Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1ÜL 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
i V İ J L ı l . *J-"- kultur(acumhuriyet.com.tr 15
iodern Türk: 20. Yüzyılın Ikinci Yansında Türk Sanatı' başhğını taşıyan sergi, İSMV'nin ilk büyük etkinliği
vlodern SanatMüzesi'ne doğruLEMALTUNOK
itanbul Sanat Müzesi Vakû (İS-
0, kuruıduğu 6 Ekım 1999 tan-
den bu yana bir toplumu ayakta
ıcak en önemh yapı taşlanndan
n Şaşayan bir müze' gereklihğı-
ı peşinde koşuyor. Vakıf; belleğı,
ihi, kimlığikorumayı, yeniye açık
nayı da sahiplenen 'müze'kavra-
nı yaşama geçirmek için bienal-
sşzamanlı olarakbir sergi düzen-
or. 'Modern Tûrk: 20. Yüzyıhn
înciYansında TûrkSanao" başlı-
raı taşıyan sergi, 22 Eyliil-15 Ka-
x\tarihleri arasında Kültür Bakan-
p'nın tahsis ettiği Topkapı Sarayı
üzesiHas Ahıriarböîümünde dü-
nlenecek.
TomurAtagökveYusufTaktak" ın
»rumluluğunda Prof. Dr. Adnan
oker, Bedri Baykam, Levent Çab-
>ğlu, Mehmet Gûleryüz'den olu-
LTI danışma kurulu eşliğinde ger-
rkleştınlen çahşmalar sonucu, on
ılhk penyotlar halinde, 20. yy.'m
rtalanndan günümüze dek çağdaş
ınatın Türkiye'de geçirdiğı deği-
m ve gelişım, Türkıye'nin siyası,
konomik ve kültürel alanda geçır-
iğı değışim paralelınde behrli te-
ıalar altında ele ahnarak yaklaşık
O0 sanatçmın yapıtıyla yansıtıla-
ak. Sergide yer alacak yapıtlann
anatçılan arasında Nurullah Berk,
Juri İyem, Fernıh Başağa. Fikret
rlualla, Nejad Devrim, Neşet Gü-
ıal, Cihat Burak, Burhan Doğan-
ay, Erol Akyavaş, Komet, Burhan
Jygur, İsmet Doğan. Esat Tekand,
Yİeriç, HızaL, Murat Morova. Halil
Vlbndere de bulunuyor.
- Misyonu bir modern sanat mü-
wsi kurmak olan İSMV'nin
L999'danbu yanayaptığı etkinlikler
ıeler oklu?
TOMUR ATAGÖK - En önemli
şınşımimiz vakfin kurulma aşama-
»ında Ankara'daki devlet yöneticile-
rine çıkrnak ve bir yer ihtıyacımız
olduğunubelirtmek olmuştu. Kültür
Bakanlığı tarafından o dönemde bi-
the
i s t a n b u i
modern
yüzyıl projesi
SL*ergi, on yılhk periyotlar
halinde, 20. yy.'m ortalarından
günümüze dek çağdaş sanatın
Türftiye 'de geçirdiği evreleri
ele alarak yaklaşık 100
sanatçımn yapıtıyla yansıtmayı
amaçhyor.
ze bazı ümitler de verildi. ama gün-
lük yaşam, krızler ve Kültür Bakan-
lığı'nm elinde olan alanlann sınır-
lılığı böyle bir şeye izin vermedi.
Bugüne gelindiğinde ıse 11 panel
ve birçoktoplantıyla kamuoyu oluş-
turulmaya çalışıldı.
Sınırh mekâru sınıriı sanatçı
- Sergi düşüncesi bienalden ba-
ğımsız olarak rru oluştu?
ATAGÖK - Daha önce de böyle
bir düşüncemız vardı. İstanbul Bı-
enalfne denk gelecek tanhlerde
böyle bir sergi düzenle\ erek ulusla-
rarası bir platformda müzenin ge-
reklilığını \urgulamak ıstedik.
- Sergi neden 1950 sonrası Tûrk
sanatuu kapsryor?
ATAGÖK-Resım Heykel Müze-
sı. neredeyse 1960'lara kadar sanat
yapıtlannı toplamayaçalışmış. son-
raki dönemleri ise ilave edememiş.
Yeni bir müzenin, bu boşluğu dol-
durması gerekiyordu. Bunu düşü-
nerek20. yy.'ınortastndan günümü-
ze uzanan süreci dikkate aldık.
- Serginin oluşum sûrecinde göz
önünde bulundurduğunuzkriterler
neler oldu? Başhkian oluştururken
ve sanatçı seçimi yaparken nasıl bir
yöntem izlediniz?
ATAGÖK - Bu sürecı türlü yön-
temlerle göstermekmümkündü. Biz
dönemlen kronolojik olarak ayıra-
rak bu dönemlerin içinde özellikle
ileriye kalacak yapıtlan seçmeye ça-
lıştık. Bu, daha az sayıda sanatçvy-
la. o sanatçılann farklı dönemlerde-
kı ışlerini gösteren monografik bir
sergi ya da danışma kuruluna bıle
gereksinım duyulmayacak genış
kapsamlı bir sergi de olabilirdi. Biz
bir müze kurmak için yola çıktık,
bir müzede muhakkakbırçok sanat-
çı bulunacaktvr. Smırlı mekân nede-
niyle belli kıstaslar doğrultusunda
bir sanatçı seçimi yapmak duru-
mundaydık. Bunun için bir danış-
ma kurulu oluşturuldu. Danışma
Kurulu'na küratör, sanat eleştirme-
ni, sanatçı, sanat tarihçisi niteliğın-
de 10 insan davet edildi. Bunlardan
4'ü bu çalışmayı kabul ederek yü-
rüttü.
1950-60 döneminden başlayarak
1O'aryıllık süreçler içinde 5 dönem
belirlendi. Gerçek şukı, 1950-1980
dönemındekı sanatçılar süzülerek
günümüzekadarulaşnuş sanatçılar,
bunlar için çok büyük bir tartışma
söz konusu olmayabilir, fakat son
yirmiyıl dahatartışmalı. Dolayısıy-
la son iki dönemde yoğunluk daha
az.
- Sergide yer alacaksanatçı ve ya-
pıtlan belirierken Türk Sanat Tan-
hi üzerine yeterli kaynak ve bilgiye
ulaşabiktiniz mi?
ATAGÖK - Sanatçılar ya da dö-
nemler hakkmda çok sınırlı bir bi-
rikime sahibiz. Böyle bir çalışmay-
labu sorgulamayı başlatmayı da he-
defliyor, buçalışmanınbize biry ön
vereceğini ve sonrasının daha sağ-
lıklı olacağını umuyoruz. Sergi or-
tamında da oturum yapmak, dö-
nemleri tartışmak, kimin. niye ser-
gi kapsamında bulunmadığvm tar-
tışmaya açmak istiyoruz.
Yerelyönetimin dikkatine!
- Sergi, Kültür BakaruığTnın des-
teğiyle açüıyor, Bu durum müzeyi
hayatageçirmededahasomutbirve-
riolacakmı?
ATAGÖK-Müze olabılecek eskı
binalanmız var, Feshane, müze pro-
jesinden sonra, kültür merkezine da-
ha sonra da turistik eşyalann satıl-
dığıbiryere dönüştürüldü. Bukadar
çahşmadan sonraböyle bir yere dö-
nüştürülmesi çok gereksizdi. Eyüp
çevresindeki yerler yeniden günde-
me getirilebilir. Belediyenin bu ko-
nuda önenleri oldu, istediğimiz yer
için iki kere proje sunduk, ama ya-
nıt alamadık.
- Bugüne kadar kültürel kimBğL,
toplumsalhafizayı ortayakoyan mü-
ze ihtiyacuun neden uzağında ol-
duk?
ATAGÖK-Eğitim, sanatın değil
bilimin önemini vurguluyor. Genç-
lerisanatyerinemeslek sahibi olma-
ya, para İcazanmaya yönlendiriyor-
lar. Yaratıcı bir toplum olduğumuz
söylenir. ama bunun için yaratıcılı-
ğı destekleyecek kurumlann da bu-
lunması lazım. Kültür Bakanh-
ğı'nın yanı sıra yeTel yönetimler,
işadamlan da devreye girmelı. Bu
sergiyiyaparken vurgulamamız ge-
reken şeylerden biri de Istanburun
Asya ile Avxupa arasında bir kültÜT
bağı olması.
tstanbul'un tarihsel geçmişinin
yanında, yaşayan, oluşmakta olan
sanatını da göz önünde bulundur-
mak gerek. Yerel yönetim, bunu da
kültürturizmi advnabir gelirkayna-
ğı olarak görmeli. Bilboa, Guggen-
heim Müzesi kunılana dek pek de
önemi olmayan küçük bir kentti,
müzeyle birlikte akın alun insan gi-
diyor şimdi oraya.
Beyaz adam asla yalnız olmayacak
AYŞEEMELMESCİ
"Son Kızdderili de yok okluğunda ve kabi-
lemin anısı beyaz adam için yalnızca bir efsa-
ne olarak kaldığmda. bu kı\ılar halkımın gö-
rünmeyenÖlülertyk doluolacakvesizinçocuk-
lanruzm çocuklan, kırda, çarşıda, dükkânda
ya da yohı olmayan ormanlann sessizliğinde
kendikrini yalnız hıssettikleri zaman aslında
yalnız olmayacaklar... Geceleri, şehirkrinizin
yada kasabalannıan sokaklan sessizkenvesiz
onlannterkedilmişolduğunudüşünürkenas-
lında o sokaklar, bir zamanlar oralarda yaşa-
mış olan ve hâlâ çok sevdikkri bu güzel top-
raklara geri dönen estd sahipleriyle dolu ola-
cak.Beyazadamhiçbir zamanyalnızolmaya-
cak."
Kızüdenlı şef i Seatöebu sözleri bundan sa-
dece 145 yıl önce, 1855'te söylemiş (1). "Be-
yaz adam"ın dünya nüfusunun ve ekolojiinin
giderek büyüyen kesimlerirü yoksulluğa, se-
falete, açlığa, yok ohna tehlikesine ve belkı
daha da önemlisi adaletsizliğe, onursuzluğa
mahkûm eden sisteminı gezegenin bütününe
egemen kıldığmı, "yalnız kaUuğınT düşün-
düğü her dönem msanlığm ve dünya canlıla-
nnın yaşadığı en büyük acılara tanık oldu.
"Beyaz adam" da "hiçbir zamanyalnızola-
mavacağını" unutmasına izin vermeyen bu
acıİardan payvna düşeni aldı. tlyada ve Odys-
seia'yı satvr aralanyla birlikte okur. çekildik-
leri seddin ardındakendilerini güvende hisse-
dip "bütündûnya"ya (yani Orta Asyabozkır-
lanna) tepeden bakan Çin hanedanlannın ve-
ya "bütün dün>a"ya (Akdeniz havzası ve Ya-
kındoğu'ya) dayattığı
%
*PaxRomana*'nın(Ro-
ma banşı)kibinyle yaşayan Roma Imparator-
luğu'nun başuıa geİenleri unutmazsanız ada-
letsizliği içkinleştirmış "küreseüeşme'" çaba-
lannm nasıl bir kör şiddete gebe olduğunu da
bilirsırüz.
20.yüzyıl: Aşınhklar çağı
19. yüzyıl sonundan itibaren giderek ağır-
lık kazanan küreselleşmeyi izleyen iki dünya
savaşı ve soğuk savaşlabirlikte, 20. yüzyıl bu
alanda da Hobsbaum'un deyişiyle gerçek bir
"aşınhklar çağı" olmuştur. Bu öyle bir aşın-
lıktır ki, insanlar insanlan daha önce hiç go-
riilmedik boyutlarda, kitle halinde imha et-
miş, toplucayakıldıklan frrınlardan yükselen
dumanlann örttüğü "uygarhk semalan"nın
altında 'Hopyekûn savaş" doktrinleri meşru-
laştınlmıştır. Bu öylebır aşınlıktır ki, ınsarun
ürettiği en korkunç silahm, atom bombasının
Japonya'da nasıl bir yıkıma yol açtığı görül-
düğûhalde. gezegenkatili nükleer güce sahip
olmak "beyazadam"ın neredeyse rutkusu ve
ayncalığı haline getirilebilmiştir.
20. yüzyıl sağladığı tüm teknolojik ilerleme-
lere karşın ve onlarla birlikte, bir şiddet yüzyı-
Udu Şiddetinbudenlikurumsallaşarakyaygın-
20.yüzyıl sağladığıtüm teknolojik Serkmelere karşın ve onlarla birtikte. bir şiddet yüzyüıdır.
laşması, hatta siyasileşmesi, şiddete dayalı po-
litiklann kendi karşıtlanm da üretmesi, kent
uygarhklannda şıddetin giderek içkinleşmesi-
ne yol açarken insani değerlerde ciddi bır çü-
rumeyi de beraberinde getirmiştir.
Şiddet ve çûrûme
Bu cehennemı döngünün belleklerden her-
halde uzun süre silinmeyecek son resmi. yol-
culanyla birlikte kaçınlan dev uçağın hedefi-
ne nişan alır gibi yaptığı son manevranın ar-
dmdan hiç hız kesmeden binlerce insanm bu-
lunduğu çelik kuleye yaptığı ölüm dalışıydı.
însanm inandığı bir da\ a uğruna kendi canı-
m feda edebilmesini; yaradılışı bir tanraıın
kendini kurban etmesiyle açıklayan mitoloji-
lerden Prometheus'lara, gizlı hakikata erme-
yı bir ölüm ve yeniden doğuş olarak yorum-
layan bütün inisyatık inançlardan kendini m-
sanlık kurtulsun diye feda eden mükemmel
kurban İsa'ya dek uzanan yaygın bir kültürel
arkaplana oturtmakya da Anadolu'da, Ceza-
yir'de, Stalingrad önlerinde, Vietnam'da ve
daha birçok yerde kendilerinden çok güçlü
saldırganlar karşısmda çağımızın kurtuluş
destanlannıbaşkabir çare olmadığı için "ken-
dilerini kurban ederek" yazan isimli isimsiz
tüm kahramanlarla birlikte anlamlandırmak
mümkün.
Ama kendisi ölürken 10.000, 20.000,
30.000 can almayı da hedefleyerek, bunu bi-
le bıle yapılan eylemin adı hiçbir yerde ve
hiçbir kültürde "kaüiam"dan başka bir şey
değıldir. Vebubinlerce insam nasılöldürecek-
lerini aylarca planlayıp sonra o uçağı hiç hız
kesmeden, yani duraksamadan o kuleye gö-
mebilen insanlann varlığı, dünyanın büyük
birbölümünün içine düşürüldüğü çaresizliğin
oldugukadar, yaşadığımız(ve hâlâ yaşamak-
ta olduğumuz) şiddet yüzyılınm ruhlarda ya-
rattığıçökuntünün de doğrudanifadesidir. Ay-
nı şekilde 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya at-
tığı atombombasının sonuçlarmı tam üç gün,
insanlığın yüzkarası olan üç gün değerlendir-
dikten sonra 9 Ağustos 1945'te ikincibirbom-
bayı Nagazaki'ye atmaya karar verebilen, bir
yandan "küreseHeşme" masallan anlatıp di-
ğer yandankendi "ulusalgüvenBği" adma Vi-
etnam'da, Irak'ta, Panama'da yüz binlerce er-
kek, kadm ve çocuğu öldürebilen, bunlan
meşru kılıp savunabilen bir sistem, bir devlet
ve toplum mekanizması da aynı ruhsal ve ah-
laki çökuntünün diğer kanlı çehresini yansıt-
maktadır. Bugün "terörisüere ilham kaynağı
oldu" diye eleştirilen Hollywood yapımı şid-
det fılmlerinin birer hayal ürünüya da "sanat-
çı fantezki" olduklannı düşünmek büyük bir
yanılgıdır. Neredeyse füm sektörü içinde ay-
n bir sanayi haline gelmiş bu filmler aslmda
seslendikleri kitlenin hem korkulannı hem
bazı ruhsal ortak paydalannı yansıtmakta ve
bu nedenle büyük gişe hasılatı yapmaktadır.
Bütün bunlar şiddetin toplumsal hayatla, in-
san ruhuyla ne derece bütünleşmeye başladı-
ğınm göstergeleridir ve asıl korkulması gere-
ken de zaten budur.
Kötû olan savaşm kendisidir
Kendinizi kandırmaym, istediğiniz kadar
korunaklı sitelerinize, dev ticaret kulelerini-
ze, güvenlik sistemlerinize, Çin sedlerirüzin
ardına sığvmn, istediğiniz kadarkendinizi ve
toplumu "iyfler-kötüler savaşı başladı", "te-
röristedünyadtşı>
7
araükgibi davranmakge-
rekir" türünden ABD kaynaklı "yeni strate-
jik medya mitoslan"yla kandırmaya çalışın,
bu adaletsiz ve akıl dışı sistem devam ettiği
sürece şiddet hepimizin ve kendini en koru-
naklı görenlerin bile hayatlanrun ayrılmaz
bir parçası olacaktiT.
İnsan ruhunun eşsiz çözümleyicisi Dosto-
yevski'nin gelmekte olanı sezerek yarattığı
Raskohnkof üplemesiyle gündeme getirdi-
ği temel itiraz geçerliliğini heT zamankin-
den çok konımaktadır. En korkunç cinayet,
bir dava uğrunayani "vkdan sesine uyarak"
kan dökmektir. Ve bu tanı, terörü bir müca-
dele biçimi olarak seçenler kadar, hatta on-
lardan daha da fazla devletleri, hükümetleri
ve toplumlan da kapsamaktadır. însanlığm
yanna dönük gözü 'ötekileştirme' ve savaş
çığırtkanhklannda değil, Akira Kruso-
vva'nın unutulmaz fikni 'Ağustos Rapsodi-
â'nde torunlanna atom bombasını anlatan
yaşlı Japon kadınımn sözlerindedir.'Kötü
olan savaşm kendisidir.' Insanlık, aidiyet
duygusu önündeki sınırlan kaldmp, tüm in-
sanlığı, tüm canlılan'Gaia'yı (gezegenimi-
zi), tüm evrenikapsayan birbütünlüğün par-
çası olduğunugeTçektenhissedebildiği ölçü-
de "kaos"un ardından gelecek "kosmos"u
bulabilecektir.
(l) Atlas dergisi, sayı 99, Haziran 2001, s. 82.
Festival Başkam venedikteydi
Altın Portakal
diinyaya açıhyor
Kûmlr Servisi - An-
talya Büyükşehir Bele-
diye Başkanı ve Antal-
ya Altın Portakal Kül-
tür ve SanatVakfı Baş-
kanı Dr. BeVdr Kum-
bul, 6-8 Eylül tarihleri
arasında, Venedik Film
Festivali kapsamında,
UNESCO'ya bağh
OCCAM tarafından
düzenlenen '7. AVTU-
pa-Akdeniz Sineması'
konulu konferansa ko-
nuşmacı olarakkatıldı.
Toplanünınana teması
olan 'Toplumlararası
diyalogda kültürve sa-
natın önemf üzerine
konuşan Kumbul, si-
nemanın bir kültür el-
çisi olarak dünya ülke-
leri arasında kültürel
etkileşim yarattığmı
dile getirerek festival-
lerin bu kültürel etki-
leşimin boyut kazan-
masında ve derinleş-
mesinde önemli bir
misyon üstlendiğini
söyledi.
Kısa adı OCCAM
olan 'Akdeniz'e Kıyısı
OlantllkelerinGörsel-
İşitselveKültürelEtki-
leşim Platformu' Baş-
kanı Pierpaolo Sapori-
to da konuşmasında,
geçenyıl Antah/aAltın
Portakal Film Festiva-
li'ni Kumbul'un dave-
tiyle onur konuğu ola-
rak izlediğini belirte-
rek OCCAM olarak
Antalya'nın dünyaya
tanıtılmasında ve An-
talya Altm Portakal
Film Festivali'nin
uluslararası platforma
açılmasmda destekle-
rinin üst düzeyde süre-
ceğini sözlerine ekle-
di.
Bekir Kumbul yanı-
tmda, Antalya Altın
Portakal Film Festiva-
li'nin uluslararası are-
naya açılmak için Av-
rupa-Akderüz rotasını
izleyeceğini, bu 5 yıl-
lık sürecin sonunda
festivalin dünya ölçe-
ğinde bir etkinlik hali-
ne gelebıleceğini dile
getirdi.
Kumbulve Saporito,
bu yıl Venedik Film
Festivali kapsamında
gerçekleşen 'Avrupa-
Akdeniz Sineması' ko-
nulu konferansm önü-
müzdeki yıl Antalya
FilmFestivali çerçeve-
sinde düzenlenrnesi
yönünde de ilke karan
aldılar.
Üç Türk'ün sergisi Almanya'da
• Kültür Servisi-
Fotoğraf sanatçısı lsa
Çelik, Hüseyin
Ozdemır ve Tahsin
Aydoğmuş'un
fotoğraf sergisi pazar
günü Almanya'da
açıldı. Sergi,
Almanya'nın Köln
şehrinde faaliyet
gösteren Theather
Sales & Ürün
Kurumu, kültür ve
sanat dergisi Arta ve
Köln şehri kültür
dairesinin ortak girişi
ile başlayan Istanbul-
Köln kardeş şehir etkinlikleri çerçevesinde
açıldı. Ana temasını insan fotoğraflanrun
oluşturduğu sergiye Çelik 30, Aydoğmuş ve
Özdemir 60'ar fotoğrafla katıldılar.
Emmy'ler dağmhyor
• LOS ANGELES (REUTERS) - Emmy
Ödülleri organizatörlerinin yaptığı açıklamaya
gore, Amerika'ya yapılan terör saldırılannrn
ardmdan ertelenen Emmy Ödülleri töreni, 7
Ekim Pazar günü, Los Angeles'taki Shrine
binasmda gerçekleştirilecek. Televizyon, Sanat
ve Bilım Akademisi Başkanı Jim Chabin,
törenin farklı bir anlayışla sunulacağını ve
ödüllerin kurbanlara, ailelerine ve tüm
Amerikan vatandaşlanna adanacağını söyledi.
Tören, CBS televizyonundan canlı
yayınlanacak. Her yıl geleneksel olarak
düzenlenen ve televizyon sektörünü bir araya '
getiren ödüllerin, bu yıl elli üçüncüsü
gerçekleştirilecek. Organizatörler, aynı
nedenden dolayı gerçekleşemeyen 2.
Geleneksel Latin Grammy Ödülleri'ni
erteleme ya da iptal etme konusunda henüz bir
karara varamadıklannı belirttiler.
Binoche papanm sağ kolu
• Kültür Servisi - tngiliz Hasta'yla Oscar
kazanan Fransız oyuncu Juliete Binoche, Paul
l. Murphy'nin yazdığı biyografirûn sinema
uyarlamasmda Suor Pasqualina'yı
canlandıracak. Kadm din görevlisi
Pasqualina, 'Hitler'in Papa'sı' olarak da
bilinen Papa 12. Pius'un (Eugenio Pacelli)
sağ kolu idi. Alman asıllı Pasqualina. ya da
gerçek adıyla Josephine Lehnert,
erkeklerin iktidarındaki
bir kurum olan Katolik Kilisesi'ne hemşire
olarak girip idari işler sorumluluğuna kadar
yüksehrüşti. Suor Pasqualina adlı filmde,
îkinci Dünya Savaşı Vatikan cephesinden ele
alınacak. 1939-1958 tarihleri arasında Papa
olarak görev yapan Eugenio Pacelli ile
Pasqualina arasında geçen olaylara
odaklanacak filmde papayı kimin
canlandıracağı ise henüz belli değil.