama Türkiye'nin gerçeklerini göz önüne alarak! Yoksa Fransa örneği bıze göre değil... Fa- şizm, dinsel gericilik ancak bilgiyle, sağduyuyla alt edilebilir. Kendisi içın iyiyi kötüyü, yararlıyı ya- rarsızı, ayırt etmesini bîlen bir toplum yaratmak- tır amaç. Onu bunu taklit etmek değil!.. Kendi Göbeğimizi Kendimiz Kesmeliyiz Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD GemlBaşka, Y eryüzünün en il- ginç yerinde ve konumunda bulu- nan ülkemizin bu- günkü ve gelecek- teki yeri tartışıhp duruyor. Ba- tı'ya mı katılacağız, Doğu'yla mı, Kuzey'Ie mi yakınlaşaca- ğız, yoksa hem uzağırruzda hem de içimizde olan 'büyük bira- der'üı kanatlan altına mı sığına- cağız? Komşulanmızla ilişkile- rimizi nasıl sürdüreceğiz? Geç- mişten gelen düşmanlıklan, kav- galan geJecekte nerelere taşıya- cağız? Kısacası kafalanmız çok ama çok kanşık, akıllı sandığımız a bflen"lerin her biri bizi bir baş- ka yöne çekmeye çalışıyor. Oy- sa onlann da kafası kanşık, çün- kü tüm yaşananlar adeta çok bi- linmeyenli bir denklem!.. Ne yazık ki, gözleri görmeyen- lerin, fili, yakaladıklan tarafın- dan tanımlamalan gibi herbirko- nuyu birbirinden bağımsız de- ğerlendiriyor, bir türlü "fiT'e ulaşamıyor, aynntılara takılıyor ve bütünselliği yakalayamıyoruz. Oysa bizim, ivedi olarak ulus- ça bir karara ve çözüme varma- mız ve bihmsel verilerin, akluı, mantığın, coğrafyanın, tarihin, geçmiş deneyimlerin ve uzgörü- nün ışığında gerçekçi bir değer- lendirmeyle geleceğimizi oluş- turmamız gerekiyor. Evrensel değerlerin ve gerçeklerin ışığın- da "kendi ulusal beklentimize vehedefimizeulaşma~da ızlene- cek yöntemleri ve kararlan ken- dimizce belirlemekte daha da gecikmemeliyiz! Aksi haJde dışardan (ithal edi- len) çözümlerin zamanla, organ reddine benzer sonuçlar verdi- ını ğini yaşayarak görüyoruz. Acaba, ülke genelinde bunca sıkınh çekmiş, dükkânJan, fab- rikalan kapanmış, teşvik'lerin dışardan kumandayla kaldınl- ması sonucu fabrikalannı baş- ka ülkelere taşımak zorunda kal- mış, işten ahlıruş, yoksulluk sı- nın altında yaşayan, niteliksiz eğitim alan ya da hiç alamayan, iş bulamayan, iş kuramayan. TV'lerden, basından hep yol- suzluk. banka hortumlama.yüz- süzlük, kavga, işkence, kapkaç, coplanma, tecavüz vb. haberle- ri izleyen, özetle mutsuz ve umutsuz olmak ve öylece kal- mak için her türlü geçerli nede- ni bulıinan, kendini kıstaılmış sa- yan sessiz çoğunluğun tümünü kavrayarak akılcı ve çok yönlü, herkesın benimseyip canla baş- la uygulayacağı katılımcı bir kalkmma daha açıkçası bir kur- tuluş planı yapamaz mıyız? Öyfcyse ne yapmalrya: En baş- ta, ülkemizı bir bütün olarak ele alıp tüm sorunlarımızı ve aç- mazlanmızı, yanlış ve doğnıla- nmızı, açık yüreklilikle sırala- malıyız. Sonra, kimseyi küçümseyip dışlamadan, beri yandan salt laf üreten, kafa kanştıran, her ko- nuyu kendi çıkarlanna göre yön- lendiren, birtakım ayncalıklan kendi hakkı gibi görenlerle ey- leşmeden. düşüncesL, gözlemle- ri, den«imJeri yorum \e çözüm öneriferiolanbirikimlivurtsever- kri, özeffikk de gençleri "ortak atal" altmda bir araya getinne- K,petekten bal ya da keçiboymı- zundan şeker alırcasına emek ve sabırla onlan dinlemeli, öne- rileri karşılaştırmalı ve ulusça, köylüsünden kentlisine, aske- rinden, öğretim üyesinden, bü- rokratından sanayicisine, esna- fına, işçisine dek kabullenece- ğimiz ve uygulayabileceğinüz ilke ve yöntemleri belirleyerek, yakın ve uzak adımJan planla- yarak ve hiç zaman yitirmeden ulusça çahşmaya başlamalıyız. Kendi insanınuzm sesi Böyle bir üıanç ve kalkınma seferberligi coşkusuyla, farklı- uklan bir yana koyup ortakpay- da'da birleşerek, ulusal birlik çağnsıyla, tonınlanmEm tonın- iannın ödetnekzorunda oiduğu tüm dış borçlanmızdan kurru- lamaz, atnımı/nı terivk ödediği- miz vergUerimizin gelecekte dış borç ve faizi yerine kendi ülke- mizin insanına, alt ve üsrvaptsı- na dönmesini sağlayaraaz mı- )iz? Kurtuluş ve kuruluşu gerçek- leştiren bu çok yetenekli, çok özverili ulus, "2. Düyunu Umu- miye" diye nitelendirilen ve ar- dı arkası kesilecek gibi görün- meyen bu borç yığınından en üst düzeydeki paylaşım duygu- suyla kurtulup borçsuz ve onur- lu bir duruma gelemez mi? Neden her şeyi bürokratlarla siyasetçiler bilir de sorunlann doğrudan içinde yaşayanlar acı- sını, sıkıntısını üretici ya da tü- ketici olarak çekenler çözüme yönelik kararlardan dışlanır ya da "konu mankeni" olmanın ötesine geçmeleri istenmez ki? Ciddi TV programlanndan bir- kaç tümceyle derdini anJatan ve çözümler öneren kendi insanı- mızın sesini neden dinlemedik de durup durup ona dışanlar- dan gelen buyruklan ileterek u Bu böyle olacak" diye dayatıp durduk ve canından bezdirdik? Dış politikamız, iç politika- mız, enerji politikamız, eğitim ve sosyal hizmet sorunlanmız, çevre, imar, ulaşun, trafik, insan haklan vb. her konuda toplum- sal değerleri göz ardı etmeden, kendi özgün çözümlerimizi hep birlikte, paylaşım içinde üretip yaşama geçiremez miyiz? Böy- lesi bir uygulamanın ulusça be- nimsenmesüıin daha kolay ve gerçekçi olacağı açık değil mi- dır? Bugünkü görüntüde ise, ne yazık ki yakın bir seçimi dikka- te alan parti ve politikacılann, tutucu oylara selam çakma içgü- düsüyle bir yandan başörtüsü konusunu kaşımalan, öbür yan- dan demokratikleşme adımlan- na karşı çıkışlan, "AB'ye gire- Bm-ginneyeKnı" kısu- çekişme- si, IMF dayatmacasıyla, talihsiz- ce ortaya atılan asker, cumhur- başkanı eleştirileri, parti baş- kanlan ve milletvekilleri arası kavgalar, medya savaşlan ve bo- şa geçen günlerden oluşan birkı- sırdöngüden başka bir şey yok. Birkaç olumlu gelişmeyse bu toz duman arasında yok olup gi- diyor. Baylar, bayanlar, Türkiye Cumhuriyeti. bize yıllar ve yıl- lar önce Mustafa Kemal'in he- def gösterdiği çağdaşlaşma yo- lunda ilerleyecek ve evrensel değerleri yakalayacaktır; ayn- ca, tıpkı Osmanlı'nın borcunu ödediği gibi Düyunu Umumi- ye'den de kurtulacak, çok ve- rimh yeraltı, yerüstü doğasıyla, yetenek fışkıran genç nüfüsuy- la, bilgi ve çözüm önerisi dolu, akıllı, çalışkan ve yaratıcı in- sanlanyla 21. yüzyıl ulusu olma- yı başaracaktır, yeter ki birbiri- mize güvenelim ve bu gizil gü- cün önünü birlikte açarak bu sü- reci hızlandıralım! B u yıl gri geçen bahar bana her zamankinden çok hüzün ver- di. Dudaklanmda Sadi'nin di- zeleri dolaşn durdu: Dertler Artınca.. Küçük bir kelebek kozasmdan çıktı. Sahip oldugu güzelliklerden tüm çevTesine bir parça verdi ve sessizce kısacık yaşamıru tamamladı. Güle güle, EYLÜL TAMERTÜRK Bahar - Murat Bakgekli baharmevsinıigüllaleve çiğdem/ Yer yer açıyor sen neye topraktaan ey can/Kabrinde bulutbr gibi hepgözyaşı döksen/ Bir gün ne olıır sen de bu toprakta açılsan! Bu mevsim bir ameliyat geçirmek de varmış kaderde. Sağ ayağımın ikinci parmağı yıllar- dan beri netameli bir sorundur; boyunu aşmış, bu yüzden de orta eklemde yukanya doğru kamburlaşma, üstünde de nasun ıle... Sonunda mikrop kaptı. Enfeksiyon, yara, kızarma ve morarma iîe korkutup doktorluk, hastaneük, ameliyatlık ettı beni... îbn-i Sina Hastanesi özellikle ortopedi bölümü ile de ünlü... Genç başhekim o uzmanlık dalında. Hekimhk ve idari başanlan, yetenekli ekipleri dillerde do- laşıyor. Gittim ki, söylenenler az bile, insan yeriere basmayakıyamıyor; "Baldökyafar (dm- ciler duymasm; ballann âlâsına, parmak yala- maya, takıyeye doyamazlar). Ince eleyip sık do- kuyan uzmanlar sonunda ameüyata kârar ver- Ayşe İLHANEme/üi Tarih öğretmeni diler. Bir gün bir gece sağlık durumum dene- tim alhna alındı, kardiyolog tarafindan sıkı bir muayeneden geçırildim. Ertesi sabah ameliyat ve yoğun bakunda da bir gün bir gece kaldık- tan sonra taburcu edildim. Ama günlerce has- tane ile ev arasında pansumanlar içine koştu- rup durdum. Hastanenin girişindeki Ibn-i Si- na heykeli şanına değer bir görkemde. Bakım- h, yemyeşü çimli bahçenin ortasındaki insan- hğa armağan o büyük hekimi, ayağımı, topal- hğımı unutup dikleşerek gözlerimdeki nemlı bakışla selamlıyorum. Bu selam ve onur duy- gusu; özveri ve alçakgönüllülükle çalışan o güzel, (Ibn-i Sina ardıllan) tertemiz hemşire- leri de kapsıyor elbette. Ülkeleri böyle kişiler yüceltir... Bağnaz, gerici, acımasız, din sömü- rücüsü o iflah olmaz kafîle değil. Yürekten de- ğil, inadına Müslüman bunlar... Bir de her yerde, her adımda karşıma nüfiıs sorunu çıkıyor. Biz bu işi çözmeye ciddi bır şe- kilde yönelmezsek çok yoksul bir ka- labalık olarak kaluız. Avusturya'da; iki dünya savaşuun acılan o güzelim ül- ™™™™ keyi iki kez yukandan basanlann ya- ratnğı mutsuzluk, güvensizlik, verilen kayıplar karşısında ülkede nürus kay- gısı yok olmuş; doğum söz konusu edildiğin- de şu alaycı deyim dillerde dolaşmaya başla- mıştı: "Top yemi mi?" Islam dünyası "kadın- larhapishanesr olduğundan böyle sözlere ge- çit yoktur. Kadın köledir; bu kadınlar doğum kontrolünde ne işe yarar! Partilerimiz, hele dinci ve şeriatçılar bu işin ucundan bile tutmaz- lar. Peki; açlığa, işsizliğe çöplüklerde yiyecek aramaya hangi din çanak tutar? Dinci lider- ler(!) birerpapa davTanışında nüfus sorunu söz konusu edildığinde... Cemal Nadir, bir karikatüründe, gebe ka- dmlan göstererek "Bunbn vatan hayiniüan ede- riz olur biter" demişti. Vehbi Koç, hızlı nüfus artışuıın bugünkü felaketlere yol açacağını çok erkengörmüş; o se\ımh ve akıllı yüzünde kay- gılarla toplumu ve yöneticileri ısrarla uyarma- ya çahşmıştı. îşte; bugünher iş, hergirişim sar- pa sanyor. Verem, sıtma savaşlan nerede kaldı? Martalar, hedaflcrtne ulafmsk için farklı iletifim arsçfanoı kullanmûk zorunda SÖz konusu Intemet olunca, vveb taunmı ve toknotoji*ının marks stratejılgriyle uyum içinde olması hayati onem kazanıyor. Pentagon Interactive, o-busıness projel«hn<fe uknotoırvi m*r*j hedeflerina ulafmak ve rakabete karşı avants> sağiamak içtn kuUantyor. PENCERE Uder?.. Dtyojen Türkiye'ye gelmiş, eline meşhur fenerin almış, gündüz vakti sokağa çıkmış, aranıyor... Sormuşlar: - Ne anyorsun Diyojen?.. - Liderarıyonjm.. - Ama sen ünlü öykünde lider aramıyordun ki.. adam anyordun... Filozof demiş ki: - Türkiye'deki modaya uydum!.. • Bir açıdan bakıldığında Türkiye'de lider çok, elini sallasan ellisi.. Saçını sallasan tellisi.. Bir sürü parti var, her bir partinin değişmez genel başkanı sözüm ona lider değil mi?.. Yine de lider arayışı sürüyor... Derviş Amerika'dan geldiği günden beri sürekli sorgulanıyor: - Politikaya atılacak mısmız? Derviş uzatmalı lider adayı... Şimdi Bayar da gündeme girdi; Amerika'dan ısmartama getirtildi; yurda ayak basarken Kuran, bayrak, namaz, kılıç kalkan faslı başladı... Bayar da lider değil mi?.. Yeter mi?.. Yetmez!.. • Peki, ne olacak bu memleketin hali?.. "Ne ise halim, o çıksın falim" diye kahve fincanı kapatanlar bile geleceğin aşağı yukan koşullannı artık kestirebiliyorlar... Ülke, hem ekonomide hem de siyasette, dtşanya bağlanmış durumda; IMF'nin ve AB'nin koşullanna uymak zorunluğuna herkes başını eğmiş; hiçbir lider ve hiçbir lider adayı bunun dışında tek laf etmiyor... Al birini.. Vurötekine.. Acı gerçek böyleyken 'sözüm ona lider' sayısının artması ne işe yarayacak?.. Partiler çoğalacak, seçimden bölük porçük bir sonuç ortaya çıkacak, hiçbir parti ülkenin gidişatını tek başına etkileye- bilecek bir ağırlık taşıyamayacak, yamalı bohça koalisyonlarda pazarlıklar kızışacak; Türkçüler epeydir bu koalisyonda yerierini aldıklanna göre dincilere pabuç bırakılmayacak... Seçim sandığından gümbür gümbür çıkarak tek başına bu ülkenin yazgısını değiştirecek bir lider beklemek boşuna... Ya AKPve Tayyip?.. Yokcanım.. Tayyip de "tövbekâr oldum" diye yalvar yakar kıvranıyor; IMF'nin ve AB'nin çerçevesi içinde "takıyye" yaparak meşrulaşmaya çalışıyor... Ama, Erbakan gibi, onun da üstüne çarpı işareti çekilecek gibi görünüyor... • Avrupa'nin sınırı Türkiye'de sonlanır; ondan ötesinin zamiri Iran, Irak, Suriye'de ortaya çıkar ki demokrasinin D'sini o ülkelerde bulamazsın... Bölgede Türkiye'nin başında çok belâ var!.. Ortadoğu dünyanın en "muhataraJı" cografyası değil mi?.. Ne yana baksan tehlikeli!.. Irak savaşının eli kulağında mı?.. 'Cumhurbaşkanı - Hükümet - Genelkurmay' devletin üst düzeyde üç odağı... Ancak bu üç odak arasındaki iletişim ve uyumun tam oiduğu söylenemez... Pılım pırtı partiler ortamında gerçek liderlik bu uyumu sağlamaktan geçer... Nerede öyle bir liderlik?.. EHGLISH CENTRE L s n g u a g e S c h o o I Progr*ml«r> Wm Ştrketter ve Kuruiuflar İçin Özel Progrvnltr If (ngltizcejl -IELTS-KPDS Sınavlınna HaztrftR Programları ÇocuKtara Bire-bfr Inglliıce Egltlmleri E» Hanırnlanna Özel Harta İçl Gündüz ilerimbte Öcretstr AktMtel«r BAŞARINIZI zİRVEyc hAZIRIZ... GLISH CENTR L a n g g e S c h o § T.C. tSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ AYDEVLANMA KONFERANSLARI No: 17 Yönetmen Prof. Dr. Kemal ALEMDAROĞLU Konuşmacı Prof. Dr. Süha GÖKSEL Doç. Dr. Tonguç GÖRKER Konu Sağlık Politikası Gün : 01 Mayıs 2002 Çarşamba Saat : 15.00 * Yer : Î.Ü. Fen Fakültesi, Ord. Prof. Dr. Cemil BİSEL Konferans Salonu Aydınlık yannlar özlemi içindeld tüm yurttaşlarımız davetlidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle