23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2001 PAZARTESİ 2 O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus(gcumhuriyet.com.tr Sanayide Demokrasi Dr. EngİIl ÜNSAL Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi • • retım süreci ıçinde iş- U çinin kimliğinin taıun- ması ile yakından il- gili olan endüstnyel demokrasi kavramı Türk hukuk sistemin- de ve endüstnyel ilişkiler dûzenimiz içinde hak ettiği yeri alamamıştır. Ne sendika yöneticilenmiz ne de si- yasilerimiz bu konu ile ilgilenmek ge- reğını duymamışlardır. Konu ile il- gilenmesi gereken ışverenler ise, bir örnek dışında, bu konuyu önemse- memişlerdir. Oysa Avrupa Birliği parlamento- su ve komisyonu konu ile çok yakın- dan ilgilenmekte, sanayide demok- ratikleşme süreci tamamlanmadan siyasal demokrasıninrayınaoturama- yacağuıı haklı olarak düşünmektedir- ler. Bu amacı gerçekleştirebilmek için işçilenn çalıştıîdan işyerlerinin yönetimine katılamak ya da işyeri yönetimi ile bılgıleri edinmelerini sağlamak amacı ile önemlı çalışma- Jar yapmaktadırlar. Sanayide demokrasi (endüstriyel demokrasi ya da yönetime katılma) kısacaçalışanlann çalıştıklan işyer- lerinde üretım ile ilgili kararlara ka- tılmasını ya da şirket çalışmalan ko- nusunda çalışanlara bılgi verilmesi- ni sağlayacak bir düzemn kurulma- sı demektir. Bu düzenekte işçı sade- ce çalışan ve ücretini alan olarak de- ğil, işyeri ile bütünleşen, yaşamuun önemli bir bölümünü geçireceği iş- yerinin geleceğine ortak olan önem- li bir katılımcı olarak düşünülmek- tedir. Işyerleri sadece işverenin or- taya koyduğu anapara ve yönetme çabası demek değildir. Işyerinin var olmasmda ve varlığını sürdürmesin- de işçilerin de çok önemli bir katkı- sı vardır. Işyerinin başansı ve yaşa- mını sürdürmesi işveren için ne ka- dar önemli ise yaşammı ve geçimi- ni o işyerine bağlamış olan işçi için de o kadar önemlidir. Öyle ise çalı- şanlann çalıştıklan işyerlerinin yö- netimine katılmalan, bilgilenmeleri ve gerektiğinde önerilerde bulunabi- lecekleri bir çalışma ortamında ya- şamalan çalışma banşı, üretim, ni- telik (kalite) ve şirketin yanşma gü- cünü (rekabet gücünü) arttınna yö- nünden çok önemli verilerdir. Avrupa Birliği, işyerlerini demok- ratikleştirebilmek ve üye ülkelerin çalışanlanna şirket yönetiminde söz hakkı vermek için yoğun çalışmalar yapmaktadır. Once Avrupa tipi ano- nim şırket kurmak ve bu şirketin yö- netim kurulu ile denetim kurulunda çalışanlann temsilcilerine yer vere- rek çalışanlann şirket kararlannda söz sahibi olmasuıı istemiş fakat üye ülkelerin hukuk sistemlerinin çatış- ması nedeni ile bu konuda bir başa- n elde edememiştir. Daha sonra ça- lışmalar Avrupa Iş Konseyleri (Eu- ropean Works Council-EWC) konu- su üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu ko- nuda yapılan zorlu çalışmalann ar- dmdan 94/45/EC No'lu yönerge (di- rective) ve ardından lngiltere'yi de kapsayacak 97/74/EC No'lu ek yö- nerge kabul edilerek topluluk üyele- rinin iş konseyleri uygulamasına geç- mesi sağlanmıştır. 2000 yılı başında AB üyesi değişik ülkelerde 600 iş konseyi kurulmuş ve bu konseyler- de 20.000 temsilci şirket çalışanlan adına şirketi yönetenlerle yılda en az üç kez toplanarak şirket çalışma- lan ile bilgilenmekte ve çalışmala- nn her aşaması konusunda yönetici- lere önerilerde bulunabilmektedir. Avrupa iş konseylerinin varhğını destekleyen değişik savlar gündeme getirilmektedir. Her şeyden önce bu yöntemin işyerlerindeki sürtüşmeyi azaltacağı ve çalışma banşının sağ- lanmasına çok önemli katkıda bulu- nacağı gerçeğinin altı çizilmektedir. Üdnci olarak çahşanlar bu yöntem so- nunda kendilerini işyerlerine ve ge- leceğine daha yakından ilgilenen bir konumda bulacak ve işyeri ile bütûn- leşecek denmektedir. Son olarak bu yöntemin işyerlerinde verimi ve ürü- nün niteliğini arttıracağına kesin bir gözle bakılmaktadır. tş konseyleri- ne genellikle sendikalann sıcak bak- madıklan bir gerçektir. Bu uygula- manın işçinin sadakatini sendikadan işyerine doğru aktaracağından kor- kulmaktadır. işyeri yönetimleri işçi- lerle doğrudan ilişki kurmaya başla- yınca sendika ilişkileri önemini yi- tirmekte ve işyeri çalışma koşullan- nı da kapsamak üzere işyeri ile ilgi- li birçok konu işçi ile yönetim ara- sında doğrudan karara bağlanabil- mektedir. Bu gelişmenin sendikacı- lığın sonunu hazırlamasından kor- kulmaktadır. Yukanda da değindiğuniz gıbi iş- yerlerini demokratikleştirecek ve iş- çinin yönetime katkısını sağlayacak girişimler ülkemizde sürekli göz ar- dı edilmiştır. Iş yasası sadece işyer- lerinde işçi sağlığı ve çalışma gü- venliği ile izin kurullannda işçiler- le işverenlerin ortak çahşmasını ön- gören hükümler getirmiş, bir de top- lu iş sözleşmelerinde kurulacak olan disiplin kurullannda işçilerin temsi- line yer verilmiştir. Işyerinde sürtüş- menin önlenmesi, banşm sağlanma- sı, verimin artmasının işverenleri çok ilgilendirmesine karşın bugüne de- ğin bukonuda işverenlerin, bir örnek dışında, adım attıklannı anımsamı- yoruz. O tek örnek de Brisa adlı Ja- ponlarla ortakhk kurmuş bir lasuk şir- ketinden gelmiştir. Yıllar önce bu iş- yerinde grev uygulayan ülkenin en militan sendikasının üyelerinin sorun- larmı dınlemıştik. Işvereni ve işye- rini çok değişik biçimde tanımlıyor- lardı. Daha sonra işyeri bir Japon şir- keti ile ortaklık kurup Kalite Çem- berleri adım verdiği ve üretim aşa- masında işçinin yönetim ile ortak kararlar aldığı yöntemi uygulamaya başladıktan sonra aynı ışçilerle bir kez daha görüştüğümüzde, "Bu işyeri bi- zim, burada benden sonra benim ço- cuğum çahşacak, onun için bu şirke- tin vaşamasıvekazanmasıgerek" di- yordu. Işçiler işyerinde çiçek yetiş- tiriyor, verim alıyor, iş kazalan ve harnmadde kaybı önemli ölçüde aza- lıyordu. Sonuç gerçekten şaşırtıcıy- dı. Türkiye eğer AB üyeliğini umut etmek istiyorsa endüstrisini demok- ratikleştirmek için derhal eyleme geçmelidir. Çalışma Bakanlığı der- hal Çalışma Meclisi'ni toplamalı, konunun önemini ortaya koymalı ve gerekli yasalar için üçlü çalışmalan başlatmahdır. Bu girişimden, ayırdın- da olmasalar bile, en kazanımh çı- kacak işverenlerin öncülük etmesi- ni beklemekteyiz. Bu konuda dahafazla bilgi edin- mekisteyenler European Trade Uni- on Institute (ETUI) tarafindan ya- ytmlanan 1999 European Trade Uni- on Yearbook adlı yapıta başvurabi- lir. Bu yapıt ETUI nin Brüksel 'deki merkezinden edinilebilir. AdresiBo- ulevard Du Roi Albert II, 5 boite 4, Brmelles 1210, Brusseldir. AB'ye Uyum ve Kamu Universiteleri TomrİS ÇAVDAR Endüsth Yüksek Mühendisi • • lkemizde yaşanan son U ekonomik kriz sonu- cunda IMF'nin ve do- layısıyla da YÖK'ün önerileri doğrultusun- da kamu üniversitelerinin bilımsel araştırma fonlannın smırlandınl- ması karan alınmıştır. Bu haksız ve hiçbir geçerli dayanağı olmayan karann değiştirilmesine yönelik olarak girişimde bulunan kamu üni- versitelerimizin rektörlerinin uğ- raşlan doğrultusunda kamusal eği- time gereken ilginın gösterihneye başlanması, ilk anda son derece se- vjndirici bir gelişme olarak algı- lanmıştır. Ancak daha sonra kamu universitelerinin Jcaynak sorunla- nna katkı paylannın ve harçlann art- tmhnası ve yüzde 10 orarunda pa- ralı öğrenci alınması yoluyla büt- çe dışı çözümler gündeme getiril- miş ve bu dunım yükseköğretimin bütünüyle özelleştirme sürecine girmesine neden olmuştur. Bilindiği üzere Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin büyük çoğunluğunda ağırlıklı olarak veya tamamen ka- musal bir hizmet olan yükseköğre- timde hiçbir biçimde öğrenciler- den harç alınmamaktadır. Bu durum öğrencilerin hangi sosyo-ekono- mik kesimden geldiği göz önüne alınmaksızın herkese eşit bir bi- çimde uygulanmaktadır. Kamusal bir hizmette öğrenci- lerden yüksek oranlarda harç alın- ması, hatta harç almması kamusal- lılda bağdaşmamaktadır. Öğrenci- ler arasındaki sosyo-ekonomik fark- lılıklan öğrenim yaşamında belir- gin bir biçimde ortaya çıkarabile- cek böylesine bir uygulama, ka- musal eğitimi nitelik ve nicelik açı- sından zedeleyebilecektir. Aynca bu uygulama Avrupa Birliği'ne (AB) üye ülkelerin büyük bir ço- ğunluğundaki kamusal eğitim dü- zenlemelenyle de bağdaşmamak- tadır. özel vakıf universiteleri devlet- ten herhangi bir mali destek alma- mak koşuluyla ülkemizde yük- seköğrenim aşamasındaki başan düzeyi düşük olan öğrencilerin yük- sek ücretler ödeyerek ağırlıklı ola- rak Batı ülkelerinin farklı nitelik- teki universiteleri yerine benzer ni- telikteki eğitimin ülkemizde alın- masını sağlayan ve bu bağlamda da ülkemizin döviz kaybuıı da azal- tan bir çözüm sunmuştur. Bu bağ- lamda aslmda tamamen kamusal bir hizmet olması gereken eğitim an- layışmın yeniden oluşturulması için geçici olarak ve sonuçlannın da de- ğerlendiriknesiyle kısa erimde (va- dede) belli yararlar sağlayabilece- ği düşünülmektedir. Kamu üniver- siteleri ise ağırlıklı olarak ülkemiz açısından büyük önem taşıyan tüm alanlarda hem eğitim-öğretim hiz- metlerini yürütmek hem de araştır- ma çalışmalannı en üst düzeyde ve firsat eşitliğini sağlayan bir biçim- de sürdürmek durumundadır. Do- layısıyla özel vakıf üniversiteleri ve devlet üniversitelerinin bu süreç içerisinde yukanda değinildiği bi- çimde birbirlerini tamamlayan bir işbölümü içerisinde olmalan gere- kir. Umanz kamusal eğitim veren üniversitelerimizin durumlannın iyileştirihnesine yönelik olarak da- ha farklı çözüm önerileri geliştiri- lebilir. Aksi halde kamusal eğitim veren öğretim kurumlan üstesinden gelmeye çalıştıklan sonınlarmın yanında özel vakıf üniversitelerinin yaşadıklan sorunlarla da başetmek zorunda kalabilirler. Bunun sonu- cunda da hem büyük zorluklarla sağlanmakta olan fırsat eşitliği il- kesi hem de var olan kamusal eği- tim hizmetinin niteliği ve niceliği zedelenebilecektir. Sonuçta ülkemiz için yaşamsal ve bir var olma sorunu olan bilimsel ve teknolojik ilerleme bütünüyle zarar görebilir. NOW&NEXT'li Telefunken TELETEXT taksitle.TRUEFLAT TEIEFUMKEN 14COMBİVCDTX 376flkaraw M C O M B İ V C D T C B M M İ TELEFUNKEN ucretsu 08002114029Danışma Merkezi Bonus Card iogoeu gSrdugûnüz SUm Bosch yefk* sat»cı*»noda bonuslu Fülûs-i Ahmer'e Muhtaç Ayşe İLHAN Tarih Öğretmeni Tanıdığımda gencecik bir kızdı; bir arkadaşımla aynı apartmanda oturu- yorlardı; o yıllarda Ma- arif Koleji (TED) dediği- miz okulda îngilizce öğ- retmeni idi. Az konuşu- yor, az gülüyordu. Üni- versitede iken ABD'de ta- nıştığı bir Türk genci ile arkadaş olmuşlardı. Deli- kanlı ülkesıne dönünce oralarda duramamış kal- kıp Türkiye'ye gelmişti. Ailesinin engellemeleri, yalvarmalan işe yarama- mışb. Genç adam Istan- bul'da iyi bir iş bulunca o da oradaki Amerikan ko- lejlerinin birinde çahşma- yabaşlamıştı. Evlendiler. Ondaki çalışkanlığa, ken- disine duyduğu güvene, yürekli ve akılh davranış- lara hayran kalmıştım. tşinde çok beğeniliyordu; altın Amerikalılardandı o. Övünme, kendini beğen- mişlik bihnezdi. Soyadı- nm önüne koyduğu "L" harfinin anlamını rastlan- tı ile öğrenmiştim: 1776'da ABD'nin bağımsızlık bil- dirisini hazırlayan kurul- da çalışanlardan birisi de Iivinkston dı Bu tarihsel kişi onunbabası tarafindan büyük ceddi oluyor. Aile "L" ile protokole dahil ama öğretmen hanımın çalışmaktan böyle şeyler- le öğünmeye vakti kalmı- yordu. Evlilikten sonra îs- tanbul'da yıllarca kaldı- lar. Çocuklan oldu. Son- ra Amerika'ya yerleştiler. Söylemek istediğime ulaş- maya çahşıyorum. Geçenlerde bu sevdi- ğim hanım, kızı ile birlik- te Türkiye'ye geldi. Bana da uğradılar. Birlikte gez- dik. Onlan, tanınmış özel- likleri olan bir lokantaya davet ettim; pek memnun kaldılar. İyi izlenimlerle döndüler ülkelerine. Te- şekkür mektubu aldım he- men. Yazdıklanndan ki- mi bölümleri aktaracağım: "_ Ankara bana daha yeşflgekfi. SokaMartemiz; KoourSokakbayuncaaçı- lanküçûkrestoranlaraba- yüdım. Yokhığum sırasın- da Türkiye ileriye doğru önemli adımlar atnuş ama insanlar busüreiçinde ne- zaketterinden koouksevcr- liklerinden bir şey kavbet- memişler. Amerika ne ya- zık ki böyle değjL Arük herkesin kendini dfişûn- dûğü bir memleketotduk. Günûn büyük bir bölü- münü çahşmakla geçiren insanlar duyarühklannı kavbetüTer." Hey Allah'ın kulu, ne olur Türkiye'nin bunca berbatduruma gehtniş yan- lanndan bir söz et. Yok, yapmıyor. Üzüntüm bu- radan kaynaklanıyor. On- larda laf yok iş var. Bizde ise dedikodukaynıyor. Be- ğendiğim eski bir gazete- ci, hiç yakıştıramadığım biçimde Kemal Derviş'in dedikodusunu yapıyor. Annesi, babası gözlerinin Alman mavisi, çok genç olmasına karşın sade ve iyi tavırlı çizgisinden şaş- mayan. kibarhğuıı yitir- meyen eşi, tenis oynama- sı bile didik didik edili- yor. Derviş'in dedikodu ile vakit geçirdiği görül- müş mü? Uzülüyorum doğrusu; şu dünyada bi- zim payımıza hep böyle doğuya doğru baş aşağı gitmek mi düşecek? Os- manlının son zamanlanna benzetiliyor halimiz: de- mek "Fülûs-i Ahmer'e muhtaç" durumdayız. Fü- lûs-i Ahmer; kızıl bakır sikkeler yani mangır de- mek. "Biz yapamıyoruz. Çaremize bakrvmn" diye avuç açmışız. Bir kişi gel- miş oyunun kurallanna göre çalışıyor. Tembellik dalavere kötülük bilmi- yor. Irkçı kaygılarla, par- ti propagandası uğruna, iş yapanla uğraşmaktan vaz- geçseler olmaz mı! Ya da akıllan nerede? Daha iyi programlar üretseler ya! AHCAYİREH. aÇIKLAmAVA DEVflffl EDİTOR. 'BABA'SININ KIZI Büyüklere Masallar- Küçüklere Gerçekler*6 CÜNEYT ARCAYH •BABA'SININ 'BABA'SININ 'BABA'SININ 'BABA'SININ 'BABA'SljjgM ÜU KIZI KIZI KIZI 1 CüneytARCAYÜREK Baba'nın kanatları altında, onun kurduğu parti içinde siyasete atılan Çiller'in Başbakanlık gûnlerinın gerçek yûzü... Demirel'in, 'kızı' ile ilgili düşkmklığı ardından ve devlet yönetimine bakış açılannın farklılığından doğan tartışmalar, çekişmeler, gergınlıkler. 'Baba'sının oğreblerıyle ona kaak atan kızı'nın öyküsü... Gizli kalmış pek çok sarsıcı olay bu kitapta... Dizinin öteki kitapları 1. DEMOKRASİ DÛNEMECINDE ÛÇ ADAM (3.bs.) 7OOOooo • 2. BİR GIDEN - BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2 bs ) 7000ooo - 3. KRIZ DOĞURAN SAVAŞ (2 bs ) 7OOOooo - 4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÜŞÛ (3.bs) 7000ooo- 5. ETEKLI DEMOKRASİ (3 bs ) 7OOOooo • 6. 'BABA'SININ KIZI (2.bs.) 9000ooo - I www.bilgiyayinevi.com.tr BİLOİ YÂYINEVİ Mejrutıyet Cad 46/A Yemşehır - 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58 BİLOI DAOrriM Nariıbahçe Sok No 17, Kat1,Cagak)ğkj-3436Û/İSTANBUL Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119 BİLOİ KİMBEVİ Sakarya Cad 8/A Kıztoy - 06420/ANKARA Tel: (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks (0-312) 43319 36 ATTILA ILHAN1A 1000 SAAT I \TTtLA Erol Manisalı "Dönekler ne âlemde?" "Gazeteciler cahil mi?" "Ecevit nasıl biri?", "Kaç vatan haini var?", "Derviş Kimin son şansı? Türkiye'nin mi? Yoksa Amerika'nın mı?" "Mustafa Kemal, solcu ve milliyetçidir"... Biri Türk edebiyatının büyük ustası Attilâ llhan, diğeri uluslararası ilişkiler ve ekonomi uzmanı Prof.Dr. Erol Manisalı. Sokaktaki vatandaştan akademisyenlere, uzmanlardan öğrencilere dek, herkesin yanıtlarını aradığı sorular ve konular üzerindeki ortak fikirlerini, yorumlarını, çözüm önerilerini konuştular. [ www.bil9iyayinevi.c0m.tr BİLOİ YÂYINEVİ Meşrulıyet Cad 46/A Yenısehır- 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks (0-312) 431 77 58 BİLOİ DAÖfTIM Nariıbahçe Sok. No 17, Kat1, Cağakığlu - 34360/tSTANBUL Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 4119 BİLOİ KİTAKVİ Sakarya Cad 8/A Kızılay - 06420/ANKARA Tel. (0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36 MUSTAFA BALBAY'DAN YENİ BİR ARAŞTIRMA KİTABI!.. Bu kitapta yer alan konulann tümü gerçektir. Türkiye'nin 90'h yıllanna damgasını \nran, banka boşaitmalanndan küçük bir kesıtı aktarmaktadır. Demıreller aılesınden yeğenl Yahya, 1970"li yıllarda ise yeğen II. Yahya. cepten para harcamadan banka sahıbı olup, kendı bankasının ıçını boşaltmaya gınşen bir kışı olarak tanhtekı \ennı aldı Mustafa BALBAY, Y Murat Demirel'in eserlennı ızlemekle kalmadı, yazdı. Sız de okuyun KİTAPCINIZDAN ISTEYINIZ ÜMİT tim U«*RAW-11312ı 1193IS- Tatilde îstanbuPsuz kalmayın! m Yıldızlar Altında tstanbui tstanhul Senı Unutmadım KORSANKİTAP BASANA DA SATANA DA ACIYINIZ: ER GEÇ YAKALANACAK VE 4-6 YIL HAPİS CEZASIALACAK! Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle