Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ARALIK 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(2 cumhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVtN tLYASOĞLU
Ağır Roman'ın hafifliğiDansçılann parmak ucunda,
synthesizer'in darbukasında, gö-
t>ek havasının sonsuzluğunda bir
hafiflik bu. tstanbul Devlet Ope-
r a ve Balesi. Atatürk Kültür Mer-
lcezi'nin birkaç yüz metre ötesinde-
lci arka sokaklann gerçeklerini ser-
giliyor. Konu olarak bir çeşit veris-
mo. gerçekleri sahneye taşıma ola-
yı. Metin Kaçan'ın aynı adlı ro-
manı dansriyatrosuhaline dönüş-
türülmüş. Bu yapıtın seçilmesi,
müziği, sahneye sunumu günü-
müzde popüler kültürün giderek
ağırlık kazandığının bir göstergesi.
Her şey bir yana, artılanyla ek-
sileriyle yüreklilik isteyen bir pro-
düksiyon Aysun Aslan'ın en ince
aynntılara dek gözettiği renkler,
danslar, devingenlik, ışıİdar. dekor,
giysiler, her şey çarpıcı. "Doğu
Yakası Hikâyesi" alt başlığında
birçok kavga sahnesi tıpatıp "Ba-
tı Yakası HikâyesP'ne benziyor.
Başta Sibel Sürel ve Alkış Peker
olmak üzere Istanbul balesirun tüm
dansçılan bu "teatral bale"yi ba-
şanyla sergiliyorlar.
îlk perdeden sonra salondan hız-
la uzaklaşanlann yargılarını erken
buldum. Ancak ikinci perdenin bi-
rinciden farksız olduğunu görünce
neden yapıtın iki perdeye yayıldı-
ğını anlamakta ben de güçlük çek-
tim. Romanın aslına bağlı kalarak
olaylan birebir, peş peşe dizmek
gerekmezdi ki! Sanat dallan ara-
sında aktanmlar hep olmuştur. Ön-
ceki ortamın (edebiyat, sinema gi-
bi) bir diğerine (dans, tiyatro gıbi)
aktanldığında yeni bir soyutlama-
ya gidilmesi daha doğaldır. Bu ka-
dar uzun darbuka, davul, zurna,
dümbelek sesi duymak, aynı göbek
dansçılannı. aynı kavga şiddetini
üst üste izlemek, insanı bir zaman
sonra iyice yoruyor.
Sentetik ortamdan süzülen gö-
bek havası seslerinin arasına tek
tük yerleşen ney'in hüznü de ol-
masa, müzik genellikle bir coşku-
nun simgesi gibi yankılanıyor. Fa-
etin Kaçan'ın romanından yapılan dans tiyatrosu, müziği, sahneye sunumu
günümüzde popüler kültürün giderek ağırlık kazandığının bir göstergesi.
Her şey bir yana, artılanyla eksileriyle yüreklilik isteyen bir prodüksiyon. Ama
romanm aslına bağlı kalarak olaylan birebir, peş peşe dizmek gerekmezdi ki!
hir Atakoğlu doğru bir nokta ya-
kalamış, alt kültürün yaşam biçi-
minde acıyı neşeye dönüştüren
müziği işlemiş. Ama neden bu den-
li çok yineleme, neden bu denlı
benzer motiflerle? Bu temsilde
operamızın mezzosopranosu Jak-
lin Çarkçı'yı yeşil püsküllü giysi-
leri içinde bir göbek dansözü ola-
rak izlemek içimi acıttı. Onu Car-
men ya da Dalila gibi rollerinden
anımsadığımız sesiyle, tutkulu
oyunuyla saklamak isteriz belleği-
mizde.
Sıradan bir Sulukuleli gibi gö-
bek atmak üzere sahneye çıkması-
nı, kendi değerlerine karşı sorum-
suzluk olarak düşünüyorum.
Borusan Fllarmonl'den plak
dlnletlsl glbl konser
Hani kimi orkestra şefleri vardır,
insana öyle bir duygu verir ki, san-
ki elime bir saz alıp topluluğun ara-
sına katılsam bana da çaldırtır, gibi
düşünüverirsiniz. Işte geçen hafta
Gürer Aykal, Richard Strauss'ın
"GüUü Şövalye Süiti"nı yönetir-
ken böylesi bir duyguya kapıldım.
Gözümü kapattığımda Londra ya da
Paris gibi bir müzik başkentinde.
geienek sahibi bir orkestrayı dinli-
yordum. Orkestranın bütünlüğü,
kornolann temizliği, tüm üfleme
çalgı sololannın netliği, yaylılann
tek soluğu ve bütünüyle güzel bir
yorumu dinlemenin keyfini yaşa-
dık. Konserin solisti 1972 Kanada
doğumlu keman sanatçısı Corey
Cerovsek'ti. Paganini'nin ünlü bi-
rinci konçertosunu dramatik ve us-
talıklı bir teknikle sundu.
Bu konserde Aykal bize yine
Amerika'da yaşayan bir Türk beste-
cisini tanıştırdı: Melih Cangürel.
Ankara Konservatuvan çıkışlı bes-
teci aynı zamanda korno ve piyano
çalıyor, ldasik müzik kadar caz mü-
ziği üstüne de uzmanlaşmış. Bir sü-
re Paris'e gitmiş, 1970'ten beri
ABD'de yaşıyor.
Bugüne dek çoğunlukJafilmmü-
zikleri yapmış, caz, hafıf müzik ve
klasik müziği iç içe işlemiş bir bes-
teci. "Yenigün" adlı 11 Eylül'ü ve
sonrasıru anlattığı yapıtında zengin
bir orkestra dokusu film müziği be-
timselliğinde işlenmiş. 11 Eylül, in-
sanlık tarihinde olduğu kadar sanat
tarihinde de bir dönüm noktası ol-
du. Bu dehşetle sanatın her dalmda
nice yapıt çıktı ortaya.
Anday'ın ardından
Kim bilir kaç kuşak Türk sanat-
çısının ilk gençlik yıllarını zengin-
leştirmıştir Melih Cevdet Anday!
Şiirleriyle, denemeleriyle, roman-
lanyla, çevirileriyle gerçek bir ede-
biyat adamı. Hepimiz ilk gençlik
yıllanmızda onun dizelerini ezber-
leyip birbirimize aktarmaktan bü-
yük zevk ahruşızdır. Onun ölümü
birdöneminkapanmasıdır. "Kolla-
rı Bağlı Odiseus"u baştan sona ez-
berlediğim günleri anımsıyorum.
Nasıl bir zenginlik, nasıl bir derin-
lik getirmişh imge gücümüze. Şiirin
güzelim bir Türkçeyle yazılabilece-
ğini, şiirin çağnşımlar sanatı oldu-
ğunu, şiirin müzik olduğunu bir kez
daha öğretmişti bizlere:
"Büyüdük çocukluğumuzdan
Büyüdük tarihe usulca
Biz bir yana, doğa bir yana
Doğanın yanında bir başka doğa
Karşıdan bize gözlerimiz mi
bakan?
Ve güneş altındaki ölümlü
tanrıları
Hâlâ şaşkınlık içindeki
yontularda
Susar doğadan ayrı düşmüş
ınsan
tnsanın boşluğunda doğa "
WEB Sitesi: www.evinilyasoglıı. com
e-posta: evini(2boun.edu.tr
TANZtMAT'TAN BUGÜNE
Türk
edebiyatçılannın
profili belirlendi
ANKARA (ANKA) - Bilkent Üniversitesi
Türk Edebiyatı Merkezi, Yapı Kredi Yayınla-
n'ndan çıkan "Tanzimat'tan Bugüne Edebi-
yatçılar Ansiklopedisi" üzerinde yaptığı araş-
tırmayla, bu dönemde yaşamış 2132 yazar, ozan,
çevirmen. eleştirmen ve diğer edebiyatçılann
toplumsal profilini çıkardı.
Cniversitenin yayın organı 'Kanat'ta yayım-
lanan araştırmada, bu edebiyatçılann yüzde
55'inin şiir, yüzde 27 sinin öykü, yüzde 26'sının
roman ve yüzde 20'sinin çeviri alanında yapıt or-
taya koyduğu, eleştiri dalındakilerin oranınmsa
yüzde 3 olduğu belirlendi. Araştırma kapsamın-
daki2132edebiyatçınınyüzde7rini 1911-1960
arasında doğanlar oluşturuyor.
Istanbul'u mesken tuttular
Araştırmaya göre Tanzimat'tan bugüne yapıt
%ermiş 2132 Türk edebiyatçısının yüzde 67'si-
nin Anadolu doğumlu olduğu, hayatta olan ve ol-
mayan bu kişilerden yüzde 48'inin ise yaşamı-
nın önemli bölümünü Istanbul'da geçirdıği be-
lirlendi.
Edebiyatçılar içinde Istanbul doğumlulann,
1881-1900 arası doğanlarda yüzde 51.4 olan ora-
nı, 1901-1920 doğumlularda yüzde 50.3'e,
. 1921-1940 doğumlularda yüzde 22.4'e. 1941-
'. 1960 doğumlularda yüzde 15.8'e düştü,
• 1960'tan sonra doğanlarda ise yüzde 21 oldu.
Anadolu doğumlulann oranı ise söz konusu yaş
dilimlerine göre yüzde 26.4'ten yüzde 76.6'ya
çıktı.
Çoğunluğu erkek
Araştırmaya göre, Tanzimat'tan bu yana ede-
bsyat sahnesinde boy gösteren 2132 kişinin yüz-
de 87'sierkek,yüzde 13'üisekadın. Kadınede-
bıyatçılann, 1881 -1900 doğumlularda yüzde 5.4
olan oranı, yaşayan edebiyatçılarda yüzde
13.2'yeyükseldi. Edebiyatçılann yüzde 78'inin
yikseköğrenime başlamış ya da yükseköğreni-
nu tamamlamış olduğu, bu kişilerin yaygın ola-
nk Fransızcayı, son dönemlerde ise Ingilizceyi
yabancı dil olarak benimsediği ortaya çıktı. Türk
edebiyatçılannın sadece yüzde 59"unun baba
mesleğinin belirlenebildiği araştırmada, bunla-
nn da yüzde 10'unun orta ve alt düzey memur,
yizde 8'inin serbest meslek, yüzde 6'sının asker,
yizde 5'inin çiftçi, yüzde 5'inin de öğretmen ço-
cagu olduğu saptandı. Kapsanan 2132 edebiyat-
çdan 2033'ünün edebiyat dışında işlerle de uğ-
nştığı belirlendi.
Araştırmaya göre, edebiyatçılann 226'sı bir
d3nem soruşturmaya uğrarken 141' i de hapis ya
dı sürgün gibi özgürlüğü kısıtlayıcı yaptınm-
Iffla karşılaştı.
Izmir Sanat önceki hafta Burçin Büke ve Izmir Viyola Ensemble 'ı ağırladı
Piyano ve viyolanın tını güzelliği
ÖNDER KÜTAHYALI
tZMİR - Değerli piyanist ve
Izmir'in sevgili çocuğu Bur-
çin Büke, 20 Kasım akşamı
"Izmir Sanafta resıtal ver-
dı.
Yıllardır dınleyemediğim
Burçin, artık olgunlaşmış, yo-
rumu derinlik kazanmış. M.
Ravel'in "Soylu ve Duygulu
Valsleri"yle S. Prokofyefın
3. Sonatı heyecan vericiydi,
ancak Chopin'den seçtıği bir
Mazurka ile iki Nocturne'de ve
M. Musorgski'nin "Bir Ser-
giden Tablolar"ında, "Biraz
daha müzik, biraz daha tek-
nik" demek gerekiyor.
"lzmir Viyola Ensemble",
DEÜ Devlet Konservatuvan
Öğretim Görevlisi Çetin Ay-
dar'ın kurduğu yeni bir oda
müziği topluluğudur. Güttüğü
amaç, milyonlarca fıkraya ko-
nu olan viyolanın yeteneğinı
ve tını güzelliğini sergilemek,
dağannı tanıtmaktır.
Topluluğun 26 Kasmı akşa-
mı "tzmir Sanafta verdiği
ve "Viva Viola" başlığını ta-
şıyan dinletisine, DEÜ Devlet
Konservatuvan, IZDSO, İZ-
DOB ve DESO gıbi kurumla-
• Piyanist Burçin Büke 20
Kasım akşamı tzmir
Sanat'ta bir resital verdi. M.
Ravel'in 'Soylu ve Duygulu
Valsleri'yle S. Prokofyef'in
3. Sonatı heyecan vericiydi.
nmızın viyola sanatçılan, Çe-
tin Aydar, Zeliha Özel, Nebil
K. Gökay, Pınar Dinçer, Öz-
lem Görgülü, Mert Savaşan,
Pınar Güler, Elif Özülgen,
Ebru Bilgen, Oya Uçarcı,
Zeynep Tamay ve Nur Aydar
katıldı. Kontrbasçı Duran Ka-
ya ise bazı parçalarda toplulu-
ğa yardımcı oldu.
İki olumsuz yaklaşım
Dinletide, ikiliden onikiliye
uzanan viyola topluluklanmn,
özellikle viyola dörtlüsünün
müzik yapma olanaklannı gö-
rerek mutlu olduk. Genç sanat-
çılar Pmar Dinçer ile Özlem
Görgülü'nün başanlanyla gu-
rur duyduk. Hocalan Çetin
Aydar'ı beğeniyle dinledik.
B. Bartok'un 44 keman dü-
osundan on örnekte Ç. Aydar
ile N. Gökay'ın yorumu çağı-
mızı yansıttı. L. Van Beetho-
ven'in Op. 87. Viyola Üçlüsü-
nü, J. F. Mazas'ın Op. 71 dü-
osunu tanıdık. Ali Hoca'nın
"Dört Viyola tçin tki B6-
lüm" başlıklı yapıtuıı çok sev-
dik. Lıste daha da uzatılabilir
Ne yazık ki iki olumsuz yak-
laşım, saydığım güzellikleri
yok edecek nitelikteydi.
20.30'da başlayan dinletinin
ilkyans^l^O^tabitti.
ikinci yan ise 21.55'te baş-
ladı ve 23.30'da son buldu. 21.
yüzyıldaki yorgun insanın sab-
nnı, bu kertede uzun bir izlen-
ceyle zorlayamazsmız.
Size dinleti verme olanağı
yaratan kuruma, onun düzeni-
ni tersyüz edecek bir izlence
sunamazsınız.
Öte yandan şu parçalann
KULTU* • SANAT (0212) 293 «9 7»
iıllilil^
www.0it9t0-ciub.ton
} İlanlannu İçin
(0212]293 89 78
perareklam@perareklam.com tr
perareklam@superonline.com
www.perareklam com tr
r
*' TİYATRO I5TANBUL - GENCAYGÜRÜN
oyünl/atöivesi
JuTTHONYHOROWITZ YöfletenljılKASAMGI.U
Çevıren Ztynep AVCI
HalukBİLGİNER
BülentEminYARAR
YA DA GÜNAHKARLAR Şe n a
»G Ü R L E R
12 Aralık Perşembe Saal: 20.30
13 Aralık Cuma Saat: 20.30
14 Aralık Cumartesı Saat: 20.30
15 Aralık Pazar Saat: 16.00
GişeTel:(0-216)345 39 39
EFES
Yıan- KRESSMANN T»nOR
Tûftçesi n Yönelen: GENCAY GÜRÜN
06 - 08 Aralık
19 - 22 Aralık Arası
METİN ARSUN-ŞAHNAZ ÇAKIRALP-EBRU TEKGÜNDÜZ
12-15 Aralık ve 26-29 Aralık Tarihleri Arasında
EFES
PUsen
Po«/r5.IO-1l 31
CUMAHTESİ MATİNE ÖĞREHCİYE $.090.000 TL
G ŞE 0212. 216 40 70
PROFILO ALIŞVERİŞ MERKEZI-MECIDİYEKÖY
KREDİ KARTIYLA REZERVASYON YAPILIR.
û
EFES Pilsen'in kühür ve sanata katkıları artarak sürecek. H EFES PUsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek.
bestecilerine ve başlıklanna
bakalım: Lennon: "Miche-
le", McCartney: "Yester-
day", "Hey Jude", S. Joplin:
"Countr>' Clubrag", "Mag-
netic Rag." Saydığım yapıtlar,
hafıf müzik ile ragtime türü-
nün klasikleridir. Onlara ruh
veren sadece ezgi ve armoni
değil, gitar, piyano gibi çalgı-
lann anılan türlere özgü çalma
yollandır.
Bu durumda viyola toplulu-
ğuna yapılan düzenlemelerin
çarpıcı nitelikler taşıması ge-
rekirdi. Bir oda müziği dinle-
tisine böylesi örneklerden beş
tane alınması ise ayn bir tartış-
ma konusudur.
Düzenleme yetersizdi
Sulandırmanuı doruk nokta-
sı ise "Sevdim bir genç kadı-
nı" sözleriyle başlayan ünlü
tangoydu. Necip Celal An-
tel'in, bu sevimli yapıtına
"Özleyiş" başlığım koyduğu
bilinmediğinden, programa ilk
dize yazılmış. Düzenleme bu-
rada da yetersizdi.
Aynca Sey>an Hanım'ın
yorumuna göre nakaratın ikin-
ci gelişinde ezgide önemli bir
nota yanlışı vardı. Çetin Ay-
dar'ın sesi ise tango biçe-
minin kesinlikle dışında
kaldı.
Dileriz "tzmir Viola
Ensemble", yakın gele-
cekte vereceği dinletilerin-
de böylesi tutarsızlıklar-
dan kendini anndınr ve vi-
yolanın güzelliklerini da-
ha inandıncı yaklaşımlar-
la bize tanıtır. Yazımı nok-
talarken değerli okurlan-
mın ve Cumhuriyet ailesi-
nin şeker bayramlannı en
içten dostluk duygulanyla
kutlanm.
Not: Geçen haftaki ya-
zımda, Sayın Muzaffer
Gûrgüneş'i nitelendiren
"konuk sanatçı" tamla-
ması "komik sanatçı"
olarak çıktı.
Değerli büyüğümüzün
ve okurlann bizi bağışla-
masını dilerim.
GUZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
'Mustafa Kemai Gibi
Düşünmek'
"Norveç dilinde 'Mustafa Kemal gibi düşün-
mek' diye bir deyim var. Herhangi bir sorun kar-
şısında, çözümü olanaksız diye hemen teslim ol-
ma eğilimi gösteren, ne yapıp edip bir çözüm
bulmak üzere yaratıcılığını zorlamaya katlanmak
istemeyen ruh ve kafa tembelı kişilere söylenir. Bu
gibi insanlara hemen: 'Hayır, yanılıyorsun, bu so-
runun mutlaka bir çözümü vardır, Mustafa Kemal
gibi düşün lütfen' deriz. Sizin bu akşamkı konuş-
manızdan sonra, bu sözün anlamını çok daha de-
rinden kavradım; bu güzel fotoğraflar eşliğinde
yaptığınız söyleşi bana bu yaşımda bir şey daha
öğretti; anadilim Norveççeye yerleşmış şu deyi-
min gerçek ve derin anlamını gördüm! Size gö-
nül borcum büyük!"
Genç bir Türk ışadamının, Utku Oğuz'un 18
Mayıs 2002'de Italya'nın Perugia kentinde yap-
tığı konuşmanın ardından yaşlı bir Norveçli söy-
lemiş bunları; Müdafaa-ı Hukuk'un kasım sayısın-
dan ödünç aldım.
Bana benzeyen Anadolu insanları bunu do-
ğumlarından beri bilir, ama hanı şu Batılı dediği-
mız dünya yurttaşlarına, bunların özellikle sömür-
gecı bir geçmışe dayananlarına bir türlü anlatıla-
maz. Norveçli böyle lekeli bir geçmişin ürünü ol-
madığı için besbelli, görebilmiş, dahası, dile ge-
tirebilmiş.
O güzel insanın saptaması çok doğru: Musta-
fa Kemal, yalnız çözümsuz gözüken sorunlar ko-
nusunda daha başından pes etmemeyı değil, ya-
şamın tümünü bilip gösteren ender insanlardan
biri.
Benim, Moliere'den ödünç aldığım "Yemek
için yaşamamak, yaşamak için yemek" ilkesini
eksiksiz bılip uygulayanların başında geliyor.
Bunu hem anasından-babasından aldığı kalıt-
la bıldiği, hem eğıtimle unutmadığı için, başta
kendisıni, canlı cansız bütün varlık bıçimlerini se-
vip sayıyor, koruyup kolluyor.
Bu satırları okurken azıcık durup düşünürseniz,
ınsanlık tarihinde böyle bir önder, kahraman ko-
mutan, fatih bulamazsınız.
Fakir Baykurt'un deyişiyle "göğsü acımalı" ka-
labıldiğı için. 30 Ağustos'ta, şapşal Yunan çocuk-
lanyla yurdumuzu bize armağan etmek üzere şe-
hit düşmüş askerlerimizin ölülerine bakıp; "In-
sanlık bu görünüm karşısında utanç duymalıdır"
diyebilmiştir.
Altın değerindeki sözleri arasında, bize de he-
def gösterdiği "çağdaş uygarlık"a giden yolun
temel taşlarından birini dile getiren şunu anımsa-
yacaksınız: "Kadınlannı okutup eğitmeyen top-
lum, erkeklerini düşünsel-duygusalyalnızlık ceza-
sına çarptırır."
Ah canım, gülüm! Kimbilir nasıl ıçi yanarak söy-
ledi bunu!
Avrupa Birliği ile her şeyin gerisindeki Ameri-
ka'nın önünde yerlerde surünen, gözyaşları için-
de yalvaran, bir dolar için bin bir takla atan şim-
diki yöneticilerimizi görse ne yapardı acaba?
Insanlar günün birinde şimdi estirilen, ortalığı
toza dumana boğan "küreselleşme" fııtınası din-
diğinde, sağ kalabilmişlerse, "gerçek uygarlık"ı,
yürürlüğe koyabilmek için, daha başka sevgili-
saygılı çocuklannın yanında, mutlaka Atatürk'e
de kulak vermek zorunda kalacaklar.
Hani özü-sözü bir olmak diye bir deyimimiz var
ya, onun özü-sözü-gözü bir: Üçünde de en kü-
çük bir yalan, kandırmaca yok; ınsan kanı-canıy-
la bir sanal erk elde etme hastalığının kırıntısı yok
bu benzersız varlıkta; imece ve bılim yoluyla dün-
yayı cennete çevirme sonra insan kardeşleriyle
el ele tutuşup halay çekme özlemı, kararı var.
Batı'dan estirilen yalan rüzgârlarının kaldırdığı
kapkaradumanlar arasında, birkaç uygarlığın ka-
lıtı üzerinde oturan Anadolu insanı da bunu unut-
muş gözüküyor.
Uslanmaz bir Nasrettin torunu olarak, "son
can çıkmadan" umut kesemeyiz dıyorum, Nor-
veçli amcanın öğüdüne uyarak.
Döniiş Yok'a Stockholm'den ödül
• Kültür Servisi - lsveç'ın Stockholm
kentinde düzenlenen 13. Uluslararası
Stockholm Film Festıvali'nde. En îyi Film
Ödülü'ne Gaspar Noe'nin tartışmah filmi
'Dönüş Yok' layık görüldü. Daha önce başta
Cannes ve Edinburgh olmak üzere gösterildiği
festivallerde, Monica Bellucci'nin saldınya
uğradığı uzun tecavüz sahnesi ve diğer keskin
aynntılanyla büyük yankılar yaratan yapım,
îsveç'te büyük ödülün sahibi oldu.
Afyon'da klasik müzik festivali
• AFYON (AA) - Bu yıl ikıncisi
düzenlenecek Afyonkarahisar Müzik Festivali,
9-14 Aralık 2002 tarihleri arasında yapılacak.
Yönetmenliğini Hüseyin Başkadem'in
üstlendiği festival, Kültür Bakanlığı'nm
katkılanyla Afyon Eğitim Vakfrnca
düzenleniyor. Mersin Üniversitesi Oda
Orkestrası'nın açılış kanseriyle başlayacak
festival, müzikseverleri Afyon'da
buluşturacak. Söyleşi, dia gösterileri, atölye
çalışmalannın da yer alacağı festival ünlü
piyanist Fazıl Say'ın konseriyle kapanacak.
Mercan Dede turneye çıkıyor
• IZMİR (AA) - Ney ve bendir sanatçısı
Mercan Dede Türkiye turnesini 12 Aralık'ta
Konya'da vereceği konserle başlatacak. Turne
programıl3 Aralık Kayseri, 14 Aralık Mersin,
17 Aralık Eskişehir, 19 Aralık Ankara, 20
Aralık lzmir ve 21 Aralık îstanbul
konserlerinden oluşuyor. Sanatçuıuı
'Narname" adını verdiği Türkiye turnesi.
repertuvan, ışığı ve şo\
r
uyla sanatçının 2003
yazında gerçekleştireceği büyük Avrupa
turnesi öncesinde hazırlık niteliği taşıyor.
BUGÜN
• tSTANBUL KISA FİLMCİLER
DERNEĞ1 LOKALİ'nde 20.00'de Şerafettin
Kaya"nın sunacağı, Sunay Akın'uı katılacağı
'Anılan Şair Orhan Veli Kanık' konulu
söyleşi. (0 212 293 00 77)