25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2001 PAZA1 O L A Y L A K VJE (jOKlJŞLJlJı. olay.gorus@cumhuriyet.com.tr Bebek'teki Son Osmanlı ÇelikGÜLERSOY Y alon tarihJere kadar, Osmanlı'nın adı du- yulmuş ailelerinden genye kalan ldmileri, Kadıköyü yörelerin- de, Boğaziçi'nde.. otu- rurlar ve ara sıra ortalıkta görünürler- di. Doğallıkla, o tipler de kalmadı gibi bir şey. Benim sözûnü edeceğim, oıllar değil. Geçenlerde yolum Bebek'e düş- tü. Bu Boğaz köyüne, ünlü badem ez- mesi için, yüda bir-üti kez gıderim. Uta- nılacak bir şey ki, çocukluğjumdan bu yana, parkına girmedim. Once,salaş Belediyesı gazİDOsuna tepki duyduğum için, kıyı tarafina geçmedim. O ayıp kaldınldıktan sonraJd ihmal ve kusurise, bana ait Biıkaç gün önce, bir iş ince- lemesi için girdım, o enfes koruluğa. Or- ta yerinde bir banka oturdum. Birbirin- den ıduağaçbrm başdöndüren yüksek- ükkrivesKakveyineçoknemlibirgÜD- de,çevreyeserptikleri göigder ve serin- Kkfer, beni önce, mestetti. Az sonra, huyum kurusun, yine be- ni bir şeylenn rahatsız etmekte olduğu- nun ayırdına vardım: Önce, ortadakı "kübikpark" düzenlemesi. Romantik ve dağınık ağaçlığa hiç uymayan sert ve geometrik çizgüer oraya uyum sağ- lamıyor. Sonra, koca bir yontu. Dev gibi bir adam. Dargmgibi, başmıda yana çevir- naş,duruyor(Ona hakkıcok ama). Kinı bu. "FuzulP imiş. Canun efendim, bu kişı Tûrk dilinin yetiştirdiği belkı en usta şair ama, Boğaziçi üe, uzak-vakm, ügjane? Sonra,Baülılaşmadönemi ön- celerinin insan tipleri konusunda bir şey bilmediğimiz için, eski ûnlülerin yontusunu dikmenin, tarihsel ve bel- gesel hiçbirönemi -ve anlamı- olamaz. Bu özentilerden ne zaman vazgeçece- giz? Oturduğum bankı değiştirerek dev Fuzulî'den kurtuldum. Arkadakı yolun trafik gümbürtüsüne de "kafayıtakma- maya" çalışöm. Buke^kar^kryılarveyamaçlar,gel- di, gözüme girdL Sağ taraflar, gûmrah yeşillikleri ile, eski -ve asıl- Boğazı- çi'nin güzelhklerinı, bir oranda sürdü- rüyorlar. Ama sol yakada, yukanlar- dan ve arkalardan denıze doğru saldı- ran bir beton hücumu var ki, abartma- sız, dudak uçuklaûyor. Ünlü Göksu Ev- leri. Yine bir "caıum efendim" ünlemi çekeyim: "Ev sözcügünün ve kavranu- nın bile bir anlamı ve "ha>siyeti" var- dır. Bunlann nesi ev? Bu beton sefini, hep kıyı yolundan hızla geçerken görüyor, yapanlan -ve izin verenlen-, Tann'ya havale ediyor- dum. Hiç böyleoturup seyirzorundakal- mamıştım. Sonra, kötülükler ve bozukluklara yine kendimi ûzüp bir günü daha ziyan etmenin akıJ kân olmadığına karar ver- dim ve arasıra yapmayı başannğnn gi- bi, bir okul tahtaa silgismi karşundaki tablodagezdirerek, istemediklenmi yok ettim. Kakn, üstömdeld ııhı ağaçtar. Başunı biraz arkaya atarak, o nefti- Iflderi,tirşefikJeri,o serinfikleri, o ışık- gölgeoyunlarmıseyrevedaüandoJdıı- ranka^armkoDserinidinlemeye,kmııl- dum. Gözlerimi yumdum. Ama, Ar- denne'lerde ya da Schwarzwald'da ol- madığımı biliyordum. Boğaziçi 'nin or- ta yerindeydim ve üstümdeki yeşillik- ler, dört-dörtJük Osmanh olduklannı, bana her şeylen ıle anlaüyorlardı. Bu kıyıda, klasik Tûrk mimarisi üs- lûbunda birHumâyun-Âbad Köşkü var- dı. Boğaz'a açdan Hûnkârlann yaptır- dığı (ilki 1500'ler başına ait), koca bir mücevher kutusu gibi, hem görkemli hem sevimli biryapı. Franaz-Almankır- ması ressam MeÛng'in, özene- beze- ne çizdiği geniş ve aynntüı bir desen- den, 1800'Ier başında aldığı durumu ile tanıyoruz. Köşkün arkasını, o za- man bile, ulu-ulu ağaçlar sûslüyor. O koruluk, arkadakı yamaçlan kap- layıp denize kadar inen ormanlann, uzanösı mı? Pek öyleye benzemez. Çün- kü önce Melling'de, arkalar boş. Son- ra, ormanlar genelde bir-ıkı tip ağaç içerir. Bu Saray bahçesinde ise her tür var. Belli ki, Hünkârlar diktirmiş. O zaman, zihniınin düşüncelere dal- masL kaçınılmaz oldu: I900'lenn ortalanna kadar pek çok semtı zâten baştan başa ve doğaJ ağaç- lık olan bu şehirde, doğadan hazır bul- duklan ile yetinmeyip, belli yerleri, (sa- de padişah mülklerini değil, halkın me- sireterini de)çamiaria,çftfcobüderle, ıh- lamurlaria, tnanolyakrla_ dokhıracak ve bezeyecek kadar güzeffik âşjğı oian Osmanh, neden, her alanda ve her ko- nuda, aynı ruh zenginliğini, enginliği- ni, soyluluğunu gösterememiştir? Manorya çiçeğmin,koidaymca hemen kararan sedef beyazüğmm ve iç ezen, baş döndürenparifümûnûn zevkine va- ran adam, neden, dün sayılacak yakın tarihlere kadar, sarayının kapısına, Taş- ra'dankestirip, içi ballı kü çuvallarla ge- tirttiği insan başlarını günlerce yığdır- ma gibi korkunçluklara da kendini kap- tırabilmiştır? Içerdegüi,vasemin,hanı- meÛaiKap»da,ederidökülen,anekler üşüşmüş, kelle kümeteri. Bu ild olgu, nasd bağdaşn-? Çelişkiler lıstesı, sayfalar değil, cilt- lerdoldurur. Aynı sorulanben, ilk Fran- sız gezimde, Louvre'u ve Versailles'ı gezerken de kendime sormuştum: Sa- lon süslemelerinde, resim ve yontu zev- kinde ve bahçe desenlemelerinde doruk noktalara çıkmış olan Fransız soylulu- ğu, yine yakın tarihlere kadar, en basit temizlik kültüründen bile yoksun kal- mış ve bugünlerin anlayışı ile yanlan- na yaklaşılamayacak kadar kötü koku- lara batmış olarak yaşamışlardı. Par- fiim neyi örter? tnsan nıhunun varadıhş çelişldsin- den başka hiçbir olgunun açıklayama- yacağı birdurumkarşısındayız, demek ki. En ivifleen kötüyü, en doğrufleen yanhşı, beyninde ve kalbinde birtikte ta- şıyabflen ve yan-yana iç-içe yaşatabflen tekyaraokolan ınsanoğlunun, baş özel- liği ve kimliği, böyle. Bu sonuca varmadanönce, Humâyun- Âbad Kasn'nın bahçesindeki uluağaç- lan dikmiş ve yüzyıllarca yaşatmış olan ced'lerimize, sitemM sonüar yönettmek niyettnde idim: Niçin o keskm çetişküe- re kapördınız. yakanrn? Size }-azık de- gflmikti7Diur.asiacinariaruiKla.suin- büflerinizle, müzik ve şiir tutkunuzia değil, kafa kesen yatağaniannızia tam- dL Biyolojik doku olarak, bir yerde ka- çınılmaz biçimde sizlerin devamı olan bizlere de, yazık ounadı mı? Ama, Osmanlı'nın son bir istasyonu olan, yani betondan kaskatı kesilen ta- lihsiz şehrimizde, elde kalmış son bir Osmanh sergisini oluşturan Bebek Ko- ruluğu'nda düşüncelere daldıkça, vaz- geçtim geçmişi yargüamaktan. Hele günümüzde olup-bitenleri akla getirince, yani çirkinlikJerin, korkunç- hıldarnıkuralhalinegeüp,rvilikkrinve güzelliklerin yitipgHmekteolduğu çağ- daş dünyada,Osmanh'yı suçiamayı bı- rakmn. Günûmüz Istanbuhı'nda, baş- ka bir gezegenin, nesti tükeomiş ve ya- bana canhlan gibi göğe vüksetaniş ulu ağaçbn selâmlayTp, Parktan boynaeğik aynJdun. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Uzak Bir Şehzadebaşı Anısı... O haziran günü bütün kepenkleri inmişti Şehza- debaşj'nın... Salih Beygidiyordu... Yıl 1935. On üç yaşındaydım. Beni uzaklara kaçırmışlardı, Eren- köy'e... Görmedim, ama yaşadım. Babam Cüce ÇeKşme Sokağı'ndaki ahşap konaktan dört kollu- ya binerek omuzlar üzerinde çıkmış, Eyüp Sultan'a doğru... Sıcakbiryazbaşlangıcrydı. Dayanamadım, kaç- tm, döndüm. Ev kalabalıklaşmış. Birden tepetak- lak olmuştu yaşam... Giden gitmiş. Köşe bucak ara- dım bir şeyleri. Gidenden izler. Sesler. Hepsi yok mu oldu? Başka bir dünyadaydım. Bana yabancı, beJki de düşman... Erik ağacının gölgesi büyümüş! Çöktüm altına Zaman gerilere koştu. Letafet Apartmanrnın iç içe geçmiş salonunda bir düğündeydim. Konfetiler, kurdeleter, caz, tangolar, pembeli mayili küçük kız- lar. Dans eden yeni evliter... Dağıtılan içkiler, bizle- re çikolatalı pastalar... Tramvay tam Zeynep Hanım Konağı'nın önün- de aci bir sesle kıvnlır. Bir çığlık. Berberin önünde durur, inersin. Tutmuş saçlanmı Ahmet Bey: "Bir pehlivan tıraşı istermisin?" Kaçamazdım, bak/ş- lar üzerimde... Babam, Cemal Bey, fınncı Hayri Bey gülmektelerhalime. Kaçmak, kurtulmak, ber- berin makasından, ensemi dümdüz eden soguk ma- kirienin değmesinden... Küllük Kahvesi'nde aznif oynanırdı akşamlan... Buradaki gölgeler bambaşka. Bir lokanta var. Yah- ya Kemal gelır, NurullahAtaç gelir. Pertevniyal'in felsefecisi gelir. Emekli valiler. Şiirlertartışılır. Ezber- den dizeler. Beyazıt Meydanı'ndan ikide bir kırmı- zılı-yeşilli tramvaylar geçer. Havuz başında her za- man bir iki avare güneşlenir. Üniversite kapısından uzun saçlı kızlar, beyaz pantolonlu delikanlılar çı- kar, girer... Koşa koşa çıkılır mı Gedikpaşa yokuşu?.. Nastl çıktım, eve koştum en kestirmeden. Köşedeki iri köpekten bile korkmadan... Bakakaldı, niye bu kez bu yolu tuttu dercesine!.. Karnemi bir bayrak gibi sallıyordum. Sınrfı geçmiştim, hem de birincilikle... BölüşmüştükSedat'la... Kitaplarvermişlerdi kucak dolusu. Agop'u, Ekmekciyan'i, Kirkor'u, Panas- yan'ı geride bırakarak... İlk kol saatim altın rengindeydi. Kişiliğim değiş- mişti. Şehzadebaşı Caddesi'ndeki tüm tanışlarsa- atime bakıp beni kutluyoriardı. Kırtasiyeci Ali Bey, kahveci Memduh, eczacı Asaf Beyler. Fınncısın- dan sinemacısına... Babam bir ödül daha verdi. Tuttu beni Gloria Si- neması'na götürdü. Köşedeki pastacıya bir uğra- yıp... "TraderHom" oynuyordu perdede. Afrika'nın Mozambik'inde yamyamlarla alışveriş yapan tüc- car Hom'un öyküsü... Sonra ağabeyimle Milli Si- nema'yagittik. Bu kez "King Kong"u gördük. Dev yaratık gökdelenlerin tepesinden uçaklan sinek gi- bi yakalıyordu. Şehzadebaşı birsinemaJarcenneti. Milli, Hilal, Fe- rah, bir de Turan... Naşit Bey babamın ilkokul ar- kadaşı. Karşılaştıklanndaanılartazelenir. Bu adam mı sahnede milleti kınp geçiren diye şaşınnm! O yaz sıcağında babamla yalnız ikimiz için film gös- teren Hilal Sineması. Bir de hiç unutamadığım pa- radiden çokça sarkan bir çocuğun ön sırada otu- ran deniz erinin kucağına düşmesi, tıpkı bir yavru kedi gibi!.. Atatürk'le göz göze geldiğim o akşamüstü... Üstü açık koca otomobilde Iran Şahı. O değil, Ata- türk'tü gördüğüm... El sallamıştı kaldınmdakilere. Ben de sallamıştm, hem de iki kolumu kaldırarak. Bir donmuş an. Parçalanmayacak bir zaman par- çactğı. Şehzadebaşı'nda unutulmaz bir gün! Ve daha nice anlar, anılar. Tarihi Çarpıtmak!.. MeraJ PAZARDevrim Tarihi Öğretmeni T arihsel gerçekler bel- gelerde yer aldığı gi- bi, kendi koşullann- da değerlendırilmek durumundadu-. Ger- çekte ise kimilerince bazen ya- lanlarla çarpıtılmasına tanık ol- maktayız. Geçen yıllardan birinde Cum- huriyet'te, günümüz Fransası'nda, "Fransız Devrimi sırasmda kral vekraBçeninidamınıdejtiren,bu- nuaamasE(!)bulaıüar"laılgılibir haberokumuştum! Bu Fransızlar, sarayın önüne toplanıp "Açn, ek- mek istiyoruz" diye bağıran hal- ka, "EkmekyoksapastavesinJer'' diyen kraliçenin acımasızlığına benzer nesnel (!) bir değerlendir- me yapmışlar!.. Işte düşüncenin se- faleti! Ülkemizde de tarihin çar- pmlmasuım örneklerine tanık ol- duk, oluyoruz... Yıllardırdemok- rasi, özgürlük diye diye, Atatürk Devrimi 'ni yıkrna çabalan, iha- netler sonucu bugün toplumca bu- lunduğumuz açmazlara saplan- dık! (Tüm yalan dolan, aldatma- calara, çokyözlülüklere, ıhanetle- re karşın Atatürk Devrimi yaşı- yor, geliştirerek yaşatacağız!) Bu bağlamda okul1ara bir baka- lım: Ortaokul, lise ve yükseko- kulda okuduğum yıllarda -bugün- kü gibi- ezberci egitim dizgesirun sonucu olarak (ezberin itıcüiğine karşın yine de sevdiğim) tarihin gerçek tadına varamamıştım. Yük- sekokulda ise (sosyal bilgiler bö- lümünde) Türk Isiam sentezci an- layışa koşut Osmanlı'yı yücelt- me, devrim tarihimızi gerçekli- ğınden, özünden uzak, yangından mal kaçuTrcasuıa işleyip, bitirme- ler... Şimdı düşünüyonım da -ta- rih biliminin, eğitimbilimin de- rinlik ve öneminin bilinciyle- o yıllarda (1973-1976) yükseköğ- retinen okullannın durumu öyley- di de, bugün kim biür nasıldır?!.. öğretmenlığim sürecinde de devrim düşmanlığmın, tarihsel gerçekleri çarpıtmanın sayısız ör- neklerine tanık oldum. Atatürk ve Devrim'inden rahatsız olan öğ- retmenler, "Anpatiabesmr öven, İNGİLİZCE BİLMEMEK EKSİKÜKTİR * * Bu düşünceyi paylaşan insanlara 21 yıldır hizmet ediyorum. • ÜDS/KPDS • YDS • Hekimlikte Sunum Teknikleri • Isteğe bağlı özel gruplar 0212 - 552 44 56 / 0532 717 84 32 MEDICAL CHANNELA Aylık saglıklı yasam ve aktualite dergisi •jr İHUNDİ fÇIKTIl 11 * V /---/ dan evir ukbrırrcıçiv Igerç Jınlar ya Kefe Ya ıns da ı lilen ' niş git f/ "Hiçbirfilkedeşapka vasası vok- tur, u Abdülazız zamanında zekât verflecekkimse yoktur" diyen dın dersi, tarih öğretmenleri... Lise- lere giriş ve ÖSS smavlannda Ata- türk Devrimi'ne ilişkin sorulann en aza indirilmesi!.. Tûrkiye'nin 55 yıldır yaşadığı karşıdevrimin doğal sonucu! Sonra... Emperyalist ülkelerce ısıtılıp ısıtılıp ortaya sürülen (za- yıf zamanlanmızı kollayarak!) ol- mayan gerçekdışı Ermeni soykı- nmı savlan (tarihirruzde bir tek soykınm ohnadığı gibi, kimile- rince oluşturulmaya çalışılan Tür- kiye'nin bir Ermeni sorunu yok- tur!), Kıbns'ta Türklerin varlığı- nı, haklannı tanunayıp, yıllardır Kıbns Cumhuriyeti'nden (!) söz eden Yunanistan'ın çarpıt- malan, son bir *ind" de kış sonlannda Yunan Mecli- si'nde ileri sürülmüştü: "1915-22 arasmda Tûrki- ye'dekiRumiara soykınm yapddığı! ff Peki sormaz- lar mı adama, emperya- listlerin kuyruğuna takı- lıp (Megalo îdea'yı ger- çekleştirmek için) Türki- yetopraklanndaişinizney- di; Yunan askerlerinin yap- tığı katliamlar, ırza geç- meler neydi, kim kimi te- mizlemek istedi diye!.. Irk- çılık böyle gözünü köreder adamınü! Ulusal kurtuluş tarihi- mize düşmanlıklanyla ya- J lanlar üretenler, geçen yıl- larda tstiklal Mahkemele- ri'ni dillerine dolamıştı. önceki çarpıtmalanna ol- duğu gibi, bu konuya iliş- kin gerekli yanıtı almış- lardı tarihçilerimizden. Şimdı de onlardan biri 31 Mart ayaklanmasının ge- rici bir ayaklanma değil, askersel darbe olduğunu (28 Şubat gibi), tarihin doğru öğrenlmediğini, top- lumun yülardu- olmayan bir gericüik (irtica) tehli- t yanü sin' şeklıı W sure s ^u ama kıbırJi a^Ub^kai^i^gibi çaiı; urcu kadnîi.xTa'(k'irlte™»nırrde I ': alçak go^iy.^. Ö>vaag^Gulben, ergamat pökova i irı yeterın Qı sicılimi? arını ek IÇINL RAHAT OLSUN Abonelik icin TEL: 0 2 1 6 326 86 67 E-mail: magazine@medicalchannel.com.tr (!) ileri sürüyor! (Demek ki gerici tehlikeyi görebil- mek için, 37 kişinin yakıl- dığı 2 Temmuz 1993 Sıvas byımı da yetmemiş!) Tarih kitaplannda 31 Mart Olayı, II. Meşruti- yet'in duyurulmasına kar- şı, softalarla, alaylı asker- lerin (avcı taburlan) bir- likte çıkardıklan gerici bir ayaklanma olarak geçer. Ayaklanmanın en büyük kışkırtıcısı, Volkan gaze- tesini çıkaran ve Ittihad-ı Muhammedî Derneği'ni kuran DervişVahdetî, u Şe- riata dönühnesini ve baş- kaûlkelerdenyasalar ahn- mamasuu isteyen bildiri- ler yayunladı." Bu bağ- lamda 28 Şubat girişimi de, Hareket Ordusu'nun (31 Mart Ayaklanması'nı bastuan ordu) başansı gi- bi ilerici bir girişimdir!.. (Bir girişimi asker-sivil gi- bi kaüpçı yöntemle değer- lendirmek yerine, bilün- sel düşünme yöntemiyle sorgulamakla saglıklı çö- zümlere erişebiliriz.) Roman da olsa, öykü de olsa tarihsel gerçeklik korunmalıdır! PENCERE Can ile Paflıcan Usame bin Ladin'in gazetelerde yayımlanan fo- toğraflanna bakıyorum... Sanğı.. Sakalı.. Geriye kalan yüzünde, gözterine sinmiş kurnaz- lığın içten pazarlıklı panftısı.. 11 Eylül'den bu yana Ladin'le oturup Ladin'le kal- kryoruz, Ladinlsiz bir bardak su istesen medyada yok!.. Peki, nasıl oluyor da tüm dünya kanlı eyle- mi yapıp yapmadığı bile belli olmayan bir tek ada- ma yumuluyor? Turhan Selçuk'un çizdiği gibi: BiryandaUSA.. Öte yanda USAme.. Olacak iş mi?-- Yaşanan olaydaki kanı revanı bir an göz ardı ede- bilsek, Usame'ye neredeyse teşekkür etmek ge- rekecek, çünkü dünyanın gözleri bu herifle açıldı... Ladin, Amerika'yı vurmasaydı, dünya dinci terö- re göz yummayı sürdürecekti... • 'Cumhuriyef yine haklı çıktı.. Hem de gümbür gümbür. Yıllardan ben altını çize çize yazıyordu Cumhu- riyet; ama, varak-ı mihri vefayı kim okur, kim din- ler?.. Anadolu'yu kahreden gayri insani ve çağdı- şı iki tehdidi durmadan vurguluyorduk: İrtica.. Ve terör.. Dincilik gemi azıya almıştı, dört nala gelişiyor, dev- let eliyle beslenip kışkırtılıyordu; terör Anadolu'ya etnikçiliğe dayanan kan davasının tohumlannı ek- meye çabalıyordu; mürteci ile entel işbirliği, boya- lı medyayı pazarlama yolunda kullanıyordu. Peki, ne oldu?.. Usame imdada yetişti... ' Terör Istanbul'da polisi vurmuş.. Kime ne?.. Mardin'de öğretmenin canını almış.. Boş ver.. Van yolunda otobüs çevirmiş, yolculan aşağı in- dirip kurşuna dizmiş.. Haydi canım sen de.. Elazığ'da okul çocuğuna kıymış.. Pöh pöh.. Terör vakta ki uçağa binip New York ve VVashing- ton'da kanlı eyleme geçti.. Dünya ayağa kalktı.. Kıyamet koptu... • Terör Istanbul'u ya da Diyarbakır'ı vururken bi- zim medya entelimiz olayın kıyağına bakıyordu, işin içine Amerika girince durum değişti... Amerikalının canı can.. Türk'ün canı patlıcan.. Amerika'daki devlet.. •• - Türkiye'deki Allah'a emanet.. Bizim medyanın gözleri, dincilik ve terör Ameri- ka'yı vurunca açıldı... "" ""• - Açıkgözdür medyamız!..;«.«ıt,* 1 *At,\* !..J..>..^.î * • ,.-» jJM n-;i Peki, biz şimdi adına Usame bin Ladin denen şu herif-i naşerife teşekkür etmeyelim de ne yapalım, söyler misiniz?.. . . BAŞSAĞLIĞI Mezunumuz, Başkanımız, Hocamız, Ağabeyimiz, Arkadaşımız Kaptan, Avukat, Yazar, Bilge kişi GUNDÜZ AYBAY'I K a y b e t t i k b ü y ü k Ail«sinin, Arkadaşiannın, Mezunlanmızm, D«nizcil«rln bay sağolsun. DEFAMED-1 T.Ü. Denizcilik fak. Mezunları Dernegi KAPOER- Türk Uzakyol Gemı Kaptanları Derneğı GMİMO TMMO8 Gemı Mak. işl. Muh Odası TÖKIDER Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği DEFAV- i TÜ Denizcilik Fak. Mez. Sos. Yard Vakfı 11 EyttM neyln miadr? Postexpress'in kapsamlı dosyası • Onlan böyle btlmezdikl Kadın Dayanışması'ndan portreler «Hacı Bektaş'tan Hacı Tomor'a: Anadolu'nun bağrındart Amavutluk dağlarına Bektaşı geleneğınin şekli şemali • Eylül dersem Selânlk anla: Yunanistan'da anarko günler. Postexpress oradaydı. • Kemal aUI Babamı ötdühiyorsunuz! Mağdurların gözüyle 6-7 Eylül • Ayın karanlık yüzü: "Musa'nın Evlatları, Cumrıuriyet'in ÇocuklarTnın yazan Rıfat N. Bali'nin gözüyle "ulus devlet-Yahudi cemaati" ilişkisi • Post-komünlst hayat: Seçim arifesinde Polonya. Postexpress Varşova'dan bildiriyor. • Maymunlar Cehenneml: "Korku Tapınağı" adlı kitabı toplatılan Celal Başlangıç'la gazeteciliğin a/fabesi üzerine • Arjantin muclzesl: Orada da kriz var, ama sineması "Vizontele" değil. • Falk Paşa No:12 Yunanistan'ın ünlü oyuncusu Adonis Kafecopulos'un Istanbul-Atina seyrüseferi. »Hava Spor Beyoğlu'nda yarım asırlık bir dükkan ve Panait Istrati'ye parmak ısırtacak bir öykü E k l m s a y ı s ı b a y l l e r d e
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle