25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1ÜL 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA i V İ J L ı l . *J-"- kultur(acumhuriyet.com.tr 15 iodern Türk: 20. Yüzyılın Ikinci Yansında Türk Sanatı' başhğını taşıyan sergi, İSMV'nin ilk büyük etkinliği vlodern SanatMüzesi'ne doğruLEMALTUNOK itanbul Sanat Müzesi Vakû (İS- 0, kuruıduğu 6 Ekım 1999 tan- den bu yana bir toplumu ayakta ıcak en önemh yapı taşlanndan n Şaşayan bir müze' gereklihğı- ı peşinde koşuyor. Vakıf; belleğı, ihi, kimlığikorumayı, yeniye açık nayı da sahiplenen 'müze'kavra- nı yaşama geçirmek için bienal- sşzamanlı olarakbir sergi düzen- or. 'Modern Tûrk: 20. Yüzyıhn înciYansında TûrkSanao" başlı- raı taşıyan sergi, 22 Eyliil-15 Ka- x\tarihleri arasında Kültür Bakan- p'nın tahsis ettiği Topkapı Sarayı üzesiHas Ahıriarböîümünde dü- nlenecek. TomurAtagökveYusufTaktak" ın »rumluluğunda Prof. Dr. Adnan oker, Bedri Baykam, Levent Çab- >ğlu, Mehmet Gûleryüz'den olu- LTI danışma kurulu eşliğinde ger- rkleştınlen çahşmalar sonucu, on ılhk penyotlar halinde, 20. yy.'m rtalanndan günümüze dek çağdaş ınatın Türkiye'de geçirdiğı deği- m ve gelişım, Türkıye'nin siyası, konomik ve kültürel alanda geçır- iğı değışim paralelınde behrli te- ıalar altında ele ahnarak yaklaşık O0 sanatçmın yapıtıyla yansıtıla- ak. Sergide yer alacak yapıtlann anatçılan arasında Nurullah Berk, Juri İyem, Fernıh Başağa. Fikret rlualla, Nejad Devrim, Neşet Gü- ıal, Cihat Burak, Burhan Doğan- ay, Erol Akyavaş, Komet, Burhan Jygur, İsmet Doğan. Esat Tekand, Yİeriç, HızaL, Murat Morova. Halil Vlbndere de bulunuyor. - Misyonu bir modern sanat mü- wsi kurmak olan İSMV'nin L999'danbu yanayaptığı etkinlikler ıeler oklu? TOMUR ATAGÖK - En önemli şınşımimiz vakfin kurulma aşama- »ında Ankara'daki devlet yöneticile- rine çıkrnak ve bir yer ihtıyacımız olduğunubelirtmek olmuştu. Kültür Bakanlığı tarafından o dönemde bi- the i s t a n b u i modern yüzyıl projesi SL*ergi, on yılhk periyotlar halinde, 20. yy.'m ortalarından günümüze dek çağdaş sanatın Türftiye 'de geçirdiği evreleri ele alarak yaklaşık 100 sanatçımn yapıtıyla yansıtmayı amaçhyor. ze bazı ümitler de verildi. ama gün- lük yaşam, krızler ve Kültür Bakan- lığı'nm elinde olan alanlann sınır- lılığı böyle bir şeye izin vermedi. Bugüne gelindiğinde ıse 11 panel ve birçoktoplantıyla kamuoyu oluş- turulmaya çalışıldı. Sınırh mekâru sınıriı sanatçı - Sergi düşüncesi bienalden ba- ğımsız olarak rru oluştu? ATAGÖK - Daha önce de böyle bir düşüncemız vardı. İstanbul Bı- enalfne denk gelecek tanhlerde böyle bir sergi düzenle\ erek ulusla- rarası bir platformda müzenin ge- reklilığını \urgulamak ıstedik. - Sergi neden 1950 sonrası Tûrk sanatuu kapsryor? ATAGÖK-Resım Heykel Müze- sı. neredeyse 1960'lara kadar sanat yapıtlannı toplamayaçalışmış. son- raki dönemleri ise ilave edememiş. Yeni bir müzenin, bu boşluğu dol- durması gerekiyordu. Bunu düşü- nerek20. yy.'ınortastndan günümü- ze uzanan süreci dikkate aldık. - Serginin oluşum sûrecinde göz önünde bulundurduğunuzkriterler neler oldu? Başhkian oluştururken ve sanatçı seçimi yaparken nasıl bir yöntem izlediniz? ATAGÖK - Bu sürecı türlü yön- temlerle göstermekmümkündü. Biz dönemlen kronolojik olarak ayıra- rak bu dönemlerin içinde özellikle ileriye kalacak yapıtlan seçmeye ça- lıştık. Bu, daha az sayıda sanatçvy- la. o sanatçılann farklı dönemlerde- kı ışlerini gösteren monografik bir sergi ya da danışma kuruluna bıle gereksinım duyulmayacak genış kapsamlı bir sergi de olabilirdi. Biz bir müze kurmak için yola çıktık, bir müzede muhakkakbırçok sanat- çı bulunacaktvr. Smırlı mekân nede- niyle belli kıstaslar doğrultusunda bir sanatçı seçimi yapmak duru- mundaydık. Bunun için bir danış- ma kurulu oluşturuldu. Danışma Kurulu'na küratör, sanat eleştirme- ni, sanatçı, sanat tarihçisi niteliğın- de 10 insan davet edildi. Bunlardan 4'ü bu çalışmayı kabul ederek yü- rüttü. 1950-60 döneminden başlayarak 1O'aryıllık süreçler içinde 5 dönem belirlendi. Gerçek şukı, 1950-1980 dönemındekı sanatçılar süzülerek günümüzekadarulaşnuş sanatçılar, bunlar için çok büyük bir tartışma söz konusu olmayabilir, fakat son yirmiyıl dahatartışmalı. Dolayısıy- la son iki dönemde yoğunluk daha az. - Sergide yer alacaksanatçı ve ya- pıtlan belirierken Türk Sanat Tan- hi üzerine yeterli kaynak ve bilgiye ulaşabiktiniz mi? ATAGÖK - Sanatçılar ya da dö- nemler hakkmda çok sınırlı bir bi- rikime sahibiz. Böyle bir çalışmay- labu sorgulamayı başlatmayı da he- defliyor, buçalışmanınbize biry ön vereceğini ve sonrasının daha sağ- lıklı olacağını umuyoruz. Sergi or- tamında da oturum yapmak, dö- nemleri tartışmak, kimin. niye ser- gi kapsamında bulunmadığvm tar- tışmaya açmak istiyoruz. Yerelyönetimin dikkatine! - Sergi, Kültür BakaruığTnın des- teğiyle açüıyor, Bu durum müzeyi hayatageçirmededahasomutbirve- riolacakmı? ATAGÖK-Müze olabılecek eskı binalanmız var, Feshane, müze pro- jesinden sonra, kültür merkezine da- ha sonra da turistik eşyalann satıl- dığıbiryere dönüştürüldü. Bukadar çahşmadan sonraböyle bir yere dö- nüştürülmesi çok gereksizdi. Eyüp çevresindeki yerler yeniden günde- me getirilebilir. Belediyenin bu ko- nuda önenleri oldu, istediğimiz yer için iki kere proje sunduk, ama ya- nıt alamadık. - Bugüne kadar kültürel kimBğL, toplumsalhafizayı ortayakoyan mü- ze ihtiyacuun neden uzağında ol- duk? ATAGÖK-Eğitim, sanatın değil bilimin önemini vurguluyor. Genç- lerisanatyerinemeslek sahibi olma- ya, para İcazanmaya yönlendiriyor- lar. Yaratıcı bir toplum olduğumuz söylenir. ama bunun için yaratıcılı- ğı destekleyecek kurumlann da bu- lunması lazım. Kültür Bakanh- ğı'nın yanı sıra yeTel yönetimler, işadamlan da devreye girmelı. Bu sergiyiyaparken vurgulamamız ge- reken şeylerden biri de Istanburun Asya ile Avxupa arasında bir kültÜT bağı olması. tstanbul'un tarihsel geçmişinin yanında, yaşayan, oluşmakta olan sanatını da göz önünde bulundur- mak gerek. Yerel yönetim, bunu da kültürturizmi advnabir gelirkayna- ğı olarak görmeli. Bilboa, Guggen- heim Müzesi kunılana dek pek de önemi olmayan küçük bir kentti, müzeyle birlikte akın alun insan gi- diyor şimdi oraya. Beyaz adam asla yalnız olmayacak AYŞEEMELMESCİ "Son Kızdderili de yok okluğunda ve kabi- lemin anısı beyaz adam için yalnızca bir efsa- ne olarak kaldığmda. bu kı\ılar halkımın gö- rünmeyenÖlülertyk doluolacakvesizinçocuk- lanruzm çocuklan, kırda, çarşıda, dükkânda ya da yohı olmayan ormanlann sessizliğinde kendikrini yalnız hıssettikleri zaman aslında yalnız olmayacaklar... Geceleri, şehirkrinizin yada kasabalannıan sokaklan sessizkenvesiz onlannterkedilmişolduğunudüşünürkenas- lında o sokaklar, bir zamanlar oralarda yaşa- mış olan ve hâlâ çok sevdikkri bu güzel top- raklara geri dönen estd sahipleriyle dolu ola- cak.Beyazadamhiçbir zamanyalnızolmaya- cak." Kızüdenlı şef i Seatöebu sözleri bundan sa- dece 145 yıl önce, 1855'te söylemiş (1). "Be- yaz adam"ın dünya nüfusunun ve ekolojiinin giderek büyüyen kesimlerirü yoksulluğa, se- falete, açlığa, yok ohna tehlikesine ve belkı daha da önemlisi adaletsizliğe, onursuzluğa mahkûm eden sisteminı gezegenin bütününe egemen kıldığmı, "yalnız kaUuğınT düşün- düğü her dönem msanlığm ve dünya canlıla- nnın yaşadığı en büyük acılara tanık oldu. "Beyaz adam" da "hiçbir zamanyalnızola- mavacağını" unutmasına izin vermeyen bu acıİardan payvna düşeni aldı. tlyada ve Odys- seia'yı satvr aralanyla birlikte okur. çekildik- leri seddin ardındakendilerini güvende hisse- dip "bütündûnya"ya (yani Orta Asyabozkır- lanna) tepeden bakan Çin hanedanlannın ve- ya "bütün dün>a"ya (Akdeniz havzası ve Ya- kındoğu'ya) dayattığı % *PaxRomana*'nın(Ro- ma banşı)kibinyle yaşayan Roma Imparator- luğu'nun başuıa geİenleri unutmazsanız ada- letsizliği içkinleştirmış "küreseüeşme'" çaba- lannm nasıl bir kör şiddete gebe olduğunu da bilirsırüz. 20.yüzyıl: Aşınhklar çağı 19. yüzyıl sonundan itibaren giderek ağır- lık kazanan küreselleşmeyi izleyen iki dünya savaşı ve soğuk savaşlabirlikte, 20. yüzyıl bu alanda da Hobsbaum'un deyişiyle gerçek bir "aşınhklar çağı" olmuştur. Bu öyle bir aşın- lıktır ki, insanlar insanlan daha önce hiç go- riilmedik boyutlarda, kitle halinde imha et- miş, toplucayakıldıklan frrınlardan yükselen dumanlann örttüğü "uygarhk semalan"nın altında 'Hopyekûn savaş" doktrinleri meşru- laştınlmıştır. Bu öylebır aşınlıktır ki, ınsarun ürettiği en korkunç silahm, atom bombasının Japonya'da nasıl bir yıkıma yol açtığı görül- düğûhalde. gezegenkatili nükleer güce sahip olmak "beyazadam"ın neredeyse rutkusu ve ayncalığı haline getirilebilmiştir. 20. yüzyıl sağladığı tüm teknolojik ilerleme- lere karşın ve onlarla birlikte, bir şiddet yüzyı- Udu Şiddetinbudenlikurumsallaşarakyaygın- 20.yüzyıl sağladığıtüm teknolojik Serkmelere karşın ve onlarla birtikte. bir şiddet yüzyüıdır. laşması, hatta siyasileşmesi, şiddete dayalı po- litiklann kendi karşıtlanm da üretmesi, kent uygarhklannda şıddetin giderek içkinleşmesi- ne yol açarken insani değerlerde ciddi bır çü- rumeyi de beraberinde getirmiştir. Şiddet ve çûrûme Bu cehennemı döngünün belleklerden her- halde uzun süre silinmeyecek son resmi. yol- culanyla birlikte kaçınlan dev uçağın hedefi- ne nişan alır gibi yaptığı son manevranın ar- dmdan hiç hız kesmeden binlerce insanm bu- lunduğu çelik kuleye yaptığı ölüm dalışıydı. însanm inandığı bir da\ a uğruna kendi canı- m feda edebilmesini; yaradılışı bir tanraıın kendini kurban etmesiyle açıklayan mitoloji- lerden Prometheus'lara, gizlı hakikata erme- yı bir ölüm ve yeniden doğuş olarak yorum- layan bütün inisyatık inançlardan kendini m- sanlık kurtulsun diye feda eden mükemmel kurban İsa'ya dek uzanan yaygın bir kültürel arkaplana oturtmakya da Anadolu'da, Ceza- yir'de, Stalingrad önlerinde, Vietnam'da ve daha birçok yerde kendilerinden çok güçlü saldırganlar karşısmda çağımızın kurtuluş destanlannıbaşkabir çare olmadığı için "ken- dilerini kurban ederek" yazan isimli isimsiz tüm kahramanlarla birlikte anlamlandırmak mümkün. Ama kendisi ölürken 10.000, 20.000, 30.000 can almayı da hedefleyerek, bunu bi- le bıle yapılan eylemin adı hiçbir yerde ve hiçbir kültürde "kaüiam"dan başka bir şey değıldir. Vebubinlerce insam nasılöldürecek- lerini aylarca planlayıp sonra o uçağı hiç hız kesmeden, yani duraksamadan o kuleye gö- mebilen insanlann varlığı, dünyanın büyük birbölümünün içine düşürüldüğü çaresizliğin oldugukadar, yaşadığımız(ve hâlâ yaşamak- ta olduğumuz) şiddet yüzyılınm ruhlarda ya- rattığıçökuntünün de doğrudanifadesidir. Ay- nı şekilde 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya at- tığı atombombasının sonuçlarmı tam üç gün, insanlığın yüzkarası olan üç gün değerlendir- dikten sonra 9 Ağustos 1945'te ikincibirbom- bayı Nagazaki'ye atmaya karar verebilen, bir yandan "küreseHeşme" masallan anlatıp di- ğer yandankendi "ulusalgüvenBği" adma Vi- etnam'da, Irak'ta, Panama'da yüz binlerce er- kek, kadm ve çocuğu öldürebilen, bunlan meşru kılıp savunabilen bir sistem, bir devlet ve toplum mekanizması da aynı ruhsal ve ah- laki çökuntünün diğer kanlı çehresini yansıt- maktadır. Bugün "terörisüere ilham kaynağı oldu" diye eleştirilen Hollywood yapımı şid- det fılmlerinin birer hayal ürünüya da "sanat- çı fantezki" olduklannı düşünmek büyük bir yanılgıdır. Neredeyse füm sektörü içinde ay- n bir sanayi haline gelmiş bu filmler aslmda seslendikleri kitlenin hem korkulannı hem bazı ruhsal ortak paydalannı yansıtmakta ve bu nedenle büyük gişe hasılatı yapmaktadır. Bütün bunlar şiddetin toplumsal hayatla, in- san ruhuyla ne derece bütünleşmeye başladı- ğınm göstergeleridir ve asıl korkulması gere- ken de zaten budur. Kötû olan savaşm kendisidir Kendinizi kandırmaym, istediğiniz kadar korunaklı sitelerinize, dev ticaret kulelerini- ze, güvenlik sistemlerinize, Çin sedlerirüzin ardına sığvmn, istediğiniz kadarkendinizi ve toplumu "iyfler-kötüler savaşı başladı", "te- röristedünyadtşı> 7 araükgibi davranmakge- rekir" türünden ABD kaynaklı "yeni strate- jik medya mitoslan"yla kandırmaya çalışın, bu adaletsiz ve akıl dışı sistem devam ettiği sürece şiddet hepimizin ve kendini en koru- naklı görenlerin bile hayatlanrun ayrılmaz bir parçası olacaktiT. İnsan ruhunun eşsiz çözümleyicisi Dosto- yevski'nin gelmekte olanı sezerek yarattığı Raskohnkof üplemesiyle gündeme getirdi- ği temel itiraz geçerliliğini heT zamankin- den çok konımaktadır. En korkunç cinayet, bir dava uğrunayani "vkdan sesine uyarak" kan dökmektir. Ve bu tanı, terörü bir müca- dele biçimi olarak seçenler kadar, hatta on- lardan daha da fazla devletleri, hükümetleri ve toplumlan da kapsamaktadır. însanlığm yanna dönük gözü 'ötekileştirme' ve savaş çığırtkanhklannda değil, Akira Kruso- vva'nın unutulmaz fikni 'Ağustos Rapsodi- â'nde torunlanna atom bombasını anlatan yaşlı Japon kadınımn sözlerindedir.'Kötü olan savaşm kendisidir.' Insanlık, aidiyet duygusu önündeki sınırlan kaldmp, tüm in- sanlığı, tüm canlılan'Gaia'yı (gezegenimi- zi), tüm evrenikapsayan birbütünlüğün par- çası olduğunugeTçektenhissedebildiği ölçü- de "kaos"un ardından gelecek "kosmos"u bulabilecektir. (l) Atlas dergisi, sayı 99, Haziran 2001, s. 82. Festival Başkam venedikteydi Altın Portakal diinyaya açıhyor Kûmlr Servisi - An- talya Büyükşehir Bele- diye Başkanı ve Antal- ya Altın Portakal Kül- tür ve SanatVakfı Baş- kanı Dr. BeVdr Kum- bul, 6-8 Eylül tarihleri arasında, Venedik Film Festivali kapsamında, UNESCO'ya bağh OCCAM tarafından düzenlenen '7. AVTU- pa-Akdeniz Sineması' konulu konferansa ko- nuşmacı olarakkatıldı. Toplanünınana teması olan 'Toplumlararası diyalogda kültürve sa- natın önemf üzerine konuşan Kumbul, si- nemanın bir kültür el- çisi olarak dünya ülke- leri arasında kültürel etkileşim yarattığmı dile getirerek festival- lerin bu kültürel etki- leşimin boyut kazan- masında ve derinleş- mesinde önemli bir misyon üstlendiğini söyledi. Kısa adı OCCAM olan 'Akdeniz'e Kıyısı OlantllkelerinGörsel- İşitselveKültürelEtki- leşim Platformu' Baş- kanı Pierpaolo Sapori- to da konuşmasında, geçenyıl Antah/aAltın Portakal Film Festiva- li'ni Kumbul'un dave- tiyle onur konuğu ola- rak izlediğini belirte- rek OCCAM olarak Antalya'nın dünyaya tanıtılmasında ve An- talya Altm Portakal Film Festivali'nin uluslararası platforma açılmasmda destekle- rinin üst düzeyde süre- ceğini sözlerine ekle- di. Bekir Kumbul yanı- tmda, Antalya Altın Portakal Film Festiva- li'nin uluslararası are- naya açılmak için Av- rupa-Akderüz rotasını izleyeceğini, bu 5 yıl- lık sürecin sonunda festivalin dünya ölçe- ğinde bir etkinlik hali- ne gelebıleceğini dile getirdi. Kumbulve Saporito, bu yıl Venedik Film Festivali kapsamında gerçekleşen 'Avrupa- Akdeniz Sineması' ko- nulu konferansm önü- müzdeki yıl Antalya FilmFestivali çerçeve- sinde düzenlenrnesi yönünde de ilke karan aldılar. Üç Türk'ün sergisi Almanya'da • Kültür Servisi- Fotoğraf sanatçısı lsa Çelik, Hüseyin Ozdemır ve Tahsin Aydoğmuş'un fotoğraf sergisi pazar günü Almanya'da açıldı. Sergi, Almanya'nın Köln şehrinde faaliyet gösteren Theather Sales & Ürün Kurumu, kültür ve sanat dergisi Arta ve Köln şehri kültür dairesinin ortak girişi ile başlayan Istanbul- Köln kardeş şehir etkinlikleri çerçevesinde açıldı. Ana temasını insan fotoğraflanrun oluşturduğu sergiye Çelik 30, Aydoğmuş ve Özdemir 60'ar fotoğrafla katıldılar. Emmy'ler dağmhyor • LOS ANGELES (REUTERS) - Emmy Ödülleri organizatörlerinin yaptığı açıklamaya gore, Amerika'ya yapılan terör saldırılannrn ardmdan ertelenen Emmy Ödülleri töreni, 7 Ekim Pazar günü, Los Angeles'taki Shrine binasmda gerçekleştirilecek. Televizyon, Sanat ve Bilım Akademisi Başkanı Jim Chabin, törenin farklı bir anlayışla sunulacağını ve ödüllerin kurbanlara, ailelerine ve tüm Amerikan vatandaşlanna adanacağını söyledi. Tören, CBS televizyonundan canlı yayınlanacak. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve televizyon sektörünü bir araya ' getiren ödüllerin, bu yıl elli üçüncüsü gerçekleştirilecek. Organizatörler, aynı nedenden dolayı gerçekleşemeyen 2. Geleneksel Latin Grammy Ödülleri'ni erteleme ya da iptal etme konusunda henüz bir karara varamadıklannı belirttiler. Binoche papanm sağ kolu • Kültür Servisi - tngiliz Hasta'yla Oscar kazanan Fransız oyuncu Juliete Binoche, Paul l. Murphy'nin yazdığı biyografirûn sinema uyarlamasmda Suor Pasqualina'yı canlandıracak. Kadm din görevlisi Pasqualina, 'Hitler'in Papa'sı' olarak da bilinen Papa 12. Pius'un (Eugenio Pacelli) sağ kolu idi. Alman asıllı Pasqualina. ya da gerçek adıyla Josephine Lehnert, erkeklerin iktidarındaki bir kurum olan Katolik Kilisesi'ne hemşire olarak girip idari işler sorumluluğuna kadar yüksehrüşti. Suor Pasqualina adlı filmde, îkinci Dünya Savaşı Vatikan cephesinden ele alınacak. 1939-1958 tarihleri arasında Papa olarak görev yapan Eugenio Pacelli ile Pasqualina arasında geçen olaylara odaklanacak filmde papayı kimin canlandıracağı ise henüz belli değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle