23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17MART2002PAZAR 12 PAZAR KONUGU Ermeni Araştırmalan Enstitüsü 'nün Direktörü Emekli Büyükelçi ÖmerLütem ile Ermeni sorununu konuştuk Soykınm iddialan hasta ruhun eseri Türkiye'nin ımajı kötülesti Ya Avrupa Parlamentosu'ndaki durum? Oradaki durum bir hayli karışık. Benim gördüğüm kadarıyla Türkiye'nin Avrupa'ya girmesini istemeyenler ya da şimdi girmesini istemeyenler gibi Türkiye'ye karşı açık olmayan, hatta gizli sayılabilecek bir koalisyon var. Ermeni meselesi de son zamanlarda Türkiye'ye karşı negatif oluşumların bir parçası olarak görünüyor. Türkiye'nin hiç istemediği bir Ermeni tasansını ortaya attığınız zaman o tasandaki unsurlar için değil, Türkiye'ye karşı olunması nedeniyle bu işi yapıyorlar. Burada şu noktaya dikkat çekmek istiyorum: Gerek milli parlamenlolarda, gerek Avrupa Parlamentosu'nda alınan kararların hiçbir yaptınm gücü yoktur. Bunlar tamamıyla tavsiye ya da temenni mahiyetindedir. O kararların hiçbirisi uygulanamaz. Yalnız, bunlar uygulanamaz demek, bunların önemi olmadığı demek değildir. Bunlann ciddi önemi vardır. Bu kararlar Tiirkiye 'ye karşı niyet ve Zİhniyeti belli etmiyor mu? Tabii ki ediyor. Türkiye'nin imajı zaten 1980'den, hatta 1970'lerin başından bu yana çeşitli nedenlerle kötüleşmiştir. Zaten bu çok kötü bir olgu. Onun üzerine de insanhğa karşı suç oluşturan soykırımı koyarsaruz, gerçekten imaj bakımından çok aşağı bir noktaya geliriz. Bu kötü imaj ekonomik güçlüklerden daha çok AB'ye girmemizi etkileyebilir. Üst üste aiınan bu yoldaki kararların önemini ben burada görüyorum. Zaten parlak olmayan Türkiye'nin imajı büsbütün karartılıyor. O kararların yaptırım gücü yok, ama böyle bir zaran var. Bir başka zaran daha var. O da şu: Türkiye bu türlü kararlar alındığında birlik içine giriyor ve bu kararlan reddediyor. Ama bu kararlan alan ülkelerle ilişkiler de zedeleniyor. örneğin, Fransa'yla olduğu gibi... Bir yıl var ki ilişkiler hâlâ yerli yerine oturmadı. Ben bu fikrimi söylediğim zaman tepki ahyorum. llişkilerin bozulmasından, örneğin Fransızlann da nasiplerini aldığı gibi karşıhklar işitiyorum. Tabii ki bu Fransızlann aleyhine oluyor. Ama bunun Türkiye'nin de aleyhine olduğunu söylemek lazım. Fransa, Türkiye'yi AB yolunda destekleyen bir ülke. Fransa'nın Doğu Akdeniz politikasıyla Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki görüşleri çok örtüşür. Fransa, bizim için ekonomik, askeri işbirliği bakımından çok önemli bir ortaktır. Bu meseleden aramız bozulduğunda, bundan, evet Fransa zarar görüyor, ama Türkiye de zarar görüyor. Dolayısıyla bu kararlann yaptırım gücü olmamasına karşın, özellikle ikili ilişkilere ciddi zararları vardır. PORTRE / ÖMER LÜTEM Ortaöğrenimini IstanbuVda Galatasaray Lisesi'nde, yükseköğrenimini A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamladı. 1957'de Dışişleri Bakanhğı 'na girdi. Çeşitli kademelerde görev yaptı. 198389'da Sofya Büyükelçisi oldu. Bulgaristan Türklerinin isimlerinin değiştirilmeleri döneminde Sofya 'da görev yaptı; olaym bitişine yakın Ankara 'ya döndü. O dönemle ilgili antlarımn birinci cildiyayımlandı. Bir dönem Ankara'da Müsteşar Yardımcısı oldu. Bunun ardından Vatikan 'a büyükelçi olarak gitti. Son olarak UNESCO 'da Türkiye Daimi Temsilcisi oldu. 1998'de emekli oldu. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (ASAM) önce Balkan Bö'lümü Direktörlüğü 'nü yürüttü. ASAM bünyesinde Ermeni Araştırmalan Enstitüsü kurulunca da bir yıldır onun direktörlüğünü üstlendi. bir ucu olan Ermeni soykırımı sorıtmı, temcit pilavı gibi ısıtılıp önümüze geliyor. Daha uzaktan, bozulmuş kokusıı duyulduğunda midc bulandıran bu temeit pilavı en son on beş gün kadar önce Avrupa Parlamentosu nda fsveçli parlamenter Per Gahrton 'un Güney Kajkasya raporuyla soframıza buyur edildi. Per Gahrton kim, Ermeni soykırımı sorunu kim, diye düşünehilirsiniz. Önce Liberal Partili olan, sonra Yeşiller 'e geçip Isveç 'in AB üyeliğini bile veto edebilen, son yılların polisiye roman yazarı Gahrton, Ermeni sorununa da anlasılan bir Hercules Poirot örneği yaklaşıyor. Batılı sivasiler, Ermeni sovkırımı sorununu karıştıradursun, merkezi Ankara da olan Ermeni Araştırmalan Enstitüsü de IstanbuVda Talat Paşa nın öldürülmesinin yıldönümü nedeniyle uluslararası bir sempozyum düzenledi. Bu sempozyumun hedejleri ve hep önümüze konulan Ermeni soykırımını enstitü direktörü emekli Büyükelçi Ömer Lütem 'le konuştuk. seçtıklen bir yoldur bu. Yani, bazı çıkar gruplan diasporadaki Ermenileri sömürüyorlar. Bu gelişmelerin esasında bu vardır. Şöyle söyleyelim. ABD'de Ermeni toplumu olmasa Gregoryen papa/.lar da olmayacak; Eçmiyazin'e gitmek /orunda kalacaklar. Hiç giderler mi? Hiç kimse kalkıp da ABD'den o koşullardaki Ermenistan'a gitmez. Bir de yakın geçmişte Türkiye'yle Ernıenistan'ı uzlaştırmak için bir TürkErmeni l/Jaşma Koınisyonıı kurulmuştu. Ermeni tarafımla Enııcnistanlı olmayan Ermeniler vardı. Si/£e Ermenistanlı olmayan Krmenilerin o komiteye, sorıın çö/mek ü/ere davet edilmelerinin anlamı ne olabilir? O, Ermenilerin tamamını temsil etsinler, diye uydurulmuş bir şeydi. Fakat demin de söylediğim gibi, Ermenistan'daki Ermenilenn bu tür duygular ve ruh haliyle hiçbir ilgılerı yok. Türkiye'ye çok dost olduklan söylenemez, ama onlar günlük hayalın daha fazla içindeler. Buşekildc bir soykınm edebiyatıyla karşı karşıya kalmadıklan için dc Tiirkiye ve Türklere karşı negatif duyguları çok daha az. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi bünyesindeki Ermeni Araştırmalan Enstitüsü olaruk Talat Paşa 'nın ölümyıldönümü nedeniyle bir sempozyum düzenleme kararı aldınız. Bufikir nasıl doğdu? Bu fikir bir sürc önce doğdu. Ama sanıyorum işin esasında 11 Eylül terör saldınlan var. 11 Eylül dünyada terorizme yeniden dikkatlerin çevrilmesine neden oldu. Derken, bir gün aramızda konuşurken Talat Paşa'nın öldüriilmesi tarihini de göz önüne aldık. Dünyadan, bu konuyu bilebilecek bazı kişileri birarayagetiriyoruz. Sempozyumun gerçekleşmesi için Sayın Kültür Bakanı büyük ilgi gösterdi ve yardım etti. O yardını olmasaydı belki bu kadar yüksek düzeyde katılım sağlayamayabilirdik. 1975 'te başlayan ve özellikle de Türk diplomatlarını hedefleyen Ermeni terör örgütü ASALA 'nın eylemlerinin başlama nedenleriyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Birinci olay, 1973'te Los Angeles'ta Yanıkyan adlı Ermeninin Türk Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Bahadır Dcmir' i şehit etmeleri olayı. Ama bu organize bir terör olayı değildi. Yanıkyan üstelik biraz meczup olmakla tanınıyordu. Fakat, bu olayın yankılan o kadar fazla oldu ki Ermeni aşın siyasi çevreleri Türk diplonıatlannı öldürerek kendi davalarını bütün dünyaya duyuracaklan sanısına kapıldılar. O zamana kadar Ermenilerin iddialan dünyada pek de fazla yankı bulmuyordu. Yanıkyan olayı birdenbire dünya kanıuoyunda geniş yankı bulunca bu, Ermeni aşın uçlannca bir tirsal olarak düşünüldii. Türk diplomatlan böylesine öldürülürse kendi davalannın dünya basınında daha faz.la yer alacağını düşündüler. Burada çok önemli bir nokta var. 1973'te Yanıkyan olayı, 1974'teKıbnsBarışllarekâtı gerçekleşti. 1974 Kıbns Banş Harekâtı, Yunanistan'ın bütün gücüyle Türkiye'ye karşı cephe alması anlamına gelmektedir. O sırada Ermeniler Yunanistan'dan büyük bir destek görmüşlerdir. Ama Yunanistan bu desteği hiçbir zaman açıkça ifade etmemiştır. Kıbns Harekâtı 'nın Ermeni terör hareketlerinin iyice doruğa tırmanmakta olduğu bir dönemle kesişmesl sizce rastlantı mı? Olmayabilir. Her neyse... 0 sırada Ermeni diasporası Yunanistan'da büyük birmüttefik buldu. Yunanistan'ın onlaraçok da yardımlan vardı, ama bunu hiçbir zaman resmen ifade etmedi. Türk diplomatlarına karşı işlenen cinayetlenn aşağı yııkan tamamı profesyonelcedir. Yani, bir kişinin kızıp, eline tabancayı alıp karşısındakini vurması biçiminde değildir. LEYLA TAVSANOGLU bela sannalının Sam vveems'ın ilginç kitabı Sam Weems adlı Amerikah bir araştırmacı yazar, bildiğim kadarıyla Ermeni soykırımı çerçevesinde dolaştmlan iddialara karşılık bir kitap yazdı. Kitabın içeriğinin, sözde soykınm iddialarına karşı Türkiye 'nin savunduğu tezlerle örtüştüğünü öğrendim. Bu konuyu biraz açar mısınız? Evet. Kitabın ismi "Armenia: A Great Deception" (Ermenistan: Büyük Aldatmaca). Sam Weems pek çok belge incelemiş, pek çok araştırma yapmış. Ama kitabı daha görmedim. 6 Nisan'da, ABD'de yayımlanacak. St. John's Yayınevi tarafından basıldı. Şimdiden Ermenilcr arasında büyük itirazlara yol açryor. Çünkü şimdiye kadar hep Ermenilerin yazdıklan kitaplar, hep onlann görüşleri var. O nedenlc bu yeni kitap çok ilginç görülüyor. Peki, Sam Weems böyle bir çalışma yapmayı neden aklına koymuş? Türklere karşı büyük haksızlık yapıldığı kanısında olduğu için... Muhtemelen Türkiye ve Türklerin seslerini yeterince duyuramamış olmalarının sıkıntısını duyuyor. Birinci Dünya Savaşt 'nda herkesin hirbirini öldürdüğü, Ermeni Taşnak ve Hınçak 'lartn da Almanya ve Rusya tarafından kullanıldığı bilindiği halde, bu gerçekler göz ardı edilerek Osmanlı İmparatorluğu 'ndayaşuyun Ermeni toplumuna sistematik bir soykınm uygulandığı iddialan neredeyse biryüzyd sonra sizce neden sürekli gündeme getiriliyor? Benzer bir tehcir Rumlara da uygulandığı halde sizce neden Rıım toplumu soykınm yapıldığı iddiasıyla ortaya çıkmıyor? Sorunuz çok güzel. Ama bunun cevabını Rumlar daha iyi verebilir. Ermenilerde durum Rumlara kıyasla biraz farklı. Ermeniler çok büyük bir diaspora teşkil ediyorlar. İşin esasının şuradan kaynaklandığını sanıyorum: Herkes, Birinci Dünya Savaşı'nda büyük haksızlıklar yapıldığını ve Ermenilerin bunun inlıkamını aldığını söyler. Intikam sözcüğü bir noktaya kadar geçerli olabilir de bu olayın üzerinden sızin de dediğiniz gibi, nercdcyse bir yüzyıl sonra intikanıdan söz etmek biraz garip oluyor. Bu ne biçim bir kindir, diye sorabilirsiniz. Ama temelde başka nedenler var. Nedir o nedenler? Açıkça her yerde yazılmaz, ama çok dikkat ederseniz satır aralannda, sözler aralarında çıkanyorsunuz. Diasporadaki Ermenilerde asimilasyon var. Örneğin Fransa'daki Krmeniler gittikçe Fransızlaşıyor, ABD'deki Ermenilergittikçe Amerikalılaşıyor. Bunlar bir süre sonra Ermeni kimliklerini kaybediyorlar. Ermenilerin bu kimliklerini kaybetmesinden büyük rahatsızlık duyan bir grup var. Bunun başında da Ermeni kılisesi geliyor. Bu, AB1), Fransa, öbür ülkelerdeki Ermeni kiliselerı... Yine o ülkelerdeki Ermeni siyasi partiler, hayır vekültürcemiyetleri... Buyerelkiliseler, yerel partiler ve yerel hayır cemiyetleri, Ermeniler yaşadıkları topluma asimile olduklan takdirde kendilerinin de ortadan yok olacaklannı biliyorlar. Orada Enneni toplumu kalmazsa Ermeni kilisesinin de varlık nedeni ortadan kalkar. Dolayısıyla kendi varlık nedenlerini koruyabilmenin tek yolu oralardaki Ermenilerin Ermeni bilincine sahip olmalandır. Peki, bu asimilasyon eğilimine karşı Ermeni bilincini koruyabilmeleri için ne yapmalan gerekiyor? Birinci Dünya Savaşı'nda olanlan büyük bir soykınm, büyük bir felaket olarak gösterip kışıleri bunun çevresinde birleştirmek, yani kişilere ortak bir düşman göstermek... Biliyorsunuz, insanlar kin çevresinde çok kolay birleşirler de sevgi etrafında o kadar kolay birleşmezler. Diaspora Ermenilerindc Ermeni bilincini yaratan, bu soykınm iddialandır. Bu iddialan kaldırdığınız anda tam asimilasyon olacak ve yerel Ermeni kiliseleri kapanacak, yerel Taşnak partileri yok alacak, büyük hayır cemiyetlerinin etkilen kalmayacaktır. Işin ilginç yanı da "Bizkin duyuyonız1' dememeleri... "Tarihi adalet istiyoru/" diyorlar. Tarihi adaletfilan büyük kelimeler...Bunlarhukukigeçerliligi olan kavramlar değil. Tarihte birtakım olaylar olur, bunlar biter; ona göre yeni düzenlemelerkurulur. Tarih hep böyledir. Binnci Dünya Savaşı'nda Osmanlı, AvusturyaMacaristan ve Rus imparatorluklannın hepsi dağıldı. Bundan sonra da yeni düzenlemeler oldu. Bu yeni düzenlemelere göre de haritalar şekillendi. Ondan gerisi artık siyasi bakımdan geçerli değildir. Çünkü yeni siyasi düzen gelmiştir. O nedenle Ermenilerin tarihsel olarak hiçbir hak iddia edccek durumlan yoktur. 1915'i ele alırsak, bunun tarihsel düzenlemesi 1918'de, bizim içinde 1923'teolmuştur. Arkadan yine bir savaş oldu, yine 194546'da bu bölgede bir düzenleme yapıldı. Bir başka tarihi düzenleme de 199192'de gerçekleşti. Öte yandan bugiin 1915'e dönüp de siyasi bir talepte bulunmanın hiçbir anlamı yoktur Per Gahrton'un hazırladığı üüney Kafkasya Raporu daha ortaya çıkmadan Brüksel'e gitmiştim. Onunla ilgili olarak bazı Avrupa Parlamentosu temsilcileriyle görüştüm. Kendilerine hep şunu söyledim: "1915'le ilgili bir tarihi iddiayı siz siyasi bakımdan kabul eder misiniz?" Hiç birisi u Kabul ederim" demedi. Fakat Ermeniler, bunun hâlâ yaşanabileceğini, o zamana dönebileceklerini, zamanı geriye doğru çevirebileceklerini sanıyorlar; ya da öyle görüyorlar. Ermenistan 'da sade vatanduşın öyle bir meselesi olmadığı biliniyor. Soykınm meselesini sadece diaspora Ermenileri ve Ermenistan yöneticilerigündemegetirmiyor mu? Evet. Demin de dediğim gibi varlık nedenleri buna bağlı. Ermenistan'daki ınsanlann bir kısmı buna tepki de duyuyor. Diasporadaki siyasi partiler, hayır cemiyetleri ve kilise, Ermenilerin sürekli bu yolda beyinlerini yıkıyorlar. Ermeniler, 1915'ten bu yana dördüncü kuşağa ginyorlar. Türklere karşı Ermeniler'deki kin ve nefreti bu kuşaklara göre inceleyelim. Normal koşullarda psikolojik vc sosyolojik bir analizin şu sonucu vermesi gerekir: Türklere en çok kin duyması gereken birinci kuşak Ermenilerdir. Çünkü onlar savaşın içinde yaşamışlar ve bütün acılan görmüşlerdir. Ikinci kuşak onlann çocuklandır. Birinci kuşağa kıyasla daha az, ama yine de gözardı cdilmeyecek güçlü duygulara sahıp olmalıdır. Uçüncü kuşağa gelince, bunun çok azalması lazım. Çünkü o acılan çekenleri tanımamaktadırlar artık. Üçüncü, dördüncü kuşağın hâlâ 1910'lu yıllarda yaşaması için hasta ruha sahip olması gerekmiyor mu? Evet. Normal bir psikolojik ve sosyolojik analiz bu sonucu venr. Bunlarda ise tersine oluyor. Ermenilerde Türklere karşı en fazla kin duyanlann üçüncü ve dördüncü kuşaklar olduğu görülüyor. Birinci ve ikinci kuşaklarda ise bu kin ve nefret duygulan az. Üçüncü ve dördüncü kuşaklar Ermeni siyasi partileri, hayır cemiyetleri, yayın organlannın yürüttükleri müthiş bir beyin yıkamaya tabi tutulmuşlardır. Hayatında o olaylan yaşamamış insanlar, "Türk" denince müthiş bir kinle davranıyorlar. Bu da ancak psikolojik bir vaka olarak adlandııılahılır. Ama bu psikolojik vaka da durduğu yerde gelmez. Birilerinin o insanlara bunu aşılaması gerekir. Bu durumda da birileri bu kin ve nefreti sürekli besliyorlar. Bu, işin en korkunç tarafı. Ermeni yazarlar da işin farkındalar, ama itiraf etmekten çekiniyorlar. "Çok travmatik olaylar olduğu için böyle oldu" diyorlar. Hnngı travma? Bana sorarsanız düzmece travma... Bakın, o kadar ilginç ki... Türk diplomatlan öldürenlerin tamamı üçüncü kuşaktır. Yani olaylan uzaktan yakından yaşamamış kişilerdir. Şöyle özetlersek... Bazı çıkar gruplannın, yaşamak için uydurduklan ve Terör yabancılan da vurunca Ermeni katliamlan bitti Peki, bu ASALA cinayetleri nasıl birdenbire durdu? Bu cinayetler 11 yıl sürdü. Bu süre içinde 34 Türk diplomatı öldürüldü. Dördü büyükelçi, dördü başkonsolos, biri askeri ataşeydi. Terorizm kördür. Siyasi bir amaca varmak için yapılır. Kullanılan şiddet de bir süre sonra kontrolden çıkar. Dünyanın her yanında terorizmin çizgisi hep böyledir. Baştan çok belirli amaca doğru yönelir; sonra dağılmalar başlar. Ermeni teröründe de öyle oldu. Bunun dönüm noktası Orly katliamıdır. Orly'de patlama sonucu ölenlerden ikisi Türk, altısı yabancı uyrukluydu. Terörün yabancılara yöneldiğini gören ve o zamana kadar Ermeni terörünü desteklemediği halde pek de karşı çıkmayan Batı basını buna açık tavır aldı. Bu da Ermenilerin hedeflerinın tamamıyla şaştığı gibi aksinin olması sonucunu doğurdu. Davalarını anlatacaklan yerde antipati toplamaya başladılar. Teröristlere yapılan maddi yardımlar kesildi. Bir yıl içinde de bu iş durdu. Ermeniler, daha sonra o dönemi hiç anmamaya, hatırlatmamaya ve bahsedilmemesini sağlamaya çalıştılar. Çünkü o dönem onlar için çok ciddi bir kara lekedir. Bu Ermeni teröristler, kendi davalarını duyurmak için onca insanı öldürürlerken Türkiye'de yaşayan Ermeni cemaatinin nasıl büyük rahatsızlıklarla karşı karşıya kalmalarına yol açtıklarını hiç düşünmediler mi? Türkiye'deki Ermeni cemaatine hiç aldırmadılar bile. O yıllarda Türkiye'deydim. Türkiye'deki Ermenilerin ciddi sıkıntılan, hatta korkularının olduğunu açıkça gördüm. Şunu da vurgulamakta yarar görüyorum: Ne zaman Ermeni sorunu tırmansa bunun manevi bedelini Türkiye'deki Ermeniler ödüyor. Batı ülkelerinin parlamentolannda sizce neden son yıllarda Ermeni soykırımını kabul etme kararlarını alma modası patlak verdi? Bu sorunun cevabı çok karmaşık. Her ülkeye, her olaya göre değişiyor. Ermeni soykınmını tanıyan tam 11 ülke var. Bunlardan Uruguay bunu I965'te tanımış. Orada çok etkin bir Ermeni diasporası var. Soykırımın tanınmasında son yıllarda AB çok önemli rol oynadı. Burada iki çeşit ülke var. Bunlardan birisinde tanımanın en önemli nedeni Ermeni diasporasıdır. 11 ülkenin aşağı yukarı dokuzunda durum böyledir. Geri kalan ikisindeyse, yani Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ta durum daha değişik. Onlar tamamıyla eskiden gelen geleneksel Türk düşmanlığı nedeniyle bunu yaptılar. Oradaki Ermenilerin güçlü olduğunu söylemek mümkün değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle