Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
' E Y L Ü L 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15
12 yıl önce îstanbul'da çekilmiş, ülkesinde sansürlenmiş bir îran filmi gösterimde
iizeL, ne güzel oknuşsun...
SUNGU ÇAPAN
Son yıllarda Batı'da büyük kabul gö-
ren lran sinemasınm Abbas Keyrüs-
tem'le (Kiarostami) birlikte en tanın-
mış yönetmeni olan Muhsin Mahmat-
bafın ilk dönem filmlerinden "AşkNö-
beti" bugün Alkazar'da gösterime giri-
yor.
Mahmalbaf'ın 1989'da, konusu ne-
deniyle ülkesindeki molla sansürü du-
vanna çarpınca îstanbul'da, Türk oyun-
cularla ve Türkçe olarak çekmek duru-
munda kaldığı "Aşk NöbetT, 'bir kan,
bir koca, bir âşık'ın kahramanlannı
oluşturduğu aynı hikâyeyi, birbirini iz-
leyen üç farklı versiyonuyla anlatıyor.
Kahramanlann konumunu ters yüz
edip değiştirerek. 'Zina yapan evü bir
kadın'ın durumuna ve aşkı yaşamanın
güçlüklerine ilişkin film, beyazperde-
ye birçok kez aktanlmış, beylik 'aşk
üçgeni' çeşitlemesinin, Doğu usulü, ye-
ni bir tekran. Genelde Batılı standart-
lara yûz vermeyen bir yaklaşunın ve
estetiğin ûrünü filmin senaryosu ve
montajı da en son kansını ve kızını da
sinemacı yapan, 1957 Tahran doğum-
lu, 'kompk yöoetmen' Mahmalbaf a
ait. Başörtüsünü başından hiç çıkarma-
yan Güzel'in (Şiva Gerede), seyrettiği-
miz üç farklı sona varan hikâyesinde,
malum aşk üçgenine, yıllardır sürekli
abonesi haline getirildiğimiz o aşkın,
evliliğin, her çeşit kaduı-erkek ilişkisi-
nin cılkuıın çıkanldığı Hollyvvood
fılmlerinden farklı bir bakışı ve hikâ-
yeleme tarzı var yazar-yönetmen Mah-
malbaf'ın.
Mezartıkta aşk ve cinayet
Son günlerin henüz aydmlatılama-
yan ÜzeyirGarih cinayetini çağnştınr-
casına, iki sevgilinin, Boğaz manzara-
ü bir mezarlıkta buluşmalanyla başlı-
yor "Aşk Nöbeti", yeşillikler, çiçekler
ve kuş sesleri arasında. Mezarlıkta kuş
seslerini kaydederken bu buluşmaya
göz ve kulak misafıri olan, yaşlı bir
kuşseverin (Abdurrahman Palay), ma-
halleden tamdıgı. aldatılan kocaya
(Menderes Samancılar) vaziyeti bildir-
mesiyle trajik son kaçınılmazlaşıyor.
'Boynuzlanmış kocamn yitik onuru'
başhğı verilecek bu ilk bölümde, alda-
tıldığını öğrenince kansının âşığı olan
boyacıyı (Akın Tunç) öldürerek katil
Muhsin Mahmalbaf imzalı 'Aşk Nöbeti'nin bütfin 'açık saçıkhğı' GüzeTin (Şiva Gerede) başörtüsünün kıvnmını dişlemesiyle sınırh.
olan koca, bir yandan "Bir taksi şofö-
rünüiL, kı>tınk bir ayakkabı boyaasın-
dan neyi ekak" dıye yırtınırken öte yan-
dan namusunu korumak adına cinayet
işlemesine en ufak bir pişmanlık bile
duymuyor. Toplumun, geleneklerin
bastırmasıyla üzerine düşeni yaptığı
için yargırun idam karannı tevekkülle
kabullenirken alabildiğine mutlu hatta.
Sezen Aksu'nun 'Sen Ağlama' şarkı-
sıylabezeliikincibölümdeyse
u
Aşkher
şey demek değildir lazun" diyen anne-
si tarafından sevmediği biriyle evlendi-
rilmiş Gûzel (Ş. Gerede), taksi şoförü,
mazbut kocasını (A. Tunç), banliyö
trenlerinde seyyar saücılık yapan, kara
kuru, çulsuz biriyle (M. Samancılar)
aldatıyor. Bu kez koca, âşıklan mezar-
lıkta basıyor elinde levyeyle ama, ölen
de o oluyor. Kendini korumak için ka-
til olan (ve komik kaçmış bir mahkeme
sahnesinde, yargıcın "GüzeL aslan gibi
kocası dururken niye seni tercib etmiş
ki" sorusuyla karşdaşan) âşık, dibinde
sevgilisiyle koklaştığı ağaçta asılıyor.
Sdda'nın şarkısı eşliğinde, klibimsi
bir Karaköy panoramasıyla açılan
üçûncü bölümdeyse "Biz dûnyaya bir-
birimiziöklünnek için gehnedik" dıyen
âşığın (A. Tunç) sevgisinin gûcü karşı-
sında insafa gelen koca (M. Samancı-
lar), kansıyla âşığını evlendiriyor, ara-
basını da düğün armağanı olarak vere-
rek. Ancak kadın yine eski kocasını is-
temesin mi?
Aynı hikâyenin ûç ayn versiyonu
Çokluk yüzlere odaklanan sabit
planlann, sessizliğin ve doğal seslerin
ağır bastiğı, yahn, durgun, dingin, eko-
nomik Mahmalbaf sineması, kuşlar,
martılar, suya bırakılan babklar, vb.
gibi metaforlara yaslanıyor. Bütün
'açıksaçıkhğı' Güzel'in başörtüsünün
kıvnmını dişlemesiyle sınırh. Namus,
edep ve saflık havasını hiç yitirmeyen,
naif ve oldukça kapah biçimde seyre-
den filmde yer yer resün gibi çerçeve-
lemeler, nakışımsı görüntüler göze
çarpıyor. Ancak özel bir atmosfer ve
duyarlık, belirgin bir görsellik içerme-
sine karşın sağlam bir bütünlüğe ula-
şamayan "AşkNöbeti"nde oyunculuk-
lar da pek tatmin edici değil, Abdur-
rahman Palay dışında. Sürekli içinden
geçen trenlerle kimi duygulann değiş-
kenliğinin vurgulandığı film, hoşken
gitgide durgunlaşarak nahoşlaşıyor.
Meraklısımn 199O'lı yıllarda Istanbul
festivalinde keşfedip seyrettiği "Sey-
yar Saücı", "BisikleÜe AdanT, "Evvel
Zaman tçinde Sinema", "Sükut" gibi
başanlı filmleri>le tanıdığı Mahmal-
baf adına tam bir hayal kınklığı so-
nuçta "Aşk Nöbeti". Doğrusu bizim
için, anlatılandan çok on yıl öncesıls-
tanbul'undan seçilmiş mekânlann na-
sıl kullanıhp değerlendirildiğiyle
önem kazanan, Mahmalbaf'ın son je-
nerikte Onat Kutiar'a da teşekkür et-
tiği bu "AşkNöbeti" yine de ilgiyle iz-
leniyor baştan sona.
Nobat-e Aşıki /
Yönetmen,
senaryo, montaj:
Muhsin
Mahmalbaf /
Kamera:
Mahmud Kalari /
Oyuncular:
Abdurrahman
Palay, Şiva
Gerede,
Menderes
Samancılar,
Akın Tunç / lran
1990 (Belge Film)
Pharon
Stone için
tezgâhlanmış
'Güzel
Joe'da dibe
vurmuş, eski
striptizci
Hush'la baş
ağnlan
beyin uruna
dönüşmüş,
çiçekçi
Joe'nun
ilişkisi
anlatılıyor.
Karşıtlann çekiciliği
Görünürde güllük gülistanlık giden
hayatı, beynindeki habis ur nedeniyle bir
andaiararan ve 2 aylık ömür biçilen, za-
ten sârekli baş ağnsmdan mustarip, lr-
landî asılh, orta yaşlı çiçekçi Joe (Büly
ConıoUy), bir darbe
de nuslukçuyla sevi-
şirkea yakaladığı ve
boşaımak isteyen ka-
nsıratan ahr.
"Hr erkek ölmeden
önccmuüaka macera
yaşanah" diyerek sı-
radaı yaşammda has-
ret küdığı serüvenlere
dojgra yelken açan, iyi
yüredi Joe, 4 bın do-
larluborcundan dola-
yı teeci Sansar Geor-
ge 'dm (Ian Hohn) kö-
se bıcak kaçan, yılla-
rın skitriği striptizci,
ıki jocuklu, belalı,
geçhn güzel Hush'a
l Sfaffon Stone) rastlar
at yaışlannda. Tam dibe vurmuş, üçkâ-
|ıtç kumarbaz Hush'a ve çocuklaruıa
kol ^nat geren Joe'yla Hush arasında-
ki fcçınılmazelektriklenme,zamanlaol-
gıanaşıp kıvamını bulan bir sevgi ilişki-
Beautlful Joe /
Yönetmen, Senaryo:
Stephen Metcarfe /
Kamera: Thomas
Ackerman / Müzik: John
Attman / Oyuncular:
Sharon Stone, Billy
Connolly, Ian Holms, Gil
Bellovvs, Jurnee
Smollett, Dillon Moen,
Dann Florek / ABD 2001
(Özen Film)
sine dönüşecektir, beklendiği gibi...
Alışılmış 'karşıtiann çekiciliği' nokta-
sındanhareket ederek mutlu sona ulaşan,
tipik Amerikan yapımı, neşeli, esprili,
oyalayıcı bir eğlencelik niteliğindeki
"GûzdJoe", senarist
Stephen Metcalfe'm
yönetmenlik dene-
mesi. Artık ellisine
yaklaşsa da hâlâ ca-
zibesini sürdürdüğü
söylenebilecek,
Hollyvvood'un akıllı
sanşını Sharon Sto-
ne'un namını-şanını
sürdürmesi için tez-
gâhlanmış izlenimi
veren filmde beylik
duygusal kabplardan,
bildik dramatik klişe-
lerden geçilmiyor.
Çok önem ve an-
lam taşımasa da eli
yüzü düzgün sayıla-
cak filmde Billy Con-
nolly'nin şirin kompozisyonu akılda ka-
lıyor. Yol filminden gangster parodisine
kadar farklı türleri harmanlayan, eli yü-
zü düzgün sayılacak "Gûzei Joe" bugün
gösterime giren fümlerden bir başkası.
İZLEYİCİ ERDAL ATABEK
Sinemacıkk tııtkıısu
Sinema yönetmenliği neden herkesin çok istedi-
ği bir meslek? O görkemli sahneleri seçme isteği
mi, kadınlı erkekli oyunculan yönetebilme özlemi
mi, adının beyazperdede görülmesinden duyulan
hazzın hayali mi, yoksa hepsi birden mi bilinmez,
ama pek çok kişi "sinema yönetmeni" olmaya ta-
liptir. Oyuncu olmak değü, kameraman olmak de-
ğil, şu değil bu değil ama ille de "sinema yönetme-
ni'' olınak. Benito Canaveras da bu hayalle yarup
tutuşuyor. Elinde "süper 8 mm'Bk'' bir kamera var.
Ule de parlak bir müzikal yapacak. Erkek oyuncu-
su da hazır, kasap olarak çahşan Carok Suarez.
Genç, yakışıklı, güzel sesiyle şarkılar söyleyen
bir başrol oyuncusu.
Yönetmenle erkek oyuncu hazu- ama baş kadın
oyuncu yok. Bu iki kafadar baş kadın oyuncu için
ünlü Amanda Castro'yu düşünüyorlar. Onlar dü-
şünedursun Amanda Castro'ya yaklaşmak bile zor.
Gene de bir yolunu bulup Amanda Castro'nun oda-
sınagarson olarakgiriyorlar, senaryolanru okutma-
ya çalışıyorlar. Ancak genç başrol oyuncusu,
adına yakışır biçimde (ona Cadı Kastro di-
yorlar) ağzına geleni söyleyerek ikili-
yi odasından kovuyor. Ama kendisi
de kokaine düşkün ve özel hazırla-
nan viskisiyle (viski üç parmak, buz
iki olacak) kafasını parlatıyor. Bu
kez tozu ve viskinin dozunu aşıp
sızınca Benito üe Carol onu kar-
gatulumba kaçınyorlar.
Amanda Castro pes etmiyor,
direniyor, tehdit ediyor, redde-
diyor ama Benito, her şeyi gö-
ze alarak filmini çekmekten
vazgeçmiyor. Carole daha yu-
muşak davranmaktan yana ama
artık onun da yapacağı bir şey
kalmıyor. Senaryosunu hazırla-
dıklan filmi çekmeye başhyor-
lar. Ama "Her başlangıç bir sona
vanr" diye bir kural yok.
David Trueba'nın yönettıği 'Başyaprt'
ashnda ilginç bir konuyu ele alıyor. Insaa,
tutkulannın onu yönelttiği yolda yürürken
neleri göze alır, neleri göze almah, sonucu
düşünmeli mi? Böyle bir tutkuya insan kim-
leri ortak edebilir? Değişikkoşullarda insan-
lar başlarına nelerin gelebileceğini düşünü-
yor. Beyazperdenin gözdesi Amanda Cast-
ro, gözden kaybolunca artık aranmayacağı-
nı acı acı düşünüyor. Çok genç yaşında, 15
yaşında bir sinema yönetmeninin kansuun
dikkatini çeken, sonra da yönetmenle evlenen
Amanda, sonraki günlerinde ayakta kalabihnek
için, o yıpratıcı strese dayanabitaıek için kokainle
viskinin desteğine nasıl sığınıyor? Su^dan görü-
nümlerinin altında hayallerini gerçekleştirmek is-
teyen insanlar nasıl da "en iyi işi yapbklannı" sa-
nıyorlar, çektikleri amatör fıhru nasıl da "başyaprt"
olarak görüyorlar?
Bu dar kadrolu, basit
dekorlu fihnde bun-
lan düşündürmek,
bir film için önem-
li sayıhnalı. Bütün
bunlar filmde mi
var, yoksa siz mi
düşünüyorsunuz,
bunu anlamaya da
fihn boyunca zamanı-
nız kalıyor.
ıde
da'yı
Ariadne Gil
oynuyor.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Buluşmadan
Dayanışmaya
Son günlerde Istanbul, birbirinden önemli buluş-
malara tanıklık ediyor. Bunlardan ilki, 1 Eylül Dünya
Banş Günü'nde Türkiye'nin dört bir köşesinde yaşa-
nan hoşgörüsüzlük tablolarının hemen ardından, 2
Eylül "Avrupa Yahudi Kültürü Günü"nde îstanbul'da
düzenlenen etkinliklerdi. 1 Eylül'de Türkiye'ye ilişkin
var olan önyargıları perçinleyen görüntüler ulaştı dün-
yanın dört biryanına. Yasal birsiyasi partinin "Banş"
mitingine izin vermeyen, kadın çocuk demeden önü-
ne geleni coplayan, insanlan yerlerde sürükleyen po-
lis görüntüleri, ülkemiz adına ne denli utanç verici ise
Avrupa Yahudi Kültürü Günü'nde düzenlenen sanat-
sal etkinlikler de o denli yüz ağartıcı idi.
Istanbul Yahudileri, 22 kişinin yaşamını yitirdiği Ne-
ve Şalom baskınından 15 yıl sonra, sinagoglannın ka-
pısını tüm Istanbullulara açtı ve gün boyunca farklı
mekânlardaçeşitli etkinlikler düzenlendi. Sefarad lla-
hileri Korosu'nun, Yaşua Aroya'nın, Erensya Sefa-
radi'nin, Los Paşaros Sefaradi'nin dinletileri,
Schneidertempel Sanat Galerisi'ndeki sergi, küttürel
mirasımızın önemli bir kesitini gözler önüne sermesi
açısından önem taşıyordu. Bir zamanlar Sirkeci'de
gezintıye çıkmış genç kızlara kur yapan delikanlıla-
nn söylediğı şarkılarda, Türkçe sözcüklerle hamnan-
lanmış Ladino dilinin inceliklerinde, nicedir yitirdiği-
miz anlamlan bulduk. Farklı kültürlerın aynı potada
boluştuğu bir uygarlığın ne denli zengin olduğunu iz-
ledik bir kez daha. Halklann, kültürlerin kardeşliğine
inanan, şoven duygulara yabancı, mesleğine ve ya-
şadığı ülkeye tutkuyta bağlı bir işadamını, Uzeyir Ga-
rih i saygıyla andık bu anlamlı günde.
• • •
Kültürlerarası bir başka buluşma da bugün gerçek-
leşiyor. Geride bıraktığımız aylarda, Diyarbakır ve
Batmanlı kadınlarla kendi kentlerinde buluşan yüz-
lerce aydın kadın, bugün onlan îstanbul'da karşıla-
yacak. Güneydoğu'dan, deprem bölgesinden ve yur-
dun başka köşelerinden gelen hemcinsleri ile birlik-
te üç gün geçirecekler. Onlara Istanbul'u gezdire-
cekler, sanatsal etkınlikleri hep birlikte izleyecekler.
Bugün Kadıköy'de karşılanaçak, çeşitli illerden ge-
len konuklar. Yann, Bogaziçi Üniversitesi'nde "Fark-
lılıklanmtzla Buluşuyoruz" başlıklı bir söyleşi var. Pa-
zar günü ise önce Esenyurt'ta daha önce kadınlar ta-
rafından dikilmiş banş ağaçları sulanacak, sonra
Maslak Park Onman'daki panayırda Kardeş Türkü-
ler, Koma Asmin, Belkıs Akkale, Füsun Önal,
Nükhet Duru ıle birlikte türküler söylenecek. Jülide
Kural, Derya Alabora, Deniz Türkali şıirler okuya-
cak, Zeynep Tanbay küçük bir dans göstensi suna-
cak (Zeynep Tanbay'ı, bale sanatının, modern dan-
sın meraklılan çok iyi tanır. Dans alanında ülkemızin
yetiştirdiği değerier arasında çok seçkin bir yeri var-
dır Zeynep'in. Ama, benim için en önemli yanı, top-
lumsal sorunlara duyarsız nice meslektaşından fark-
lı olması, kendini ülkesinde işlenen insanlık suçlann-
dan sorumlu sayması ve ülkemizi bu utançtan kur-
tarmak amacıyla bir şeyler yapmak için çabalaması-
dır. Zeynep gibi sorumluluk sahibi aydınlann sayısı-
nın artması, ülkemızin aydınlık gunlere yönelmesinın
işaretı değil de nedır?). Bu buluşmaya erkekler da-
vetlı değilmiş... Umarım, Istanbullu kadınlar kendile-
rine -kırk yılda bir tanınan- bu ayncalıktan yararianır-
lar ve Park Onman'daki buluşma, ülkemizde barış
ortamının yerleşmesi adına önemli bir adım oluştu-
rur.
••*
Buluşmalann güzel ama yeteıii olmadığını söyle-
meme gerek var mı? "Oaya/i/ş/Da"nın ilk adımlarını
atmaktır buluşmalann temel işlevi. Bunu gerçekleş-
tirebıldikleri ölçüde önem kazanır. F tipi cezaevlerin-
dekı tecrite karşı bir şeyleryapabilmek, gerçeklen kit-
lelere anlatabilmek için çaba gösteren aydınlar, ge-
çen günlerde kamuoyuna bir destek çağrısında bu-
lundu. Açlık grevlerinden, ölüm oruçlanndan, operas-
yon sürecinden sağ çıkanlann tedavileri için olağa-
nüstü bir çalışmayürüten Türkiye insan Hakları Vak-
fı'na yardımcı olmak, maddi destek sağlamak ama-
cı ile "Türkiye İnsan Haklan Vakfı Gönüllüleri", bir
"Acil Destek" kampanyası başlattı. Sorumluluğu
Adalet Bakanlığı'nda olan tutuklu ve hükümlülerin
tedavi ücretlerinin, hükümlülerden yadaailelerinden
tahsil edildiğını bilen kaç kişi vardır ülkemizde? "Wer-
nicke-Korsakoff" hastalığının tedavi maliyeti ortala-
ma 1 -1.5 milyar... Yaşamdan yana olan herkesi, 1990
yılından bu yana işkence gören 6 bınden fazla kişi-
nin tedavisini üstlenen Türkiye İnsan Haklan Vakfı ile
dayanışmaya çağınyoruz... (Vakfın 0212 249 30 92
No'lu telefonundan bilgi alınabilir). Acılara seyirci kal-
mayın...
vecdisayar(« yahoo.com
Ortaköy'de üçlü grup sergisi
• KühürServisi-
Uludağ Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Güzel Sanatlar
Eğitim Bölümü,
Resim - Iş Eğitimi
Ana BiUm Dah
öğretim
elemanlanndan
Hülya Yücesoy,
Nurhan Yeşil ve
Rengin Sönmez'ın
Ortaköy Kültür
Merkezi'nde açtıklan sergi sürüyor.
Resimlerinde dışavurumcu bir anlayışı
benimseyen Yücesoy, yapıtlarında ağırlıklı
olarak erkek ve kadın figürü kullanıyor.
Yeşil'in resimlerindeki insanlar, toprak, hava ve
su elementlerine dördüncü bir unsur olarak
eklenmiş. Sönmez ise evrenin içinde var olan
ve yok olan insanın neyi nasıl yaşadığıyla
ilgileniyor. Sergi, 10 Eylül'e kadar gezilebilir.
BUGÜN
• CEMİL TOPDZLU AÇIKHAVA
TtYATROSU'nda saat 21.00'de Kmrcık AK,
Grup Çığ ve Arzu'nun konserleri dinlenebiür.
(0216454 15 55)
• SEYMENLER PARKI KÜLTÜR VE
SANAT GÜNLERt'nde saat 21.00"de Tolga
Sağ, Erdal Erzincan ve VılmazÇelik'ın
vereceği 'Türküler Sevdamız' başlıklı konser
gerçekleşecek. (0 312 428 85 05)