Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2001 PAZARTESİ
2 O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus(gcumhuriyet.com.tr
Sanayide Demokrasi
Dr. EngİIl ÜNSAL Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi
• • retım süreci ıçinde iş-
U
çinin kimliğinin taıun-
ması ile yakından il-
gili olan endüstnyel
demokrasi kavramı
Türk hukuk sistemin-
de ve endüstnyel ilişkiler dûzenimiz
içinde hak ettiği yeri alamamıştır.
Ne sendika yöneticilenmiz ne de si-
yasilerimiz bu konu ile ilgilenmek ge-
reğını duymamışlardır. Konu ile il-
gilenmesi gereken ışverenler ise, bir
örnek dışında, bu konuyu önemse-
memişlerdir.
Oysa Avrupa Birliği parlamento-
su ve komisyonu konu ile çok yakın-
dan ilgilenmekte, sanayide demok-
ratikleşme süreci tamamlanmadan
siyasal demokrasıninrayınaoturama-
yacağuıı haklı olarak düşünmektedir-
ler. Bu amacı gerçekleştirebilmek
için işçilenn çalıştıîdan işyerlerinin
yönetimine katılamak ya da işyeri
yönetimi ile bılgıleri edinmelerini
sağlamak amacı ile önemlı çalışma-
Jar yapmaktadırlar.
Sanayide demokrasi (endüstriyel
demokrasi ya da yönetime katılma)
kısacaçalışanlann çalıştıklan işyer-
lerinde üretım ile ilgili kararlara ka-
tılmasını ya da şirket çalışmalan ko-
nusunda çalışanlara bılgi verilmesi-
ni sağlayacak bir düzemn kurulma-
sı demektir. Bu düzenekte işçı sade-
ce çalışan ve ücretini alan olarak de-
ğil, işyeri ile bütünleşen, yaşamuun
önemli bir bölümünü geçireceği iş-
yerinin geleceğine ortak olan önem-
li bir katılımcı olarak düşünülmek-
tedir. Işyerleri sadece işverenin or-
taya koyduğu anapara ve yönetme
çabası demek değildir. Işyerinin var
olmasmda ve varlığını sürdürmesin-
de işçilerin de çok önemli bir katkı-
sı vardır. Işyerinin başansı ve yaşa-
mını sürdürmesi işveren için ne ka-
dar önemli ise yaşammı ve geçimi-
ni o işyerine bağlamış olan işçi için
de o kadar önemlidir. Öyle ise çalı-
şanlann çalıştıklan işyerlerinin yö-
netimine katılmalan, bilgilenmeleri
ve gerektiğinde önerilerde bulunabi-
lecekleri bir çalışma ortamında ya-
şamalan çalışma banşı, üretim, ni-
telik (kalite) ve şirketin yanşma gü-
cünü (rekabet gücünü) arttınna yö-
nünden çok önemli verilerdir.
Avrupa Birliği, işyerlerini demok-
ratikleştirebilmek ve üye ülkelerin
çalışanlanna şirket yönetiminde söz
hakkı vermek için yoğun çalışmalar
yapmaktadır. Once Avrupa tipi ano-
nim şırket kurmak ve bu şirketin yö-
netim kurulu ile denetim kurulunda
çalışanlann temsilcilerine yer vere-
rek çalışanlann şirket kararlannda
söz sahibi olmasuıı istemiş fakat üye
ülkelerin hukuk sistemlerinin çatış-
ması nedeni ile bu konuda bir başa-
n elde edememiştir. Daha sonra ça-
lışmalar Avrupa Iş Konseyleri (Eu-
ropean Works Council-EWC) konu-
su üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu ko-
nuda yapılan zorlu çalışmalann ar-
dmdan 94/45/EC No'lu yönerge (di-
rective) ve ardından lngiltere'yi de
kapsayacak 97/74/EC No'lu ek yö-
nerge kabul edilerek topluluk üyele-
rinin iş konseyleri uygulamasına geç-
mesi sağlanmıştır. 2000 yılı başında
AB üyesi değişik ülkelerde 600 iş
konseyi kurulmuş ve bu konseyler-
de 20.000 temsilci şirket çalışanlan
adına şirketi yönetenlerle yılda en
az üç kez toplanarak şirket çalışma-
lan ile bilgilenmekte ve çalışmala-
nn her aşaması konusunda yönetici-
lere önerilerde bulunabilmektedir.
Avrupa iş konseylerinin varhğını
destekleyen değişik savlar gündeme
getirilmektedir. Her şeyden önce bu
yöntemin işyerlerindeki sürtüşmeyi
azaltacağı ve çalışma banşının sağ-
lanmasına çok önemli katkıda bulu-
nacağı gerçeğinin altı çizilmektedir.
Üdnci olarak çahşanlar bu yöntem so-
nunda kendilerini işyerlerine ve ge-
leceğine daha yakından ilgilenen bir
konumda bulacak ve işyeri ile bütûn-
leşecek denmektedir. Son olarak bu
yöntemin işyerlerinde verimi ve ürü-
nün niteliğini arttıracağına kesin bir
gözle bakılmaktadır. tş konseyleri-
ne genellikle sendikalann sıcak bak-
madıklan bir gerçektir. Bu uygula-
manın işçinin sadakatini sendikadan
işyerine doğru aktaracağından kor-
kulmaktadır. işyeri yönetimleri işçi-
lerle doğrudan ilişki kurmaya başla-
yınca sendika ilişkileri önemini yi-
tirmekte ve işyeri çalışma koşullan-
nı da kapsamak üzere işyeri ile ilgi-
li birçok konu işçi ile yönetim ara-
sında doğrudan karara bağlanabil-
mektedir. Bu gelişmenin sendikacı-
lığın sonunu hazırlamasından kor-
kulmaktadır.
Yukanda da değindiğuniz gıbi iş-
yerlerini demokratikleştirecek ve iş-
çinin yönetime katkısını sağlayacak
girişimler ülkemizde sürekli göz ar-
dı edilmiştır. Iş yasası sadece işyer-
lerinde işçi sağlığı ve çalışma gü-
venliği ile izin kurullannda işçiler-
le işverenlerin ortak çahşmasını ön-
gören hükümler getirmiş, bir de top-
lu iş sözleşmelerinde kurulacak olan
disiplin kurullannda işçilerin temsi-
line yer verilmiştir. Işyerinde sürtüş-
menin önlenmesi, banşm sağlanma-
sı, verimin artmasının işverenleri çok
ilgilendirmesine karşın bugüne de-
ğin bukonuda işverenlerin, bir örnek
dışında, adım attıklannı anımsamı-
yoruz. O tek örnek de Brisa adlı Ja-
ponlarla ortakhk kurmuş bir lasuk şir-
ketinden gelmiştir. Yıllar önce bu iş-
yerinde grev uygulayan ülkenin en
militan sendikasının üyelerinin sorun-
larmı dınlemıştik. Işvereni ve işye-
rini çok değişik biçimde tanımlıyor-
lardı. Daha sonra işyeri bir Japon şir-
keti ile ortaklık kurup Kalite Çem-
berleri adım verdiği ve üretim aşa-
masında işçinin yönetim ile ortak
kararlar aldığı yöntemi uygulamaya
başladıktan sonra aynı ışçilerle bir kez
daha görüştüğümüzde, "Bu işyeri bi-
zim, burada benden sonra benim ço-
cuğum çahşacak, onun için bu şirke-
tin vaşamasıvekazanmasıgerek" di-
yordu. Işçiler işyerinde çiçek yetiş-
tiriyor, verim alıyor, iş kazalan ve
harnmadde kaybı önemli ölçüde aza-
lıyordu. Sonuç gerçekten şaşırtıcıy-
dı. Türkiye eğer AB üyeliğini umut
etmek istiyorsa endüstrisini demok-
ratikleştirmek için derhal eyleme
geçmelidir. Çalışma Bakanlığı der-
hal Çalışma Meclisi'ni toplamalı,
konunun önemini ortaya koymalı ve
gerekli yasalar için üçlü çalışmalan
başlatmahdır. Bu girişimden, ayırdın-
da olmasalar bile, en kazanımh çı-
kacak işverenlerin öncülük etmesi-
ni beklemekteyiz.
Bu konuda dahafazla bilgi edin-
mekisteyenler European Trade Uni-
on Institute (ETUI) tarafindan ya-
ytmlanan 1999 European Trade Uni-
on Yearbook adlı yapıta başvurabi-
lir. Bu yapıt ETUI nin Brüksel 'deki
merkezinden edinilebilir. AdresiBo-
ulevard Du Roi Albert II, 5 boite 4,
Brmelles 1210, Brusseldir.
AB'ye Uyum ve Kamu Universiteleri
TomrİS ÇAVDAR Endüsth Yüksek Mühendisi
• • lkemizde yaşanan son
U
ekonomik kriz sonu-
cunda IMF'nin ve do-
layısıyla da YÖK'ün
önerileri doğrultusun-
da kamu üniversitelerinin bilımsel
araştırma fonlannın smırlandınl-
ması karan alınmıştır. Bu haksız
ve hiçbir geçerli dayanağı olmayan
karann değiştirilmesine yönelik
olarak girişimde bulunan kamu üni-
versitelerimizin rektörlerinin uğ-
raşlan doğrultusunda kamusal eği-
time gereken ilginın gösterihneye
başlanması, ilk anda son derece se-
vjndirici bir gelişme olarak algı-
lanmıştır. Ancak daha sonra kamu
universitelerinin Jcaynak sorunla-
nna katkı paylannın ve harçlann art-
tmhnası ve yüzde 10 orarunda pa-
ralı öğrenci alınması yoluyla büt-
çe dışı çözümler gündeme getiril-
miş ve bu dunım yükseköğretimin
bütünüyle özelleştirme sürecine
girmesine neden olmuştur.
Bilindiği üzere Avrupa Birliği'ne
üye ülkelerin büyük çoğunluğunda
ağırlıklı olarak veya tamamen ka-
musal bir hizmet olan yükseköğre-
timde hiçbir biçimde öğrenciler-
den harç alınmamaktadır. Bu durum
öğrencilerin hangi sosyo-ekono-
mik kesimden geldiği göz önüne
alınmaksızın herkese eşit bir bi-
çimde uygulanmaktadır.
Kamusal bir hizmette öğrenci-
lerden yüksek oranlarda harç alın-
ması, hatta harç almması kamusal-
lılda bağdaşmamaktadır. Öğrenci-
ler arasındaki sosyo-ekonomik fark-
lılıklan öğrenim yaşamında belir-
gin bir biçimde ortaya çıkarabile-
cek böylesine bir uygulama, ka-
musal eğitimi nitelik ve nicelik açı-
sından zedeleyebilecektir. Aynca
bu uygulama Avrupa Birliği'ne
(AB) üye ülkelerin büyük bir ço-
ğunluğundaki kamusal eğitim dü-
zenlemelenyle de bağdaşmamak-
tadır.
özel vakıf universiteleri devlet-
ten herhangi bir mali destek alma-
mak koşuluyla ülkemizde yük-
seköğrenim aşamasındaki başan
düzeyi düşük olan öğrencilerin yük-
sek ücretler ödeyerek ağırlıklı ola-
rak Batı ülkelerinin farklı nitelik-
teki universiteleri yerine benzer ni-
telikteki eğitimin ülkemizde alın-
masını sağlayan ve bu bağlamda
da ülkemizin döviz kaybuıı da azal-
tan bir çözüm sunmuştur. Bu bağ-
lamda aslmda tamamen kamusal
bir hizmet olması gereken eğitim an-
layışmın yeniden oluşturulması için
geçici olarak ve sonuçlannın da de-
ğerlendiriknesiyle kısa erimde (va-
dede) belli yararlar sağlayabilece-
ği düşünülmektedir. Kamu üniver-
siteleri ise ağırlıklı olarak ülkemiz
açısından büyük önem taşıyan tüm
alanlarda hem eğitim-öğretim hiz-
metlerini yürütmek hem de araştır-
ma çalışmalannı en üst düzeyde ve
firsat eşitliğini sağlayan bir biçim-
de sürdürmek durumundadır. Do-
layısıyla özel vakıf üniversiteleri
ve devlet üniversitelerinin bu süreç
içerisinde yukanda değinildiği bi-
çimde birbirlerini tamamlayan bir
işbölümü içerisinde olmalan gere-
kir.
Umanz kamusal eğitim veren
üniversitelerimizin durumlannın
iyileştirihnesine yönelik olarak da-
ha farklı çözüm önerileri geliştiri-
lebilir. Aksi halde kamusal eğitim
veren öğretim kurumlan üstesinden
gelmeye çalıştıklan sonınlarmın
yanında özel vakıf üniversitelerinin
yaşadıklan sorunlarla da başetmek
zorunda kalabilirler. Bunun sonu-
cunda da hem büyük zorluklarla
sağlanmakta olan fırsat eşitliği il-
kesi hem de var olan kamusal eği-
tim hizmetinin niteliği ve niceliği
zedelenebilecektir.
Sonuçta ülkemiz için yaşamsal ve
bir var olma sorunu olan bilimsel
ve teknolojik ilerleme bütünüyle
zarar görebilir.
NOW&NEXT'li
Telefunken
TELETEXT
taksitle.TRUEFLAT
TEIEFUMKEN 14COMBİVCDTX 376flkaraw
M C O M B İ V C D T C B M M İ
TELEFUNKEN ucretsu
08002114029Danışma Merkezi
Bonus Card iogoeu gSrdugûnüz SUm Bosch
yefk* sat»cı*»noda bonuslu
Fülûs-i Ahmer'e Muhtaç
Ayşe İLHAN Tarih Öğretmeni
Tanıdığımda gencecik
bir kızdı; bir arkadaşımla
aynı apartmanda oturu-
yorlardı; o yıllarda Ma-
arif Koleji (TED) dediği-
miz okulda îngilizce öğ-
retmeni idi. Az konuşu-
yor, az gülüyordu. Üni-
versitede iken ABD'de ta-
nıştığı bir Türk genci ile
arkadaş olmuşlardı. Deli-
kanlı ülkesıne dönünce
oralarda duramamış kal-
kıp Türkiye'ye gelmişti.
Ailesinin engellemeleri,
yalvarmalan işe yarama-
mışb. Genç adam Istan-
bul'da iyi bir iş bulunca o
da oradaki Amerikan ko-
lejlerinin birinde çahşma-
yabaşlamıştı. Evlendiler.
Ondaki çalışkanlığa, ken-
disine duyduğu güvene,
yürekli ve akılh davranış-
lara hayran kalmıştım.
tşinde çok beğeniliyordu;
altın Amerikalılardandı o.
Övünme, kendini beğen-
mişlik bihnezdi. Soyadı-
nm önüne koyduğu "L"
harfinin anlamını rastlan-
tı ile öğrenmiştim: 1776'da
ABD'nin bağımsızlık bil-
dirisini hazırlayan kurul-
da çalışanlardan birisi de
Iivinkston dı Bu tarihsel
kişi onunbabası tarafindan
büyük ceddi oluyor. Aile
"L" ile protokole dahil
ama öğretmen hanımın
çalışmaktan böyle şeyler-
le öğünmeye vakti kalmı-
yordu. Evlilikten sonra îs-
tanbul'da yıllarca kaldı-
lar. Çocuklan oldu. Son-
ra Amerika'ya yerleştiler.
Söylemek istediğime ulaş-
maya çahşıyorum.
Geçenlerde bu sevdi-
ğim hanım, kızı ile birlik-
te Türkiye'ye geldi. Bana
da uğradılar. Birlikte gez-
dik. Onlan, tanınmış özel-
likleri olan bir lokantaya
davet ettim; pek memnun
kaldılar. İyi izlenimlerle
döndüler ülkelerine. Te-
şekkür mektubu aldım he-
men. Yazdıklanndan ki-
mi bölümleri aktaracağım:
"_ Ankara bana daha
yeşflgekfi. SokaMartemiz;
KoourSokakbayuncaaçı-
lanküçûkrestoranlaraba-
yüdım. Yokhığum sırasın-
da Türkiye ileriye doğru
önemli adımlar atnuş ama
insanlar busüreiçinde ne-
zaketterinden koouksevcr-
liklerinden bir şey kavbet-
memişler. Amerika ne ya-
zık ki böyle değjL Arük
herkesin kendini dfişûn-
dûğü bir memleketotduk.
Günûn büyük bir bölü-
münü çahşmakla geçiren
insanlar duyarühklannı
kavbetüTer."
Hey Allah'ın kulu, ne
olur Türkiye'nin bunca
berbatduruma gehtniş yan-
lanndan bir söz et. Yok,
yapmıyor. Üzüntüm bu-
radan kaynaklanıyor. On-
larda laf yok iş var. Bizde
ise dedikodukaynıyor. Be-
ğendiğim eski bir gazete-
ci, hiç yakıştıramadığım
biçimde Kemal Derviş'in
dedikodusunu yapıyor.
Annesi, babası gözlerinin
Alman mavisi, çok genç
olmasına karşın sade ve
iyi tavırlı çizgisinden şaş-
mayan. kibarhğuıı yitir-
meyen eşi, tenis oynama-
sı bile didik didik edili-
yor. Derviş'in dedikodu
ile vakit geçirdiği görül-
müş mü? Uzülüyorum
doğrusu; şu dünyada bi-
zim payımıza hep böyle
doğuya doğru baş aşağı
gitmek mi düşecek? Os-
manlının son zamanlanna
benzetiliyor halimiz: de-
mek "Fülûs-i Ahmer'e
muhtaç" durumdayız. Fü-
lûs-i Ahmer; kızıl bakır
sikkeler yani mangır de-
mek. "Biz yapamıyoruz.
Çaremize bakrvmn" diye
avuç açmışız. Bir kişi gel-
miş oyunun kurallanna
göre çalışıyor. Tembellik
dalavere kötülük bilmi-
yor. Irkçı kaygılarla, par-
ti propagandası uğruna, iş
yapanla uğraşmaktan vaz-
geçseler olmaz mı! Ya da
akıllan nerede? Daha iyi
programlar üretseler ya!
AHCAYİREH. aÇIKLAmAVA DEVflffl EDİTOR.
'BABA'SININ KIZI
Büyüklere Masallar- Küçüklere Gerçekler*6
CÜNEYT ARCAYH
•BABA'SININ
'BABA'SININ
'BABA'SININ
'BABA'SININ
'BABA'SljjgM
ÜU
KIZI
KIZI
KIZI
1
CüneytARCAYÜREK
Baba'nın kanatları altında,
onun kurduğu parti içinde
siyasete atılan Çiller'in
Başbakanlık gûnlerinın
gerçek yûzü... Demirel'in,
'kızı' ile ilgili düşkmklığı
ardından ve devlet
yönetimine bakış açılannın
farklılığından doğan
tartışmalar, çekişmeler,
gergınlıkler. 'Baba'sının
oğreblerıyle ona kaak atan
kızı'nın öyküsü...
Gizli kalmış pek çok sarsıcı
olay bu kitapta...
Dizinin öteki kitapları
1. DEMOKRASİ DÛNEMECINDE ÛÇ ADAM (3.bs.) 7OOOooo •
2. BİR GIDEN - BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2 bs ) 7000ooo -
3. KRIZ DOĞURAN SAVAŞ (2 bs ) 7OOOooo -
4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÜŞÛ (3.bs) 7000ooo-
5. ETEKLI DEMOKRASİ (3 bs ) 7OOOooo •
6. 'BABA'SININ KIZI (2.bs.) 9000ooo -
I www.bilgiyayinevi.com.tr
BİLOİ YÂYINEVİ Mejrutıyet Cad 46/A Yemşehır - 06420/ANKARA
Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58
BİLOI DAOrriM Nariıbahçe Sok No 17, Kat1,Cagak)ğkj-3436Û/İSTANBUL
Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119
BİLOİ KİMBEVİ Sakarya Cad 8/A Kıztoy - 06420/ANKARA
Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks (0-312) 43319 36
ATTILA ILHAN1A
1000 SAAT I
\TTtLA
Erol Manisalı
"Dönekler ne âlemde?"
"Gazeteciler cahil mi?"
"Ecevit nasıl biri?",
"Kaç vatan haini var?",
"Derviş Kimin son şansı?
Türkiye'nin mi?
Yoksa Amerika'nın mı?"
"Mustafa Kemal, solcu
ve milliyetçidir"...
Biri Türk edebiyatının büyük ustası Attilâ llhan,
diğeri uluslararası ilişkiler ve ekonomi uzmanı
Prof.Dr. Erol Manisalı.
Sokaktaki vatandaştan akademisyenlere, uzmanlardan
öğrencilere dek, herkesin yanıtlarını aradığı sorular
ve konular üzerindeki ortak fikirlerini, yorumlarını,
çözüm önerilerini konuştular.
[ www.bil9iyayinevi.c0m.tr
BİLOİ YÂYINEVİ Meşrulıyet Cad 46/A Yenısehır- 06420/ANKARA
Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58
BİLOİ DAÖfTIM Nariıbahçe Sok. No 17, Kat1, Cağakığlu - 34360/tSTANBUL
Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 4119
BİLOİ KİTAKVİ Sakarya Cad 8/A Kızılay - 06420/ANKARA
Tel. (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36
MUSTAFA BALBAY'DAN YENİ BİR
ARAŞTIRMA KİTABI!..
Bu kitapta yer alan
konulann tümü
gerçektir. Türkiye'nin
90'h yıllanna
damgasını \nran, banka
boşaitmalanndan
küçük bir kesıtı
aktarmaktadır.
Demıreller aılesınden
yeğenl Yahya, 1970"li
yıllarda ise yeğen II.
Yahya. cepten para
harcamadan banka
sahıbı olup, kendı
bankasının ıçını
boşaltmaya gınşen bir
kışı olarak tanhtekı
\ennı aldı
Mustafa BALBAY,
Y Murat Demirel'in
eserlennı ızlemekle
kalmadı, yazdı. Sız
de okuyun
KİTAPCINIZDAN ISTEYINIZ
ÜMİT tim U«*RAW-11312ı 1193IS-
Tatilde îstanbuPsuz
kalmayın!
m
Yıldızlar Altında tstanbui
tstanhul Senı Unutmadım
KORSANKİTAP BASANA DA SATANA DA
ACIYINIZ: ER GEÇ YAKALANACAK
VE 4-6 YIL HAPİS CEZASIALACAK!
Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri
Meslek Birliği
(BESAM)