28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURlYET 4 ARALIK 2002 ÇARŞAMBA OLAYLAR V E G O R U Ş L E R [email protected] ACI MUMTAZSOYSAL lepazi ŞU SIRADA Türkiye'yi yönetme durumunda olup da önemlı kararlar alrnanın eşiğinde bulunan- ların akla gereksınimleri var. Evet şu sırada yani Avrupa Birliği'yle tam üye- Ifc müzakefelerinın başlaması ıçin tanh ıstendiği, hatta tarih için tarihe bile razı olunduğu sırada. Akla gereksınım duyan lara akıl verecek olanla- rn öyle çok akıllı. üstün zekâlı, çok iyi yetışmiş ol- rıalan da gerekmiyor. Elt>et deneyimli olsalar da- ha iyi ama, sıradan insanlar da olabılirler. öyle dev- let adamı, dıplomat, hukukçu falan olmalan da şart değil. Aklı başında, sağduyulu, işadamı, tüccar, bakkal, hatta pazarcı falan da olabilirter. Örneğin, uzak kasabalardan birinde pazarcı ol- salar... Elmalarıyla ünlü, fakat armudu olmayan yerlerin bırinden köylünün bin gelse ve "Üç kilo ar- mut ver, ben de üç kilo elrna vereyim" dese, onun da aklı yatsa ne yapar? Cİç kilo armut tartıp tera- zinin bir kefesıne koyar, öbür kefeye de üç kilo el- ma konsun ister değil m i ? Gerçi dilde "elmalarta armutları bırbinne kanştırmak" dıye bir deyim var- dır, ama bu farklı: ortada somut meyveler var ve sadece ağıriıklannı tartıyorsunuz. Kopenhag'daki alışvertş öyle mi? Terazinin bir kefesinde tarih ya da "tarih için tarih" gibi soyut bir kavram. Üstelik, bu konuda- ki karann uygulanması bile kesin değil. Zirvede devlet ya da hükümet başkanlan bir karan ancak açıklayacaklar; bunun kesınleşıp yürürlüğe sokul- ması için Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi denen yürütme organlannın devreye gırmesi, hat- ta sürece Avrupa Partamentosu gibi bir organın ka- tılması gerekecek. Aynca tarihin, hatta "tarih için tarih"\n ne gibi koşullara bağlanacağı da son ana kadar bellı olmayacak. Pekı, karşılığında istenenler? Yine "uyum paketi" diye çıkanlan ve Bakanlar Kumlu'nda apartopar görüşülüp Medis'e acele gön- derilen tasanlara bakın: Bazısı ülkenın hukuk sis- temını derinden sarsacak niteliktedir; hukukçula- nnızın vicdanını yaralar. Bazısının ucu yıllar boyu büyük titizlıkle korunmuş olan ulusal çıkarlara do- kunun onlan korumak ıçin geçmışte mücadele ver- miş olanlan küstürür. Bazısı yabancı devletlerin uzun süredir peşine düşüp de koparamadıklarının verilmesi demektir; diplomatlannızı şaşırtıp halkı- nızın onurunu kırar. "Ne çıkar? Yanılmışsak, aldatılmışsak, verdikle- n tarihin on para etmedıği anlaşılmışsa, hataian- mızı düzeltir, verdiklenmızı gen alınz" dıyebılirsinız. Ne var kı, venlenlerin bir kısmı, Lozan gibi ulus- lararası konferanslarda büyük guçlukle elde edilmiş haklan başkalanna hediye edıci nitelikte- dir. Ya Kıbns gibi, toprak gibi, başkalan ıçin ölmek gibi çok somutsa bunlar? Işte o zaman, tarih türü "hava civa "lar karşılığın- da verilenler gıttı gider; yaşananlardan ve yaşamış olanlardan ıse ancak pişmanlıklar, acı anrlar kalır. 'Mavi Pabuçlular' Öğretim üyeleri arasında, köktendinci eğilimi olanlann, Cumhuriyetin temel değerlerini hiçe sayanlann var olduğunu düşünmek istemiyorum. Ama ortaya çıkan sonuç, yani yetiştirdiğimiz öğrencilerdeki yansıma, bu konudaki büyük uçunımu gözler önüne sermekte. Prof. Dr. MahİT AYDEV Sinop Eğitim Fakültesi Dekanı • nsanhğınuygarhkserü- I venine baktığımızda, her kilometre taşuıda büim görürüz. Ne ya- pılmış, hangi aşama- lardan geçilmiş ise arkasında bilim vardır. Kültürümüzde bilım insanına aynlan yer, her zaman saygın olmuştur. Bu konuda din ya da ulus aynmı bile yapılmamıştır. Örneğin Aristo'yu tarih kitaplanmız "ımıaffiın-i evveT yani "flk bi- lim insanT olarak anar. Bu güzel yaklaşımı minyatür sa- natımızda da buluruz. Orada bilim insanının pabuç rengi mavidir. Gökyüzü rengi. Ya- ni, onun ayak bastığı yer, gök- lerdedir. BugünbUimin yeşertildiği ve yaşatıldığı yer, üniversiteler- dir. O, her konuda doğru bil- gi alabileceğimiz en saygın kurumdur. Özellikle de yann- lanmızın güvencesi olan genç- liğüı eğitiminde, bilgi yükle- mesi yapılan son istasyondur. Aynca üniversiteler, bir ül- kenin dünyaya açılan pence- releridir. Çağdaş gelişmeleri iz- lemek, halkın sorunlannı bil- mek ve ona öncülük etmek zorundadır. Ülkedeki ekono- mik ve siyasal durum ne olur- sa olsun doğruyu, yalnızca doğruyu söylemek yakışır, ona. Çünkü bilim insanı, "ma- kanundan onur almaz, maka- mını onurlandınr." Yeni hükümetle birlikte, bil- dik sorunlar yeniden gündeme gelmeye başladı. Bunlardan ilki "türban sorumT olarak uç verdi. Oysa bu konuda, bir süredir takıyye yapılıyordu. îslamnıtürban diye adlandın- lan başörtüsünden ibaret ol- madığı, Hıristiyanlıkta da bu- lunduğu konusuna girmeye- ceğim. Ama bana göre asıl so- run, siyasal düşüncede tıka- nıklık. Çağdaş uygarlık yan- şında atılım yapamayanlar, geçmişte kalan konulara sa- nbnakta. Tıpkı "işleri kötû gi- den tüccann, eski defterieri kanştirması" gibi. Hepimiz biliyoruz ki, Tür- kiye Cumhuriyeti'nin sacaya- ğı: Hukuk, Lafldik\çÇağdaş- hk'tır. Bunlar, değiştinlemez ve "ohnazsa olmaz" değer- ler. Ve bu ülkede bir şey başa- nlacaksa, ancak bu değerler üzerinde yükselerek olacak- tır. Inanmayan, açıp yeniden okiisunKnrtuhışSavaşı'nına- sıl kazandığımızı. Bir özeleştiri yapmak istiyo- rum. Ve bu sorunlann başlan- gıcından, üniversitelerimizin sorumlu olduğunu düşünüyo- rum. Yeterince anlatamamış, öğretememişiz, Cumhuriyetin, hukukun, laikKğin ve çağdaş- hğnı ne aniama geküğini. Bu kavramlara gereksinimin, ne denh' vazgeçilmez olduğunu. Gençüğimiz, ûlkesini ve devk- tini bümiyor. Sonra da yanlış yorum ve heveslere kapılıyor. Geçenler- de bir üniversitemizde yapılan ankette, Atatürkıle ilgili çıkan sonuç düşündürücüydü. Venlerin yanlış olduğu yer- de, yanlış sonuç çıkar. Bir ör- nek vereyim: "Avrupa'datur- ban sorun değil, bizde niçin ol- sun'' tümcesinden ne anlaşı- lır? Ben bir şey anlayamadım. "Fanatik Isiamm süngesi ha- Mnegelentürban,Avrupabyı ne ilgüendirir?'' Avrupa, din ile devlet işlerini, yüzyıllar ön- cesinde birbirinden ayırmış. Bizde ise halifeliği kaldınşı- mızın üzerinden, 80 yıl bile geçmedi. Ama Avrupa'da bir Hıristıyan çıkıp da "Ben bu laik yönetimi, dinsel temeOere göredeşştireceğhn" dese, ba- knıneleroluyor... Kim ne derse desin, ülke- mizde kolay politika dönemi bitti. Ve 3 Kasım seçimleri, demagoji politikası yapan Meclıs'teki partilere, halkın bir tepkisidir. Ama yanlış anlaşıhnasınki, köktendinci politikaya eğilimi değüdir. Eğer öyle olsaydı, da- ha deneyimli olan Saadet Par- tisi'ni iktidara getirirdi. Öğretim üyeleri arasmda, köktendinci eğilimi olanlann, Cumhuriyetin temel değerle- rini hiçe sayanlann var oldu- ğunu düşünmek istemiyorum. Ama ortaya çıkan sonuç, ya- ni yetiştirdiğimiz öğrenciler- deki yansıma, bu konudaki büyük uçunımu gözler önüne sermekte. Ve bu durum, özel- likle kimi dallarda (branşlar- da) daha çok yaşanmaktadır. Uzmanlık alanlannda çalışır- ken, günümüze yararh sonuç- lar çıkarması gereken akade- misyenler, "geçmişte kalmak- ta"lar. Sonuçta "akademiköt- çûler" gevşemekte, evrensel olması gereken anlayış; hem- şericilik, tanıdıklık ve ortak çıkar yaklaşımına inmekte. Son 3 ayda, seçmen tabanı- nı kaybetmiş 57. hükümete karşın, ulusça bir güven buna- lımı yaşamadık. Bu güven, başta Cumhur- başkanımız obnak üzere, öbür üst düzey kurumlanmızın sağ- duyulu yaklaşımından kay- naklandı. Ardından. "temcit pilavı'' gibi yeniden ısıtılıp önümüze konulan türban sorununa ilk tepki de onlardan geldi. Yanıt kısaydı: "Türban sorunu ka- panmıştır." Bundan sonrası yahıızca "boş laP değil, aynı zamanda tehlikeli. R- Üniversitelerimiz, toplumun kendilerine yüklediği öneme, duyduğu saygıya layık ohnak için daha dikkatli davranma- lı. Onun görevi, bilimsel araş- tırma yapmak ve öğrenci ye- tiştirmek değildir yalnızca. Halkı bilgisiyle aydınlatmalı, düşüncesini özgürce söyleme- lidir de. Latince "Diri et sal- vavi animam meam" sözü gi- bi: "Söyledimveruhumukur- tardun" diyebilmelidir. Çünkü bizler, yalnızca gü- nümüzün sorunlanna çözüm bulan değil, yannlan öngörme- si gereken kişıleriz Bu konu- da, her bilim insanımızın, üze- rine düşen görevi yenne geti- receğine, içtenlikle inanıyo- rum. Aynca unutuhnasın ki özgür düşünce ortamına en çok ge- reksinim duyan da yüıe bizle- riz. Sorun, yamızca türban de- diğimiz özel sıkmabaş değil- dir. O, savunulması kolay ol- sun diye, namus(!) kavramı ile ilintilendirilen, siyasal bir araç. Ardmda yatan başka ko- nulan, düşünmek bile istemi- yorum. Ama isteyen olursa, dinsel rejim ile yönetilen ül- kelere "yakmdan" bakabilir. Atatürk'ün dediği gibi, Cumhuriyet bir "erdem yöne- tnni"dir ve kimi çevrelerce "yemlenmeyen" özgür kuşak- lar ister. Tüm üniversiteleri- mizden "Türldye'nin bir 50 yıl daha kaybetmemesi" için duyarlı obnalannı bekliyo- rum. Bu ülkede bilim insanı ol- manm, büyük bedeli var. Üs- telik bu bedel, yalnız toplu- ma değil, zamana karşı da öde- nir. Bu yürekliliği göstereme- yen olursa, ya mavi pabuçla- nnı çıkarsuı ya da kara cüp- pesine bürünsün. DÜZELTME: Prof. Dr. Tür- kan Saylan'ın dünkü yazısının başlığmdaki Siyasal sözcüğü Sivil olacaktı. Dİüzeltir özür di- leriz. : PENCERE Yalaka Fırınlamasının Kısa TarifnamesL. Sağını solunu bilmeyene yolunu yordamını bildirmek ıçin öngörülen yöntem nedir?.. Sağına sarmısak.. Soluna soğan!.. Aklının pusulası bozulan entelterin şu günlerde çoğal- ması rastlantı değil... Batıcı bunlar!.. "Batı" bizden ne istiyor?.. ABD "Irak Savaşı" diyor.. AB "Kıbns" diyor.. Ver Kıbns'ı, katıl Irak Savaşı'na, senden daha Batıcı kimse bulunamaz... AKP bu tür Batıcılık için biçılmış kaftan... • Peki, geçmışte en Batıcı kimdi?.. Mustafa Kemal Atatürk mü?.. Yok canım.. O "çağdaş uygariık" diyordu. Batı ne ıstiyorsa "eyvallah" deyip Sevr'ı bile öpüp ba- şına koyan Vahdettin ile Vahdettıncıler değil miydi!.. Istanbul aydınlannı ikı güdü korleştınyordu: Birincısı kor- ku idı, ikıncisı ihanet!.. Ustelik onlar bugünküler gibi ye- teneksiz medyacılar da değillerdi; Refi Cevat'ın ya da Refik Halrt'in kalemlerine kim laf söyleyebılir?.. öylesine Batıcı idiler ki istanbul entellen, Batı emper- yalizminde odaklanmış Türk düşmanlığına bile göz yu- muyorlardı. En "Batıcı" olan, mütareke aydınıdır!.. • Bugünkü hükümette üç bakan yüklü yolsuzluk dos- yalannı sırtlannda taşıyarak "sanık" kımliğiyle koltukla- nna oturdular; bir de şaıbelı başbakan mı gerekıyordu?.. Odageliyor... Hukuku çiğneyıp Islamcıyı iktidara taşımayı demok- rasi marıfeti gıbı sananlar, Kıbns'ı satıp Irak Savaşı'na da katılarak, tam Batıcı olup çıkacaklar... Bir de ış kadına gelınce.. - örtün hanım!., Kadınımızı kızımızı türbana ve çarşafa mahkûm eden ortaçağlı erkek kafasında özgüriüğün ve demokrasının tek hücresını ara kı bulasın!.. Insan haklan mı?.. Ismaıl Hakkı mı?.. Fatma kadına, kızına tesettür, Mehmetçiğe Irak Sava- şı, Avrupa'ya Kıbns, IMF'ye evet efendim, Batı'ya da göz boyamayla demokrası masalı; birvarmış, biryokmuş... Türkıye, seçmenlerın dörtte bınnin oyunu alarak Mec- lis'in üçte ikısını ele geçiren ıktıdarın Kıbns satışı ve Irak Savaşı'na seyırci mi kalacak?.. • Tezgâhın üstüne bir de yalan dolan medyası: - Bunlar solcuymuş, Batıcıymış...' Dalkavuğu al, soytanyla yoğur, bir karar yalaka ile bir karar yalakı kanştır, mütareke enteiıyle çalkala, çokça yağ, biraz tuzla bizım medyada fırına ver, kaynadıktan sonra ateşi hafıf kıs, sıcak sıcak Ankara'da AKP iktidanna ser- vis yap!.. ,Aİ* Memlekette nereyi, Kimi ister ftturaiı Jftttın ojsun ister tek fi/at sadece herhese 120 bin GSfTnVIBDD 444 1555 öcretsiz 555 www.aria.com.tr Bu kafifMya 4 Ocak 2003 tacihtne kadar ge^eflı olup. uluslararası goruyneter kampanya kapsamına dahıl değildir. Mevcut Aria abonden v« kampanya bmmine kadar hat alacak yeni Ana abonelen, kampanya suresı boyurKa sadece bu tarifeden yarartanacaklardır. Fiyattara KDV dahıl. ÖIV dahıl değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle