Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12ŞUBAT2002SALI CUMHURİYET SAYFA
DİZt 15
Drama'da başlayandram
Mübadelenin
Savurduğ
Yaşamlar
Savurduğyj^
Iskcndcr O/sov
A/ozan Antlaşması'nın eki olarak
TBMM Hükümeti ile Yunanistan
Hükümeti arasında 30 Ocak 1923
tanhınde imzalanan "Halklann
Mübadelesi Sözkşmesi''yle, Yuna-
nistan'da yaşayan Türk ve Müslü-
man nüfiıs Türkiye'ye; Anadolu'da
yaşayan Rum nüfiıs Yunanistan'a
zorunlu göçe tabi tutuldu. Mübade-
le kapsamında Türkiye'den Yuna-
nistan'a 1 milyon 200 bin, Yunanis-
tan'dan Türkiye'ye de 600 bin kişi
geldi.
Özünde büyük dramlar taşıyan
mübadele, her iki ülkenin insanla-
nna çok acı çektirdi. Vatanlanndan
kopanlan insanlar, yeni vatanlann-
da büyük zorluklarla mücadele etti
yıllarca.
Bu röportajlar, Drama, Selanık ve
Giritten Türkiye'ye gelen birinci
kuşak mübadillerin *vatan"lannda
ve burada yaşadıklaruıı anlatır.
1916 yılında Drama'da doğan,
tüccardan Parmaksızzâde Hasan
Bey'in oğlu Abbas Parmaksızoğlu
mübadele sözleşmesi imzalandığın-
da yedi yaşında bir çocuktu. Vata-
nına ilişkin olarak ilk hatırladıkian
felaket, sıkmtı, üzüntü, acı ve baba-
sının Girit'teki sürgün yılları.
tşte Parmaksızoğlu'nun yaşamı-
na ilişkin anılanna açtığı ilk parag-
raf:
"Biz Drama'ıun merkezinde otu-
ruyorduk. Doğduğum kenti şöyle
böyle haürhyorum. Rahmetti pede-
rimin Drama'dald son yıHan hep
sürgünde geçti. Drama ne zaman iş-
gal edildiyse babamı hep sürgüne
göndermişler. Rahmedi vaUdem an-
latnth. Babam Balkan Harbi'nde
yüzbaşı riitbesiyle bir askeri biriiğe
tayin edilmiş. Evden aynhrken lab-
cuu kuşanmış. 'Hanım ınşallah cu-
ma namazını Sofya'da kılacağız'
demiş. Ama tam aksiohnuşve asker-
ler mağiup oiup babam eve dönmüş.
Ve ondan sonra acılar ve sürgünkr
başjamış. Babamı bir seferinde ahp
götürmüşler, parmağmda krymetti
bir yüzük varmış. Bulgar askerleri
onu vermesini istemişler, parmağmı
kesmeye kalkışmışiar. Zorlayarak
kanlar içinde çıkanp almışlar. Ba-
• Özünde büyük dramlar taşıyan
mübadele, her iki ülkenin insanlanna
çok acı çektirdi. Vatanlanndan
kopanlan insanlar, yeni vatanlannda
büyük zorluklarla mücadele etti.
1916 yılında Drama'da doğan,
Parmaksızzâde Hasan Bey'in
(sağda) oğlu Abbas Parmaksızoğlu
(solda) mübadele sözleşmesi
imzalandığında yedi yaşında bir
çocuktu. Vatamna ilişkin olarak ilk
hatırladıkian felaket, üzüntü, ve
babasının Girit'teki sürgün yıllan.
bam eşraf oJduğu için hep sürgüne
gönderümiş. Son kez 'Sen Mustafa
Kemal'in ajanısın' demişler ve Gi-
rit'e sürmüşkr. Rahmetii ve arka-
daşlan Girit'te sütündcn faydalan-
mak için keçi bestiyoriarmış. Dra-
ma'da günkrimiz pek kolay geçmi-
yordu. Sokağa çıkamryorduk. Rum
çocuklanndan hep dayak yerdik.
Evimiz büyük ağaçlarla doiu bir
bahçe içindeydL Bahçeden geçip eve
gjriyorduk. iki büyük aviusu vanb.
tçeri girip bir kat çıkmca beş oda
bir salon. Bir kat çıkryorsun, üç oda
daha. Babaannem, evin yardımcüa-
Abbas Parmaksızoğlu'nun Dra-
ma'daki çocukluk günlerinin anıla-
nnda dedesi Emin Ağa'nın önemli
bir yeri var.
Dramalı Hasan'm öyfcüsü
•
 şte Parmaksızoğlu'nun o konuda
anlattıklan:
"Bizim orahrda Ossaritsa diye bir
köy vanü. Oraya yazlan gidişimi de
hanrbyonım. Çocuklan katniarm
iki taranna konulan küfetere yerleş-
tiririerdi köye giderken. Dağlardan
lar çekiliyor, merdivenler kaknnb-
yor. Hasan'ı içeri ahp büyük salona
oturtmuşlar. Dedem 'Lüver'ini ala-
rak dışandan dolaşıp pencereden
içeri girtniş ve yakalâmış Hasan'ı.
Ondan sonra dedemin lâkabı 'Par-
maksız' olarak kalnuş."
Türkiye'ye hareket
' übadele haberini duyunca ilk
iş olarak evlerini boşaltan Parmak-
sızzâde Ailesi, alabildikleri eşyalar-
la doğru Drama Gan'na gitmiş. Ge-
risini Abbas Bey'den dinleyelim:
• Lozan Antlaşması'nın eki olarak TBMM Hükümeti ile Yunanistan Hükümeti
arasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan "Halklann Mübadelesi
Sözleşmesi"yle, Yunanistan'da yaşayan Türk ve Müslüman nüfiıs Türkiye'ye;
Anadolu'da yaşayan Rum nüfus Yunanistan'a zorunlu göçe tabi tutuldu.
Mübadele kapsammda Türkiye'den Yunanistan'a 1 milyon 200 bin,
Yunanistan'dan Türkiye'ye de 600 bin kişi geldi.
n, çok kalabahk bir aik olarak otu-
ruyorduk Babamm yatak odası bi-
rinci kattaydı. Annem, "Babanız
uyuyor' dediği zaman gürültü paür-
dı şak diye kesifirdi Drama'da ilk
kez smemaya gidişimi haüıiryorum.
Perdede bir lokomotif, üstümüze
doğru geh'yor. Bağınş çağınş çok
korkmuştuk. Bir de eve gelen gra-
mafonu haürhyorum. Boruluydu.
Boziüduğunda parmağımla çevirip
çalmaya çahşıyordum. Drama'da
beş ata yaşuıdayken mahaOe mekte-
bine gittim. Ömer Seyfettin'in Fala-
ka'da anlatnğı mektep gibl Kızlar
ayn erkeklerayn. Başûnızda bir ho-
ca, mütemadhen bize bir şeyler an-
labyordu."
derelerden geçerek köye giderdik.
Köydededem Emin Ağa'nm büyük
bir evi vaıth. Dedem, eski tabirle 40
köyün ağası gibiymiş. Aileden öğ-
rendiğime göre Drama Köpriisü
türküsünde anlaülan Hasan'ı de-
dem yakalanuş. İstanbuTdan fer-
man gehniş,' Emin Ağa, Hasan"ı ya-
kala' buyurubnuş. Annem anlanr-
dL Dedem Hasan'a mektup yazmış,
'Sana dokunmayacağun. Hayatın
tehlikede değil. Sana söz veriyo-
rum. gel konuşacaklanm var' diye.
Mektubu alan Dramah Hasan bir
adamıyla beraberdedemin Ossarit-
sa'daki evinegebniş. Ev direkler üze-
rindeymiş. Sabah kapaklar açıhyor,
merdivenJerüıdirihyor; gece kapak-
u
Babamm sürgünden gelerek bi-
ze katdacağuu garda öğrendik, ken-
disiyle uzun zamandır görüşeme-
miştik. EDeri kdepçeh olarak geti-
rildi ve trene bindik. EDeri keiepçeh'
yemek yemeye çahsıyor. Kelepçe
Türk smınnda Yvnan askerleri ta-
ranndan askerierimize tesüm edflin-
ce açıku. Yokuhığumuz çok sıkmü-
h geçti. Bir çocuk için ne acı bir şey.
Bizi Tekirdağ'a >erleştirdiler. Son-
radan öğrendiğimizegöre bizim evin
her odasma Türkiye'den gelenkri
yeıieştirmişler.Halbuki genç Türta-
ye Cumhuriyeti burada her aileye
bir müstakfl ev verdi Tekirdağ'ın
sahinnde en güzel evi seçtik. Tekir-
dağ'a gelince mübadele komisyonu-
na başMirduk. Drama'da bn-aköğı-
nuz mah^rhğnıa uygun olarak ev
verdüer. Drama'dan annem babam,
ara kardeş, seldz kişi gektik. Bizim-
le beraber gelen akrabalarmuzdan
bazılan Manisa, Ödemiş ve Sam-
sun'a yerieştirikü.
Drama o zamanlar tütün memle-
ketiydL Çokiyi sigara üretiKrdi Ben
çocuk akfamla beş on kutu sigara al-
nuştım yanıma. Tekirdağ'da Türk
poÛslerine armağan ettim. Türki-
ye'ye gekukten sonra peder pek faz-
la yaşamadL 1925 vıhnda 65 yaşm-
da öidü. Tekirdağ'da Cumhtıriyet
tlkmektebi'nde birinci smrfa başla-
dım. Okulda bize öğrettikleri en
önemi marş Musul Marşj'ydL Mar-
şm sözleri şöyleydi: 'Anne Musul
nerde, Selanik nerde / Musul 'un üs-
tünde bir siyah perde.'
Drama'ya,bir daha hiç gftmedim.
Orayı görmek istiyorum. Mübadele
in<mnfrr için müthiş bir dram. Bir
gecededoğduğunuztopraldarda her
şeyüıizi bırakn.orsunuz ve bOmedi-
ğiniz bir yere gönderilebiliyorsunuz,
bUmediğinizbir eve yerieşiyorsunuz,
hiç tanımadığuuz insanlarla komşu-
luketme\ecahşı\orsunuz,ailelerbo-
lünüp dağıhyor, ekonomikolarak ge-
rifiyorsunuz. Biz burada Drama'da-
ki marvarhğnnran onda birini alabO-
dik. Bir de uyum meseiesi var. Tekir-
dağ'ın yerli halkı biz mübadiDere
başta pek sıcak bakmadL
'Bu yabanlar geldiler, en güzel
evlere yerleştiler' diye bize ters ters
bakbklarun iyi haürhyorum. Kar-
deşlerim arka arkaya vefat edince
aile parçalandL O zaman Tekirdağ'ı
bu-akttk ve Istanbul'a yeriestik."
SÜRECEK
IMF'den Gene Borç
Alabildik Ama!. •
MUSTAFA KUL
IMF'den gene borç aldık.
Alınan borç miktan oldukça
fazla. Özellikle borç sözcüğü-
nü vurgulama gereğı duymak-
tayım, çünkü IMF ve Dünya
Bankası gibi kuruluşlardan alı-
nan krediler eğer üretken bir
ekonomi için değerlendirile-
mezse topluma maliyeti her
alanda çok olumsuz olabil-
mektedir. Küresel ekonomik
sistemin birer aracı olan IMF,
Dünya Bankası ve Dünya Ti-
caret Örgütü gibi organizas-
yonlarla ilişkilerde çok dikkat-
li olunmalıdır.
Hükümet tüm bir ulusun ve
bu ulusun geleceğinin sorum-
luluğuna talip olmuş ve bu gö-
revle işbaşına gelmiştir. Bu
çok ciddi bir sorumluluktur.
Yaşanan ekonomik krizlerden
tüm ülke etkilenmişken alınan
bu kredinin doğru yerlerde
kullanılması çok önemlidir.
Son günlerde dolar kurun-
daki düşüş, ihracatı olumsuz
etkilerken ithalatı patlatacak-
tır. Bu durum da dış ticaret açı-
ğının büyümesine neden ola-
caktır. IMF'den kredi alınaca-
ğı belli olduktan sonra dolar
kurunun düşmeye başjaması
bence dikkat çekicidir. Ülkeye
dövız girişi, ihracat veya tu-
rizm yoluyla olmaktadır. Bu
durum devam ederse ihracat
konusunda bir durgunluk ya-
şanacağı kesindir. Baharayla-
rında, Amerika Biıieşik Dev-
letleri'nin Irak'a müdahalesi de
çok büyük bir değişiklik ol-
mazsa kesin görünmektedir.
Bu müdahalenın turizm açı-
sından Türkiye'yi etkilememe-
si mümkün değildir. İhracat ve
turizm gelirleri düşerse bu ül-
keye döviz girışı nasıl olacak-
tır? Borç ödemelerini gerçek-
leştrecek ve reel sektörü ha-
reketlendirecek para girişi na-
sıl sağlanacaktır? Gene borç
alıpdurumu kurtarmaya çalış-
maksorunlan ağırlaştırmaktan
başka bir işe yaramaz. Şimdi
de kredi aldık diye sevinmek,
bu krediden pay kapmayaça-
lışmaktan önce ekonomik
dengeleri gözeterek verimli ve
üretken bir şekilde nasıl kulla-
nılırbu para, bunun yolları bu-
lunmaJıdır. Ve mutlaka yolsuz-
luk önlenmelidiıi..
Durum böyleyken geçenler-
de gördüğüm bir haber epey-
ce kaygılanmama neden oldu.
Türkiye'de yatınm yapmaktan
vazgeçen petrol şirketlerine
hiçbir mevzuatta yer almama-
sına rağmen Hazine tarafın-
dan kur farkı ödemesi yapıl-
mış ve bu durum Sayıştay de-
netimi sırasında tespit edilmiş.
Konu yargıya intikal etmiş ve
bu ödemeyi yaptıranlardan
zararın karşılanması şeklinde
bir karar alınmış. Bu haberle
biriikte bankalara kaynak ak-
tarımının uygulamada nasıl
olacağı ve kamu bankalannın
risk ve tasfiye organlannın Sa-
yıştay denetimi dışına çıkarıl-
mak istenmesi ister istemez
insanı düşündürmektedir. Ka-
mu bankalarında bu işlemler
hangi kriterlere göre yapıla-
caktır, şeffaf olacaklar mıdır?
Neden Sayıştay denetimi is-
tenmemektedir? Neden bu
yöneticiler, yasal koruma zırhı
istemektedir? Hele bugüne
kadar yaşanan inanılmaz yol-
suzluk örnekleri karşımızday-
ken bu sorular kendiliğinden
akla gelmektedir.
Bugüne kadar alınan borç-
lann çoğu yolsuzluklaria heba
edilmiştir ve bunun bedelini
tüm toplum ödemıştir. öde-
meye de devam etmektedir.
Son derece dramatik olaylar
her gün gazetelerde, televiz-
yonlarda gözümüzün önünde
cereyan etmektedir. Bunlann
dışında hepimizin yaşamında
büyük olumsuzluklar gerçek-
leşmiştir. Durum böyleyken
alınan bu borcun iyi niyetli ve
akıllıca değertendirilmesı he-
pimiz için çok önemlidir.
ÇÎZGtLİK KÂMtL MASARACI
H A R B t SEMİHPOROY semihporoytayahoo.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH UŞubat
"$İNEMA-GÖZ*KURAM/..
13S4'TEgU6ÜN, SOWET SİNEMA YÖNETMENİ D2I6A V£K-
7W (ÇİGA VSZmv') 58 HHŞINPA ÖLDÜ. BELSESEL PİLM-
LEKİYLE ÜNLÛ OLAN VERTOV, SİNEMANIN, GERÇEK YA-
ŞAMDAN AUNMtŞ 6ÖIİÜNTVLe&İN USVKA KU££UlAN-
MASIYLA(MOU7AT) OLUŞACA6IU! SAVUHMUf VE "Sİ-
MEAAA-SÖZ'ADIM VEK&İĞİ »'I? KUBAM GEÜÇT1İZ.-
M/ŞTİ. KUBAMIYLA İLGİLİ OLAMK, BİH WZiSlkiOA
ŞÖYLB OİYOKMI; 'SİUEMA -GÖZ 'CÛL£R, OYUNCULA&tN
YER ALDIĞI FİLMLEg fÇ/A/ ÖLÛM KARAÜI ALMIŞTtR'.
SİUEMAPA ARTTK PBAMLAgA, FİLME ALMM/f TİYATKO
DÜZ£ULEM£L£gİHE YER YO/Cru/f- 6ÖZLEJ&MİZİ
HUJSuRSUZLAÇTr/SAMAy/2 AMA, AL/C/YCA BUMU SAĞ-
UYA6İÜRİ2..* veKTOI/, SİUEUADA SLOW MOT7ON (A6IIZ
HAKBKET), CLOSE-UP(AYRINn ÇEKJMl") GİBİ TEKMİICLSRİ
İLK DEU&YEKI Sl'NEK^CILA/epAN BİKİYDİ..
Vtr+tv
ÇERKEZKÖY SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2000/362-363-364
Davacı Ahye Gücüyener vekili tarafından davalı Mümin Sezer ve arkadaşlan aleyhine Çerkezköy ılçesi, Uzunhacı Köyü, 1033, 1142
parsel 1225, 1332, 1728. 133, 473. 838, 885, 1021 bulunan taşınmazla ilgilı olarak açılan izale-ı şü>oı davasında yapılan araştırmalara
rağmen aşağıda isimleri yazılı davalı Mümin Sezer'ın adresleri tespit edılememıştir.
Da%a konusu taşınmazın hıssedarlarından olup, adreslen tespit edılemeyen davalı Mümin Sezer'in duruşmanın atılı bulunduğu
05.03.2002 günü saat 9.00'da duruşmada bızzat hazır bulunmalan veya bir vekille kendtlerinı temsil ettirmeleri aksı halde yokluklann-
da karar verileceği, dava dilekçesi yenne geçmek üzere ilan yolu ile teblıg olunur. 06.02. 2002
Basm: 7521
KALEM
METÎN ERKSAN
İsveçii Hanım
Isveç Devleti'nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde-
ki büyükelçisi bir hanım. Adı; "Anne Dismorr".
1 Şubat 2002'de Izmir'de, "Ege Serbest Bölgesi
Anonim Şirketi" (ESBAŞ) tarafından düzenlenen "Is-
veç İş Kültürü Günü" toplantısında, Isveç'in Türkiye
Büyükelçisi Anne Dismorr "Isveç ve Türkiye" adlı bir
kitapçık dağıttırmış. Bu krtapçığı Isveç'te kurulu "/s-
veç Enstitüsü" adında bir kurum hazırlamış ve bas-
tırmış. Bu kurumun resmi veya özel bir kurum olup
olmadığını bilmiyorum. Bu kurumun tarihbilim, bilim-
sellik veya bilimsel bilgiler ile ilişkisinin ne olduğunu
bilmiyorum. Bu kurumun amacının ne olduğunu bil-
miyorum. Kitapçık Türkiye'de mi, Isveç'te mi basıl-
mış, bilmiyorum. Kitapçıktaki bilgiler, 1990-1995 yıl-
lan arasında Istanbul'da Isveç Başkonsolosu olarak
görev yapan, sonra büyükelçi olan Kaj Falkmann ın
yazdığı bir kitaptan alınmış bilgiler.
Anne Dismorr'un Izmir'deki toplantıda dağıttırdığı
"Isveç ve Türkiye" adlı kitapçık 2000 yılında; Isveç'in
eski Türkiye Büyükelçisi Henrik üljegren'in Anka-
ra'daki görev dönemi sırasında basılmış. Eşi Türk
asıllı bir hanım olan Büyükelçi H. üljegren o dönem-
de T.C.D. Dışişleri Bakanhğı'na çağnlmış ve kendisi-
ne bu kitapçıgın Türkiye'de dağrtılmaması söylen-
miş. Kitapçık o dönem dağıtılmamış. Işte bu kitapçı-
ğı Anne Dismorr, kendinden önceki büyükelçiye ya-
pılan uyanya rağmen, Izmir'de yapılan toplantıda da-
ğrttırmış.
Yazımızın konusunu oluşturan olayı açıklamanın
bu kadan bile, bir polisiye film anlatımına benziyor.
Kitapçığı okumak olanağım olmadı. Fakat gazetele-
rin yazdığına göre krtapçık, binlerce yıllık Türk tanhi
kapsamında; Türklere, Türk ırkına yapılan aşağıla-
malar, kara çalmalar ile dolu. Tarihbilim ile ılgisi olma-
yan, bilimsel bilgı dışı, güdümlü, düzmece, yalan,
yanlış bir sürü söylence, söylenti bu kitapçığa sığdı-
nlmış.
Toplantıyı düzenleyenler kitapçıgın içinde yazılan-
ları ve kitapçığı dağıttıran Anne Dismorr'u protesto
edip, bir tartışma başlatınca, Anne Dismorr şunlan
söylemiş. "Bu kitapçık Isveç ve Türkiye arasındaki
ilişkilerigeliştirmeye yönelik hazırianmıştır. Bu kitap-
çıkta yazılanlar doğru, ama bu kitapçığı yorumlama-
nız yanlış. Yanlış yommlarınız kitapçığı yanlış oku-
maktan kaynaklanıyor". Bak sen şu Anne Dismorr'un
söylediklerine.
Demek bu kitapçık Türk-lsveç ilişkilerini geliştir-
mek için yazılmış. Demek kitapçıkta yazılanlar doğ-
ru ama, yorumlar yanlış. öyle anlaşılıyor ki; Anne Dis-
morr, Türkiye'de yaygın olan bir alışkanlığa uymuş.
Türkiye'de özellikle siyasal Islam, kimi siyasetçiler, ya-
zılı ve görsel basına demeç veren kimi kişiler "Kara-
kolda doğru söyler, mahkemede şaşar" özdeyışi
ve kurah gereğince önce "Türkiye Cumhuriyeti Dev-
leti"ne, Atatürk'e, Türklere, Türklüğe küfrederler,
sonra da söylediklerimi ve yazılanlan siz yanlış yorum-
ladınız diye, sözlerini işitenleri ve yazılanlan okuyan-
lan suçlartar. Anne Dismorr bu geleneği sürdürüyor.
Çeşitli tarihlerde Isveç'in Türkiye büyükelçileri olan;
Anne Dismorr, Kaj Falkmann, Henrik Liljegren ve bi-
limsel kimliği belirsiz "Isveç Enstitüsü", binlerce yıl-
lık Türk tarihinin bir zerresini bile bilmiyor. Bu kişiler
Isveç tarihini de bilmiyor. Bu kişiler ve bu kitapçığı
basmakla siyasal kimliğini kanıtlamış olan Isveç Ens-
titüsü" Türk tarihini ve Isveç tarihini bilselerdi, içi ta-
rihbilim dışı zırvalıklaria doiu bu tehlikeli kitapçıgın
basımına ve dağrtımına belki engel olurlardı.
Bakın şimdi bile Isveç Devleti'nin memurlan olan
bu kişilerin ve siyasal kimliği belli olan "Isveç Ensti-
fûsü'nün; bir merkezden emir alıp, belirli bir amaç
kapsamında, Türkiye ve Türk tarihi karşrtı güdümlü
bir görev ve ödev yaptığını söylemiyorum. Yalnız ge-
ne diyorum ki, bu kişiler ve bu kurum binlerce yıllık
Türk tarihinin ve Isveç tarihinin hiçbir dönemini bilmi-
yor.
Fakat bu konuda yalnız bu Isveç Devleti'nin me-
murlan ve kimliği bilimsel olmayıp siyasal olan "Isveç
Ensititüsü" mü suçlu. Türkiye'de "Resmi Tarih" ya-
lanını, ihanetini, hıyanetini oluşturan ve kendini tarih-
çi sanan güdümlü kişilerin bu işte hiç mi suçu yok.
Türkiye'de 1960'tan sonra binlerce yıllık Türk tarihini
karalama propagandası veya kampanyası, yabancı
odaklar ve onlann yerli işbiriikçilerinin ortaklığı ile baş-
latılmıştır. Siyasal kimliği ve propaganda görevi apa-
çık ortada olan "Isveç Enstitüsü"nün, binlerce yıllık
Türk tarihini karalamak için hazırladığı ve Anne Dis-
morr'un Izmir'de dağıttırdığı "Kitapçık"\n oluşmasın-
da, "Resmi Tarih"\n safsatasını Atatürkdüşmanlığı ile
biriikte sürdüren kişilerin katılımı vardır. Belki de bu
krtapçığı bu kişiler yazmışlardır.
Türk tarihi ve Isveç tarihi kapsamında çok ilginç ve
güzel dönemler vardır. Sizlere bu ilginç tarih dönemi-
ni büyük Fransız düşünürü Volter'/n "Isveç Kralı 1Z
Şarl'ın Tarihi" adlı krtabından alıntılar yaparak yaza-
caktım. Yazık ki, köşe yazıma aynlan yer bitti.
B U L M A C A SEDÂT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Bir tür bü-
yük bıçak. 2/ ^
Bir tümceyi 2
oluşturan bi- „
rimlerden her
biri... Fin ha- 4
mamı. 3/ Bir 5
resmi sulandı-
nlnuş renkler-
le boyama ya 7
da gölgeleme Q
biçimi... Bir
çeşit açılır ka-
panır perde. 4/ Dağ
geçidi... Tantal ele- ^
mentinin simgesi. 5/ „
Bir görevin yürütüle-
bilmesi için merkez
olarak seçilen yer...
Yüzyıl. 6/ Doğu... 5
Anadolu halklannın 6
en eski ana tannçası. 1
II Katılmış, ulanmış 8
parça... Hayvanlara 9
vurulan damga...
Kurnaz ve cin fıkirli kimse. 8/Yalancı, hileci. 9/Bir
nota... izmaritgilleTden bir balık.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Şişmankenzayıflamak. 2/"Züğürt—": N'esBÇöl-
gecen'in fîlmi... Çab, dam. 3/Bulgaristan'uıparabi-
rimi... Bir nota. 4/ El ya da yüz hareketleriyle gös-
terme. 5/ Sahip... Ocak, soba gibi ısınma aracı. 61
"Sürme" de denilen ekin hastalığı... Bir gösterme
sıfatı. 7/EUi şiniklik tahıl ölçeği... Argodabir içim-
lik afyona verilen ad. 8/Bü- elektroliz aygıtındaki ar-
h kutup... Necati Cumah'nın, filme de aktanlan bir
oyunu. 9/ Türk müziğinde bir makam.