Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2002 ÇARŞAMBA
HABERLER
Başbakan Gül, şeriatçı kadrolaşma iddiasıyla görevden alınan Beşir Atalay'ı savundu:
Sezer'inrötuşu abartıldıANKARA (Cumhuriyet Biirosu)
- Başbakan Abdullah Gül, kab inede
Cunîhurbaşkanı Ahmet Necdet Se-
zer tarafmdan rötuş yapılmasının
abarhldığını ileri sürdü. Gül, ICöşk'e
sunulan kabinede Milli Eğitim Ba-
kanı olarak yer alan, ancak Sezer'in
isteğiyle Devlet Bakanlığı'na kaydı-
nlan Beşir Atalay'a sahip çıkarak
"Benim yakın arkadaşun. Yanımda
olması benim tercihimdir" dedi.
Cumhurbaşkanı'na götürdüğü ka-
bine listesinden hiçbir ismin çıkanl-
madığını, bundan kıvanç duyduğu-
nu vurgulayan Başbakan, "Saym Se-
zer'in ban göriişleri otanuştur. Doğal-
dır ki iki ufak değişiklik yapümıştır.
• Beşir Atalay'ın tarikatçı kadrolaşmaya gittiği gerekçesiyle rektörlük görevinden alınmasını
politize bir olay olarak nitelendiren Gül, "Benim yakın arkadaşım. Yanımda olması benim
tercihimdir" dedi. Başbakan Gül, türban sorununu uzlaşma ile çözeceklerini öne sürdü.
Ama açıkhkla bunu da söykmek is-
terim, MiIH Eğitim Bakanhğı ve Tu-
rizm Bakanhğı ile ilgili değişildikkr
benden gelmiştir" diye konuştu.
Gül, YÖK'ün tarikatçı kadrolaş-
maya gittiği gerekçesiyle Kınkkale
Üniversitesi Rektörlüğü'nden aldı-
ğı Prof. Dr. Beşir Atalayla ilgili ola-
rak şu göriişleri dile getirdi: "Birza-
manlar Türkiye'de pek çok şey poli-
tize olmuştu. Sadece Beşir Bey değil,
birçok üniversite hocası, sağdan soJ-
dan toplumun çok iyi tanıdığı insan-
lar bile görevlerinden ahndı. Bir dö-
nenıin böyle bir Türkiye gerçeği söz
konusuydu. Kendisine çok güveni-
yorum. Doğrudur. Ben arz ettim. Sa-
yın Cumhurbaşkanımızm da açık
bir itirazlan söz konusu otanadL"
Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşme-
sinin çok uzun sürmesinın anımsa-
tılması üzerine Gül, "Bu arada Sa-
yın Cumhurbaşkanı ve ben de biraz
yalnız kaldım" yanıtını verdi. Gül,
orucu Sezer'den ayn mı açtığı soru-
suna ise "Biraz öyle oldu. Bizim de
Saym Cumhurbaşkam'nm da işimiz
vardı" dedi.
Armç'Ia ilgili yorum yapmadı
Abdullah Gül, Bülent Annç'ın
TBMM Başkanı olması konusunda
ise yorum yapmaktan kaçındı. "O,
TBMM'nin karandır. Partiler, di-
rektTBMM BaşkanhğTna aday gös-
teremez" diyen Gül, Annç'ın başkan-
lığı konusunda bir kriz yaşanmadı-
ğını belirtti.
'Türban sorununu çözeceğiz'
Başbakan Gül, türban sorununu
"geniş bir uzlaşma havası ve karşı-
hkh güven esası içüıde" çözecekle-
rini vurgulayarak, "Ben bunu çöz-
dfim, zafer kazandım edası içinde
yaklaşırsanızbu sonınbrçözülemez.
Herkesin temel hak ve hürriyetleri-
nin garantiahma almdığı, bireysdter-
dhlere saygı duyiüduğu getişmiş bir
demokraitik ülke olacaksak bu tip
sorunlardan annmamızgerekir" di-
yerek başörtüsü yasağını kaldıra-
caklan mesajını verdi.
PORTRE / BEŞİR ATALAY
Humeyni
hayranı
rektör
• Şeriatçı kadrolaşma nedeniyle Kınkkale
Üniversitesi rektörlüğünden atılan Atalay,
Humeyni hayranı. Atalay, doktora tezinin
kapağına Humeyni'nin resmini koydu.
EBRUTOKTAR
ANKARA - Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'in Milli
Eğitim Bakanı olmasını
önlediği Devlet Bakanı Prof.
Dr. Beşir Atalay, şeriatçı
kadrolaşmaya gittiği, Atatürk
ilke ve inkılaplanna karşı tavır
sergilediği, Humeyni yanlısı
düşünceleri nedeniyle YÖK
tarafından 15 Aralık 1997'de
görevden alınırken akademik
yaşamı da sona erdi. Atalay.
Kınkkale Üniversitesi'nin
kurucu rektörii oldu ve uzun
süre görev yaptı. Humeyni ve
Iran yanlısı düşünceleri
nedeniyle hakkında YÖK tarafindan soruşturma
başlatıldı ve şeriatçı yapılanmaya gittiği
gerekçesiyle görevden alındı. Atalay hakkında
hazırlanan YÖK raporunda tran rejimi ve Humeyni
yanlısı düşünceye sahip olduğu belirtildi. Raporda,
Atalay'ın doktora tezinin kapağına Humeyni resmi
koyacak kadar tran rejimi hayranı olduğu
belirtilirken. üniversitedeki tarikatçı
kadrolaşmalanna dikkat çekildi. tran ve YÖK
raporunda Atalay için şöyle denildi: "Arap diü ve
edebiyaü bölümlerini ohıştururken Baü edebiyato
böKimkrine yer vennedL Ünfversitede neredeyse
her odayı mescit haüne getirdi. Üniversiteyi
tarikatçılann merkezi haline getirdi, türbanfa
öğretim üyelerinin ders vermesine göz yumdu. Laik
öğretim üyelerinin çanşmasuıa engel oMu." YÖK'ün
incelemesi sonucunda yönetimde olması ve
öğretim üyeliği yapması da sakıncalı bulunuldu.
Laboratuvar yerine mescit
Atalay'ın görevden alınmasırun ardından
Kınkkale Üniversitesi Ankara Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Prof. Dr. Tahsin Nuri Durhı
atandı. Durlu, o dönemde üniversitenin içinde
bulunduğu durumu şu sözlerle aktardr.
"Ünrversitede tek bir laboratuvar yoktu. 16'ya
yakın mescit vaıtu. Tüm iaboratuvarlar mesdde
dönüştürülmüştü. Öğretim üyelerinin oda
kapılannda 'Şu anda uygun değilim,
namazdayım' kâğıtian asıhydı..." Üniversiteden
aynldıktan sonra YlMPAŞ'ta danışmanlık yapan
Prof. Dr. Beşir Atalay, daha sonra ANAR
Kamuoyu Araştuma Şirketi'nde görev aldı.
IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
/IKP
İKTIPARINA
Gül acıkladı
Kumara
yeşil ışık
ANKARA (ANKA)-
Çiçeği burnunda
Başbakan Abdullah
Gül, turizm gelırlerini
arttırmak için casino
ve kumarhanelerin
açılmasına yeşil ışık
yaktı. Gül, önceki gece
katıldığı bir televizyon
programında, "Turizm
gefirlerini arttırmak
amacryla kapatılan
kumarhane ve
casinolan tekrar
açmayı düşünüyor
musunuz" sorusu
üzerine, "TAırizm
Bakanhğı'ndaki
arkadaşlarumz,
Turizm Bakanımız
bu çahşmalan
yapacak" dedi.
Abdullah Gül şu
göriişleri dile getirdi:
"Eğer bir faydasını
görürse, bunlann
hangi usuller
çerçevesinde olacağını
da deneüeyeceklerdir.
Ve olabilir, bu şekilde
olabüir. Bunlann
getirisi götürüsüne
bakmamız gerekir.
Önemli olan şey nedir?
Hepimiz için
Türkiye'ye ne kazanç
getiriyor?"
Sabih Kanadoğlu, milletvekili dokunulmazlığının kaldınlmasını istedi
Akgündüz'ey^/ fezleke
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Yargıtay Cumhunyet Baş-
savcısı Sabih Kanadoğlu, Sı-
irt'ten bağunsız milletvekili se-
çilen FadılAkgündüz'ün doku-
nulmazlığının kaldınlması-
nı istedi. 2 yıl hapis cezası
bulunan Akgündüz hakkın-
da fezleke hazırlayan Kana-
doğlu, dosyayı TBMM
Başkanlığf na su-
nulmak üzere Ada-
let Bakanlığı'na gön-
derdi.
Kanadoğlu, fezleke-
de, Akgündüz'ün Ba-
kırköy 2. Asliye Ceza
Mahkemesi tarafindan 28 Mart 2002
tarihüıde Sermaye Piyasası Yasası'na
aykın eylenıden 2 yıl hapis ve 750
milyon lıra ağır para cezasına mahkûm
edildiğini belirtti. Müdahil Sermaye
• Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi
tarafindan verilmiş 2 yıl hapis cezası bulunan
Akgündüz hakkında fezleke hazırlayan
Kanadoğlu, dosyayı TBMM Başkanlığı'na
sunulmak üzere Adalet Bakanlığı'na gönderdi.
Piyasası Kurulu ve sanık vekili tara-
findan karann temyiz edilmesi üzeri-
ne dosyanın Cumhuriyet Başsavcılı-
ğı'na gönderildiğini anımsatan Ka-
nadoğlu, Akgündüz'ün milletvekili
seçilerek dokunulmazlık kazandığına
işaret etti. Kanadoğlu, yargısal ışlem-
lerin yapılabilmesi için Akgündüz'ün
yasama dokunulmazlığının kaldınlma-
sı istemiyle hazırlanan dosyanm
TBMM Başkanlığı'na sunulmak
üzere Adalet Bakanlığı'na gön-
derildiğini bildirdi. Almanya'da
yaşayan yurttaşlan dolandırdı-
ğı gerekçesiyle Bağcılar Cumhu-
riyet Başsavcılığı'nca hakkında
gıyabi tutuklama karan çıkanlan
ve bu nedenle uzun süre Türkiye'ye
gelemeyen Akgündüz, Siirt'ten ba-
ğımsız milletvekili seçildikten sonra
dokunulmazlık zırhına büründü ve
Türkiye'ye geri geldi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oratcalislar@mynet.com oralcalislar@yahoo.com
Seçim öncesi yazdiklanmı gözden
geçirdim. AKP'nin tek başına ikti-
dara geleceğini temmuz ayindan
bu yana yazdığım yazılarda ifade
etmişim. Yalnız ben değil birçok in-
san AKP'nin tek başına iktidara ge-
leceğini görüyordu. Seçim karannı
alan Meclis'teki partilerin hemen
çoğunun Meclis dışında kalacağı
da belliydi.
Yine seçim öncesi yazılanmda bu
Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler
Kanunu ile adil bir Meclis tablosu
ortaya çıkmayacağını, oyların yüz-
de ellisine yakın kısmının Meclis'te
temsil edilemeyeceğini ifade etmiş-
tim. Birçok insanın gördüğünü Mec-
lis'teki partiler görmediler ve kendi
kendilerini tasfiye eden seçimi ken-
di elleriyle hazırladılar.
Seçim öncesinde gördüklerimiz,
3 Kasım seçimleriyle gerçeğe dö-
nüştü. AKP tek başına iktidara gel-
di. 20-30 yıldır Türkiye'nin kaderi-
ne hükmeden siyasiler ise artık dev-
Türkiye'de Yeni Bir Dönem
re dışı kaldılar. Bu seçimle biriikte
12 Eylül'ün Meclis'teki temsili so-
na erdi. 12EylülartıkTBMM'deyok.
Bu açıdan baktığımız zaman etkisi
en uzun olan askeri darbenin bir
ayağı yok oldu sayılabilir.
12 Eylül, Meclis'ten yok oldu ama,
12 Eylül anlayışı kanunlardan, ana-
yasadan ve kurumlardan yok olma-
dı. Türkiye 22 yıl önce yapılan as-
keri darbenin izlerini bütün yaşa-
mında hissediyor. AKP'nin karşı-
sında 12 Eylül boyunca birikmiş bir
otoriter sistem duruyor. AKP bu sis-
temle ne kadar çelişiyor, bu siste-
mi ne kadar değiştirmek istiyor? Bu
sistemle uzlaşacak mı? Bu konuda
rivayet muhtelif...
AKP'nin lider kadrosunun önem-
li bir kesimi 'Milli Görüş' gelene-
ğinden. Ancak, Abdullah Gül baş-
kanlığında kurulan AKP hükümeti-
ne bakınca, bu partinin o eski ge-
lenekten farklı olduğu görülebilir.
Birçok kilit noktalardaki bakanın
Özal döneminde de bakanlık yap-
mış olmaları ya da ANAP'tan gel-
meleri de bu farklılığı gözler önüne
seriyor.
AKP'nin neye niyet ettiği, neler
düşündüğü, neleri programladığı
ayrı bir konu. Onu aynca değerlen-
direbilir ve tartışabiliriz. Ancak şu an-
daki gerçek o ki, Türkiye için 3 Ka-
sım seçimlerinden itibaren yeni bir
dönem başladı. Bu dönemde Tür-
kiye, ihtiyacı olan değişimin ne ka-
dannı gerçekleştirebilir? Şurası bir
gerçek ki, bu değişikliklerin bir kıs-
mı bu iktidar döneminde olacak.
Çünkü böyle bir değişim misyonu
onlara, onlann iradesi dışında yük-
lenmiş durumda.
Örneğın Kıbns ve AB sorunu, bu
iktidar döneminde belli ölçülerde
bir çözüme kavuşabilir. Devlete ege-
men olan hantal bürokratik merke-
zi yapı gevşeyebilir ve yerel yöne-
timlergüçlendirilebilir. insan hakla-
rı, işkence ve demokrası konusun-
da adımlaratılabilir. Bütün bunlann
gerçekleşebilmesi için koşullar el-
verişli. Eğer AKP iktidan. darbirgö-
rüşle hareket edip geçmiş hesap-
laşmaları yeniden gündeme getir-
meye kalkarsa ya da AKP karşıtı
güçler başvuracakları provokas-
yonlarla ortamı gerip zemini kaydı-
nrlarsa bunlar olmayabilir.
28 Şubat öncesi kurulan REFAH-
YOL hükümeti de Türkiye için bir de-
nemeydi, ne yazık ki o zaman Er-
bakan ve arkadaşlan gerginliği kış-
kırtan bir gelişmeye çanak tuttular.
Sonuçta hem onlar kaybetti, hem
Türkiye kaybetti.
Umuyoruz, bu kez böyle bir se-
naryo yeniden yaşanmaz. Çünkü
Türkiye, gelişmeye ve değişmeye uy-
gun bir potansiyele sahip. Halk, elin-
deki olanaklarla, yani seçim yoluy-
la eski siyasi yapıyı feshetti. Ancak,
şimdi bu tasfiyenın kurumlardan ve
kanunlardan ve daha da önemlisi
devlete egemen olan anlayışlardan
gerçekleştirilmesi gerekiyor.
AKP, bu ihtiyaca ne kadar uygun
bir parti? Bunu gerçekleştirecek bir
potansiyele sahip mi? Bu kadar bi-
rikmiş sorunun üstesinden gelecek
bir donanıma, siyasi netliğe ve ka-
rarlılığa sahip mi?
Bunu iddia edemeyiz. Ihtiyaçlaror-
tada, Türkiye'nin yönelimi belli. AKP
bu yönelimle buluştuğu oranda ba-
şarılı olur, buluşamadığı oranda ise
ayak bağı.
3 Kasım'la biriikte Türkiye yeni
bir döneme girdi. Bu dönemin ne-
ler getirip neler götüreceğini yaşa-
yarak göreceğiz.
GLOBALppLİTtKÜLTÜR
ERGtN YILDIZOĞLU
Blix Bağdat'ta...
Saddam'ın, silah denetçilerinin Irak'a dönmesi ve
yeni 1441 sayılı BM kararı kapsamında çalışmalan-
nı kabul etmiş olması olumlu bir gelişme; ama sava-
şı engelleme şansının zayıf olduğunu düşünüyorum.
Blix başarılı olabilir mi?
Savaşın engellenebılmesı için, her şeyden önce
Hans Blix ve 270 kişihk sılah denetçileri ekibinin, gö-
revlerini tam olarak yapabilmesine izin verilmesi ge-
rekir. Ancak, burada sorunlann yalnızca Saddam'dan
kaynaklanacağını düşünmek saflık olur. Tabii ki Sad-
dam elinden geleni yapacak. Iktidannın iğfal edilme-
sine direnmeye çalışacak. Ama ya Amerikalılar?
The Observer'den Ed Vullamy, bir üst düzey Pen-
tagon görevlisinden aktarıyor: "Denetımler sonuç
alamaz. Işte bu kadar! Ama askeri güç kesinlikle so-
nuç alır." Bildiğiniz gibi Cheney ve Rumsfeld de böy-
le düşünüyor. Geçen hafta ABD Içişleri sözcüleri de
BM Temsilcisi John Negroponte'nin yorumunu bir
kez daha vurguladılar: "Güvenlik Konseyi üyelerin-
den biri, herhangi bir aşamada, Irak'ın 1441 sayılı
karan ihlal ettiğini ileri sürebilir." (The Observer
17/11). Diğer bir deyişle Irak, ABD ya da Ingıliz uçak-
larına ateş açarsa ya da 8 Aralık'ta açıklayacağı lis-
te, ABD tarafindan yeterli bulunmazsa savaş hemen
gündeme gelebilir. Gerçekten de, denetçilerin çalış-
malannın aksaması, hatta sabote edılmesinden, ba-
şarısızlıkla sonuçlanmasından Bush yönetiminin de
çıkan var. Bu kesimde en büyük korku şu: Ya denet-
çiler savaşa neden olab/lecek bir kanıt bulamazlar-
sa? O zaman Saddam'ın kitle imha silahlan olduğu-
nu ileri süren Bush-Blair ekseni yalancı çıkmayacak
mı? Sonra, ABD'de bugun yönetimde olan ekibinin
uzun dönemli hesaplarının aksayacak olması bir ya-
na, Saddam'ın iktidarda kalması durumunda Bush
yönetiminin 2004 genel seçimlerinde kazanması da
çok zorlaşmayacak mı?
Blix, basının, "Ekibinizde casus olmadığından ke-
sinlikle emin misiniz" sorusuna. "Hayırdeğilim. Ne
CIA ne de KGB'nin bu konuda garanti verebilece-
ğini sanmıyorum" diyerek cevap vermesı de düşün-
dürücü. Bir diğer nokta da şu, her ne kadar Blix
ABD'nin sağlayacağı en son bilgilerden faydalana-
cak olsa da, Vullamy'nin işaret ettiği gibi, ABD, elin-
deki tüm istihbaratı sunmayacak ama aldığı verile-
ri, kendı kaynaklarına dayanarak ayrıca değerlendi-
recek, belki de yeterli bulmayacak. Bu açıdan de-
netim sürecinin şimdiden birçok noktadan mayınlan-
dığını söyleyebiliriz. Savaş yanlısı basın, Blix'i hedef
almaya başladı bile...
Ya ABD Irak'ı işgal edemezse...
"Savaş engellenebilir mı" sorusu yerine ufak bir
paradigma değişikliği yapar ve "Ya ABD'nin Irak'ı iş-
gal planı gerçekleşmezse ne olur?" diye sorarsak,
karşımıza, Bush'un ikinci kez seçilme şansının za-
yıflamasından çok daha geniş bir uluslararası jeopo-
litik ufuk çıkar. Çünkü bugün, "terorizme karşı sava-
şın" Irak'a karşı savaşa dönüşmesinin arkasında
Bush hükümetini de aşan biryönelim var. Kaynak Sa-
vaşları (2001) kitabının yazarı Prof. Michael Klare
hem krtabında hem de Foreign Affaires'te yayımla-
nan bir yazısında iki ılginç gelişmeye işaret ediyor-
du. Birıncisi. 1997'de ABD'nin Kazakistan, Özbekis-
tan ve Kırgızistan'la ortak olarak gerçekleştirdiğı bir
manevrada, 500 komandoluk bir güç, tarihte ilk kez
ABD'den kaldırılıp doğrudan uçuşla bu kadar uzak
birbölgeye indırilmiş. Ikincisi, 2001 başında ABDBa-
tı ve Güney Asya Komutanhğı, doğrudan Merkez
Komutanlığa bağlanmış. BöyleceOrtadoğu'dan, di-
ğer bir deyişle petrol güvenlığinden ve akışından so-
rumlu kadro, Afganistan'dan Çin Denizi'ne kadar
uzanan bir bölgenin sorumluluğunu üstlenmiş.
Bu iki gelişme Bush hükümetınden önce başlayan
büyük bir hazırlığın çarpıcı örnekleri. Hazırlığın ama-
cıysa, petrol kaynaklannın doğrudan denetim altına
alınması. Bu strateji. ABD'nin uzun dönemli ege-
menlik hesapları, Çin ve Japonya'nın kullandığı pet-
rolün denetlenmesi açısından yaşamsal bir öneme
sahip. Ancak, Irak'ı işgal etmenin en az üç avantajı
daha var. Birincisi büyuk bir rezervı kullanarak OPEC'İ
batırmak, böylece Rusya'dan da petrol ve gaz almak
ya da Rusya'ya yatınm yapmak zorunda kalmamak.
Ikincisi, petrol fiyatıyla oynayarak Rusya'nın petrol
gelirlerini dolayısıyla ekonomik dinamiklerini denet-
leyebilmek. Üçüncüsü, en ufak birgerekçeyle, anın-
da Suudi petrollerine el koyacak konumda olmak,
hatta, belki de, Heritage Foundation'dan Anatol Li-
even'in işaret ettiği gibi bu ülkeyi parçalayıp, kısmen
Haşimi sülalesine gerı vermek (The Push for War
London Review of Books 3.10.02). üeven'e göre Irak'ın
işgali projesinin, bir amacı daha var: ABD'nin, orta
güçte bir devleti, ufak bir asken maliyetle ezerek
Müslüman dünyasındaki diğer devletlere gözdağı
verecek bir örnek oluşturmak. Nihayet Irak'ın işga-
linin ardından oluşacak iklimde, ABD ve israil'in Fi-
listin'i parçalara bölerek Bantustan'lar halinde örgüt-
leme projesinin de önü açılacak.
Tüm bunlar gerçekleşmediği takdirde, ABD'nin
yalnızca uzun dönemli egemenlik projesinin aksa-
ması değil kısa dönemde Avrupa ve Çin karşısın-
da "lideıiiğinin" giderek daha fazla sorgulanması
da mümkün. Bu nedenlerle, ABD'nin elindeki tüm
olanaklan bu savaşı çıkarmak için kullanacağını dü-
şünüyorum.
58. hükiimetten hızlı atama
Erbakan'ın basın
müşmriyeniden görevde
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) -58. hükü-
metin işbaşı yapmasının
ardından Başbakanlık
bürokrasisine de hızlı
atamalar yapüdı. Başba-
kanlık Müsteşarlığı"na,
Dışişleri kökenli, Kül-
tür Bakanlığı Müsteşan
Fikret Üçcan getirildi.
Başbakan AbduDah Gül,
Basın Müşavirliği 'ne de
REFAHYOL hükümeti
döneminde Necmettin
Erbakan'ın basın mü-
ş_avirliğini yapan Fikret
Ozkan'ı getirdi.
Yeni hükümetin göre-
ve başlamasının ardın-
dan üst düzey bürokra-
side de hareketlilik baş-
ladı. Hükümetin görevi-
ne başladığı gün, Baş-
bakanlık Müsteşarlığı
için de hemen görevlen-
dirme yapıldı. Başbakan
Gül, müsteşarlığına Üç-
can'ı getirdi. Dışişleri
kökenli olan Üçcan, 57.
hükümet döneminde
Kültür Bakanlığı Müste-
şarlığı görevine getiril-
mişti. Üçcan'tn Dışişle-
ri Bakanı Vaşar Yakış'a
yakın olduğu behrtili-
yor. Gül, Başbakanlık
Basın Müşavirliği'ne ise
Cem Avcı yerine, Fikret
Özkan'ı getirdi. Başba-
kanlık Özel Kalem Mü-
dürlüğü'ne Hüseyin Av-
niOzkan getirildi.