23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3O EYLUL 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DIZI Adücahitlereyakın olduğu sezilen herkesin sözlerinde kilit bir lider öne çıhyordu: Muhammed Tarrald! ...Afgartistan'ın Atatürk'üolurda..G eleli Iki gece oldu ama hâlâ Başkent Kabil'i görmüş deği- lim. Sabahın ilk ışıklan ile kendimi Kabil sokaklarına vurdum. Böylece sabah kahvaltısında iyice tı- kınıp günü tek öğünle geçirip küçük bütçemde yıkıcı delikler açan otel üc- retini dengeleme planım bu gün de su- ya düştü.Bir başkent. Ama henüz kent bile olamamış. Elçilik binalan, Üni- versite, Yüksek Teknik Okul, bir iki bakanlık, bir kaç medreseyi ayınn, ge- ri kalaru toprak damlı kulübe bozma- sı yapılanyla bizim Güneydoğu Ana- dolu'nun irice kasabalanndan pek farklı değil. Kaybolma tehlikesi de yok. Her y- ol, eninde sonunda kentin ortasından akan Kabil Irmağma çıkıyor. Rasgele girdiğim cadde de beni ırmak kıyısı- na indirdi. Iğrenç. Irmak boyundaki evlerin -ve belki de bütün Kabil evlerinin- lağımlan tuğla toprağından yapılmış künklerle ırmağa akıyor. Kış ortasındayız. Her yan kar, yüksek tepeler buz. Irmak bü- zülmüş, incecik bir dereye dönüşmüş. Karlar eriyince azgınlaşan ırmağı diz- ginlemek için örülmüş yüksek duvar- lan delerek uç gösteren lağım borula- n da açığa çıkmış. Kabil Irmağının i- ki yakasına örülmüş yüksek duvarlar- dan bok akıyor.. Ve o çok bildik yoksul ülke görün- tüleri: Irmağın bir yanında çocuklar oynuyor; daha aşağılannda ırmak su- yu ve tokaçlarla çamaşır yıkayan ka- dınlar... At arabalan ile askeri araçlann, es- ki püskü otomobillerle, inanılmaz bir renk cümbüşü ve göz emeği ile boya- narak süslenmiş kamyonlar, triportör- ler, motosikletler içiçe. Hiç de yoğun olmayan trafikte tam bir kargaşa ve gürültü egemen. Irmağı aşan köprülerin iki ucunda yere senli yaygılann, derme çatma kontraplaklann üstünde işporta tez- gahlan. Çoğunun ne işe yaradığı bilin- mez incik boncuk, ufak tefek satılı- yor. Seyyarçaycüar gelene geçene çay daığıtıyor ve hemen her köprü başın- da ünlü Afgan haşhaşından üretilmiş esrar plakalan satan çocuklar. Afganlstan'ın Atatürtt'ü B ir kenti hedefsiz, zaman sınır- laması olmaksızın dolanmak kenti tanımakta yararlıdır. Kentin kokusunu, rengini, sesini, insa- nıru tanırsınız. Ama turistik gezide de- ğiliz. Iç savaşın tırmandığı bir ülkenin başkentindeyiz. Sovyetler Birliği'nin desteği ile iç düşmanın sindirilmeye çalışıldığı bir Afganistan: Gözlemler, İzlenimler \YDI,\ ENGIN Bir başkent Ama henûz kent bile olamamış. Elçilik binalan. t nhersite, Yüksek Teknik OkuL bir iki bakanhk, bir kaç medreseyi ayırm, geri kalanı toprakdamh kulübe bozmasJ yapdanyla bizim Güneydoğu Anadohı'nun irice kasabalanndan pek farklı deği. devrim ülkesinde miyiz, yoksa Kızı- lordu işgali altında inleyen ve silaha sanhp başkaldırmış kahraman "müc*- hhkr"in ülkesinde mi ? Hayır, bu so- ruların yanıtı turistik sokak gezileriy- le elde edilemez. Sora sora önce Af- ganistan Sendikalar Birliği merkezini. oradakilerin yardımı ile de Afganistan Halk Partisi'nin merkezini buldum. Hemen her yerde dil sorununu öteki batılı gazetecilerden çok daha iyi çöz- memi sağlayan Azeri kökenli Afgan yurttaşlan bulunabiliyor. Kabil'deki üçüncü ve dördüncü günlerimde Af- ganistan Halk Partisi merkezinde, Af- ganistan Sendikalar Birliği binasmda, Eğitim Bakanlığı binasının giriş ka- tında "öğretmenler kokali" olarak kul- lanılan büyük kahvede, Su Işleri Ba- kanlığında, Içişleri Bakanlığında çok sayıda Afgan yurttaşı ile konuştum. Not almamdan önceleri tedirgin de ol- salar daha sonra rahathyor ve bitip tü- kenmek bilmeyen sorulanmı yanıtlı- yorlardı.Içi kof hükümet propaganda- sı yapan kimi resmi görevlileri bir ya- na bırakırsak, hükümeti destekleyen yada muhalif olan, hatta Mücahitlere yakın olduğu sezilen Afganlılann hep- sinin sözlerinde kilit bir Afgan lider öne çıkıyordu. Muhammed Tarraki! Konuşruklanm ağız birliği etmışce- sine Afganistan'ın son dört yılını "Tarraki dönemi ve Tarraki sonrası dönem" olarak ayınyorlardı. En şid- detli muhalifler bile söz Tarraki'ye ge- lince görece ılımlı bir dil kullanıyor ve onun başlattıklannın bu gün tahrip edildiğini vurguluyorlardı. Bu yazı di- zisinde aynntılı olarak Tarraki reform- lannı, daha doğru bir deyişle Tarraki iktidanndaki reform girişimlerini an- latmak mümkün değil. Ama bir anı di- limciği sayfalar dolusu yazı kadar an- lamlı: Afganistan'da işim bitip dönü- şe geçtiğimde, Moskova'da, Türki- ye'nin o günlerdeki Büyükelçisi Na- mıkKemalYolga ile ayaküstü bir soh- bet olanağı buldum. Bana izlenimle- rimi sordu. Bir kaç cümle ile özetle- meye çahştım. Tarraki'den söz ettim. Gülerek sözümü kesti: - Sayın Engin çokzordu, belki başa- ramayacaktL Ama başarsaydı, Mu- hammed Tarraki Afganistan'ın Ata- türk'ü oiurdu» Yukandaki bilgiç arabaşlık benim değil. Kabil Yüksek Teknik Okulun- da görevli bir ögretmenindi. "Devrim" terimiyle kastettiği de Büyük Fransız Devrimiydi. Hani şu evlatlannı yiyen, giyotin altında kelleler uçuran Fransız devrimi. Ordu ve aydınlar arasında "gEfiHk" koşullannda örgütlenen Afganistan Halk Partisi, bir darbe ile iktidan al- dıktan sonra Sovyetlerle bir dostluk anlaşması imzaladı. Bu anlaşmada Tarraki yönetimi için önemli olan eği- tim ve sağlık reformlarına Sovyetlerin desteğini sağlamaktı. Yüzlerce Afgan genci sosyalist ülkelere gönderildi. Eğitim Bakanlığında bana bu konuda bilgi veren -galiba Bakan yardımcısı idi- mühendislik, inşaat, ve baraj ya- pım mühendisliği için Sovyetler Bir- liği ve Ukrayna'ya, tıp ve cam sanayii eğitimi için Çekoslavakya'ya, kimya ve tıp eğitimi için de Doğu Alman- ya'ya öğrenci yolladıklarını, asıl dev- rimin o çocukların eğitimlerini bitirip ülkeye dönüşleri ile başlayacağını öğünerek söyledi. Kabil'de rehberliğimi ve çevirmen- Şu Benim KGB Ajanlığmı... (2) 1979 sonuna gelinmiş; Kızılordu Afganis- tan'daki çarpışmalara doğrudan katıhnaya başla- mış ve Afganistan - tıpkı bugünkü gibi- Dünya gûndeminin birinci sırasrna oturmuştu. Afganistan Hükümeti ve sosyalist ülkeler "Sov- yederBirüğjnin kendisinden askeri destekisteyen dost ve kardeş Aiganistan Hükümetine yardımcı ohnak ve karşı devrimci çetekrin saktırrianadan Afgan halkmı korumak üzere bazı kralordu bir- Hderini görevtendirdiğp'ni söylüyorlardı. ABD ve Batı ise tam tersi bir değerlendirmeye bız veriyor,u Kabil'deki kulda hükümet özgürtük savaşçısımücabitkrkbaşaçıkamadığıiçinSovA'et- kr BJrh^pAfganistan'ıişgaletti" diyor ve bütün Af- gan halkının mücahitlerin safında yer aldığmı. Kızdordunun ise bir avuç hain işbirlikçi dışmda öesıek bulamadığını belirtiyorlardı. Bütün Türkiye medyası gibi, o dönemde Genel Yayın Yönetmeni olduğum Poiitika Gazetea de ağırhkh olarak AP, UPl, Reuters gibi "Baüh" îjaaslardan haber alıyor. Oysa Poiitika gazetesi- ain öteki gazetelerden ayrılan önemli bir özelliği rar Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) resmen degil (değil, çünkü TKP illegal bir parti ve gizli- fik koşullannda etkinlik gösteriyor) ama fiilen sözcülüğünü üstlenmiş. Kapitalist dünyanın ha- beı tekellerinden akan bilgilerle habercilik yap- mak gazetenin kendini inkan anlamına geliyor. Oysa Sovyetler Birliği'nin resmi haber ajansı TASS ve öteki sosyalist ülke kökenli haber kay- aailan takır tukur propaganda metinleri dışmda dişe dokunur haber aktarmıyor yada aktaramı- yorlar. Gazetenin yönetim sorumluluğunu üstle- aeıler kafa kafaya verip karar aldık: Olup biteni yerinde gözlemek ve gerçek neyse onu yazmak üzere biri Afganistan'a gidecek! Gidecek olan gazeteciyi seçme görevi de, yet- kisi de bende. Ben de "beni" görevlendirdim. Bu seçimde, her habercinin düşüne girecek bir görevi bir başkasına kaptırmamak bencilliğinin yanısıra, Poiitika gazetesinde böylesine çetrefil bir haberciliğin üstesinden gelecek deneyimde gazeteci sayısının pek az oluşu belirleyici oldu. Bedava Bllet Lazım Karar almdı, gidecek olan belirlendi ama Poii- tika düşük tirajı, sıfıra yakın ilan geliri, berbat mali yapısı ile böylesi bir gezinin üstesinden ge- lecek parasal kaynaklara sahip değil. Hiç olmaz- sa uçak biletini bedavaya getirmek gerek. Hemen hemen bütün gazetelerde (bugün de) adettir. Uçak şirketlerinden ilan karşılığı bilet sağ- lama yollan aranır ve çoğu kez bulunur. Meslek dilinde buna "barter anlaşması" deniyor. Biz de öyle yaptık. Türk Hava Yollan'na, Ahnan Hava- yollan Lufthansa'ya ve Sovyet Havayollan Aerof- lot'a barter önerdik. İki tam sayfa ilan karşılığı ts- tanbul - Kabil gidişdönüş bilet istiyoruz. Türk Ha- vayollan yamt bile vermedi. Alman Havayollan Lufthansa, Alman disiplini içinde öneriyi ele al- dı ve Frankfurt'taki merkezlerinin yıllık reklam planlaması dışmda özel barter anlaşmalannı uy- gun bubnadığını nazik ama net bir dille bildirdı. Aeroflot'un Istanbul'daki temsilcisi ise, artık "dobra dobrahk'* mı demeli, "dangalakhk" mı demeli bilemiyorum ama Politika'nın düşük tiraj- lı bir gazete olduğunu, o yüzden zaten sınırlı rek- lam bütçelerini Poiitika gazetesi için harcayama- yacaklannı söyledi. "SizdenparaçıknıayacakkL. Barter yapacağız" yollu zorlamalanmız da etkili ohnadı. Iş başa düştü. O günlerde Sovyetler Birliği'nin îstanbul Baş- konsolosluğunu Orlov adlı, çoksevimli, bürokra- siden nefret eden ve çok kültürlübir diplomat yü- rütüyor. Daha önce Sudan'da Büyükelçi iken, Su- dan KomünistPartisi'nin darbe girişimine destek çıktığı için personanon grata (ıstenmeyen kişi) i- lan edilmiş. Bu onun diplomatlık kariyerinde bir darbe olmuş ve büyükelçirikten indirilip tstan- bul'a başkonsolos olarak atanmış. Yani bir tür at- tan inip eşeğe binmiş. Ama pek umursadığı yok. Randevu alıp Orlov'a gittim. Derdimi anlattım. Aeroflot'un îstanbul yöneti- cisi ile konuşup, başkansolos ağırlığıru kullanıp reklam karşılığı bilet vermesi için bize yardımcı olmasmı istedim. Biraz düşûnüp "HaBederim" dedi. Halletri de. Bir kaç gün sonra Aerofolat'tan telefon ettiler. Reklam metnini ve biletleri ahnamız için Tak- sim'deki büroya birini yoüamamızı söylediler. Sağlama bağlamak için kendim gittim. Aerof- lot'un suratsız yöneticisi homurdanahomurdana biletleri doldurdu. "Al bakahm başunm belaa" dercesine bana uzatü. tstanbul - Moskova - Kabil gidiş, Kabil - Moskova - Îstanbul dönüş biletleri- ni aldık. Afganistan gezisüıin ilk engelini böyle- ce aşmış olduk. Kimilerine göre de benim "KGB ajanlığım"ın ilk adımını atmış oldum. Yarın: Kabil İnterkontlnental Oteli İçin Rezervasyon liğimi yapan, triportörlü hamal Gu- lam Hazret'e o sözleri aktardığımda güldü1 . - BelkL. Dahi inşaallah- Lakin va- kit galmayacak...Kabirii hamal Gu- lam Hazret, Afgan gerçeğmi yüksek bürokrat yada politikacılardan çok da- ha iyi görüyordu: Vakit kahnamıştı. Ülkenin güneyinde yığışmış ve mevzilenmiş MücahiÜer artık yenil- mesi olanaksız bir askeri güce dönüş- müşlerdi. Kendini ısrarla "devrim hü- kümeti'' olarak niteleyen iktidar ise çoktan dönüşsüz yola girmiş, kan kay- betmeye çoktan başlamışti. Umutlar yeşerten bir "devrinTin çıkmaz sokaklara sapması ve daha da kötüsü ülkeyi bir içsavaşın kucağına it- mesi kimin suçuydu? Bu sorunun tek yanıtı yok. Sovyet- ler Birliği, Afganistan Halk Partisi, Afganistan ordusundaki generaller, Mücahitler, Mücahitleri derleyip to- parlayan, eğiten, mali ve askeri destek sağlayan ABD... Hepsinin bu çorbada tuzu var. Ama belki de belirleyici olan bütün bunlann dışmda, 1923 Türki- yesi ile bile karşılaştınlamayacak ka- dar cahil, geri, yoksul, üstelik 80 yıh aşkın (1919'a kadar) tngiltere'nin sö- mürgesi olarak yeraltı ve yerüstü kay- naklan talan edihniş Afganistan'ın ta kendisi idi. Paramparça Bir Mozayık S ıkıcı olmasmı da göze alarak buyrun size 1980 yılında der- lenmiş ama bugün de hemen hemen hiç değişmediğinis sandıgım bir kaç sayısal veri: Karman çorman ve uluslaşma süre- cini bile doğru dürüst yaşayamamış bir nüfus: Yüzde 59'u Paştular (Peş- tun, Baştun diye yazanlar da var). A- ma Baştular da bölünmüşbirhalk. Af- ganistan'dakiler kadan bugünkü Pa- kistan'da yaşıyor. Kuzeydoğuda Taci- kistan diye bir ülke var (O günlerde bir Sovyet Cumhuriyeti, bugün bağımsız bir devlet). Ama Afganistan'ın nüfu- sunun yüzde 27'si de Taciklerden olu- şuyor. Bu iki bölünmüş halktan oluşan nüfusa aşiret düzeninde yaşayan, ki- mileri tümüyle göçebe Hazar, Özbek, Türkmen, Beluci, Nuristani gibi azm- hklan ekleyin. Böylesine bir halklarmozayığını bir arada tutan tek güç ise tslam. Toplam nüfus içinde okuma yazma bilerîlerin oranı ise sadece ve sadece yüzde 18. Ve tanma elverişli alanlan bir kaç akarsuyun açtığı vadiden ibaret bir "sarp dağlar ülkesT. Hayvancıhk ve vadilerde yetiştirilen haşhaş da eko- nominin candamarlan. Işte böyle bir ülkede eğitim, sağhk reformlan yaparak, feodal yapıyı kı- rarak, üstelik bunu sosyalizm kokan bir çizgi izleyerek Afganistan'ın kara kaderini değiştirmeye kalkışmışlardı. Bu "kader" değişikliği Sovyetler Bir- liği için öncelik taşımayan bir hedef, ABD içinse, bölgedeki Sovyet etkisi- nin artmasma yol açacak bir karaba- sandı. Bütün bu koşullann üstüne bir de siyasal litarüterde "güverdn" ola- rak nitelenmesi gereken Tarraki'nin kazandığı saygınlıktan hoşnut ohna- yan, aynca tepeden inmeciliğin bütün aceleciliklerini ve zorlayıcıhklanm "çare" gören "Şabinler"i ekleyin. Sovyetler göz yumdu, ABD keyifle ellerini oğuşturdu ve general Hafızul- lah Amin bir darbe ile Tarraki'yi ön- ce iktidardan indirdi, sonra da ortadan kaldırdı. Bu Afganistan'da sonunbaş- langıcı oldu. Yada Afganistan'ın bugününü ha- zırlayan kocaman bir adım... PAZAR ORHAN BURSALI Soru Soramayınca... Düşünce sistemi kültürel, ırksal ırkçılıkkokuyor; dünyayı kavrayıcı hiçbir entelektüel çaba ve eser yok adamda. Italyan kültürel birikimiyle bir ilişki ku- ramamış; konuya yaklaşımındaki kültür düzeyi kendi televizyonlarında sergilediği eğlence düze- yinin bir parçası. Uygariıkların gelişmesi konusun- da bilgisi sıfır. Uygarlıkların, inişli çıkışlı tarihsel sü- reçleryaşadığının, Batı uygarlığının temellerini, bir zamanlar ondan daha üstün Doğu ve Ortadoğu uygarlıklarının yaratıcılıklan üzerine kurduğunun farkında değil! Tabii, Italyan Berlusconi'den söz ediyoruz. Irkçılık, üstünlük, emperyalist sendromlardan anndınlınca, adamın söyiediklerinin içinde gerçek- ler de var. Ancak durumu "dile getiriş tarzı", en na- ifçe yaklaşırsak, cahilin cesareti biçiminde. Her neyse, biz, Berlusconi vesilesiyle kendimi- ze bakalım yeniden... • • • Ülkemizde dinci ve köktendinci gazete ve ya- zarlar neredeyse Taliban ve Bin Ladin'ın boyun- lanna sanlıp öpecekler. Islamın içinden bazı köşe yazarlan da Islam dünyasının köktendincilikle öz- deşleştirilmemesi gerektiğini vurguluyorlar. Bazı- lanna göre Taliban ve Bin Ladin türü köktendinci- lerin gerçek Islamla bir ilgisi yok. Gerçek Islam var mı, varsa nedir ve hangisidir, sorusu yerinde bir sorudur. Hangi ülkede, hangi tarikatta, bangi mezhepte, hangi grupta, örgütte, düşüncededir? "Gerçek Islam" sorusunun saçma olduğunun farkındayım. Islam dünyasında onlarca farklı uy- gulama, görüş, inanış olduöuna ve bundan sonra da olacağına göre, her bıri Islamın bir gerçeğidir. Köktendincilik de Islamın bir parçasıdır. Daha- sı, belki de Islamın en önemli bir parçasıdır. Bü- yük çoğunluğunun gönlünün bir köşesinde kök- tendincilik yatar. Koşullar değişince, örneğin kök- tendinciler şu veya bu kılık altında büyük bir mih- rak olmaya başlayınca, yüreklerdeki bu eğilim de- recede derece güçlenir! Köktendinciliğin en önemli kalesi, Afganistan değil, Suudi Arabistan'dır. Bin Ladin de Afganis- tan da bu ülkenin maddi ve manevi ürünleridir. Suudi Arabistan, yeni durum karşısında Afganis- tan'la ilişkisini kesmek zorunda kaldı ve oradaki köktendinci kardeşlerini yazgılanna terk etti! Kök- tendincinin de köktendincisi var! Taliban ve Bin La- din, yann, Suudi hanedanlığını bile hedef alabilir- di... Suudilerin en yakın müttefiklerinden ABD, Af- ganistan ve Bin Ladin'le savaşacak ve köktendin- ciliği mi yok edecek?! Pakistan da, zenginlik ve refah yaratılamayın- ca, şeriata ve köktendinciliğe yol verildi. Bugün Pakistan'a bakın, neredeyse bütün halkTaliban ve Bin Ladin'in arkasında! Askeri iktidar, çıplak orta-j da kaldı! Şimdi bunun bedelini çok ağır bir şekih de ödemek zorunda, veya büyük faturayı Pakis-] tan'ın şeriatçılaşmış kesimi ödeyecek! Pakistan'ını Bin Ladin'i teslim etmesi için Afganistan'ın ikid^ bir kapısını çalması da bundan... m • • • \ Islamın pratikte onlarca yüzü olduğu doğrudu» da, bugün Islamın hangi yüzüyle Islam dünyası re^ faha, milletleri mutluluğa gidecek, ortaçağ işken-j cesi bitecek? Hayatın veya insanlık ve uygarlık nehrinin genel akışı içinde Islam dünyası da aka cak ve genel evrimini yaşayabilecek? Şeriatçılıkla mı? Köktendincilikle mi? Yoksa, yeni bir reformcu hareketle mi? Batı uygarlığının, ne zaman ve nasıl "büyüli hamle"s\n\ gerçekleştirdiği ve refahta, zenginlik- te, bilimde ve teknolojide, sanat ve edebiyatta, feisefede Islam dünyasını kelimenin tam anlamıy- la geride bıraktığı sorusu, burada kilit noktadadır. Ne zaman? Batı toplumu, "dünya işleri, ancak dünyaya öz- gü yöntemler ve düşüncelerie, dünyaya özgü yö- netim sistemleriyle çözülebilir, halledilebilir" de- diğinde ve kiliseyi kilisenin içinetıktığında... Bunu, Islam dünyasında en iyi -tek- gören Mus- tafa Kemal'di. Türkiye ve Mustafa Kemal bu ne- denle hâlâ çok önemli bir konumda dünya üzerin- de! Din, camilerin içinde kalacaktı. Ancak onun bü- yük hamlesi yetersiz kaldı. Bu hamleyi taşıyacak insan ve kültür yeterince yoktu ülkede. 1950 sonrası, din camilerin içinden dışarı çıkar- tılmaya başlandığında, derece derece, Türkiye'nin sorunlan ağııiaştı. Süleyman Demirel ve sonra- sında 12 Eylül, dini, poiitika ve yönetimin içine sokmanın şampiyonlan oldu. Din istisman ve din politikacılığı, politikayı kolay- laştırdı, ucuzlaştırdı, küttürsüzleştirdi, içeriksizleş- tirdi, yağmalaştırdı, vurgunlaştırdı, bilimsizleştirdi, sanatsızlaştırdı, tekniksizleştirdi... obursali@cumhuriyetcom.tr Yann: Proleterslz Proleterya Dlktatörlüöü Değerli üyemiz GÜNDÜZ AYBAY'ı yitirmenin üzüntüsü içerisindeyiz. Ailesine, sevenlerine, okurlanna başsağlığı dileriz. Bilirn ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM) ACI KAYBIMIZ Cemiyetimiz üyesi, Basuı Şeref Kartı sahibi, değerli arkadaşırmz FERİDUN GÜlVEYMAN'ı 28 Eylül 2001 Cuma günü yitirdik. Vefatı topluluğumuzda derin üzüntü yaratan Güneyman'ın cenazesi 30 Eylül 2001 Pazar günü (yann) öğle namazının ardmdan Levent Camii'nden ahnarak Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Feridun Güneyman'a Tann'dan mağfiret. kederli ailesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. TÜRKÎYE GAZETECtLER CEMt\r ETİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle