19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KASIM 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 ALLEGRO EVİN tLYASOĞLU J. S. Bach'dan DJ Bach'a doğruîstanbullu klasik müzik severle- r i n dağarcığına ilk kez Fazı] Say ve IV^ercan Dede konseriyle gelip yerleşti DJ"hk kavramı. Ardından 'E£ach Günleri'nde piyanist-bes- t e c i Mehmet Okonşar ve Yaku- z a 'nın dınletilen de yankılar getir- di. Disc Jockey ya da Dee-Jay, gençliğimizden bilegeldiğimiz ka- danvla radyolarda ve kimi eğlen- c e yerlerinde plak çalma görevini üstlenen kişiydi. Plaklan art arda çalarken müzı- ğ i n öncekiyle uyumunu gözeten, eğer dans ediliyorsa ortamı coştur- m a k için yavaştan hızlıya doğru parçalar seçen, dans edenlerin çok yorulduğuna karar verirse yine ağır parçalar seçerek kenarda oturanla- n da piste çağıran, hatta ara sıra da yaptığı esprilerle müziğe dikkati çeken kişiydi. DJ yaratıcılığını kullanıyor Günümüzdeki DJ adlı kişinin bu geçmişle tek ortak paydası yine plaklan art arda çalması. Ama ar- tık bu plaklarda bütünlükten çok, kendi yaratıcıhğına kalmış bir do- ğaçlama ve ani değişmelerle yeni birleşimler elde ediyor. Günümüz DJ'lik sanatında deği- şik ortamlarda var olan parçalar (uzunçalar-yoğunçalar, CD ROM, gibi) eldeki temel malzemeyi oluş- turuyor. Bunlan birbirine bağlayarak ya da birbirine atlatarak yeni bir "ko- laj" elde ediliyor. Hatta bu atlama işlemi için uzunçalarlann tercih edildiğini öğrenmiştim. Çünkübir yumuşak geçiş değil, plak iğnesi- nin ani hareketiyle "vortlatmak ya da cozlatmak" tabir edilen sert bir geçiş sağlanıyor. Gerek kendi stüdyosunda, kendı piyanosuyla yaptığı Bach kayıtla- nnı, gerekse elektronik ortamı kendi çaldığı ustahklı klavyesi ile birleştirerek yaptığı CD'lerini zevkle dinlediğim Mehmet Okon- şar'dan bu konuda bilgi aldım: "Son bir-iki yıldır bilgisayar teknolojisinin getirdiği yenilik- lerle DJ'lerin de dünyası zengin- leşti: Tekno CD olarak üretilen, herkesin kendine özgû hazırla- • Bu yıl Istanbul Bach Günleri'nde DJ Yakuza ile pop ritimleri katarak Bach'ın müziğine yeni bir çehre katan Mehmet Okonşar, "Son bir-iki yıldır bilgisayar teknolojisinin getirdiği yeniliklerle DJ'lerin de dünyası zenginleşti: Tekno CD olarak üretilen, herkesin kendine özgü hazırladığı yoğunçalarlar ortaya çıktı. Elektronik stüdyoda beş yüzden fazla program arasından uygun software'de önceden çalınmış -hatta klasikleşmiş - yapıtlann notalannı dilediğiniz gibi birleştiriyorsunuz. Isterseniz akustik bir çalgı da ekleyebilirsiniz bu elektronik seslerin arasına"' diyor. dığı yoğunçalarlar ortaya çıktı. Elektronik stüdyoda beş yüzden fazla program arasından uygun softvvare'de önceden çalınmış - hatta klasikleşmiş yapıtlann no- talarını dilediğiniz gibi birleşti- riyorsunuz. Isterseniz akustik bir çalgı da ekleyebilirsiniz bu elektronik seslerin arasına. Ör- neğin bir zamanların ünlü nıü- zikçisi Herbie Hancock, "Futu- re to Future" adlı yeni CD'sinde bas davul ve saksofonu bir DJ ûretimi ile birleştirdi, böylece kendini yeniledi!" Öğrendiğime göre bizim de öyle- sine ünlü DJ'lerimiz varmış ki Viya- na'dan Tokyo'ya dünyanın dört bir yanında adlanndan söz ettiriyorlar- mış. Klasik müzik için yeni bir açüım mı? KJasik müzik. yirminci yüzyıl or- talannda yeni arayışlara girdiğinde John Cage'in aynı anda ayn radyo- lar çaldırtarak ya da aynı konser sa- lonunun değişik köşelerine ayn or- kestralar yerleştirerek verdiği dinle- tıler; Philip Glass'ın "Einstein Kumsalda"adlı operasında radyo haberleri bantının tersten çalınarak müziğe eklenmesi gibi buluşlar, bu- günkü oluşumlara yol açan adımlar- dı. Müzik, 21. yüzyıla dek çağlar bo- yu klasik, folk, caz, vb her dalda öy- le çok yapıt üretti ki artık Bach gibi Mozart gibi beste yapılamadığına göre onlann besteleri üstünde oyna- yarak yenilikler üretmek de "hak" olarak görülüyor. Örneğin Mehmet Okonşar bu yıl Istanbul Bach Gün- len'nde DJ Yakuza (Can Utkan) ile gerçekleştirmek üzere önceden bir CD hazırlamış. J. S. Bach"ın müziği üstüne pop ri- timleri yerleştirerek yeni bir ses el- de ettiğini; bestecinin pekçok yapı- tının bu tür transkripsiyon ve uyar- lamalara elverişli olduğunu söylü- yor. Örneğin ünlü Re minör Toccata Füg temasının girişini tekno müzik- le birleştirip, org ve org benzeri ses- leri "hip-hop" bir doku üstünde ha- zırlamış ve Yakuza'ya işleme fırsatı vermiş; bu arada kendisı de synthesy- zer ortamında saksofon solo çahruş. Okonşar'ın önceden hazırladığı, bu temel yoğunçalan dinhyorum. Son derece canlı, kıvrak ritimlerle yüklü, Bach solugu, Bach kokusu ta- şıyor. Hazır satılan kek kalıplan gi- bi. Bunu hep dolabınızda bulundura- bilirsiniz, sonradan dilediğiniz mal- zemeyi içıne yerleştirip finna verebi- lirsiniz. Bach DJ olur muydu? Ortaya çıkan pastanm temeli baş- kasına ait olsa da sizin zevkinizle ve yeni teknolojiyle bezenmiş, değişik bir kimlik taşıyacak! Ancak bu mü- ziksel birleşim için keskin bir müzik kulağı, zekâ ve zevk başta gelen et- menler. Canlı dınletide ise eşzamanlama için son derece atak olmak gereki- yor. Pekı bu dalda üretim veren ki- şinin yayın haklan nasıl değerlendi- riliyor? MSG'nin (Müzik Eseri Sa- hipleri Grubu) başkanı Dağhan Baydur'a sordum: Eğer temeldeki bestecinin ölümünden yetmiş yıllık bir zaman geçmişse ve mırasçılan da yoksa o zaman aranjör otomatik olarak besteci konumuna geçiyor- muş. Eğer besteci veya mirasçısı yaşı- yorsa, yani eser koruma altındaysa, eser sahibinin izniyle aranjöre de haklar tanınıyormuş. Okonşar Yakuza dinletisinden sonra "Eğer Bach yaşasaydı, o da herhalde hip-hop yapardı!" diyen- lerolmuş! Hip-hop, 1980'lerde ka- ra ırkm pop müziği olarak ortaya çı- kan, sokak kültüründen kaynakla- nan, rap ve break-dancing'in de bu türe girdiği, canlı ritimli, yalın işle- meli müzik türü. Tabii ki bugün için teknoloji do- nanımlı. Sonuç olarak, J. S. Bach, yeni çağda D. J. Bach olarak karşı- mıza çıkabilecek mi? Sizlerin yargı- sma bırakıyorum sevgili okurlanm. evini(g boun.edu.tr Piazzoüa geleneğinin bugünkü temsilcisi Galliano. Galliano ve Portal ile doğaçlama Kültfir Servisi - Ar- jantinli bandoneon ustası tangocu Astor Piazzolla geleneğinin günümüzde- ki temsilcisi, akordeon vırtüözü Richard Galli- ano ve üflemeli çalgılar ustası Michel Portal'm oluşturdukJan "Blow lp!" projesi bu akşam, 19.30'da tş Sanat'ta. Galliano, akıl hocası, esın kaynağı, kısacası her şeyi olan Piazzolla'nın, Arjantin tangosuna yaptı- ğî kattanın aynını, Avru- pi folk müziğine yaptı. Müzikal bir geleneği ka- fasında yeniden tasarla- yarak modern duyarhğı yansıtmak için duygusal ûmnı genişletti ve A.-nerikan cazı doğaçla- masına açarak yeniden byat verdi. Aslında o fclktan çok bir caz mü- ziyeniydi; çizgüeri o ka- dar bulanıklaştırdı ki iki trz arasında aynm yap- ıuk neredeyse olanaksız hile geldi. Galliano, Fansa'nın tangoya bir Şanıtı" olan salon dans ırüziği Musette'in mo- dfrnleşme hareketinin de temsilcisi. Çok yönlü bir müzis- yaı olan Michel Portal fırklı müzik türlerini us- talıkla yorumluyor. Por- tal, Paris Konservatuva- n'ndan "Klarinet Birin- cilik Ödûlü" ile mezun oldu. 1960'h yıllar bo- yunca, büyük sanatçılara eşlik eden orkestralarda çaldı. Özgür cazın Fran- sa'ya gelmesiyle, bu tü- rün ilk yorumculanndan biri olan Portal, besteci kimliğini hiçbir zaman arka planda bırakmadı. Sinema ve televizyon için müzikler besteledi ve bu alanda üç Cesar Ödü- lü'ne değer görüldü. Defalarca sahnede ve plak kayıtlannda bir ara- ya gelen bu ikili, yeni oluşturdukJan sıra dışı "Blow Up" projesi için oldukça ilginç şeyler söy- lüyorlar: "Doğrusunu söylemek gerekirse ken- dimizi. Çingeneler gibi hissediyoruz. Piazzo- la'nın 'Liber Tango- su'ndan kendi bestele- rimize kadar uzanan geniş bir repertuvarı- mız var. Sahneye çıkı- yor ve içimizden geleni, o anın duygusuyla çalı- yoruz. Her seferinde farklı şeyler çıkıyor or- taya. Bu heyecan da konsere yansıyor." (021645415 55) İZDSO'nun özel konserinde saygı duruşu yapılmadı, Türk bestecisi çalınmadı Anma konserindeAta unutuldu ÖNDER KÜTAHYALI tZMİR - İZDSO'nun 8 Ka- sım akşamı şef Naci Özgüç yönetimınde verdiği "Ata- türk'ü Anma Haftası Özel Konseri"nin ertesinde aldı- ğım telefon, arkadaşlan adma konuşan bir emekli öğretmen- den geliyordu. Değerli eğitim- cimiz, deneyimli öğretmenle- re özgü bir tonlamayla Ata- türk'ün anıldığı dinletide, o büyük insanla ilgili hiçbir be- lirtinin bulunmadığından ya- kındı ve üzüldüklerini söyle- di. Hemen belirtelım, telefon- lar orkestramızın îzmir halkın- ca özenle izlendiğini, hazırla- dığı programlann tartışıldığını gösterir ve müzik sanatını sa- vunanlar açısından kıvanç ve- ricidir. Saygı duruşu gerekliydi Gerçekten de dinletiden ön- ce saygı duruşu yapılmalıydı. Içeriğin günün anlamıyla ör- tüşmesine özen gösterilmeliy- di. Atatürk'ün özlemi, ezgile- rimizin "genel son musiki ku- raüanna göre" işlenmesiydi. Bu bakımdan izlencede, çağ- daş Türk bestecilerinden seçil- miş bir yapıtın bulunması ye- nnde olurdu. Orkestramızın böylesi incelikleri göz önünde bulunduracağına inanıyoruz. Dinletinin odak noktası, Alexander Rudin'in seslen- dırdiğı A. Dvorak'ın Op. 104 si minör viyolonsel konçerto- suydu. Rudin büyük bir viyo- lonselci ve i>i bir müzikçi; tek- nik yönden sorunu yok. Böy- lece bütün gücüyle müziksel- liğe yöneliyor. Gerekli yerler- de çalgısından çıkardığı tonlar "Göksel" sözcüğü ile nitelen- dirilebilir. Yorumu romantik ve duyarlı. Şef Naci Özgüç ise bu konçertonun aynı zamanda bir senfoni olduğu gerçeğıni başanyla vurguladı. Orkestra- dan elde ettiği gürlükler derin- likli, bulduğu doruk noktalan etkiliydi. Ikinci yanda L. Van Beet- hoven'in Op. 67 do minör 5. Senfonisi seslendirildi. Beste- cinin senfonilerini iyi tanıyo- ruz. Bu nedenle son yorumla- nn çarpıcı etkiler bırakacak düzeyde olması gerek. Dinle- diğimiz seslendirme için aym şeyi söyleyemeyiz, ama önem- li bir aksama da yoktu. İZDSO'nun geçen haftaki dinletisinde ise şef Milen Natchev'di ve P. 1. Çaykovs- ki'nin iki yapıtını seslendirdi. Bestecinin Op. 35 re majör keman konçertosunda solocu Tayfun Bozok'tu. "Canzo- netta" başlıklı ikinci bölüme bakarak Bozok'un romantik duyarhlığı başanyla yansıttı- ğını söyleyebiliriz; ancak sa- natçı, birinci ve üçüncü bö- lümlerde teknik güçlüklerle karşılaştı. Hızlı pasajlann bir- çoğu net değildi. Aynca temiz olmayan sesler vardı. Üçüncü bölümdeki (allegro vivacissi- mo) halk ezgisinde oktavlar tutmadı. Böylece gerilimli bir yorum ortaya çıktı. Tek kusuru uzun olması İkinci yanda dinledığimiz yapıt, Çaykovski'nin Op. 58 "Manfred Senfonisi"ydi. Ana tema>ı duyuran fagotlar- la bas klarinet arasındaki ses- lerin sallantıh oluşu dışında yorum, epey heyecan vericiy- di. Orkestranın, özellikle de bakır üfleme çalgılann tınısı etkiliydi. Bence biricik kusur, yapıtın romantik döneme öz- gü, fakat bize göre gereksiz uzunluğuydu. Tayfun Bozok, "Dokuz Ey- lül Universitesi Senfoni Or- kestrası"mn (DESO) geçen e y efNaci Ozgüç yönetimindeki IZDSO, k Atatürk'ü Anma Haftası Özel Konseri'nde A. Dvorak'ın Op. 104 si minör viyolonsel konçertosunu ve L.Van Beethoven'in Op. 67 do minör 5. Senfonisi'ni seslendirdi. hafta DEÜ Sabancı Kültür Sa- rayı'nda verdiği dinletiye de solocu olarak katıldı ve Â. Vi- valdi'nin "Mevsimler" baş- lıklı konçertolannı seslendir- di. DESO bu kez oda orkestra- sı kimliğindeydi ve şefsiz çal- dı. Başkemancı Kartal Akıncı, topluluğu kemanıyla yönetti; bazı girişler de solocudan gel- di. Bozok'un barok döneme özgü biçeme bağh kalarak or- taya koyduğu yorum, tutarlı ve güzeldi. Orkestranın tınısı da temiz ve etkiliydi. Özelliklle ikinci konçertonun ("Yaz") son bö- lümündeki seslendirme çarpı- cı izlenimler bıraktı ve dinmek bilmeyen alkışlara teşekkür olarak yinelendi. DESO'nun attığı bu ilk adımlan, yeni ba- şanlann izleyeceğine inanıyo- ruz. GÜZELİNARDINDA BERTAN ONARAN Tapmakta Müzik Ne zaman bir camiye, kiliseye girsem, müziğin buralarda nasıl en güzel, en doyurucu biçimde yorumlanacağını düşünürdüm. Derken bu düşüm büyük ölçüde gerçekleşti: Şimdi artık Batı'da dinletilerin çoğu eski ya da ye- ni tapınaklarda gerçekleştiriliyor. Wilhelm Reich, çok haklı olarak, "Dinsel coş- ku, cinsel coşkunun kılık değiştirmesidir" der. Hıristıyan ınancında bu saptama, epey karma- şıklaştırılmış olsa da, öbürlerine göre daha orta- dadır: Insanlarşarkılarını, müziklennı Isa'ya, Mer- yem'e adamışlardır, adarlar; onlar için söylerler, çalarlar. Bizim camılerde coşkunun asıl hedefi hâlâ epey gizli; Tanrı'nın oğlu (insan) ancak Alevi türkülerin- de, semahlarında kendine yer bulabilmiş. Dünyanın dört bir yanında doğa ötesine sığın- ma, bütün kestirimlerin tersine, artan oranda ço- ğaldığına göre, müziği ya da bütün öbür sanat- sal anlatımlan asıl seslendiği kişıye, insana dön- dürme daha epey zaman alacağa benziyor. Fransızların Mezzo ve Klasik müzik kanalla- rında izleyip dinlediğim yorumlarda, duvarlarda, renkli cam resimlerinde hâlâ Isa-Meryem söylen- celeri çoğunlukta; işin asıl düşündürücü kaygı verici yanı, günümüz yorumcu ve dinleyicilerinin o söylencelere canla başla inanıyor olmaları ya da öyle gözükmeleri. Bütün ölmuş kişiye ağıtlarda, messelerde, as- lında insana, başka birdeyişle "can"a, dolayısıy- la bütün canların yaratıcısı "evren"e seslendiği- mizi unutmuş, sakallı sakalsız, varsayımsal bir varlığa yakarmaktayız. Bereket Beethoven'in "Neşeye övgü"sü, Carl Orf'un "Carmina Burana"s\ gibi yapıtlar da var. Onların bu ses yansıtımı açısından yetkin, alabil- diğine süslü uzamlarda yorumu, dınlenmesi ger- çekten arıtıcı, yücelticı. Gerçi bizim Aya Irini gibi eski tapınaktan dö- nüştürülmüş yerlerde başka bir sakıncanın acısı çekiliyor: Zamanla ses yansıtımın bozulması, ala- nın derinliği, dinletinin tapınağın her köşesine ay- nı doyuruculukta aktarılmasını önlüyor. Fransız kanallanndaki dinletilerin düzenlendiği tapınak- larda ses aktarımını nasıl çözmüşler bilmiyorum elbet; ama görünen yüzler tedirgin, hoşnutsuz değil, demek ki işitebiliyorlar. Ozlediğim yorumlara iki güzel örnek, Georges Pretre yönetimindeki orkestranın eşlığinde yo- rumlanan Mozart ın korno, obua ve klarinet kon- çertolarıydı. Araya Isa'yla Meryem'i katmamış bu ışıl ışılsevinççığlıklan..yorumlandıklan tapınağın yumuşacık aydınlatılmış kucağında, dinleyene sanırım ana karnı sıcaklığını yeniden yaşatıyordu. İkinci sevindirici örnek, yine böyle özenli bir ki- lisede ünlü piyano yorumcusu Lazar Berman'ın yorumladığı Lizst besteleriydi. Gerçi yaşama enerjisi yanardağ gibi fışkıran, buna uygun ten- sel seviyi yaşayamayınca kurtuluşu kilisede, Mer- yem'in kollarında arayan (bulabilmiş midir aca- ba?) Lizst'in yapıtlarında dinsel adlarla tatlar ağır basar belki, ama ben onları yetenekli bir insanın yüce sevı şiirleri olarak dinledim. Buna karşılık, ancak bu müzik kanalları aracı- lığıyla tanıyabildiğim Maria Joao Pires, dinleti- sıni bildiğimiz salonlardan birinde verip Schu- bert yorumladığında, doğrusu keyfime diyecek yoktu. Maria tam gönlüme göre bir yorumcuydu: Son derece yalın giyınmışti; utangaç bile sayılabilirdi; gelip abartısız bir selam verdi, oturdu, hiç göste- riş yapmadan çalmaya başladı. Çoğu kez gözle- rı kapalıydı. Neredeyse kucaklayacakmışgıbı eği- liyordu tuşlara. öteden beri, sanatı, o arada elbet müziği, ta- pınmanın en an bıçimi sayar, dolayısıyla gösteri ya da dinletilerin tapınır gibi ızlenmesıni severim. Piries'in dinletısi, duyarlı kişiliği gerçek bir ka- zanım, bir şölendi. O gün hazır değildim, banda çekemedim, ama bu kanallar, dınletilen yıneliyor- lar: Nasılsa rastlar, evimize buyur ederim. Doğrusu, dinleti ve gösteri salonlarındaki ha- va, buralara gelenler öyle değişti; yukarda sözü- nü ettiğim gerçek tapınmadan öyle uzaklaştılar ki, benım gibilere ancak televizyon kaldı: Bizim evde Mozart'ı istediğim gıbı dinleyebilıyor, Be- jart'ın doya doya tadını çıkarabiliyorum; ayrıca, armağanların en büyuğu, kasete çekip her iste- diğim zaman yeniden tadabiliyorum. Yaşasın televolenin dışında işlere de yarayan televizyon! BUGUN • BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ, ALBERT LONG HALL'da saat 19.30'da Allegri Yayh Çalgılar Dörtlüsü dinletısi. (0 212 287 02 32) M KADIKÖY HALK EĞİTİM MERKEZt'nde 20.30'da Akbank Oda Orkestrası konseri. (0 212 252 35 00) • tZDSO tSMET ÎNÖM) SANAT MERKEZt'nde 20.30'da Burçin Büke piyano dinletisi. (0 232 489 09 26) • BABYLON'da 21.30'da Laço Tayfa konseri. (0 212 292 73 68) • NARDİS-JAZZ CLUB'da Yansımalar grubunun konseri. (0 212 244 63 27) • YEREBATAN SARMCI'nda saat 14.00'te Ramazan tlahileri dinletisi. (0 212 522 12 59) • BÎLGİÜNÎVERSİTESİ KUŞTEPE KAMPUSU'nda 19.30'da Alejandro Gonzales Inarriru'nun Paramparça: Aşklar ve Köpekler' filmi. (0 212 293 5010) • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 19.00'da, Geza von Bolvary'nin Büyük Aşk Gecesi' adlı fihninin gösterimi. (6 212 249 20 09) • ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda 19.00'da 'tnanan tle Inanmayan adlı filmin gösterimi yapılacak. (0 212 249 09 45) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.00'da Prof. Dr. Iskender Pala'dan Divan Şiiri dinletisi. (0 212 293 12 70) ANKAM CAZ RSTİVAÜIIDE BUGÜN • BİLKENT KONSER SALONU'nda Roland Batık' konseri saat 20.00'de (0 312 448 03 84)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle