25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EYLÜL 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Tei: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: derezstmrocumhuriyet.com.tr - Okullar açılmış... "Tasalanmaym.... Nasıl olsa seneve kapanacaklarl" Sağkk Aylık yeni bir dergi piyasaya çıktı... Sağlıklı yaşam dergisi: Medical Channnel... Kablolu yayında aynı adı taşıyan televizyon kanalının dergisi... Genel Yayın Yönetmeni Gündüz Imşir, amaçlannın sağlık alanında doğru, bilimsel ve gerçek bilgi vermek olduğunu söylûyor... Sağlık konusunda sağlıklı haberler medyada pek göriilmüyor; sağlık Türkiye'dehertürlü yönlendirmeye ve sömürüye açık... Bir bakıyorsunuz kabak çekirdeğinin suyu kanseri tedavi ediyor ya da bir ilaç fırması zaten kansere "dur" demiş... Medical Channel bu boşluğu doldurmayı hedefliyor... Derginin ilk sayısından birkaç konu başlığı: Bel ağrılan, iç kulaktan kaynaklanan baş dönmesi, gözbebeklerinden sinyal veren beyin kanaması, korku fobisi, alerji, hedef tahtasındaki spor jogging, yanşmacı toplumun nevrotik insanı, alışveriş tutkusundaki psikolojik sapma. D oksanlı yıllarda Içişleri Bakanlığı Mahalli Idareler Genel Müdürlüğü'nde bir kontro- lör... Bakanlıkta daha kıdemli başkontrolör varken Kontrolörler Başkan Yardımcılığı görevine getiriliyor... Bir yandan da dönemin Refah Partili eski bir belediye başkanının kurduğu Mahal- li Idareler Derneği'nin yayın organı "Mahalli Bülten" ve "Beklenen Mahalli Idareler Dergisi"ni yönetiyor, bu yayınlarm ve belediyelerin kullandığı basılı evra- kın satışını organize ediyor, seminerter düzenliyor... 1996 yılında derneğin yöneticileriyle girdiği çıkar çatışması sonunda Kontrolörler Derneği'ni kurarak "Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi"ni yayımlamaya ve kendi piyasasını yaratmaya başlıyor... Gerek Içiş- leri Bakanlığı'ndaki görevi gerekse kurduğu yeni dernek ve yayın organı ile aynı göriişü paylaştığı ye- rel yönetimlerle geniş bir ilişki ağı oluşturuyor... REFAHYOL iktidannda Içişleri Bakanlığı üst düzey bürokratlarından gördüğü himaye ve destekle etkin- Strateji liğini Türkiye çapında arttınyor... Resmi görevle git- tiği yerlerde Milli Gençlik Vakfı şubeleriyle yakın iliş- kiye giriyor, şubesi olmayan yerlerde vakfın kurulu- şunu sağlamaya çalışıyor... Adı şeriatçı faaliyetlere karışan belediye başkan ve personeli hakkındayürütülen soruşturmalarda sa- vunmaları hazırlıyor, dernek şeriatçı kadroların hu- kuk bürosu gibi çalışıyor... 28 Şubat'a giden yoldatanklann geçtiği ilçede baş- kanlığındaki kontrolörlerden oluşan bir "komisyon"la yargı karariarını taramak gibi resmi bir görev üstle- niyor ama komisyonun asıl görevi belediyedeki şe- riatçı personelin eğitimi oluyor... 28 Şubat'tan son- ra, derneğin irticai faaliyetlerin merkezi olduğuna iliş- kin söylentilerin giderek yaygınlaşması üzerine yö- netimden çekilerek arka plana geçiyor... Aynı dönemde kontrolörler arasındaki tarikat üye- lerinin açığa çıkanlması için başlatılan soruşturma- da muhakkik tayin edilecek denli kendini gizleme- yi başarıyor... Sonuçta da bu soruşturmalartarikat- çıları koruyacak şekilde tamamlanıyor... örnegin, tarikatçı üç kontrolöre denetlediği kurum tarafın- dan Istanbul Ataköy'de aylık 700 dolara ev kiralan- dığı yolunda basına sızan haberler karşısında bu ki- şilerin meslekten ihraç edilmesi ve haklannda ceza davası açılması gerekirken olay, "kınama cezası" ile geçiştiriliyor. Eşi, gözleri açıkta kalacak şekilde örtünüyor... Ka- dın eli sıkmıyor... Son dönemde Içişleri Bakanlı- ğı'ndaki etkinliğini yitireceği sanılırken yepyeni bir göreve atanıyor... O artık yeni kurulan Strateji Mer- kezi'nde çalışıyor... Içişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'e yeni stratejiler üretiyor; kayınbiraderi de bakanlığın kripto biriminde şifreleri çözüyor! SESSİZ SEDASIZ (!) NVRİKVRTCEBE Mahalli idareler'in semînepleri Kartal Belediyesi'nden şef ve mü- dürterin aileleriyle birlikte Antalya'da bir otele "seminer" adı altında yaz ta- tiline gönderildiği yolundaki eleştirile- re Belediye Başkanı Mehmet Sek- men'den yanıt geldi: "Sözü edilen seminer adeta Kartal Belediyesi'nin kendi bünyesinde or- ganize ettiği bir seminer gibi gösteril- mektedir. Oysa ki bu seminer, Mahal- li Idareler Derneği Genel Başkanlığı ta- rafından Türkiye'nin konularıyla ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlannın ka- tılımına açık olarak imar, kamulaştır- ma yasalan ve doğal afet zaraıiannın azaltılmasında yerel yönetimin görev ve sorumlulukları vesaire konuların görüşülmesi için düzenlenmiş, dü- zenlenme yeri ve tarihi de yine bu der- nek başkanlığınca tespit edilmiştir." Kartal Belediye Başkanı Sekmen'in sözünü ettiği "organizatör", Içişleri Bakanlığı'na bağlı Mahalli Idareler Ge- nel Müdüriüğü ile karıştınlmasın... Organizasyonları düzenleyen genel müdürlüğün adını kullan-f ma "yetki" ve "etki"sine sahip bir dernek... Sekmen'in açıklamasından: "Mahalli Idareler Genel Müdüriü- ğü'nün 20.09.2000 gün ve 328 sayılı yazısına göre bu tür eğitim faaliyetle- rine katılan görevliler için Devlet Har- cama Belgeleri Yönetmeliği'nin 36. maddesinde belirtilen belgelerin öde- me evrakına bağlanması gerekmek- tedir. Eğitim seminerine katılım, baş- tan sona tamamen yasal çerçevede prosedürün uygulanmasıylayapılmış- tır." Anlaşıldığı kadarıyla Mahalli Idare- ler Genel Müdürlüğü ile Mahalli Ida- reler Derneği arasında çok hoş bir "iş" ilişkisi bulunuyor... Bir Anı ve Ötesi Merit VELİDEDEOĞLU Ulusal Sanayici ve Işadam- lan Derneği (USİAD) uzun sü- redir tüm etkinliklerinde ve der- gileri Bildiren'de "yerli ma//" konusunu gündeme getirip iş- lerken, yayımlandığından bu yana bu konudaki görüşü bel- li olan Cumhuriyet'ten başka yandaşları yoktu. Oysa bugünlerde basında - tek tük de olsa- konuyla ilgili destekleyici seslerin yüksel- meye başladığına tanık oluyo- ruz. Bu seslerin kısa sürede kesilmeyip çoğalarak sürme- si, toplumun da ılgısıni uyandı- rabilir; belki böylece yasama ve yürütme de konunun içine çekilebilir... Küreselleşmenin buna ola- nak tanımayacağı, koşulların buna izin vermeyeceği hemen ilk ağızda dile getirilebilirse de, daha ağır koşullarda ve her tür- lü olumsuzluğun yaşandığı bir durumda ilk Türkiye Büyük Mil- let Meclisi'nin ve ilk hüküme- tinin, kuruluş günlerinde bu ko- nuyla ilgilenmesi neyin nesiy- di? Söylemeye gerek yok; ülke yanmış ytkılmış, can damarla- n elden çıkmış, işgal altınday- ken, Türk ulusu ve devleti dün- yanın gözünde silinmişken, An- kara'daki Meclis'in kuruluşun- dan sekiz ay sonra, 1 Ocak 1921 tarihli oturumunda yer alan konu: Yerli Kumaş Kullan- ma Zorunluluğu Tasansı'dır. Konya milletvekili Kazım Hûsnö Bey"in verdiği yasa öne- risi uzun uzadıya görüşüldük- ten sonra, Meclis, önerinin ge- liştirilmesi için Iktisat Bakanlı- ğı'na gönderilmesini uygun bu- lur. Aftı ay sonra, 20 Haziran 1921 günü öncesi, hükümet tasarı- sı olarak Meclis'e geri gelir. Ye- di maddelik yerli kumaş giyil- mesi rakkındaki yasatasarısı- nınilkmaddesi: "Büşük Millet Meclisi üyele- riyle b'jtün hükümet memurla- n ve görevlileri, jandarma, be- lediyebaşkan ve üyelehyle ge- nel meclisüyeleri, okullannka- dın ve erkek öğretmenleri ve yatılı okul öğrencileri yerli ku- maştaı elbise giymek zorun- dacfrrör. Bu yasanın yayımlan- dığ tafıteyabancı kumaşından yaptlmş elbisesibulunanlann e/- b/se/eri, bağlı bulunduklan da- irelem başkanlannca damga- lanardf özel bir deftere yazıla- cak vı bu elbiseler eskiyince- ye ctejn kullanılıp giyilecektir." SOÜ cümlede yer alan uygu- lama'in güçlüğüne karşı, bu ma<Jcenin kısa gerekçesi bu- gün ce dikkatle okunacak içe- riktear "Ûkemizde iptidai madde pek IOI durumda bulunduğu haltktûrlü neden ve etkenler- le £xian mamul bir duruma getmniyoruz. (..JAnadolu'nun çoOi&rlerinde ilkel bir biçim- de dt olsa, mevcut olan tes/s- lerfe iokunan kumaşlann bu- günKıgereksinmelerimizisağ- laysatleceği, yapılan inceleme- demplaşıldt. İptidai maddele- rirrnr en önemlilerinden biri olanfipağı ve tiftiğin mamul haâ&tüketimi için bu yerli do- kumalanmızm korunması pek gereklidir. Hem bu amacı elde etmek, hem de dışanya akan paramızm içerde kalmasını sağ- layabilmek için aşağıdaki yasa maddeleri düzenlenmiştir." Gerekçenin ardından yasa tasansı okunur, sonra da görüş- melerbaşlar; Kütahya milletve- kili Ragıp Bey, yasanın ülkenin çıkarianna uygun olduğunu be- lirttikten sonra gördüğü bir sa- kıncayı dile getirip: "Memleketimizin pek çokye- rinde halk yerli kumaş dokuyor. Bu kumaşlann bir kısmı ilkel bir durumdadır, köylülergiyer" der demez: "Biz de köylüyüz!" ses- leri yükselir; tartışma başlarsa da Kütahya milletvekili Besim Atalay yüksek sesle: "Iğneden ipliğe kadarher şe- yiAvrupa'dan almak uygun mu- dur?" diye sorar ve: "Yerli ku- maşa ne olmuş? Bunlan giye- lim efendiler!" diyerek görüşü- nü de bildirir. Yasatasarısının sahibi Iktisat Bakanı Mahmut Celal (Bayar) Bey de: "Malatya 'dayaptlmış bir fabn'ka var, yılda 150 bin met- re kumaş dokuyor. Dünya Sa- vaşı sırasında orduya 2.5 mil- yon metre vermiştir. Buna ben- zeyen fabrikalanmız vardır. Iti- raf ederiz ki herkesin ince zev- kini karşılayacak nefis biçimde değiller, fakat bilgi isteğe bağ- lıdır. Bugün malımıza istekgös- terilirse gelişme olur. (...) Bu nedenle bunun kabulünü tek- lifederim" biçimindeki konuş- masıyla yasa önerisini savu- nur. Her ne kadar Trabzon mil- letvekili Ali Şükrü Bey, yasa- nın demokratik olmadığını: "Cebri olarak halkm bir kısmı üzerine sen şunu yapacaksın, bunu yapmayacaksın demek caiz değildir. Bu, milletin ru- hundan doğmalıdır" sözleriyle belirtirse de Meclis, ülke için ge- rekli olduğu kanısına varır; uy- guiamadaki zorluklann çözüm- lenmesi için Adalet ve Iktisat ko- misyonlarına gönderir. İlk Meclis çalışanlarından gencecik Mustafa Hıfzı (Veli- dedeoğlu), hem yasaya karşı gelenlere hem de komisyon- lardan henüz bir sonuç çıkma- masına birtepki olarak, artık iyi- ce yıpranmış olan okul forma- sının yerine yerli kumaştan bir takım elbise yaptırır, bu yeni giysisiyle görevine gelip gitme- ye başlar. Ne ki birkaç gün için- de pantolonun ütüsü bozulur; buna çok canı sıkılır; ütületmek o günkü Ankara koşullarında öyle kolay bir iş değildir; ama çaresini bulur; hem akşam pan- tolon yatağın altına düzgünce serilir; sabah ütülenmiş olarak alınıp giyilir... Yasa, daha sonra Cumhuri- yet hükümetince hazırlanan ekonomi programı içinde da- ha bilimsel bir çerçeveyle yer aldığı gibi, ileriki yıllarda toplu- mun dasahiplenmesiyle "Yer- li Mallar Haftası" adı altında, bir biçimde dile getirilerek, gün- demde tutulur. Not: Konuyla ilgili daha ay- nntılı bilgi için: H.V.Vetidede- oğlu, İlk Meclis, Çağdaş Ya- yınları. ÇlZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMtH POROY [email protected] TARlHTE BUGÜN MIMTAZARIKAN 11 Eylül O. HENRY 1&6Z'O£ 8UGİ/M, ÜNUt AMERİKAU K/SA ÖYKÛrAZARt O.HENBr DOĞPU(ASIL At», UVILUAU SIDNEY POKTEtî) KISA BİR Ö&H£NiMOeU SONRA, TBZGAHTAfHOeTAM ÇİFTÇİÜ6E OeİtU &RÇOK 'ŞT£ ÇAUÇACAK, BAUHA VSZNEDAIIUĞI YAPA&C&İ ZİUMETİtJE PARA 6BÇİ&- MEKLE £UÇlAUA€A*Tte. WTVKLANfiCA£lNI ANLAYIN- CA HOHDURAS'A KAÇlP Z YIL OGAPA YAÇtYACAKTrR.. ESİNİH HASTALI6I NEO&JİYLE 6BGİ PÖHECEK, ONUN OLÜktÜNPeN SOH/5A,YA(S6lU*HAfMK S Y/L HAPİS YA- TACAKnR.. O.HENRY. 19OZ'P£ NEW YOÜK'A GİOEREK X£N0İ D£YİMİYl£ "MEVİO ÜSrÜNOEKİ 8A60ATİ4 YEg- LEŞECEK V£ PAKLAK YAZARUK YAÇAMINA SAÇUYA- CAKnK.ŞAÇıenCl SONLA NOIOflLANAN ] ÖYtCÜLEKİND£, &ENELUICIE, SIRAOAN İNSANLARJ ANLAmCAK,SOS- >AL SOeuNlABA PfiRMAK BASACAfTtG.. MUSTAFA BALBAY'DAN YENİ BİR ARAŞTIRMA KİTABI I Bu kilapta yer alan konubtn tümü gerçektir. Törkiye'nin 9O'lı yıllotma damgasınt vuton, bonka bosoHmalarından küçük bir kesiti j aktarmoktndtt. Demireller ailesinden yeğen I. Yahya, 1970'li yıllarda I Hayali ihracot yöntemini gelistitmtsti. ] 9O'lı yıllordo ise yeğen II. Yohya, cepien paro hottamodan banka sahibi olup, kendi bonkasının icini bosahmoya gitisen bir khi olarak tarihteki yerini aldı. MusiDfo BALBAY, Y. ttuıoi Demirel in eserlerini yazdı. ' S'ız de okuyun. KİTAPÇINIZDAN İSTEYINİZ. ^ KONUR SOKAK 27/106640 KIZILAY - ANKARA Ü M I T TEL: (0312) 419 38 26 - 27 FAKS: (0312) 417 56 68 İKİ TÜRKİYE ÂŞIĞININ YASAMÖYKÜSÜ Iki "insarTın yaşamöyküsû... Nilgün kışlalı "Türk" dedi... Ahmet Taner Kışlalı -Atatûrk" dedi. Bir Türk'ün ölümü... Iki Türk'ün ölümü... Türklerin ölümü... Ölüyorlar. öldürûlüyorlar, "Türk" dedikçe, "Atatürk" dedikçe... Ve "Ölen ölür, kalan sağlar bizdendir" diyenler ürüyor... Olsun... Bu kitap, Kışlalılarm geride bıraktıkları sevginin, doğallığın insanlığın ve umudun izterini yansıtıyor. KİTAPÇINIZDAN İSTEYINİZ. KONUR SOKAK 27/106640 KIZILAY - ANKARA TEL: (0312) 419 38 26-27 FAKS: (0312) 417 56 68 BEYOĞLU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1997/198 . ..-•-• Davacı Şükrü Atmaca tarafından davalı Şerife Atmaca vs. aleyhlerine açüan kayıt iptali davasında: Davah Zekıye Yalçın'ın Çayırözü köyü. Develi adresine tebligat yapılamadığından 1.2.2001 tarihli duruşmada hazır bulunması için Akıt gazetesinin 20.4.2001 tanhh nüshası ile ilanen tebhgat yapılmış olup yine mahkememizin 21.6.2001 tarihli duruşmasında davanın kabulüne, buna göre Kayseri. Develi ılçesı Güneyyukan köyü, Cilt 11/02, Sayfa 26, KSN 64'te Şükrü ve Hanife kızı 26.5.1977 doğmu- lu olarak nüfusa kayıth davah Şenfe Atmaca'nın bu kaydımn iptaline, Davalının Develi ilçesi, Güneyyukan köyü, Cilt No: 11/02, Sayfa 25, KSN: 64'te nüfusa kayıth Bayram Atmaca ile Kayseri Yeşilhisar ilçesi. Kuzey Mahallesi, Cilt No. 7. Sayfa 28 ve K. Sıra No: 104'te kayıt ve tesciline karar verihniş olup iş bu karar gazete ilan tarihın- den ıtıbaren 22 gün içinde itiraz %e temyiz edilnıediği takdirde kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. 22.8.2001. Basın: 51156 KALEM METİN ERKSAN Yeminli Cumhuriyetçi Nurullah Ataç (1898-1957) kendisini; "Benyemin- li Cumhuhyetçiyim" diye tanımlamıştır. Nurullah Ataç Osmanlı-Türk Devleti uyruğu kimliğinde doğdu. Nu- rullah Ataç, Türkiye Cumhuriyeti Devteti yurttaşı kim- liğinde öldü. Nurullah Ataç, bilinçli bir Atatürkçü, di- rençlı bir Cumhuriyetçi olarak yaşadı. Nurullah Âtaç'ın "ulusal bilinci" ve "tarih bilinci" vardı. Nurullah Ataç çeşitli gazete ve dergilere "Sözden Söze" başlıklı yazılaryazmıştır. Bu yazılardan biri; "Ab- dülbaki Gölpınahı'ya Mektup" adını taşır. Ataç'ın bu yazısı Abdülbaki GölpınanYnın (1900-1982) 1945'te yayımlanan "Divan Edebiyatı Beyanındadır" adlı ki- tabının eleştirisidir. Ataç'ın yazısı oldukça uzun bir yazıdır. Ataç'ın bu yazısının "kimi tümceleri" şöyle- dir. Ataç yazısına şöyle başlar: "Ayıp derterbu senin ettiğine, Abdülbaki. O ne bi- çim kitap öyle. Divan şiirini kötüleyecek, batıracak bir şeyler bulayım diye didinmenden, bulamayınca da birdediğini bir daha, bir daha söylemenden belli, sı- kılmışsın. Çektiğin sıkıntıyı okuyanlara da çektiriyor- sun; tatsız bir kitap senin kitabın. Ama bana öyle ge- liyor ki divan şiirini sevmeyen, ondaki sesi duyma- yan bir Türk, Avrupa şiirini de, yeni şiiri de gerçek- ten sevemez." Ataç; divan edebiyatı ve divan şiiri hakkında bir- çok bilimsel bilgiler, bilimsel düşünceler yazdıktan sonra sözü tarihbilime getirir ve şöyle der: " 'Eline gürz değil, çakı almamış peltek Kazasker... golgesinden ürken vezir, eliyte adam öldürmekten zevk alan Padişah...' Kitabını öyle yazmışsın ki okuyan Osmanlı Devleti'nde hep böyle adamlargelmiş geç- miş sanır. Şimdi millet sevgisini öne sürmeyelim, duygulanmızı kanştırmaksızın düşünmeye çalışalım; yedi yüz yıl sürmüş, savaşlar açmış, koca birülkede banş kurmuş bir devleti hep golgesinden korkan ve- ziher yönetmiş olur mu hiç? Akıl alır mı bunu? Kita- bının bir yerinde coşmuş, 'Ey aklıselim, sana hitap ediyorum, haksız mıyım ben?' diyorsun. Sen sağdu- yuya 'Böyle şiir mi olur?' diye soracağına; 'Benim an- lattığım devlet gibi devlet olur da yedi yüz yıl sürer mi?' diye sor, bakalım ne cevap veriyor. Gene söy- lüyorum ayıptır Abdülbaki, babalanmızı böyle kötü- lemeyelim, küçümsemeyelim; babalanmız oldukla- nnı unutsak bile birerinsan olduklannı unutmayalım. Sen; 'Divan şiirinde insan yok, insanlık değer yok' diye tepinirken hangi çağda, nereden gelmiş olursa olsun, insanoğluna borçlu olduğumuz saygıyı unu- tuyorsun. O senin dediklerini kendi memleketim için değil, yabancı memleketler için de, bize düşman ol- muş memleketler için de kabul edemem. Osmanlı devletini, gölgelerinden korkan vezirier değil göl- gelerinden korkulan vezirieryönetmiştir. Sen o de- dıklenniyenilık sanıyorsun, yenilik sevgısı sanıyorsun, ama o yenilikmahalle kahvelerinin köhne yeniliğidir." Ataç'ın edebiyatbilim ve tarihbilim kapsamında çok önemli bilimsel bilgiler oluşturduğu bu yazısı böylece sürer. "Türk-lslam tasavvuf düşüncesi" ve "Türk edebi- yatı" bilgini olan değerli düşünür Abdülbaki Gölpı- narlı, Ataç'ın eleştirdiği kitabını, sonradan kendisi de içtenlikle eleştirmiş ve bu kitabı yazdığı için ömür boyu üzülmüştür. "Tarihbilimci" olmayan, yani bilimsel bir tarih bil- gisinden yoksun olan, "b/7imse/ bı/gı"nin ne olduğu- nu bilmeyen, "tarih o/V/nc/"olmayan, "ulusal bilinci" olmayan sürüstıne bereket, cahil cühelatakımı, araş- tırmacı yaftasını boynuna takıp bilgiçlik taslayarak önce; "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" tarihine saldır- dı. Atatürk düşmanlığı yaptı, Cumhuriyet düşman- lığı yaptı, laıklik düşmanlığı yaptı. Bu takımın tek amacı para kazanmaktı. Bu düzmece (sahte) biça- relerin, bu güdümlü (angaje) ajanların kimileri bugün de yazılı ve görsel medyada mesleklerini sürdürü- yor. Bir süre sonra; "şeyhin kerameti kendinden men- kul" sözüne uygun, kendisini "tarihçi" sanan bir alay cahil cühela, bir sürü tımartıane kaçkını deli, "Osman- lı-Türk" tarihine saldırmaya başladı. "Bilimsel dü- şünce" düşmanı, gizli-açık "dinsel düşünce" yanda- şı; mezhep-tarikat-tekke-dergâh-zaviye-şeriat tüc- carı bir alay meczup, Osmanlı-Türk tarihine veryan- sın küfür etmeye başladılar. Bu cehalet tüccarları- nın kimileri kirii ticaretlerini bugün de yazılı ve gör- sel medyada sürdürüyor. Osmanlı-Türk devleti döneminde "devlet" ve "tek- ke" ilişkileri kapsamında "tekke", çeşitli iç ve dış; si- yasal, ekonomik, toplumsal, parasal, kültürel, din- sel çıkarlar amacıyla "devlet" düşmanıdır. Saltanat ve hilafetle yönetilen Osmanlı-Türk Devleti "tekke" belası ile baş edememiştir. "Tekke" belasını Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetimi yok etmiştir. Nurullah Ataç'ın yetkın eleştirisi ve Abdülbaki Göl- pınarlı'nın bilge özeleştirisi, tüm yücelikleriyle geç- mişte kalmıştır. Şimdiki zaman cahillerin ve mec- zupların zamanıdır. "Birzaman olmuşturki, hayali d- han değer." BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 SOLDANSAĞA: 1/ Arşiv. 2/ Karakter... "Uzayacağa benzer/Tutuş- tuğumuz—" (BehçetNeca- tigil). 3/ Bir iş- 5 letmenin ani çöküşü... Bir nota. 4/ Muğ- la'nın bir ilçe- si. 5/ Asya'da bir ülke... Su- yu ahnmış her tür yi- yecek maddesinin ar- 1 tığı.6/Çamaşırcıayı 2 da denilen ve Ameri- 3 ka'dayaşayanbirkürk 4 hayvanı...Gece.7/Os- 5 manh sarayında genel 5 olarak bostancılann, 7 baltacılann ve kapıcı- „ lann giydiği, kırmızı çuhadan yapümış baş- lık. 8/ Arjantin'in plaka işareti... Gümüş... "Bir ga- rip ölmüş diyeler / Üç günden sonra duyalar / So- ğuk — ile yuyalar / Şöyle garip bencileyin" (Yu- nus Emre). 9/ Oynar eklemlerde oynaklığın kalma- masıyla eklemin işlemez duruma gelmesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Geçenyıl, bir yıl önce... Eski Mısır'da güneş tan- nsı. 2/ Rütbesiz asker... Türkmüziğinde bir makam. 3/ Gereksiz, anlamsız, boş söz. 4/ Resimde bir nes- ne ya da figürü derinlik duygusu içinde verme yön- temi. 5/ Mezopotamya'da kurulmuş eski bir kral- lık... Erişmiş, ulaşmış. 6/ Takılmış ad... Tahıl ürün- lerinin alımıyla ilgili kuruluşumuzun kısa yazılışı. 7/ ilkel benlik... Bir devletin başka bir devlete yap- tığı bildiri. 8/ Saçı dökülmüş olan... Asker. 9/ Tüle benzer ince ve saydam bir kumaş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle