Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2001 CUMARTESİ
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
Atatürkçüler Göreve
Erol ERTUĞRUL Hukukçu, Aydın Atatürkçü Düşünce Der. Baş.
# # lkemız her gün yeni bir
U
yolsuzluk haberi ile sar-
süıyor. Hangi bakanhğa
el atsak, politikacı-bü-
rokrat işbirliği iJe dev-
letin soyulduğuna, şa-
şırtıcı yolsuzluklara tanık oluyoruz.
Sözde mertlikten, dürüstlûkten söz
edenlerin, nasıl yolsuzJuklar içerisin-
de olduklannı görüyoruz. Kirli ilişki-
ler ortaya çıkuıca, "Neyse ki. biztm ba-
kanhktayobuzhıklanyapanlarMark-
sistmiş" diyebilen bakanlann varhğı,
ulusumuzu derinden yaralıyor. Bizle-
ri kimler yönetmiş, kimler yönetiyor.
Aynı bakanın partisinin genel başka-
nı, "Tfcari iUşkikrini yeniden gözden
geçhmesi için kendjsmi uyardnn" di-
yebiliyor. Bu sözün diğer anlamı, şim-
diye kadar yapacaklanıu yapmış ama,
bundan sonra dikkatli olmasıru kendi-
sine söyledim, demektir. Neyse ki bu
sayın bakan, kamuoyunun baskısına
daha fazla dayanamıyor ve görevin-
den çekilmek zonında kalıyor.
Geçmişte, büyük bir taşınmaz satı-
şındaİd olumsuzluklar ve yüzlerce öğ-
retmeninaldanldığı birkamu işlemi or-
taya çıktığında, pişkinlikle "Vferdhn-
sebenverdbn" diyebilenler, yıllarca bu
ûlkede başbakanlık, cumhurbaşkanlı-
ğı yapabiüyorlarsa, bakanlann da böy-
le ilişkiler içinde olması doğal sayıl-
mahdır. Çünkü, gerçek dürüstlük, er-
. dem, yurtseverlik yok edilmiştir. Kir-
li işler ohğan konuma gelmiştir. Ün-
lü deyimle, "düzenin çrvisâ çıkmıştır".
Bir yandan yolsuzluİdar, devleti soy-
malar sürerken diğer yandan, "Başka
çözümyoktur'1
denilerek ülke Ulusla-
rarası Para Fonu-Dûnya Bankası iki-
iisinin ellerine teslim edilmiştir. Eko-
nomik bağımsızhğımız yok edilmiştir.
Siyasal bağımsızlığımızın bile tehüke-
de olduğu söylenebilir.
Bir hukuk devleti olduğu söylenen,
hukukun üstünlüğûnden söz edilen
Türkiye'de, artık yargı kararlan da uy-
gulanmıyor. Hukuk ayaklar altına alı-
nıyor. Hukuk kurallannın dedikleri de-
ğil egemen güçlerin dedikleri uygula-
nıyor. Bergama köylûleri yıllardır, yö-
relerinde yiğit bir hukuk savaşı veri-
yor. Ülkemizi çöl yapacak, çevreyi yok
edecek bir anlayış siyanûrle alön çıkar-
mak amacıyla yıllardır Bergama'dan ay-
nlmıyor. Yargıdan "yürütmeyi dur-
durma" kararlan alımyor, iptal karar-
lan alınıyor, yine de durum değişmi-
yor. Anlaşılır bir inatla, yabancı para
kurumlan, gerektiğinde isim değişti-
rerek girişimlerini sürdürûyorlar. An-
laşıbr bir inaüa diyorum, çünkü, ışın
içindeki çıkar, onlar açısından anlaş»-
bnfar. Çevrenin, insanın, yargının, hu-
kukun önemi yoktur. Onlar için yalnız-
ca çıkar vardır. Yalnızca çıkann öne-
mi vardır; şaşırtıcı olan, ülkemiz gö-
revlilerinin de sayın başbakanın da sa-
yın bakanlann da burada ülkemizi, bi-
zim insanlanmızı, Bergama köylüle-
rini değil, yabancı para kurumlannı
tutuyor olmasıdır. Aİkışlanacak bir di-
rençle ve yabızca çevre kirlenmesin, ül-
kanizçölotmasm,insancayaşama hak-
kmıız etimizden ahnmasm diyerek yü-
rüyen köylûleri, bu ülkenin tertemiz ço-
cuklannı, jandarmalar durduruyor.
Bu ülkenin savunmasını üstlenmiş
kolluk gücü, bu ülkenin çocuklanna kar-
şı kullanılıyor. Yabancı para kurumla-
nnın çıkarlan korunuyor. O zaman is-
ter istemez sevgüi Atatürk'ün Bursa
Söylevi'nianımsıyoruz: Tûrkgeod,
devrimkrmveyönetimbiçimininsatai-
bivebekçisidir. Bunlarm gereğine,doğ-
rnluğuna herkesten çok inannuşür.
Bunlan göçsöz düşürecek en küçûk
bir davranış gördü mü hemen araya gi-
recekvekErâyaprtratoruvacaknEGü-
venUkgöreviüeri gelecek, asıl suçluian
bırakacak, suçlu diye ODU yakalaya-
caknr.Denıekki,gth«nlikgörevHeride
cumhuriyetin ve devrimlerin önemini
kavrayamamış diyecek ve asla yıhna-
yacaknr." Işte şimdi Bergama köylû-
leri bunun gereğini yerine getiriyorlar.
Bir süre önce Balıkesir'in Edremit
ilçesinde, güvenlik birimlerinden bir
kendine kıyma (intihar) haberi geldi.
Geçmişte de bunun sayısız örnekleri-
ni görmüştük. Bazı gençler, sanık de-
nilerek güvenlik birimlerinde gözalu-
na ahnıyorlar ve bir süre sonra, bura-
da intihar ediyorlardı(!). Genç insan-
lar nasıl oluyor da intihar etmek için
güvenlik birimlerini seçiyorlardı. An-
lamak olası değildi. Bu olaylann geç-
tiği yerlerdeki güvenlikgörevlileri hak-
kında, onlann üstleri hakkında hiçbir
inandıncı ciddi işlem de yapümıyor-
du. Bu ülkenin polisini,jandarmasını,
kendi çocuklanna işkence ve baskı ya-
par durumdan kurtarmak gerekmekte-
dir. Bu bir insanhk suçudur. Ve ulusu-
muzun onuruna yakışmamaktadır.
Tüm bu sorunlann çözümü, ülkemi-
zi gerçekten tam bağımsız ve demok-
ratik bir hukuk devleti yapmanın yo-
lu, insan haklanna saygılı dûzen kur-
manın yolu parlamentodan geçmek-
tedir. Parlamentoyu oluşturan partile-
rin büyük bir bölümü, yolsuzluklara,
halkı aldatmalara, devleti soymalara,
cumhuriyeti yılap yerine şeriata daya-
lı bir din devleti kurmalara kanşmış-
tır. O nedenle de halkın güvenini yi-
tirmişlerdir. Yeni siyasal partilere, yıp-
ranmamış yeni yüzlere, Atatürkçü, tam
bağımsızlucçı, insan haklanna saygı-
lı, demokrasiye inanmış, laik ve demok-
ratik bir dûzene inanmış kadrolara ge-
reksinim vardır. Eğer bu yeni kadro-
lar görev için anlmazlarsa, yeni oluşum-
lar gerçekleşmezse, görünûrdeki par-
tilerden birkaçı ya da AKP adı altın-
da, ne ak, ne yeni, ne de aydınlık olan
şeriatçı gruplar birlikte iktidar olacak-
lardır. Ulusumuzu böyle bir şanssızh-
ğa uğratmaya kimsenin hakkı yoktur.
Devleti ve ulusumuzu, yeniden hor-
tumculara, şeriatçılara, katillere, hal-
kı aidatanlara teslim etmeye kimsenin
hakkı yoktur.
Göreve çağn
Partileşmeye çalışan tüm Atatürkçü
güçlerin birleşme zamanıdır. Solda bir-
lik adı altinda çahşmalannı yürüten
bütün kadrolar, aralanndaki farklılık-
lan bir yana bırakarak ortak noktala-
nnı öne çıkararak birleşmek zonında-
dırlar. Bu tarihi bir sorumluluktur. Kinv
se bu sorumluluktan kaçamaz. Beş yü-
ze yaklaşan şubesi, yüz bine yaklaşan
üye sayısı ile yurdumuzun her yanını
bir aydınlanma ağı gibi sarmış olan ve
yalnızca ülkemizin değil, Avrupa'nın
en büyük demokratik kitle örgütü olan
Atatürkçü Düşûnce Dernekleri böyle
bir oluşumu gözlemektedir. Ve böyle
bir oluşumun arkasındadır.
Aydınlanmacılar, Atatürkçüler, arnk
görev zamanıdır. Herkes görev başına! ..
(*) 13 Ağustos 2001 günü bu sayfa-
da çikan yazımda, adımın başına hak-
hm olmayan "Prof. Dr."sanıyanhşlık-
la konulmuştu. Cumhuriyet bu konuda
düzeltme koymuştu, ama kendim de ye-
niden açıklamayı görev bildim.
19. yüzyıl sonundaABD'nin
"Büyük Sopa" politikası var-
dı. Amerikan Başkanı The-
odor Roosevett'in elindey-
di bu sopa. Kim karşı çıkair-
sa kafasına indiriyordu. Fili-
pinler, Küba, Güney Amerika
ülkeleri hep bu sopanın teh-
didi altındaydı. O gün bugün ABD
egemenliği yalnız Amerika kıtasını
değil tüm dünyayı etkisine aldı. Hep
söytendiği gibi ABD "dünyanın jan-
darması"ydı aradık. Nerde bir olay,
özeJlikte Amerikan çıkarianna karşı bir
tutum varsa, sopa korkusuyla sindi-
riliyordu.
Theodor Roosevelt'ten yeğeni
Frankiin Roosevett'e, ondan ta bu-
günlere uzanan ABD egemenliği!..
Bush gibi yeteneksiz bir kişinin yar-
gıçlann birtek oy farkıyla baskan se-
çilmesi, ABD için bir talihsizlikti. Tek-
sas kovboyu dünyayı 19. yy. sonun-
daki gibi büyük sopayla yönetece-
ğini sandı! Onun elinde sopa yoktu,
uzun mesafeli füzelerte, kendini bir
füze ağıyla korumaya almaktı ama-
cı. öteki ülkeler ne olursa olsun...
Kuveyt savaşının komutanı Po-
wet, bu yeni politikanın mimandır.
Füze donatımlı bir politika, Çin, Ja-
ponya gibi büyük devletleri de kor-
kutmuştu. öteden beri Amerikalılar-
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Büyük Sopa' ABO'ye hd!
ca 'HayteOevfeÖer'saytan Iran, Irak.
Suriye, Libya'yı da.. Amerika, ilkfır-
satta bu hayiazlara hadlerini bikjir-
rneyt planlamıştır. Ama binden işlerter-
sine döndü. Amerikan yolcu uçak-
lanndan beş attısını ele geçiren bir-
takım "Haylaz"\ar Amerika'nın üs-
tünlüğünü bir anda yerie bir etmiş-
tir. New York'taki iki dev yapı, Was-
hington'da Pentagon!.. Kendini fü-
zelerle korumaya kalkışanlar bu kez
kendi içlerinden, kendi uçaklanyla,
belki de kendi adamlan tarafmd^ı vu-
ruldular. Şimdi karanlıkta düşman
anyoriar! Bin Ladin mi, Saddam mı,
Humeyni Iran'ı mı? Bakacaksınız
yakında uçaklarla, füzelerie bu ülke
hafklannı acımasızcayok etmeye ça-
lışacaklar. Bush, "öcümüzû alaca-
ğız" demedi mi? Kimden, nasıl? Bel-
li bir düşman var mı karşıda? Kim bi-
lir belki de düşmanlan dışanda ara-
mak gereksizdir, içerdedirdüşman!...
Seattle'da dünya egemenlerinin top-
lantısında on binler başkaldırmadı
mı? Onlann hepsi ABDyurt-
taşıydı. New York'u, Was-
hington'ı yıkıntıya çeviren
bu kanlı olayın kahraman-
lan da niye Amerikalı o)ma-
sm?
Bir yanda zenginter, bir
yanda yoksullann dünyası
bu! Uçurum büyüdükçe büyüyor, Se-
attte, Göteborg, Cenova, Prag olay-
lan yoksul halk kesimlerinin, dünya
tkaretini, ekonomisinı elinde tutan an-
layışa, yani emperyalizme ve kapi-
talizme karşı düşmanlığını belli etme-
di mi? Carpışmalar, ölmeler olmadı
mı?
Şimdi Bush Amerikası düşman bil-
diği "Haylaz Ülkeler'e savaş aça-
cak! Peşi sıra Avrupa ülketerini de sü-
rükleyecek... Dünya haritası, coğraf-
yası da degişecek. Bütün gözJer Or-
tadogu'da, Müslüman ülkelerde.. En
önemlisi de bizde!.. ABD'nin büyük
sopası havaya kalkınca bütün dün-
ya kuzu kuzu onlan izleyecek mi?
Kim yaparsa yapsın New York,
Washington kıyımlan dünyanın yeni
bir korku dönemine girdiğinin haber-
cisi midir? Yoksa tam tersi mi?
Yüz yıldırhep başkalannın kafası-
nı parçalayan büyük sopa, bu kez
kendi başlanna indi. Bu da tarihin
verdiği ilginç bir ders!
4
Hadi Canım Sen de'
KOCAELİ ÜNİVERSİTESİREKTÖRLÜĞÜ
NAKLEN ELEMAN ALINACAKTIR
Üniversitemizin idari personel ihtiyacını karşılamak amacıyla aşağıda sınıfı, unvanı adet ve derecesi belirtilen boş
kadrolara 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'na tabi olarak, karşılannda belirtilen nitelikleri taşıyanlardan ve herhan-
gi bir kamu kunıluşunda çalışanlar (Belediyeler hariç) arasından 657 Sayıh Devlet Memurlan Kanunu'na tabi olarak is-
tihdam edilmek üzere sözlü mülakatla NAKLEN eleman ahnacaktır. Başvuru süresı ilanın gazetede yayınından itıbaren
15'inci günün mesai bitimidir.
* Lise, lise dengı, 2 veya 4 yıllık yüksekokul mezunu olmak.
(Bılgısayar kullanmayı bilıyor olmak tercıh nedenidir.)
Lise, lise dengi, 2 veya 4 yıllık yüksekokul mezunu olmak.
(Bılgısayar kullanmayı bilıyor olması tercıh nedenidir)
SMFI
GİH
GİH
GİH
GİH
GİH
GİH
GİH
GİH
GtH
GİH
GİH
THS
THS
THS
YHS
YHS
YHS
YHS
YHS
YHS
YHS
YHS
TOPLAM
UNVANI
Memur
Memur
Memur
Memur
Sekreter
Ambar Memuru
Santral Memuru
Daktilograf
Daktilograf
Daktilograf
Daktilograf
Teknisyen
Teknisyen
Teknisyen
Hızmetlı
Hizmetli
Hizmetlı
Hizmetli
Hizmetli
Hastabakıcı
Hastabakıcı
Hastabakıcı
KADRO
DERECESİ
5
10
11
12
7-8-9
7-10
11-12
8
11
12
13
7
10
11
7
8
9
10
13
9
10
12
ADET
5*
5*
5*
5*
3
2
2
3
2
3
2
2
2
2
2
1
1
3
2
3
2
3
6»
(Tekniyenlik için muracaat edecek adaylardan; Elektrik, Elektrik
ve Elektronik mezunu olan adaylar tercih nedenidir.)
ADAYLARDA ARANACAK ŞARTLAR
Isteklilerin 15 günlük başvuru süresi içmde Oniversitemiz Başvuru Bürosu'na;
• Nakil talep formu, (Başvuru Bürosu'ndan alınacak),
• Son üç ay içerisinde Kılık Kıyafet Yasası'na uygun olarak çekilmiş 1 adet vesikalık fotoğraflan,
• Nüfus cüzdanı örneği,
• Diploma veya mezuniyet belgesi örneği,
• Çalıştıklan kurumdan alacaklan, Devlet Memuru olduğunu belirten ve Ka7jmilmiş Hak Aylığını gösteren bir bel-
geyi de ekleyerek başvuracaklardu".
NOT: - Memur, Sekreter, Ambar Memuru, Santral Memuru ve Daktilograf kadrolanna muracaat edecek adaylann;
Kurumlannın, Memur, Bilgisayar Işletmeni, Veri Hazırlama ve Kontro! Işletmeni, Çocuk Eğitimcisi, Ambar Memu-
ru, Santral Memuru, Daktilograf, Sekreter, Veznedar, Satınalma Memuru, Ayniyat Memuru kadrolanndan herhangi bi-
nnde görev yapıyor olmalan gerekmektedir.
- Teknisyen kadrolanna muracaat edecek adaylann; kurumlannın, Teknisyen kadrosunda görev yapıyor olmalan ge-
rekmektedir.
- Hizmetli ve Hastabakıcı kadrolanna muracaat edecek adaylann; kurumlannın Yardımcı Hizmetler Sınıfına tabi her-
hangi bir kadroda görev yapıyor olmalan gerekmektedir.
4046 Sayılı Kanunun 22 'nci maddesi uyarınca özelleştîrmeprogramına aiınan, özeUepiriJen,faaliyeû durduru-
lan, küçültülen, kapatüan veya tasfıye edilen kuruluşlardan Üniversitemize ilk defa atanacaklar, kurumlanndaki kad-
rolanna bakdmaksızın bu ilana muracaat edebilirler.
Durumlan başvuruda bulunduğu görev için aranan şartlara uymayanlann başvurulan kabul edilmeyecektır.
• Posta yolu ile yapılan başvurular kabul edihneyecektir.
• Rektörlüğümüze bu ilanın yayımından önce yapılnuş bulunan müracaatlar geçersiz olup, söz konusu iş talepleri
hakkında herhangi bir işlem yapılmayacaktır.
Duyurulur.
Basın: 52051
Ali H. IVEYZt
B
aşlık yaptığım bu sözleri,
ülkeye demokrasinin yer-
leşmesi uğruna, çok yaşlı
olmasına bakmadan, uğra-
şını sürdüren rahmetli Ismet
inÖDÛ, siyaset yaşamırruza kazandırmış-
tı. Bir anlamda "saçmalama" ya da "an-
lamsızsözieretme" demek istiyordu. lyi
de, son günlerde, neredeyse yaşanan her
olayda, ikinci cumhurbaşkanı ve II. Dün-
ya Savaşı'na ülkemizi bulaşörmamayı be-
cermiş bu saygın kişiyi anmadan edemi-
yorum. Isterserüz beni üzen olaylan şöy-
le bir gözden geçirelim:
Seçimler sonucu dağılan oylann Mec-
lis'e gerirdiği çok partili durum, akla hiç
yakın gelmeyen bir koalisyon oluşma-
sına yol açtı, kurtla kuzu sarmaş dolaş
oldu ve sonuçta kurulan koalisyon hü-
kümeti başanlı uygulamalan sonucu ül-
keyi krizden krize sürükledikten sonra,
tek çıkar yolu, eski "Düyun-u umumi-
ye"den (Osmanlı'nın borçlannı yönet-
mek için kurulmuş yabancı yönetimin-
de bir kurul idi) pek farkı kalmamış olan
bir uluslararası finans kurumunda gö-
revli bulunan yetenekli bir vatandaşımı-
zı yurda davet etmekte ve dışardan ba-
kan atayıp ardından Meclis'te yemin et-
tirerek ülke ekonomisinin başına getir-
mekte buldular. Dokuzuncu Cumhurbaş-
kanımızın firsat buldukça yinelediği gi-
bi "Demokrasikrde çözüm seçimden
geçer" demeyi hiç akıllanna bile getir-
mediler. Hadi canım sen de demenin
yeri değil mi?
Şimdi ufak bir uygulamaya dikkat.. bu
yeni özel bakanlı hükümet herhalde büt-
çe açıklannı kapatmak amacı ile yurt-
dışına çıkacak yurttaşlann bir harç öde-
melerini karara bağlamış. Bu harcı da,
hangi ülkenin hükümeti olduğunu unu-
tup yabancı bir para birünine bağlamış.
Düşünebiliyor musunuz, Alman hükü-
meti bir vergi koyacak ve bunu Ameri-
kan Dolan'na bağlayacak! Hadi canım
sen de değil mi?
Bu harç konulduktan kısa bir süre
sonra yaşanan devalüasyonu göz önü-
ne alan hükümet ve ona destek veren (ki-
minin adında devrimci deyimine bile
yer verilen) büyük sendikalanrmz bir
araya gelmişler ve asgari ücrete Türk Li-
rası olarak yüzde yirmi zam yapmışlar.
Devalüasyon yüzde kırk olduğuna gö-
re asgari ücretle çahşanın kazancı yüz-
de yirmi düşürülmüş ohnuş. Kimse de
çıkıp, madem öyle, şu asgari ücreti de
dolara bağlasak demeyi akıl edememiş.
Yine, hadi canım sen de değil mi?
Şu evlere şenlik yurtdışma çıkma har-
cı geldi ya, hemen bağışıklıklar çetele-
si hazırlanmaya başlanılmış. herhalde oy
deposıı tarikatlann (onlann yasakhhk du-
rumlan çoktan unutuldu) gönlü alm-
mak üzere. laik hükümetimiz "ilk kez
hacca gidenlerden harç alınmaması" ba-
ğışıklığını hemen yürürlüğe sokmuş!
Ne denir değil mi? Hadi canım sen de!
ŞuCHPMeri ~
Büindiği üzere Türkiye Cumhuriye-
ti'nin kuruluşu ile özdeş olan, ülkenin
ilk partisi, Cumhuriyet Halk Partisi'ne
yeniden açılma izni çıktı. Başkan seçi-
len Sayın Deniz Baykal, seçim kampan-
yası için Micbad Jackson'a dudak ısır-
tacak kadar görkemli televizyon prog-
ramlan uygulaması sonucu, Atatürk'ün
kurduğu bu partiyi ilk kez baraja takı-
lıp Meclis dışında bn-aktı. Bu durum
karşısında başkanlıktan çekilince de va-
tandaşın beğenisini kazanmıştı. Arduı-
dan CHP başkanlığına aklı başuıda bir
gazeteci getirildi. Meğer bu bir manev-
radan ibaretmiş. ilk genel kongrede Sn.
Baykal yeniden başkanlığa geliverdi.
Acaba ne değişmişti? Zaten kanımca, bu
günlerde yeniden alevlendirilen solda bir
parti konuşmalannın hiçbir anlamı ola-
maz. Konuşulan adlan bir gözünüzün
önünden geçirin. Sn. Erdal inönü, Sn.
Mûmtaz SoysaL Sn. Deniz Baykal, Sn.
MuratKaravalçm. Sadece bu adlan an-
mam sonucu, solda neden birparti umu-
dunun yok olduğu anlaşılıyor değil mi?
Aradan neredeyse yirmi yıl geçti, hâlâ
soldaki aynlığın mimarlanndan bir sol
parti beklemenin bir anlamı olabilir mi?
Hadi canım sen de!
Üzerinden çok zaman geçmedi sanı-
nm, gazetelerde Sn. B. Ecevit'in TÜSl-
AD Yönetim Kurulu ile görüştüğünü
okudum. İlk aklıma gelen, herhalde ne-
zaketgösterip Sn. FeyyazBerker Anka-
ra'ya giden heyete katılmamıştır oldu.
Gitseydi "Nereden nereje gekük, değil
mi" diye sormak onun hakkı olurdu.
Devlet adamlan tarihte ya yanılgılan
ya da başanlan ile anıhrlar. Günümüz-
de, Sn. Ecevit'in Kıbns çıkarmasının
başanh bir girişim olduğunu savuna-
cak kimse hâlâ bulunur mu acaba? îz-
ninizle size bir anımı aktaracağım. İlk
askeri darbeden sonra demokrasiye ge-
çilirken Yeni Türkiye Partisi adı ile ku-
rulan bir partiye başkan seçilen rahmet-
li Ekrem Afican'ın ağzından dinlemiş-
tim olayı. Bir koalisyon hükümeti ku-
rulmuş. Ismet tnönü Başbakan, Ekrem
Alican Başbakan Yardımcısı. Kıbnslı
Rumlar yine azmışlar ve bir kıyım ola-
sılığı belirmiş. Genelkurmay çok rahat-
sız ve Başbakan Yardımcısı Alican'a
ulaşıp bir çıkarma hareketi önermişler.
Alican bu öneriyi Inönü'ye iletmiş. Kurt
politikacı karşı gelmemiş.. ancak "Bfl-
mem kaçıncı rugay nerede konuşlanmış,
biüyor musun" diye sormuş. Alican as-
ker değil, bilmiyor, doğal olarak binbir
işi de var. Tugayın yerini öğrenip Ino-
nü ile buluşması için aradan bir hafta geç-
miş. İnönü bu sefer de donanmanın güç-
leri ile ilgili sorularla olayı geçiştirmiş.
Üçüncü hafta Alican direnmiş ve "Pa-
şam beni pingpong topu gibi oynaüyor-
sun, lütfen kararuı nedir, onu açıkla"
gibisinden direnince Ismet Paşa, aynen,
"Aücan, Kıbns'a çıkmak çok kolay; ben
sonra oradan nasü çıkaıız, onu düşünfi-
yorum" deyivermiş ve geçen üç hafta
içinde ünlü Johnson mektubu gelip olay
mayna ohnuş.
Bugün girmek için yalvar yakar oldu-
ğumuz Avrupa Birliği 'ne katılma dave-
tiyesini "ııhısal bağnnsızfağımızdan ödün
vennemek" amacı ile geri çeviren de bu-
günkü Başbakanımız değil mi! Ne de-
nir, hadi canım sen de.
Son olarak bir konuya daha değin-
mek istiyorum. Ingiliz Başbakanı'nın
bizim Başbakanımıza "Sizi çocuklu-
ğumdan beri iderim" dediği doğru ise
(gazetelerde okudum) bu sizce bir ilti-
fat mı idi? Arada su^da siyasi partiler
için yeni yasa çıkanlacağı söylenir. Asıl
yapılacak düzenleme, parti başkanlığı-
na (Amerika Birleşik Devletleri'nde ay-
nı kişinin sekiz yıldan fazla başkan se-
çihnesi yasak, bu demokrasiye aykın
bir hüküm mü?) süre kısıtlaması geti-
rihnesi olmalıdır. Günümüzün başkan-
lanna bakımz. Yaş ortalaması her yıl
artmakta, bu tür bir demokrasi ile aca-
ba toplumumuz nasıl ayduılığa çıkabi-
lir?
Bilmem nasıl bitirmeliyim bölük pör-
çük bu yazımı. En azmdan içimi dök-
tüm ve bu arada benim kuşağımı sava-
şı yaşamaktan kurtarmış, İnönü' yü rah-
metle anmış oldum. Son olarak bir kez
daha "hadi canım sen de".
PENCERE
Terörün Dini
İmanı Var mı?..
Meğer kimilerinin sosyalizmi, komünizmi, hü-
manizmi bir devlete bağlı imiş; Sovyetler gümbür
gümbür yıkılınca herif-i naşerifler tornistan ettiler.
Varsa dolar, yoksa mark, borsa, banka, piyasa,
para, para, para...
Alın terine boş ver...
Ya insan?..
Haydi canım sen de!.
•
Sovyetler yıkılınca "tarihin sonu" gelmiş; Ame-
rikalı Japon Fukuyama fetvayı vermişti...
Çoğu kimse düşünmedi:
- Tarihin sonu insanın sonu demektir, bu Ame-
rikalı saçmalıyor.
İnsanın sonu gelir mi?..
Şimdilik daha gelmediği anlaşılıyor; zaten insan
daha insan olmadı ki...
İnsan eskiden hayvan gibi dört ayak üstüne bir
yaratıkmış; tarihin bir kesitinde iki ayak üzerine di-
kiidiği fosillerie saptandı; insanın en büyük devri-
mi yataylıktan dikeyliğe geçmesi...
Sonra?..
Ekip biçmesi..
Sonra?..
Sanayileşmesi!..
Ne tarih duruyor ne de insan zaman içinde de-
ğişip dönüşerek geleceğe yürümekten vazgeçi-
yor; ama 21 'inci yüzyıla giren insanın insanlaşma-
sı için daha bin fınn ekmek yemesi gerekiyor...
Çünkü insan vahşetten kurtulamadı.
•
Orhan Veti'nin şiiri:
Neden liman deyince
Hatınma direkler gelir
Ve açık deniz deyince yelken?
Mart deyince kedi
Hak deyince işçi '
J
Ve neden ihtiyar değirmencî
Allah'a inanır düşünmeden?
Ve rüzgâriı havalarda
Yağmur eğri yağar?
Çağnşım, akıl lokomotifinin kavramlan vagonlaş-
tırmasıdır. Sözgelimi Amerika'yı ayağa kaldıran te-
rör vurgunundan sonra Türkçe'de kafiyeli sayıla-
bilecek üç sözcük neden birbiri ardına akla takılı-
yor?
İnsan..
Düşman..
Müslüman..
Yanıt:
Çünkü en uygar gibi görünen insan bile ilkellik-
ten kurtulamadı. Işimize gelince ne diyoruz: Terö-
rün sağı, solu, milliyeti, dini, imanı yoktur. Peki, en
başta Batlılar olmak üzere terörü neden Müslüman-
laştınp dinselleştiriyoruz?.. Yoksa Hıristiyan'dan
veya Musevi'den terörist çıkmıyor mu?.. Bütün^
dünyada ezilen, dövülen, öldürülen, sömürülen,
ütülen Müslümanlan bir de toptan terörist ilan et-
tik mi, yan gel yat, keyfine bak!..
•
insan daha insan olamadı, ilkellikten kurtulama-
dı. Hayvan hayvanı sömüremez; ama insan insa-
nı sömürür; bu, hem onun insanlığını vurgular hem
de uygariığın bu aşamasında insanlıktan uzaklığı-
nı!..
Insanlık Sovyetler yıkıldı diye somürüsüz bir dün-
ya kurmak ülküsünden vazgeçecek değil...
İnsan olmanın bir başka yolu yok...
Ne sömürü, ne teröri..
Insanlık budur.
^.kitapkulübül
TAKSİM SERfiİ SALONU'NDA
15 EyiüİCUMARlES! (BUGÜN)
2061 Yunus \adi Roman Ödülü alan "Bir Kedi. Bir idam. Bir Ölüm
adlı kitabını ve diğer kitaplannt imzaiayacak...
Saat: 18.00
Istıklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81 82
M \\ İ I»E\İZ
X4TtL
EVLERİ
Türkiye'nin cennet
köşesi, mavi bayrak
ödülü, Marmaris
Turunç Koyu'nda
denize sıfır, yÜ2ine havTizu, havoız bar, sabah ve akşam
zengin açık büfe, her cumartesi havuzbaşl barbekü parti,
tüm pide ve pizza çeşitleri, odalarda müstakil
elekthkli şofben, klima, müzik, telefon
0-2 yaş ücretsiz, aynı odada üçüncü kişı %50 ındirımli
İki Kişilik Odada
1 Kişi 7 cece 8 Cün
150.000.000.-TL
Rezcrvas\on
Tel- 0.252.476 71 90-91 Fax 0 252 476 70 07
www.hotelmavıdenız com