14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2002 ÇARŞAMBA 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr Sunay Akın 'Onlar Hep Oradaydı' adlı kitabmda yaşama farklı açılardan bakıyor Karanlığın üstüneyürüyen şairNENA ÇALİDİS Sunay Akm'ın 12 yıllık bır çalışmanın ürü- nü olan yeni kitabı 'Onlar Hep Oradaydı' Çı- nar Yayınlan'ndan çıktı. Akın, kitabında ırk- çıhğa, Kızılderililere, 11 Eylül saldınlarına, 17 Ağustos depremine, kimi zaman da yakın- dan tanıdığımız ünlülerin yaşamlanna farklı açılardan yaklaşıyor. Bu çalışmada aynca Ce- mal Sureya'nın bugüne dek hiçbir kitabında yer almayan. çizgilerle sözcüklerin arasında- ki sının kaldırarak yazdığı Üç tstanbul şiiri de bulunuyor. - Okuriannıan karşısına yine ilginç içerikh' bir kitapla çıktmız» SUNAY AKES - 'Knkulesi'ndeki KızıkJeri- Her' kitabımı yazdığım dönemde bu çalışma- nın doğacağını biliyordum. 12 yıllık bir süreç. Elimde Kızılderililerle ilgili çok bilgi vardı, fakat îstanbul'daki kaynaklan ele alarak bir şey- leryazmak istedim. Yazacaklanmın özgünlü- ğü olmalıydı. Dünya edebiyatında îstanbul'da- ki bir şair, Kızılderilileri yazmalı diye düşün- düm. Her zaman bana sorulan bir soru var, bun- lan nereden buluyorsunuz? Bu onlara bir ce- vap. Asıl olan hayattır, hiçbir sanat eseri, ya- şamın kendisi kadar çarpıcı, şaşırtıcı ve güzel olamaz. Düzyazılanmda da zaten yaşama bir satranç oyuncusu gibi bakarak, bilimi, sanatı bir satranç masasına dönüştürüp yaptığım hamleleri sunuyorum okura. Yazdanm karanlığa karşı - Daha önceki Idtabuuzda okluğu gibi, bun- da da görsefliğe ağırtak vermişsiniz... AKEN-Film çekiyormuş gibi düşündüğüm yazılara bir kare olsun görsel belge koyuyo- rum. Bu tarz çok sevildi, devam edeceğim. - Irkçıhğın yanı sıra Kızdderuilerin günü- müze kadar ahşuagelmiş aşağılanmalannı da farklı bir açıdan ele ahyorsunuz-. AKCV-Hiç anlayamadığım ve karşısında dur- duğum tek konu, bir insanın etnık özelliği ya da inancıyla topluma kendini sunması veya bu özelliklerinden dolayı dışlanması. Her zaman karşı çtkhğım ve çıkacağım bir olgu. Ülkemiz- de bir kültür politikası oluşturmayı düşünüyo- rum. Bütûn yazdıklanm, karanlığın üstüne yürü- yüştür aslında. însanlann özgürce yaşaması ge- reken dinsel inanç üzerine politika yapmak il- kelliktir. Doğru kültür politikalanyla bunlann karşı- sına çıkmalıyız. Ülkemizin sorunu da bu. Kı- unay Akın, kitabında ırkçılığa, Kızılderililere, 11 Eylül saldınlanna, 17 Ağustos depremine, kimi zaman da yakından tanıdığımız ünlülerin yaşamlanna farklı açılardan yaklaşıyor. 'Onlar Hep Oradaydı'da aynca Cemal Süreya'nın bugüne dek hiçbir kitabmda yer almayan, w Üç Istanbul' şiiri de bulunuyor. zılderililer her zaman kötü gösterildi. Aynı yanılgıya bir dönem sinemamız da duşmüş- tü. Daitonlar'ı biz Red Kit'le tanıdık, oysa Ahmet Mithat Efendi döneminde Daltonlar biliniyordu. O dönemde bunlar Amerika'da soygunlar yapıyorlardı. Pek çok insan bana ken- dilerinin Kızılderili oldukJannı söylüyor. Kı- zıldenli olunmaz. Tüm kültürleri çok seviyo- rum ama ben onlar gibi olamam, iyi ki de de- ğilim, iyi ki onlar var. Kızılderililer çok tak- lit ediliyor. Kızılderililerin direndikleri olay şu; Kristof Kolomb ve adamlan gemilerle Ame- rika'ya gittiklerinde Kızılderililer biliyorlar- dı ki bu adamlar geldikleri gemilerden daha büyük gemilerle geri dönecekler. Colomb'un Santa Maria'sından Istanbul'a gelen 6. Filo'ya kadar. Kızılderili olmak, em- peryalizme ve sömürge politikalanna karşı çıkmaktır. Bu anlamda Kızılderiliyim. - Kitabmızda Nâzım Hikmet'in kadınlara bakışını ele alan bir yazı da bulunuyor. \â- znn'ın kadınlara yakınhğını sizce basın doğru algdadnnı? AKBN- Nâzım Hikmet'i çok yakından tanı- yorum. Onu tanımak demek yazılannı okuyo- rum demek değil. Yazar kimliğinden uzakta, imgelerinden kavnyorum. Bende, Nâzım'dan ne alınm değil Nâzım'a yeni ne söyleyebüi- rim kaygısı var. Nâzım Hikrnet' in bir kadın yü- reği için yazdığı bir şiiri vardı. Ve bu, bir dok- torun masasında, bir kavanozun içinde, ilaç- ta duran bir yürektir. Nâzım ve kadın konuşu- lacaksa neden konuşulmasın? O şiirde bilim- den yana bir Nâzım var. Sanat eserleri, yazı- lar. kitaplar önümüzü aydınlahnadıktan son- ra neye yarar? O zaman ortaya bir magazin ede- biyatı çıkıyor. ne yazık. Magazin dergilerin- de görmüş olduğumuz tartışmalar bugün ede- bıyatın kendisi olarak sunulmaya başlandı. 'Önce şairim' - Peki, bundan çıkış yoltı var nu? AKIN-Mutlaka var. Buna karşı yazılan her kitap. Insanlar beni izlemeye gelip kıtap ım- zalatıyorlarsa bu bundan çıkışın göstergesidir. - Düzyazılanııızın şiire ulaşmak için kullan- dığuuz bir yol olduğunu binŞoruz. Peki yeni şi- ir kitabı ne zaman çıkacak? AKEV- Ocak ayında yeni şiir kitabım çıka- cak. Yılbaşından sonra da uzun süredir üs- tünde çahşhğım oyuncaklarla ilgili diğer ça- hşmam yayımlanacak. -En çok hangi yönünüz ağır basryor? AKIN -Şair Sıinay Akın. TELÎF HAKKIKUTSALDIR BESAM'dan kınamaBiüm ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği'nden (BESAM) yapılan açıklamada, Eyüboğlu Vakfi'nca düzenlenen "Sabahattin Eyüboğlu Deneme YanşmasTnın duyurusunda "kaülan yapıtian tetif ücreti ödemeksizin yayunlama"nın bir yanşma koşulu olarak öne sürüldügü belirtilerek, hukuka aykın böyle bir koşulun asla kabul edilemeyeceği ifade edildi. BESAM'ın açıklamasında, dört ay önce vakfın yazıh olarak uyanldığı, buna karşın söz konusu koşulun kaldınldığına ya da değiştirildiğine ilişkin bir bilgi alınamadığı ve duyuru yapılmadığı ifade edilerek şöyle denildi: "Yazar haklannı izleyen bir meslek kuruluşu sifanyta, bunun bir yanşma koşulu obnaması, başka bir deyişle yayımlanan her yazı, her yapıt için tefif ücreti ödenmesi gerektiği kanısındayız. Birtakun harcamalar yaparak yanşma düzenleyen hiçbir kuruluşun, en 'kutsal' denilebilecek haklardan olan 'telif hakkını ödememek gibi bir tutum' içerisinde oimasını asla hakh göremeyiz. Teüf hakkı ödemek, kanımızca edebiyat ve kültüre katkı yönünden, yanşma düzenlemekten de önemlidir.'" Bu koşulun yasal olarak da geçersiz sayılacağı belirtilen BESAM açıklamasında. Sabahattin Eyüboğlu'nun bütün yapıtlannda soyadını "Eyüboğlu'' olarak kullandığı, edebiyat tarihlerine, sözlüklere, ansiklopedilere bu adla geçtiği belirtilerek, yazann soyadının vakfin adına uydurulup "EyüboğhT olarak yazılmasının da anısına saygısızlık olarak niteleneceği belirtildi. tSTANBUL AVRUPA KOROSU ÎJd ayrı kilisede Yeni Yıl Konserleri Kültür Servisi - tstanbul Avrupa Korosu, 10 Aralık'ta Moda- Assomption KiUsesi'nde 12 Aralık'ta ise Harbiye-St Esprit KSisesi'nde saat 20.00'de iki konser verecek. Koro, gelenekselleşen yeni yıl konserlerinde, yaşadıklan dönemlerde iz bırakmış, müzik tarihinin temel taşlan sayılan dört ünlü bestecinin eserlerini seslendirecek. Eserler sırasıyla M. A. Charpentier'in Petit MessedeMinuit',J.S. Bach'ın 'Magnifıcat'. F. Mendelssonn- Bartholdy'nin 'Efias: Denn er hat seinen Engeln befohlen' ve A. Adnan Saygun'un 'VunusEmre Oratoryosu'nun 'Dertfi Dolap' ve 'Senân Kerim Sensin Rahim' adlı bölümleriydi. Kuruluşundan bugüne repertuvannda çoğunlukla Batılı bestecilerin eserlerine ağırlık veren koro, bu yıl bir deTürk bestecisinin, A. Adnan Saygun'un eserini seslendirecek. Şefliğini Florian Mair'in üstlendiği koro, çoğunluğu Istanbul'da yaşayan yabancılarla Türkler olan, değişik dil, din ve ırktan yaklaşık 100 kişiden oluşuyor.. Koro, her yıl Bahar Konserleri ve Yeni Yıl Konserleri olmak üzere, ıkı dönemde, dört konser veriyor. Jeff Corey^ McCarthy döneminin kurbanlan arasmdaydı X951'deadıkara listeye alınan ve oyuncu olarak iş bulamayan Jeff Corey, 1952 ortalannda evinin garajını, oyunculuk okuluna dönüştürerek James Dean, Anthony Perkins, Jane Fonda, James Coburn, Leonard Nimoy, Barbara Streisand, Richard Chamberlain, Robin Williams, Jack Nicholson gibi sinema dünyasmm büyük isimlerine hocalık yaptı. RobertRosçB. RobertTowneve Jeff Corey. Büyük oyuncular yetiştirdi ENGtNAŞKIN 1940'lannsonuyla 1950'lerin başlangıç yıllan arasında ortalı- ğı kasıp kavuran "McCarthy En- gizJsyonu", dönemin yıldızı ye- ni parlamaya başlayan oyuncu- su Jeff Corey' in de sanat yaşa- mını söndürmüştü. Etkileri hâlâ süren o bağnaz- lık ve acımasızlık yıllan, düzi- nelerce sanatçuun, yönetmenin ve film emekçisinin yoksulluk ve intihara sürüklendiği karanlık bir dönemdir. Sinema ve televizyonlarda ye- ni yeni tanınmaya başlayan Jeff Corey, "Siz bir komünist nıisiniz ve komünist hangi örgütkrk iKş- kmizoldu?'" sorusuyla başlayan "Anti-Amerikan Etkmlikleri So- ruşhırma 101™™" sorgulamala- nnda. anayasal hakkını kullana- rak "yamtvenniyonnn" diyen ve sonuçta 6 ay hapis yatanlardan biriydi. Hapse aüldı Sonradan kendini öldüren bü- yük oyuncu John GarfîekL senar- yo yazarlan Ring LardnerJr. ve Dalton Trumbo,yönetmen Mar- tin Ritt, yazar Clifford Odets, oyuncu Edvvard G. Robinson, RobertYoungve yazar LesterCo- lede Jeff Corey'lebirliktedemir parmakhklar ardına atılmışlardı. Jeff Corey, arkadaşlannı ih- bar etineyı bir kurtuluş yolu sa- yan EHaKazan ve benzerlerinin aksine, kelepçelendiği sırada. Joe McCarthy \ e kurul arkadaş- lanna çok ağır küfürler savur- muş ve sorgulamadan itilip ka- kılarak çıkanlmıştı. 1951 'de adı kara listeye alınan ve oyuncu olarak iş bulamayan Jeff Corey. 1952 ortalannda ye- şeren yepyeni bir yaratıcıhğın saygın adı olacaktır. Evinin garajını. oyunculuk okuluna dönüştürmüş ve burada. sinema endüstrisınin gelecekte- ki en büyük yeteneklerini yetiş- tirmeye başlamıştı. Eski oyuncu-yenı öğretmen, okulunda, oyunculuk sanatının. "yöntemoyunculuğu" diye bili- nen saptanmış kurallannı değil, esnek bir yaratıcılığı salık veri- yordu. "BOinçam' < nın iç boyutlanna inmeyi öngören "j'öntem oyun- cuhıgu" öğretisıni bir yana atıp tüm öğrencilerinden kendi düş güçlerini kullanmalannı isteyen Jeff Corey, daha sonra "doğaç- lama " yaratılmış alıştırmalara dayanan yepyeni bir yöntem uy- gulamaya başladı. Yüzlerce öğrenci yetiştiren Corey"in ilk öğrencileri arasın- da James Dean, Anthony Per- kins.Jane Fonda,James Coburn, Leonard Nimoy, Barbara Stre- isand, Richard Chamberlain,Ro- bin NVıUiams ve Jack Nicholson da vardı. İşçüikten sinema\a... Hollyvvood'un unutulmaz kla- siği "Spartacus" çevrildiği sıra- larda, öğrencisi KirkDouglas a şöyle bir öğüt vermişti büyük öğretmen: "Spartacus'ta,kariz- ması olan, kendine gü\enen ger- çek bir önderi canlandınrken. gekttgm yeri anımsamabsın Kirk. Kuşaklar bo>ıı tutsak olan bir tutsaksm sen. Öndernge soyun- madan önce. tüm davranış ve tepkilerinde. gerçek bü* önderin sesini, gecmişink çetişldye düş- meden buunahsın." Kirk Doug- las bu öğüdü aldığı günün saba- hı, hocasının evine koşmuş ve onu kucakladıktan sonra "Çok hakhsın" demişti. 1914'te New York'ta işçi bir ana babanın oğlu olarak dünya- ya gelen büyük öğretmen, savaş yıllartnda, tiyatro yoluyla halkı biiinçlendirme amaçlı dev bir ta- san içinde yer aldı. O dönemlerde federal hüküme- tin örgütlediği bu tasan, binler- ce işsiz oyuncuya iş sağlamış ve savaş bunalımlannın sarsınhsı içindeki halka moral güç ver- mişti. Tasannın uygulanması, bir sü- re sonra. Bolşeviklikle suçlayan iş çe\Telerinin ve din adamlan- nın baskısıyla durduruldu. Jeff Corey. 1943'te ABD deniz gü- cüne savaş fotoğrafçısı olarak katılmış ve ölüm dalışı yapan Japon uçaklannın fotoğraflany- la büyük başan kazanarak De- niz Güçleri Bakanı'ndan "başa- • nbelgesi''almıştı. 37 yaşmda çıkanldığı "McCarthy" sorgulamalannda, bütün sorulara "Yanıtlamıyo- rum" diye karşılık \erdiği için kara listeye giren Jeff Corey, eşi- ni ve 3 çocuğunu geçindirmek için, uzun süre yapı işçiliği de yaptı. Joe McCarthy'nin tüm kirlili- ği ortaya çıktıktan ve bir akıl hastası olduğu anlaşıldıktan son- ra, kara liste de ortadan kalkmış ve Corey, garajındaki aktörlük hocalığının yanı sıra filmlerde de oynamaya başlamıştı. Bunlann arasında "Lady in a Cage-1963", "TheBacony-1964", "Seconds-1966", "Butch Cassttv and the Sundance Kid- 1969", "True Grit-1969", "Little Big Man-1970" adlı fılmler en önem- lileri. 1970'lerde televizyonlann ta- nınmış yüzlerinden biri olan Jeff Corey, 16 Ağustos 2002 günü Hollyvvood'da 88 yaşuıda yaşa- ma gözlerini yumdu. DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Melih Cevdetln Sonlanmaz Sorulan Bir soru ve düşünce ınsanıydı Melih Cevdet Anday. Durmadan sorular sorardı, kendine, karşısın- dakıne, çevresindekilere, okurlarına. Soru sorarak düşünür, soru sorarak tartışır, ko- nuşurdu. Atina sokaklarında dolaşarak insanlara soru- lar yönelten, sorularıyla onlan aydınlatmaya ça- lışan Sokrates'in yöntemiydi kullandığı. Sorular- la kalıplaşmış düşünceleri sarsarak, yerleşik sa- nılan düşünceler üstünde yeniden düşünmeye yö- neltirdi okurtarını. Hazır düşünceler değil, gelişen, çeşitlenen, ufuk açan, bilineni söyleyen değil, bi- linmeyeni arayan bir düşünme yöntemi vardı. Olmadık sorulardan olmadık yanıtlar çıkarır, beyninde çakan kıvılcımlardan kimi zaman yeni düşünceler, yazılar oluşturur, kimi zaman da ben- zersiz nüktelerle sesi çınlatırdı çevresini. Gogol'ü bunca sevmesi, dilimize çevirdiği ya- pıtlar içinde en çok onunkilere yer vermesi rast- lantı değildir. Eğlendirici, hoş zaman geçirici bir gülme değildir onda karşımıza çıkan. Düşünce- de ortaya çıkan mizah duygusudur. Onun gibi dü- şünebiliyorsanız sizi de gülümsetir Melih Cevdet mizahı. Yıllar boyu gazetemizde cuma günleri yazdığı yazılann tamamına yakınının kitaplaşmış olma- sı, hem bugünün hem de geleceğin okurları için büyük şanstır. Böylelikle okurlar, her an kendile- rini onun sorulanyla karşı karşıya bulabilecekler. Peki bunca yazının, bunca sorunun nedeni neydi? Melih Cevdet, inanç toplumundan düşünce toplumuna dönüşme sürecinin içinde önemli bir "sis çanı"yd\. Düşünceler üreterek, düşünceyi çoğaltarak aydınlık yayıyordu. Felsefeyle bunca içli dışlı olması, düşünceyi inançtan akla yönelt- me eyleminin bir parçasıydı. Cumhuriyetle başlayan Türk Rönesansı diye bir aydınlanma sürecinin varlığını kabul ediyorsak, Melih Cevdet, hem bu sürecin ortaya çıkardığı bir büyük aydın, hem de ürünleriyle bu süreci de- rinleştirmış, çoğaltmış bir düşünürdür. Onun yazılarında felsefeden müziğe, şiirden siyasete dek hemen tüm insan etkinliklerini bul- mamız, bunlar üstüne sürekli düşünmesi, dü- şünceler üretmesi de hep bu aydınlanma süre- cini yayma, yerleştirme çabasıdır. Aslında insanın bütün düşünce ve eylemi dö- nüp dolaşıp aynı temel amaçta düğümlenir: İn- sanın daha iyi, daha mutlu nasıl yaşayacağı. Dü- şünce de, sanat da hep insanı daha mutlu, da- ha erinçli bir varlık kılabilmek içindir. Nasıl yaşarsam daha mutlu olurum? Nasıl yaşarsak daha mutlu bir toplum oluruz? Nasıl yaşarsak daha mutlu bir insanlık ortaya çıkar? Bu soruların biryanıtı vardın Bilinçli olmak. Bi- linçlenmenin yolu ise düşünceden, yani felsefe- den geçer. Felsefe soru sorma sanatıdır. Sorular sorabildikçe ve onlara akılla yantılar bulabildik- çe, bilinçleniriz. Bilinçlendikçe. yaşamımız an- lam kazanır, erince. mutluluğa ulaşırız. Günümüz insanının bugün önünde duran te- mel sorunlar, iki bin yıl önce de vardı. Eski Yu- nan'dan bugüne insan hep nasıl daha mutlu ola- bileceği sorusunun yanıtını anyor. Melih Cevdet yazılannda sık sık eski Yunan düşünürlerinı anardı: "İnsanı mutlu kılan, usauy- gun ve sade alışkanlıklardır" diyen Epikuros da, insan için gerçek iyinin, sağlık, zenginlik ya da mut- luluğun dünyasal başarıyla değil, erdemli olmak- la gerçekleşeceğini savunan Zenon da, onun aradığı yaşama sevincinin yollarını açmış düşü- nürlerdı. Melih Cevdet'in sorulanndan yayılan yaşama sevincini, parçası olduğumuz doğaya uygun bir yaşamın yollarını bizler de izleyebilir, hayatı an- cak anlayarak mutlu olabıleceğimiz yolları bula- biliriz. Onun sorularla dolu düşünce dünyasının açtı- ğı geniş ufuklara toplumca daha çok gereksini- mimiz olacak. rfısekci« superonline.com K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle