12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusıa cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ünlii Olmak Nedir?.. "Meşhurolmak birhastaiıktır. Birinsan ne ka- dar değersizse, meşhurluk ipine o kadar çok sarılır, bunun için her şeyi yapar." Bilmem katılırmısınız? "Meşhur" olmak, ya- ni "ünlü" bir kişi sayılmak gerçekten bir tutku- dur. lyi bulmuş Fikret Kızılok! Kendisi de ön- celeri oldukça ünlüydü. "Meşhur Olmanın Al- çaklığı" adlı yazının çıktığı "Edebiyat ve Eleş- tiri" dergisi onu şu sözlerle tanıtmış: "68 kuşağının Kalamışlı yaman bir ozanı, müzik adarrtı, denizci ve diş hekimi. Geri kala- nını bilmey&nler utansın." Fikret Kızılok artık yaşamıyor. Bir zamanlar se- vilen ünlü bir sanatçıydı, sonra bir yana çekil- di. Mesleğini sürdürdü, denizlerde dolaştı, şiir yazdı, şarkı yaptılar, sonra çekip gitti! Herkes gibi, ünlü ünsüz herkes gibi!.. Bağdat Caddesi'nde muayene yeri vardı. Ge- çip dönerken tabelasını görürdüm. Içimden, içeri girmek. bu sanatçıyla tanışmak geçerdi. Şarkılarını severdim. Değişik bir sanat adamı. Niye birden çekildi bir yana? Son soluğunu ver- dikten sonra adı geçti medyada: Sevenler ko- nuştu. Birçokları da "Kim bu" dedi... Ünlü olmak? Nedir ün? Herkes seni tanır, adını bilir, geçip dönerken tanır, "Işte o" der. Bir şairimiz vardı, ünlü olmak her şeyi idi. Kimileri bir şeyler uydururlardı, gidip bilmediği evlerin kapılarınıçalar, "Ben falancayım"dermiş! Her- halde bir meczup sayılıp kapılar üstüne kapa- tılmıştır! llle de ünlü olmak için öylelerinin yap- mayacakları şey yoktur! Bir bakın çevrenize, o ün sahiplerine, nasıl, hangi yoldan, nasıl bir be- ceriyle ulaşmışlar ün doruklarına!.. Ün, para getirir mi? Kimi zaman, parayla ün- lü olmayı eşdeğer sayarlar. Oysa nice ünlüler yaşamlannda en acı yoksulluklar çekmişlerdir. Denecek ki onlann ünleri ölümlerinden sonra- dır. Yaşarken adlarını anan olmamıştır. öyle ün, gerçek ündür! Kızılok, "meşhurolduğunubilmeden" meş- hur olmuş. Ama meşhurluğun hiçbir anlamı ol- madığını anlaymca, yaşamını yalnızca şarkı yaz- maya adamış: "Dünya halklarının yüzde sekseni bilinçsiz, sadece üretim için yaşıyor. Amerika da dahil! Gerçekentelektüelyüzde 5'ibile bulmaz. De- mek ki cahil olan yüzde seksenle ilişki kurup meşhur oluyorsun! Böyle meşhur olmak aslın- da utanılacak bir şeydir, ben utanınm. Değer- li olmak daha önemli... Müziğim, sesim, şarkı- lanm tanınsın, ama ben tanınmayayım." Bir şairimiz, "Benim hiç resmim olmasa, gö- rûnsem yazıca hep" demişti. Sokakta gezer- ken "Işte büyük şair, büyük yazar" demesinler, yazdıklan, yarattıkları okunsun, beğenilsin ye- ter, anlamında!.. Amagünümüz, ün kazanmaçağı... Neyapar- san yap ünlü ol, kendini tanıtmak için her şeyi yap, gerektiğinde boyun eğ, gerektiginde içten- sizlikle en yapılmayacak davranışları benim- se!.. Yazar mısın, kitaplarını kendin öv, seni be- ğenecek, övecek, alkışlayacak bir çevre yarat! Olmadık söylenceler çıkar. Bir de bakarsın rad- yolar, TVIer, basın, seni almışyüceltmiş! Bu ara- da, sen de köşeyi dönmüşsün, nerdeyse No- bel adayıolrnuşsun!.. Böyleleri çok! Sanatta, bilimde, özellikle po- litikada... Ünlüdür? Ama herkes birine sorar "Ne yapmış?" Kimse bilmez! Bir filmde ün kazan- mak isteyen bir açıkgöz kentin dört bir yanına afişlerle adını yazdırmıştı! Adını herkes öğren- mişti, ama kimdi, neydi, neciydi bilen yok! "Alçakça bir şey" mi ünlü olmak, bilmiyorum doğrusu!.. Ama ünlü olacağım diye yırtınmak hiç güzel bir şey değil!.. îki Kısırdöngü: Muhalif Olmak-Sessiz Kalmak Prof. Dr. Merj'em KORAY Yıldız Teknik Üniversitesi T ürkiye'de hemen herkes bir şeylerden şikâyetçi. hepimizin bildiği gibi kendi halinden ya da memleketin halinden memnun olanın sayısı fazla değil. "Ne olacakbumemleketin haK_" tü- rûnden yakınmalar. meyhanelerden ayaküstü söyleşilere kadar her yer- de temel konu bu. Öte yandan. bu ka- dar derdine düştüğümüz bu memle- kette. doğru dürüst bir toplumsal mu- halefet ya da toplumsal tepkı ara ki bulasın. Şimdiîerde bu toplumsal sessizliğin nedenleri. niçinleri üze- rine açıklamalar duyuyoruz. Aile da- yaruşmasının öneminden örgütlen- me eksikliğimize. herkesin bu top- lumsal çamura şöyle ya da böyle bu- laşmış olmasından "'devtete"' verdi- ğimiz önem ve duyduğumuz bağlı- lığa kadar. hiç de yabana atılmaya- cak, birçok özelliğimiz ortaya dö- külüyor. Oysa Türkiye'de toplumsal tepki- nin oluşmamasına pek de şaşmamak gerek. Türkiye'de toplumsal hare- ketlilığin ne önemlı bir tarihsel mi- rası ve geçmişi var. ne de onu bugün var edecek toplumsal güçler... Gi- derek şöyle çevrenize baktığınızda Türkiye'de çeşitii vesilelerle birey- sel düzeyde elestirel ta\ır. muhalıfbir duruş. koyan ne kadar insan görü- yorsunuz ki? Siyasal anlamda ken- dini muhalefet yerine koyan partiler. gruplar. kişilertabıi ki var. Ancak bun- lann önce toplumda oluşmuş, toplum- da kök salmış ve sonra kendini ıfa- de edecek bir dil. bir yolarayarak or- taya çıkmış hareketler olduğunu söy- lemek zor olduğu gibi. sistemli. ka- rarlı, kendi içınde açık secik belirgin- leşmis (netleşmiş), kendi dışında gü- ven kazanmış hareketler dunımuna geldiklerim söylemek de zor. Ya da ortaya çıkan bazı tepkiler. nitelik ola- rak sisteme muhalefet etmekten çok sistemden aldıklanru arttıracak ve- ni bir uzlaşma arayışı ile ilgili. Bel- ki 1950'lerde DP'nin iktidara geli- şini. 1970ortalannda "ortanınsolu- nun" yükselişini böylesi bir toplum- sal muhalefetin ortaya çıktığı dö- nemler olarak düşünebiliriz. Ancak bunlann dışında toplumla bürünleş- rruş bir muhalefetten söz etmek ya da bazı toplumsal güçlerin boylesı bir toplumsal muhalefeti temsil etme arayışına girdıklerini söylemek bu- gün için kolay değil. Kısacası Tür- kiye'de sığ sularda kalan derinleşe- meyen, cılız bir -toplumsal muhaJe- fef olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kuşkusuz bu cılız muhalefetin de toplumsal değişimde az ya da çok et- kisi olmuştur, olmaktadır: ancak top- lumda esas belirleyici olanın (dış dünya dışında) hâlâ devlet ve devlet bürokrasisi olduğu da ortada. Işte bu noktada soruna yalnız devlet v e ya- saklar yönünden bakmanın yeterli olmadığını da görmek gerek. Tür- kiye'de önemli bir toplumsal kesimin birçok önemli ola> da sessiz kalmayı sectigi gün gibi ortada ikeru daha ge- nel bir deyişle bu tophımun. toplum- sal gidişin vönü. içeriği. ilkeicri ku- rallan konusunda sahip okhığu en önemli özellik "sessizlik ve bekle- yiş" iken. bu toplumu valnızcadev- İetten kalkarak anlamak ve anlat- mak gibL muhalefetin yetersizüğini de yalnızca siyasal partilerin yannş- lıklan ve eksiklikleriyle anlatmak mümkün değiL Bir başka deyişle so- run. yalnızca ve çok zaman söylen- diği gibi, niteliklı. tutarlı. kaıarlı ve güvenilir bir sol muhalefetin yükse- lemevışi sorunu da değil. Sorun Tür- kiye'de elestirel olmak. tavır koy- mak, tepki göstermek. muhalifolma- nın sonimluluğunu üstlenmek gibi bi- reysel düzeyde tüm cenahlarda. tüm siyasal ve örgütsel oluşumlarda var olan daha temel bir yetersizlikle il- gili bir sorun... Türkiye'de oldukça yaygın bir so- run olan tepldsizlik. özünde toplum- sal kültürümüz ve bireysel özellik- lerimizle ilgili. Türkiye'de insanlar. "Bana üjşmejen yüan bin yaşasın*\ "Dere>i geçinceje kadar a>ı>a dayı dh'eceksin'', "Her koyıın kendi baca- ğıiıdan asıkr" gibi atasözlerinde bil- lurlaşmış toplumsal değerler sistemi içinde büyütülmekte. eğitilmekte. Ustüne bir de piyasa ekonomisinın temel dayanağı v e baş tacı olan *ya- rannı veçıkannı düşünen insan" tip- lemesi gelince artık kendi küçük ya da büyük dünyalannda birer "örnek homoecooomicus^ olma gayretinden başka bir şey görememenız çok nor- mal. Ancak "homo economicus"un bızim ülkemize uyarlanmış bir baş- ka biçimde anlatımı (versiyonu) ıçin- de çıkarcılık ve yararcılık bire\r sel dü- zeyden çok aile, grup. cemaat gibi birimler düze>inde yaşanmakta. Bu değerler sistemi içine, bir de siyasal baskılar. yasaklar gelince. artık gü- %en ve korunma karşılığında. itaat ve u>Timun sağlanması garanti olmak- tadır. Bu ülkede kuşkusuz durumun- dan şikâyet eden birçok kişi görebi- lirsinız, ama gruba, aileye. sisteme. duruma. düzene karşı bırakınız *mu- hanTbirdunışa*'geçmeyi. bağımsız da\Tanmayı bile becerenler oldukça azdır. Bunun nedenleri korkudur. baskıdır. bugüne kadar yaşanılan olumsuz deneyimlerdir ama. aynı zamanda kuşaktan kuşaga aktanlan toplumsal öğretidir de. Orneğin ge- nelde şikâyet, önemli bir yaptınmla karşüaşmaz. hatta çok zaman bazı ödünler alınmasına yol açar. ancak bağımsızlık, eleştirel tavır ya da mu- halif durus, en başta "dışlanma"' ol- mak üzere insanın başına çeşitii dert- ler açar. O yüzden kolay değildir. İs- met Berkan'ın ya da bazılannın san- dığı gibi Türkiye'de eleştirel olmak. muhalif olmak. hele sol muhalif ol- mak öyle kolay bir şey değildir, tam tersine. yalnız iktidann nimetlerinin değil çewenizdeki insanlann bile sizden uzaklaşmalannı göze alma- nız gerekir. Uzun bir süre bunun bir işe yaramadığını da görmüşseniz. eleştirel ve muhalifkalmayı göze al- mak için hayli cesur olmanız gere- kir. Sol muhalefetin bir çocukluk hastalığı sayılması bundandır. Çün- kü insanlar bir süre sonra boşa kü- rek çekmekten \-azgecme\i daha akıl- lıca bulmaktadırlar. Haksız da sayıl- mazlar. Çünkü toplumsal dönüşüm salt muhaliflerin. aydınlann başara- cağı bir iş değildir: daha önemlisi aydınlann deyişlerinı bayrak yapa- cak toplumsal güçlere. kıtlelere ge- reksinim vardır. Türkiye'de olmayan da budur: bu kitleler ya da toplum- sal güçlerdir. Türkıve'de bu neden- le. muhalefeti küçümsemek yerine. iyi yönetenlerden çok, ı\- i )'önetım- leri yaratacak ve gü\ ence altına ala- cak nitelikli bir muhalefeti yaratma- ya gereksinım olduğunu söylemek gerekir... Türkaye'de >ıllardır bit- meven bunalımlar. düzelmeyen yö- netimler. iyileşmeyen sorurüar kar- şısında ne yaptık da olmadı sorusu- nun yanıtı da burada gızli herhalde. Biz. sanılanın ve söylenenin tersine. Türkiye'de çok muhalefet değil. az ve yetersiz eleştiri. niteliksiz ve ge- lip geçici muhalefet yasadık kı. bun- ca kötüye gidişin önü kesilemedi. Özellikle sol muhalefet ya gençlerin işi oldu ya da kaybedenlenn uğraşı olarak görüldü. Muhalefet diye or- taya çıkardıklanmız. çoğunlulda ya cılız ve yalnız bırakılmış seslerdi ya da gürül güriil isyanlar yasadık. Ezi- lerüenmiz gibi isyan edenlerimız de çok oldu, ancak onlann acısı bile. sıs- temin kendisine yönelmiş derin bir muhalefet ateşı \aratamadı. Biz dev - rimi se\dik belki. ancak soğukkan- h. akılcı, uzun soluklu. kararlı ve sü- rekli birçaba isteyen muhalif olma- yı sevmedik. Mızmızlanmalanrruzı yüksek bir sese dönüştüremedik. is- yanlanmız ise kendi ölümlenni ken- dileri hazırladılar. Kuşkusuz Türkı- ye'deki sol hareket ile ilgili söylene- cek çok şey var; ancak ben gelecek yazımda toplumsal özelliklerimizle toplumsal tepkisizliğimiz arasmda bazı ilişkiler üzerinde duracağım. B u yazı>ı sız okuyuculan- mız okurken tarih ne 19 Mayıs. ne 29 Ekim ne de Önderimizı andığımız. öbür önemli günlerden biri. Sade- ce anma günlerinde mı arumsnoruz ya da bunu ifade etmek için o gün- leri mi bekliyoruz bilınmez. ama gelişmelenn hızmı arttırdığı ve ya- yıldığı günümüzde Atatürk'ün dü- şüncelerinin ve yaptıklannın bizle- re ışık ruttuğu gerçeği hâlâ ortada- dır. Çağdaş uygarlığın her alamyla ılgilenen Atatürk. a>Tiı zamanda bir "\atan \azifesi'' olarak gördüğü spo- ra büyük önem vermiştır. Dünya için önemli olanın bizim için de önemli olduğu düşüncesiyle. savaş- tan yeni çıkmış Türk halkının ken- dini toparlayarak iyi bir duruma gel- mesi ve medeniyetle kucaklaşma- sı amacıyla Atanİrlc gereldi alanlar- dan biri olarak gördüğü sporun mil- letçe anlaşılmasını ve beden eğiti- minin sağlanmasını önkoşul olarak görmüştür. Bu anlamda. mükem- mel bir fıziğin yanında, spor için ge- rekli olan idrak, zekâ ve ahlakın Türk insanının özellikleri olduğu- Atatürk ve Spor HÜfyaCOŞKUNAnkara Üni. nu ifade ederek spor yapılmasını ıstemişnr. Budönem içerisinde yurt- dışı müsabakalara katılımı teşvık etmiş. başanlı sonuçlar alınması için sporculardestekJenerek, gelış- melerini sağlamak amacıyla yete- nekJi gençlerin yurtdışma gönderi- lip orada ihtisas yapmalan sağlan- mıştır. Yurda dönen bu genç öğret- menler. >eni nesil öğrencileri eğit- mek için görev almışlardır. Atatürlc ülke insanının spor yap- ması için gerekli alanlann sağlan- ması amacıyla Cumhuriyetin he- nüz 10. yaşını kutlamaya hazırlan- dığı günlerde, ülkenin onca mese- lesi arasmda spor tesisleri konusu- nu ele alarak spora verdiği büyük önemi göstermiş, yurdun birçok bölgesinde spor alanlan ve salon- lan ile stadyumlaryaptırmıştır. Hâ- lâ kullandığımız Ankara 19 Mayıs Stadyumu ve Ankara Hipodromu, o dönemde yapılan Avrupai tesis- lerdir. Halkından spor yapmasını fletişim Fakültesi Spor Okutmanı isteyen Atatürk. kendisi de binici- lik. yüzme ve zaman zaman kürek sporlannı yapmıştır. Onun döne- minde güreş. binicilik. yüzme. kü- rek, okçuluk. boks. havacılık ve fut- bol gibi spor dallan gelişmiş, ülke sınırlannı asan başanlar elde edil- miştir. Yukandaki spor dallan için- de en çok güreşi sevmiştir, bu ne- denledirki güreşle ilgili anılan pek çoktur. Bu spor dalını. kuvvetli ve cesaretli insanlan sevmesi nedeniy- le ilişkılendirmek sanıyorum yan- lış olmaz. Atatürk, büyük savaşlar kazanılarak kurulan yeni Türk top- lumunua bu üstün özellikJerini, her alanda başan elde etmesi için orta- ya koyması gerektiğine. bunlan da güvendiği, ilgi duyduğu, önem ver- diği gençliğin gerçekleştireceğine inanmış, bunu çağdaşlaşmanın vaz- geçilmez önkoşulu olarak öngör- müştür. Özellikle, en çok gurur duy- duğu, Avrupa'da Türk'ün adının du- yurulması ve bayrağımızın şeref di- rekJerinde dalgalandınlması olmuş, bunu başaran sporculanmızla her za- man gurur duymuş. yüksek kültür- de ve vüksek fazüette dünya birin- ciliğini elde etmenin Batılılaşma yolunda atılacak bü>Tİk adımlardan bir tanesi olduğunu söylemiştır. Türkiye'nın Avrupa Birliği aday- lığının tartışıldığı günümüzde. Ga- latasaray futbol takımı UEFA şam- piyonluğunu. Basketbol Milli Takı- mımız Avrupa ikinciliğını kazana- rak Türkiye'yi Avrupa'ya taşımış- tır. Futbol Milli Takımımız ise Ja- ponya/Güney Kore Dünya Futbol Şampiyonası'na katılma hakkını kazanarak dünyada Türkiye'nin ta- nıtımı açısından çok büyük bir fır- sat yaratmıştır. Siyasetin ulaşmaya çalıştığı hedefe spor varmıştır. Yeni bınyılda ülkemız sporcula- n aldıklan başanlı sonuçlarla Ata- türk'ün izinde olduklannı göster- mektedırler. Dileğimiz. birkaç branş- ta elde ettiğimiz başanlann sayısı- nın artması, spor yapma bilıncinin daha da yaygınlaşarak yeni spor alanlan ile beraber tüm ülke insa- nına ulaşmasıdır. e-nıail:c(»kun aroedia^nkara.edu.tr dev bir Orkestra ve VOkal eşli^inde bir caödas ozan ŞİİRLERİYLE mümtaz sevinç Şubai 2002 . Pazartesi Kenan Onuk ve Can Bartu, FB Başkanı Aziz Yıldınm ile Fenerbahçe'yi, aldığı sonuçları ve Süper Ligi konuşacak. NTV'de Fenerbahçe gecesi Futbol Pazarı ile başlayacak. Hemen ardından Video Lig'de haftanın tüm maçlarının özetleri ile birlikte devam edecek. BUAKŞAM 22:05 CANLI www.nlvmsnbc.com 20:30 r\t\l V I (Büyük Salon) Taksim Cumhurivet Kitap Kulübü AKMGişe O 2 1 2 252 38 810212 251 56 00 PENCERE Gazeteci Olmaktan Utanmak?.. Metin Tokerdün yazısına (Milliyet) "Mesleğin bu- gün en kıdemlisi olarak -duayen diyorlar- temin ederim ki hiçbir nostalji içinde değilim" diye baş- lamış... Önceşaşırdım.. "En kıdemli olamaz" diye bir sanıya kapıldım, ben onu genç sanıyordum... Kendimi de!.. Her neyse.. Meslekte "nostalji" hoş bir şey değildir; geçmiş zaman olur ki ne hayali cihan değer, ne de on para eder; geçmişe mazi, yenmişe kuzu denir. Ancak bugün bizim mesleğe yön verenler, banka sahipleriyle cep telefonu patronları... Ne demek bu?.. • Bizim gazetede kendi kendimizle gırgır geçmek için söylenen bir laf var - Abi ne yapalım, karşımızda rakip olarak gazete yok, banka var!.. CumhuriyettekL Üstelik bir de kusuru var: Çalışanlann ortaklığın- da bir gazete!.. Peki nasıl yaşıyor?.. Işin orasına rufailer kanşır!.. Nadir Nadi'yi 1991 'de yitırdikten sonra biz çekil- miştik; Kemal Uzan, Nadir Bey'in çalışma odasın- daki koltuğuna da tedbir koydurduktan sonra, ça- ğırdılar; geldik... Içtenlikle söyleyeyim: Son on yılda medyanın böy- le yapılanacağını bilsem, mesleğe dönmezdim. • Bugün Cumnuriyet'in gazeteden başka bir yerden geliri yok; kriz içinde yaşıyoruz. Yalnız biz mi?.. Kriz, buhran, bunalım, nedersenizdeyin, tümeko- nomi soluksuz!.. Birgazetenin iki geliri vardır, satış- tan ve reklamdan gelen paraların ikisi de bütün ba- sında düştü; ah, bizim de bir bankamız olaydı ya da bir cep telefonumuz!.. O zaman 20 sayfa 500 bin li- ra yerine 50 sayfa 300 bin lira olmaz mıydık?.. Şu IMF de Amerikan Dolarlannı bir türlü göndermiyor ki krizden çıkalım... • Her neyse... Elbette bu krizi de atlatacağız, eskiden Cumhuri- yet bir aile şirketiydi, artık gazetenin sahibi bir vakıf- tır; Cumhuriyet Vakfı'nın da iki şirketi var: Yeni Gün Holding.. Yeni Gün Ajansı.. Yeni Gün Ajansı, Vakfın yayın denetimi altında ga- zeteyi çıkanyor; Yeni Gün Holding parasal yönetimi yürütüyor; holdingin yönetim kurulu başkanı be- nim... SPK (Sermaye Piyasası Kurulu) denetiminde çok ortaklı bir şirkettir Yeni Gün Holding; hiçbir ortak, ku- ruluşta egemen olamaz. Şimdilik 255 kişiyiz.. çalı- şanlardan, işadamlarından, CUMOK'lardan oluşan ortak sayısının hisse senetlerinin duyurusu yapılıp da pazarlaması başlayınca çoğalıp binleri aşacağını umuyoruz. Bankamız, cep telefonumuz yok; ama projemiz var; eh bu da fena sayılmaz. • Evet, ben de geçmişe özlem duymuyorum.. Geçmişle yaşanmaz.. Günümüze bakalım.. Bugün sokaktakı adamı çevirip sorun: - Medya için ne düşünüyorsun?.. Nediyecek?.. Gazetecilik kirlendi, hiçbir ölçü ve endaze kalma- dı, insan kimi gazeteyi eline almaya korkuyor; bun- ca küfür, iftira, pislik, çamur, şirretlik, yalan, dolan, edepsizlik Türkiye'nin gazetecilik tarihinde görül- müş müdür?.. Elbiriiğiyle bu gidişe 'dur' diyebilecek önlemi ve çareyi arayıp bulmalıyız. \TFAT ve BAŞSAĞLIĞI 1980 ve öncesi dönemin zorlu koşullannda Istanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyeliği yapmış, kendini toplumun sağhğına adayan ömek insan, örnek hekim D o k t o r HALJM DINÇ kaybettik. Acımız büyük. Tüm hekimlere ve yakınlanna başsağlığı diliyoruz. tSTAISBLT. TABİP ODASI YÖNETİM KURULL Cenazesi. 3 Şubat 2002 Pazar günü (bugün) Kanlıca Camiı'ndeki öğle namazuıı takiben toprağa verilecektir. Opr. Dr. HALIM DINÇ'i kaybettik. 3 Şubat 2002 Pazar günü (bugün) Kanlıca Camii'nde kılınacak öğle namazı sonrasmda Kanlıca Mezarlığı'nda toprağa veriyoruz. AİLESİ DÖRTYOL İŞ MAHKEMESİ'NDEN Esas \o: 2001 70 Davacı SSK vekili A\. Güner Ergüneş tarafından dava- lılar Isdemir AŞ ile arkadaşlan aîeyhıne açılan rücuan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sırasında. Davalılardan Mehraet Ali Dönmez adına çıkartılan tebli- gatın teblığ edilememesı ve yapılan araştırma sonucunda adresınin tespit edilememesı sebebiyle kendisine ilanen duruşma gününün tebligat \enlmış olmakla. adı geçenin duruşma günü olan 26.3.2002 günü saat 9. OO'da hazır bu- lunması, aksi takdirde yokluğunda yargılama yapılacağı hususu ilanen teblığ olunur. Basın: 5502
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle