Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EYLÜL 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA
17
'zai
Tei: 0.212.512 05 M Faka: 0.212,512 44 9?Bektronık posta: <teKzsomvcumlHinyeLcom.tr
- Amerika, NATO'ya kanrt
sunmamış...
"Savasın olanı belli oldu:
ıce vanıtl"
Devlet memuriuk
sınavına girip kazanan
f akat bir işe
giremeyenler soruyor
"Busınavniye
yapıldı? Sınav
yapılmasında amaç
neydi? Sınava 1.5
milyon kişi girdi,
yaklaşık 400 bin kişi
kazandı; kazananlara
neden iş imkânı
sağlanmadı?
Sınavı
kazananlann
haklan
zamanaşımına
mı uğratılmak
isteniyor? Devletin
yaklaşık 950 bin
çalışana ihtiyacı
varken 390 bin memur
adayı neden işe
başlatılmadı? Önlisans
ve lisans diploması
olanlara neden öncelik
verilmedi? Kamu
Kurum ve
kuruluşlannda kadro
sıkıntısı yaşanırken,
personel eksikliğinden
birçok birim
kapatılırken, sınavı
kazanan memur
adaylan neden işe
alınmıyor? Yoksa bu
sınav, milletten para
toplamak için mi
yapıldı? Halkı
kandıranlar yann aynı
halktan nasıl oy
isteyecekler?"
merika, bötgeye askeri yığınağını yaptı "ada-
let" dağıtmak üzere şimdilik Afganistan'ı
bombaladı bombalayacak... Sonra sıranın ki-
me geleceği belli değil... Taleban'ın kurdu-
ğu şeriat düzeniyle terörün kucağına düşen Afgan
halkının bir kısmı kaçtı; kalanlar başının çaresine ba-
kıyor... Dünya nefesini tutmuş... Batı'dakiler televiz-
yonların başına geçmiş filmin bir an önce başlama-
sını bekliyor... Doğu'dakiler can derdinde... Yakın ta-
rihten ders almayan kimileri de bir koyup üç alma pe-
şinde...
Televizyonlar henüz filmin fragmanını gösteriyor;
Afganistan'da "halk"ı temsil eden militanlar, yıllardır
boş duran Amerikan Büyükelçiliği'ni yakarak moral ka-
zanmaya çalışırken Amerika uzaydan çektiği fotoğ-
raflarla bombalayacağı yerieri beliriiyor.
Trajikomik bir durum...
Bir tarafta küresel dünyanın acımasız efendisi...
Öteki tarafta kabile aşamasında kalmış dünyanın yok-
Insansullan... Teraziye vurulamayacak kadar büyük birden-
gesizlik... Bir tarafta her şey paranın gücüyle ölçülü-
yor, öteki taraf Allah'a sığınmış imamına güveniyor...
Olan insanlara olacak kimsenin umurunda değil...
Ankara'dan Dr. Ali Rıza Üçer ise unutulan "insan"
unsuruna değiniyor:
"On yıldan fazla süredir savaş ve ambargonun kıs-
kacındaki Irak'ta 1978'de binde 84 olan bebek ölüm
oranı 1998'de gerilemek bir yana binde 95'e yüksel-
mtştir. Dünya Sağlık örgütü verilerine göre aynı yıl Irak'ta
5 yaş altındaki çocuklarda ölüm oranı ise binde 117'dir.
Anımsarsanız, Ergun Balcı Cumhuriyet'teki son
yazısında Irak'ta ABD'nin nükleer başlıklı bombalar
(radyoaktivitesi azaltılmış uranyum) kullanması ne-
deniyle çocuk ölümlerinde lösemilerin birinci sıraya
yükseldiğini, ambargo nedeniyle ilaç da bulunama-
dığı için Iraklı doktorlann hastanelerde çaresizlik için-
de kıvrandıklannı anlatıyordu.
Gelelim yine Dünya Sağlık örgütü'nün 1999 Dün-
ya Sağlık Raporu'ndaki verilere göre ABD ile Afga-
nistan arasındaki farka... Nüfusu 1998'de 21,3 mil-
yon olan Afganistan'da bebek ölüm oranı 1978 yılın-
da binde 183 iken 1998'de binde 152'ye düşüyor.
ABD'de bu oranlar sırasıyla binde 14 ve binde 7. Af-
ganistan'da 5 yaş altında ölüm oranı 1998'de erkek
ve kız çocuklannda binde 257. ABD'de aynı yıl bu oran
erkek çocuklannda binde 10, kız çocuklannda binde
8. Anneölüm oranı 1990 yılında Afganistan'da yüz bin-
de 1700, ABD'de yüz binde 12. Doğumda yaşam
beklentisi 1998 yılında Afganistan'da erkeklerde 45
kadınlarda 46 yıl iken aynı yıl ABD'de sırasıyla 73 ve
80 yıl."
Amerika'nın adaletiymiş...
Dünyada adalet yok ki...
SESSIZSEDASIZ(t) Küresel dünyanın ulusal sımrları
Türkiye'nin ayrılıkçı terörle kan
gölüne döndüğü sıralarda, bizim
medyada "PKK Genel Sekreteri" j
Abdullah Öcalan'la konuşmak mo-
daydı...
Neredeyse her kanlı eylemden son-
ra demeç alınıyordu... Demeç alın-
makla kalınsa iyi, karşılıklı fikir alışve-
rişinde bulunanlar bile vardı...
Bütün bunlar insan hakları adına
yapılıyor; hakkında dava açılan olur-
sa Amerika ve Avrupa'dakilerin des-
teği ile "düşünce özgürtüğü kahra-
manı" ilan ediliyor; "yapmayın, etme-
yin, teröre prim vermeyin" diyenler
"demokrasi düşmanı" sayılıyordu...
Sonra bir baktık ki Amerika terörle
tanışınca ve Afganistan'a ültimatom
verince Afganistan'daki Taleban lide-
ri Molla Muhammet Ömer de Ame-
rika'nın Sesi radyosuna demeç veri-
yor...
Fakat Dışişleri Bakanlığı'ndan bir
yetkili, radyoya gidip bu demecin ya-
yımlanmamasını istiyor...
Amerikan hükümetinin mali deste-
ği ile yayın yapan radyonun çalışan-
lan "bağımsız yayıncılık" adına olayı
bir sansür olarak değerlendirip tepki
gösteriyor ama sonuçta demeç yayım-
lanmıyor...
Gelelim konunun "püf" noktasına...
Amerika'dayerel ve ulusal yayın ya-
pan sayısız radyo ve televizyon var...
Hemen hepsi "müteşebbis serma-
ye"nin malı...
Aralannda büyük bir rekabet yaşa-
nıyor...
Biri de kalkıp Taleban liderine mik-
rofon uzatmıyor!
Bir yandan ulus devletin bittiğini,
küresel dünyada sınıriarın kalktığını
söylüyor, öte yandan sınıriarını kendi
ulusal çıkarlarıyla çiziyorlar...
'Gözge'nin Anımsattıkları...
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
Bunca sorunun gündemde
Dlduğu, inanılmazolaylann bir-
Dirini izlediği şu günlerde, Dil
Bayramı'nın da 69. yılını yaşı-
/oruz.
Türk Aydınlanma Devrimi'nin
de temel öğesi olan dilin, yani
Türkçe'nin kendi benliğine, öz
yaptsına döndürülmesi için ya-
ptfacak ÇcUtşmaları-yürütmek
üzere 12 Temrnuz 1932'de Türk
Dil Kurumu kurulmuş, 26 Ey-
lül'de de "Dil Kurvltayı" top-
lanmıştı.
Yalnız bu çalışmaların 69 yıl
önce başladığı sanılmamalıdır;
konu, devrimin daha ilk günle-
rinde şaşılacak bir sorumluluk-
la ve devrim anlayışıyla ele alın-
mıştı.
Bilindiği gibi 23 Nisan
1920'de açılan Meclis'in ilk hü-
kümeti, 3 Mayıs 1920'de oluş-
turulmuş, 9 Mayıs 1920'de de
hükümet izlencesi (programı)
Meclis'e sunulmuştu.
Bu ilk hükümet izlencesinin
Meclis'te okunması onurunu
Meclis Başkanı Mustafa Ke-
mal, ileriki yıllarda kendisine
ağır iftiralarda bulunacak olan
Milli Eğitim Bakanı Dr. Rıza
Nur'averir.
Izlencede yer alan çalışma-
ların ilgi çekenlerinden biri de
Milli Eğitim Bakanlığı'nınki olur.
Dr. Rıza Nur okumasını bitirin-
cebaşlayan görüşmelerde so-
rulan sorulardan birçoğu, bu
bakanlığın yapacağı çalışma-
lara yönelik olur.
Bakanlığın çalışmalarında
eğftimin nasıl olacağı, örneğin:
"üreticı bir düşünce ve bilinç
uyandıracak" düzeyde olması
gerektigini belirten koşul ve gö-
rüşlerin ardından "dil" konu-
suna geçilir ve bütün bunlan
gerçekleştirecek bir Türkçe'ye
sahip olmak için: "Halk yığın-
lanndan sözcükleri toplayarak
diimizh büyüksözlüğünü yap-
mak" baş görev olarak ortaya
kcnur.
Bu konuda ilk sözü alan Kü-
tanya vlilletvekili Besim Ata-
lay: "Arkadaşlanm; hepiniz bi-
lirsiniz ki bizim dilimiz kadar,
dinyanın hiçbiryehnde, hiçbir
zemannda bu denli kanşık bir
di görjlür şeylerden değildir"
dedikten sonra dilimize giren
yeni br sözcüğün nasıl dalla-
no budaklandığını: "Herhangi
br keime ve terkip bizim dili-
rriz içne girince kendi özelliği-
n kendi kurallannı korvr, du-
w" dyerek anlatır ve ardın-
dîn: 'Halk dili arasında esaslı
sizcüklerimiz kaybolup gidi-
yor. Biz halk dilinde kullanılan
sözleri toplayarakulusal birsöz-
lük meydana getirmeliyiz" gö-
rüşüyle Milli Eğitim Bakanlı-
ğı'nın izlencesine destek verir.
Ülke bilinen o koşullar için-
deyken, henüz kurulalı altı gün
olmuş bir devletin çalışmaları
içinde yer alan bu "sözlük" işi,
daha sonra Cumhuriyet hükü-
metlerince ele alınacak ve
1932'dfr kurulan Dil Kuru-
mu'nca gerçeMeşfirilecekti.
Kurum, çalışmasına hemen
başlayarak tüm Anadolu'yu ve
Trakya'yı tarayıp halkın kullan-
dığı binlerce özTürkçe sözcü-
ğü, deyimi, "Derleme Sözlü-
ğü" adı altında onlarca ciltte
toplar.
Amaç ilk aşamada, halk ara-
sında konuşulan öz Türkçe'yi
yaygınlaştırıp toplumun gün-
lük yaşamında ve kamu ala-
nında kullanılan dildeki Arap-
ça, Farsça sözlüklüklerin yeri-
ne Türkçelerini koymaktır.
Türk Dil Kurumu'nun bu ça-
lışması toplum ve tüm kuru-
luşlarca desteklenir; yandaş
bulur. Uygulama dinsel dil ala-
nında da başanlı sonuçlar ve-
rir.
Ne var ki, bu tarihsel ve gör-
kemli olgunun önü ilkin, Ba-
yar-Menderes iktidannca ke-
silir. Türkçeteştirilmiş ezan Arap-
çaya, Türkçeleştiriîmiş anaya-
sa dili de eski ağdalı, karma
dile geri döndürülür.
Dilin araştırma yolunun ikin-
ci kesilişi de Kenan Evren ik-
tidannca gerçekleştirilir; 1982
Anayasası'yla Türk Dil Kuru-
mu'nun altı- üstüne getirilir; ya-
pısı bütünüyle değiştirilir; kısa-
cası yok edilir.
Türkçeye yapılan bu her iki
devrim karşıtı siyasal darbe,
dilimizin bugünkü duruma düş-
mesinin nedenlerinin başında
gelir.
Bu yılın_Nisan ayında Meclis
Başkanı Ömer Izgi, Orta Asya
Türk Cumhuriyetleri'ne yaptı-
ğı gezide ora halklannın "ayna"
yerine "gözge" demeleri karşı-
sında duyduğu sevinci, biraz
şaşkınlıkla, TV ekranlannda be-
lirtiyordu.
Oysa bu sevinci o kadar uza-
ğa gitmeden de duyabilirler;
lütfedip "Derleme Sözlüğû"nü
açariarsa, Anadolu halkının kul-
landığı "gözgü" sözcüğüyle
karşılaşacaklardır.
Öztürkçe karşısında bu coş-
kuyu duyan Meclis Başkanı-
mız belki de Türk Dil Kurumu'nu
eski "statü"süne döndürecek
çalışmaları başlatabilir...
Umut dünyası...
KtM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak@turk.net
ÇÎZGİLtK KÂMİL MASARACI
Ğ
BULUT BEBEK NVRAYÇİFTÇI bulutbebek@hotmail.com
Uç vakte kadar savaş
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 28Eylül
VEFAT
Baromuzun 6885 sicil sayısında kayıtlı
A v u k a t
SAFFET DENÎZ OKTAV
vefat etmiştir.
£zu meslektaşımızın cenazesi 28/09/2001 Cuma günü (bugün).
Mtda Camii'nde kılınacak ikindi namazını müteakip Karacaahmet
Mezarlığı'na defhedilecektir.
Verhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlanmıza
başsağlığı dileriz
İSTANBUL BAROSL BAŞKANLIĞI
PATRONA HALİL AYAKLANMASU
'M BU6ÜN,
frr. LÂL
YAHI SlftA,
t/ERMESİ SU K4STLAMtÇrr- SStii
OL4M YENtÇefir PA7KO-
t/l£-AM t/AÜi.
HMLA&N PESTE&İMPE f
M4, 2*/U4A/WM ÖML£A4 AUNAMAMASl
ÇA8UCAK eÛrÛyaeSKfSjP&UHMfN HGHMfM*, M-
PİŞAH m- AHMBT'fN D£ mHTIUA MAU>LMUÇTV{.
KADIKÖY AHKÂMİ ŞAHSÎYE
DAVALARINA BAKMAKLA
GÖREVLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN
Dosya No: 2000/69 Tereke
Mahkememizin 13.09.2001 tarih ve 2000/69-2001/54 sayılı karan ile muris Rıfat Altıntak'm terekesi ve tnirasçılan belirlenmiş ol-
makla terekeden el çekilmesine, veraset ilamındaki hisseler nispetinde banka hesaplanrun şahıs hesaplanna veraset ilişiklerinin ke-
silerek aktanlmasuıa, vesayet bolümünden ihbar edilmesi nedeniyle harç alınmasına yer olmadığına, tereke tespiti ile ilgili diğer mi-
rasçılann haklannın saklı tutulmasına karar verilmiş işbu karar mirasçılar Melek Haîide Altıntak, Halit Rauf Âltıntak, Emine Berk-
soy (Altıntak) adına ilanen tebliğ olunur. 18.9.2001
Basın: 54209
ANKARA... ANKA...
MUŞERREF HEKtMOGLU
Ekran Karşısında
Çağrışımlar
Ekranda anayasa değişikliğiyle ilgili görüşmeler, belle-
ğimde 6O'lı yıllardan görüntüler. Rahmetli Örsan Öymen
ile Dubrovnik sokaklannda yürüyoaız. Dantel kıyılan, gü-
zel kalesiyle bir masal kentindeyiz. Havada deniz ve ka-
vun kokusu, bir manavın önünde önümuzü kesiyor dük-
kân sahibi. Güzel bir Almanca'yla konuşuyor:
- Biraz önce radyoda Ankara'yı dinledim. 9 Temmuz'da
halkoyuna sunulacak anayasanın temel ilkelerini anlattı.
Çağdaş bir yasa, içten kutluyorum.
Içeri gttti iki sandalyeyle döndü, masaya üç kadeh, bir
şişe de Uzo. Sonra bir dilim kavun kesti, havada baygın
kavun kokusu, elimizde Uzo kadehleri, yeni anayasanın
onaylanmasını kutladık.
Başka olaylar da canlanıyor gözümde. Borba gazete-
sinde bir söyleşi. Atatürk'ün kadınlannı anlatıyorum Bor-
ba'daçalışanlara. Büyuk ilgiyle, saygıyla dinliyoıiar. Dub-
rovnik'ten sonra Bled ve Lublijana. Yolculuk guzel ama
aklımız Türkiye'de. Yeni anayasanın yaşama geçmesini
bekliyoruz. Umudun yeşermesini, düşlerin gerçekleşrrte-
sini. O günleri hüzünle anımsıyorum şimdi. 1962 Anayt-
sası onurlu bir belge olarak bellegımızde ama.. yt|tmc
geçemedı. Karşı güçler ağır bastı, çağdaş bir balgt ç^)«
dışı bir ıçeriğe dönüştü kısa sürede. Belli maddatar d#-
ğtşti, toplumdaki beklentiler gerçekleşmedi. D
dönüşümler özlem oldu ancak!
Uzun yıllargeçti, toplumdaki beklentiler dec
1962 Anayasası hâlâ geçeıii bir belge benoa. 6«lti dt&j-
şimtere, dönuşumtere karştn sağlam yaptsıw . OyMt dog-
rultusunda oluşan yaprtlar önemıni koruyor. Onc* yıl, on-
ca uğraş ve tepki özünü değiştiremiyor. Başta Antyiiâ
Mahkemesi, başka kurum ve kunjluştar çtfdıy ytMİVI
karşın, büyük tepkilere karşın özünü yrtjrmıyor.
Yugoslavya üçüncü dünyanın lideri o zaman. Ulutlt-
rarası ilişkilerde özü birliktelikten kaynaklanan aûtrttjjı vif,
Borba'dan bir öneri de çok duygulandınyor beni. Rahrnrt-
li örsan da gülerek kutluyor.
Yasadıkça nelere tanık oluyor insan. Mestek dalımızda
da neter yaşanıyor. Olaylar değtşiyor birden, Ujise'ye ilk
gıdişimdeTrto'yu kucaklayan binlerin coşkusunu duydum
yüreğimde. Sonra neler oldu?
"Kesik Bacaklı General" diye bir yazım var dolabımda.
Toplumdaki bölünmüşlüğü önlemek için daha çok yaşa-
mak amactyla bacağını yitiren Trto'yu anlatıyorum. Ama
boşuna! Bölünmüşlük derinleşti, Yugoslavya da bütünlü-
ğünü yitirdi. Mareşal Tito'nun bacağı kesildi, 2000'li yılla-
ra doğru kanlı savaşlar yaşandı, kan ve gözyaşma bulan-
dı Yugoslavya! Paramparça oldu dünyamız, kara sayfa-
lareklendi tarihine! Zaman geçiyor, ekranlar gözyaşından,
kandan temizlenemiyor. Dahası ilginç lekeler bırakıyor
geride. Ama niçin, hangi amaca, hangi sonuca doğru? Dün-
yamızın büyükbaşlan da yanrtlayamıyor bu soruyu. On-
binlerce insan yok oluyor bir anda, yeni doğanlar da çe-
lişkilersergiliyordurmadan. Belli bildirileri, açıklamalan iz-
lerken, kara bir bulmacaya dönüşüyor yaşam. Terslikler
diken gibi batıyor gözümüze. Işte en küçük, en yakın ör-
nek, dünyadan değil ülkemizden. Bir yanda Sema Piş-
kinsüt, bir yanda Emre Koca! Biri özüne, görevine say-
gı içinde, öteki belli değeherin yitikliği içinde. 20OO'li yıl-
larda Büyük Millet Meclisi kürsüsünde neler söyleniyor.
Acının da acısı var, sözü bu tür olaylar için söyteniyor bel-
ki de! Sorumluluk duygusundan, özüne, görevine saygı-
dan böylesıne yoksun kalabiliyor belli kişıleri Şaşılası bir
otay.
Her dakte var onlar! Değişen koşullarda yeniden kim-
lik kazanıyor, sahnedeki yerterini soluk almadan ahyortar.
Ancak inandıncı olamıyorlar. Işte geldığimiz ortam.
•••
Rahmetli Hasan Esat Işık'ı güzel anılarla düşünürüm
her zaman. Değerli devlet adamı özellikle gençlerte ko-
nuşurken ilginç olaylar anlatır, belli sözlerin altını çızerdi
özenle. Ama sesini yüksetterek, vurguiayarak değil. Ter-
sine dalgasını hiç yitirmeden. Bir akşam CHP'liler ve üni-
versite öğretim üyeleri bir sofrada buluştuk, Sayın Işık'ı
dinliyoruz. CHP'li bir polrtikacının varsayımlara dayanan
bir konuşmayla sözlerini kanıtlamak istemesini, ilginç bir
öyküyte noktaladı Hasan Işık. Paris çevresinde kısa bir yot-
culukta vakit geçiyor, akşam oluyor. Yolcular hayli acıkı-
yor, bir lokanta anyor Sayın Işık. Kısa bir süre sonra ara-
dığını buluyor. Işte bir köy lokantası, kollannı açmtş onla-
n bekliyor. Her yer tertemiz, mutfaktan güzel kokular ge-
liyor. Bardaki şarap Şİşeleri de yemeğe bir çağn gibi. An-
cak, Hasan Bey'in gözü duvardaki yazıya takılıyor birden.
"Saaf 22.00'den sonra servis yok!" Olacak şey değil, ra-
hat bir salon, nefis etler, peynirier şarapsız içilemez. Ha-
san Bey belli konulardaki duyarlığına karşın nefis Camen-
ber peynirtyle şarapsızyemeği içine sindiremiyor. Başgar-
sona sesteniyor
- Bizi, güzel birçevrede, güzel yemeklerinizin tadından
yoksun kalmak üzüntüsünden kurtarmanız çok güç de-
ğil. Saatleri biraz geri ateak mutlu olur, güzel bir şötene
dönüşür yemeğimiz.
Franstz garson gözleri partayarak izliyor Hasan Işık'ı. '
- Çok haklısınız. ancak olay böyle yaşanmıyor! Isteği-
nizi yerine getiremediğimiz için çok üzgünüm.
Hasan Bey'e zarif bir ders veriyor Franscz garson. Za-
rif deyimini de Işık kullanıyori Fransız garsonun sözlerini
birkaç kez tekrariadı dost sofralannda. Dostlan da belli
uyanlan aldı sanınm. Aradan kaç yıl geçti ama bu sözler
bir anahtar olarak takıldı belleğime. Sayın Işık'ı da, unut-
kan dostlan da daha iyi tanıyorum artık.
B U L M A C A SEDATYAŞAYAN
1 2 3 4SOLDANSAĞA:
1/ Osmaniye
ilinde, Ceyhan
Irmağıüzerinde
kurulubirbaraj.
2/Dalgalıpanl-
tılar verilmiş
olan bir tür ku-
maş...Biraydın-
latma aracı. 3/ °
"Ibrahim —":
Ressamımız. 4/
Ükelbenlik..Bir
buluşunbirkim-
seye ait olduğu-
nugösteren belge. 5/ Bir
vidada iki diş arasında
kalançukurbölüm...Ya- 2
kacak olarak kullanılan 3
kurutulmuş sığırtersi. 6/ 4
Ayla,hale...Birpeygam- 5
ber. II Bir soru sözü...
"Sabahattin —": Yaza-
nmız... Kalın bükülmüş
sicim. 8/ Biı salgı bezi 8
dokusunda, o doku aley- 9
hine gelişen tehlikesiz ur. 9/ tştahı açmak için yemekten
önce içilen içki.
YUKAREDAN AŞAĞIYA:
1/ Ortam, atmosfer, bava. 2/ Istanbul'un bir semti. 3/
"Benim — olmuş dilim / Ne desem yâr incinir" (Tür-
kü)... Bir bağlaç... Bir haber ajansuıın simgesi. 4/ Halk
dilinde negatif fotoğrafa verilen ad... Bir borcun öden-
mesi için gösterilen süre. 5/ Suriye ile Arabistan arasın-
da büyükbir krallıkkurmuş olan eski Arap halkı. 6/ Din-
sel inançlan olmayan kimse... Kayınbirader. II Hanza kay-
bı... "Yitikadreslerebenzer ölüm / Yanık — kokulan gi-
bi" (Behçet Aysan). 8/ Bir gösterme sıfatı... Şiiıleri şe-
riata aykm görüldüğu için 1404'te derisi yüzülerek öl-
dürülmüş ünlü tasavvuf şairi. 9/ Maden, tahta, taş üzeri-
ne delik açmakta kullanılan aygıt.