25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12ŞUBAT2002SALI CUMHURİYET SAYFA DİZt 15 Drama'da başlayandram Mübadelenin Savurduğ Yaşamlar Savurduğyj^ Iskcndcr O/sov A/ozan Antlaşması'nın eki olarak TBMM Hükümeti ile Yunanistan Hükümeti arasında 30 Ocak 1923 tanhınde imzalanan "Halklann Mübadelesi Sözkşmesi''yle, Yuna- nistan'da yaşayan Türk ve Müslü- man nüfiıs Türkiye'ye; Anadolu'da yaşayan Rum nüfiıs Yunanistan'a zorunlu göçe tabi tutuldu. Mübade- le kapsamında Türkiye'den Yuna- nistan'a 1 milyon 200 bin, Yunanis- tan'dan Türkiye'ye de 600 bin kişi geldi. Özünde büyük dramlar taşıyan mübadele, her iki ülkenin insanla- nna çok acı çektirdi. Vatanlanndan kopanlan insanlar, yeni vatanlann- da büyük zorluklarla mücadele etti yıllarca. Bu röportajlar, Drama, Selanık ve Giritten Türkiye'ye gelen birinci kuşak mübadillerin *vatan"lannda ve burada yaşadıklaruıı anlatır. 1916 yılında Drama'da doğan, tüccardan Parmaksızzâde Hasan Bey'in oğlu Abbas Parmaksızoğlu mübadele sözleşmesi imzalandığın- da yedi yaşında bir çocuktu. Vata- nına ilişkin olarak ilk hatırladıkian felaket, sıkmtı, üzüntü, acı ve baba- sının Girit'teki sürgün yılları. tşte Parmaksızoğlu'nun yaşamı- na ilişkin anılanna açtığı ilk parag- raf: "Biz Drama'ıun merkezinde otu- ruyorduk. Doğduğum kenti şöyle böyle haürhyorum. Rahmetti pede- rimin Drama'dald son yıHan hep sürgünde geçti. Drama ne zaman iş- gal edildiyse babamı hep sürgüne göndermişler. Rahmedi vaUdem an- latnth. Babam Balkan Harbi'nde yüzbaşı riitbesiyle bir askeri biriiğe tayin edilmiş. Evden aynhrken lab- cuu kuşanmış. 'Hanım ınşallah cu- ma namazını Sofya'da kılacağız' demiş. Ama tam aksiohnuşve asker- ler mağiup oiup babam eve dönmüş. Ve ondan sonra acılar ve sürgünkr başjamış. Babamı bir seferinde ahp götürmüşler, parmağmda krymetti bir yüzük varmış. Bulgar askerleri onu vermesini istemişler, parmağmı kesmeye kalkışmışiar. Zorlayarak kanlar içinde çıkanp almışlar. Ba- • Özünde büyük dramlar taşıyan mübadele, her iki ülkenin insanlanna çok acı çektirdi. Vatanlanndan kopanlan insanlar, yeni vatanlannda büyük zorluklarla mücadele etti. 1916 yılında Drama'da doğan, Parmaksızzâde Hasan Bey'in (sağda) oğlu Abbas Parmaksızoğlu (solda) mübadele sözleşmesi imzalandığında yedi yaşında bir çocuktu. Vatamna ilişkin olarak ilk hatırladıkian felaket, üzüntü, ve babasının Girit'teki sürgün yıllan. bam eşraf oJduğu için hep sürgüne gönderümiş. Son kez 'Sen Mustafa Kemal'in ajanısın' demişler ve Gi- rit'e sürmüşkr. Rahmetii ve arka- daşlan Girit'te sütündcn faydalan- mak için keçi bestiyoriarmış. Dra- ma'da günkrimiz pek kolay geçmi- yordu. Sokağa çıkamryorduk. Rum çocuklanndan hep dayak yerdik. Evimiz büyük ağaçlarla doiu bir bahçe içindeydL Bahçeden geçip eve gjriyorduk. iki büyük aviusu vanb. tçeri girip bir kat çıkmca beş oda bir salon. Bir kat çıkryorsun, üç oda daha. Babaannem, evin yardımcüa- Abbas Parmaksızoğlu'nun Dra- ma'daki çocukluk günlerinin anıla- nnda dedesi Emin Ağa'nın önemli bir yeri var. Dramalı Hasan'm öyfcüsü • Â şte Parmaksızoğlu'nun o konuda anlattıklan: "Bizim orahrda Ossaritsa diye bir köy vanü. Oraya yazlan gidişimi de hanrbyonım. Çocuklan katniarm iki taranna konulan küfetere yerleş- tiririerdi köye giderken. Dağlardan lar çekiliyor, merdivenler kaknnb- yor. Hasan'ı içeri ahp büyük salona oturtmuşlar. Dedem 'Lüver'ini ala- rak dışandan dolaşıp pencereden içeri girtniş ve yakalâmış Hasan'ı. Ondan sonra dedemin lâkabı 'Par- maksız' olarak kalnuş." Türkiye'ye hareket ' übadele haberini duyunca ilk iş olarak evlerini boşaltan Parmak- sızzâde Ailesi, alabildikleri eşyalar- la doğru Drama Gan'na gitmiş. Ge- risini Abbas Bey'den dinleyelim: • Lozan Antlaşması'nın eki olarak TBMM Hükümeti ile Yunanistan Hükümeti arasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan "Halklann Mübadelesi Sözleşmesi"yle, Yunanistan'da yaşayan Türk ve Müslüman nüfiıs Türkiye'ye; Anadolu'da yaşayan Rum nüfus Yunanistan'a zorunlu göçe tabi tutuldu. Mübadele kapsammda Türkiye'den Yunanistan'a 1 milyon 200 bin, Yunanistan'dan Türkiye'ye de 600 bin kişi geldi. n, çok kalabahk bir aik olarak otu- ruyorduk Babamm yatak odası bi- rinci kattaydı. Annem, "Babanız uyuyor' dediği zaman gürültü paür- dı şak diye kesifirdi Drama'da ilk kez smemaya gidişimi haüıiryorum. Perdede bir lokomotif, üstümüze doğru geh'yor. Bağınş çağınş çok korkmuştuk. Bir de eve gelen gra- mafonu haürhyorum. Boruluydu. Boziüduğunda parmağımla çevirip çalmaya çahşıyordum. Drama'da beş ata yaşuıdayken mahaOe mekte- bine gittim. Ömer Seyfettin'in Fala- ka'da anlatnğı mektep gibl Kızlar ayn erkeklerayn. Başûnızda bir ho- ca, mütemadhen bize bir şeyler an- labyordu." derelerden geçerek köye giderdik. Köydededem Emin Ağa'nm büyük bir evi vaıth. Dedem, eski tabirle 40 köyün ağası gibiymiş. Aileden öğ- rendiğime göre Drama Köpriisü türküsünde anlaülan Hasan'ı de- dem yakalanuş. İstanbuTdan fer- man gehniş,' Emin Ağa, Hasan"ı ya- kala' buyurubnuş. Annem anlanr- dL Dedem Hasan'a mektup yazmış, 'Sana dokunmayacağun. Hayatın tehlikede değil. Sana söz veriyo- rum. gel konuşacaklanm var' diye. Mektubu alan Dramah Hasan bir adamıyla beraberdedemin Ossarit- sa'daki evinegebniş. Ev direkler üze- rindeymiş. Sabah kapaklar açıhyor, merdivenJerüıdirihyor; gece kapak- u Babamm sürgünden gelerek bi- ze katdacağuu garda öğrendik, ken- disiyle uzun zamandır görüşeme- miştik. EDeri kdepçeh olarak geti- rildi ve trene bindik. EDeri keiepçeh' yemek yemeye çahsıyor. Kelepçe Türk smınnda Yvnan askerleri ta- ranndan askerierimize tesüm edflin- ce açıku. Yokuhığumuz çok sıkmü- h geçti. Bir çocuk için ne acı bir şey. Bizi Tekirdağ'a >erleştirdiler. Son- radan öğrendiğimizegöre bizim evin her odasma Türkiye'den gelenkri yeıieştirmişler.Halbuki genç Türta- ye Cumhuriyeti burada her aileye bir müstakfl ev verdi Tekirdağ'ın sahinnde en güzel evi seçtik. Tekir- dağ'a gelince mübadele komisyonu- na başMirduk. Drama'da bn-aköğı- nuz mah^rhğnıa uygun olarak ev verdüer. Drama'dan annem babam, ara kardeş, seldz kişi gektik. Bizim- le beraber gelen akrabalarmuzdan bazılan Manisa, Ödemiş ve Sam- sun'a yerieştirikü. Drama o zamanlar tütün memle- ketiydL Çokiyi sigara üretiKrdi Ben çocuk akfamla beş on kutu sigara al- nuştım yanıma. Tekirdağ'da Türk poÛslerine armağan ettim. Türki- ye'ye gekukten sonra peder pek faz- la yaşamadL 1925 vıhnda 65 yaşm- da öidü. Tekirdağ'da Cumhtıriyet tlkmektebi'nde birinci smrfa başla- dım. Okulda bize öğrettikleri en önemi marş Musul Marşj'ydL Mar- şm sözleri şöyleydi: 'Anne Musul nerde, Selanik nerde / Musul 'un üs- tünde bir siyah perde.' Drama'ya,bir daha hiç gftmedim. Orayı görmek istiyorum. Mübadele in<mnfrr için müthiş bir dram. Bir gecededoğduğunuztopraldarda her şeyüıizi bırakn.orsunuz ve bOmedi- ğiniz bir yere gönderilebiliyorsunuz, bUmediğinizbir eve yerieşiyorsunuz, hiç tanımadığuuz insanlarla komşu- luketme\ecahşı\orsunuz,ailelerbo- lünüp dağıhyor, ekonomikolarak ge- rifiyorsunuz. Biz burada Drama'da- ki marvarhğnnran onda birini alabO- dik. Bir de uyum meseiesi var. Tekir- dağ'ın yerli halkı biz mübadiDere başta pek sıcak bakmadL 'Bu yabanlar geldiler, en güzel evlere yerleştiler' diye bize ters ters bakbklarun iyi haürhyorum. Kar- deşlerim arka arkaya vefat edince aile parçalandL O zaman Tekirdağ'ı bu-akttk ve Istanbul'a yeriestik." SÜRECEK IMF'den Gene Borç Alabildik Ama!. • MUSTAFA KUL IMF'den gene borç aldık. Alınan borç miktan oldukça fazla. Özellikle borç sözcüğü- nü vurgulama gereğı duymak- tayım, çünkü IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlardan alı- nan krediler eğer üretken bir ekonomi için değerlendirile- mezse topluma maliyeti her alanda çok olumsuz olabil- mektedir. Küresel ekonomik sistemin birer aracı olan IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ti- caret Örgütü gibi organizas- yonlarla ilişkilerde çok dikkat- li olunmalıdır. Hükümet tüm bir ulusun ve bu ulusun geleceğinin sorum- luluğuna talip olmuş ve bu gö- revle işbaşına gelmiştir. Bu çok ciddi bir sorumluluktur. Yaşanan ekonomik krizlerden tüm ülke etkilenmişken alınan bu kredinin doğru yerlerde kullanılması çok önemlidir. Son günlerde dolar kurun- daki düşüş, ihracatı olumsuz etkilerken ithalatı patlatacak- tır. Bu durum da dış ticaret açı- ğının büyümesine neden ola- caktır. IMF'den kredi alınaca- ğı belli olduktan sonra dolar kurunun düşmeye başjaması bence dikkat çekicidir. Ülkeye dövız girişi, ihracat veya tu- rizm yoluyla olmaktadır. Bu durum devam ederse ihracat konusunda bir durgunluk ya- şanacağı kesindir. Baharayla- rında, Amerika Biıieşik Dev- letleri'nin Irak'a müdahalesi de çok büyük bir değişiklik ol- mazsa kesin görünmektedir. Bu müdahalenın turizm açı- sından Türkiye'yi etkilememe- si mümkün değildir. İhracat ve turizm gelirleri düşerse bu ül- keye döviz girışı nasıl olacak- tır? Borç ödemelerini gerçek- leştrecek ve reel sektörü ha- reketlendirecek para girişi na- sıl sağlanacaktır? Gene borç alıpdurumu kurtarmaya çalış- maksorunlan ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Şimdi de kredi aldık diye sevinmek, bu krediden pay kapmayaça- lışmaktan önce ekonomik dengeleri gözeterek verimli ve üretken bir şekilde nasıl kulla- nılırbu para, bunun yolları bu- lunmaJıdır. Ve mutlaka yolsuz- luk önlenmelidiıi.. Durum böyleyken geçenler- de gördüğüm bir haber epey- ce kaygılanmama neden oldu. Türkiye'de yatınm yapmaktan vazgeçen petrol şirketlerine hiçbir mevzuatta yer almama- sına rağmen Hazine tarafın- dan kur farkı ödemesi yapıl- mış ve bu durum Sayıştay de- netimi sırasında tespit edilmiş. Konu yargıya intikal etmiş ve bu ödemeyi yaptıranlardan zararın karşılanması şeklinde bir karar alınmış. Bu haberle biriikte bankalara kaynak ak- tarımının uygulamada nasıl olacağı ve kamu bankalannın risk ve tasfiye organlannın Sa- yıştay denetimi dışına çıkarıl- mak istenmesi ister istemez insanı düşündürmektedir. Ka- mu bankalarında bu işlemler hangi kriterlere göre yapıla- caktır, şeffaf olacaklar mıdır? Neden Sayıştay denetimi is- tenmemektedir? Neden bu yöneticiler, yasal koruma zırhı istemektedir? Hele bugüne kadar yaşanan inanılmaz yol- suzluk örnekleri karşımızday- ken bu sorular kendiliğinden akla gelmektedir. Bugüne kadar alınan borç- lann çoğu yolsuzluklaria heba edilmiştir ve bunun bedelini tüm toplum ödemıştir. öde- meye de devam etmektedir. Son derece dramatik olaylar her gün gazetelerde, televiz- yonlarda gözümüzün önünde cereyan etmektedir. Bunlann dışında hepimizin yaşamında büyük olumsuzluklar gerçek- leşmiştir. Durum böyleyken alınan bu borcun iyi niyetli ve akıllıca değertendirilmesı he- pimiz için çok önemlidir. ÇÎZGtLİK KÂMtL MASARACI H A R B t SEMİHPOROY semihporoytayahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH UŞubat "$İNEMA-GÖZ*KURAM/.. 13S4'TEgU6ÜN, SOWET SİNEMA YÖNETMENİ D2I6A V£K- 7W (ÇİGA VSZmv') 58 HHŞINPA ÖLDÜ. BELSESEL PİLM- LEKİYLE ÜNLÛ OLAN VERTOV, SİNEMANIN, GERÇEK YA- ŞAMDAN AUNMtŞ 6ÖIİÜNTVLe&İN USVKA KU££UlAN- MASIYLA(MOU7AT) OLUŞACA6IU! SAVUHMUf VE "Sİ- MEAAA-SÖZ'ADIM VEK&İĞİ »'I? KUBAM GEÜÇT1İZ.- M/ŞTİ. KUBAMIYLA İLGİLİ OLAMK, BİH WZiSlkiOA ŞÖYLB OİYOKMI; 'SİUEMA -GÖZ 'CÛL£R, OYUNCULA&tN YER ALDIĞI FİLMLEg fÇ/A/ ÖLÛM KARAÜI ALMIŞTtR'. SİUEMAPA ARTTK PBAMLAgA, FİLME ALMM/f TİYATKO DÜZ£ULEM£L£gİHE YER YO/Cru/f- 6ÖZLEJ&MİZİ HUJSuRSUZLAÇTr/SAMAy/2 AMA, AL/C/YCA BUMU SAĞ- UYA6İÜRİ2..* veKTOI/, SİUEUADA SLOW MOT7ON (A6IIZ HAKBKET), CLOSE-UP(AYRINn ÇEKJMl") GİBİ TEKMİICLSRİ İLK DEU&YEKI Sl'NEK^CILA/epAN BİKİYDİ.. Vtr+tv ÇERKEZKÖY SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2000/362-363-364 Davacı Ahye Gücüyener vekili tarafından davalı Mümin Sezer ve arkadaşlan aleyhine Çerkezköy ılçesi, Uzunhacı Köyü, 1033, 1142 parsel 1225, 1332, 1728. 133, 473. 838, 885, 1021 bulunan taşınmazla ilgilı olarak açılan izale-ı şü>oı davasında yapılan araştırmalara rağmen aşağıda isimleri yazılı davalı Mümin Sezer'ın adresleri tespit edılememıştir. Da%a konusu taşınmazın hıssedarlarından olup, adreslen tespit edılemeyen davalı Mümin Sezer'in duruşmanın atılı bulunduğu 05.03.2002 günü saat 9.00'da duruşmada bızzat hazır bulunmalan veya bir vekille kendtlerinı temsil ettirmeleri aksı halde yokluklann- da karar verileceği, dava dilekçesi yenne geçmek üzere ilan yolu ile teblıg olunur. 06.02. 2002 Basm: 7521 KALEM METÎN ERKSAN İsveçii Hanım Isveç Devleti'nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde- ki büyükelçisi bir hanım. Adı; "Anne Dismorr". 1 Şubat 2002'de Izmir'de, "Ege Serbest Bölgesi Anonim Şirketi" (ESBAŞ) tarafından düzenlenen "Is- veç İş Kültürü Günü" toplantısında, Isveç'in Türkiye Büyükelçisi Anne Dismorr "Isveç ve Türkiye" adlı bir kitapçık dağıttırmış. Bu krtapçığı Isveç'te kurulu "/s- veç Enstitüsü" adında bir kurum hazırlamış ve bas- tırmış. Bu kurumun resmi veya özel bir kurum olup olmadığını bilmiyorum. Bu kurumun tarihbilim, bilim- sellik veya bilimsel bilgiler ile ilişkisinin ne olduğunu bilmiyorum. Bu kurumun amacının ne olduğunu bil- miyorum. Kitapçık Türkiye'de mi, Isveç'te mi basıl- mış, bilmiyorum. Kitapçıktaki bilgiler, 1990-1995 yıl- lan arasında Istanbul'da Isveç Başkonsolosu olarak görev yapan, sonra büyükelçi olan Kaj Falkmann ın yazdığı bir kitaptan alınmış bilgiler. Anne Dismorr'un Izmir'deki toplantıda dağıttırdığı "Isveç ve Türkiye" adlı kitapçık 2000 yılında; Isveç'in eski Türkiye Büyükelçisi Henrik üljegren'in Anka- ra'daki görev dönemi sırasında basılmış. Eşi Türk asıllı bir hanım olan Büyükelçi H. üljegren o dönem- de T.C.D. Dışişleri Bakanhğı'na çağnlmış ve kendisi- ne bu kitapçıgın Türkiye'de dağrtılmaması söylen- miş. Kitapçık o dönem dağıtılmamış. Işte bu kitapçı- ğı Anne Dismorr, kendinden önceki büyükelçiye ya- pılan uyanya rağmen, Izmir'de yapılan toplantıda da- ğrttırmış. Yazımızın konusunu oluşturan olayı açıklamanın bu kadan bile, bir polisiye film anlatımına benziyor. Kitapçığı okumak olanağım olmadı. Fakat gazetele- rin yazdığına göre krtapçık, binlerce yıllık Türk tanhi kapsamında; Türklere, Türk ırkına yapılan aşağıla- malar, kara çalmalar ile dolu. Tarihbilim ile ılgisi olma- yan, bilimsel bilgı dışı, güdümlü, düzmece, yalan, yanlış bir sürü söylence, söylenti bu kitapçığa sığdı- nlmış. Toplantıyı düzenleyenler kitapçıgın içinde yazılan- ları ve kitapçığı dağıttıran Anne Dismorr'u protesto edip, bir tartışma başlatınca, Anne Dismorr şunlan söylemiş. "Bu kitapçık Isveç ve Türkiye arasındaki ilişkilerigeliştirmeye yönelik hazırianmıştır. Bu kitap- çıkta yazılanlar doğru, ama bu kitapçığı yorumlama- nız yanlış. Yanlış yommlarınız kitapçığı yanlış oku- maktan kaynaklanıyor". Bak sen şu Anne Dismorr'un söylediklerine. Demek bu kitapçık Türk-lsveç ilişkilerini geliştir- mek için yazılmış. Demek kitapçıkta yazılanlar doğ- ru ama, yorumlar yanlış. öyle anlaşılıyor ki; Anne Dis- morr, Türkiye'de yaygın olan bir alışkanlığa uymuş. Türkiye'de özellikle siyasal Islam, kimi siyasetçiler, ya- zılı ve görsel basına demeç veren kimi kişiler "Kara- kolda doğru söyler, mahkemede şaşar" özdeyışi ve kurah gereğince önce "Türkiye Cumhuriyeti Dev- leti"ne, Atatürk'e, Türklere, Türklüğe küfrederler, sonra da söylediklerimi ve yazılanlan siz yanlış yorum- ladınız diye, sözlerini işitenleri ve yazılanlan okuyan- lan suçlartar. Anne Dismorr bu geleneği sürdürüyor. Çeşitli tarihlerde Isveç'in Türkiye büyükelçileri olan; Anne Dismorr, Kaj Falkmann, Henrik Liljegren ve bi- limsel kimliği belirsiz "Isveç Enstitüsü", binlerce yıl- lık Türk tarihinin bir zerresini bile bilmiyor. Bu kişiler Isveç tarihini de bilmiyor. Bu kişiler ve bu kitapçığı basmakla siyasal kimliğini kanıtlamış olan Isveç Ens- titüsü" Türk tarihini ve Isveç tarihini bilselerdi, içi ta- rihbilim dışı zırvalıklaria doiu bu tehlikeli kitapçıgın basımına ve dağrtımına belki engel olurlardı. Bakın şimdi bile Isveç Devleti'nin memurlan olan bu kişilerin ve siyasal kimliği belli olan "Isveç Ensti- fûsü'nün; bir merkezden emir alıp, belirli bir amaç kapsamında, Türkiye ve Türk tarihi karşrtı güdümlü bir görev ve ödev yaptığını söylemiyorum. Yalnız ge- ne diyorum ki, bu kişiler ve bu kurum binlerce yıllık Türk tarihinin ve Isveç tarihinin hiçbir dönemini bilmi- yor. Fakat bu konuda yalnız bu Isveç Devleti'nin me- murlan ve kimliği bilimsel olmayıp siyasal olan "Isveç Ensititüsü" mü suçlu. Türkiye'de "Resmi Tarih" ya- lanını, ihanetini, hıyanetini oluşturan ve kendini tarih- çi sanan güdümlü kişilerin bu işte hiç mi suçu yok. Türkiye'de 1960'tan sonra binlerce yıllık Türk tarihini karalama propagandası veya kampanyası, yabancı odaklar ve onlann yerli işbiriikçilerinin ortaklığı ile baş- latılmıştır. Siyasal kimliği ve propaganda görevi apa- çık ortada olan "Isveç Enstitüsü"nün, binlerce yıllık Türk tarihini karalamak için hazırladığı ve Anne Dis- morr'un Izmir'de dağıttırdığı "Kitapçık"\n oluşmasın- da, "Resmi Tarih"\n safsatasını Atatürkdüşmanlığı ile biriikte sürdüren kişilerin katılımı vardır. Belki de bu krtapçığı bu kişiler yazmışlardır. Türk tarihi ve Isveç tarihi kapsamında çok ilginç ve güzel dönemler vardır. Sizlere bu ilginç tarih dönemi- ni büyük Fransız düşünürü Volter'/n "Isveç Kralı 1Z Şarl'ın Tarihi" adlı krtabından alıntılar yaparak yaza- caktım. Yazık ki, köşe yazıma aynlan yer bitti. B U L M A C A SEDÂT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Bir tür bü- yük bıçak. 2/ ^ Bir tümceyi 2 oluşturan bi- „ rimlerden her biri... Fin ha- 4 mamı. 3/ Bir 5 resmi sulandı- nlnuş renkler- le boyama ya 7 da gölgeleme Q biçimi... Bir çeşit açılır ka- panır perde. 4/ Dağ geçidi... Tantal ele- ^ mentinin simgesi. 5/ „ Bir görevin yürütüle- bilmesi için merkez olarak seçilen yer... Yüzyıl. 6/ Doğu... 5 Anadolu halklannın 6 en eski ana tannçası. 1 II Katılmış, ulanmış 8 parça... Hayvanlara 9 vurulan damga... Kurnaz ve cin fıkirli kimse. 8/Yalancı, hileci. 9/Bir nota... izmaritgilleTden bir balık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Şişmankenzayıflamak. 2/"Züğürt—": N'esBÇöl- gecen'in fîlmi... Çab, dam. 3/Bulgaristan'uıparabi- rimi... Bir nota. 4/ El ya da yüz hareketleriyle gös- terme. 5/ Sahip... Ocak, soba gibi ısınma aracı. 61 "Sürme" de denilen ekin hastalığı... Bir gösterme sıfatı. 7/EUi şiniklik tahıl ölçeği... Argodabir içim- lik afyona verilen ad. 8/Bü- elektroliz aygıtındaki ar- h kutup... Necati Cumah'nın, filme de aktanlan bir oyunu. 9/ Türk müziğinde bir makam.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle