19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30CAK2002SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ÜNÜGÜNÜN ADAMI TURHAN SELÇUK H E V E r ^Kl ı M \ DM Ğ-M M £>£, " KARAKTERİ KARAKTERSIZLİK OLAN ACELE ÎŞE GOZLUKLU SAMİ'NN HARIKULÂDE KIVIRTMALARI ÎEKMILI BİRDEN Çalkantılardan çöküşeSovyetler Birliği, kendisine bağımlı Doğu Avnıpa ülkeleri, bir başka deyiş- le, bütün Sovyet "împaratorluğu". 1987'den,özellikle 1988'denbaşlayarak, ekonomik. siyasal ve manevî olmak üze- re "üçtü bir bunahm'"ın bütün etkileriy- le yüz yüzedir. Bir on yıldan fazla bir za- mandır kendisini tehdit eden bu bunahm, gjtgide artmaktadır da. Her şey. durumu ağırlaştırmakta seferber olmuştur: Eski sistem işlemez haldedir; partinin "re- formcular"'ı ılımlı ve beceriksizdirler; reformcu politika, hasımlannca bile bi- le kösteklenmektedir; sivil toplum sabır- sızdır ve radikaldir; hükümetlerin -özel- likle Batı'ya- borçlan ezici bir ağırhkta- dır; ve 1988'de Ermenistan depremi gi- bi korkunç doğal felaketler de çıkage- lir... Özetle, 1988'den beri, "imparator- hık". kendisini yere serecek güçlerce sar- sılmaktadır. Bir çalfcantılar ortamında Daha da şaşırücı, giderek kaygılandı- ncı olanı şudur Uzun süredir hareketsiz diye bilinen bu imparatorluk, birden dört bir yandan silkelenir olur: çeşitli halkla- nn gösterileriyle çalkalanır. Imparatorluğun hemen her yanında, sivil toplumun belli bir örgütleniş içinde olduğu da görülür. Sivil toplumda bunlar olurken, ko- münist iktidann temsilcileri de, kolla- nnı kavuşturup oturmazlar: Kimisi, yük- selen dalgaya karşı basunnaya girişir, ki- misi de tersine, kendi yaranna kanalize etmek ister. Gorbaçev'in tutumu da böy- ledir. Tasansını gerçekleştinnede dö- nüm noktasina geldiğikanısmdadır: Hal- kın sabırsızlığı ayyukaçıkmıştır; sol'un- da. reformlann yavaşlığı ve etkisizliği eleştirilip durulur, sağ'ında ise impara- torluğu ve komünizmi sattığı suçlama- sı altındadır. Bir sıçrayışta bulunmaz, içerde bir başan kazanmazsa, kaybetmiştir dava- yı. Merkez Komitesi önünde, 29 Hazi- ran 1988"de şöyleder: "VakitdarakJı.bir yıl bitmeden her şeyi yapmah.'" Ne var ki, başanlan sadece dışandadır: Afga- nistan'dan Sovyet birliklerini çeker; An- gola'da, Namibya'da anlaşmaya gider ve Irak'la Iran arasında ateşkesi sağlar. Ama, ona karşılık, iktisadî reform tasa- nlan kumagömülür ve iaşe sorunlan dra- matik olur çıkar. Gorbaçev'in dışında, Macaristan ve Fotonya yöneticîeri yapısal reformlara gö- nül gezdirip muhalefetin birparça yumu- şak bölümüyle uzlaşarak. dizginleri elin- de tutmak isterler. Örneğin, Polonya'da General Jaruzefcki. 1988'de Davanışma ile görüşmeleri başlatır. Ama onlann ter- sine, Prag'da, E>oğu Berlin'de, Sofya'da, Bükreş'te yöoeticiler, gelişmelere ayak uy- durmayı, sivil toplumla her türlü diyalo- ğu mutlak olarak reddederler. Dört ülke- nin dördünde de eğilim, sertlik yönünde- dir ve Gorbaçev'in karşısında bir tutum içindedirler. Bu devletlerde yöneticiler bu durumdayken, dışardakiler, Banlı dev- letler, insan haklan ihlallerine karşı çıkar ve Macaristan"la Polonya'da '4 yeniBkçi- ter"ı malî ve iktisadî olarak desteklerler; Piapa H. Jean-Paul da, sistemin liberal- Sovyetler Birliği Niçin ve Nasıl Çöl SERVER TANILLI leşmesini yüreklendınr du- rur. Sadece Gorbaçev. müda- hale etmeyi reddeder sürek- li. 1988-1989 kışı ile 1989 ilkbahannda siyasal çoğul- culuk lehinde eylemler yo- ğunlaşır. Sovyetler Birli- ği'nde anayasa reformu so- nucu, yeni parlamentoda ile- rici gruplar yerlerini alırlar: Macaristan'da çokpartililiğe geçişin yolu açıhr; Polon- ya'da ilk seçimlerden sonra kurulan hükümette 24 üye- den 13'üDayanışma'dandır. Başka yerlerdekı gelışmele- rin de gösterdiği şudur Ko- münist Parti'nin tekeline son verilmiştir ve komünist obna- yan örgütlenişler gelişmek- tedir. Bütün bu ülkelerin çoğun- da bir görülen de şudur: Ulu- sal haklann tanınması yo- lunda bir baskı vardır. Kısa- cası, Sovyetler Birliği'nde olduğu gibi Yugoslavya'da da. federal kavramı pek cid- dî yaralar almıştır. Hemen her ülkede serbest seçimler yaygınlaşır. Alman Demok- ratik Cumhuriyeti'nde, re- formlara ek olarak sınırlar ötesme geçiş hakkı falan der- ken, 1989'un9Kasım'ıru 10 Kasım'a bağlayan gece. Ba- tı Berlin'i Doğu Berlin'den ayıran duvar, birkaç saatte yıkılır: ve iki Almanya'mn birleşmesine giden yol açı- lır. Almanya'daki bu olayla- nn, bütün dünyada ve özel- likle Doğu Avrupa'nın "kar- deşülkeler''ınde çarpıcı etki- leri olur. Prag'da, yoğun halk gösterileri, birkaç günde "kadife eDer de\Tİmi"ne vanr; Muhalefet, parti ve devletin yöne- ticilerini istifaya zorlayarak, \aslas Ha- vel,Gustav Husak ın yerine Cumhurbaş- kanı olur. Bulgaristan'da Todor Jivkov da, yerini bir komünist reformcuya bıra- kacaktır; ne var ki o da bir yedi ay sonra (6 Temmuz 1990) aynlmak zorunda ka- lacak ve yerine, Demokratik Güçler Bir- liği'ninliderifdozof JeüoJetev geçecek- tir. "Kardeş ûlkeler'"dekı bu ateşten tu- tuşmayan bir Romanya kalmışnr; sonun- da orada da, 1989 Aralık'ının ikinci ya- nsında patlayan Romanya u devrim"i, içine komplo ve halk ayaklanması da ka- nşmış olarak. "Conducatoi"" Çaviışes- ku'yu ve rejimi silip süpürür. Son patlavıs Gorbaçev, Amlar'ına eklediği bir not- LJ zun süredir hareketsiz diye bilinen bu imparatorluk, birden dört bir yandan silkelenir olur; çeşitli halkların gösterileriyle çalkalanır. împaratorluğun hemen her yanında, sivil toplumun belli bir örgütleniş içinde olduğu da görülür. var ki, bütün bu tasanlar ve yasalar, gerçekleşme ve uy- gulamada, tutucu hiziplerin muhalefetiyle karşılaşır. Si- lahsızlanmadan ve özellıkle de Doğu AvTupa uydu ülke- lerin kaybından dolayı pek sarsümış olan asker-sanayi- ci kompleksi de kopar ken- disinden. Öte yandan Birli- ğin yapısı üstüne reform, hem Rusya'da hem de Birli- ğe dağılmış Rus azınlıkta korkuuyandınr. Federasyo- nun cumhuriyetleri arasında gelişen ulusal bağımsızlık hareketlerine karşı olan So- yuz grubu, yeni Sovyet par- lamentosundaki temsikilerin üçte birini toplar. Iktidardaki ekibin karşı- laştığı sorunlar arasında en tehlikeli olanı mfliiyetler so- runudur çünkü bizzat Sov- yetler Birliği'nin varlığını tehlikeye düşürmektedir. Bu açıdan Baltık devletleri be- lirieyici bir rol oynarlar. Ni- tekim 1990'da Litvanya, Es- tonya, Letonya, arka arkaya bağımsızlıklannı ilan eder- ler. Gorbaçev, hareket öteki cumhuriyetlere de sıçrama- sın diye bu kararlan mah- kûm eder. Birük Antlaşma- sı'nın sorunlan çözeceğini söyler. Bunun için, zor dı- şında her araca başvurur; çünkü zor kullanmanın mil- İiyetçiler ile federahstler ara- sında uçurum açacağı görü- şündedir. Ne var ki, biran ge- lir, zora da başvurulur. Başvurulur ama, Birliğin de ölüm karan olur bu! Kendisini aruk iktidardan uzaklaştır- maktanbaşka şey düşünmeyen bu aman- sız muhalefetlerin kıskacında, Gorbaçev, sırtını Batı'ya dayamak isterken, iktida- nnı da durmadan güçlendirmeye çahşır. Batı. çeşitli nedenlerle destek vermez. Ama Gorbaçev^debirbaşkanhkrejimi kur- mayı başanr; anayasa değişiklikleriyle, neredeyse sınırsız yetkiler edinir. Ne var ki, hiçbir sorunu çözmez bu. O da, 1990 ve 1991 yıllannda, sol'la sağ arasında tehlikeli birdenge oyununa kalkar. Bir ka- os ortammda, reformlar biryandan da kös- teklenir. Herşeyekarşın 1991 Temmuz'undakıl- çıkh birkonudaanlaşmayavanlır Bağım- sızhk isteyen dokuz cumhuriyetin (Azer- baycan, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kır- gızistan, Uzbekistan. Rusya, Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna) başkanlan arasında yeni bir Birlik Anüaşması yapı- Komünist rejimlerin dağıhşının sonuçlannı ölçınek, o kadar kola> de- ğüdir. Bu çöküşün, heie yol açöğı anî ideotojik iflasm, günümüzde ve ge- lecek kuşaklann bUmcinde derin \ankılannı gözden uzak tutamaviz. ta şunlan söylüyor: "(ftrestroyka'mıı) üçüncü dönemi, 1990 ve 1991 yıBan, diz- ginlerinden boşandırdığımız sosyal, utu- sal ve styasai güçler arasmdaki mücade- lenindoruknoktasıoklu.r Dürüst bırsap- tama! Sovyet lideri, iki yıl boyunca, git- gide genişleyip saldırganlaşan, ama dur- duramadığı gibi kanalize de edemediği bir muhalefetie yüz yüze gelir. Gerçekten. ortaya dökülmüş onca gü- cün ortak birtek noktası vardır: Onun po- litikasına ya da kişiliğine düşmanlık! 1990'da Yüce Sovyet'inbaşkanlığına se- çildikten sonra güçlenen Boris YeHsin'i izleyen ilerici akırrun, durup durup eleş- tirdiği şudur: Reformlann yavaşlığı ve ılımlılığı! Bununla beraber. kaçınılmaz şeylerdir de bunlar: Toprakta ömür boyu kiracıhğa izin: çok partililiğin kabulü: "denetimlipazarekonomisr ilkesi; fiyat- lann serbest bırakılması; "BağmscCum- huriy«tler KrBği'' üstüne antlaşma... Ne lır. Antlaşma, 15 Ağustos'ta ilan edilir, 20 Ağustos'ta da imzalanacaktır. Ancak, 19 Ağustos 1991 'de, olağanüstü hal için kurulan bir Devlet Komitesi, Gorbaçev'i "sağfak nedenivie'' görev yapamaz diye ilan eder; altı ay için sıkı yönetim getirir, sansürü tekrar koyar ve bütün gösterile- ri yasaklar. Ne var ki, çok geçmeden ter- sine döner darbe. Yeltsin, Komite'nin ka- rarlannı yasadışı ilan eder, ordulann ko- mutasını eline alır ve darbeye karşı bin- lerce gösterici Leningrad ve Moskova caddelerini istila eder. Gorbaçev, 21-22 Ağustos gecesi Moskova'ya döner ama, çabucakanlar ki, iktidar, "kurtana" Bo- ris Yeltsin'ın ellerindedir artık. Yeltsin de, 23 Ağustos'ta bir kararla; Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin etkinlÜderi- ni askıya alır ve böylece Gorbaçev'i ge- nel sekreterlikten aynlmaya zorlar. 1991 yılının ikinci sömestresi, baştan aşağıya Birliğin çeşitli cumhuriyetlerinin geleceği üstüne görüşmelerle doludur. Söz konusu cumhuriyetler, darbenin he- men ertesınde bağımsızlıklannı ilan et- mişlerdir. Gorbaçev ise. Federasyonun yenidenyapılanması tasanlannm içine gö- mülür. Oysa, dizginler Yeltsin'in elinde- dir: O da. Rusya'nın. Sovyetler Birli- ği'nin gücüne mirasçı olabileceğine ak- lı yattığında, Federasyonun geleceğini umursamaz.RubkoD8Arakkl99rdeke- sin olarak aşılır. Yeltsin'le Ukrayna ve Beyaz Rusya başkanlan Mınsk'te toplandıklannda. şu- nu saptarlar: Sovyetler Birliği yoktur ar- ük; eski Sovyetler Birliği'nin bütün dev- letlerine açık, birBagnnszDevktkrTop- luluğu kurmaya karar verirler. Eski bir- liğin devletleri de, Balhk devletleri ile Gürcistan dışında, 21 Aralık'ta Alma- Ata'da, yeni topluluğa girmeyi kabul ederler. Dört gün sonra, Gorbaçev istifa- sını verir. Sovyetler Birliği, tarihe kanş- mıştır; onu, bir başka federal komünist devlet, Yugoslavya izleyecektir. Ne sövlenecektlr son olarak? Komünistrejimlerindağıhşının sonuç- lannı ölçmek, o kadar kolay değildir. Bu çöküşün, hele yol açtıgı anî ideolojik if- lasın, günümüzde ve gelecek kuşaklann bilincinde derin yankılannı gözden uzak tutamayız. Öte yandan, jeopolitik açı- dan. söz konusu çöküş, bir başka köklü geBşmeyegöturmüş dunmıda: Sovyetler Birliği. Yugoslavya, Çekoslov^kya gjbi, birçok devletler bölünüp parçalanırken, iki devlet de Almanya'nın şahsında bir- leşti. Askeri ve ekonomik nitelikte dev- letler arası büyük toplaşmalar, ya parça- lanıp yok oldu (COMECON) ya da ye- ni bir gelişmeye uymak zorunda (NATO). Son olarak, tkinci Dünya Savaşı'ndan beri, iki süper gücün tekeli üstüne kuru- lu uluslararası ılışkıler sistemi, onlardan birinin silinişi ile baştan aşağıya altüst ol- muş durumdadır: bu ise, yeni bir dünya düzenine götürecektir zonınlu olarak. Sovyetler Birliği'nin tarihi ise dersler- le dolu olarak kalacaktır. YARIN: DERSLERLE DOLU BİRTARİH Intemetinenün- lü hackerlerinden Kevin Mrtnick'in artık FBI'da çaltş- maya başladığı öne sürülüyor. Bu haber geçen yılın sonunda iddialı olarak pek çok al- ternatif haber si- tesinde yer aldı. Amerikan poli- sini ve adalet sistemini uzun süre meşgul eden Ke- vin Mitnick, ABD'nin büyük telefon şirketlerinden birinin bilgisayar sistemini hack etmek suçundan dört buçuk yıl hapis cezası almıştı. 1995 yılında tutuklanan ve 1999'da serbest bı- rakılan Mitnick'in 2003 yılının Ocak ayına kadar bil- gisayar kullanması, bilgısayarla ilgili bir işte çalış- ması, hatta gözet'm memurunun izni olmadan bil- Küresel Devlet Suçlarıgisayar teknolojisı ile ilgili yazı yazması bıle yasak. Mitnick'in FBI'da çalıştığı söylentisi doğru da ola- biiiryanltş da. Burada önemli olan, bir hackerin bir devlet kurumu tarafından işe alınıyor olması. Bu bi- ze bir anlamda devlet kurumlannın da, en korkru- ğu hackerterden yararlanmayı tercih ettiğini gös- teriyor. 12 Aralık günü dünyanın 6 ülkesinde bir- çok eve aynı anda baskın düzenlendi. Intemet ve bilgisayar korsanlanna karşı olduğu belirtilen bu bas- kınlann yapıldığı evlerin bir senedır izlendiği öne sü- rülüyor. Operasyonun en ilginç yönlerinden birisi- nin ise FBI ajanlannın girdikleri birevde etkisiz ha- le getirdikleri genç kızın kod ismini kullanarak üç saat boyunca internette chat yaptıklan. Daha son- ra ise bu üç saat süresince topladıklan bilgilerce başka evlere de baskınlar düzenledikleri.27 ABD şehri ve Avustralya, Ingiltere, Kanada, Rnlandiya ve Norveç'te gerçekleştirilen operasyonlar sonu- cunda 5 önemli 'korsan'ın tutuklandığı ve kaçak yazılımlartadolu 130 bilgisayann ele geçirildiği be- lirtildi. Intemette yayın yapan bağımsız haber gruplan ise operasyonun 20 ülkede yapıldıginı öne sürü- yor. Işin ilginci operasyonun başındaki isim olan FBI yöneticisi John Ashcroft'un başına hackerlerin ödül koyması. 11 Eylül saldınsının ardından ABD'de, terörte mücadele adına, FBI'ya ve polise e-posta ve intemet hareketlerini izleme izni verilmesinin bu operasyonun dogmasına neden olduğu öne sü- rülüyor. Bu iki olayda sorgulanması gereken önem- li olgular var. Acaba Kevin Mitnick'i bir dönemin en azılı terö- risti ilan eden ABD, şimdi onu itirafçı statüsüne mi sokuyor? Kevin Mitnick'in onuriu bir davranış ser- gileyip böyte bir teklif varsa eğer geri çevirdiğini var- saysak bile, bu olgu bize ABD ve başka kurumla- nn bir anlamda itirafçılar ile çalıştığını söylüyor. En kolay yöntemlerden birisi, başa çıkamadığımız düşmanı satın almak değil midir? İkinci olay ise bize daha başka bir yasa dışılığı gösteriyor. Resmi görevlilerte işbirlıği yapmayan hac- kerteri kelepçeleyip bir kenara oturtup onun bilgi- sayanndan arkadaşlan ile konuşup onlann yerle- rini saptamak ne kadaryasal? Hatta bu görüşmeden elde editen bikjilerle başka insanlan tutuklamak, ken- di koyduklan yasalarla ne kadar örtüşüyor? Yinelemekte yarar var, operasyon öncesinde bu gençlerin 12 ay boyunca intemetteki her hareket- leri iztenmiş. Resmi açıklamalara göre sadece 5 kişi tutuklanmış. Fakat polis tarafından tutuklanmayan ve serbest bırakılan, ancak bilgisayarlanna el konulan çeşitli ülketerde yaşayan yüzlerce genç var. Şimdi yanıt aranacak asıl soru şöyle olmalı: Böy- lesi bir küresel operasyon karşısında mağdurolanın haklan nasıl korunacak? DUZYAZI ORHAN BtRGÎT HakAramaDenlenŞesL.. Doğalgaz fiyatlan için tüketicinin haklı sesi yük- selmeseydi, ne yazık ki, hükümet derin uykusuna, Ankara, Istanbul ve Kocaeli büyükşehir belediyele- ri de soygunu sürdürmeye devam edeceklerdi. Bu üç kentin büyükşenir betediyeleri, doğalgaz da- ğıtımında kendi yan şirketleri aracılığı ile tekel ko- numundalar. Bir başka tekel de doğalgazın hem dı- şalımında, hem de bu üç kent dışında Bursa ve Es- kişehir'de tüketicilere doğrudan dağıtım konuların- daki işlevi ile BOTAŞ. Dün başkentte Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan- lığı'ndaki doğalgaz doruğu sürerken Türkmenistan Cumhurbaşkanı'nın ülkesinde bir Türk işadamının kurduğu tekstil fabrikasının açılış töreninde yaptığı konuşma sırastnda, Ankara'ya yönelik sitemleri de ajansların ekranlarına düşüyordu. Türkmenbaşı, öteden beri kendi doğalgazının daha ucuz olması- na karşın Türkiye'nin Rusya ve Iran'dan pahalı gaz alışından şikâyetçidir. "65 dolardan." Biz kaça alıyoruz, bunu tam olarak bilenimiz yok. Sorulduğu zaman ilgililer uluslararası bir anlaşma- nın, fiyatlan açıklamaya engel oluşundan söz edi- yoriar. Ama öte yandan gazı üreten bir ülke, "Ben daha ucuza verebilirim, Türkmenistan sınınnda 45 dolardan" diyor ve dahası, dağıtımı, ülkenin en bü- yük üç kentini elinde tutan üç Büyükşehir Beledi- yesi, hemşerilerinin bu zoaınlu ısınma ihtiyacı için cuma günü de sözünü ettiğimiz şekilde her yıl ar- tan kâr paylannı faturalara ekleyebiliyor. Ve yine, ancak bu giderek artan fiyatlar üzerinde- ki tartışma sırasında Malıye Bakanlığı'nın hazıriadı- ğı KDV değeriendirmelennde, halkın ısınma mad- desinin "lüks" olarak nitelendırildiğini gözlerimiz fal- taşı gibi açılarak öğrenıyoruz. Tüketicinin ayak sesleri... Ta ki, her ay evlere gelen faturalar, el yakmak şöy- le dursun, artık ödenemez kadar yükselen rakam- lara ulaşıncaya ve bu durum halkın avukatlığını üst- lenen kimi gazetelerce ele alınıncaya kadar... BO- TAŞ'ın bağlı olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan- lığı, sorunu kıvırtan büyükşehir belediye başkanla- n ile televizyonlarda tartışma gibi, kimi başkanlann polemik heveslerinin tuzaklanna düşmeden, konu- yu dünkü doruk toplantısına getirmek gibi akılcı bir yolu seçiyor. O toplantı öncesinde bile, sayın başkanlann her birisi ayn tellerden, ama telaşlı bir konser öncesinin saz akortu ile meşgul olduklannı ortaya koyuyoriar. Dünkü "M////yef"in haberine göre, Ankara'daAfe- lih Gökçek, tatil günü dememiş, EGO görevlilerini çalıştırarak 422 bin 590 lıradan hazırianmış fatura- lan abonelere göndenmiştir. Istanbul Başkanı Gürtuna'ya göre, İGDAŞ bu iş- ten kâr şöyle dursun, neredeyse zarar etmektedir ve şayet fiyatlan indirme yükümlülüğü belediyele- rin omuzunda bırakılırsa yatınmlar duracaktır. lyi de Sayın Gürtuna, İGDAŞ gibi hem tekel ko- numunda, hem bu işten kâr etmeyen bir kuruluşun çok pahalı hazırianıp basıldığı ele alınır alınmaz bel- li olan özel dergileri niçin çıkarttığını, yandaş TV ka- nallanna reklam verme gereğini niçin duyduğunu na- sıl açıklayacaktır? "Gözcü" gazetesine göre şirke- tin sadece, tanıtım film, dergi ve boyama kitabına ödediği 1 trilyon 662 milyar liradır. Ali Müfrt Gürtu- na, bu parayı bile faturalardan düşmüş olsa, daha akıllı bir iş yapmaz mıydı? Kimi büyükşehir belediyelerinin nasıl yâran kayı- ncılığı yaptığını bilmek için, Istanbul'a Fransa'dan gül ithal edildiğini anımsamak bile yeteriidir. Tam bir kayıkçı kavgası.. Dünkü doruğun, özellikle bazı belediye başkan- lan ile BOTAŞ bürokratlan arasında tam bir kayıkçı kavgası halinde geçtiği ve tarafların sorumluluğu birbirierinin omuzlanna atmak için seslerin yüksel- diği bildiriliyordu. Kimin haklı, kimlerin haksız olduğunu değil, tüke- ticinin artk "hakkını arama" ihtiyacını duyduğunu söy- lemeliyiz. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Er- doğan Bilenser, dünkü toplantıya girerken galiba en doğru özeti yapıyor ve doğalgaz doruğunun tü- keticinin zaferi olduğunu söylüyor. İster Ankara ve Istanbul belediye başkanlannın it- tifakı, bütün sorumluluğu Maliye Bakanlığı'nın yüz- de 18'lik KDV oranına bağlamış olsun, isterse Ko- caeli Belediye Başkanı Sefa Sirmen kendi payına yüzde 50'lik bir indirim yapabileceğini söylemiş ol- sun, şimdilik ortada elle tutulur sonuç, tüketicinin hakkını aramak için ayağa kalkmakta oluşudur. Ayağa kalkan tüketicinin önüne belediye başka- nı mı, yoksa BOTAŞ yöneticisi ya da Maliye Baka- nı mı çıkar, onu ben bilmiyorum. Benim görebildiğim, doruk, halkı tatmin edici bir biçimde sonuçlanmaz ise tüketicilerin haklannı Re- kabet Kurulu'nda ya da başka yargı yollannda ara- yacağıdır. Tam bir rastlantı olmalı... Sayın Cumhurbaşkanı da, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi'nin bazı bi- rimlerinin Iskenderun'dan Antakya'ya nakledilişini şi- kâyet konusu yapan bir milletvekiline. "Hakkınızı adalet yolu ile arasanıza" tavsiyesini yapıyor. Faks: 0212-677 07 62 obirgrtle kolay net. ÎSTANBUL ÜNÎVERSÎTESÎ REKTÖRLÜĞÜ AYDINLANMA KONFERANSLARI No:09 Konuşmacı Ühan SELÇUK Konu: Küreselleşme EğUiminde Yandaş ve Karşıt Görüşler Gün : 09 Ocak 2002 Çarşamba Saat : 15.00 Yer : I.Ü. Fen Fakültesi Konferans Salonu (Ord. Prof. Dr. Cemil BtLSEL) Âydınkk Yannlar Özlemi tçindeki Tüm Yurttaşlarımız Davetlidir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle