22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17MART2002PAZAR IZLENIM Kâbil'de öğretmenlik yapan Wazhma, 'Afgan kadınlann lüksbudalasıolmadığını'söyledi Sadece eşitlik istiyoruz PAZAR ORHAN BURSALI Tarihi Bir Fırsat Yo hayır, oyle spor sayfalarının manşetleriyle karıştırmayın bu başlığı; bu gerçekten bir fırsat. Ülkemizin üretım guçlerı, bıçımi, anlayışı konusunda belki de kökten ve toptan bir değışıkliğin yaşanacağı bir fırsat. öyle bir fırsatsa neden bizim haberimiz yok diyebilirsiniz. Aslında ilgili kimselerin haberi var da basınımıza pek yansımıyor; eğer fırsat kaçarsa, sanırım haber bile olmayacak. Konu, Avrupa Birhğı'nın (AB) yeni başlayacak olan 6.ÇERÇEVE PROGRAMI'na Türkiye'nin katılımı. Bu program ve onemı nedır? • •• AB, ekonomik ve sosyal gelışme sağlamak amacıyla 1984'ten ben beşer yıllık bilimsel araştırma ve teknoloji geliştirme programları uyguluyor. Bu yıl beşinci program bıtiyor ve yenı yıldan ıtibaren 6'ncısı başlıyor. Bütun üye ve Türkıye gibi aday ülkelerın girdikleri bu programa, ülkemız de katılacağı iradesini ve kararını haziran ayına kadar bildirmek zorundadır. AB'nin bu 6. Çerçeve Programı, vizyon ve içerik olarak öncekilerin hepsinden farklıdır. AB, bu programın içeriğini gerçekleştirerek, üye ulkelerin veya AB'nin ekonomısını, bılgı uretme ve bılgıyı teknolojiye dönüştürme gücünü ve yeteneğını Japonya ve ABD karşısında rekabetçi bir düzeye yükseltmek, birlik ıçinde yeni iş alanları açmak ve işsizliği yenmek istemektedir. AB Komısyonu'nun bu alanda temel belgesi kısaca "Avrupa Araştırma Alanı" olarak biliniyor. Belgede "Yeni Bir Ufuk" başlığı altında, 6. Çerçeve Programı'nın tarıhsel niteliği üzerine özetle şu düşüncelere yer verilmekte: • 1980 başlarında, 4. Sanayı Devrimi'nin ana sektörlerinde, Avrupa ülkelerı ve Avrupa düzeyi, ABD'nin gerisindeydi. • Geçen 20 yıl içinde yeni ekonominin ve bilgi temelli toplumun dünya çapındakı gelişmesinde "Araştırma" kılıt rol oynadı. Ayrıca "Araştırma", ekonomik ve sosyal ilerlernenin; rekabetçi ve istıhdam yaratıcı bir iş hayatı ile daha kaliteli bir yaşamın kilit faktörü ve temel itici gücü oldu. Yani bilim ve teknolojı, politika yaratma sürecınin merkezıni oluşturdu. • Ancak Avrupa bu gelişmenin tam farkında olamadı. AB'nin 1999 yılında araştırma ve geliştirmeye (ArGe) ayırdığı kaynak, ABD'den 70 milyar Avru daha az oldu. • AB'nin gayrı safi yurtiçi hasılasından ArGe'ye ayırdığı pay ortalama %1.8 oldu. Oysa ABD'ninki 2.7, Japonya'nınkı ıse3.1'dır. • Buna bağlı olarak, kişi başına düşen araştırmacı, patent sayısı ve yüksek teknoloji ihracatı, yine bu ülkelere kıyasla düşüktür. • ABD'ye doktora için gıden Avrupalı öğrencilerin yarısı dönmüyor. ı • Durum böyle giderse, AB rekabet gücünü iyice yıtirir, ekonomısi daha gerı düşer ve işsizlik artar. • 6. Çerçeve Programı'ile bu durumu tersine çevirmekzorundayız... Bu program, AB'yi seçilen öncelikli alanlarda ArGe'ye yöneltmekte, üye ülkelerarasında işbirliğini arttırmakta ve ortak bir Avrupa araştırma politikası ile bunun mekanizmalarını düzenlemekte. • •• Program, öncelikli araştırma alanlarını ise şöyle belirliyor: • İnsan sağlığına, hastalıklara yönelik bıyoteknoloji ve genetik bilım; • Nanoteknolojiler, akıllı malzemeler ve yeni üretim süreçlerı; • Bilgi toplumu teknolojileri üretimi (özellikle arayüzler); • Havacıhk ve uzay; • Gıda güvenliği ve sağlık rıskleri; • Sürdürülebilir kalkınma, Avrupa açık bilgi toplumunda yurttaşlık ve yönetim; enerji sistemleri; • •• Türkiye, 6. Çerçeve Programı'na katılırsa, bütün diğer ülkeler gibi ortak kasaya bir para ödeyecek, ancak bütün yukarıdakı alanlarda, sanayisi, üniversiteleri dahil tüm araştırma ve teknolojik geliştirme birim ve kurumları, tuzelkişılıkler, ortak projelere başvurabilecek ve kaynak alabilecek. AB, 6. Çerçeve Programı ile Avrupa içinde yeni bir kalkınma dinamizmini ateşlemek istiyor. Rekabetçi bir düzeye yükselmek, yeni iş alanları yaratmak, araştırma ruhunu geliştirmek istiyor; hepsinden önemlisi, AB, ekonomik ve sosyal gelışmesini önemli ölçüde bu programın başarısına bağlamış durumda. Bu programa katılmakla Türkiye, bütün araştırmacı kişı ve kurumlarıyla, sanayisiyle yenı bir dinamizm kazanma ve ekonomisinı bilgi üretme, ürettiği bilgiyi teknolojiye dönuştürme ve böylece dünya çapında yaratıcı ve rekabetçi olma fırsatını bir ucundan yakalayacak ve boyle bir ortama gırmiş olacaktır. • •• Tarihi bir fırsat, derken haksız mıyım? Bu konuyu sürdüreceğim. obursali(/cumhuriyet.com.tr. atılı medyayı eleştiriyor Ingilizce öğretmeni Wazhma ve ekliyor: "Afganistanlı kadınları lüks budalası sanıyorsanız bu doğru değil. Yani parfüm gibi, makyaj malzemesi gibi ya da süslü elbise meraklısı ve bunlann peşinden koşan insanlar olarak Batı medyasında gösteriliyorsak, çok şaşıracağım buna." T T Tazhma, Kâbil \/\/ Üniversitesi f f taboratuvarlanndada araç ve gereçin olmadığını belirtiyor. Wazhma, Öğrenciler bu yüzden deney yapamıyorlar." Taleban, pozitif bilimle ilgili araç, gereç ve avadanlıklan suç aletleri sayarak yok etti" diyor. TEKİN SÖNMEZ KÂBtL tngilizce öğretmeni Bayan VVazhma ile iki defa buluştuk. Akşam iş sonrası evinde buluştuk ilkin. Tipik, Afganlı mavi çadarisini (burka) çıkardıktan sonra, üzerinde siyah beyaz pikeli bir elbisesi olduğunu gördüm. Benimle Ingilizce konuştu. Güneş batmadan öncc evinin iç avlusunda fotoğraf çekmeme izin verdi. Haftanın bellı günlerinde Ingilizce öğretmenliği yapmakta, belli günlerinde bilgisayar kurslarına gitmekteydi. Afganistanlı kadının bugünkü durumu hakkında çok ateşli bir konuşmacı olduğunu gördüm. Afganistan'da, yeraltına inerek Taleban dönemini geçirmiş Feminist Hareket'e bağlı bir militan sandım bu nedenle. "Gecikirsem otele dönüşüm zor olabilir! Taksi bulmak, biliyorsunuz, kolay değil, hatta geç bile kaldım... Konuşmayı yann kent merkezinde devam ettirebilir miyiz?" Bir süre düşündü... "Evet, cumartesi günü bilgisayar kursuna gidiyorum. Orada buluşabiliriz." Ayağa kalktım. "Fakat" dedi, "Unutnıadan... söyleyeceğim şeyler var... Orada belki konuşamam... Biz, Afganistan'da yaşayan kadınlar neler mi istiyoruz?" Ben heyccanlandım, yine, hani kozmetik nesnelerden söz ederse sınıfta kalabilirdim!. "Okulda İngilizce öğretmenliği yapmaktayım, fakat maaşımı alamıyorum. Daha da önemlisi, maaşımın ne kadar olduğunu da söyleyen yok, ne zaman vereceklerini de... Batıh hanunlarda böyle bir lüks tercihi var mı?" Calısma hürrlyetl Aptal gibi bu soruya yanıt vermeyc hazırlanıyordum ki konuşturmadı beni gülerek. "Evet, eşitlik verilsin Afganistan'daki kadınlara da... Bizler de erkcklcre verilen işlerde çalışma hürriyeti istiyoruz..." Karanlığın çöküşünü, pencereden görerek ürperdim bir taraftan... " Batılı şirketler, Kâbil'de crkeklerle kadınlara eşit oranda iş vermiyor" demiştiniz biraz önce... Bunları yinelerken tek odalı bu sade konutun kapısına yöneldim. Ingilizce öğretmeni VVazhma, Batılı medyanın Afganistan kadını hakkında fazla bir şey bilmediğini söylüyor. açarak meraklı meraklı baktı gözlerıme. "Belki de..." dıyesı oldum, biraz da ürkerek bu sahneden... "Eğer, böyle ise" diye oturduğu yerde kendisine çekidüzen verdı. Mavi el örmesı boyun bağının aşağıya sarkan bölümünü de yeniden toplayarak muntazam parmaklarıyla; biçımli hoş yüzünün çevresıni de şalını düzeltiyormuş gibi kontrolden geçirdi. bu doğru değil. Yani parfüm gibi, makyaj malzemesi gibi ya da süslü elbise meraklısı vc bunlann peşinden koşan insanlar olarak Batı medyasında gösteriliyorsak, çok şaşıracağım buna." 44 Batı medyasının Afganistan ve dahası Afganistan kadını hakkında fazla bir şey bildiğini sannııyorum" dedim. " Kadınlann seçme ve seçilme hakları yok Afganistan'da. Sayımlarda onlar gösterilmese de olabiliyor, falan..." bunlann, bu tür şeylerin Batı'dan gönderilmesini istiyorum..." Rahat bir nefes aldım. Hani benden parfüm isteyecek olsaydı ne yapacaktım, diye heyecanlı dakikalar geçirmiştim. "Bunlardan haberim yoktu" diye mırıldandım sonunda... "Yardım istiyoruz, evet! Neyin yardımını istiyoruz? Batı medyası, bizim taleplerimizi nereden bilecek, bizlerle konuşmuyorsa?" "Balı medyası, özellikle kadın haklaı ınııı da Afganistan'a ulaşmasım istiyor" dedim. Eşlt oranda 1$ Inci dişlerinin panltısını bu melankolik akşam üstünün alacakaranhğında seyrediyordum; o, Bayan Way.hma kadınca yumuşak yumuşak gülümsüyordu... "Eşit oranda iş... Kâbil'deki Batılı şirketler, yüzde doksan dokuz erkeklere iş veriyor. Biz insan değil miyiz? Görüyorsunuz.. benden küçük üç kız kardeşim ve annem.. bizim de yaşama haklanmız var! Batılı bayanlarda da böyle bir lüks var mı?!" Daha fazla duramadım orada... Tokalaşmak için elimi uzatırsam havada kalabilirdi; konuk edildiğim için teşekkür ettim birkaç kez... "Kâbil'e bir daha gelecek olursanız, akşam yemeğine bekleriz" dedi. "Unıanz, o zaman elektrik kısıntısı da sona erer..." Erkek düşmanı olmak Gözucuyla annesine baktı. Söyleyeceklerini tarttığını hissetmiştim. Fakat nasıl olsa annesı de, kardeşleri de Ingilizce bilmiyordu, bana döndü yine narin bir kadın kıpırtısıyla: " Erkek düş.mam olmak gibi bir lüksünıii/ yok bi/.im. Yani Afganistanlı kadınlar, böyle muhteşem bir lükse sahip degiller." u Muhteşem bir lüks" tanımlaması ne anlama gelmekteydı? Bunu çok hızlı düşünerek kunuşmanın bundan sonrasına egemen olma zorunluluğunda hissettim kendımı. Yoksa kontrolü kaçıracaktım elden... "Bakın" dedi, "sayın gazeteci, Batılı nıedya Afganistanlı kadınlan lüks budalası sanıyorsa Pozltlf billm yok edlldl' Bayan VVazhma'nın karşısında terlemeye başlamıştım; bacağıma da kramp girmişti. Oturma tarzımı değıştirırken, vücuduma daha rahat bir durum sağladım ve gülümseyerek baktım, bu Afganlı güzele. Tacik kökenli olduğunu daha sonra öğrenecektim. "Hım! Tamam!" diye mırıldandı. "Ben kendi hesabıma şunlan isteyebilirim. Mesela; Kâbil Üniversitesi'nde; laboratuvarlarda araç vc gereç yok... Öğrenciler bu yüzden deney yapamıyorlar." "Taleban, pozitif bilimle ilgili araç, gereç ve avadanlıklan suç aletleri sayarak yok etti... Ben Karanlıkta konuşma Bu arada, gölgeler çökmüştü bulunduğumuz odaya. Bayan VVazhma'nın annesi karşı köşede oturmuş sessiz sessiz bakıyordu bize. Kız kardeşleri de oradaydı Bayan VVazhma'nın. "Karanlıktayız! Kusura bakmaym, elcktriğimiz yok!" diye konuyu dcğıştirdi. "Bugece elektrik kesintisi bizim semtc geldide..." Annesıyle bakıştılar... "Ailemizle akşam yemeğine kalacak mısınız? lYlenınun oluruz" diye mırıldandı ve hem de anncsiylc Farsça birkaç kez konuştu aynı zamanda. "Hayır.Teşekkürler" dedim. Yasama hakkını konusuyoruz' Parlak, beyaz, güzel dişlerini cömertçe göstererek güldü, bunu kendisine sorduğum zaman. "Bizlerin, Afganistan'da erkek doğmama talihsi/ligine uğramış olan insanlann da yaşama hakları var, değil mi? Bu haklann ayırdına varan her insan nasıl davranacaksa, bizler de burada, Kâbil'de böyle davranacağı/. Çiiııkü, yaşanıa hakkını konuşuyoruz." Batı'da; Avrupa'da, Amerika'da militan feminist hareketin savunucularına onu bir an benzettiğimi, eveleyip geveleyerek söylemeye çalıştım. Dilim dolanmaya başlamıştı... "Baskı dönemlerinde Batı'ya sığınan ve uradaki feminist savaşçı kadınlan taklit eden pek çok Asyalı kadın var" dedim, kendimi koruma ihtiyacıyla. Klrlenmeme hakkı Mavi el örgüsü dantelalı boyun atkısını düzelterek bu tek katlı sade evin sahanlığına yürüdü ve dış kapıyı açarak yol verdi bana... Yakınından süzülerek geçerken Bayan VVazhma'nın çok hafif, genç kadın kokusunu aldım... Demek ki parfümün ne olduğunu biliyordu ve benim ona böyle bir armağan vermemi beklememiştü... "Hayat Kapısı"nın arkasında durdu. Sokaktan geçen olursa benimle görülmek istemediğini sezer gibi oldum. Yaşadığı toplumda, "kirlenmeme hakkı" da vardı ve bunu da özenle koruyordu... "Cumartesi günü gelmeyi unutmayın" diye içeriden fısıldadı, kapıyı kapamadan önce... Hiç çalısmadan harcamak Isteğl "Sözünü ettiğiniz insanlann kimlcr olduğunu bilmiyorum. Ne istediklerini de... Lüks bir hayat ını istiyorlar? Yani hiç çalısmadan, erkeklerin onlar için kazanmasını ve harcamasım mı istiyorlar?" "Barı'daki feminist hareketin neyi savunduğundan ben de tam emiıı değUim. Fakat, onların bulıınduklan bazı lokallere, kahvelere, lokantalara, gece kulüplerine erkekler giremez" diyesi oldum Bayan Wazhma'ya"Bunlar erkeklerden ııefret mi ediyorlar?" derken, iri, güzel, siyah kehribar gözlerini hayretle 2 cilt Nihat SARGIN yapıtı Edinme Adresi: Istıklal Caddesi, Bekâr Sok N o 9 Kat.2 Taksim İSTANBUL Tel: (0212] 249 95 70 Türklve'ye davet Bir an orada çakılı kaldım... Sonra zor bela da olsa söylendım: "Sizi Türkiye'ye davet etsem!.. Gelir misiniz?" Bunlan söylerken kalbim güm güm vurmaya başladı... Beyaz inci dişlerini, akşamın alacasında parıldarken gördüm bir an... Kapıyı yarım kapamıştı... "Neden olmasın!.. MemnuniyeÜe..." derken kapıyı örtmeye davrandı... Sonra durdu ve: "Gelecek sefer bunu daha ciddi konuşabiliriz! Olmaz mı?" dedi gülerek... TÜSTAV Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı SATILIK 2001 Model Palio 1. 2S beyaz renk, 28.000 km'de Tel: 51205 05/485•486 Taleban'ın Kâbil'i ele geçirmesinden sonra toplumsal ha\ .tiiaıı dı^laııan kadınlar normal yaşama dönmeye çakşıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle