25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8AYFA CUMHURİYET 7EYLÜL2001CUMA 8 HABERLER Şu Ege'nin kyısını, ovasını, dağan, bayınıu, çayuvu adım athm,yudumyudum dolaşjyorum Ayağı yanmış itgibi...OhbeL Şu Ege'nin kıyısını, ovasını, dağını, bayınnı. çayınnı adım adım, yudum yudum dolaşıyorum. Gerçi Ege'nin, ağır ağır "Akdenizleştiğr, Kuşadası'nm güneyi kaldı. Ama olsun. Onu da bir başka seferde adımlanm. On bır aylık masa başma kasılıp ve kısıhp kalmışlığın acısını çıkardım gibi. Üstelik bu yaptıklanmı gazete yönetimine "çahşjyorum" diye yutturdum gibi geliyor bana. Evet, on gündür Ege'de fir dönüyorum. Güzelim bir Ege deyimiyle söylersek "Ayağı yanmış it gö)i"yim."Engnı Çetebi'nin Yol Notian"nı okuyorsanız, farkuıdasuıızdır. önce kıyılan elden geçirdim. Ardından Büyük Menderes Ovası'nı şöyle dörtnala dolanıp, Küçük Menderes Ovası'na daldım. O ova daha torpüli. Doğal. Doğup büyüdüğûn topraklar da torpilli olmayacaksa neresi olacak? Küçük Menderes Ovası'nnı en sonundan dönüşe geçince, geldiğim yolu gerisin geri gitmedim tabii. Bozdağ'a vurdum. Bozdağ: Ege'nin en yüksek dağı. Homeros'ta o, Tmolos dıye anılır. Biliyorsunuz, Tmolos'un tepesine yakın ulu çınarlann ve kestanelerin koruyan ve kollayan gölgelerinin altında çoban tann Pan ile güneş tannsı Apollon yanştılar. Pan'ın flütü (bence kavalı) kibirli Apollon'un lir'ini yendi. Yargıç, kral Midas'tı. Sarp'ı başkent edinmiş Lidya kralı Midas. 'Efe. hlncl, tuırdan dopdooru yörüyüvee...' Apollon yenilgiyi sindiremedi, Midas'a eşek kulaklan taktı. lşte tam orada, yanşmannı yapıldığı çınarlann altında bir mola verdim. Yolunuz Bozdağ'a düşerse, köylülere mitologyaya dayanıp yol sormayın. Ola ki bilmeyen çıkar. "Mermeroluk'a nereden gkterim" diye sorun. Yanıt çabuk gelecektir - Efe, hincL hurdan dopdooru yörüyüvee. O goca çınann yanından solu saprvee. Meemeoiuk annacına çıkıvcecek" (Çevirisi: Efe, şimdi, şurdan doğru ilerle. Kocaman çınann yanından sola sap. Mermeroluk tam karşına çıkacak). Ben oralann çocuğuyum. Yol sormadan Mermeroluk'a ulaştım. Ulu ağaçlann altına zeybek usulü bağdaş kurup çöktüm. Çuıarlann bitmeyen hışırtısından kolay seçümiyor ama, yine de Pan'uı sesini duydum ve kûlak kabarttun. Güngör Dilmen'in dizeleriyle Apollo'ya meydan okuyordu: u Ben Pan / Doğanın kudredi sesi / Boşhıklan artlayan çığlıklardan kuruyorum musikimi. / Gergin susuşlardan, kahkaha aralanndan. / Yeşiiin karanhktan koptuğu an / ben vanm: PanL" Ben Pan'dan yanayun. Bir selam sarkıtıp yeniden yola çıktım. Bozdağ'a güney yamacından çıkmıştım, kuzey yamacından Engin Çelem nin yol notlan A Y D I N %Sn bir aylık masa başına kasılıp ve kısıhp kalmışlığın acısını çıkardım gibi. Üstelik bu yaptıklanmı gazete yönetimine "çalışıyorum" diye yutturdum gibi geliyor bana. Evet, on gündür Ege'de fir dönüyorum. Güzelim bir Ege deyimiyle söylersek "Ayağı yanmış it gibi"yim. Yola çıktığımdan beri, trafik polisleri yüzünden uğradığım görev zaran 80 milyon lirayı çoktan aştı ve önümde daha yüzlerce kilometre var. Neyse... Bu konunun daha fazla aynntısına girmek istemiyorum, çünkü bu yazıyı sizin yanınız sıra karımında okuduğuna ilişkin bazı duyumlar aldıin. O yüzden geçelim. iniyorum. Önümde bir başka Ege ovası ve binyıllar boyunca o ovayı açan büklüm büklüm: GedizL Ovaya indiğin yerde şimdi yıkıntılan kalmış başkent Sarp yanyor. Bir selam da yargıcı kral Midas'a sarkıtıp arabanın bumunu Batı'ya, denize doğru çevirdim. '. ~ . ünlü ve sanlı birfcöprfl:oedlı Turgutlu'yu az geçince anayolu bırakıp, direksiyonu Manisa yönüne lardun. Incecik yolun iki yanı, kurutulmak için tarlalara boydan boya serilmiş altın sansı çekirdeksiz üzüm ya da ateş kırmızısı acı biberlerle bir renk cümbüşü. Arada kütlüsü fişkırmış pamuk tarlalannın ak-yeşil alacası. Tam keyîften "Hey gidinin effesi, effesi, eflelerin effesüL." diye bir türkü tutturacakken karşıma çıktı. Bir köprü bu. Gediz'i aşan bir köprü. Sakın "Eee nohnuş" demeyin. Ayıp olur, dahası saygısızhk olur. O ünlü ve şanlı bir köprüdür. Inanmazsanız İ950'lerin başındaki ilkokul cografya kitaplanna bakın. Kitabın sayfalan arasında, silik, siyah beyaz bir fotoğraf göreceksiniz. Altında tek satırlık bir resimaltı: "Cumhuriyet devri eserlerinden, Manisa yakmlannda Gediz Köprüsü" Köprüyü selamlayıp geçemem. Durdum. Indim. Yazık. Yaşlanmış. Baknnsız. Üstelik çağdaş teknolojinin çoook gerisinde kalmış. Üstte yuvarlak bir kemerin taşıdığı, on yıllar öncesinin beton tekniğini yaşatan bir köprü. Dar. Gediz ovasını uğuldatan kamyon ve otomobil yükünü zor bela taşıyor artık. Oysa o, Cumhuriyet devriminde. Gediz Ovası için, bereketi limanlara taşıyan bir kahramandı. Öfıce saygıyla selamladım, sonra ona tutunup aşağı baktım. Cılız, bttkln ve sapsarı... Bakmaz olaydım. O koca Gediz, sünepe bir dereden beter. Nazh nazlı değil, Ege güneşinin altında tembel tembel de değil, dizleri ağnyan bir ihtiyar gibi inleyerek akıyor. Kıyısına insen, bir adunda öte yakasına atlarsın. Öylesine cılız, öylesine bitkin.Ve sapsan. Hayır bulanık değil, san. Zehir sansı. Denize daha çok yolu var. Ama şimdiden zehire kesmiş bir eriyik artık o. Kurşun, kükürt, civa... Suda bunlan seçmek için kimya fakültesinde yüksek lisans yapmış olmak gerekmiyor. Ortaokul kimya dersi bilgileri yeterli. Köprüyü de Gediz'i de bır kez daha selamlayıp yeniden yola düzüldüm. Denize gidiyorum. Aliağa'ya çıkacağım. Ama anayoldan değil. Ara yollardan. Incecik, bol dönemeçh, kızgın güneşte uyuklayan Ege köylerine uğraya uğraya. Ara yollardan, anayola asla sapmam. Anayollarda devriye gezen, radar pusulan kuran trafik polislerinin bana karşı derin bir düşmanlık besledikleri artık kanıtlandı. 50 kilometre hız smırlaması olan yolda 110'la gittin, hem araba kullanıp hem cep telefonuyla konuştun, geçilmez çizgisini çiğneyip önündeki arabayı solladın, su içmek için verdiğin kısa moladan sonra emniyet kemerini yeniden bağlamayı unuttun... •Bu vazıyı e$lm de okuvorl' Yani her necip Türk şoförünün "içgüdüsel'' olarak uyguladığı sıradan işleri yaptın diye yolun soluna çektirip ellerindeki makbuzlan doldurmaya başlıyorlar. Yola çıktığımdan beri, trafik polisleri yüzünden uğradığım görev zaran 80 milyon lirayı çoktan aştı ve önümde daha yüzlerce kilometre var. Neyse... Bu konunun daha fazla aynntısına girmek istemiyorum, çünkü bu yazıyı sizin yanınız sıra kanmın da okuduğuna ilişkin bazı duyumlar aldım. O yüzden geçelim. Geçtik. ••• Yokuşu indim, dönemeci döndüm. Ak köpüklü Ege önüme seriliverdi. Haydi bakalun, yine o defalarca sorulmuş ve hep yamtsız kalmış soru: - Ben bu Ege'nin denizine mi, dağma nu, ovasına mı vurgunum? Bilemiyorum. Ama Ege'ye vurgun olduğum açık. Yoksa dişe dokunur tek paragraf yazmadan bu kadar uzun yazı döktürebilir miydim?.. OkuDar sonuılarla açıhyor Dikey Geçiş Sınavı DGS sonuçları açıklandı EğHnn Servisi - Lisans Öğrenimine Dikey Geçiş Sınavı (DGS) sonuçlan açıklandı. Sonuçlar. meslek yüksekokullan ile açıköğretim önlisans programlan mezunlanna yönelik olarak düzenlenen Dikey Geçiş Sınavı'nda bir yüksek lisans programına yerleştirilenlerin adreslerine postalanmaya başladı. 2001-DGS sonuçlanna göre bir yükseköğrenim programına yerleştirüen adaylann sınav sonuç belgeleri ellerine ulaşmayanlann da yerleştirildikleri yükseköğretim programlanna 13-19 Eylül tarihleri arasmda kayıt yaptırmalan gerekiyor. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan açıklamaya göre, bu yü snıava giren 54 bin 343 adaydan sadece 4 bin 755'i yerleştirildi. 2001-DGS sonuçlanna göre, devlet üniversitelerine 3 bin 749, vakıf üniversitelerine 588. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'ndeki üniversitelerine ise toplam 418 aday bir yüksek lisans programına yerleştirildi. Boş kontenjan sayısı ise 644. SELENBAYCAN 2001 -2002 eğitim-öğretim yüı, bir türlü çö- zümlenemeyen sorunlarla, 10 Eylül Pazarte- si günü başlayacak. Yeni öğretim yılında, 16 milyon öğrenci 50 bin 987 okulda öğretim görecek, 526 bin öğ- retmen görev yapacak. Okullar açılmâdan başlayan okul masrafla- n, istenen bağışlar, servis ücretleri, kitap, okul forması, kırtasiye fıyatlannm pahalılığı gibi sorunlar, daha şimdiden velileri isyan ettirdi. Okullann yakıt, elektrik, su gibi temel ihti- yaçlannın bile veüler tarafından karşılanma- sına tepki gösteren, eğitim sisteminin artık iş- lemediğini belirten veüler, "Her eğitim yüı başmda aynı sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu ka- dar cözümsüziükkarşısmdaçocı^umuzaoku- la göndermekbile istemiyoruz. Sosyalleşme so- runu ofanasa evde eğitim vereceğiz' 1 dediler. Daha eğitim yılı başlamadan masraflar için- de boğulan veliler, sorunların okullar açıldık- tan sonra da bitmediğinden yakınarak şunla- rı söylediler: "Okulahaarlanırkenyapüanmasraflar, her yü 'zorla bağış alınmayacak' açüdamasıyapü- sa da ahnmadan işlerin haDedilmediği bağış- lar, çocukian çoğu zaman evine bik bırakma- yan servislere verflen yüksek ücretier_ Tüm bunlariçin sadece lOgünde 1 müyarayakmpa- ra harcadık. Ancak sonu gelmiyor kL Okullar açüdıktan sonra da sistem değişiyor, hocalar değişiyor. Yeni paralar isteniyor" 2001-2002 öğretim yıluunbirinci dönemi 8 Şubat 2002'de sona erecek. Yarıyıl tatilinin ardından ikinci öğretim dönemi ise 26 Şubat- 14 Haziran 2002 tarihleri arasmda yapılacak. Yeni eğitim - öğretim yıhna 131 okulda top- lam iki milyon öğrenci ile girmeye hazırlanan Istanbul'da, sadece ilköğretime bu yü yakla- şık 220 bin öğrencinin kayıt olması bekleni- Kayıt için Samsun'da okula kayıt yapüracak öğrencifcr noter çekilişiyle belûiendL Kıırada ismi çıkmayan öğrencfler gözyaşlarmı tutamadL Bu arada bazı oknl yönetimine itirazda bulundu. (Fotoğraf: AA) yor. Istanbul Milli Eğitim Müdürü Omer Ba- lıbey, geçen öğretim yılında yaşanan sorunla- rın büyük ölçüde çözüldüğunü belirterek "ls- tanbul 2001-2002 eğitim-öğretim vüına hazır- dn-" dedi. Bir öğrencinin yıllık maliyetinin 500 dolar civannda olduğunu belirten Balıbey, son 3 yıl- da 13 bin okul yaptırdıklanna dikkat çekerek "tstisna yerlerin dışında büyük bir arsa soru- numuz var. Bu konuda beledryelerin yardımı- na ihtiyacunız var. Eğer arsa konusunda yar- dımcı olmazlarsa, yakmda okul yapacak yer bulamavacağtz" dedi. Balıbey okul servisleriyle ilgili de şunlan söyledi: "tstanbul içindeki okul taşunacıhğryla ilgi- li 680 ihale yapıldı ve bunun yüzde 5'i okul ta- şıma şirketkri, yüzde 48'i de gerçekkişilerta- ranndan kazamldı. Böylece ne devletin başı ağnyacak ne de veü sıkıntıda kalacak. Dene- timler tamamen okul müdürlüklerince yapı- lacak." BÎRBAK1MA SERVER TANİLLt Üniversite Sorununu Tanımak... Fransa'da bu hafta okullar açıldı; Ekim başlann- da da üniversiteler öğretime başlayacaklar. Bizim yıllık eğitim takvimimiz de aşağı yukan böyledir. Le Monde gazetesı, çarşamba günlü nüshasın- da, hem de ilk sayfasında baş haber olarak bu açı- lışın "röntgen"\n\ sunuyordu okurlanna: Bu yıl, 12 milyon öğrencisi ve 900.000'e yakın da öğretme- ni var eğitimin; 2001 -2002 yılı için yenilikler düşü- nülüp planlanmış. Ana hedeflerden biri şu: "Oğ- retmensiz sınıf olmayacak!" Öğretmen yetersizli- ğini gidermek üzere de, bir on bin kadar eğitici -sözleşmeli olarak- işe alınacak. Bütçeden milli eğitime her yıl aynlan büyük para bu yıl daha dayüklüymüş: 388 milyarfrankın 332 milyan okul- lar, 56 milyarfrankı da yükseköğretim için. Sorun- lan yok mu eğitimin Fransa'da? Hem de nasıl! A- ma devlet ve toplum titizlikle izliyor her şeyi. Şu- radan da belli: Milli eğitimin başına, gözde kültür adamlan getiriliyor. Şimdiki Bakan, sağ'ın da sol'un da değerini teslim ettiği, Jacques Lang! Ya Türkiye'deki durum? • Milliyet'te yazılannı ilgiyle izlediğimiz Güngör Uras, 30 Ağustos günlü yazısına şu başlığı atmış- tı: Liseden taze mezun bir milyon genç "sokakta kaldı'l Bu haber, şunun özeti: Üniversite için baş- vuru yapan 1 buçuk milyon gencin içinde okuma imkânı elde eden ancak 500 bine yakını. Geri ka- lanının geleceği belirsiz. Üniversiteye kapağı atan- lar da, yığınla sorunla baş başa kalacak. Çoğu da mutsuz olacak. Yazar, yazısının sonunda insanı sendeleten şu hükmü veriyordu olan bitene bakıp: Türkiye'nin geleceği güme gidiyori" Ekonomide gelip durduğumuz yüz karası yer belli; siyasette de öyle. Ne var ki, eğitimde vardı- ğımız nokta, birkaç kuşağın yazgısını belirleyecek. Oradaki yıkıntı boylesine dallı-budaklı! Geleceğe bakıp ürkmez olur musunuz? Ama biz vaktiyle böyle değildik: Birbirine bağlı iki şey, çoğu sorunumuzda olduğu gibi, eğitimin de belini kırmıştır: Siyasal gericilikle nüfus sorunu! Cumhuriyet'i kuranlar, ilk, orta ve yükseköğretim- de ana doğrultuyu çizmişlerdi; akıllı uslu bir plan- lamayla biz onun meyvelerini devşirir olabilirdik. Bir ara devşirdik de ama sonu gelmedi. Çözülüş anlatılır gibi değil. Alınız üniversiteleri- mizi! Nasıl çıkmazlar içinde dolandığımızı, ciddi bir kültür adamımızın, Taner Timur'un, -Irnge Yayın- lan'ndan çıkan- Toplumsal Değişme ve Üniversi- teler adlı kitabından olanca acılığı ile öğreniyoruz. Söylediklerinin özeti şu: Türkiye'de üniversite bunalım ıçindedir. Çünkü ters bir yolun içine so- kulmuştur. Üniversitelerimizin -12 Eylül'le- göze- timi ve disiplini altına sokulduğu YÖK, sosyal güç- lere olduğu kadar siyasal gelenekterimize de ters düşen bir üniversite modelini, "Amerikancı mode- li" dayatmak istiyor, ve bunu sahte bir "Kemalizm " maskesiyle yapıyor. Oysa söz konusu model, o- nun "şirket-üniversite" ilkesi, küreselleşmenin biz- den daha güçlü olduğu Avrupa'da bile henüz ka- bul edilmiş değıldir. YÖK, bunu dayatırken, üniver- sitelerimizin en çok muhtaç olduğu hoşgörü ve öz- güriüğe sırt çeviriyor ve başanyı "gerçekten özgür ve donatımlı biraraştırma ortamının yaratılmasın- da" aramıyor. Yapaylıklann arkasından gidiyor. Çözüm nerede? Üniversite sorunu, sosyal sınıflar ve siyasal ikti- dar sorunudur. Böylece, en başta halka dayanan ve onun hizmetinde bir iktidar yapısı kurmaya bak- malı; demokratik, özgür ve yaratıcı üniversiteyi o kuracaktır. Ulusal, kalkınmacı ve barışçı bir politi- kanın miman da o olacaktır. Ancak unutulmasın: Üniversite sorunu, bütü- nüyle üniversite dışında da çözülemez ve bu da- vada öğretim üyelerine de büyük bir görev düş- mektedir. Eklemiş olalım: Bizzat üniversite öğrencilerine de... Şu sırada döne döne okuyacağımız birkaç ki- taptan biri bu olmalıdır. Çünkü, yaşamsal bir da- vadan söz ediyor. Ülkemizde üniversitenin, yani geleceğimizin önüne dikilmiş korkunç tehdidi ha- ber veriyor ve onu savuşturmanın yollannı göste- riyor. Üniversite sorunumuzu bu eserte, şimdi da- ha iyi tanır olduk. Yazanna -gönülden- teşekkür borçluyuz. Geriye, söylenenleri hayata geçirmek kalıyor... İTÜ'de yeni programlar • Bu yıl ilk defa Uçak ve Uzay Mühendisliği, Hesaplamalı Bilim ve Mühendislik, Bilgisayar Bilimleri ve Mühendisliği, Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, Moleküler Biyoloji-Genetik ve Biyoteknoloji, Uydu Haberleşmesi ve Uzaktan Algılama alanlannda öğrenci alınacak. Eğitim Servisi - Haberleşmesi ve lstanbul Teknik Uzaktan Algılama Üniversitesi ve Devlet alanlannda yüksek Planlama Teşkilatı lisans ve doktora "Mühendislikte tleri öğrencileri aluıacak. Teknolojiler*' başlıklı Programa katılan tüm yeni yüksek lisans ve öğrencilere ulusal ve doktora programlan uluslararası başlatıyor.''Yetişmiş endüstriyel firmalarla insan kaynağını ortak projelerde ülkede rutarak beyin çalışma olanağı göçünün önlenmesi'* sağlanacak. amacıyla oluşturulan Aynca doktora program kapsarrunda öğrencileri bu yıl ilk defa Uçak yurtdışındaki veUzay üniversitelerde 5-10 Mühendisliği, ay sürelerle öğrenim Hesaplamalı Bilim ve ve araştırma Mühendislik, yapabilecekler. Bilgisayar Bilimleri Yüksek lisans ve ve Mühendisliği, doktora Malzeme Bilimi ve programlanna ön Mühendisliği, kayıtlar için son gün Moleküler Biyoloji- 21 Eylül 2001. Genetik ve Aynntıh bilgi için tel: Biyoteknoloji, Uydu 0212-285 70 80.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle