17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20KASIM 2002 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusıa cumhuriyet.com.tr AÇI MUMTAZ SOYSAL Tehlikeli İttîfaklar ON DOKUZUNCU yüzyıl Osmanlı devlet adam- larından bırkısmının büyük kusuru, içteki amaçlar için dışı kullanmaktı. Sadrazam yahut nâzırolmak, şerefli başkentlere sefir gitmek ya da büyük çaba isteyen "dahilı" işlerizahmetsizyaptırmakiçin.çe- şitli hizmetlerle güveni kazanılmış nüfuzlu bir bü- yük devletin Dersaaûetteki adamlanna söylenir, son- ra da o dış nüfuzun Padişah'tan geçerek Babı- âli'ye inmesi ve "maksadın hâsıl olması" beklenir- di. Kimi paşanın adını "lngiliz"e, kimininkini "Ne- dimov"a çıkaran bu olmuştur. Aptal sanılan halk, o devirde bile bunlan fark ederdi. Şimdiki çağda, kışiselliği aşan çokdaha büyük, neredeyse ıdeolojik denebilecek amaçların gerçekleştırilmesi içn özde ay nı modele dayalı iliş- kiler kuruluyor; ama ilk bakışta kolay fark edilme- yecek yollar ve yöntemlerie. Cumhuriyetin kamusal yaşamında askerin rolü gibi bir konuyu alın. Cumhuriyeti koruma ve yaşatma sorumluluğu- nu duyanlann başında kanıyla ve önderliğiyle onu kurmuş bir ordunun gelmesi kadar doğal şey ola- bilir mi? "Demokraside asker sivıle tabi olmalıdır" türünden soyutlamalan aşan ve tarihsel ağırtıklı ül- ke gerçeklerinden doğan bir durumdur bu. Zaman zaman yapılmış önemli hatalara karşın iyi niyetler- le sürdürüldüğü ve kişisel amaçlarla kullanılmadı- ğı için halkı rahatsız etmez; tam tersine büyük öl- çüde benimsenir. Yabancılann bu konuya ilişkin derdi ise başka- dır Türkiye'yi sürüklemek istedikleri durumlara sis- temde en haklı, kesin ve doğru biçimde karşı çı- kanlar askerlerdir. Böyle oldugu için, Avrupa Kon- seyi ve Avrupa Birliği gibi kuruluşlar, sabah ak- şam, bu konuyu ısitıp ısıtıp Türkiye'nin önüne ko- yarlar. Ne var ki, askerin cumhuriyet koruyuculuğu onu aynı zamanda laikliğin savunuculuğuna ittiğinden, dıştan orduyu şikâyet konusu yapanlar ile içte la- iklikten şikâyetçi olanlar arasında kendiliğinden oluşan bir ıttifak vardır. Kendiliğinden oluşsa da, özenle sürdürülen, bir bakıma da beslenen. Dincileri Avrupacılaştırıp Avrupacılan da dincili- ğe hoşgörüyle baktıran. Bam başka bir konuda aynı tür ittifakı, çoğu Mül- kiye kökenli ulusalcılarla dışta yetişme küre- selciler arasındaki bürokrasi çekişmeleri vesilesiy- le de görmek mümkün. Küreselcilerin çağdaşlık adı- na ulusalcı direnişleri kırma çabası, ister istemez, onlarla borca batık ülkede egemenlik kurmuş IMF görevlileri arasında kendiliğinden belli belirsiz bir ittifak oluşturur. Zamanla belirginleşen, otel barlannda pekiştiri- lip kanlan kaynaştıran. Askeriığinden çok "mektuplu roman "türüneön- cülük edişiyle ün yapan Choderlos de Laclos'nun "TehlikeliAlâkalar"\ hep aşk üzerineydi. Şimdiki si- yasal ve ekonomik "a/â/ca/ar"ın tüıieri daha deği- şik ve tehlikeleri daha büyük. Cumhuriyet t 1 t » ı> 1 a r ı Necati Cumalı VİRAN DAĞLAR 7.BASKI Sevgili Necati Cumalı, Makcdonya'yı, dağlarım, ormanlarını, sulariDi. yağmurlannı, karını o sevimli hayvanlarını. dönemin o karmaıık politik dflzeoini, o yüc«, o cfice insanını güzelim türkçenle oe içten, ne akıcı n< kadar dokuoaklı ve ne de güzel aalabyonnn. Y1LD1Z KENTER "Yunus Nadi". "Orhan Kemal", "Ömet Asım Aksoy" ödüllerinı alan Vıran Dağlar, Necati Cumalı 'nın son romanı. T Cumhuriyet Çag Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41 -. kitap kulûbû (34 "4) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96 Lafk Devlet ve Sanklı Slyaset Türklye'de Laikliğin Serüvenl Uygarhk, Özgürlük ve Atatürk Türkiye ve Atatürkiye (Şiir) Başbaşa HukukYolundaEIIİYH Neredesin Ey Atatürk Büyük Hukukçular Nereden Nereye I Nereden Nereye II Neredesin Ey İnsanlık Gecenin Nereslndeyiz Neredesin Ey Adalet Çıktı Çıktı Çıktı Çıktı Çıktı çıkacak Çıkacak Çıkacak I Çıkacak Çıkacak Çıkacak Çıkacak Kitap köktür: dünu bugüne. bugünü yann Toplumsal Dönüşüm Yayınları k i t f - * ~ t M l TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM YAYINLARI Adres: Narhbahce Sok. No: 6 Cağaloğlu / İST. Tel: (0 212) 528 66 89 Posta Çek No: 1054158 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyla, araşörmalanyla, koşe yazılanyla, tarafsız haberleriyie sivil toplumlann gazetesi. Duzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75 Türkiye Geleceğini İstiyor... Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele açılmamız, bir dünya insanı ve dünya devleti olabilmemiz için öncelikle tek tek insanlar, devlet, sivil toplum örgütleri ve siyasal erk olarak yüzümüzü çağdaşlaşmaya döndürmemiz, kararlılık ve eylem birliği içinde uluslararası alanda hak ettiğimiz yeri almamız gerekmektedir. Prof. Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD Genei Başka -m tr ustafa Kemal 1% / • Atatürk, I ^ I • Cumhuriyeti- I ^ y I mizi gençliğe -A~ • M armağan ve emanet ederken onun "çağdaş uygarhk düzeyinin üzerine çı- kanlmasını" da ana hedef koy- muştu. Bağımsızlığını elde etmiş ve dünya devletlerinin arasına gir- miş olan ülkemiz, o dönemler- de, on beş milyonluk genç nü- ftısuyla hiçbir ulusun başarama- yacağı denli güçlü devrimleri gerçekleştirmis, uluslararası bir- likteliklere ısrarla çağnnlmış ve Osmanlı'dan kalan borçlan so- nuna kadar ödeyip, inanılmaz bir devingenlikle her alanda kal- kınma projelerini birbiri ardına yaşama geçirebilmiştir. 20. yüzyılın ikinci yansında başlayan değişimlerin, ülkemi- zin yönetiminde özlenen çok- sesliliklerin olumlu yanlan ol- makla birlikte, ne yazık ki gide- rek her alanda plansızhğa, kü- çük siyasal çıkarlarla temel il- kelerimizin, amaç ve hedefleri- mizin yozlaştınlmasına ve za- man içinde, bir ileri ikd geri adım- larla günümüzün karmaşasına gelinmesine yol açmıştır. Bugün vardığımız noktada, ekonomik durumun, yoksulluk, işsizlik ve üretimsizliğin, hu- kuk dışılığın, eğitimdeki yeter- sizlik ve eşitsizliklerin, ulusla- rarası sorunlann kıstınlmışhğı- na tutsak yetmiş milyonluk bir kitleyiz. Oysa, bu olumsuz ka- buğu kaldırdığımızda, işlendi- ğinde, eğitildiğinde olaganüstü niteliklere kavuşabilecek büyük genç kitlesiyle, yeraltı yerüstü kaynaklanyla, denizleri, akar- sulan, dünya güzeli doğasıyla. her türlü çağdaşlaşmayı, uygar dünyaya katılmayı hak etmiş bir ulus ve coğrafyayla karşılaşınz. Beceri (hüner) tam da burada! Bizler, bu topraklarda yaşayan tüm insanlar, yaşayageldığimiz bunca yanhşlıktan, çağdışılıktan, ayaklar altına alınan insanlık onurumuzdan, işsizlik, üretim- sizlik, işkence, kötü davranış, cehalet, nüfus ticareti, partizan- lık vb. çıkar ilişkilerinden kur- tulmak ve çağdaş dünyada onur- lu bir yer almak istiyor muyuz? Yoksa bütün bunlardan yakın- mak ama hiçbir şey yapmayarak "bir ot gibisine" yaşamımızı noktalamakla mı yetiniyoruz? Işte geldiğimız. getirildiğimiz bu noktada, bu coğrafyanın in- sanlan olarak bir karar verme- liyiz. Önce, yakındığımız tüm olum- suzluklardan her birimizin so- rumluluğu olduğunu kabul edip bundan sonra tek tek bireyler olarak değil, ancak ve ancak ör- gütlü bir toplum olarak, yohımu- za devam edebileceğimiz gerçe- ğini benimsemeliyiz! Şu günlerde. Türkiyemizin pek çok öncelikli konusunu bi- rebir yaşıyoruz. .Ancak her şe- yin başında gelen, aralık ayın- daki AB toplantısıdır. Bu konu- yu, gündelik magazinleşmeye hazır siyaset oyunlan arasında söndürüp yok etmemeli, gereken duyarhlığı göstermeliyiz. Yakın geçmişimizde, Sevgili AJımet Taner Kışlalı. Demok- ratik Toplumcu Çağn adlı değer- lendirmesinde, "ÇözümeGiden Yol" başlığı altında; "Gerek Türkiye'de ^rekse dünyada, ça- gımiTiTi gerekleri, (demokrasi) ve (hakça toplum) isteklerinin bir arada karşılanmasını zorun- lu kjlmaktadır. Demokratik top- lumcu bu çerçe%e. sağhkh, huzur- lu. insan onuruna yakışır bir top- lumsal düzenin önkoşulu obnak- tadır. Ne demokrashi erteleye- rek ya da demokrasiden vazge- çerek toplumsal adalete ulaşıla- bilir; ne de sos>al devlet aıüayı- şı bir >ana bn-akılarak gerçek, ka- bcı ve kaülımcı bir demokrasi kurulabiBr. Liberalizmin ve sosyalizmin -tarihsel koşullar içinde oluşan- bu sentezi "ikibinliyıllara dam- gasmı vuracak olan ideolojidir. Amaç, üreten ve hakça paylaşı- lan bir toplum ve o toplumun koşullanna uygun bir sosyal hu- kuk devletidir" diye yazmakta- dır. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele açılmamız, bir dünya insanı ve dünya devleti olabil- memiz için öncelikle tek tek in- sanlar, devlet, sivil toplum örgüt- leri ve siyasal erk olarak yüzü- müzü çağdaşlaşmaya döndür- memiz, kararlılık ve eylem bir- liği içinde, uluslararası alanda, hak ettiğimiz yeri almamız ge- rekmektedir. 22 Ekim 2002'de bütün gaze- telerde TOBB'nin hazırladığı bir"GetecekBfldirgesr yayım- landı. Bu bildirge, salt kendi ta- banına değil. Türkiyemizin yan- hş yönetimler sonucu içine dü- şürüldüğü olumsuzluklardan kurtulup uygar dünyadaki yeri- ni almasını isteyen pek çok yurt- taşa ve STÖ'ye de bir çağnydı ya da onlann da düşünce ve öne- rilerini içermekteydi. Bu bildirinin ortak akılla sap- tadığı ve bizi bu günlere getiren olumsuzluklar şöyle vurgulan- maktadır: • Bütün kurum ve kurullany- la tam olarak işletilemeyen bir demokrasi. • IMF desteğine muhtaç bir ekonomi. • Adaleti, başka odaklarda aramaya yönelten bir hukuk sis- temı. • Çağdışı kalmış bir kamu yönetimi. • Bütün bu sorunlan, içinden çıkılmaz duruma getiren bir si- yaset yapısı. Bu vıırgulamalara karşı çıka- cak bılinçli bir yurtseverin var- hğını düşünmek olanaksız sanı- nm. Yıllar öncesinde Atatürk, "Türkiye, uluslararası birlikte- liklere katdacaksa, bu eşit koşul- larda ohnaudır" demiştir. Biz- ler şimdi, gerek AB'de gerekse başka ortak çatılarda eşit hak ve sorumluluklarla temsil edilebil- mek için, hiç zaman yitirme- den, sen-ben tartışmalanna gir- meden. hiçbir türlü aşağılık kompleksine kapılıp kabuğu- muza çekilmeyi düşünmeden ya da yüzümüzü bizi kucağına almaya hazır köktenci lslama dönmeden, açıklanmızı, toplu- mun tüm kesımleriyle el ele ve- rerek hızla kapatmaya yönel- meli, bunu yurttaşlık borcu bil- meliyiz. Farklılıklanmızı bir ya- na koyarak, ortak faydamız olan "uhısal kalkınmar ülküsünde birleşerek Türkiyemizin yapıtaş- lannı oluşturan tüm insanlar ola- rak. akıl ve yürek birliğiyle ev- rensel değerlerin özgürce ya- şandığı bir ülkeyi oluşturmak. kendi istencimizde ve kararlılı- ğımızda yatmaktadır. Ahmet Taner Kışlah'nın şu damıtılmış yorumu bizim ışığı- mızdır: "Kemalizm ne Atatürk'ün bekçiliğidir, ne de 1920 koşulla- nnda yapılmış olanlann topla- mıdır. KemaHzm, 'demokratik toplumcu' bir öze sahip sürekh' devrimcilik ilkesine dayah bir çağdaşlaşma ideotojiskür.'* tşte bu nedenle Türkiye gele- ceğini istiyor ve elde edecektir! Prof. Doğanay İçin... Sevgili Prof. Dr. Ümit Doğanay bundan tam 23 yıl önce, devlet içinde çöreklenmiş çetenin tetikçüeri tarafindan evinin önünde katledilmişti. İnsanın can düşmanına bile yapmayacağı bir hainlikle, çetenin dört alçak tetikçisi, Sevgili Doğanay'ın bedenine son model tabancalan ile tam 22 kurşun sıkmışlardı. Prof. Dr. Aydın AYBAY S usuriuk Olayı ile açığa çıktığı gibi, devlet içine çöreklenmiş bir çete, yıl- lardan beri toplumun belli kesimleri- ne kan kusturmakta. Bu çete, ömeğin dev- letçe el konmuş bir bankanın satış işlemin- de hangi mafya babasının sözünün geçece- ğini bile belirlemeye kalkıyor. Bu işleri yapmak için çok sayıda tetikçi besliyor, kayınyor ve koruyor. Bir sürü ci- nayetin sorumlusu olarak bilinen "filan kod adh" tetikçi, bu çete tarafindan korunup kollanıyor ki yıllar yılı yakalanmıyor, sor- gulanmıyor. Tetikçiler içinde biraz salak olanlan "Benim yedi cesedim var" diye övünmeye başlayınca, hemen onun da ica- bına bakılıyor. Bütün bu olaylardan sonra birkaç göstermelik ve sonuçsuz adli işlem yapılıyor; sonra da her şey eskisi gibi sürüp gidiyor. Işte, rahmetli dostum, can kardeşim, Se\- gili Prof. Dr. Ümit Doğanav da, bundan tam 23 yıl önce, bu çetenin tetikçüeri tarafindan evinin önünde katledilmişti. insanın can düşmanına bile yapmayacağı bir hainlikle, çetenin dört alçak tetikçisi, Sevgili Doğa- nay'ın bedenine son model tabancalan ile tam 22 kurşun sıkmışlardı. Bu dönemde, çetenin tetikçüeri tarafin- dan art arda katledilen Tütengfl, Dr. Sevim, Kaftancıoğlu ve öbür temiz, namuslu ve yurtsever insanlar gibi, Doğanay'ın katille- ri de "•bulunmadı" Daha doğru söylenecek- se "bulunmadı'' değil, doğru dürüst "aran- madı"; aranmak da istenmedi, onun için de bulunmadı. Bütün bu cinayetlerin bazılann- da birtakım garipler, uydurma kanıtlarla sözde yargıya sevk edildiler ve sonuçta ak- lanıp çıktılar. Doğanay'ın olayında bu bile olmadı; kim- se, laf olsun diye bile tutulmadı! Böylece kanlı bir dönem, 198012 Ejiühî'nde kapan- dı. O tarihte iktidara gelen darbecilerin he- men harekete geçip, bütün bu işlerin hesa- bının sorulması için, elleri kanlı sorumlu- lan kulaklanndan tutup yargı önüne çıkar- malarını beklerken hayret ve dehşetle gör- dük ki, kendilerinin böyle bir derdi ve ni- yeti yoktu. Meğer hedefleri, asıl canüer yerine nüfus kâğıdını büyütüp 16 yaşmdaki solcu genç- leri idam etmek ya di sokağa üan yapıştı- ran çocuk yaşta insanlan en ağır işkence- lerden geçirtip yıllar yılı zindanlara atmak, 600 bin kişiyi gözaltına alıp, binlerce insa- nı işinden gücünden etmekmiş. Böylece. Doğanay ve öbürlerinin katüle- rinin yakalanıp yargılanmalan umudu, fa- şist cunta döneminin kapanıp yeniden ya- pılacak seçimle iktidar olacaklara bağlan- dı. Ama bu umutla beklerken yine dehşet- le ve hayretle gördük ki cunta, iktidan ken- dilerine sadakatle hizmet veren, Ameri- ka'ya zayıflama kürüne gidip gelmiş bece- rikli bir zata ve onun etrafına topladığı ta- kımavermeyitezgâhlamış! Cuntanın, 1980 darbesinın gerekçesini oluşturan olaylann sorumlulannın üzerine gitmeyeceğini ya da gidemeyeceğini: haleflerinin de onlann izi- ni takip edeceğini neden sonra anlayabildik. Sonra, işlerin ardı büsbütün bırakıldı. 19901a- nn Mumcu, Aksoy, Üçok ve öbür cinayet- leri, sanki münferit olaylarmış gibi algılan- maya başlandı. Oysa bütün cinayetler. as- lında, bir tek kaynağın deneaminde (en azın- dan bilgisi dahilinde) işlenmekteydi. Şimdi, aradan bunca yıl geçtikten sonra. demokrasiyi. özgürlüğü ve özerkügi savunan bu giizelve namuslu insanlarm yasmıtutmak- tan ve onlan saygı, sevgi ve takdir ile an- maktan başka yapacağımız bir şey yok. Sev- gili Doğanay'ın en eski dostu ve arkadaşı olarak onun, hiçbir karşı ödün talebi olma- dan. çevresine ve öğrencilerine canlabaşla nasıl destek verdiğini; hiçbir siyasal aynm yapmaksızın, dara düşen herkesin nasıl yar- dımına koştuğunu çok yakından bilenlerde- nim. Onun siyasal süreçteki konumu ve anla- yışı, belli bir parti ya da toplum kesimine körü körüne bağlanmak ve destek vermek değil. yurdumuzun toplumsal aydınlanma ve üerleme ülküsüne hizmet etmekti. Suç odaklannı oluşturan çetenin kim bilir han- gi hesaplarla bu güzel ve temiz insanı kat- lettirdiğini bilmiyorum. Bunun ortaya çıka- nlması bence, artık olanaksız gözüküyor. .Ama bu vesile ile çok üzüldügüm bir nok- taya değinmek istiyorum: Medyada, sözü- nü ettiğim aynı çete tarafından yok edilen öbür aydınlar ad ad (isım isim) sayılırken Sevgili Doğanay" ın. nedense adı bile anıl- mıyor. Oysa o, kişisel düşmanlık gibi bir neden- le değil, tıpkı öbürleri gibi, sağlam bir yurt- sever ve aydın bir bilim adamı olduğu için hedef seçilmiş ve katledilmişti. Toplumu- muzun, dürüstlüğün ve özverinin örneği olan Doğanay gibi öncüleri unutmuş gibi gö- rünmesi, benim için doğrusu, sevgili dos- tumu yitirmem kadar acı bir olaydır. Bilişim ve Sağlık Sektörü... Öğr. Gör. S. TUĞCAY TAYHANİ I») B ilişim; insanlann sağlık, sosyal, teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişimde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin, özellikle elektronik makineler aracılığıyla duzenli ve akücı biçimde işlenmesidir. Sağlık sektöründe bilişimin, yani yaygın deyimiyle bilgisayar kullanımının ya da teknik ifadesiyle iş verimini arttırmak için başvurulan bir yöntem olmakla beraber, makinenin makine tarafindan yönetilmesi ve denetlenmesi olarak da tanımlanabilen otomasyonun sağladığı en önemli kurumsal yararlar "zamandan tasarruf", işlerin izlenmesinde kolaylık ve yataklı tedavüere ilişkin faturalann ve hesaplann doğru olarak düzenlenmesi ve kontrol edümesi suretiyle gelir artışlan. ayakta tedavi kliniklerinde ise önkayıt ve zaman bildirimi sağlamaktır. Aynca maaş ve ücret bordrolannm düzenlenmesi, satın alma, stok denetimi, teçhizat ve tesisatı programlamak ve izlemek, yatınm ve projeleri değerlendirmek ve hatta yeterli kalori ve diyet koşullanna uygun yemek listeleri hazırlamak gibi işlevsel konularda bilgisayar kullanımının çok önemli bir role sahip olmasının nedeni, oldukça sorunlari olan ve çok personel gerektiren bu işlemlerin, nitelikli personelin kullandığı bilgisayarlar yardunıyla daha doğru ve dengeli bir biçimde yapüabilmesidir. Anılan nedenlerle, kurum içinde ve kurumlar arasında finansal ve yönetsel bilişimi sağlamak üzere veri toplama, birieştirme, analiz etme ve rapor hazuiama işlemlerinin saptanmasında ve birlikte ele alınmasında bilgisayar ve internetin daha çok devreye sokulması yaklaşımı. hasta kabulünden başlayıp ücretin alınmasına kadar sürdürülmelidir. Çünkü parasal ve yönetsel otomasyon, mevcut kaynaklardan en iyi yararlanma. istekleri karşılama. gelir-gider dengesini düzenleme ve planlama konulannda yönetici ve personele yol göstericilik de yapmaktadır. (*) Fırat Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Dok. ve Sek. Pr. Elazıg. PENCERE ÖPtündükçe İşsize İş Bulamazsın... Uzaklardan Türkiye'ye gelen aklı başında bir ya- bancı ne görür: Ekonomik programında birbirinin hıh demiş bur- nundan düşmüş bir sürü parti... iktıdardangiden partiler IMF'ci idi.. Gelen iktidar IMF'ci.. Muhalefet de IMF'cL Peki, nedir bu kıyamet?.. Bu coşku nedir?.. • Gerçekte coşku halkta değil.. Medyada!.. Halkın çoğunluğunda coşku değil kuşku var, bir bölümünde ise korku... 40 milyonluk seçmen kitlesinde dörtte bıroy ala- rak Meclis'in üçte ikısinı ele geçiren AKP'nin IMF'ci olduğu açık seçik değil mı?.. IMF'nin madde madde yazılı olarak saptadığı ayrıntılı programı uygulamayı daha baştan kabul- lenerek halka hizmet edeceğini söylemenin alkış- lanacak bir marifet olmadığı belli... • Bizde çok partili rejım, halka hizmet yanşı değil, devleti ele gecirme kavgasıdır. Coşku bu yüzden.. Kuşku bu yüzden.. Korku bu yüzden.. Peki devleti bu kez kim hangi amaçla ele geçi- recek, belli değil mi?.. • Parlamentoda üçte ikı çoğunluğu kapsayan AKP elbette kendi Meclis Başkanı'nı seçecektir... Kural bu!.. Ancak AKP'nin öngördüğü adaylar arasında bir tartışma çıktı; partinin hızlı polıtikacısı Bülent Arınç dedi ki: - Ben başkan olacağım!.. - Neden?.. - Çünkü Meclis Başkanı'nın eşi başörtülü ol- maz dediler; inat olsun diye dayatıyorum... Bizimki gibi nice Islam toplumu var ki, IMF'nin karşısında secdeye gelir; ama, sokakta başı açık kadın dolaşamaz; Türkiye Cumhuriyetfnde örtün- me savaşımının bayrağı göndere çekilse ne yazar?.. • Başörtüsü, türban ya da çarşafa diyecek yok!.. Toplumda kadın diledığı gibi örtünüp kapanma- lı, soyunup dökünmelı; ama, bilmelıyız kı ister ka- panalım, ister açılalım, başımız göğe ermez... Başörtüsü yenmez.. Türban içilmez.. örtündükçe iş bulamazsın... Bızım İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan çok partili rejim, 1923 'Aydınlanma Devrimi' ile 'Karşıdevnm' arasında yarım yuzyıllık bir çatışma- dır... O günlerden bu yana Müslümanlık pazarlaması yapan politikacı her seçimde iktidara geçip ülke- nin, toplumun, kışinin, yoksulun, kadının canınaoku- du... Bu yolda yarış sürüyor. i t , • Yaşadığımız olayın yenı bir ekonomik yanı yok; IMF modeli uygulanacak... Şimdilik su yüzünde coşku var.. Oysa suyun altı daha derin ve geniş.. Oradanevar!.. " - ,.e«şarB3~ ,a- . ^ Firrter nglizce veya ngizce aftyazi otsak gösterlecektif. Paris Caddest N014 Kavaklıdere 06540 ANKARA Tel. (0 312) 417 77 20 (Pbx) Faks (0312)417 57 45 E-posta [email protected] nl Î.VIAN \ÜY B9E3 irtii M^k u Kendı kennmıze gıdemıyorduk. Hk - • gençlı-gımiz ardımızı bırakmayan 31? 1 ° kentten bize gulumsuyordu. ^^^B Denız'ın yaşamo>kusu o kennn ve ^^^B bu* kuşagın yaşamının oykusudur. ^ ^ H Yıllarla kendi kentımıze duşlenyle ^^H- dokunmaya çalışmış bir *ymk kuşak' ^^B~ yazarının oykusu. Bu oykuyu ^ ^ H dınlemek mutlulukcur. Istanbul'a ^ ^ K dokunan her yuregın duydugu ^^^H mutluluğun oykusu." ^^M DenurÖztû TÜ.M KîTAPÇILARDA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle