Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12ŞUBAT2002SAU
10 DÜNYA VE T Ü R K İ Y E dishab@cumhuriyet.com.tr
KAVŞAK
OZGEN ACAR
Amerikalı İçiny
2. Özal' Dönemi!
New York'taki "Dünya
EkonomiForvmu 'na (DEF)"
Adalet ve Kalkınma Partisi
Genel Başkanı Recep Tay-
yip Erdoğan ın çağnldtğını
duyurmuştuk. Uzaktan da
olsa Erdoğan'ın VVashing-
ton ve New York görüşme-
lerini izlemeye çalıştık. Ne-
denimiz de Saadet Partisi
Başkanı Recai Kutan'ın de-
diğı "okyanus otesınde meş-
nıiyet arama" olgusunun ne
ölçüde gerçekleşecegi idi.
Erdoğan'ın Türkiye'de
büyükelçi iken tanıdığı Dı-
şişleri Bakan Yardımcısı
Marc Grossman ile gö-
rüşme istemi kabul edil-
medi, yerine Türkiye masa-
sındaki diplomatlaria gö-
rüşebileceği bildirildi. Was-
hington, şu hassas dönem-
de Ankara'daki koalisyon
hükümetini siniriendirmek
istememışti. Erdoğan da
bu öneriyı elinin tersi ile itebılecek bır
özgüven gösterisinde bulundu. Oy-
sa Kutan'ın Ankara'da başkâtip dü-
zeyindeki yabancı diplomatlann ya
daalbay rütbesindeki Amerikalılann
kokteyflerinde boy göstererek vize
aradığına tanık olmuştuk.
11 Eylül saldırısının ABD'de yarat-
tığı Islamiyete karşı önyargılı gergın bir
ortamın varlığı, Erdogan'ın zryareti açı-
s/ndan yanlış bir zamanlama idi. Er-
doğan'ın, ABD Hükümeti'ne düşün-
ce ve istihbarat üreten kurumlarda
"kim" olduğunu değil, daha çok "kım
olmadığım" anlattığını öğrendik.
Erdoğan, ABD yönetimi temsilcile-
ri ile resmi ya da gayri resmi bir gö-
LOzal
n.Ozal
rüşme yapmadı. Buna kar-
şılık yan resmi görüşmeterin-
de özellikle Türkiye'nin Isra-
il-ABD bağlantısını kuran,
Ankara-VVashington strate^
jik ortaklığını Yahudi lobisi
adına oluşturan ve yönetim-
le dirsek teması olan, sözü
dinlenen kişilerle konuştu.
Tüm konuşmalannda "Biz
din eksenli değil, insan ek-
senliyiz. Biz değişmiyoruz,
gelişiyoruz" diyerek güven-
ce verdi. Erdoğan, ABD yö-
netimine giden yolun Yahu-
di lobisinden geçtiğinin bi-
lincinde davranmıştı.
New York'ta ise gerek
DEF toplantısında ve ge-
rek Amerikalı yatınmcı ku-
ruluşlardan "vize almak"
yerine onlara, iktidara ko-
şan genç bir lider görün-
tüsü ve güvencesini şu
sözlerle verdi: "Küresel-
leşmeyi destekliyoruz.
Dünyadaki geJişmeleri siyasal inanç-
larımıza uyarlıyorvz. Gelin Türki-
ye 'de yatırım yapın. Teknoloji geti-
rin. Her türlü kolaylığı sağlayalım."
Wall Street'te bir yatırımcı kuru-
luşun başkan yardımcısı olan ve
Türkçeyi çok lyi bilen Amerikalı bir
arkadaşımın deyimıyle "özal the
second (Ikinci özal)" rolünü çok iyi
oynadı. "Işbu kart hamili Erdoğan'a
gereken desteği verin!" sözleri ya-
zılı kartın altında sankı Özal'ın im-
zası varmış gibi bir hava yarattı. Da-
vostoplantısının Isviçre yerine New
York'ta yapılması en çok Erdoğan'ın
ışine yaradı. Erdoğan ABD'de bir
taşla iki kuş vurdu.
Allah, Kuran, Peygamber (AK-P)
Türkiye'de kamuoyunun nabzı-
nın, taksilerde ve berber dükkân-
lannda attığına oldum olası inan-
mışımdır. Ne derece doğru bilmi-
yorum, (aynı düşüncede olmalı ki)
ABD Ankara Büyükelçiliğı adına,
;
taksi şoföıieri arasında yapılan bir
kamuoyu yoklamasında, "bugün
birseçim olsa" Adalet ve Kalkın-
ma Partisi'nin (AK Parti) iktidara
geleceği sonucu çıkmış!
Bu gerçeği doğrulayan bir ola-
ya biz de tanık olduk. Birkaç gün
önce gittiğimiz berberdeki konuş-
malar ilgınçti. Kimıleri öfketi, ancak
samimi olarak "Allah Kahretsin
Partisi iktidara geliyor" derken, ki-
mileri de aynı görüşü "Ayvasına
Koduğum Partisi" sözlerini müs-
tehcen anlatımıyla dile getiriyor-
du. Makas şakırtısı arasında bir
müşteri, berbere "Birdakika!" de-
yip tıraşı durdurduktan sonra or-
taya bir soru attı: "Bûtün parti ad-
lan kısaltılırken MHP, CHP, DYP,
DSP, ANAP deniliyor da Adalet
ve Kalkınma Partisi'ne neden AKP
yerine AK Parti deniliyor?"
Herkesbiransustu. Kısabirdü-
şünce süresinden sonra kaffa, "Par-
tinin başkanı Erdoğan hep dürûst-
lükten söz ediyor. Belki temizlik
anlamında söylüyordur" yanıtını
verdi. Patronu söze karışıp "Bir
zamanlar Ecevrt'e oy getiren 'Ak
günlerden' esinlenmiş olmalı" yo-
rumunu yaptı. Başka yanıt çıkrna-
yınca soruyu soran konuştu: "Bi-
lemediniz! 'AK Parti'nin ya da
'AKP'n/n iki açılımı var. Partinin
yasa önündeki adı 'Adalet ve Kal-
kınma Partisi', ama örgütteki açıl-
mış adı Allah, Kuran, Peygam-
ber..."
Bu açıklamadan sonra hemen
hemen herkes"Allah! Allah!"diye
şaşkınlığını dile getirdi. Berber dük-
kânındakiler, AK Parti'nin en büyük
avantajı olarak Erdoğan'ın genç
ve Istanbul gibi büyük bir kentte-
ki belediye başkanlığındaki dene-
yimi ile örgütçü bir lıder oluşunu gö-
rüyorlardı. Halkın, artık başlannda
80'lerine merdiven dayamış yöne-
ticileri görmek istemedikleri nok-
tasında birleşiyorlardı.
Halk, şimdiye değin seçimlerde
"umut bağladığı" ötekı partilerden
"düş kınklığına" uğramıştı. Bu kez,
"birde bunu deneyelim" diyerek
"umut yolculuğuna" Erdoğan ile
çıkma eğilimindeydi.
Seçimlerde nabız yoklamasj için
Anadolu'ya çıktığımızda, bir par-
tinin o ildeki gücünü anlamak için
o parti üyelerinin abartılı görüşle-
rini dikkate almamışızdır. Rakiple-
rinin o parti hakkındaki değerlen-
dirmeterinin daha gerçekçi olduğu-
nu görmüşüzdür. Bu nedenle ber-
berde AK Parti karşıtı müşterilerin
küfretmesi, laiklik ilkesine yönelik
tartışmadan değil, AK Parti'nin ik-
tidara koştuğunun bir göstergesi
olarak da algılanabilirdi.
Aynca, AK Parti'nin kendi inanç
ve siyasaları açısından akılcı bir
strateji izled'ıği de göze çarpıyor. Oy-
lann bu kadar dağıldığı bir ortam-
da, iktidara gelmenin tek yolu ola-
rak özal'ın dört görüşü birleştire-
rek ortada buluşturması yöntemi-
nin benimsendiği görülüyor. Erdo-
ğan "Biz ortanın sağında bir par-
ti değiliz. Biz ortada bir partiyiz.
Amactme nersokaga girmektir" d -
yerek özal'ın başarılı siyasasını
kopya çekiyor. Kamuoyu araştırma-
lannda yüzde 25'lik bir oy olasılı-
ğına sahip görünen Erdoğan. rah-
metli CHP Genel Sekreten Kasım
Gülek gibi çanklannı da giyip kent
kent dolaşıyor ve "kararsız" oyla-
rı da yüzde 25'e eklemeye çalışı-
yor. Ister takıyye" deyin, ister "çağ-
daş Makyavelist" siyasa deyin, Er-
doğan iktidara yürümüyor, koşu-
yor. Bu arada ortanın solundaki
CHP ve DSP'deki bölünmelerie
yeni partiler kurulması hazırlıklan
da Erdoğan'ın ekmeğine yağ sü-
rüyor. Henüz erken olsa da koalis-
yon partilerinin barajı aşamamala-
n sonucu AK Parti'nin yüzde 25'lik
bir oy alması seçim sisteminin aziz-
liği ile birleşince TBMM'de tek ba-
şına mutlak çoğunluğu sağlaya-
cağı varsayımlan bile yapılıyor.
Vandalizm... Hakaret... Takipsizlik...
Tarihsel kentlerin korunması konu-
sunda "teorik" duzeyde onemli adım-
lar atılıyor. Içişleri Bakanı Rüştü Ka-
zım Yücelen'in bu amaçla önceki
haftaHatay'dayapılan birtoplantıda-
ki sözlerine övgüyle yer vermiştik.
Bakanın "teorik" sözlerine karşılık
önemli birtarihsel geçmişe sahip An-
takya'da durumun "pratik"te farklı ol-
duğunu örneklerle ortaya koyarak.
bazı sorularyöneltmiştik. Bugüne de-
ğin herhangi bir yanıt alamadık. Ya-
zıyailginçtepkilergeldi. Bu arada de-
ğerli korumacı-mımar-gazetecı arka-
daşım Oktay Ekinci, "Tarihsel Kent-
lerBiriiği "nin kurucusunun Sadettin
Tantan olduğunu anımsattı. Geçen
hafta sonunda yine aynı amaçla, An-
talya'da Kültür Bakanlığı'nca "Türki-
ye 'de Tarihi Kent Dokulannın Korun-
ması ve Geleceğe Taşınması" konu-
lu birsempozyum düzenlendi. Kültür
Bakanı Istemihan Talay'm da açış ko-
nuşması yaptığı bu toplantının başa-
nlı geçtiğini öğrendik. Sempozyumun
"pratiğe'de yansımasını dileriz. Dost-
lardan aldığımız bilgiye göre başan-
da, ögerTur'un sahibi Vural Öger'in
titiz katkılannın da önemli payı vardı.
Kürsülerde yapılan siyasal konuş-
malann, uygulamalarda tam tersine
döndüğünü daima anlatmaya çalış-
tık. Anımsarsınız, bu köşede Efes ve
Aspendosantiktiyatrolannın teori'de
korunduğunu, "pratikte" tersine dav-
ranıldığını anlatan "Vandalizme Ne-
den Kültür Bakanı" başlıklı bir yazı-
mız şöyle bitiyordu:
"...Bu vınç, tiyatronun birtaraftan
yapılırken, öte taraftan da Kültür Ba-
kanı 'nın bireyşel karan ile yıkıma açıl-
ması gerçeğinin tanığıdır. Sayın Ta-
lay'm konserierde 90 dB olayının aşıl-
dığını algılaması için hertıalde sağır
olması gerekmezdi. Bakan Talay'ı
Tün\ kültür tarihine, devlet vandaliz-
mine yol açan Kültür Bakanı olarak
havale ettiğim için üzgünüm."
Sayın Talay, bu sözlerden dolayı
hakkımızda "hakaret davası açılma-
sı" için yasal başvuruda bulundu.
Başvuruyu inceleyen Ankara basın-
dan sorumlu Cumhuriyet Başsavcı-
sı Sayın Levent Tacer "kovuştumna
yapılmasına yerolmadığı" sonucunu
şöyle açıkladı: "Bilindiği gibi Van-
dallar tarihte bir kavim olup Kuzey böl-
gesinde uzun süreler hâkimiyetleri-
ni sürdünnüşler, ancak gelip geçtiği
yerieri de yıkmışlardır. Daha sonra
günümüzde yıkılıp yakılan olaylarda
vandalizm kelimesi kullanılmaktadır.
Bu itibaria yazann müştekiye haka-
ret niteliğinde bu yazıyı yazmadığı, sa-
dece yapılan bir uygulamanın eleş-
tirisini yaptığı görüşüne vanlmıştır."
Elmek: oacar@superonline.com Faks:0312 442 79 90
AB-ÎKÖ Zirvesi tstanbul'da başlıyor. Katılımcılar görüşmelerin sürmesini istiyor
Toplantılar devam etsinSERKAN DEMtRTAŞ
fslam Konferansı Örgütü ile
AB ülke temsilcilerini ilk kez
bir araya getirecek ÎKÖ-.\B Or-
tak Forumu, 70'in üzerinde ül-
keden katılımla bugün başlıyor.
42 ülkenin dışişleri bakanJan
düzeyinde temsil edileceği top-
lanb öncesinde birçok heyet dûn
Istanbul'a geldi. Cem ile forum
hakkında görûşenlerin"Bu çok
yerinde bir toplanb, zamanlama
yerinde, de\am etsin" dediler.
Cem, temaslan kapsamında
30'dan fazla dışişleri bakanıyla
bir araya gelecek. Iran Dışişle-
ri Bakanı Kemal Harrazi ile gö-
rüşen Cem'in Irak, Yunanistan
ve AB'li bakanlarla yapacağı
görüşmeler önem kazandı. Har-
razi görüşmede, ülkesinin
ABD'nın iddia ettiği gibi El Ka-
ide örgütüyle ilişkilerinin olma-
dığım söyledi.
Türk-Yunan ilişldlerinde son
yıllarda yaşanan yakınlaşmanın
miman olan Ismail Cem ve Yor-
go Papandreu yarın sabah yapı-
lacak "Öteki Kimdir? Gcrçek-
ten Var mı?" panelinde konuşa-
caklar. îki bakan yapacaklan gö-
rüşmede de Ege sorunlannın
"çözümü için başlaülması öngö-
röfcn süreç* hakkında görüş abş-
verişinde bulunacaklar. Böyle-
ce Türk-Yunan yakınlaşması
kapsamında Ege gibi stratejik
sorunlann yam sıra toplumsal
aynlıklann giderilmesinde de
önemli bir adım atılacak.
Dışişleri Bakanı Cem, forum
için îstanbul'a gelen dışişleri ba-
kanlannın birçoğu ile bir araya
gelecek. Cem, dün Iran Dışişle-
ri Bakam Harrazi, Yemen Lüb-
nan, Kırgızistan ve Kazakistan-
h konuk bakanlarla görüştü. Har-
razi'nin Cem ile görüşmesinde,
ABD ve îsrail'in politikalanru
lKÖ-ABOrtakForumuçerçevçsind«konuklardünÇırağansaı^TnıdoWuıtliLAkşamsaaderindetsrnail
Cem'in verdiği resepsiyonda konuklar ikili ya da gruplar halinde görüşmeler v^pûlar. Iran Dışişleri
Bakanı Harazzi ve Arap Biniği Genel Başkanı Musa( İ stte) bir grupta görüşürken, Cem Solana ve
Suriye Dışişleri Bakanı Fanık El Sara ile UdH görüşme yapü.
eleştırdiği ve iddia edilenin ak-
sine Usamebin Ladin'ın terör ör-
gütü El Kaide ile ilgilerinin ol-
madığım söylediği öğrenildi.
Harrazi'nin Hatemi iktidara gel-
dikten sonra açıkladığı medeni-
yetler arası diyalog projesini
anımsattığı, Türkiye'nin girişi-
minin de bu anlamda önemli ol-
duğunu söylediği bildirildi.
Forum kapsamında Türkiye,
Yunanistan, Bulgaristan ve Ro-
manya'nın bir araya gelerek iki
Balkan ülkesinin NATO üyelik-
lerinin ele alınacağı toplantınnı
da çarşamba günü yapılması bek-
leniyor. Ortadoğu'da yaşanan Fi-
listin-lsrail çatışması da foruma
katılan ülkelerin gündeminde
olacak.
Musa.'Irak tarbşılacak
Arap Bırlıği Genel Sekrete-
ri Amr Musa, IKÖ-AB Or-
tak Furumuınun ana günde-
minde bulunmamasına rağ-
men, Irak konusunu özel gö-
riişmelerde tartışmaya açaca-
ğmı bildirdi. Atatürk Hava-
limanı Devlet Konukevi çıkı-
şmda gazetecilerin sorulannı
cevaplandıran Musa, forumun
medeniyetler ve kültürler ara-
sında bir uzlaşmayla sona er-
mesini dilediğini kaydetti.
Irak konusuna ilişkin bir soru
üzerine Musa, "Toplantının
ana gündeminde olmaması-
na rağmen, özel görüşmeler-
de Irak konusunu tartışma-
ya açacağım" dedi. Musa,
toplantıda önemli adımlar atı-
lacağma inandığmı ifade ede-
rek. Filistin konusunda da şun-
lan kaydetti: "Filistin soru-
nunun çözümü konusunda,
Fransa'nın gündeme getir-
diği çözüm planını önemli
buluyorum. Bu planda Filis-
tin devleti olmadan. Ortado-
ğuıda çözüm olmayacağı ka-
bul ediliyor. Bu, çözüm için
artık olmazsa olmaz konu-
lardandır. Bu tartışılmaz bir
gerçektir."
Filistin Dışişleri Bakanı Fa-
ruk Kaddumi de, Dışişleri
Bakaru Ismail Cem ile yanm
saat süren görüşmesinin ardın-
dan, Ortadoğu Banş Süreci-
'nin devamı için Fransa Dışiş-
leri Bakanı Hubert Vedrine
tarafmdan önerilen plana iliş-
kin olarak "Umarım ABD
öneriyi kabul eder", diyerek
Washington yönetimini eleş-
tirdi.
Dışişleri Bakanı Ismail Cem,
DCÖ-AB Ortak Forumu için ts-
tanbulıda bulunan Yemen, tran
ve Lübnan dışişleri bakanlan
ile ikili görüşmeler yaptı. Fo-
rumıun düzenlendiği Çırağan
Sarayıında ilk olarak Yemen
Dışişleri Bakanı Ebubekir Ab-
dullah El-Kirbi ile bıraraya
gelen Cem, daha sonra sıra-
sıyla Iran Dışişleri Bakanı Ke-
mal Harrazi ve Lübnan Dı-
şişleri Bakanı Mahmud Ham-
mud ile görüştü. Bakanla-
nn özellikle Ortadoğuıdaki ge-
lişmeler açısından Forumıun
önemli rol oynayabileceğine
olan inançlannı dile getire-
rek, sürecin ikinci bir forum-
la devamını temenni ettikleri
öğrenildi.
Yakınlaşmanın altındaki bu sihirli sözcük taraflara başka şeyler ifade etse de kaçınılmaz
Kader komşumuzla diyalog
MURATİLEM
ATİNA - "Diyalog", Türkiye ile Yu-
nanistan arasında son dönemde yeni-
den ivme kazanan ilişkilerdekd yakın-
laşmanın altında yatan sihirli sözcük.
Dünya üzerindeki yeni dengelerin
"diyalog'' ka\xamını daha işler hale ge-
tirmesiyle Ege'nin iki kıyısındaki halk-
lar bu sözcüğe eskisinden daha az şüp-
heci yaklaşmaya başladı. Bu tarihi sü-
recin mıladı başlangıcı AbduDahÖca-
lanınyakalanmasıolayıdır. 17Ağus-
tos Gölcük depremi ise iki ülke arasın-
daki diyalog sürecine hme kazandrr-
dı. Banş yolunda karşılıklı konuşup
taroşmanıngereğinin anlaşılması, önem-
li bir adım olarak kabul edilebilir.
Sorunlar dlzlsl...
3 Şubat 183O'da Fransa, Ingiltere ve
Rusya arasında ımzalanan, 24 Nisan
183O'da Osmanlı'mn da kabul ettiği
Ege adalannın paylaşımına ilişkin ant-
laşmalann altından çok sular geçti. Bu-
günkü sorunlann temelini ise paylaşnn-
daki sakmcalar oluşturuyor ve taraflar
artık sorunlann arkasında bugün artık
üç önemli unsur olduğu taraflarca ka-
bul ediliyor.
Türkiye bu sorunlar paketinin "siya-
a" olduğunu dile getirirken Yunanis-
tan paketin "hukuksal" olduğu tezini
savunuyor. Yine Atina adalann huku-
ki statüsüne ve hava sahasına ilişkin
olarak kabul edilen üçlü sorunlar pa-
ketinden sadece birini, kıta sahanhğı ko-
nusunu "cımbızlamak'' istiyor. Türkı-
ye'ye göre iki ülke arasında sorun sa-
dece Ege ile sınırh değil. Başta Kıbns ol-
mak üzere 1.ve 2. derecede öneme sahip
tüm sorunlar masaya yatınlmalıdır: Ka-
rasulan, kıta sahanlığı, hava sahası, ada-
lann silahtan anndmlması, azrnlıklar gi-
bi konular ilk akla gelen konular.
Bugün iki ülkenin dışişleri bakanlan
tsruail Cem ve Yorgo Papandreu ke-
mikleşmiş sorunlar dahil birçok konu-
yu masaya getirebilmek için şündi "ted-
biıü" arayış içine girdiler. Türkiye'deki
koalisyon hükümeti ile Yunanistan Baş-
bakanı Kostas Simitis de bu iki bakanın
arkasında duruyor. Venizek>s"tan başla-
yarak Konstantin KaramanKs. Andreas
Papandreu, Kostas Mitçotakis ve şimdi
de Simitis ile devam eden diyalog ve
görüşme süreçlerine genelde katılımcı-
lar şüpheci yaklaşmışlardı.
1974'te Karamanlis ile Bülent Ece-
vit'in diyalog süreci başansız oldu. 1987
Mart knzi sonrasmda 1988 'de dönemin
başbakanlan Andreas Papandreu ile Tür-
gut Ozal Davos'ta "Kıbns ile Ege'deki
Y.
sorunlan içeren bir Kste hazuianması"
konusunda anlaşmaya vardılar. Ne ya-
zık ki Andreas Papandreu baskılar so-
nucu konuyu soğuttu.
Stlahlı lcuvvetlerln rolü
1991 -1993 arasında bir buçuk yıl gi-
bi kısa bir süre başbakanlık yapan Mit-
çotakis'in bazı adımlar atarak diyalog ko-
nusuna yeni bir çerçeve çizdiğine de dik-
kat çekmekte yarar var.
Yorgo Papandreu'ya göre geçmişte
başansız olan girişimlerin bugüne yan-
sıması "denevimlerden yararlanma"
şeklinde ohnuştur. Papandreu'ya göre
yine geçmişte genelde başbakanlar dü-
zeyinde olan diyalog, isrişare ya da mü-
zakereler süreci, bugün artık idari düze-
ye kadar inmişrır. Dikkat çekici bir nok-
ta da geçmişte çoğunlukla iki ülke siya-
silerinin diyalog girişimlerine silahlı
kuvvetlerden çok fazla destek gelme-
miş oimasıdır. Bugün artık bazı çevre-
lere göre, iki ülke silahlı kuvvetleri ara-
sındaki diyalog, siyasilerin düzeyini çok-
tan aşmışhr. Üti ülke genelkurmay baş-
kanlan ya da kuvvet komutanlan siya-
silerden çok daha fazla bir araya gel-
mekte. İki üLce genelkurmay başkanla-
n arasında doğrudan ilerişimi sağlaya-
cak açık hat (kırmrzı hat) da gerektiğin-
de kullanılmaktadır. Siyasiler de arnk da-
ha rahat hareket edebilmektedir. Yuna-
nistan' ın, yeni çerçevede masaya getir-
diği bir koşul var. Bu koşulun altında da
"dryaloğuntemelfelsefesi'' yatıyor. "Di-
yalog, Helsinki kararlan çerçevesinde
yapılmabd]r.
n
Yunanistan her konuda "llusa] konu-
lanmız, suurianmızın bütünlüğü" tartı-
şılamaz savı ile elindeki AB kozunu so-
nuna kadar başanlı şekilde oynuyor. Bu
akıllı politikalar sonucu Yunanistan sa-
dece Türkiye ile AB'yi karşı karşıya ge-
tirmekle kalmayıp bazı konularda ABD
ile de AB'yi karşı karşıya getirmeyi ba-
şarmıştır. Birliği, Kıbns konusunda da
Türkiye ile karşı karşıya getiren Simitis
orgo
Papandreu
ile Ismail
Cem, bu kez de
AB-ÎKÖ
Forumu
çerçevesinde
Istanbul'da bir
araya geliyorlar.
Atina'nın
Türk-Yunan
sorunlannı
ikili düzeyden
Avrupa Birliği
çerçevesine
çekme çabalan
tepki toplasa da
diyalog artık her
iki ülkede de
destek buluyor.
Siyasilerin de
bu mesajı
alması
gerekiyor.
hükümeti ise
doğal olarak sessiz kalmayı yeğliyor.
Türkiye'nin yıl sonunda birliğe üye-
lik müzakerelerinin başlaması talebin-
de bulunabileceğine dikkat çeken Pa-
pandreu, Romanya, Bulgaristan ve Tür-
kiye'nin karnelerini 15'lerinyazacaklannı
belirterek "Her ülke kendi perspeknfi ile
değerlendirihr. bu durumda Türkiye de
Yunanistan ik olan iüşkiJeri çerçevesin-
de ve Kıbns konusunda takmacağı tutum
ile değerlendirilecektir'' diyor ve aba al-
tından sopa gösteriyor.
Slyasllere mesaj
Bugün her şeye karşuı iki ülkenin ik-
tidar ve muhalefet partileri ile basm or-
ganlan "dryalog" sürecini destekler gö-
rünüyor. Başta siyasiler olmak üzere,
bundan sonra iki ülke halklanmn banş
ve dostluk yolundaki beklentilerini dik-
kate almayan yöneticilerin, ülkelerinde
prim yapamayacaklarını anlamalan
gerekiyor...