18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2001 CUM O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R [email protected] Demokrasi ve Şeriat VecihiTİMUROĞLU T elevizyon kanallannm ortak bir davranışı oluştu: Özellikle, önemli bir siyasal ola- yın sonunda, kendile- rince uzman sayılan biıkaç kişiyi çağırarak sözüm ona ka- muoyunu aydınlatmak amacıyla, ko- nuyu günü gününe tartışma... Doğru- su, konuya yabancı olanlar için bu gi- bi tarnşmalann aydınlatıcı olup olma- dığını kestiremiyorum, ama konuya yabancı olmayanlan epeyce güldür- düğünü söyleyebilirim. Fazilet Partisi'nin kapatıldığı gün, tüm televizyon kanallannda yapılan tartışmalarda, bir güldürü sahnesin- de seyredebileceğiniz en gülünç oyun- lardan dahagüldürücüydü. Niteliği ba- kımından sorarsanız, kuşkusuz, en nıteliksiz bir güldürüydü Şimdi anım- samıyorum, ama Sayın Prof. Dr. Tûr- ker Alkan'ın katıldığı ekrandaki tar- aşma, en sarsıcı tarüşmaydı. Sayın Al- ican'ı, her zaman sağlıklı bir hukuk- ;u olarak izlemişündir. Nedense, bu artışmada beni düş kınklığına uğ- rattı. Bu yazıyı, küçük bir ameliyat geçirdığım için bıraz gecikerek yazı- yorum. Türker Alkan'ın, "Deinok- rasi varsa, şeriatçılann da örgötien- mesine izin vereceksiniz. Neden kar- fi çıkryorsunuz?" sözü olmasaydı, böyle bir zahmete katlanmayacak- nm. Çünkü demokrasi için söylene- bilecek her şey söylenmiştir. Ben Amerika'yı yeniden keşfedecek de- ğilim. Kökeninde demokrasi; içeriği ve işlevi, devletin sınıfsa] ırasıyla (karak- ter), toplumun ûretim ilişkileriyle be- lirlenen, her yurttaşın biçimsel hu- kuk açısından eşit obnası, azınlığın çoğunluğa uyması ilkeknne daya- nan yönetim biçimidir. Bu bakundan demokrasi, devletin insanlara, diz- geli bir güç uygulamasıdır. Bu, kav- ramın bir yanıdır, öteki yanı da yurt- taşlann eşitliğinin, herkesin anayasa yapma, devleti yönetme hakkmm be- nimsendiği yönetimi ifade eder. Bu tanımlar, diktatörlüğu yadsıyan "an demokrasT anlayışmı doğurur. Ne ki otorite ve özgürlük, sınıflı tophrm- larda, devlet örgütünün birbirinden ay- nlmaz iki öğesidir. Elbette, ezilen sı- nıflar, demokratik haklannı elde et- mek için savaşacaklardır. Burjuva toplurnlarmda demokrasi, kapitalist sınınn çıkarlanna uygun bir "haldar dâzenTni ifade eder. "Şeriat", bu haklar düzeninde, hangi sımfın te- mel haklannı ve özgürlükJerini tem- sil ediyor? Bu soru yanıtlanırsa, şe- riatin demokrasilerde örgütlenme öz- gürlüğüne sahip olma hakkının olup olmadığı yanıtlanmış olur. Uluslaşrnış toplumlarda, toplumun siyasal örgütlenmesi olarak demok- rasi, uzlaşmaz sınıflann uzlaşısı bi- çiminde sürüp gidiyor. Temel öğesi de "yurttaşJann yasaleşidiği''dır. Hiç- bir demokratik toplumda, şimdiye değin böyle bir eşitlik görülmemiş- tir, ama Prusyalı değirrnencinin, "Bu- rada kral varsa, BerKn'de de mahke- me vaıthr" özdeyişi, demokrasilerin övöncü olarak yinelenip duruyor. Ba- na kalırsa, bu söz, demokrasilerin gerçek düzenini değil, değirmencinin ınsan ohna onurunu gösteriyor. De- mokrasi, bireyin temel hak ve özgür- lûklerini savunarak yaygmlaşü. Tarih- sel süreçte, burjuvazinin bu saygın savaşımı, emekçilere birçok hakkın tanınmasına yol açtı, ama kaynağın- da, mülkiyetin her türlü özgürlüğü- nü tam olarak sağlamasına karşın emeğm özgürlüğüne kimi sınırlar çiz- dı. Emekçi sınıflar, bu yeni iktidara karşı savaşımını sürdürünce, anaya- salar dönemi başladı. Anayasalarda. işçi sınınnın temsil hakkı tanındı, ama bu temsil hakkının yasalarla be- lirlenmesi, parlamentolarda, toplu- mun tüm katmanlannın sayısal oran- da temsil edilmesine engel oldu. Ge- nel seçim hakkı da eşitliği sağlaya- madı. Özellikle, "emperyalistburju- va" kesimi, bunalımlan bahane ede- rek her türlü özgürlüğü kısıtlamıştır. Faşizm, bu kısıtlamalann ürünüdür. Tarihsel geüşme Demokrasi, tarihsel bir gelişmenin ürünüdür. Smıflararası savaşımın so- nunda ortaya çıkmıştır. Geüşme sü- recinde, ırasını (karakter) ve kunım- lannı değıştirerek azahp çoğalmış- tır. Halkın egemenlik hakkı, emekçi- lerin demokrasi bilinciyle doğru oran- tılıdır. Bugüne değin hiçbir demok- ratik toplumun parlamentosunda, emekçi sınıflar, çoğunluğu sağlaya- mamışlardır. Hiçbir ülkede emekçi sınıflar, "tekcephebiriğPkuracakbi- lince sahip olamadıklanndan, devlet yönetiminde ağırlıklannı da duyum- satamamışlardır. Türkiye'de de eko- nomiyi ve ekini (kültür) yönetebile- cek gönüllü toplumsal örgütler henüz görünmüyor. Bu yüzden de soyut de- mokrasi öğretileri üretiliyor. "Şeriat hakla", bu öğretilerin savlandrr. Sanınm, bilinmeyen şudur: Suufh toplumlarda, dinsel inançlann da s- nrfsal kökenlerivardır. Açın Tevrat'ı, Incil'i ve Kuran'ı, şöyle bir okuyun, tüm Tannsal yargılann, Ibrani kral- lannın ve Arap aşiret başkanlannın buyruklan olduğunu göreceksiniz. Emekçi Isa'nın bile soyu, Israiloğul- lan'na dayanıyor. Babası köylü oldu- ğundan, Ibrani soylulan onu öldürt- müşlerdir. Havarileri, o öldükten son- ra yazdıklan Incil'lerde, onu Tan- n'nın oğlu yaparak "soyhılar soylu- su" bir kökene oturtmuşlardır. Ağır yenilgilerini de Isa'nın yeniden yaşa- ma döneceği ve Tann krallığını ku- racağı inancıyla utkuya dönüştür- müşlerdir. Tann kralhğında mutlu- luklarnı, öte dünyaya bırakmışlardrr. Bütün kutsal kıtaplarda, sömürücü sınıflann varlıklan, Tann'nm iste- mi" diye açıklamyor. Örneğin Ku- ran'da, Ali Imran Suresi'nin 195. aye- tinde Tann şöyle buyuruyor: "Tan- nlaı\\-akanhnnıkabulederekbîldir- di ki, erkek ya da kadm, emek veren hiç kimsenin emeğiııi boşa çıkarma- yacağun kuşkusuz; sizJer, birbirieri- nizden oluşuyorsunuz, göçenlerin, yurtlanndan kovularüann, yohımda işkeocegörcnlerin,SiAaşanlariaökhı- rüknkrin günahlannı elbette bağış- byacağnn ve dbede oolan,Tann ka- önda bir sevapia, altındao ırmaldar akan cennedere koyacağnn, sevapla- nn güzeü Tann katmdaduf Tann' nın tarudığı emek, kendisine yapılan kul- luk göreviyle sınırlanmışhr. Burada emek, dinsel bir edimdir (amel). Tan- n, herkesin geçimini, kendi ölçütle- rine göre belirlemiştir. Zuhuruf Su- resi'nin 32. ayetinde Tann şöyle bu- yuruyor: "Ey Muhammet, onlar mı bölüp böiuştjirüyorlar? Dünya yaşa- nıında, onlann geçimliklerini, arala- nnda biz böJüştürdük, birbirlerine iş görmeteri için Idmilerini khnilerhıe üstfin kıidık. Tann'nın sevgisi, onia- nn biriktirdiklerinden daha hidirf İnançlann sınıfsal ıralannı, bu ayet- lerden daha iyi gösteren bir kanıt var mı? Burjuva toplumlannda demok- rasi, kapitalist sınıfin çıkarlarma uy- gun bir "haklardüzenTnı ifade eder. Şeriat, hangi haklar düzenini, hangi sınıfin temel hak ve özgürlüklerini temsil ediyor? Kuşkusuz, Tann'nm di- leğine bağlı olarak, burjuvazinin en gerici kesiminin, daha doğrusu fe- odal kalıntılann haklannı istiyor. In- sana yabancılaşmış bir bilinç biçi- miyle, Atatürk devrimine karşı bir güç oluşturmaya çahşıyor. Şeriat, Atatürk'e ve Cumhuriyete karşı bu bilincin siyasallaşmasıdır. Demokrasi, özgürlükler yönetimi- dir. Tann buynığuna karşı bireyin öz- gürleşmesi düşünülebilir mi? De- mokrasi, Tann buynığuyla çelişir. Şeriat, gerici güçlerin siyasal silahı- dn*. Demokrasiyi yok etme aracıdır. Atatürkçü yönetim, hiçbir zaman di- ne karşı bir siyasa izlememiştir, tam karşıtı, bulunç (vicdan) ve inanç öz- gürlüğünü yaşama geçirmiştir. Şeri- atçılar, "Biz, herkese buhınç ve inanç özgürlüğü taıunz" derken Tann'ya karşı geliyorlar. Tann, kendisine emek vermeyen kimseyi bağışlamıyor. La- iklik, hiçbirdinle bağlaşıklığı bulun- mayan bir yaşam biçimidir. Şeriatçı- lar, Islamla bağlaşıktırlar. O n yıl kadar önce, ilk kez Ameri- ka'da yeni bir doktoriuk türü orta- ya çıkn: Göz boyama doktorluğu! tngilizce, "spin-doctor* denilen göz boyamadoktorlannın uzmanlık ala- nı, ohnayan bir şeyi varmış gibi gösterip geniş hailk kitlelerini yanıltmak, aldatmaktiT. Göz boya- ma doktoru olabilmek için bitirilmesi gereken her- hangı özel bir üniversite yoktur! Göz boyama dok- toru olacak kişinin çok kurnaz olması, üstün ko- nuşma ve yazı yazma yeteneklerine sahip bulun- ması, insanlan hangi yollardan nasıl kandinp uyu- tacağını çok iyi bilmesi, müthiş korkusuz, saygı- sız ve çok ahlaksız olması gerekmektedir! Günümüzde göz boyama doktorlan Amerika ve Ban Avrupa'da devlet başkanlanna, başbakan- lara ve siyasi partı genel başkanlanna hızmet edi- yor ve korkunç paralar kazanıyorlar. Üstün yete- nekli bir göz boyama doktorunun neleri başarabi- leceğini göstermek için, bir süre önce Londra'da izledigün bir filmi çok kısa olarak sizlere özetle- yeceğim. Filmin adı, "Kuynık Köpeği SaDryor". Daha ilk adımda kafanız kanşmasın, bu söylem üıgiüzcede bir deyimdir. Doğal olanı, köpeğin kuyrugunu sallamasıdır. Ama, ne zaman ki ço- ğunluğun değil de azınlığın sözü geçer, işte o za- man, kuyruk köpeği salhyor denilir. Filme neden böyle bir ad verilmiş, biraz sonra anlayacaksıruz. Filmin ana konusu şu: Amerika'da başkanhk seçimlerine iki hafta kalmıştır. Mevcut başkan, bir Göz Boyama Doktorlan YllmaZ DİKBAŞ TekstiiKimya Yüksek Mühendisi dönem daha seçilmek istemekte ve kamuoyu yok- lamalan da başkanın yeniden seçileceğini göster- mektedır İşte tam bu sırada bir skandal patlar. Amerika Devlet Başkanı 'nın Beyaz Saray'ın Oval Ofisi'nde bir kadına cinsel tacizde bulundugu ha- beri duyulur! Eğer bu haberin yayılması önlene- mezse başkanın seçimleri kaybetmesı kaçınılmaz- dır. İşte bu koşullarda çare bulmak, ortahğı temiz- lemek, başkanm danışmanlanndan gözboyamadok- toru Ronı'nin omuzlanna yüklenir. Fümde, göz bo- yama doktoru Roni'nin rolünü ünlü aktör Robert De Niro oynamaktadır. Göz boyama doktoru Ro- ni, hemen kafasmda bir senaryo hazırlar. Amen- kan halkının (tikkatinj cinsel taciz olaymdan baş- ka bir yöne çekmek için, bir savaş gereklidir! Ama o sırada Amerika'nın savaş içinde olduğu bir ül- ke yoktur. Göz boyama doktoru Roni, sanal yanı uydurma bir savaşyaranr Arnavutluk, eündeki nük- leer bombalarla Amerika'ya savaş açmıştır! Ro- ni'ninbu sanal savaş senaryosunuduyan danışman- lar sorarlar; neden Arnavutluk? Çünkü Amerika- hlar, Arnavutluk'un nerede olduğunu bile bilmez- ler,diye cevapverirgözboyamadoktoruRoni! Ame- rikan halkını aldatacak senaryo arük hazırdır, şim- di sıra bunu sahneye koyacak bir yönetmenin bu- lunmasına gelmiştir. Göz boyama doktoru Roni, o kişiyi de hemen bulur. Hollywood'un yetenekli ama doyumsuz sinema yönetmeni Stan Moss, bu çılgın senaryoyu sahneye koyacaktır, karşılığında da Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçısi unva- nma kavuşacaktır. Filmde Stan Moss rolünü, ün- lü oyuncu Dustin Hoffinan oynamaktadır. Anlaş- ma sağlanır ve Washington'daki bir film stüdyo- sunda uydurma savaşın sahneleri çekilir, Arna- vutluk'un Amerika'ya savaş ilan ettiğinı duyuran tüm televizyon kanallanna dağıühr. Amerika dev- let başkanı, cesurve kararlı mesajlar yayınlayarak halkın desteğku kazamr, popülantesinı arttınr. Amerikan halkı zokayı yutinuş, Arnavutluk'la bir savaş olduğuna inanmışnr ama, başkanın seçim- lerde rakibi olan Amerikah senatör oyunu çakar, CIA'yı devreye sokar. Seçime sekiz gün kala, CIA savaşın bitmiş olduğunu duyunır. Işler yine sarpa sarmıştır, başkanın danışmanlan bu kalan sekiz gün Amerikan halkını nasıl uyutacaklannı bilemez- lerken göz boyama doktoru Roni yine imdatlan- na yetişir. Senaryosunun ikinci perdesini anlanr Savaş bitmiştir ama, Vilyam Şuman adlı bir Ame- rikan cavuşu Arnavut gerillalannın ehnde tutsak kalmışür! Şimdi başkan, bu tutsağın kurtanlması için devreye girecektir! Yine aynı fıhn stüdyosun- da, gerillalann elinde işkence görmüş çavuş Vîl- yam Şuman'ı görünrüleyen sahneler çekilir ve Amerikan televizyon kanallanna dağıtılır! Milli- yetçilik duygulan çok güçlü olan Amerikan halkı galeyana gelir. Göğüs kısnunda, "Fuck Atbenia" yani "Anuvuthık'u SLm" yazıh gömlekler su gi- bi sanhr. Rock müzığı yapımcılanna, vatansever- Iik duygulannı coşturan özgürlük şarkılan beste- letilir ve bunlar çeşitli radyo kanallannda sabah- tan akşama kadar süreklı çaldırtıhr. Göz boyama doktoru Roni, hedefme ulaşmışnr. Başkanın cin- sel taciz olayıru çoktan unutan Amerikan halkı, Ar- navut gerilfalannın elindeki sözde tutsak Ameri- kah çavuşu her ne pahasına olursa olsun kurtara- cağma söz veren başkanlan etrannda birleşir. Se- çimi mevcut başkan büyük farkla kazanıp Beyaz Saray'daki yerini korur... Göz boyama doktorlan, "Ne yaparsan yap, para kap" ilkesine dayah kü- reselleşmenin ürünleridir. En ünlü, en yetenekli göz boyama doktorlan günümüzde Amerika ve Batı Avrupa'da akıl almaz başanlar kazanmaktadırlar! Türkiye'de göz boyama doktorlan fazlasıyla bu- lunmaktadır. Adlannı saymayalım, medyamızda bol bol bulursunuz. Bizim yerli göz boyama dok- torianmız daha çok medyada yuvalanmışlardır. Bunlar her ne kadar Amerikah meslektaşlan ka- dar başanlı değilseler de, ohnayan şeyleri var, var olan şeyleri de yok göstermek için yırtmıp durmak- tadırlar. Avukat, Kaptan, Yazar GÜNDÜZ AYBAY'ı yitirdik Denizcilerin, Deniz HukuJcçulannın, öğrencilerinin, tüm sevenlerinin başı sağolsun, Cenaze 29 Eylül 2001 Cumartesi günü öğle namazandan sonra Teşvikiye Camii'nden kaldınlacaktır. Annesi : Müjgan Sağnak Eşi : MeralAybay Oğlu : Engjn Aybay Kardeşleri : AtUIa, Aydın, Rona Aybay VEFAT Baromıuun 5468 sicil sayısında kayıtlı Avukat GÜNDÜZ AYBAY vefat etmiştir. Aziz Meslektaşımızın cenazesı 29/09/2001 Cumartesi günü (yann), Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazıru müteakip ebedi ıstirahatgâhına defnedilecektir. Meıhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL RAROSU BAŞKANUĞI BAKIRKÖY1. ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLtĞt'NDEN EsasNo: 2001/251 Davacı Nilgün Yüceler tarafindan davalı Ali Rıza Yüceler aleyhine açılan evlilik bir- liginiıı tenielinden sarsılması nedeniyle taraflann boşanmalanna ılışkin boşanma dava- sında verilen ara karar gereğince, Istanbul, Fındıkzade, Denızaptal Mah. Bestekâr Ra- mizbey Sokak, No: 1 D: 1 adresinde bulundugu bildirilen davalı Ali Rıza Yüceler'e da- va dilekçesi tebliğ edilemediğinden, zabıtaca da adresinin meçhul olduğu bildinldığin- den davalı Ali Rıza Yüceler'e dava dilekçesi ve duruşma gününün ılanen tebüğine ka- rar verilmiştir. Karar gereğince 29.11.2001 duruşma günü saat 11.30'damahkemedeba- zır bulunmadığı ya da kendisini vekille temsil ettirmedigı takdirde yargüamaya yoklu- guoda devam edileceği ve hüküm verileceğı ilanen tebliğ olunur. Basın: 54617 BAŞSAĞUĞI Üniversitemiz Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın AYBAY'ın değerli kardeşi; Avukat ALİ GÜNDÜZ AYBAY vefat etmiştir. Ailesine ve Dostlanna başsağhğı dileriz. T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı Damşma Kurulu üyemiz GÜNDÜZ AYBAY'ı yitirdik. Ailesine ve dostlanna başsağhğı dileriz. Cenaze 29 Eylül Cumartesi günü Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. FATİH1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo: 1999/684 Davacı Sultan Şimşek tarafindan davalı Rüştü Şimşek aleyhine açılan boşanma davasında, Hâkimliğünizin 1999/684 esas, 2000/809 karar sayılı ve 21.11.2000 tarihli karan ile Tekirdağ, Muratlı ilçesi, Istiklal Mah. Cilt No: 0002, Kütük Sıra No: 0355 'te nü- fusta kayıtlı bulunan Mustafa ve Hatice'den olma 00.00.1930 doğumlu davacı Sultan Şimşek ile Hüseyin ve Habibe'den olma 00.00.1940 doğumlu davalı Rüştü Şimşek'in MK'nin 134/3. maddesı gereğince boşanma- lanna, alınması lazım gelen 2.080.000.-TL karar harcın- dan, peşin alınmış 1.370.000.-TL harcın mahsubu ile ba- kiye 710.000.-TL harcın davacıdan alınarak Hazine'ye verilmesine, istenmediğinden nafaka ve tazminat takdi- rine yer olmadığına, yapılmış yargılama giderlerinin ta- raflar üzerinde bırakılrnasma dair temyizi kabil olmak üzere karar verilmiş olup, adresı tespit edilemeyen dava- lı Rüştü Şimşek'e tebligat yerine geçmek üzere ilan yo- lu ile tebliğ olunur. 6.9.2001 Basın. 54296 Türkiye Gazetecıler Cemiyeti'nin yayınladığı günlûk Bizim Gazete Ülke sorunianna ilişkin raportanyla, araştrmalanyla, köşe yaalafiyla, tanafaz haberieryte sivil toplumlann gazetesi. DûzenH okumak İçin abone olun. Tet 0JJ12.51106 75 KADIKOY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2001/660 Vasi Tay. Mahkememizce verilen 20.9.2001 tarih ve 2001/660 esas, 2001/673 karar sayılı ilamı ile Elmas oğlu, 1336 doğumlu, Ramazan Gürdallar MK'nin 355. maddesi ge- reğince vesayet altına aluıarak kendisine oğlu Meftun Gürdallar vasi tayin edıimıştır. Keyfıyet ilan olunur. 20.9.2001 Basın: 54607 PENCERE Burnunun Ucunu Göremeyen ABD... 11 Eytül'de Amerika'ya karşı gerçekleştiriler terör saidınsını, aklı ve yüreği olan hiçbir insan içi- nesindiremez... Çoluk çocuk masum insanlara gözünü kırp- madan kıyan katilleri, hiçbir gerekçe, işJedikteri kan- lı suçtan anndıramaz... önce bu nokta vurgulanmalı... Ya sonra?.. Amerika'da yaşanan terör saidınsını bir başka ülkede yasayan masum insanlara ödetmeye kal- kışmak, kanı kanla temizlemek yöntemine sap- maktır ki çağdışt bir kin güdütenmesinden dogar... Kan davası, küreseileşmenin yapısına işlerse, insanlar çıldırabilir... Banş bilincini korumak, günümüzün onceiikii so- runu gibi görünüyor. • 11 Eylül'den sonra Amerika terörden sorumlu saydığı iki sözcüğü diline doladi: Taleban.. Ladin.. Ikisi de Amerika'nın marifeti, üretimi, türetimi, beslemesi... Peki, küremizi yönetmeye kalkışan 'SüperGüç' burnunun ucunu göremiyor muydu?.. 'Yeni Dünya Dûzeni'n Cumhurbaşkanının ağ- zından açıklayan Amerika, yeryüzünü yönetme- ye kalkışıyor. Hem Suudi Arabistan'da hem Afganistan'da şe- riatçılığın güvencesi olan 'Sûper Güç', elindeki oJa- ğanüstü olanaklarla afra tafra satarken birkaç yıl sonrasını neden göremedi?.. • , • ClAbiryana.. FBI öte yana.. s Ses ötesi dinteme aygrtlannda, havada kuş uç- sa gölgesini kaçırmayan radariarda, nükleer ça- ğın koridorlannda, bilgisayar donanımlannın sa- raylannda, internet bulutlannın yıldınmlannda, yerartı laboratuvartannın loşluklannda, okyanus- lardaki teknotoji kulaklannda, profesyonel ajan- lann yanş kulvariannda dörtnala doludizgin ko- şan Amerika'nın New York ile VVashington'u vu- racak sanklı sakaiiı güçlere yatınm yapması ne ka- dar komik değil mi!.. Yıkılmaya yüz tutmuş eski Roma'nın frttınk Ne- ron'u bile bu işe kahkahayla gülerdi... Amerika, Asya'da yerieşik irtica güçlerini neden palazlandırdı?.. Birkaç yıl sonrasını neden göremedi?.. Elinde gelecege bakan teknolojik güç mü var?.. Üç noktalı kör bastonu mu?.. lletişim dünyasında yirmi dort saat süregelen yayınlan izieyenlerin parmaklan ağızlannda kalı- yor; bu Amerika, düşmanını beslemiş... Hem de kuş sütüyle... • . Peki, birkaç yıl sonrasını göremeyen Amerika insanlıgın gelecegini nasıl görecek'İ. Afrika krtasını yiyip bitirdiler... Asya'nın göbeginde ne yapacaklar?.. Bilinmiyor... Doğayı yok eden ve insanı kahreden bu düzen daha ne kadar sürebilir?.. Yoksullan daha yoksul, zenginleri daha zengin ederek mutlu olabilir miyiz?.. Unutmayacağız Yıldız Üniversitesi'nin 68'lisi Onurlu ve Üretken Yaşamıyla Dalgalara Göğüs Geren Makine Mühendisi Can Yoldaşımız HÜSNÜ AKKAYA'yı kaybettik 1948- 27 Eylül'de Samsun'da toprağa verilecek arkadaşımızı ugurlamak için 1 Ekim Pazartesi günü saat 19.00'da Beyoğlu Garibaldı'de buluşuyoruz. TÜRKİYE - AVRUPA VAKFI'NDAN DUYURU Türkiye Avrupa Vakfi Birinci Olağan Mütevelli Heyet Toplantısı 29 Eylül 2001 (Cumartesi) günü saat 14.00'te Pera Palas Oteli Kubbeli Salonu'nda yapılacaktır. Toplantı gündemı aşağıdadır. 1. Açılış: Başkanm konuşması ve saygı duruşu 2. Divanseçimi 3. Calışma Raporu'nun okunması 4. Denetim Kurulu Raporu'nun okunması 5. Raporlar üzerine göriişme ve aklama 6. Yeni dönem faaliyet programı 7. Yılhk bütçenin okunması ve görüşülmesi 8. Resmi Senet'in bazı maddelerinin değişti- rilmesi 9. Seçimler 10. Kapanış İN6İÜZCE BİLMEMEK EKSİKLİKTİR * * Bu düşünceyi paylaşan insanlara 21 yıldır hizmet ediyorum. • ÜDS/KPDS • YDS • Hekimlikte Sunum Teknikleri • Isteğe bağlı özel gruplar 0212-552 44 56/0532 717 84 32
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle